Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gerçekten, kılan, namaz, namazı, zor, zorla

Namaz Gerçekten Mi Zor Ya Da Namazı Zorla Kılan İn

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Namaz Gerçekten Mi Zor Ya Da Namazı Zorla Kılan İn




Namaz Gerçekten mi Zor Ya da Namazı Zorla Kılan İnsanlara mı zor?

Bismillahirrahmanirrahim…

Namaz İslam’ın 5 esaslarından biridir ve çok önemli bir ibadettir…

Ben namaza ailemin vesilesi ile başladım 9 yaşımdayken… Bir süre sonra şeytana uydum 11-12 yaşlarım da ilk yastı namazını kılmadan yatmıştım ama bilerek yapmamıştım annem sabah namazına kaldırdığında bana gece korkarcasına sayıkladın dedi Sonra sabah olunca kıldım yatsıyı elhamdülillah Bazenler de annem sabah namazında kaldırdığında kalkamıyordum çünkü şeytan beni kandırıyormuş ben kalkmak istemiyorum çünkü uykumda namaz kıldığımı sanıyorum konuşamıyorum da namazım bozulacak diye çoğu kez şeytana uydum ama elhamdülillah artık vaktinde kılıyorum ve kılmadan yatmıyorum…

Bazenler de yaramazlık yapardım küçükken babam kızardı dövmesin diye namaza dururdum abdestimi alıp çünkü babam namazdayken kızmıyordu ben namazımı bittikten dua ettikten sonra babamın siniri geçiyordu

Peygamber Efendimiz(sav)bir gün ashabına: “En kötü hırsız namazından çalan kimsedir” Demiş Bunun üzerine ashabı: “İnsan namazından nasıl çalar? Demişler Allah Resulü (sav)de “Rükû ve secdelerini tam olarak yapmaz” Buyurmuştur(Ahmet b Han bel,müsned3/56;Münavi, Feyzü’l-Kadir1/513)

Namaz ne bitmez tükenmez bir huzurdur…

Kur’ anı Kerim’de müminlere namaz kılmaları tekrar, tekrar emredilmiştir Çünkü ”Dinin Direği Namazdır” Namaz, insanların günde en az 5 defa içine girip temizlendiği sonsuzluğa doğru akıp giden bir tövbe ırmağı ve arınma kurnasıdır

Namaz kılan kimse sonsuz nura kavuşur, insan namazını tam manasıyla kıldığı zaman anlatılmaz yaşanır bir huzur doluyor içimize…

Müslüman, namazı terk ettiğinde küfre doğru büyük bir mesafe kat etmiş ve küfre yaklaşmış olur Namazı sürekli terk edip de inancı sağ¬lam kalan çok az Müslüman vardır; yani namazı terk eden Müslüman’ın imanı tehlikeye girer; zira Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: ;
Şüphesiz ki namazı terk etmek, kişi ile şirk ve küfrün arasında bu¬lunmaktadır [1]
Bir Müslüman namaza devam ederse, Allah Teâlâ onun namazını onun günahlarına kefaret kılar ve onu manevî kirlerin temizlenmesine vesile kılar Namaz, müminle Allah arasında bir bağdır Ölüm anında namazın eseri kişinin üzerinde görünür
Ebu Hüreyre Hz Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmek¬tedir: 'Söyleyin, birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa (ev sahibi de) günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun vücudunun) kirinden pasından bir şey kalır mı?' 'Hayır, kirinden pasından hiçbir şey kalmaz' dediler (Bunun üzerine) Hz Peygamber şöyle dedi: 'Beş vakit namaz da işte bunun gibidir Onlarla Allah Teâlâ günahları yıkar, siler'

Namaz kılmayan insanınsa vay haline, o ne BAZMANDE (kafasız, ahmak)bir insandır…

İnsan kendini bile, bile uçurumdan aşağıya atar mı? “Atmaz”…

Ama namazı 24 saatin içine sığdıramıyorlarmış güya bu ne biçim insan ki namaz kılmaya eriniyor hiç düşündünüz mü namazın tersi neden zaman diye çünkü vaktinde kılınması gerekiyor hani vardır ya bir sözVaktinde kılmazsan namazını kılarlar bir gün senin namazınısanırım böyleydi…

Örneğin: Su içmeden yaşaya bilir misiniz ya da yemek yemeden, uyumadan, nefes almadan yaşaya bilir misiniz? HAYIR YAŞAYAMAZSINIZ…

O zaman neden hala duruyorsunuz minareden yükselen Ezan sesini neden duymazlıktan geliyorsunuz bir insan bu kadar nefis Per ver olamamalı nefsine boyun eğmemeli nefsinizi namaz kılarak yenebilirsiniz Namazınızı tam manasıyla kıldıktan sonra zaten kötülükler size yaklaşamıyor çünkü siz namazlarınızı hiç aksatmadan kılıyor olursanız namazda okuduğunuz dualar çektiğiniz tespihler sizleri Allah’ın emri ile koruyor…

Duaların manalarına dikkat ettiniz mi?

