|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
ahireti, ahlâkından, dostlarının, dünü, hak, örnek |
![]() |
Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –17- Âhireti Düny |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –17- Âhireti DünyHak Dostlarının Örnek Ahlâkından –17- Âhireti Dünyaya Tercih Yıl: 2009 - Ay: Mart - Sayı: 277 Her mü’min, kendisinden iyilik gördüğü bir kimseye îmânı gereği minnet duyar, teşekkür ve duâ eder ![]() ![]() ![]() Âyet-i kerîmede: “Allâh’ın nîmetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız…” (en-Nahl, 18) buyrulmaktadır ![]() ![]() ![]() Mü’min, kendisine ihsân edilen bütün nîmetlerin ve bilhassa da “îmân”ın şükür bedelini Rabbine ödemek mecbûriyetindedir ![]() ![]() Îman; ilâhî lutufların en büyüğüdür ![]() ![]() ![]() ![]() “Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır ![]() ![]() ![]() Dünyada geçirilen zaman, âhiretin sonsuzluğu karşısında bir zerre veya bir damla mesâbesinde bile değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Hakk’a yakınlığın nûruyla gafletten uyanmış olan Allah dostları ise, kâinat kitabının her harfini gönül gözüyle ve hikmet nazarıyla okurlar ![]() ![]() ![]() KALB-İ SELÎM’İN ALÂMETİ Kıyâmet günü en çok muhtaç olacağımız şeyi, Rabbimiz şöyle beyân eder: “O gün (kişiye) ne malın-mülkün faydası olacaktır ne de çoluk-çocuğun ![]() ![]() Kalb-i selîm’e nâil olabilmek de, kabir âleminden dâvetiye gelmeden evvel, âhiret yolculuğuna hazırlanmaya bağlıdır ![]() ![]() Hak dostları, kalb-i selîm’in en mühim iki vasfını şöyle ifâde etmişlerdir: 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Kalb-i selîm ile ahlâkî bakımdan kemâle eren mü’minin, Allah ile beraberlik şuuru zirveye çıkar ![]() ![]() “…Ve her nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4) “…Ve Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız ![]() Bu takvâ hâlinin zirvesinde bulunan Hak dostları da Rabbimizin sık sık hatırlattığı âhiret gerçeğini dâimâ dikkate alarak hayat yolculuğunda dosdoğru bir istikâmet izlerler ![]() ![]() DÜNYALARI VERSELER, BİR ÂHİRET AMELİYLE DEĞİŞMEYİZ! ![]() ![]() Mûsâ -aleyhisselâm- Firavun’un sarayında bolluk içinde yaşamaktayken, Firavun’un kendisini öldürmek istediğini haber almış ve derhal Medyen istikâmetinde azıksız olarak yola çıkmıştı ![]() ![]() “ ![]() ![]() ![]() ![]() -aleyhisselâm-’ın kızlarına, koyunlarını sulamaları husûsunda yardımcı oldu ![]() ![]() ![]() Hazret-i Şuayb’a da: “–Biz öyle bir âileyiz ki, bütün dünyayı verseler, bir âhiret ameli ile değişmeyiz! Ben size bu yemek için değil, Allah rızâsı için yardım ettim ![]() ![]() Şuayb -aleyhisselâm- bu cevâba çok memnun oldu ve: “–Bu ikrâmımız, yaptığın yardım için değil, Hakk’ın misâfiri olduğun içindir ![]() ![]() ![]() İşte âhirete îmânın, davranışlara aksetmiş âbidevî bir misâli ![]() -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: Tebük Seferi’ne çıkılacağı günlerde (sefere katılabilmek için ne maddî gücüm ne de bir bineğim vardı ![]() “–Ganimet hissemi vermek karşılığında kim beni bineğine bindirir?” Ensâr’dan yaşlı bir zât, bineğine sırayla binmek sûretiyle beni savaşa götürebileceğini söyledi ![]() ![]() ![]() ![]() “–Develerini al götür ![]() ![]() “–Başta