Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hatayın, tarihi

Hatay'ın Tarihi

Eski 07-31-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay'ın Tarihi



Hatay'ın Tarihi

Hatay Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir Yöredeki tarihi yaşam bulguları MÖ 100000'lere kadar uzanır Elde edilen buluntular; bölgenin orta paleolitik, neolotik, kalkolit dönemlerde ve tunç çağında yaygın bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir Amik Ovasında; Çatalhöyük, Tel Tainat, Tel Cüdeyde ve Tel Atçana'da ilk tunç çağı yerleşmeleri tespit edilmiş ve mimari kalıntılara rastlanmıştır Kalıntılar; bu yerleşmelerde beylikler biçiminde yaşandığının ip uçlarını vermektedir

İlk tunç çağından itibaren Amik Ovası'ndaki bu beylikler; sırasıyla Akadların, Yamhad Krallığının, Hititlerin ve Mısırlıların egemenliğine girmiş, Hitit imparatoru I Şuppiluliuma döneminde tekrar Hitit egemenliğine girerek, bu durum MÖ 13 yüzyıla kadar devam etmiştir

Hitit İmparatorluğunun MÖ 1200 yıllarında parçalanmasından sonra Sami-Aramiler tarafından "Hattena" adıyla bir Geç Hitit Krallığı kurulmuştur Hattena Krallığı MÖ 9 yy'da Asurluların daha sonra da Urartuların egemenliğinde kalmıştır

Türkmen/Oğuzların ataları Sakalar, MÖ 7 yüzyılın ortalarında hükümdarları Oğuz Han önderliğinde "Batık Şehir" adını verdikleri Antakya'yı zaptedmiş ve burada 18 yıl kaldıktan sonra MÖ 626'da Antakya'dan ayrılmıştır

MÖ 6 yüzyılın ortalarından itibaren Hatay yöresi Pers İmparatorluğuna bağlı Kilikya Satraplığı'nın içinde yer almış ve Pers İmparatorluğu'na vergi ödemiştir

MÖ 333 yılında Büyük İskender ile Pers İmparatoru III Dareios'un orduları İssos kenti civarında savaştılar ve Büyük İskender Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı Myriandros'un (bugünkü İskenderun) adını değiştirerek Aleksadria adını vermiş ve bölge kısa bir süre Makedon hakimiyetine girmiştir

Büyük İskender'in MÖ 323 yılında ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I Nicator iktidar mücadelesini kazanarak Seleukoslar dönemini başlatmış ve MÖ 300 yılında Seleucia Pieria, ardından Antiacheia (Antakya) kentleri kurulmuştur

MÖ 64 yılında Antakya serbest şehir statüsü ile Roma İmparatorluğuna katıldı ve imparatorluğun Suriye Eyaletinin başkenti oldu

MS 1 yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya'da yayıldı Hz İsa'ya inananlara ilk defa Antakya'da "Hıristiyan"adı verildi MS II yüzyılda Antakya; Roma ve İskenderiye'den sonra 200000-300000 nüfusu ile imparatorluğun üçüncü büyük metropolisi durumunda idi Şehrin başlıca gelir ve zenginlik kaynağı ticaret ve ihracat idi Şehir; saraylara, köşklere, heykellere, su yollarına, hipodroma, hamamlara ve hatta kanalizasyon sistemine sahipti



Saint Pierre Kilisesi
Titus Tüneli
Habib-i Neccar Camii
Antakya Prensliği Kalesi


395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölündü Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalan Antakya 638'de İslam orduları kumandanı Ebu Ubeyde İbn'ül Cerrah tarafından fethedildi Emeviler döneminde (661-750) Antakya Halep'e bağlandı Ardından Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İkşitlerin eline geçti

944 yılında Kuzey Suriye'de Antakya'yı da içine alan Hamdanoğulları Devleti kuruldu 967-969 yıllarında Hamdanilerle Bizanslılar arasında ******li çatışmalar oldu Sonunda Antakya Bizans kuşatmasına 969 yılına kadar dayanabildi Antakya Bizans İmparatoru Nikephorus Phokas'ın kumandanlarından Mikhail Burtzes tarafından zaptedildi

