![]() |
Kalbin Amelinden Olan Bâtınî Şartlar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kalbin Amelinden Olan Bâtınî ŞartlarKalbin Amelinden Olan Bâtınî Şartlar Bu bölümde, namazın huşû ve kalp huzuruyla olan bağlantısını açıklayıp, sonra bâtınî mânâlarını ve bu mânâların hududlarını, sebep ve ilâçlarını zikredeceğiz ![]() ![]() Namazda Huzur ve Huşû Şarttır Bunun birçok delilleri vardır ![]() Bu emrin zahirinden Allah'ı anmanın vâcib olduğu anlaşılır ![]() ![]() Namaz boyunca gaflet içerisinde bulunan kimse, nasıl olur da Allah'ı anmak için namaz kılanlardan sayılabilir? Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, namaza yaklaşmayınız (Nisâ/43) Bu hüküm, sarhoşun namazdan niçin menedildiğinin illet ve hikmetinin beyânıdır ![]() ![]() Hz ![]() Namaz ancak (Allah'a karşı izhar edilen) meskenet (zillet) ve tevâzûdan ibarettir ![]() Bu hüküm 'es-salât' kelimesindeki harf-i tarif ve 'innemâ' kelimesi ile de tekid ve takviye edildi ![]() fakihler 'Şuf'a hakkı sadece taksim kabul etmeyen nesnelerde vardır hadisinden, hasr, isbat ve nefyi anlamışlardır, (Yâni şuf'a taksim kabul etmeyenlerden başka birşeyde olamaz, sadece bunlar için geçerlidir ![]() ![]() ![]() Delillerden biri de şudur: Kimin namazı, kendisini fuhşiyat ve münkerden alıkoymazsa, o kişi gittikçe Allah'tan uzaklaşır ![]() Gafilin namazı ise, sahibini fuhşiyat ve münkerden menetmez ![]() ![]() Hz ![]() Nice kâim (namaz kılan) vardır ki namazından nasibi, sadece yorgunluktur ![]() Hz ![]() ![]() Kişi namazından ancak anladığı kadarını kılmış sayılır ![]() Bunun tahkiki şöyledir: Başka bir hadîste vârid olduğu gibi, namaz kılan rabbine münacaat etmiş olur82, gafletle yapılan münacaat ise hiçbir zaman münacaat olamaz ![]() İnsanoğlu, zekât verdiğinde gafil olsa bile, zekâtın verilmesi temelde şehvete muhalif ve nefse zor geldiği için ki oruç da böyledir; bedenin kuvvetini kırar; Allah'ın düşmanı şeytanın âleti olan hevâ-i nefsi parçalar böyle bir zekâtın ve tutulan orucun kabul olunması uzak bir ihtimal değildir ![]() Hac da böyledir; fiillerinde meşakkat ve şiddet vardır ![]() ![]() Namaza gelince, namazda ancak zikir, kıraat (okuma), rükû, secde, kıyam (ayakta durmak) ve kuud (oturuş) vardır ![]() Bunların tahlili ise şöyledir: Nasıl ki oruçta yeme, içme ve cinsî münasebetten kesilmekle mide; haccın zorluğuyla beden, zekâtın ve sevilen malın verilmesiyle de kalp denendiği gibi, zikir de ancak Allah ile münacaat ve muhaveredir ![]() ![]() Şüphe yoktur ki, bu (ikinci) kısım (kastedildiği takdirde, namaz) bâtıldır; zira dili hezeyanla kıpırdatmak, gafil bir kimseye en hafif gelen birşeydir ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer kalp gafil ise, '(Yâ rabbî!) Bizi dosdoğru yola hidayet et!' demenin ne faydası vardır? Dua ve tazarru kastedilmedikçe dilin gafletle kıpırdanması zorluğuna katlanmanın ne mânâsı olabilir? Hele bu kabil kıpırdanmayı âdet edindikten sonra hiç de faydası olamaz ![]() ![]() ![]() Hatta isteğini karanlıkta tekrarladığı zaman o adam da orada bulunsa, fakat kendisi onun orada olduğundan haberi olmasa ve onu görmese yine yeminini yerine getirmiş sayılmaz ![]() ![]() ![]() Kıraat ve zikirlerden gaye, hamd, senâ, tazarru ve dua olduğunda zerre kadar şek ve şüphe yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu gaflet hali, imanın