Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Kıssadan Hisse

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
namaz, savaş

Savaş Ve Namaz

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Savaş Ve Namaz




Savaş ve Namaz

Yusuf Yavuz


Kafkas müslümanlarının mücahid ve kahraman lideri Şeyh Şamil, Rus ordularıyla otuz yıl kadar mücadele etmişti İşte o savaşlardan biri olan Gimri Savaşı’ında Şeyh Şamil çok ağır bir şekilde yaralanmıştı Anlatıldığına göre Şamil’in yaralanma hadisesi şöyle gerçekleşmiş:
Tüfek ve kılıçlarla yapılan bu çetin savaşta, düşman askerlerden biri bir taşın arkasında saklanarak pusu kurar Fırsatını bulduğu anda da, üç ağızlı ve oluklu süngüsünü olanca şiddetiyle Şamil’in göğsüne saplar Göğsüne saplanan tüfeğin namlusu uzun olduğundan bedeni geriye doğru itilmiştir Bu halde kendi kılıcının düşmana erişemediğini gören Şamil, derhal göğüsüne saplanan süngünün kabzasına yapışarak, bütün kuvvetiyle kendine doğru çeker Mesafe kısalır, fakat süngünün ucu da kahraman Şamil’in sırtından çıkmıştır
Bu arada mesafesi kısalıp kılıç menziline giren düşman da, Şamil’in bir kılıç darbesiyle ölmüştür İmam Şamil, son bir gayretle süngü ve tüfeği göğsünden çıkarıp atmış, kurşun yağmuru altında gecenin karanlığından da yararlanarak, yakınlardaki mağaralara doğru büyük bir çaba ile yol almaya başlamıştır
Şamil, ormanlar içindeki mağarada kendi adamları tarafından, bitkilerden elde edilmiş ilaçlarla üç gün gizli tedavi gördükten sonra, sapa bir dağ köyüne götürülür Burada yirmibeş gün kendini bilmeden, adeta ölü bir halde yatar
Şamil’in şefkatli anası da, bu süre içinde geceli gündüzlü oğlunun başında beklemiştir Nihayet Şamil, yirmibeş gün sonra kendine gelip gözlerini açar ve başında bekleyen anasına telaşla sorar:
- Anam, namaz vakti geçti mi?
Ne diyeceğini şaşıran kadıncağız:
- Zararı yok yavrum, kaza edersin! der
Halbuki o ölüm uykusu, yüzyirmibeş namaz vakti devam etmiştir

Tarık Mümtaz Göztepe, İmam Şamil

Dudakla Bardak Arası

Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala,
- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiç bir zaman içemeyeceksiniz ki! deyivermiş
Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dahil herkesin hemen toplanmasını emretmiş Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış Şarap bardağını eline alarak,
- Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiç bir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş
Köle şöyle cevap vermiş:
- Belli olmaz efendim İçebileceğinizi söyleyemem Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur O arada başınıza neler gelebileceğini de bilemem!
Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeri kralın adamlarından biri girmiş Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve asmaları kırıp döktüğünü söylemiş Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden hemen dışarı fırlamış Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele başlamış Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle, Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep olmuş Kral bostanda, bardak masada kalmış
Şu söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:
“Nasip ise gelir Hint’ten Yemen’den,
Nasip değil ise ne gelir elden?”

İsmail Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler

Açlıktan Öldüren Servet

Bir zamanlar Yemen’de çok şiddetli bir sel ortalığı alt-üst eder Sular çekildikten sonra eski bir mezarın açıldığı görülür Ortaya bir kadın cesediyle büyük bir servet çıkar Kitabedeki yazı okunduğunda görülür ki, bu ceset, Hımyerî hükümdarlarından Zu Şefer’in kızı olan Tace adındaki bir kadına aittir
Yusuf AS zamanında yaşadığı anlaşılan Tace’nin cesedinin boynunda yedi inci gerdanlık, kollarında yedişer kıymetli altın bilezik, ayaklarında mücevherli yedişer halhal, yani ayak bileziği ve on parmağında da muhteşem mücevher yüzüklerin bulunduğu görülür Ayrıca baş tarafında çok kıymetli eşya ile doldurulmuş hazine gibi bir tabut parladığı da dikkatlerden kaçmaz
Bu tabutun ön kısmındaki levhada yazılı olanlar, en az mücevherler kadar ilgi çekicidir:
“Ben Zu Şefer’in kızı Tace’yim Memleketimizde müthiş bir kıtlık çıktığı için, tahıl getirtmek üzere Mısır Maliye Nazırı olan Yusuf Aleyhisselam’a adam yolladım Epey bir zaman geçtiği halde gönderdiğim adam gelmeyince, adamlarımızdan bazı kimselere bir kantar (50 kilo kadar) gümüş verip, herhangi bir yerden bununla bir kantar un alıp getirmelerini istedim Onlar da bulamadılar Nihayet bir kantar altın verip tekrar gönderdimse de yine bulamadıkları için inci öğütüp yemekten başka çare bulamadım Fakat o da beni besleyemediği için büyük bir servet içinde açlıktan ölümle yüz yüze kaldım Benim bu hikayemi işitenler halime acısınlar! Acaba dünyada benden başka hangi kadın bu kadar muhteşem zinetler içinde açlıktan ölmüştür?"
Tarihte altının da, incinin de, mücevheratın da, paranın da beş para etmediği durumlar az değildir Herhalde insanlık bu gibi olaylardan ibret almalıdır

İsmail Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.