Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kırşehir

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir





KIRŞEHİR


Kırşehir 1867 yılında bucak, 1869 yılında ilçe, 1870 yılında sancak olmuş, Avanos, Keskin ve Mecidiye (Çiçekdağı) ilçeleri Kırşehir'e bağlanmıştır 1921 yılında bağımsız mutasarrıflık, 1924 yılında il olan Kırşehir'e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş, Mucur ilçeleri bağlanmıştır 1944 yılında ilçe olan Kaman, Kırşehir'e bağlanmıştır


20 Temmuz 1954 tarihinde 6429 sayılı kanun ile Nevşehir il, Kırşehir'de Nevşehir iline bağlı bir ilçe haline getirilmiş Çiçekdağı ilçesi Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Mucur ve Avanos da Nevşehir'e bağlanmıştır


01 Temmuz 1957'de kabul edilen 7001 sayılı kanunla Kırşehir tekrar il haline getirilmiş, yeni ile Yozgat'ın Çiçekdağı, Ankara'nın Kaman ve Nevşehir'in Mucur ilçeleri bağlanmıştır



TARİHTE KIRŞEHİR; KIRŞEHİR'İN ADI


Kırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar Fakat, ilin adının o zaman ne ol*duğu henüz bilinmemektedir İlin bir ara **uae Saravenas (Akova-Saravena) adıyla (MÖ2yy) bilindiği anlaşılmıştır Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İm*parator I Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolis diye anılmaya başlamıştır


Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler "Kır şehri" adını vermiş*lerdir Kır şehri zamanla halk dilinde "Kırşehir" oldu Bu gün bile bazı köylerinde yaşa*yan halk, burasını Kır şehri diye anar Kırşehir ismi Türkçe'dir Bir rivayete göre de Timur'un Anadolu'ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek "kırın şehri" dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bu günkü ismini aldığı da söylenmektedir

KIRŞEHİR'İN TARİHİ

1 - Tarih Öncesi Çağda Kırşehir (Tunç Dönemi MÖ 3000-2000)


Kırşehir ve çevresinde yapılan arkeolojik kazılarda Kırşehir'in tarih öncesi çağda,özellikle Tunç çağı döneminin etkisi altında kaldığı görülüyor 1943'te Hashöyük kazılarında ilk Tunç çağı'na ait beş-altı tabaka tespit edilmiştir Bu tabakalarda taş ve kerpiç yapı temelleri, siyah renkli seramik parçaları, çömlek ve çanaklar bulunmuştur Bu ka*lıntılar bölgede ilk Tunç çağı döneminin (MÖ 3500-2000) yaşandığını açıklar Hashöyük ve şehir merkezindeki Kale'de başlayan kazı çalışmaları ile Kaman'a bağlı Çağırkan kasabasında yapılan kazılardan yeni bilgiler de elde edilebilir


Çağırkan kasabası yakınında bulunan Kalehöyük'ün tarihinin MÖ 1750-600 yıl*larına kadar uzandığı sanılmaktadır Kazılar sonunda 25 metre yüksekliğindeki höyük ve buradan çıkarılan iki büyük küp ve diğer buluntular, yörenin tarih öncesi dönemini aydınlatır Kırşehir'in kuruluşunu, ilk çağlarda Anadolu'yu kuzey-batıdan, güney-doğudan bir baştan bir başa kesen eski ve işlek bir anayolun ortasında bir durak ve yerleşme yeri olmasında, Asya'dan Avrupa'ya giden önemli karayolları üzerinde bulunuyor olmasında, ayrıca Kapadokya bölgesine de yakın olmasında arayan bilim adamları olmuştur

2 - Hitit Dönemi (MÖ 1850-1200)


Kırşehir Hititler'in yerleşim yeri olan Kızılırmak yayı içinde olduğundan, Hititler döneminin Kırşehir'de yaygın bir şekilde yaşandığı kesindir Kalehöyük'te yapılan kazılarda yerleşim alanının en alt tabakasını Hitit döneminin teşkil ettiği ortaya çıkmıştır Bu kazılar sırasında erken ve geç Hitit çağlarına ait kalıntı ve eserler gün ışığına çıkarılmıştır Resmi veya saray yapılarına ait olduğu ,sanılan duvar temelleri ile mühürler, takılar, seramik mutfak eşyaları ve Hitit çapına ait çivi yazılı bir tablet parçası da bulunmuştur


Kırşehir'e bağlı Sevdiğin Köyü'nün 10 km kadar kuzeydoğusunda bir Hitit Prensi'nin adının geçtiği yazılı taş blok bulunmuştur Bu taş blokun bir yol işareti olduğu ve yakınlarından Hitit dönemine ait bir yolun geçtiği sanılmaktadır


Kırşehir'de Hitit dönemi tarihi için önemli bir belge olan ve "Malkayası" olarak bili*nen bir yazıt bulunmuştur Prof Dr H Th Bossert bu yazıtı incelemiş ve bunun bir yol levhası olduğunu açıklamıştır Malkayası yazıtının bir yol levhası olması Kırşehir'in de Hattuşaş’tan güneye inen yol üzerinde bulunması ilin Hititler döneminde önemli bir mer*kez olduğunu açıklar Bunun dışında yine Hitit döneminden kalma önemli bir eser de Öküztaşı olarak bilinen Hitit Sunağı'dır Bu sunak, üzerinde bir adak havuzunun yer al*dığı kare prizma bir gövde de iki öküz başının bulunduğu bazalt taşından yapılmıştır


1950'de yapılan Merkez Kalehöyük'deki araştırmada Hitit dönemine ait çanak *çömlek parçaları bulunmuştur MÖ 1600'lerden MÖ 1200'lere değin Hititlerin yaşadığı bu yöre MÖ 675'e kadar Frig'lerin yönetimi altına girmiştir

3 – Frig Dönemi


Hititlerin zayıflayıp gücünü yitirmesi üzerine yöreye Frigler hakim olmuştur Kızılırmak ve Tuz Gölü'ne kadar sınırlarını genişleten Frigler, MÖ 1200'den itibaren başta Batı ve Orta Anadolu olmak üzere geniş bir alana yayılmışlardır


Kimmerler Frigler'i yenilgiye uğratınca Lidyalılar Anadolu'nun batı kısımlarını ele geçirdiler ama Kırşehir'e kadar ilerleyemediler Kırşehir daha sonra MÖ VIlyyda Medlerin egemenliğine sonra da Persler'in egemenliğine girmiştir