yerleşmesi, Allah Teâlâ'nın anılmasının yenilenmesi ve kalbin dünya paslarından temizlenmesi için, farz kılınan namazın gayesinden çok uzaktır ![]() ![]() Kısaca bu özelliğin konuşmada bulunması ve fiilden ayrı bir varlık olması inkâr kabul etmez bir hakikattir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kalbin Amelinden Olan Bâtınî Şartlar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kalbin Amelinden Olan Bâtınî ŞartlarRükû ve secdeye gelince, şüphe yoktur ki, bunlardan gaye Allah'ı tâzimdir ![]() ![]() Gafletle yapılan rükû ve secdeden tâzim ruhu çıktıktan sonra, belini ve başını hareket ettirmekten başka bir mânâsı kalmaz ![]() Böyle bir harekette imtihana değer bir meşakkat (eğer tâzim ruhu olmazsa) yoktur ki, bu hareket dinin direği, küfür ile İslâm'ın arasını ayırt eden alâmet olup, mertebece hac vesair ibâdetlerden önce gelsin; onu tembellikle terkedenin (had için) katli vâcip olsun ![]() ![]() Namaz derece bakımından oruçtan, zekât, hacc ve sair ibâdetten ve hatta, hakkında 'Elbette kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah'a erişmez ![]() ![]() ![]() Takvâ, kalbe üstün gelip Allah'ın yüce emirlerini yapmaya zorlayan sıfattır ![]() ![]() ![]() Şayet "Kalp huzurunu namazın sıhhati için şart koşup bu huzur bulunmadığı takdirde namaz bâtıldır hükmünle, 'Kalp huzuru sadece tekbir alırken şarttır' diyen fukahânın icmaına muhalefet etmiş oluyorsun" dersen, bil ki, İlim bölümünde fakihlerin kalbe müdahale etmeye yetkili olmadıklarını, kalbi yarıp bakmaya ve âhirete götüren yolda söz söylemeye salâhiyetleri bulunmadığını, ancak dinin zâhir hükümlerini âzaların zâhir amellerine bina etmeye yetkili bulunduklarını kaydetmiştik ![]() Amellerin zâhirî icrası, ancak ölüm cezasının kalkmasına, hükümdarın (icra organının) takbih ve ta'zir cezalarının düşüşüne kâfidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hasan Basrî'nin 'Kalp huzurundan yoksun olarak kılınan namaz, rahmetten ziyade ceza ve ukûbâtı celbeder' dediği rivayet edilmektedir ![]() Muaz b ![]() ![]() ![]() Hz ![]() Kul bazan namaz kılar; fakat namazın altıda biri, hatta onda biri kendisi için yazılmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer bu sözü, Hz ![]() ![]() ![]() Abdülvahid b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hak, şer'î delillere dönmektir ![]() ![]() ![]() Zaruretten ötürü namaz boyunca huzur mümkün olmadığı takdirde buna katılmaktan başka çare bulunmaz ![]() ![]() Huzurun bulunması için en müsait zaman da tekbir getirilme vaktidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Korkulur; çünkü padişahın hizmetinde bulunup, huzuru ihlâl edici ve küçük düşürücü gafilin konuşması ve gevşek hali, hizmetten tamamen kaçanın halinden daha berbattır ![]() ![]() ![]() ![]() Namazın sırrını bilen, gafletin namaza zıt düştüğünü de bilir ![]() ![]() Bu konuyu, bu kadarla kapatalım ![]() ![]() ![]() Kısacası kalp huzuru, namazın ruhudur ![]() ![]() ![]() ![]() Ölüye yakın nice hareketsiz diri vardır ![]() ![]() ![]() 80) Nesâî, İbn Mâce, (Ebu Hüreyre'den; hasen bir senedle) 81) Irâkî, merfû olarak görmediğini söylemektedir ![]() 82) Buhârî ve Müslim, (Enes'den) 83) Ebu Dâvud, Nesâî ve İbn Hibban, (Ammar b ![]() 84) Abdülvahid, Basralı olup tâbiîn ulemasından müttaki ve âlim bir zâttır ![]() |
![]() |
![]() |
|