Örneğin: FÂTİHA SÛRESİ

Cenabı Hak, Hadis-i Kudsi'de söyle buyuruyor: Ben Azimüssan, namaz suresi olan Fatiha suresini kulumla kendi aramda yarıya taksim ettim Fatiha suresinin yarısı benim, yarısı da kulumundur Kulumun istediği verilecektir

Kul: Elhamdülillah i Rab bil, âlemin, deyince Cenabı Hak, '-Kulum bana hamd etti (övdü) buyurur

Kul: Er'Rahmanir-Rahim deyince Cenabı Hak, '-Kulum beni sena etti' buyurur

Kul: Maliki yevmiddin deyince Cenabı Hak, '-Kulum beni temcid etti, buraya kadar benimdir' buyurur

Kul: Iyyake'na'udu ve iyyake nesteiyn deyince Cenabı- Hak, '-Bu benimle kulum arasındadır Kulum için istediği verilecektir' buyurur

Kul: Ihdinassiratal-müstekiym Siratalleziyne en'amte aleyhim, gayr il-mağdubi aleyhim veled'daallin deyince Cenabı Hak, '-Burası yalnız ve yalnız kulumundur Kulumun istediği hakkıdır Kulumun istediği verilecektir' buyurur

MÂNÂSI
Hamd (övmek, övülmek); O, âlemlerin Rabbi, O Rahman, Rahîm, O, ahret gününün maliki Allah’ın (hakkı)dır O'na mahsustur İlâhi! Yalnız Sana ibadet ve kulluk ederiz, sade Sen'den yardım dileriz Bizi doğru yola hidayet eyle Kendilerine bol, bol nimet verdiğin bahtiyarların yoluna ki onlar ne azıp sapmış, ne de gazabına uğramışlardır (Duamızı kabul eyle Allah’ım!)

Tefsir - Bu sûre yedi ayettir Kur'ân bununla başlar Buna "Fâtiha, El-Hamdü'li'llâh" sûresi denir Beş vakit namazın her rekâtında bu sûreyi okumak vaciptir Bu bakımdan her namazcı Müslüman, bu sûreyi günde kırk kere, hiç değilse on yedi kere okuyacak demektir (1) Bu sûre, bize Allah’ı sıfatlarıyla bildiriyor Allah’a nasıl iman ve ibadet etmek lâzım geldiğini talim ediyor Bizi dünya ve ahret saadetine götürecek yolu gösteriyor

Şimdi bu ayetlerin manalarını kısaca izah edelim:

"El-Hamdü; hamd" övmek demektir Allah bütün kemal sıfatları kendisinde toplanmış, eksik sıfatlardan ârî, her varlığın yaratıcısı olan Vâcibü'l-vücûd'dur

Rab, burada Allah’ın sıfatıdır, yaratıklarını terbiye eden, besleyip büyüten, istediği gibi kalıptan kalıba geçiren, onlara yap, yapma diye tekliflerde bulunan, bazen sevindiren, bazen korkutan ve yavaş, yavaş yetiştirip kemale erdiren Kısaca: Terbiyenin bütün lâzımlarına malik olan en kuvvetli ve en mükemmel bir mürebbi demektir

Âlemin = Âlemler; canlı cansız, gördüğümüz ve görmediğimiz bütün varlık âlemi demektir

Rahman, burada Allah’ın ikinci sıfatı olup pek merhametli, sonsuz ve umumi rahmet sahibi demektir

Başka bir deyişle Rahman; her mevcuda yaradılışının icab ettirdiği gayeye göre bir takım kabiliyetler veren, şahsının ve nevi’nin yaşaması için gereken her şeyi hepsine birden -bunların isteyip istemediğine, çalışıp çalışmadığına, imanlı veya imansız olduğuna bakmayarak- vermiş olan ezelî, geniş, sonsuz rahmet sahibi demektir