9 ve 10 yüzyıllarda Antakya ve civarına çok sayıda Türk nüfusu gelerek yerleşmeye başladı Bunda doğudaki Selçuklu varlığının büyük etkisi vardı Sultan Melikşah döneminde (1072-1092), Kutalmışoğlu Süleyman Bey 1074 yılında önce Halep'i daha sonra Antakya'yı kuşattı Vali İsaakios Komnenos 20000 altın karşılığında barış yaparak kuşatmayı kaldırttı 1084 yılında Antakya Askeri Valisi Philaretes Urfa'ya gidince kötü yönetim ve baskıdan bıkan halk bunu fırsat bilip İznik'te bulunan Süleyman Bey'i kente davet etti Bunun üzerine Kuzey Suriye'ye bir sefer düzenleyen Kutalmışoğlu Süleyman Bey 12 Aralık 1084'te Antakya'ya girdi Süleyman Bey, Filistin Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah'ın kardeşi Dımışk Meliki Sultan Tutuş arasında Halep yakınında yapılan savaşı kaybetti ve öldü Antakya Selçuklu Meliki Sultan Tutuş'un hakimiyetine girdi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah Kuzey Suriye'de çıkan hakimiyet kavgasını çözmek için 1086 yılında önce Halep, oradan Antakya'ya geldi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Tutuş'u sadece Dımışk (Şam) Meliki olarak bırakıp, Antakya'ya Yağısıyan' ı Vali tayin ederek Antakya'yı doğrudan doğruya imparatorluğa bağladı

1097 yılında Anadolu'dan Çukurova'ya gelerek İskenderun'u alan Haçlı orduları 21 Ekim 1097'de Antakya'yı kuşattı Uzun süren bir kuşatma sonunda 1098'de Antakya Haçlılar tarafından zaptedildi 1 ve 2 Haçlı seferleri sırasında Suriye Bizanslıların elinden çıktı, bölgeyi mahalli Müslüman Beyliklerle Latinler paylaştı Antakya'da Kudüs'e bağlı olan Dükalık (Antakya Prensliği veya Antakya Kontluğu) kuruldu

1268 yılında yöreye gelen Baybars komutasındaki Memluk ordusu Antakya'yı kuşattı ve 18 Mayıs 1268 günü yapılan hücumla şehre girildi Memlukluların 1268'de gelişleri ile 171 yıl süren Antakya Haçlı Prensliği sona erdi Baybars'ın hükümdarlığı zamanında bölgede Türkmenlerin göç ve yerleşimleri yoğun olarak gerçekleşti

14 ve 15 yüzyıllarda Halep, Antep ve Antakya bölgesine göç eden Türkmen boylarının başında Avşarlar ve Bayatlar geliyordu Kuzey Suriye Avşarlarından olan Gündüzoğulları Amik Ovasında, Köpekoğulları Antep'te ve Özeroğulları Dörtyol çevresinde yaşamaktaydı


Osmanlı toprakları genişleyip Memluk sınırlarına ulaşınca iki devlet arasında savaşlarda başladı Ard arda yapılan savaşlar sonunda Memluk ordusu, Osmanlı ordusunu Çukurova'dan çekmek zorunda bıraktı ve 1490 yılında barış antlaşması yapıldı

Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Osmanlı hakimiyetine girdi Osmanlı yönetiminde Antakya Halep eyaletine bağlı bir sancak ve bu sancağın merkezi idi Sancak beyi tarafından yönetiliyor idi Zaman içinde yapılan düzenleme ile Antakya kaza statüsüne getirilerek, Şam Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetildi

Kanuni Sultan Süleyman Tebriz seferi dönüşü Aralık 1535'te Antakya-İskenderun üzerinden Adana'ya geçmiş; daha sonraki yıllarda 1548-1549 kışını geçirdiği Halep'te iken yaptığı gezilerin birinde Antakya'ya tekrar uğramıştır Kanuni Sultan Süleyman' ın buyruğuyla Belen'de cami, han, hamam ve imaret yapıldı Belen' e 250 nefer derbentçi yerleştirdi Daha sonraki yıllarda bölgeye 65 hane daha yerleştirilerek köy haline getirildi Payas'ta eski kale yeniden yapıldı Yine Payas'ta Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1568 yılında yapımına başlanan cami, han, hamam, imaret 1574 yılında tamamlandı Ayrıca yapılan iskele ve tersaneyi korumak için 1577 yılında limanın üst tarafına bir kale (Cin Kulesi) inşa edildi Derbençi olarak buraya 541 aile yerleştirildi

1832'de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa Suriye' yi fethederek Osmanlı ordusu ile 28 Temmuz 1832 günü Belen Boğazında (Belen Geçidi) yaptığı savaşı kazanarak, Adana'ya doğru ilerledi 1839'da Osmanlılar bölgeyi Halep'e kadar geri aldılar Tanzimat'ın ilanıyla Antakya ve çevresinde idari yapılanmada yeni düzenlemeler gerçekleştirildi Antakya Sancağında Kaymakamlık ihdas edilerek çevresiyle birlikte (Şeyhülhadid, Kuseyr, Karamurt, Süveydiye, Altunözü, Cebel-i Akra-namı diğer Ordu) Halep eyaletine, Payas kazası, Uzeyr ve Belen sancakları çevresiyle birlikte (Bakras nahiyesi, İskenderun, Nahiye-i Arsuz) Adana eyaletine bağlandı