4 - Pers Dönemi (MÖ 546-332)


Med Devleti, MÖ 550'de Persler tarafından yıkılmış ve ardından Anadolu Pers hakimiyetine girmiştir Kırşehir, Perslerin Katpotukya (Kapadokya) yani "Güzel Atlar Ül*kesi" adını verdikleri bölgenin batısında yer alıyordu Persler, vergi yoluyla yöreye hakim olmuştur Yöre halkı ise, ağır vergiler altında ezilince çeşitli kaleler yapmak zorunda kalmıştır Kırşehir ise bu çabaya girmemiştir Çünkü toprakları çok kıraçtı Persler ise MÖ 334'de Büyük İskender'in ordusuna yenildiler ve Makedonlar Kırşehir'i ele geçirdiler Yöre halkının ayaklanmasından sonra Kapadokya kralı olarak MÖ 332'de Ariarates bağımsızlığını ilan etmiştir

5 - Kapadokya Krallığı Dönemi (MÖ 333-MS 18)


Kapadokya (Kappadokia) krallığı MÖ 333'de kurulmuştur Bu krallık döneminde Kırşehir ve yöresi yoğun bir baskı yaşamıştır Komutan Evmenes ve Antipatos dönem*leri ise bu kişlerin Kapadokya bölgesini ele geçirme istekleri yüzünden savaşlarla geç*miştir Ariarates öldü Büyük iskender'in ordusunu yenilgiye uğratan ii Ariarates ise Kır*şehir'in kuzeyine egemen olmayı başarmıştır Daha sonra bu bölge toprakları Orta Av*rupa'dan Galat (Kelt) topluluklarının akınına uğramıştır (MÖ 220-163) MÖ Ilyy son*larında Pontus Kralı Mithradaset buraları denetimine almıştır Bu dönemde yöre "**u*aesaravenea" adıyla anılıyordu


iı MÖ 85 yılında Roma egemenliğine girmiştir Kapadokya yöresi MÖ 18'de Ro*ma imparatoru Tiberius tarafından Roma'ya bağlanmış ve Tiberius burayı eyalet yapmıştır Kırşehir sınırları içinde Kapadokya krallarına ait sikkeler bulunmuştur

6 - Roma Dönemi (MS 18-395)


Kapadokya, Roma eyaleti haline geldikten sonra yörede Hristiyanlık hızla yayılma*ya başlamıştır (3yy) Buna karşılık Roma İmparatoru'nun desteklediği puta tapan rahip*lerle Hristiyanlar arasında büyük bir mücadele olmuştur


Kapadokya bölgesinde III ve IV yylara ait Hristiyanların sığınmak ve korunmak amacıyla yaptıkları pek çok yeraltı şehri bu sebeple ortaya çıkmıştır İlimiz ise bu döne*me ait; Mucur yeraltı şehri, Dulkadirli inli Murat yeraltı şehri, Aşıkpaşa yeraltı şehri, Küm*betaltı yeraltı şehri gibi on tane yeraltı şehri bulunmaktadır Kırşehir 395'e kadar Ro*ma'ya bağlı kalmıştır İlimizdeki höyüklerin bir kısmında Roma dönemine ait çanak-çöm*lek parçaları ile bu döneme ait sikkeler bulunmuştur

7 - Bizans Dönemi (395-1071)


Bizans döneminde Makissos, daha sonra da Justinianapolis adıyla anılan Kırşehir'i aynı yüzyılda yaşayan tarihçi Prokopios'un bildirdiğine göre; Justinianus Kırşehir'i yeniden imar ederek kent durumuna getirmiştir Mazaka'da (Kayseri) ekonomik hayatın daha canlı olması nedeniyle Kırşehir halkı buraya göç etmiştir MS 605 yılında İran Sa*sani Devleti, Kırşehir'i istila etmiştir 626'ya kadar bölge Sasani ve Bizans akınlarıyla sarsılmıştır 647'de Emevi devletinin Şam Valisi Muaviye Kayseri ve Kırşehir dolaylarını işgal etmiştir


Kırşehir merkezine bağlı Taburoğlu Köyü yakınlarındaki Üçayak Kilisesi, Kaman Temirli'deki kilise, Mucur Aksaklı ve Aflak köylerindeki Kaya kiliseleri, Derefakılı kilisele*ri, Mucur Manastır ve Keşiş Sarayı, Bizans dönemine ait mimari kalıntılardır Kırşehir ci*varında da Bizans dönemine ait kandiller, takılar, sırlı mavi ve sarı renkli seramik eşya*lara rastlanmıştır

8 - Anadolu Selçuklu Dönemi (1071-1308)


1071 'de Bizans'ı yenilgiye uğratarak Anadolu'yu Türk yurdu haline getiren Türk orduları, Anadolu içlerine kadar yayılarak Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdular 1075'de Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kırşehir'i topraklarına katmıştır Anadolu'ya ve Kırşehir'e gelen Oğuz boyları, yerleştikleri yerlere genellikle kendi boy, oba ve yer adları ile kişi ad*larını da vermişlerdir Bugün Kırşehir içinde kasaba ve köy adı olarak Oğuz boylarından "Çepni, Bayındır, Buğduz (Büğdüz), Kargın, Yazır, Kınık, Avşar" boylarının adları ile oba, oymak ve diğer Türkçe adlar yaşatılmaktadır


Haçlı seferleri sırasında Orta Anadolu toprakları elden çıkmıştır Danişmentliler 1120'de Kırşehir'i kendilerine bağlamışlar ve o dönemde Kırşehir "Gülşehir" olarak ad*landırılmıştır 1174'de Kılıçaslan, Kırşehir'i yeniden Selçuklu Devleti'ne bağlamıştır II Kılıçaslan 1186'da Türk geleneğine uyarak devletin topraklarını on bir oğlu arasında paylaştırınca Kırşehir, Muhiddin Mesud'a düşmüştür Kardeşi Rukneddin Aslan Konya'yı ele geçirdikten sonra Ankara ve Kırşehir'i de kendine bağlamıştır (1203) 1220'de Ala*addin Keykubat Mengücekler'in Kemah koluna son vermiş, Mengücek boylarından Mu*zaffer Muhammed'e Şebinkarahisar'ı kan dökmeden teslim ettiği için Kırşehir'i tımar olarak vermiştir Kırşehir bu dönemde imar edilmiş ve bir kültür kenti haline getirilmiştir


