Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Kıssadan Hisse

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allah, dostunun, yakarması, yalvarıp

Bir Allah Dostunun Yalvarıp Yakarması

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Allah Dostunun Yalvarıp Yakarması





Bir ALLAH Dostunun Yalvarıp Yakarması

Bir zamanlar Mekke'yi bir kaç yıl kıtlık basmış her tarafı kasıp kavurmuştu Yapraklar iyice sararıp solmuş, toprak yer yer çatlamış, bütün canlı varlıkları hüzünlü bir sesislik kaplamıştı Halk neredeyse kıtlıktan kırım kırım kırılmaya başlamıştı Günlerden bağrı yanık toprağa bir damla yağmur damlası bile düşmemişti
Bu durum karşısında Mekke ahalisi ard arda tam üç gün yağmur duasına çıkmış, fakat gökyüzünde yağmur getiren bir bulut bile görememişti
Hikayenin bundan sonrası Allah dostlarından Mübarek oğlu Abdullah'ın ağzından dinliyelim:
Türlü fitne ve kargaşalıklarla birbirini yemeye çalışan halk yığınlarının ard arda üç gün yağmur duasına çıkarak, yağmurun yeryüzünü kana kana suya doyurmamasına imkan yoktu Çünkü bu özü sözüne, içi dışına uymayan insan yığınları, yağmurun yağması için, içten inanarak Allah'a duada bulunmamışlardı, bulunamamışlardı da
O yüzden bu kuru kalabalık halk yığınlarından ayrılıp ıssız bir mağaraya çekilerek orada gösterişten uzak ve samimi bir şekilde, sakin sakin yüce Allah'a dua etmeyi tasarladım İçimden diyordum ki, belki yüce Yaradan bana acır, duamı kabul eder de susuzluktan cayır cayır yanan bu insanlara bir süre yağmur yağdırır
Gerçekten düşündüğüm gibi insanlardan uzaklaşarak dağlardan birine bir mağaraya gittim ve Allah'a yağmur yağdırması için, bütün varlığımla yalvarıp yakarmaya koyuldum Henüz duaya başlamıştım ki mağaranın içine koyu esmer renkli bir genç girerek iki rek'atlik namaz kıldı, ardından da başını yere, secdeye kapayarak dua etmeye başladı Dua, ederken şu sözleri mırıldanıyordu:
"Allah'ım! Mekkeli kulların üç gün ard arda yağmur duasına çıktılar, fakat bir türlü onlara diledikleri yağmuru yağdırmadın Ululuk ve yüceliğin hakkı için bizi kana kana yağmura kandırmadıkça, secdeden başımı asla kaldırmayacağım Buna huzurunda kesinlikle and içiyorum"
Ben mağaranın sapa bir köşesine çekilmiş içten dua eden genci imrenerek dinliyordum Adam gerçekten sözünü tuttu ve göste yağmur bulutları belirerek yeryüzüne şakır şakır yağmur dökmeye başlayıncaya kadar başını secdeden kaldırmadı Yağmur yağmaya başlayınca kalktı ve yola koyuldu Bu adam kimdi? Neyin nesi idi? Bunlar adeta beynimi zonklatırcasına kafamın içinde gezip dolaşan, meraktan çatlatan sorulardı Ben de peşinden yollandım Adam şehire girince bir eve daldı Bahçe kapısının önüne çömelerek birisinin çıkmasını bekledim Çok geçmeden biri çıkageldi Merak ediyordum Bu ev kimindi? İçeriye dalan kimdi? Çıkan adama bunları sorduktan sonra "misafir kabul eder misiniz?" diyerek içeriye girdim Ve ev sahibine, bir hizmetçi (köle) satın almak için geldiğimi arzettim Ev sahibi az önce içeri dalan esmer genci getirdi Almak istediğimde "Bu size yaramaz Çünkü tembelin tekidir, beyefendi" dedi "Neden tembel?" diye sorduğumda adam, "çalışmıyor, iş yapmıyor" diye kesip attı Sonra iyice süzdükten sonra mağarada yaşın yaşın secde ederek yağmur duası eden genç olduğunu hemen hatırladım ve beğenince de hemen "kaç paradır" diye fiyatını sordum Adam "Ben 20 altına aldım, fakat bir işe yaramaz olduğu için size on altına derhal vermeye hazırım" dedi Ve yirmi altını vererek oradan köle ile birlikte yola koyuldum Yolda yürüklerken köle, "Beni niye aldınız? Ben size asla hizmet göremem İsmimi sorarsanız Allah dostlarını tanıyan, Allah dostlarından biriyim" dedi
Böylece tanıştıktan sonra onu getirdim Abdest tazelemek isteyince hemen önüne ibriği koydum Ayaklarına takunyaları verdim
Esmer genç bir güzel, abdest aldı, namaz kıldı ve sonra secdeye bir kapandı ki, sorma gitsin Kalkmak bilmiyor Merek ederek yanına sokulduğumda Allah'a şairin şu iki özlü ve malanı mısralarıyla dua ettiğini duydum:
"Ey sırların en gizlisini bilen Yüce Allah'ım! Olanca sırrım ortaya çıktı Sırrım ortaya çıkıpta ün saldıktan sonra bir daha yaşamak istemiyorum Ne olur canımı al"
Bir ara ses kesildi Yanına iyice sokulup vücudunu hareket ettirdiğimde baktım ki artık bu dünyaya gözlerini yummuş Hemen yıkadım, kefenledim ve bir mezar kazarak oraya gömdüm
O gece uyurken şöyle bir rüya gördüm Rüyada nur saçan yüzüyle iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz (sav) bana doğru dönmüş gülümseyerek bakıyordu; sağ yanında yaşlı bir Allah dostu, sol yanında da o koyu esmer renkli genç kurulmuş oturuyorlardı Hepsi de etrafa bir nur halesi saçıyorlardı O esnada Hz peygamber (sav) bana şöyle hitap etti:
"Ey Mübarek oğlu Abdullah! Allah (cc) sana mükafat bahşetsin Bugün Allah dostlarımızdan birine ne büyük iyilikte bulundun Bunun manevi derecesini bir takdir edebilsen"
Dayanamayıp da, "Ey Allah'ın Resulü! O genç senin dostun mu? diye sorduğumda, "Evet o, hem benim hem de esirgeyici olan Allah'ın yakın dostudur"

Yüce Allah (cc) cümlemizi fitne ve kargaşalıktan uzak kalarak bir köşeye çekilip de ibaret ve tâate dalmak suretiyle büyük dostluğuna erişen gerçek mü'min kullarından eylesin, amin

KAYNAK: Ermişlerden Osman Efendi, Seçme Dini Hikayeler, Seda Yayınları, İstanbul 2000, s 117-122

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.