Prof. Dr. Sinsi
|
Değişik Amaçlı Namazlar
Haluk Nurbaki | Değişik Amaçlı Namazlar
Her gün beş vakit devamlı kıldığımız namazlara vakit namazları denir Bu namazlar dışında yine farz olan değişik amaçlı namazlar vardır Ayrıca farz olmayan sevap ve niyaz namazları mevcuttur
Farz olanlar: Cenaze, Cuma namazlarıdır Bayram namazları vaciptir
Niyaz namazları pek çok olmakla beraber; kesilen kurbanın namazı, kadir gecesi kılınan namaz ve şükür niyazı için kılınan namaz en önemlileridir Bütün bu namazların hep ayrı incelikleri vardır Şimdi de bunları açıklamaya çalışacağım:
A) CENAZE NAMAZI:
Bilindiği gibi ölen bir mü'min için İslâm Dini tek bir dîni merasim getirmiştir: O da namaz Bu tarz ince bir tören hiç bir dinde yoktur Ölen insana kılınan cenaze namazı; ölene rahmet olduğu kadar, o namazı kılanlara da bir ibret ve rahmettir
Cenaze namazının ezanı yoktur Bu ezan doğduğu zaman kulağa okunan işim ezanıdır Ölen kimse yıkandıktan sonra bir anlamda son kez abdest almış olur Bu yıkanışın sağlık açısından Adlî Tıp açısından ne denli önemli olduğu başlı başına bir konudur Cenaze hazırlandıktan sonra kıbleye karşı, musalla taşına konur ve insan ölenin kalbi karşısında ona dönük olarak namaza başlar Bu hareketin manası: İnsanın haysiyetli sırrını dile getirmektedir İman eden kalp ölemeyeceğinden o noktada ilâhi ceryan daimdir Bu nedenle kıble ile kalbin sırrı arasında, ilâhi murad gereği, paralellik hâsıl olmaktadır Ölen imansız bir kimse ise göğüs boşluğuna çürümeye mahkûm bir et parçası bırakmaktadır İşte cenaze namazının ilk ve önemli hikmeti budur
Cenaze namazı kılınırken ölen kimse gerçek mü'min ise mutlaka gerçek namaz tahakkuk eder Bu yüzden ölen bir mü'minin namazı, kalan mü'minler için paha biçilmez bir ziyafettir
Cenaze namazının üçüncü bir hikmeti ölenle namazı kıldıranlar arasında meydana gelen mânevi birliktir Bu
birlik mâna ceryanının birbirine aktarılmasına, daha doğrusu tevhide vesile olur
Cenaze namazında: Sübhaneke okurken fazladan okunan "Ve celle senâük" lafzı Allah'a daha yakın oluşu ifade eder ki; yukarda saydığımız hikmetlerin anahtarıdır
Cenaze namazının böylesine önemli bir namaz olmasına karşılık farz-ı kifâye oluşu çok nazik bir sırdır Bilindiği gibi Farz-ı kifâye: Her hangi bir farzın, bir mü'min tarafından yapılmasıyla diğer mü'minlerden kalkması anlamına gelir Meselâ Kur'an ezberlemek, yani hafızlık farz-ı kifâyedir Bir kentte hafızların bulunuşu diğer mü'minlerin üzerine de farz olan, Kur'an ezberleme zorunluluğunu kaldırır Ancak bir toplumda hiç kimse Kur'an'ı ezberlememiş ise o toplumdaki her fert bir farzın tek sorumluluğunu taşır
Cenaze namazı da bu tarz bir farz oluş kuralı taşır Öleni tanımayana, mü'min olup olmadığını bilmeyen kimseye bu tarz esnek bir farz zorunluluğu getirilmiştir Günümüze cenaze namazı konusunda bazı tereddütler vardır Bu noktaya değinmek istiyorum İnanmayan kimsenin cenazesini kılmaktan korkanlar vardır Gerek şudur: Bu konuda iyimser ve iyi niyetli olmalıyız Hele amel dediğimiz davranışlarla, imanı birbirine hiç karıştırmamalıyız Bir kimse günahkâr diye onun cenazesini kılmaktan kaçınmak pek yanlıştır Bir kul hangi günahı işlerse işlesin onun son nefeste iman ile gidip gitmediğini bilemeyiz Bu sır, kul ile Allah arasındadır