I Dünya savaşında Osmanlı devletine karşı isyan eden Araplar, İngilizler ve müttefikler ile iş birliği yaparak Osmanlı devleti aleyhine çalıştılar İttifak devletleri daha 1916 yılında Sykes-Picot ve Sazanof arasında yapılan görüşmelerde Osmanlı devleti topraklarını paylaşmışlar; Güneydoğu Anadolu ve Suriye Fransa, bunun güneyinde kalan bölgeyi ve Irak'ı İngilizler alacaktı

30 Ekim 1918'de Osmanlı devleti ile ittifak devletleri arasında Mondros anlaşması imzalandı Antlaşma imzalandığında Türk birlikleri Antakya, Belen Dircemal, Telrifat hattını korumuş, Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk birlikleri 25/26 Ekim 1918 gecesi Halep'i sokak çatışması yaparak terk edip kuzeye doğru çekilmişlerdir 27 Ekim 1918 günü Antakya'da Faysal taraftarları hükümet konağındaki Türk bayrağını indirip Arap bayrağı diye bir bayrak asarak Arap hükümeti ilan etmişler, fakat Belen'de bulunan 41 Fırkanın müdahalesi ile 3 Kasım 1918'de dağıtılmışlardır Osmanlı Hükümetinin emri ile 41 Fırka, 8 Kasım 1918'den itibaren Anadolu'ya çekilmeye başladı Son birlik Belen'den 9 Kasım günü ayrıldı Yörede Türk askerinin çekilmesi üzerine 9 Kasım günü bir İngiliz müfrezesi İskenderun'a çıktı ve oradan Dörtyol'a geçti Ardından 12 Kasım 1918'de Fransızlar İskenderun'a asker çıkardılar, 15 Kasım 1918 günü de Belen'i işgal ettiler

27 Kasım 1918 tarihinde merkezi Beyrut'ta bulunan Fransız Yüksek Komiserliği bir kararname yayınlayarak merkezi İskenderun olmak üzere Antakya, İskenderun ve Harim'i içine alan "İskenderun Sancağı" kuruldu Sancak idaresi bir Vali tarafından yerine getirilecekti

7 Aralık 1918 günü Antakya, 11 Aralık 1918 günü de 400 Ermeni'den oluşan bir Fransız taburu Dörtyol'u işgal etti

19 Aralık 1918 günü Dörtyol'a bağlı Karakese Köyünde Fransızlara karşı direnişte bulunulmuş ve müfreze köye giremeyerek 15 ölü bırakarak geri çekilmiştir 19 Aralık 1918 tarihinde meydana gelen çatışma milli mücadele tarihimizdeki İLK KURŞUN'dur Bu tarihten itibaren Kuvay-i Milliye'ye katılan çeteler ile bölgedeki işgal birlikleri arasında mücadele ve çatışmalar başladı

20 Ekim 1921 günü Türkiye ile Fransa arasında Ankara Antlaşması imzalandı ve buna göre Payas sınır olacak şekilde İskenderun sancağı sınırlarımız dışında kalıyordu Fakat antlaşmaya göre; İskenderun mıntıkasında Türk ırkından olanların kültürlerini geliştirmek için her türlü kolaylık sağlanacak, Türk dili resmi dil niteliğine sahip olacaktı
Ankara Antlaşmasından sonra Türkiye ile Fransa arasındaki savaş hali sona erdi Türkiye ile Suriye arasında sınır çizildi Dörtyol (Payas dahil) ve Hassa Türkiye sınırları içerisinde kaldı

Fransızlar 15 Kasım'da Hassa'yı, 8 Ocak 1922 ?de Erzin'i, 9 Ocak 1922'de Dörtyol'u boşaltarak güneye çekildiler

Bu yeni dönemde Antakya, İskenderun ve havalisi halkı Anayurttan ayrı yaşamaya alışamamışlar, her fırsatta Türkiye'ye katılma ve kurtulma talebinde bulunmuşlardır Nitekim Gazi Mustafa Kemal Paşa 15 Mart 1923'te Adana'ya geldiğinde Antakyalılar kendisini karşıladılar Karşılayan kalabalığın önünde iki levha, dört hanım ve bunların önünde bir kız vardı Antakyalı kız (Ayşe Fıtnat Hanım) dokunaklı bir nutuk söyleyerek "Ey Ulu Gazi bizi kurtar" diye talepte bulundu M Kemal Paşa kıza "Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman elinde esir kalamaz!" diyerek kurtuluş vaadinde bulundu

Bundan sonra 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan antlaşmasında, Ankara Antlaşması ile çizilmiş olan sınır aynen kabul edildi Ocak 1925 ve Mayıs 1926'da Gazi Mustafa Kemal Paşa Dörtyol'u ziyaret etti Nisan 1934'te resmi görüşmeler için sancağa gelen Gaziantep Valisi Akif İYİDOĞAN için muhteşem karşılama yapıldı, halk sevinçten Valinin makam arabasını havaya kaldırdı