Moğol istilası döneminde Kırşehir, Moğol ordularının yaylak ve kışlağı durumunda idi Kırşehir Muzaffer Muhammed'e verildikten sonraki dönemde Baba ishak çevresinde toplanan Türkmen boylarının silahlanması üzerine Selçuklu Sultanı II Gıyasettin Key*hüsrev 60000 kişilik bir orduyu yardıma çağırmıştır Selçuklu ordusu Türkmenleri ve ba*şında bulunan Baba İshak'ı Kırşehir'in Malya ovasında yenilgiye uğratmıştır (1240)


1243 Kösedağ savaşından sonra Moğollar Anadolu'yu kesin bir şekilde hakimiyet*Ieri altına aldılar Sultan II Keyhüsrev, Şemseddin İsvahhani'yi Moğol sultanı Batuhan'a elçi göndermiş, anlaşma yapılmasını sağladığı için o Kırşehir ita amirliği ile subaşılığına getirilmiştir IV Kılıçaslan zamanında Caca oğlu Nureddin, 1262'de Kırşehir' suba*şısı olmuştur İl onun zamınında çok gelişmiş, bayındır bir il haline gelmiştir Caca oğlu Nureddin Bey güvenlik ve barışa önem vermiştir İlde Cacabey Medresesi ve külliyesini kurmuştur Memluk Sultanı Baybars 1277'de Anadolu'ya gelerek Elbistan'da Moğolları yenilgiye uğratmış, Selçuklu ordusunun bir bölümü bu savaş sırasında Memluklular'a katılmıştır Cacabey de, kardeşi ile Mısır Memluk Sultanı Baybars'a esir düşmüştür Baybars, esirleri serbest bırakınca Cacabey Kırşehir'e dönmüştür


Cacabey, Türk halkını koruması, yüksek bir ahlaka sahip olması özü-sözü pek bi*ri olması dolayısıyla Anadolu'da çok sevilmiştir Öz Türkçe konuşup Türk kültürünün ve eserlerinin Kırşehir ve Anadolu'ya yayılmasına öncülük etmiştir Cacabey XIIIyyda Anadolu'da yaşamış olan diğer Türk büyüklerinden Hacı Bektaşi Veli, Mevlana Celalettini Rumi ile de görüşmüş, hatta onların övgülerine bile mazhar olmuştur


Nureddin Cacabey'in 1272'de Kırşehir'de kurmuş olduğu Cacabey Medresesi onun adını ebedileştirmiştir Bu medrese aynı zamanda bir rasathane idi Batı Türkis*tan'da Uluğ Bey'in rasathanesine ise Selçuklular zamanında Kırşehir Cacabey rasatha*nesi de o derece önemli idi Bugün cami olarak kullanılan bu medresenin dış köşelerin*de sütunlar, uzay araçlarına benzetilmektedir Cacabey medresesinde eğitim tamamen Türkçe idi Türk dilinin Fars kültürü içinde erime tehlikesi altında bulunduğu sırada Cacabey, bir kurtarıcı olarak Türklüğ'ü ayakta tutmuştur Bu sebeple Ahi Evran, Aşıkpaşa, Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Gülşehri gibi alim ve şairler eserlerini öz Türkçe yazmışlardır Bu nedenle Türk tarihinde Cacabey'in önemi büyüktür Cacabey, Rum tekfurları ile yaptığı bir çarpışmada şehit düşmüştür (1301) Türbesi Cacabey Medresesi yanındadır


Selçukluların başına II Mesut'un geçtiği dönemde İlhanlı komutanı Baycu Noyan, Anadolu'da bağımsız davranıyordu Malya ovasında 300000 kişilik bir ordu Baycu No*yan'ı yenilgiye uğratmıştır Bundan sonra Kırşehir ve çevresi yakılıp, yıkılmıştır Ülke dörde ayrılmış; Kırşehir ve yöresi Şerafettin Osman'a bırakılmıştır Yöre halkı bu dö*nemde vergilerin ağırlığından bunalmıştır 1317'de İlhanlı hükümdarının kardeşi Timur*taş Anadolu'da düzeni sağlamış ve 1322'de bağımsızlığını ilan etmiştir Timurtaş, Anadolu karışınca Memlükler'e sığınmıştır

9 Beylikler Dönemi


Kırşehir 1365'de Eretna Beyliği'nin hakimiyetine girmiştir 1381 'de Kırşehir yöre*sinde yaşayan Tatar boylarından Samağarlılar, Türkmenler'in otlaklarına saldırdıklarını iddia edince, Kadı Burhanettin, Emir Pir Ali ile Seyidi Hüssam komutasında bir ordu gön*dererek Türkmenler'i cezalandırmıştır 1389'da Mürüvvet Bey, Kırşehir'i ele geçirerek Kadı Burhanettin'e vermiştir 1389'a gelindiğinde Yıldırım Beyazıd, kendisine karşı itti*fak kuran Kadı Burhanettin ile Candaroğlu Süleyman Paşa üzerine yürümüştür Kadı Burhanettin savaşmak istemediğinden Kırşehir yöresine çekilmiştir Kırşehir Valisi Adil Şah'ın teklifiyle kentin surlarını onartmıştır


Timur'un 1394'de Anadolu'ya geldiği sırada, onu destekleyen Karamanoğulları Kırşehir'e saldırarak, şehri yağmalamışlardır 1396'da Timur'un geri dönmesi üzerine Kadı Burhanettin, Karamanoğulları'nın üzerine yürüyerek onları cezalandırmıştır Kadı Burhanettin öldürülünce Kırşehir halkı şehri Yıldırım Beyazıd'a vermiştir Bu sıralarda Beyazıd'a sığınan Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, kendisini Timur'a teslim edilece*ğinden endişe edince Kırşehir ve çevresini yağmalamıştır Timur 1402'de Ankara sava*şında Yıldırım'ı yenmesi üzerine Kırşehir, Karamanoğullarına verilmiştir


Anadolu'da Fetret Devri (1402-1413) yaşanırken Karamanoğlu Mehmet Bey, Çelebi Mehmet'ten yardım istemiştir Şimdiki Çayağzı kasabasında Cemele kalesinde görüşmüşlerdir Karamanoğulları ve Dulkadiroğulları'nın saldırısına uğrayan, yağma edi*len ve zamanla eski canlılığını yitiren Kırşehir, II Murat döneminde (1402-1451) Osmanlılar'a kesin olarak bağlanmıştır