Ancak açıkça dini reddedip, onu hakir gördüğü halde tövbe etmemiş kimsenin de elbette cenaze namazı olmamalıdır Zaten inanmayan insanı, zorla cenaze namazı kanalıyla dine zorlamak, vicdan hürriyetine ters düşer
"Namaz Sûreleri yorumu” (4) kitabımızda; ölüm ve kabir konusunu, Sûre-i Tekâsür'ün yorumunda çok geniş şekilde açıklandığı için konuyu burada noktalıyorum
B) CUMA NAMAZI
Cuma namazı da cenaze namazı gibi ayrı bir rahmet kapısıdır Cuma namazının hikmetleri: Hem toplum yapısı üzerinde net bir canlılık vermesinde hem de kişilerin yücelmesinde gözlenir
Cuma namazının en ilginç yanı, cuma namazının ancak hür bir toplumda kılınabileceği gerçeğidir Bir kimse ister fert olarak köle, ister toplum olarak esirse cuma namazı kılamaz
Bu incelik günümüzde aklı eren ermeyen herkesin kölelik konusundaki anlayışlarına, hem de toplumların hür olma isteğine en güzel cevaptır Aslında cuma namazı kölelik müessesesine çok akıllıca ve incelerin incesi bir tarzda inen en büyük darbedir
Nitekim cuma namazının bu husûsiyeti dolayısıyla çok kısa zamanda bütün mü'minler kölelerini azad etmiştir Akla gelebilir ki: "İslâmiyet ta başta köleliği tümden kaldırmalı idi" Böyle bir davranışı Amerika 19 asırda bile başaramadı Nice iç savaşlara, kargaşaya düştü Ve hala bu mesele halledilemedi İslâm Dini kavgasız bir şekilde köleliği kökünden silip atmıştır
Ne garip tecellidir ki: İslâmiyetin köleliği böyle yumuşak tarzda ortadan kaldırışını eleştirenler; tüm toplumu köleliğe mahkûm eden marksistlerdi
Cuma namazının, toplumların hürriyet ilkesine tuttuğu güce gelince; esir bir toplum yapısını, tüm insanlar için reddeden İslâmiyet, hürriyet sevgi ve inancını gönüllere öylesine sindirmiştir ki; yüzyıllar boyu bir çok İslâm toplumları hürriyetlerini dîni bir heyecanla korumuşlardır Böylece vatan sevgisi inanlar için vazgeçilmez dîni bir ilke olmuştur
Buradaki hürriyetin bir din devleti kavramıyla hiç bir ilgisi yoktur Bu nedenle, devletimizin hür olması bize vatan sevgisi kavramı içinde tam bir sosyal hürriyet vermektedir Ve cuma namazında aranan hür olma şartı budur
Cuma namazının manevi hikmetlerine gelince:
Cuma namazının normal namazdan farklı pek çok sırları vardır Bunların başında; şüphesiz inananların bir araya gelerek mânevî dayanışmaları gelir Bunun sonucu imanda daima bir yücelme fark edilir Ancak cuma namazının asıl önemli yanı, gerçek namaza yücelmiş kimselerin de cuma namazına iştirak olayıdır Bizim kıldığımız bir cuma namazında, böylesine farklı ve güzel namaz kılanlar rastladığı zaman; cemaatin topluca istediği sırat-ı müstakîm' e yaklaşma imkânı kolaylaşır Şu halde Cuma namazı gerçek namaza geçişi kolaylaştıran bir köprü vazifesi görür
Cuma namazlarının bir hikmeti de şüphesiz ki hutbedir Hutbe gerçek yönüyle gönüllerdeki pürüzü arıtan, dertlere çare bulan bir ibadet şeklidir Genelde, hutbenin asıl hedefi, namaza hazırlanan cemaatin gönüllerini bir nokta etrafında toplamaktır Böylece birlikte kılınan namazda gerçek namaza doğru büyük bir adım atılmış olur Burada önemli bir noktayı daha hatırlatmak isterim: Kendi gayretiyle gerçek namaza yaklaşmaya başlayanlar, Cuma namazına devam ederek çok daha kolay bu mutluluğa ereceklerdir