yaptığımız anlaşmaya göre bunlar senin ![]() “–Ey kardeşim! Ganimetini al, ben senin bu maddî payını istememiştim ![]() ![]() ![]() Böylece o mübârek Ensârî de, o devrin en kıymetli dünyâ metâı sayılan birçok deveye sahip olmaktansa, âhirette nâil olacağı ecri tercih etti ![]() ![]() Hak dostlarından birine, kendisini çokça tesir altında bırakan bir hâdiseyle karşılaşıp karşılaşmadığı sorulunca, Hazret şunları anlatmış: “Mekke-i Mükerreme’de para kesemi kaybedip muhtaç durumda kalmıştım ![]() ![]() ![]() «–Param yok, Allah rızâsı için saçlarımı düzeltir misin?» diye sordum ![]() Berber o esnâda bir adamı tıraş ediyordu ![]() ![]() ![]() «–Kusura bakmayınız efendim, sizi ücret mukâbilinde tıraş ediyorum, lâkin bu şahıs, Allah rızâsı için kendisini tıraş etmemi istedi ![]() ![]() ![]() Tıraştan sonra berber, cebime zorla birkaç altın da sokuşturdu: «–Âcil ihtiyaçlarını karşılarsın, imkânım bu kadar, kusura bakma!» dedi ![]() Aradan birkaç gün geçti, Basra’dan beklediğim para geldi ![]() ![]() «–Aslâ alamam! Allah için olan işin bedelini ödemeye kulların gücü yetmez ![]() ![]() Helâlleşip ayrıldım, lâkin tam kırk senedir seherlerde ona duâ ediyorum ![]() İşte Allah için yapılan bir sâlih ameli dünyalara değişmeme fazîleti… Her şeyi zâhir planında değerlendirmeye alışmış ve dünyalık kazanma hırsıyla haram-helâl sınırlarını bile görmez olmuş sığ idraklerin aslâ kavrayamayacağı bir davranış mükemmelliği… Hakk’a dostluk ufkundan bakılmadan anlaşılamayan hakîkî basîret, asıl firâset ve gerçek akıllılık… GERÇEK AKILLI KİM? Akıl ve mantığın îcâbı, küçük ve geçici menfaatleri, faydası ebediyyen sürecek büyük kazançlar ile değişmeyi gerektirir ![]() “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ![]() ![]() Hadîs-i şerîfte de, gerçek akıl sahipleri şöyle târif edilir: “Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölümden sonrası için çalışan; ahmak ise nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır ![]() İşte bir insanın ne kadar akl-ı selîm sahibi olduğu, bu gerçekler ışığında mîzân edilmelidir ![]() ![]() Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şöyle buyurmuştur: “Âhiretin yanında dünyanın durumu, sizden birinin parmağını denize daldırıp çıkarması gibidir ![]() ![]() Ashâb-ı kirâm, Mekke devrinde müşriklerin baskı, zulüm ve ambargosu altında iken kendi kendilerine: “Bizler Rabbimize kul olabilmek için her cefâya katlanıyoruz ![]() ![]() ![]() “İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! Azıcık bir menfaattir o ![]() ![]() ![]() ![]() Dolayısıyla âhiret penceresinden bakıldığında dünyanın bütün rahatı ve zevk u safâsı, azıcık bir menfaatten ibârettir ![]() ![]() ![]() Nitekim Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyururlar ki: “Benim dünya ile bir bağım yok ![]() ![]() Nebevî terbiye ile yetişen Ashâb-ı Kirâm’ın hayat tarzı da bu hususta bizlere eşsiz bir numûnedir ![]() Allah Rasûlü’nün İslâm’a dâvet mektubunu, kelle uçurmaya hazır cellâtların arasından geçerek, kralların karşısında îman cesâretiyle okuyan genç sahâbîlerin gözünden dünya arzusu silinmiş, en küçük hücrelerine kadar bütün varlıklarını Allah ve Rasûlü’nün muhabbeti kaplamıştı ![]() “Yâ Rasûlallâh! Sen nasıl dilersen o sûrette hareket