10 - Osmanlı Dönemi


Anadolu'da Osmanlı egemenliğinin kesin olarak kurulmasından yani Fatih Sultan Mehmet'in Anadolu Türk birliğini sağlamasından sonra Kırşehir'de Celali isyanları dışında XIXyyın sonlarına kadar kayda değer önemli olaylar görülmez,


Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda Ahiliğin büyük rolü olmuş, düzenli ordunun yani Yeniçeri Ocağı'nın kuruluşu sırasında Hacı Bektaş Veli'nin etkileri görülmüştür Yeniçeriler Hacı Bektaş'ı "Pir" olarak kabul etmişlerdir Katip Çelebi Seyahatnamesinde; Kırşehir için, havası güzel bir sahrada kurulduğunu, üzerinde bir kalesi olduğunu yazmaktadır


1527'de Hacı Bektaşi Veli'nin torunlarından Kalender Çelebi Ankara-Kayseri yöresinde ayaklanmıştır Bu ayaklanma büyüyünce Kanuni Sultan Süleyman, Sadrazam İbrahim Paşa komutasında bir orduyu 1528'de Kırşehir yöresine yollamıştır


1560'lı yıllara gelindiğinde Anadolu'da yoğun bir kargaşa daha yaşanmıştır Halkı zorla soyan Hakibe Sührap adlı eşkıyaları cezalandırmak için Kanuni Kırşehir beyi Memiş Bey'e emir vermiştir Fakat durum, yani halktan zorla vergi toplandığı Kırşehir kadısının İstanbul’a gönderdiği mektuplardan anlaşılmaktadır 1580'de Kırşehir'de bazı medrese öğrencilerinin ayaklandığı görülmüştür Bu öğrencileri cezalandırmak için Çıkartılan ferman, bazılarının işine gelmiş, bunları fırsat bilen bir kısım görevliler halka zul*metmeye başlamıştır 1584'de bu ayaklanmayı bastırmak için gönderilen Mısır valisi Şehzade Mehmet'in adamları bir çete oluşturarak Kırşehir'deki köyleri basmıştır ve suçsuz insanları öldürerek mal ve paralarına el koymuşlardır


1604-1605'de Hızır isimli bir eşkıya 500-600 kişilik bir güç ile Niğde ve Kırşehir sancaklarını istila edip, yağmalamıştır Onun öldürülmesinden sonra yerine geçen Bıyık Ali'de, Kuyucu Murat Paşa'nın Celali isyanlarını bastırmak için çıktığı sefere kadar, böl*gede zulüm ve baskısını sürdürmüştür Yine ünlü Celalilerden Tavıl Ahmet Paşa'nın kar*deşi olan Meymun, çevresine topladığı 7000 kişi kadar bir kuvvetle Kırşehir ve çevre*sini talan etmiştir Kuyucu Ahmet Paşa, Meymun ve adamlarını yenilgiye uğratarak öldürmüştür (1607)


Devlet otoritesinin zamanla zayıflaması "ayanları" ortaya çıkarmıştır Ayanlar Kır*şehir ve dolaylarında da etkili olmuştur Bunlardan Çapanoğulları Kırşehir'de de etkili olmuştur Devlet ise, ülke düzeninin sağlanması ve asker toplanmasında ayanlardan yar*dım istemek zorunda kalmıştır 1797 sonunda Vidin ayanı Paspanoğlu Osman ayaklanınca, devlet Çapanoğlu Süleyman Bey'den yardım istemiştir O da Kırşehir ve yöresin*den asker toplamıştır 1799'da Fransızları Mısır'dan çıkarmak için yapılan hazırlıklar sırasında Çapanoğlu Süleyman Bey'in 1866'da başlayan Osmanlı-Rus savaşına asker göndermesine karşılık, II Mahmut, Süleyman Bey'e 1808'de Şarkikarahisar sancağı, 1810'da Kayseri sancağı mütesellimliğini, 1811 'de Kırşehir sancağı mütesellimliğini ver*miştir


Kırşehir XIXyy ortalarında önemini yitirmiş ticaret yolları üstünde küçük bir durak yeri haline gelmiştir Bu sıralarda nüfusu yaklaşık 3500 kadardır Yüzyılın sonlarına doğ*ru Ankara iline bağlı sancak merkezi halindeki şehrin nüfusu 8462 olarak gösterilmek*tedir Kırşehir kazası merkez kazadır 185 köy Kırşehir'e bağlıdır Bu dönemde Kırşe*hir'de 4 medrese, 1 idadi, 1 rüştiye, 2 iptidaiye, mahalle ve köylerde 25 sıbyan mektebi ve 1 Ermeni mektebi vardır 1603 ev, 10 han, 600 dükkan, 6 kahve, 25 cami, 19 mescit, 1 kilise, 1 kışla 1 depo, 1 cephanelik bulunmaktadır İdadi mektebi 1889'da yapılarak eğitime açılmış, 1903'de bir tadilat gördüğü belirtilmektedir


Osmanlının ilk dönemlerinde Kırşehir, Karaman eyaletine bağlı bir sancak duru*mundadır 1867'de sancak haline gelmiştir 1902'de Ankara'ya bağlı bir sancak olan Kır*şehir'e Avanos, Keskin ve Çiçekdağı ilçelerinin bağlı olduğu görülmektedir


Kırşehir 1874'de büyük bir kıtlıkla karşılaşmıştır 15 Mayıs 1874'de İstanbul’da ya*yınlanan Basiret Gazetesi, Kırşehir'den gönderilen mektuplara dayanarak; köylünün,kıtlıktan ölmüş hayvan, ağaç kabuğu ve ayrık otu yemek zorunda kaldığını yazmaktadır

11 - Yakın Tarih Döneminde Kırşehir


Kırşehir 1921 'de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir Cumhuriyet döneminde il merkezi olmuştur 1924'te Kırşehir'e; Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlan*mıştır 1944'de Kaman da ilçe haline gelince, Kırşehir'in ilçe sayısı beş olmuştur


20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir'i il, Kırşehir'i de ona bağlı bir ilçe haline getirmiştir Çiçekdağı Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir'e bağlanmıştır 1 Temmuz 1957'de çıkarılan 7001sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur Bu yeni düzenlemede Kırşehir'e Çiçekdağı, Kaman ve Mu*cur bağlanmıştır Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir'e dahil edilmiştir Akpınar (1987), Akçakent (1990), Boztepe (1990) yılında Kırşehir'in yeni ilçeleri olmuştur Halen Kırşe*hir'e bağlı yedi ilçe vardır






Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir







MUSTAFA KEMAL PAŞA VE TEMSİL HEYETİ’NİN KIRŞEHİR’E GELİŞİ VE FAALİYETLERİ

1 - Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşehir'e Gelişi Öncesinde Kırşehir ve Yöresinde Durum


Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra ülkenin genelinde olduğu gibi Kırşehir yöresinde de halkın, genel bir karamsarlığa düştüğü, böylesine ağır şartlar taşıyan ant*laşmanın gelecekte daha büyük tehlikeleri beraberinde getireceğini düşündüğü ve bu nedenle gittikçe yaklaşan kötü günleri göğüsleyebilmek için bir takım çareler, çıkış yol*ları aradığı görülmektedir Kırşehir halkı, dernek ve cemiyet çalışmalarını hızlandırarak, Milli Mücadele ve hazırlık çalışmalarına başlamış, böyle bir ortamda, İstanbul Hüküme*ti'nin teslimiyetçi anlayışına karşı çıktığı gibi, çevresinde ortaya çıkan isyancılara karşıda gereken tepkiyi göstermiştir


Kırşehir halkı, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan M Kemal Paşa'yı, Samsun'a çıkışından itibaren, Milli Mücadele yolunda yapmış olduğu tüm faaliyetlerini, her türlü haberleşme ve ulaşım araç-gereçlerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde, bütün çalışmalarını olabildiğince yakından takip ediyordu Nitekim Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gelişleri sırasında Kırşehir halkının, göstermiş olduğu sı*cak ilgi ve bağlılıktan, ülkenin içinde bulunduğu durumu bilinçli olarak kavramış olduk*larını anlayabiliyoruz


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Sivas Kongresi'nden (04-11 Eylül 1919) sonra Ankara'ya varmak için izlenecek yolun planlanması, Sivas'ta Hüsrev Bey (Berlin Elçisi) tarafından önceden yapılmıştı Bu planda öngörülen konaklama yerleri, yalnız yolculuk gereği uğranılması zorunlu olan yerler olmayıp, Mustafa Kemal Paşa'nın Milli Mücadele'nin gerçekleşmesinde düşündüğü bir planın gereği idi Ankara yolculuğu için Hüsrev Bey tarafından hazırlanan genel program Mustafa Kemal Paşa'ya sunuldu*ğunda, Mucur'dan Hacıbektaş'a gitmenin de mecburi olduğunu, ancak Mucur'a varınca*ya kadar bu durumun gizli tutulması gerektiğini bildirmiştir


Zira Hacıbektaş’ta Mustafa Kemal Paşa için çok önemli bir kişi oturuyordu ve İstanbul’a da dirsek çevirmiş bulunuyordu Ankara Kalesi'nin yanı başında, kendiliğinden meydana gelen bu güç, elbette görülmeye, ilgilenilmeye değerdi Şüphesiz ki, bu plan yapılırken askeri ve siyasi ortam da dikkate alınmıştır Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Ankara yolu üzerinde bulunmayan Hacıbektaş'a yönelmesi, Mustafa Kemal Paşa'nın siyasi ve askeri planının bir gereğidir Kayseri'den sonra doğrudan Hacıbek*taş'a gitmeyip Mucur'a kadar geldikten sonra tekrar dönmeleri ise, o tarihlerde doğru*dan Hacıbektaş'a giden otomobillerin geçebileceği bir yolun bulunmamasındandır


Bilindiği gibi, Sivas-Ankara yolunun izlenmesi bir rastlantı değildir Çünkü M Kemal Paşa, hayatı boyunca yapacağı işleri hep önceden planlamış ve amaca ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmıştır Nitekim, bu yolu seçerken de şu hususları göz önünde tut*muş olması muhtemeldir Birincisi; Sivas-Ankara yolu, Anadolu'nun ortasında ve merke*zi konumdadır Milli Mücadele için ihtiyaç duyulabilecek kaynağı düzenli olarak üretme*ye uygun olan bu yolun işgal edilme ihtimali de coğrafi açıdan çok zordur ikinci olarak; bu bölgedeki yerleşik birimlerinde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve dernekler çok etkin bir şekilde çalışmaktadırlar


Yukarıdaki görüşleri doğrular biçimde Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, bu bölgedeki mil*li faaliyetler için şunları belirtmektedir: "Kayseri ve Kırşehir gibi Orta Anadolu'nun önem*li şehirleri ile civarlarındaki milli teşkilatların durumunu yerinde incelemek üzere uğra*mış, Kayseri ve Kırşehir yörelerindeki gerek teşkilatlardaki gelişmeleri ve gerekse milli heyecanı memnuniyetle görmüştüm" Türk devlet geleneğinin bir gereği olarak bu yöre halkının benliğine yerleşmiş olan padişah ve halifeye bağlılık ve sevgiyi, İstanbul Hükü*meti, Ankara Valiliği aracılığı ile kendi yararları için kullanmaya çalışmışsa da, yöre hal*kının kuvvetli önsezisi ve çok yüksek bir milli bilince sahip olması sayesinde başarıya ulaşamamıştır İstanbul Hükümeti tarafından 16091335 (1919) tarihinde Konya'da bu*lunan 12 Kolordu Komutanlığı'na gönderilen yazıda; Mucur Kaymakamı ve Kırşehir Mutasarrıfı'nın Hacıbektaş'a gelerek: "Çelebi Efendi ile tekkesinin babalarını teslih için iğfalat ve teşfikatta bulunmuşlar ise de nail-i emel olamayarak avdet ettikleri"nin belir*tilmesi, İstanbul Hükümeti'nin bu bölgede açık bir şekilde çalışma yaptığını, ancak ba*şarılı olamadığını göstermektedir


Böylece Ali Fuat Paşa da, bu bölgede İstanbul Hükümeti'nin faaliyetlerinin oldu*ğunu şu sözleri ile doğrulamaktadır: "Birkaç ay evvel Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın bu*rada çevirmek istediği entrikalar tamamen boşa çıkmış, Kırşehir halkı milli davaya sa*dakatini ispat etmiştir"


Özetle, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti üyelerine 21-26 Aralık 1919 tarih*leri arasında, Kırşehir'de geçirdikleri beş gün boyunca gösterilen ilgi ve destek, Kırşehir halkının Milli Mücadele konusundaki olumlu yaklaşımını ve duyarlılığını açıkça ortaya koymaktadır