Cuma namazının mânevi hikmetlerindeki bir sır da; namaza yeni başlayanlar üzerindeki değişmez damgadır Cuma namazı, taşıdığı mânevi feyizle kılanlar üzerinde öyle bir sevgi yaratır ki; haftada bir defa namaz kılan insan, kısa bir süre sonra vakit namazlarını da kılmaya başlar Günümüzde kılınan Cuma namazlarında büyük üzüntüyle izlediğimiz bir yanlışa değinmek istiyorum Yeni namaza başlayan pek çok kardeşlerimiz Cuma hutbelerinde aradıkları huzuru bulamamaktan yakınmaktadır Kesinlikle ifade etmeliyim ki: Cuma namazı hutbesinin amacı cemaatin müşküllerini çözecek dini uyarılardır Cuma namazı hutbesi, bir vaaz olmadığından, kesinlikle dinin genel kaidelerini anlatmak varken, dine yaklaşmak isteyenlere zorluklar göstererek uzaklaştırıcı konuşmalar yapılamaz Hele kişisel günahların eleştirisine girilerek cehennem azabı uzun uzun anlatılamaz Dini temeli olan; dürüstlüğün, insanlık sevgisi aşılamanın, özellikle İslâm Dîni'nin hoşgörülü ilkelerini kokusunu taşımayan hutbeler, hutbe vasfını kaybeder
Yıllar boyu bu vasfa uymayan hutbelerin İslâm toplumları üzerinde olumsuz tesirleri olmuştur Hutbenin farz olmasındaki hikmet: Gönülleri Allah sevgisiyle doldurarak gerçek namaza; Allah'a yaklaştırmaktır Eğer gönüller sevgi ile dolacağı yerde rahatsız olursa; hutbenin farz oluş hikmetinden uzaklaşmış oluruz Hele, günahla imanı birbirine karıştırarak, kulluk gereği bir hataya düşmüş kimseyi dinden çıkmış gibi göstermek; hutbede yapılacak en vahim yanlıştır
C) BAYRAM NAMAZI
Bayram namazı Allah'a yaklaşmak için, özellikle O'nu birlemek için verilmiş ilâhi bir nimettir Kılınış biçimiyle, hakiki namaza yaklaşmak için çok kesin işaretler taşıyan bayram namazı; tamamiyle bir lütf-ü ilâhi ve rahmettir
Bilindiği gibi bayram namazında, namaz içerisinde iki yerde fazla tekbirler getirilir Bunlardan birincisi: İlk rekâtta Sübhâneke'yi okuduktan sonra getirilen tekbirlerdir Bu tekbirler Fâtiha'nın ilâhi cereyan devresine geçişte bize azami kudreti sağlamak içindir Bu tekbirlerle kılınan bir namazda; Fâtiha sırrı en geç ikinci rekâtın rükûu sırasında teessüs edeceğinden, ikinci tekbirler ikinci rekâtın rükûuna geçerken getirilir Bu demektir ki: Gerçek namazda anlattığımız rükûa neden olan sırlar, bayram namazının ikinci rekâtında daha kolay ve açık bir şekilde belirir Allah'ın rahmet kapıları ardına kadar açık olduğu için daha önce nice çabalarla gerçek namaza ulaşamamış kullar; bayram namazı sayesinde gerçek namaza kavuşur
Bayram namazının bir özelliği de: Bayram namazını kılan o kimse, bu rahmet deryasından tam yararlanamasa bile; ne kadar günahkâr olursa olsun, hatta ilk namazını kılıyor dahi olsa mutlaka namazı kabul olur Ayrıca, bayram namazının ilâhi rahim sırrı içinde, şahsi günahları da affa uğrar Şüphesiz ki; Bayram namazı da, cuma namazı gibi herkes için mutlaka gerçek namazı getirmez Ancak, gerçek namaz bahsinde izah ettiğimiz gibi bulunduğu noktadan, gerçek namaza doğru büyük mesafeler katettirir