Binaenaleyh, Rahman olması bakımından, Allah’ın rahmeti o kadar geniş ve umumidir ki, hiç bir mevcut onun dışında kalamaz Âlemde her şeyin ilk olarak varlığı da, varlığın bekası da yalnız Allah iledir Her şeye varlık veren ve varlığını devam ettirecek nice, nice nimetler bağışlayan O'dur Bunları verirken canlıyı cansızdan, imanlıyı imansızdan ayırt etmemiştir Yarattığı her mevcuda, yaşaması için gereken şeyleri daha önceden vermiştir Çünkü Allah, Rahman sıfatıyla muttasıftır Rahman, O'nun Esma-i Hüsna’sındandır

Rahîm; çok merhamet edici demektir Bu da, Allah’ın üçüncü sıfatıdır Bu da çok merhametli manasına ise de bu, daha hususi bir mahiyettedir
Allah’ın Rahîm sıfatıyla muttasıf olmasından şunu anlıyoruz ki: Akıl ve iradeye, iyiyi kötüden seçmek kudretine malik olarak yaratmış olduğu insanlara, Allah’ın sonraki nimetleri bir değildir ve bir olmayacaktır

Allah’ın bu nimetlerine kavuşmak için her şeyden evvel, insanın iradesini sarf ederek çalışması, Allah’ın gösterdiği yoldan yürümesi şarttır Herkes kazancına bağlıdır Amma Allah isterse onun bir amelini bin bir mükâfat ile de karşılar Bu da Rahîm sıfatının muktezasıdır
Maliki yevmi'd-din = Allah, Din günü'nün Maliki’dir Bu da Sure-i celîlede Allah’ın dördüncü sıfatıdır Din günü, ceza ve mükâfatın tahakkuk edeceği son gün, yani ahret günü demektir
Fatiha’nın başında "Övmek, övülmek yalnız Allah’a mahsustur" denildikten sonra, Allah’ın bu dört sıfatının böylece arka arkaya getirilmesi, en yüksek saygı ile tazimin, en ciddî bir övmenin neden dolayı Allah’a has olduğunun hikmet ve manasını da açıkça göstermektedir Şimdi mana şu demek olur: "En yüksek hürmet ve tazim, övmek ve övülmek yalnız Allah’ın hakkıdır Çünkü O, Rabbû'l-âlemindir Çünkü O, Rahman’dır, Rahîm'dir Çünkü O, Din Günü'nün Maliki’dir"
"Din Günü'nün Maliki’dir = Maliki yevmi'd-din" ayet-i celîlesi şunu da haber veriyor ki: Allah'u Teâlâ insanın yaptığı her iyi işi mutlaka ahrette mükâfatlandırır; fakat günah işleyenlere de isterse adı ile muamele ederek ceza verir, ister lûtiyle muamele ederek cezalandırmaz Çünkü Allah mutlak Malik ve Hâkim'dir, kendisine karşı işlenen bir günahı affetmek hususunda adalet kaydıyla bağlı değildir
İşte Fatiha’nın ilk kısmında Allah’ın: "Rab, Rahman, Rahîm, Din Günü'nün Maliki" olduğu böylece haber verildikten sonra böyle bir Allah karşısında kulun ne yolda hareket etmesi gerektiği de şöyle talim olunuyor:
İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn = İlâhî! Yalnız Sana ibadet ve kulluk ederiz, ancak Sen'den yardım isteriz Bizi doğru yola, nimetine eren, azıp sapmamış ve gazabına uğramamış olan o bahtiyarların yoluna hidayet et, o yolda götür"
Fatiha’nın bu ayeti, insana tam bir istiklâl ve hürriyet ruhu telkin etmektedir Demek ki: Hakikî bir mümin, yalnız Allah’ına ibadet edecek, yalnız O'ndan yardım isteyecek, başka hiç bir kimsenin kulu kölesi olmayacaktır İnsanın, kendisi gibi insanlara kulluk etmesi, kendi gibi bir insanı putlaştırması, onlardan merhamet dilenmesi insanlık asaletine yakışmayan bir zillettir Fatiha’nın bu ayeti bunu en beliğ, en veciz bir ifade ile telkin etmektedir