2 - Milli Mücadele Öncesinde Kırşehir ve ilçelerinde Kurulan Milli Dernek ve Cemiyetler

Milli Mücadele yıllarında Kırşehir'de kurulan dernek ve cemiyetlerde aktif olarak çalışan Lütfi Müfit Bey, daha önce Mustafa Kemal Paşa ile Şam'da bulunmuş ve Mustafa Kemal Paşa'nın, IIAbdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı burada kurduğu "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni desteklemiştir


Lütfi Müfit Bey Şam'da, M Kemal Paşa ile son derece samimi ilişkiler içinde bu*lunmuş ve samimiyetlerini, birlikte çektirdikleri bir resim ile ebedileştirmişlerdir Bu sami*miyet uzun yıllar devam etmiş ve soyadı kanununun kabulünden sonra Lüfti Müfit Bey'e "Özdeş" soyadı M Kemal Paşa tarafından bizzat verilmiştir


Milli Mücadele'ye hazırlık döneminde Kırşehir'deki etkili kişiler arasında öğretmenlerin de önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz Mucur'da M Kemal Paşa'nın karşılan*ması sırasında ailesi ile birlikte törene katılan öğretmen Servet Fikret Hanım, Ömer Ay*dın (Geç) Bey, Öğretmen Cevat Hakkı Tarım Bey, Habip Arıöz ve Tayyip Bey gibi öğret*menler milli birlik ve beraberliğin oluşmasında önemli roller oynayan seçkin kişiler ola*rak görülmektedirler Nitekim bu yurtsever kişiler, Kırşehir'deki dernek ve cemiyetlerin çalışmalarında da aktif görevler üstlenmişlerdir

a) Kırşehir Gençler Derneği


30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümleri gereğince terhis edilen asker ve subaylar yörelerine dönmüşler, fakat Milli Mücadele'yi bırakmaya*rak işgal bölgelerinde başlayan Kuva-i Milliye hareketine katılmışlardır Kırşehir gibi he*nüz işgalin söz konusu olmadığı yerlerdeki gençler ise, milli egemenlik ve bağımsızlık gibi duyguların etkisi ile sosyal ve siyasal çalışmalar yapmak istemişlerdir işte, terhis edilerek Kırşehir'e dönen ve yenilgiyi asla kabullenmeyen Kırşehirli gençler, 1918 yılı Şubat ayında on kişilik bir heyetle "Kırşehir Gençler Derneği" adıyla bir dernek kurarak derhal çalışmaya başlamışlardır Birinci Dünya Harbi sonrasında Kırşehir'de böyle bir derneğin kurulması ve hemen çalışmalara başlaması, Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşe*hir'e gelişlerinde, dernek binasını ziyaretleri sırasında, dernek yöneticilerinin Mustafa Kemal Paşa tarafından övgüye değer görülerek takdir edilmelerine neden olmuştur Ni*tekim Mustafa Kemal Paşa bu takdirlerini, dernek hatıra defterini kendi el yazılarıyla im*zalayarak belgelemiştir


Kırşehir Gençler Derneği'nin yöneticileri ise, Reis Garipoğlu Reşat (Özdeş), Ge*nel Sekreter Mustafa Hilmi (Nural), Muhasip Üye Mehmet Fevzi (Saçak), Üye Cevat Hakkı Tarım, Üye Mehmet Tayyip (İhtiyaroğlu), orman memuru Katıcıoğlu Ahmet Bey, vergi dairesi veznedarı M Sıtkı (Doğu) Bey ve daha dört kişiden meydana geliyordu Bu dernek; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden (15 Mayıs 1919) itibaren baş*layan saldırı ve diğer siyasi gelişmeler konusundaki haberleri, telgraf ve gazeteleri der*nek binasına asıyor, halkı bilgilendirerek aydınlatmaya çalışıyordu Dernek üyeleri, ge*rek kendi aralarında, gerekse halka karşı düşüncelerini şöyle ifade ediyorlardı: "Bastı*ğın toprak senindir, ona sahip ol Bu toprak, bütün Anadolu ve Rumeli'deki toprakları*mızdır Düşmana boyun eğmek yok, istiklal uğruna ölmek var" Dernek, ülkenin genel durumu hakkında halkın haber almak için sık sık uğradığı bir merkez haline gelmişti Bu dernek, Kırşehir halkı üzerinde milli duyguların gelişmesinde, vatan ve bağımsızlık ko*nusunda ve Mustafa Kemal Paşa'ya gösterdikleri bağlılıkla, Kırşehir halkının Milli Müca*dele'ye destek olmasında önemli bir rol oynamıştır

b) Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti


Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Müftü Halil (Gürbüz) Bey başkanlığında ku*rulmuştur Reis Halil (Gürbüz) Bey başkanlığındaki bu cemiyet, ilk önce çalışmalarını Medrese binasında yürütmeye başlamış, daha sonra Kale'deki idadi (Lise) binasında sürdürmüştür Bu cemiyetin şube reisi Haydar Bey olup, cemiyet, Ömer Aydın (Genç), Mehmet Ağa, Nurullah Efendi, Hacı Nuri Efendi, Molla Mustafa (Akça) , Hacı Hidayet Efendi gibi üyelerden oluşuyordu Cemiyet, Kırşehir ve yöresinde milli mücadeleye tam destek vermiş ve kendi bölgesinde son derece etkili bir çalışma yürütmüştür Cemiyet üyeleri, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gelişleri sırasında her türlü çalışmayı yaparak, Milli Mücadele önderliğinin o günün şartlarına göre en uygun şekil*de ağırlanmasını sağlamışlardır Buna ek olarak, Kurtuluş Savaşı sırasında ihtiyaç du*yulan malzeme ve teçhizatın toplanmasını, devlet düzeninin olmadığı bir ortamda sivil ve askeri işlerin başarıyla yürütülmesini sağlamıştır Ayrıca, İstanbul Hükümeti yanlısı olarak görev yapan Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın Kırşehir'e müdahale etmesini önle*mişler ve halkın milli mücadele bilincini sürekli olarak canlı tutmuşlardır