Bayram namazının bir inceliği de farz olmayışına rağmen büyük kitleler tarafından kılınma arzusu peygamberimizin bir lûtfudur
Çünkü bayram namazı Efendimizin yüzü suyu hürmetine, âlem-i İslâm'a verilen bir ilâhi bahşiştir ki; ancak Efendimize farz, bizlere, O'na nisbeten vaciptir Elest bahsini iyi okuyan okuyucularım bu inceliği daha derinden kavrayacaklardır
Bu bakımdan, bayram namazına gelecek kimselere sınır koymak kimsenin hakkı değildir Zamanımızda bu gerçeği iç yüzünü göz önüne almayan bir çokları, bayram namazına gelenleri adeta eleştiriye tabi tutarak mahcup etmeye çalışmaktadırlar Tamamen yanlıştır Bayram namazı, Allah'ın rahmet kapısıdır İstisnasız her kula açıktır
Çeşitli amaçlarla, farz olmadığı halde başlangıçta belirttiği tarzda şükür namazı ve benzeri namazlarda belli bir biçimlenme söz konusu değildir
Kılınan sünnet namazlarının kaza namazı niyetinde kılınması da tartışılan bir konudur Bundan sonraki bahiste kaza bahsini anlatırken değineceğim gibi; namazın kaza edilmesinde meşru bir mazeret yoktur Bu, şu demektir: Kaza niyetiyle kılınan namazlar, Cenab-ı Hakk'ın lütfuna bağlı olarak; kabul olur, ya da olmaz Bu açıdan sünnet yerine kaza diye niyet etmek yanlıştır Biz sünnet niyetiyle kılarız, Cenab-ı Hak lütfedip makbul sayarsa kaza yerine sayabilir
Yine bir yanlış uygulama da İslâm Dini'ni belli bir yaşta benimsemiş kimsenin, geçmiş yıllara ait vakit namazlarını kaza etme yanılgısıdır Çünkü namaz, imana erdikten sonra, katıksız olarak İslâm dinini seçtikten sonra farz olunmuş bir ibadettir Geçmiş yıllarına ait bir hesap açmak yanlış ve yersizdir
Bazı okuyucularımız tarafından çeşitli vesilelerle sorulan birkaç noktaya da değinerek bu bahsi tamamlayacağım:
a) Gündüz namazların hafi (sessiz), daha çok karanlıkta kılınan namazların cemaatle kılınırken yüksek sesle okunması: Bu sırrın hikmeti vakitlerin gönüllerde yarattığı uyarı ile ilgilidir Sanılanın tersine, gündüz kılınan namazlarda gönlün kendi iç dünyasına daha derinden ulaşması gerekmektedir Bu bakımdan namazda kıraat sessiz okunur Gece namazlarında ise kulağın kendi sırrında gönle yansıması daha kolaydır Gecenin hikmetine, onu bize emreden âyet-i kerimenin açıklamasında bu konuya etraflıca değindim (Amme Cüzü Yorumu)(5)
b) Farz namazlarının iki rekâttan sonraki rekâtlarında, Fâtiha'dan sonra zammı süre okunmamasına gelince: Farz namazı, gerçek namaza davet eden temel namazdır Bu bakımdan iki rekâttan sonra; kul mutlaka Allah ceryanına kapılarak âlemIerin seyrine geçer ki, bu hızlı iletişim zammı süreyi terketmeyi gerektirir Bu yüzden de, imam gece kılınan namazlarda bile açıktan okumaya terk ederek gönüllerin âlemleri seyretmesine meydan verir
c) Daha çok, çok yoğun meşguliyette terkedilebilen sünnet namazlarının ilk oturuşunda salâvat-ı şerife okunması: Bu namazlarda dünyaya yaklaşım her iki rekâttan sonra daha kolay olması için salâvat-ı şerife okunur Namazın genel anlatımında izah ettiğim gibi salâvat-ı şerifeler dünyaya yaklaşımı ifade eder
(4) Namaz Süreleri Yorumu Onk Dr Haluk Nurbaki, Damla Yayınevi – İstanbul (5) Bkz Amme Cüzü Yorumu, Onk Dr Haluk Nurbaki, Damla Yayınevi - İstanbul
Onk Dr Haluk Nurbaki | Damla Yayınevi
|