9 Eylül 1936 tarihinde Fransa Suriye ile antlaşma yaparak Suriye'ye bağımsızlık verilmesini kabul etti, fakat özel statüye sahip İskenderun Sancağı'nın durumu göz ardı edildi Bu durumda, Türkiye 9 Ekim 1936'da Fransa'ya nota verdi Konu; Türkiye ve Fransa arasında alınıp, verilen notalar sonucunda varılan mutabakata göre Milletler Cemiyetine taşındı Atatürk, 1 Kasım 1936'da TBMM'nin açılışında sancak konusunda devletin tavrını açıkça ortaya koydu Ertesi gün Atatürk sancağa "Hatay" adını verdi Aralık 1936'da şeklini belirlediği Hatay Bayrağını Hataylılara armağan etti

Milletler Cemiyeti 14-16 Aralık 1936 tarihinde yaptığı toplantıda sancağın oturumunu yeniden incelemek için 3 gözlemcinin Sancağa gönderilmesini kararlaştırdı 1 Ocak 1937 günü Hatay'a gelen gözlemciler incelemelere başladılar 12 Ocak 1937 günü gözlemcilerin kaldığı Turizm Oteli (şimdiki Özel Ata Lisesi) önünde 60000 Türk'ün katıldığı muazzam bir miting ve yürüyüş yapıldı Nihayet Milletler Cemiyeti Konseyi 27 Ocak 1937 toplantısında İskenderun Sancağı'na bağımsızlık verilmesini kabul etti Sancak içişlerinde tam bağımsız, dışişleri, maliye ve gümrük konularında Suriye'ye bağlı olacaktı

29 Kasım 1937 tarihinde Milletler Cemiyetine seçilen komitece hazırlanan "Sancak Statü ve Anayasası" yürürlüğe girdi Bundan sonra Milletler Cemiyeti nezaretinde sancak nüfusunun cemaatlere göre belirlenip, kaydedilmesi için nüfus tespitine gidildi Milletler Cemiyetine göre seçimler; 28 Mart ve 12 Nisan 1938?de yapılacaktı Seçimlerden önce, seçmenler cemaatlere göre belirlenecek, bunun ardından milletvekillerini seçecek, ikinci aşamada seçmenler seçilecek, üçüncü aşamada milletvekilleri seçilecektir

Halk arasında "Referandum" olarak bilinen seçim sırasında Sancak'ta tansiyon yükseldi, cemaatlere göre nüfus tespitinde Milletler Cemiyetinde yapılan zorlu görüşmeler sonunda 21 Mart 1938'de kesinleşen karara istinaden, Türk Tezi doğrultusunda her dileyen Hataylının dilediği cemaat listesinden yazılması kabul edildi

Sancakta meydana gelen karışıklıklar ve idarenin Türkler aleyhine takındığı tavır yüzünden Milletler Cemiyetince belirlenen seçim takvimi zamanında tamamlanamadı

Başta; Atatürk'ün takındığı kararlı tavır ve Türk Hükümetinin girişimleri sonucunda Sancak Umum Valiliğine Dr Abdurrahman MELEK, Delegeliğe de Kolonen COLLET getirildi Atatürk, 19 Mayıs 1938 günü Ankara'da törenleri izledikten sonra Ankara'dan, Mersin'e hareket etti ve 20 Mayıs günü Mersin'de askeri birliklerin geçitlerini hasta olduğu halde ayakta izledi

Seçimin güvenli bir ortamda yapılabilmesi için Türkiye ile Fransa arasında antlaşmaya varılmış ve askeri antlaşma imzalanmıştır Bu antlaşmanın uygulama esaslarını belirlemek üzere Orgeneral Asım GÜNDÜZ Başkanlığındaki askeri heyet 12 Haziran 1938 günü Antakya'ya geldi 13 Haziran - 3 Temmuz 1938 tarihleri arasında Fransa'nın Suriye Orduları Komutanı Orgeneral Huntzinger başkanlığındaki Fransız heyeti ile yapılan görüşmeler sonucunda antlaşma imzalandı Varılan antlaşmaya göre Hatay'da güvenlik 6000 kişilik bir güçle sağlanacak, bunun 2500'er kişisi Fransız ve Türk Kuvvetlerinden, 1000'er kişisi de Hatay'dan karşılanacaktır

Antlaşma gereği Kurmay Albay Şükrü KANATLI Komutasındaki Türk Kuvvetleri 5 Temmuz 1938 günü Hassa ve Payas'tan iki koldan Hatay'a girdi