c) Mucur Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti


Mucur Kaymakamı A Cevat (Akın) Bey'in başkanlığında kurulmuş bir cemiyettirBu cemiyet Kaymakam Cevat Bey'in başkanlığında, Belediye Reisi Derviş (Dündar) Ağa, Ağa'nın Mustafa (Aksoy Efendi, Hacı Fakı'nın Nari (Sarıoğlu) Efendi, Köse Va*izi'nin Ahmet (Canatan) Efendi, Hacı Şakir'in Süleyman Efendi tarafından kurulmuştur Bu cemiyet ilk iş olarak, İstanbul’da bulunan Damat Ferit Paşa Hükümeti'ni tanımadık*larını bildiren bir telgrafı, Ahmet Canatan imzasıyla Bab-ı Ali'ye göndermiştir Cemiyet üyeleri köylere kadar giderek, cemiyetin şubelerini açmaya ve ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalışmışlar, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'ne içtenlikle des*tek vermişlerdir Mucur Kaymakamı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi A Cevat Bey'e bu tür çalışmalarından dolayı, önce Mucur'da ve daha sonra da görev yaptığı Sungur*lu'da "Fahri Hemşehrilik" verilerek onurlandırılmıştır Ayrıca kendisine, Kurtuluş Savaşı’ndaki üstün gayret ve çalışmalarından dolayı "Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası" veril*diği de ifade edilmektedir


Mucur'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden başka, İzmir’in işgali üzerine Mu*cur'dan çekilen bir protesto telgrafında, "Mucur Cemiyet-i İslamiye Milli Heyeti" adıyla bir başka cemiyetten bahsedilmekte ise de, böyle bir cemiyetin varlığına dair başkaca bir kaynağa rastlanamamıştır

d) Kaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Bu cemiyetin başkanı, yörede Bektaş Oğlu Ali diye tanınan Hacı Ali Bektaş Ağa'dır Bu cemiyet, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin 25 Aralık 1919'da Ka*man'da karşılanması çalışmalarını yürütmüş, Mustafa Kemal Paşa da o gece cemiyet reisi Hacı Ali Bektaş Ağa'nın evinde misafir olmuştur


Kaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de Anadolu'da başlayan milli mücadeleye des*tek olmuş ve Kaman halkında milli birlik ve beraberlik duygularının gelişip pekişmesine de yardımcı olmuştur

e) Çiçekdağı ilçesinde Milli Faaliyetler


Çiçekdağı ilçesinde de bir milli örgütlenmenin olduğu ve Çiçekdağı halkının "Va*tanımızda bir fert kalıncıya kadar ve memleket harabe zar halini alıncaya kadar devam*la ve saadet-i millimiz uğruna çalışmaya azmettik" şeklinde bir ifadenin, irade-i Milliye gazetesinde yer almış olmasından anlaşılmaktadır Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah Alp Efendi de milli mücadele yanlısı olduğundan Yozgat ve dolaylarından başlayarak, Meci*diye (Çiçekdağ) sınırına kadar yayılan Çapanoğlu isyanına karşı yörenin huzur ve gü*venliğini sağlama yolunda gösterdiği üstün gayret nedeniyle, Mustafa Kemal Paşa tara*fından gönderilen bir telgrafla tebrik edilmek suretiyle onurlandırılmıştır Bu arada TBMM Hayrullah Bey'den, asker toplayarak beldenin güvenliğini de sağlamasını iste*miş ve Mecidiye'yi kendisine emanet etmiştir Ayaklanma bölgesi Yozgat'a sınır olan Mecidiye ilçesinin Belediye Başkanı Necip Bey, 14 Haziran 1920'de isyancıların Çiçek*dağı'na yürümeleri üzerine, ilçede bulunan otuz üç jandarma ile asileri durdurmanın mümkün olmadığını, bir subay ve bir erin dışındaki jandarmaların kaçtığını, bölgeye Nevşehir jandarmasının yardıma gelmesini veya halktan milli kuvvetler kurulmasının ge*rektiğini belirten bir telgrafı Genel Kurmay Başkanlığı'na çekmiştir


Çiçekdağı Belediye Başkanı Necip Bey'in bu telgrafına karşı, TBMM Reisi Mus*tafa Kemal Paşa, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ismet Paşa imzası ile gönderilen 16/17061336 (1920) tarihli telgrafta: "Mecidiye Belediye Reisi Necip ve Müftü Hayrul*lah Efendilere:


"Salâ bet ve metanetinize ve memleketi muhafazada gösterdiğiniz sebat ve gayre*te teşekkür ederiz Araca şayan-ı itimat kimselerden miktar-ı kafi jandarma kayd ediniz ve mesarifini mal sandığından veya bir mahalden istikraz ederek tesviye ediniz Devle*tin borcudur Hemen tesviye olunacaktır


Kaymakamlığı vekaleten biriniz deruhte eyleyiniz Yıldığınız ustanın ne kadar kat' i bir surette te'dib olunduğunu bir iki günde görülecek ve zât-i âlileri Mecidiye büyükleri gibi kemal-ı metanet ile hareket edenlerin kadr ve şerefi anlaşılacaktır Telgraf teli ile ir*tibatı muhafaza ederek her altı saatte bir vilayete ahvalden ma'lumat veriniz" emri veril*miştir


Telgraf metninden anlaşılacağı üzere, Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah Bey'den kay*makam vekilliği görevini de yapması istenmekle, Milli Mücadele'ye Çiçekdağı beldesi adına yetkili olarak destek olması sağlanmış oluyordu


Yozgat ve yöresinde başlayan Çapanoğlu isyanının büyüklüğü ve gerekli önlem alınmadığı takdirde Çankırı ve Çorum'a kadar da yayılabileceği hususunda 16 Haziran 1920'de Genel Kurmay Başkanı Albay İsmet (İnönü) bu ayaklanmaları bastırmak için o sırada Çerkeş'te bulunan Albay Refet (Bele) Bey'e yazdığı telgrafta: "Yozgat düştükten sonra Çorum ve Çankırı'nın da tehlikeye düşmesi muhtemeldir Bunlar da düşerse kargaşalık çok genişlemiş olur Çerkeş'te toplanan kuvvetle Çankırı'ya hareket gereklidir Ne vakit hareket edeceğinizi bildiriniz Ethem kuvvetleri 18 Haziran akşamı Ankara'da top*lanabileceklerdir" diyerek isyanın boyutları hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir


Yozgat'taki isyan konusunda ise Kırşehir Milletvekili Rıza Bey ve Trabzon Millet*vekili Hüsrev (Gerede) Bey 17 Haziran 1920 tarihinde TBMM'ne gönderdikleri ortak telgrafta: "Yozgat ayaklanması Ankara Valisi Yahya Galip Bey'in idaresizliği, belki de dü*zenlediği fesat yüzünden çıkmıştır" diyerek, bu konudaki görüş ve düşüncelerini dile getirmişlerdir