et, bize emret, biz Sen’inle beraberiz ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- hilâfeti döneminde, ilk müslümanlardan olan Habbâb bin Eret -radıyallâhu anh-’a: “–Allah yolunda çektiğin işkenceleri biraz anlatır mısın?” demişti ![]() Bunun üzerine Hazret-i Habbâb: “–Ey mü’minlerin emîri, sırtıma bak!” dedi ![]() Hazret-i Ömer onun sırtına bakınca: “–Ömrümde böylesine harap edilmiş bir insan sırtı hiç görmemiştim ![]() ![]() Habbâb -radıyallâhu anh- şöyle devâm etti: “–Kâfirler ateş yakarlar ve beni elbisesiz olarak korların üzerine yatırırlardı ![]() ![]() İşte İslâm’ın ilk yıllarında müşrikler mü’minlere böyle işkence ederler, fakat yine de istedikleri küfür sözlerini söyletemezlerdi ![]() ![]() Bugünkü insanlığın dünyada biraz daha rahat ve uzun yaşayabilme arzu ve endişesine mukâbil, sahâbe neslinin en büyük arzusu; yüz akıyla, vicdan huzûruyla ve selîm bir kalp ile âhirete intikâl edebilmekti ![]() Birgün İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh- tâbiînden dostlarına dedi ki: “–Sizler Rasûlullâh’ın ashâbından daha çok oruç tutuyor, namaz kılıyor ve sâlih amellere gayret ediyorsunuz ![]() ![]() Onlar: “–Bu nasıl olur?” diye sorduklarında: “–Onlar dünyaya karşı sizden çok daha zâhid, âhirete de sizden daha çok rağbetli idiler ![]() ![]() Sahâbe neslinin büyük bir îman vecdi içinde kendilerini Allâh’a adamalarının bir benzerini de yakın tarihimizin Çanakkale muhârebeleri safhasında, sînesi îmanla dolu Mehmetçik sergilemiştir ![]() ![]() Bizler de tıpkı sahâbe nesli ve mübârek ecdâdımız gibi, gerektiğinde dünyadan geçerek, ümmeti olduğumuz Peygamber’in nurlu izinde yürümeyi her şeyden aziz bilmek durumundayız ![]() Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- muhtelif vesîlelerle ve sık sık; “Allâh’ım! Gerçek hayat, sadece âhiret hayâtıdır ![]() ![]() Bu düstûru, O’nun ümmeti olarak bizler de gönüllerimize nakşetmek mecbûriyetindeyiz ![]() ![]() “…Onlar dünya hayatıyla şımardılar ![]() ![]() Yine mü’minler olarak herhangi bir musîbet veya iptilâ ile karşılaşıp sabrımızın zorlandığı anlarda da; “Allâh’ım! Gerçek hayat âhiret hayatıdır!” diyerek rızâ, teslîmiyet, sabır ve tevekkül ile metânetimizi ve ruh dengemizi korumalıyız ![]() “…Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Sanki hiç bitmeyecekmiş zannedilerek hoyratça tüketilen dünya hayatının, aslında ne kadar kısa bir zaman dilimi olduğu, âyet-i kerîmede şöyle beyân edilir: “Kıyâmet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar ![]() Bu yüzden şu kısacık ömürde yapılacak en akıllıca iş, Hakk’a güzel bir kulluktur ![]() ![]() Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm; Ölümde yekpâre ân, ne kesiklik ne bölüm ![]() ![]() ![]() Bu hakîkate binâendir ki gönülleri îman ve irfân iklîminde yoğrulmuş olan ecdâdımız, dünyanın fânîliğini hatırlatan kabristanlara, yaprağını dökmediği için âhiretin ebedîliğini temsil eden selvi ağaçları dikmişlerdir ![]() Âhiret şuuru noktasında Lokman Hekim’in şu nasihati çok mühimdir: “Evlâdım! Âhiretin uğruna dünyanı fedâ et, her ikisini de kazanırsın ![]() ![]() Gerçekten de dünya ve âhiret, bir terâzinin iki kefesine benzer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() KASVET-İ KALBİN DEVÂSI