Türk askerinin Hatay'a girmesinden sonra yeni bir seçim komisyonu kuruldu ve seçim çalışmalar 22 Temmuz 1938'de başladı Cemaatlere göre tescil işleri 1 Ağustos'ta sona erdi İkinci seçmen kayıtları 8 Ağustos'ta bitti 19 Ağustos'ta adayların isimleri ve sayıları belirlenecekti Sürenin bitiminde her cemaatten aday sayısını seçilecek milletvekili sayısına denk olduğu görüldüğünden seçim yapılmadan adaylar milletvekili oldular Böylece; 31'i Türk (9'u Alevi) 2'si Arap, 5'i Ermeni, 2'si Ortodoks 40 mebus seçilmiş oldu


2 Eylül 1938 günü Hatay Devleti kuruldu Hatay Devleti Meclisi o gün, şimdiki Gündüz Sinemasında toplandı Meclis Başkanlığına Abdulgani TÜRKMEN, Devlet Başkanlığına Tayfur SEN seçildi Devletin adı "HATAY" olarak kabul edildi


Tayfur SEN
Hatay Devleti Bayrağı


Hatay Devlet Meclisi'nin 5 Eylül tarihli oturumunda Devlet Reisi Tayfur SEN, Dr Abdurrahman MELEK'i Baş Vekil olarak Hükümet Kabinesini kurması için görevlendirdi Kurulan hükümet, Meclisin 6 Eylül 1938 tarihli oturumunda güven oyu aldı Sancak Anayasası "Hatay Anayasası" olarak kabul edildi Devletin adı da "HATAY DEVLETİ" olarak değişti Bundan sonraki Hatay Meclisinin düzenleme ve çalışmalarıyla Hatay Devleti, Türkiye ile münasebetlerini arttırdı Sonuçta; Fransa ile Türkiye arasında 23 Haziran 1939'da "Hatay Mıntıkasının Türkiye'ye İadesine Dair" Hatay Antlaşması imzalandı

Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939 tarihinde olağanüstü toplanarak "Hatay'ın Anavatana kavuştuğunun bir kararla tespitini" isteyen 39 imzalı önerge üzerine Hatay Millet Meclisinin dağıtılması teklifi oybirliği ile kabul etti


Hatay Devleti Bakanları

Hatay Devleti Milletvekilleri


7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanunla Hatay Vilayeti kuruldu 18 Temmuz 1939 günü Hatay Valiliğine atanan Şükrü SENSÜER Hatay'a geldi 23 Temmuz 1939 tarihinde de Hatay'da kalan son Fransız birliği Antakya'dan ayrıldı Böylece Hatay Devleti'nin anayurda katılma işlemleri tamamlanmış oldu




Alıntı Yaparak Cevapla

Hatay'ın Tarihi

Eski 07-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay'ın Tarihi



HATAY?IN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ :

Akdeniz?in doğu ucunda yer alan ve bir sınır ili olan Hatay, 5403 km²?lik yüzölçümü ile 35º 52´ ve 37º 04´ kuzey enlemleriyle, 35º 40´ ve 36º 35´ doğu boylamları arasında yer almaktadır İl, doğu ve güneyde Suriye, kuzeydoğuda Gaziantep?in İslahiye ilçesi, kuzey ve kuzeybatıda Adana ve Osmaniye illeri, batıda da İskenderun Körfezi ile çevrilidir

DAĞLAR :

İldeki dağlar Güneydoğu Toroslar?ın başlangıcını oluşturur Hatay il sınırları içerisinde en büyük dağ Amanos Dağlarıdır Güneybatısında Samandağ civarında Musa Dağı ile Hatay?ın güney ucunda Suriye sınırına paralel olarak uzanan El-Mansuriye Dağı vardır Batı kesiminde ise Kızıldağ yükselmektedir Amanos dağlarının en yüksek yeri, Dörtyol ilçesinin doğusunda kalan 2240 m yükseltili Mığır Tepe?dir (Bozdağ) Burası aynı zamanda Hatay ilinin de en yüksek noktasıdır Yine Amanoslar üzerindeki Hassa?daki Kuşçu Tepe 2076 m?dir Amanos Dağları üzerindeki diğer yüksek tepeler ise; 1700 m yükseltili Kızıldağ ve 1668 m yükseltili İkiztepe' dir Amanos Dağlarının uzunluğu yaklaşık 175 km?dir Genişliği ise 15-30 km arasında değişmektedir Bu dağlar yüksek ve dik olduğundan güç geçit verir En önemli geçit Elmadağ üzerindeki 660 m yükseltili Belen Geçidi? dir Hatay çöküntü alanının güneyini kuşatan Keldağ ise Yayladağı ve Altınözü ilçeleri arasını bütünüyle kaplar En yüksek noktası Yayladağı ilçesinin kuzeybatısındaki 1729 m yükseltili Akra Dağı?dır Keldağ?ın Merkez İlçe?ye doğru uzanan bölümü 500 m yükseltili Habib-i Neccar Dağı?nı oluşturur Keldağ?ın arka kesimi 1235 m yükseltili Ziyaret Dağı?dır