Bu ayetlerin tertibi de dikkate değer: "Allah’ım! Yalnız Sana ibadet ederiz, ancak Sen'den yardım isteriz" denilmekle Allah’tan yardım istemenin evvelâ iradesini sarf ederek Allah’a ubudiyet ve kulluğunu yaptıktan sonra olabileceği anlatılmış oluyor Demek ki, Allah’ın nimetlerinden tamamıyla faydalanabilmek, O'nun gösterdiği yolda yürümekle olabilecektir "Ya Rab! Yalnız Sana ibadet ve kulluk eder ve yalnız Sen'den yardım isteriz" demekle evvelâ O'nun yolunda yürüyerek çalışacağımıza söz vermiş ve bu çalışmamızda yardım istemiş oluyoruz
"İhdina's-sırâta'l-müstakim = Ya Rab! Bizi doğru yola hidayet et, ilet"
Bu ayetle bundan sonraki ayet, Allah’tan isteyeceğimiz yardımın ne olduğunu ve ne için yardım istediğimizi beyan ediyor, açıklıyor Bunlardan anlaşılıyor ki: "Allah’tan istenilecek en büyük yardım, Allah’ın nimetlerine eren mesut kimselerin yürüdükleri dümdüz ve dosdoğru yolu bize buldurmasıdır" Bize o yolu göstermesi ve o yoldan yürütmesidir Allah’ın birliğine ve O'ndan başka ibadete lâyık bir İlâh olmadığına inanmış olan bir mümin Allah’tan daima kendisini bu doğru yola hidayet etmesini isteyecektir Çünkü Allah’ın nimetlerinden dünya ve ahret saadetinden kıymetli ve daha yüksek bir şey yoktur Bunlar da ancak bu doğru yolda yürümekle elde edilebilecektir Bu doğru yolun Kur'ân, İslâm ve Peygamber'in gösterdiği yol olduğu söylenmiştir
Görülüyor ki, bu ayetler bizi hayat yoluna irşad ediyor, Allah’ın nimetlerine nasıl erişebileceğimizi anlatıyor İlim, sanat, irfan, medeniyet ve servet, bunlardan hepsi, bu dünyada insanların can attıkları nimetlerdendir ve işte bütün bunlar, Allah’ın gösterdiği doğru yoldan hiç sapmadan yürümekle elde edilebilecektir; bu ayetlerden anlaşılan hakikat budur Şimdi Fatiha Suresi’nin genişçe bir mealini, manasını verelim:
"Övmek, övülmek, en yüksek saygı ve tazim, yalnız Allah’ın hakkıdır O'na mahsustur O Allah ki, görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen, canlı ve cansız bütün varlık âlemini yoktan var ederek terbiye eden, yavaş, yavaş yükselten, besleyip büyüten ve böylece her şeyi kemaline eriştiren mutlak kudret sahibidir
O Allah ki, Rahman’dır; çok merhametlidir Yarattıklarının hepsine şahsını ve nevi’ni muhafaza edecek her türlü kabiliyetleri, varlığını devam ettirebilmek için muhtaç olduğu her şeyi evvelâ hepsine müsavi olarak vermiştir Bunları verirken akıllıyı akılsızdan, imanlıyı imansızdan, çalışanı çalışmayandan ayırt etmemiştir Her bir mevcut, istemeden ve kendi çalışması olmadan hayat nimetine ve o nimeti devam ettirecek diğer vasıtalara başvurmuştur
O Allah ki, Rahîm'dir; akıl ve irade ile başkalarından üstün kıldığı insanlara, sonraki ve hele ahret nimetlerini herkesin çalışmasına, kazancına, iman ve ameline bağlamıştır
O Allah ki, dünyada hayır yolunu tutanları ahrette hayır ile mükâfatlandırmak; buyruklarına aykırı olarak şer yolunu tutanları da cezalandırmak kudretine sahiptir; ahrette herkesi, dünyadaki ameline göre cezalandırmaktan aciz değildir Kendisine karşı gelmiş olanların günahlarını affetmek de elindedir İşte Allah, böyle bir Allah’tır
Ey bu sıfatlarla muttasıf olan Allah’ım! Sen birsin; yalnız Sana ibadet ve kulluk ederiz ve işlerimizde ancak Sen'den yardım isteriz Bizi doğru yola, nimetine eren, azıp sapmamış ve böylelikle Sen'in gazabını üzerine çekmemiş olan o bahtiyar ve mesut insanların yoluna hidayet et, o yola ilet, o yoldan yürüt (Duamızı kabul eyle Allah’ım!)"

Her şey gayet açık bir şekilde ortada demek ki namaz zor değilmiş, namazı zorla kılan insanlarmış namazı zor gören oysaki bir kere kılsanız bir daha bırakamazsınız…


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.