Günümüzde yaşanan pek çok huzursuzluğun, rûhî sıkıntının ve kasvet-i kalp iptilâsının temelinde, âhireti unutup dünya derdine düşmek bulunmaktadır ![]() ![]() ![]() Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- buyururlar ki: “Kimin arzusu âhiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğini koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya boyun eğerek onun peşinden gelir ![]() ![]() ![]() İşte sadır inşirâhı, kalp ferahlığı ve vicdan huzûrunun nebevî reçetesi… Yine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e: “Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm’a açar ![]() ![]() ![]() “–Nûr kalbe girdiği zaman, göğüs açılır ve onun için genişler ![]() ![]() “–Bunun bir alâmeti var mı?” dediklerinde, Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “–Evet vardır ![]() ![]() ![]() Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “Dünyayı âhiret üzerine tercih eden kimseyi Allah Teâlâ üç şeye mübtelâ kılar: Kalbinden hiç çıkmayan sıkıntı, hiç kurtulamadığı fakirlik ve doymak bilmeyen hırs ![]() ![]() KUSUR DÜNYADA DEĞİL, ONA ALDANANDA ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ, nefsin hoşlandığı dünyevî menfaatleri aslında birer imtihan vesîlesi olarak karşımıza çıkarmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle îkaz buyurmaktadır: “Fakat siz (ey insanlar!) Âhiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu hâlde dünya hayatını tercih ediyorsunuz ![]() “…Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, hâlbuki Allah (sizin için) âhireti istiyor ![]() ![]() ![]() Dünyada kazanılan zenginlik, sahibine en fazla kabre kadar yoldaşlık eder ![]() ![]() ![]() ![]() Rivâyete göre yaptığı seferlerle yeryüzünün tamamına hâkim olan Zülkarneyn -aleyhisselâm- vefâtından evvel şu vasiyette bulunmuştur: “Beni yıkayın, kefenleyin! Sonra bir tabuta koyun! Yalnız kollarım dışarıya sarkık kalsın! Hizmetkârlarım arkamdan gelsin! Hazînelerimi de katırlara yükleyin! Halk, benim son derece ihtişamlı bir saltanat ve dünyâ mülküne rağmen eli boş gittiğimi, hizmetkârlarımın da, hazînelerimin de bu dünyada kaldığını, benimle beraber gelmediğini görsün! Bu yalancı ve fânî dünyaya aldanmasın! ![]() ![]() Âlimler bu vasiyeti şöyle îzah etmişlerdir: “…Dünya, baştanbaşa benim idârem altında idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de biz ümmetine şu hikmetli nasihatte bulunmuştur: “…Size beş haslet vasiyet ediyorum ki Allah onlarla sizin için hayır hasletlerini kemâle erdirsin: Yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamayınız; içlerinde oturamayacağınız binalar yapmayınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Velhâsıl son nefeste aldandığını anlayıp da dünyayı suçlamak faydasızdır ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak, cümlemizi dünyevî imtihan tecellîleri karşısında ihlâsını koruduğu, firâset ve basîret sâhibi, takvâ ehli kullarından eylesin! Dünya ve ukbâyı sâlih kullarına gösterdiği gibi hakîkî vechesiyle görebilmemizi, her hâlükârda kalben âhirete dönebilmemizi lutf u keremiyle ihsân eylesin! ![]() ![]() Âmîn! Dipnot: 1) Takvâ: Nefsânî arzuları dizginleyip rûhânî istîdatları yükselterek Hakk’a kul ve dost olabilme sanatı ![]() |
![]() |
![]() |
|