AKARSULAR :

Hatay, Asi Nehri, Karasu ve Afrin Çayı olmak üzere belli başlı 3 önemli akarsuya sahiptir Asi, Lübnan?dan doğar, Suriye?yi geçtikten sonra Türkiye?ye girmektedir Nehrin toplam uzunluğu 380 km, il sınırları içindeki uzunluğu 94 km civarındadır Karasu, Kahramanmaraş?tan doğar ve Afrin Çayı ile bugün kurutulmuş olan Amik Gölü yatağında birleşir Karasu?nun uzunluğu 122 km? dir Afrin Çayı Gaziantep?ten doğar; Karasu ile eski Amik Gölü yatağında birleşir 197 km uzunluğundadır

VADİLER VE OVALAR :

Asi Havzasında, asıl Asi Vadisi?nin yanı sıra Asi ile birleşen Karasu ve Afrin Çaylarının oluşturduğu vadiler vardır Ayrıca Asi Havzası dışına çıkıp, doğrudan Akdeniz?e dökülen küçük dere ve çayların oluşturduğu çok sayıda küçük vadi bulunmaktadır
Hatay topraklarının orta kesiminde; Asi, Karasu ve Afrin vadi tabanlarının dolmasıyla ortaya çıkan geniş düzlüklerde Amik Ovası oluşmuştur İlin en geniş ve verimli ovasıdır Üç yönden gelen akarsuların getirdiği alüvyonların toplanmasıyla oluşan bu çok verimli ovada bütün ürünler yetiştirilebilir Dörtyol, Erzin, Payas, İskenderun, Samandağ ve Arsuz ovaları ise Hatay kıyı ovalarını oluşturur

PLATOLAR ve YAYLALAR :

Hatay?da plato alanları Amanos Dağlarının eteklerinde oluşmuştur Düz basamaklar şeklinde 800-1000 m yükselti kuşağında yer alan platolar üzerinde, yaz-kış kullanılan yaylalık alanlar bulunmaktadır Bunların en önemlileri Belen, Atik, Zorkun ve Güzelyayla (Soğukoluk) yaylalarıdır Keldağ?ın, Asi oluğuna bakan yamaçlarında genç fayların oluşturduğu dik basamaklar vardır Bu basamakların üzerinde yaklaşık 350-400 m yükselti kuşağında geniş platolar yer alır

GÖLLER :

Hatay?da bugün önemli ve büyük göl yoktur Geçmişte ilin en büyük gölünü Amik Gölü oluşturuyordu Amik Gölünün kurutma ve taşkın koruma işlemlerine 1940 yılında başlanmış, konu ile ilgili olarak DSİ Genel Müdürlüğünce 1966 yılında IECO ( International Enginneering Company ) firmasına "Amik Geliştirilmesi, Amik Gölü Projesi, Tahtaköprü Projesi Teknik ve Ekonomik Fizibilite Raporu" hazırlatılmıştır Proje uygulanarak 1953-1958 yılları arasında Amik Gölüne boşalan Muratpaşa, Afrin, Karasu çaylarının eski yatakları iptal edilerek, yeni feyezan kanalları açılmak suretiyle göle bağlanmıştır Gölün kurutulması 1972 yılında tamamlanmıştır Su altındaki topraklar tarıma açılmıştır İl içerisinde birkaç küçük göl bulunmaktadır Gölbaşı Gölü, Yenişehir Gölü ve Sultaniye Gölü bunlar arasında yer alır

BİTKİ ÖRTÜSÜ :

Hatay?ın doğal bitki örtüsünü makiler ve ormanlar oluşturur Maki türleri, 4-5 m boyunda sert ve tüylü yapraklı bitkiler olup, 800 m?ye kadar rastlanmaktadır Mersin, defne, kısa meşe, kermes, sakız, keçiboynuzu, yabani zeytin, zakkum, alıç, çitlembik, akçameşe, pırnal yörede en çok rastlanan maki türleridir İlde doğal örtüyü oluşturan ormanlar, Amanos Dağları ile Keldağ?da yoğunlaşmaktadır Amanos Dağlarının denize bakan yamaçlarında, makilik alanlardan sonra, 800 m?den 1200 m?ye kadar ardıç gibi ibreli ağaçlarla, meşe, kayın, kızılcık, kavak, çınar ve tespih gibi yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar bulunur 1200 m?nin üzerinde ibreli ağaçlardan kızılçam, karaçam, sedir ve yer yer ardıçlardan oluşan geniş orman alanları vardır
Keldağ?ın Akdeniz?e bakan kesimlerinde yaklaşık 900 m?ye kadar, maki türü ağaçlardan mersin ve defneler çok yaygındır Bu yükselti basamağının üzerinde, bazı ibreli ağaçlarla meşe ve kayın gibi yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar başlar Keldağ doğal bitki örtüsü açısından Amanos Dağları kadar zengin değildir



Alıntı Yaparak Cevapla

Hatay'ın Tarihi

Eski 07-31-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay'ın Tarihi



Hatay'ın İklimi


Hatay ili yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen Akdeniz iklim kuşağında bulunmaktadır İklimin iç kesimlere doğru gidildikçe sertleştiği görülmektedir

Antakya Merkez, Dörtyol, İskenderun, Samandağ, Yayladağı ve Kırıkhan ilçelerinde kışları ılık ve bol yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer Sıcaklık ve yağış ortalamaları yıllara göre değişmekle beraber ortalama yıllık sıcaklık 16-21 Cº arasındadır Ortalama yıllık yağış miktarı ise 570-1160 mm arasında değişmektedir

Hatay ilinde görülen en yüksek sıcaklık değeri 439 Cº ile 26 Ağustos 1962 yılında, en düşük sıcaklık -14,6 Cº ile 15 Ocak 1950 yılında olmuştur Donlu gün sayıları en fazla 7 gün, karlı gün sayısı 2 gün kadar gözlenmiştir Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı 22,1 Cº' dir 2001 yılında en yüksek ortalama yağış, Mayıs ayında gerçekleşmiştir (638,5 mm)

Yağış iç kesimlerden kıyıya doğru gidildikçe azalmaktadır Hatay ilinin tipik iklim özelliklerinden biri güney-batı yönünden esen hakim rüzgardır Her mevsimde baskın olarak hissedilir ve hızı 30 m/sn?ye ulaşır Denizden esen hakim rüzgarlar nedeniyle nispi nem ortalama % 69 civarında olup; yaz aylarında % 68, kış aylarında ise % 74 civarındadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Hatay'ın Tarihi

Eski 07-31-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay'ın Tarihi



Coğrafi Bilgiler




Anadolu'nun güneyinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınır vilayetlerinden biri olan Hatay ilinin yönetim merkezi Antakya, 36 10' kuzey enlemi ve 36 06' doğu boylamı ile yurdumuzun en güneyinde yer alan kent niteliğindeki yerleşme merkezidir



Akdeniz iklim bölgesinin doğu ucunda, kıyıdan 22 km kadar içerde olar kentin denizden yüksekliği yaklaşık 80 mdir Kuzeyde Amanos Dağları (Nur Dağları) ile güneyde Kel Dağ (Cebel-i Akra) arasında kalan Aşağı Asi Vadisi'nin başlangıcında, Kel Dağı'nın kuzeydoğusunda, 440 m rakımlı Habib-i Neccar Dağı'nın eteklerindedir Kentin kuzeydoğusuna doğru gelişen ve Hatay çöküntü alanının ortasında yer alan Amik Ovası, zirai potansiyeli çok yüksek kalın bir alüvoyal toprak tabakası ile kaplı olup, aynı zamanda ilin en büyük toprak düzlüğünü oluşturur Başta Asi Nehri olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile beslenen Amik Ovası'nda, yakın zamanlara kadar Amik Gölü adı ile bilinen bir göl vardı Ancak uzunluğu 16 km, genişliği 10 km olan gölün ve göl çevresindeki bataklıklarla beraber 310 km2'yi bulan arazinin bir bölümünün kurutulması ile göl kayboldu DSİ tarafından yürütülen ve 1955 yılında başlayıp 1980 yılında tamamlanmış olan kurutma işlemi sonucunda elde edilen zirai verimi yüksek topraklar çiftçilere dağıtılarak tarıma açılmıştır



Antakya'nın ortasından geçen ve ovanın kurutulması çalışmaları sırasında nehir yatağının kentin içinden geçen kısmı ıslah edilerek düzgün bir kanal haline getirilmiş, Antik Çağ'ın Orontes'i olan günümüzün Asi Nehri'nin kaynağı, Lübnan Dağları'dır Amanoslar ile Keldağ arasında bir yatak oluşturan Asi Nehri'nin toplam uzunluğu 380 km olup, nehrin büyük bölümü Suriye toprakları içinde bulunmaktadır Kuzey yönünde yaklaşık 30 km boyunca Türkiye-Suriye sınırını oluşturacak şekilde akan Asi Nehri, topraklarımıza girdikten sonra batıya döner ve bugün hemen hemen tümü kurutulmuş olan Amik Gölü'nün ayağı Küçük Asi ile birleştikten sonra güneydoğu doğrultusuna yönelir ve yaklaşık 40 km sonra Samandağ'ın güneyinde bir delta oluşturarak Akdeniz'e kavuşur Antik çağda küçük tonajlı nehir gemilerinin seyrüseferine imkan veren ve Antakya'yı asırlar boyu Akdeniz'e bir su yolu ile bağlanmış olan Asi Nehri'nin bugün akıttığı ortalama su miktarı, kentin içinde 504 m3/sndir Asi'nin Antakya içinden geçen ve bir kanal haline getirilmiş olan yatağı, yaklaşık 2 km uzunluğunda ve 30-35 m genişliğindedir Kentin kuzeydoğusunda, üzerinde Demir Kapı'nın yer aldığı, St Piyer Kilisesi yakınından geçen ve bir sel yatağı niteliğinde olan Hacı Kürüş Deresi ile güneybatıdaki Hamşen Deresi (Memekli Köprü'nün altından ve kışlanın yanından geçen) Habib Neccar Dağı'ndan doğarak Asi'ye doğru akan iki önemli su yatağıdır

XIX yüzyıldan beri nehrin karşı tarafında, kuzeybatıdaki düzlüklerde kurulan yeni mahallelerle büyüyerek kendi mimari karakteri içinde gelişen Yeni Antakya'yı nehir ile Habib Neccar Dağı arasında kalan Eski Antakya'ya bağlayan dört köprüden üçü, bulundukları yer ve malzemeleri itibariyle tamamiyle yeni köprülerdir İçlerinde en eskisi olan dördüncü köprü ise asırlarca yaya ve araç trafiğine hizmet etmiş olan eski köprünün bulunduğu yerde, modern malzeme kullanılarak inşa edilmiş, yeni bir köprüdür Amik Gölü'nün Asi Nehri aracılığı ile kurutulması projesi çerçevesinde, Asi'nin genişletilmesi ve yatağının taranması çalışmaları sırasında kentin Roma Çağı'ndan beri ayakta duran bu ünlü taş köprüsü (ki Diocletian zamanında yapıldığı tahmin edilir), 1972 yılında acımasızca yıkılarak yerine bugünkü betonarme köprü inşa edilmiştir

Tepelerin zirvelerine tırmanarak kenti çepeçevre saran sur kalıntıları ve kalesiyle kentin adeta simgesi olan ve eteklerinde Antakya'nın kurulu olduğu Habib Neccar Dağı, kenti güneybatı-kuzeydoğu istikametinde sınırlayan bir dizi tepelerin oluşturduğu doğal bir engeldir

Antik Çağdaki ismi Silpius olan Habib Neccar Dağı'nı da içine alan Keldağ sırası, altyapı serpantin ve gabro gibi yeşil renkli kütlelerin oluşturduğu, üst kısımlarda ise bazalt ve kalkerin hakim olduğu jeolojik bir yapıya sahiptir Habib Neccar'ın kuzeybatı yamaçları, genç fayların dik basamaklar oluşturduğu parçalanmış, arızalı yüzeyler halindedir
Antakya ve civarında Akdeniz iklim tipi egemendir Bu nedenle kentte yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer Ancak, kıyı şeridi ile dağların arka kısımları ve yükseltisi fazla olan yerler arasında iklim koşullarındaki bölgesel farklar nedeniyle Antakya'daki iklim koşulları kıyı şeridine kıyasla biraz farklılık gösterir Bu nedenle sıcaklık, kıyılarda yüksek değerlerde kalır Yazların, kıyı şeridine kıyasla daha serin geçmesinin bir nedeni de en sıcak ortalamaların kaydedildiği ayların aynı zamanda, Antakya'da rüzgarın en hızlı estiği ve en çok esme sayısına ulaştığı aylar oluşudur Antakya'da yıllık sıcaklık ortalaması 182 derecedir En yüksek sıcaklık 26 Ağustos 1962'de 439 derece, en düşük sıcaklık ise 15 Ocak 1950'de -146 derece olarak kaydedilmiştir Yılın 1482 günü açık, 1562 günü bulutlu, 605 günü kapalı geçmektedir Antakya'da yaz günleri ortalaması yılda 172 gündür Kış günü genellikle görülmez Donlu günler yıllık ortalaması 7 gün, karlı günler yıllık ortalaması ise 09 gündür Antakya'da yıllık ortalama nem oranı %69'dur Antakya'da kış aylarında en yüksek değerlere ulaşır Sonbahar ve ilkbahar daha az yağış alan aylardır Temmuz ve Ağustos aylarında hiç yağış almayan Antakya'da yıllık yağış ortalaması 11734 mmdir Özellikle bahar aylarındaki sağanaklar meşhur olup kısa bir süre içinde kentin sokaklarını dereler haline getirir



Alıntı Yaparak Cevapla

Hatay'ın Tarihi

Eski 07-31-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay'ın Tarihi



Süper bir tanıtım


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.