Yozgat'taki Çapanoğlu isyanının bastırılması hakkında Genel Kurmay Başkanı İs*met (İnönü) Bey'in Çerkez Ethem Bey'e yazmış olduğu telgrafta: "Akdağ Madeni, Yoz*gat, Alaca isyancıların; Yenihan, Tokat, Mecitözü, Çorum, Sungurlu, Keskin ve Mecidi*ye bizim elimizdedir" demektedir Böylece Çapanoğlu Celal Bey'in başında bulunduğu isyancıların, Kırşehir'de taraftar bulamadığı ve Çiçekdağı sınırlarında durdurulmuş oldu*ğu anlaşılmaktadır Bu sırada isyan i bastırmak için bölgeye gelen Kılıç Ali Bey'e, Çapa*noğlu Celal Bey tarafından gönderilen mektupta; "Halife ordusunun maksadı Mustafa Kemal ile yedi arkadaşını yakalamaktır Kırşehir Mebusu M Rıza Bey ile temas ve mu*habere halindeyiz Kırşehir üzerinden Ankara'ya yürüyeceğiz" şeklinde bir ifade kullan*mışsa da, bu ifadenin doğruluk derecesi şüphelidir Çünkü, Kırşehir Mebusu Rıza Bey, TBMM tarafından Trabzon Milletvekili Hüsrev (Gerede) Bey ile birlikte, bu isyanın ge*nel durumu hakkında tespitlerde bulunmak üzere bölgeye gönderildiği gibi, TBMM Başkanlığı'na çekmiş oldukları telgrafta, isyanın büyümesinin sorumlusu olarak Ankara Valisi Yahya Galip Bey'i göstermişlerdir


Görüldüğü gibi Çiçekdağı halkı; Müftüsü (Kaymakam Vekili) ve Belediye Başkanı ile isyana, isyancılara karşı koymuş, TBMM'nin yanında yer almış ve Kırşehir üzerin*den Ankara'ya yürümek isteyen Çapanoğlu'nun planlarını bozarak başarısız kalmış, böylece milli mücadelenin kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır

3 - Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Kırşehir'de


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti siyasi olaylara daha yakın olabilmek için batıdaki bir yeri şehir merkezi yapmak istiyordu Bu nedenle konu, 16-29 Kasım tarihle*ri arasında Sivas'ta "Komutanlar Toplantısında" tartışılmış, Ankara, Konya, Eskişehir üzerinde durulmuş, sonunda İstanbul’a bir demiryolu ile bağlı bulunan ve milli teşkilatı kuvvetli olan Ankara bu husus için en uygun şehir olarak kabul olunmuştur


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Sivas Kongresi'nden sonra (04-11 Eylül 1919) Sivas Lisesi önünde toplanan binlerce atlı, arabalı ve yayadan oluşan Sivas hal*kının coşkun sevgi gösterileri arasında üç otomobillik bir konvoyla 18 Aralık 1919 tari*hinde yola çıkmıştır Heyetin, Sivas'tan, merkezi Sivas'ta bulunan "Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti" öncülüğündeki Sivaslı kadınlar tarafından coşkuyla uğurla*nışı, Anadolu halkının bağımsız yaşama arzu ve isteğinin canlı bir göstergesidir


Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma azim ve kararı ile yola çıkan ve Temsil Heyeti diye anılan bu çekirdek kadronun, son derece kısıtlı imkanlarla hareket ettiği görülmek*tedir Mustafa Kemal Paşa ile birlikte; Rauf Bey, misafir olan Alfred Rüstem Bey, Şeyh Fevzi Efendi, Hakkı Behiç, Yaver Muzaffer ve Cevat Abbas, Yüzbaşı Bedri Bey, Genel Katip Hüsrev Bey (Berlin Elçisi) Doktor Refik (Saydam), Mazhar Müfit (Kansu) Bey'ler*den oluşan heyet, ikisi dolma lastikli olmak üzere üç otomobil ile yola çıkmıştır Heyet üyeleri mevcut paraları ile ancak yirmi yumurta, bir okka (1283 gr) peynir ve on ekmek alabilmişlerdir Yolculuk için gereken bin liradan daha az miktarda parayı da Osmanlı Bankası'nın Sivas şubesinden borç olarak temin etmişlerdir


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Sivas-Kayseri yolunda, büyük sıkıntılar çe*kerek 19 Aralık 1919 Cuma günü akşam üzeri Kayseri'ye ulaşmıştır Kayseri'de imam zade Reşit Ağa'nın evinde iki gece misafir olan Mustafa Kemal Paşa, şehirde kaldığı sü*rece Kayseri'nin ileri gelenleri ile görüşmüş ve Kayserililer’in Kuva-i Milliyeci, fedakar ve vatansever insanlar olduklarını ve Milli Mücadele için her türlü desteğe hazır bulunduk*larını memnuniyetle görmüştür


21 Aralık Pazar sabanı 900 sıralarında Kayseri'den hareket eden heyet, öğle üze*ri Himmetdede Köyü'ne (şimdi ilçe) ulaşmış ve kısa bir ara verdikten sonra Mucur'a var*mak üzere hareket etmiştir





Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir





a) Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Mucur'a Gelişleri


XX Kolordu Kumandanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Mustafa Kemal Paşa ile Amas*ya'da görüştükten sonra, kolordu merkezi olan Ankara'ya dönerken Çorum-Yozgat-Mucur-Kırşehir yolunu izlemiş, Mucur'da iken Mucur ileri gelenlerine; "üç gün sonra gele*cek olan paşalara karşı çıkınız" diyerek, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'ni karşı*lamaları ve destek olmaları gerektiğini belirtmiştir Zaten Mucur Belediye Başkanı Der*viş Dündar Bey'in Mustafa Kemal Paşa'ya çektiği bir telgraf ile, Ankara'ya geçerken Mu*cur'a da teşrif etmeleri istenmiş, Mustafa Kemal Paşa'da bu davete: "geçerken uğra*yacağım, alakanıza teşekkür ederim" şeklinde cevap vermiştir


Kayseri-Himetdede'den hareket eden Mustafa Kemal Paşa ile Temsil Heyeti'ne Himmetdede,-Mucur arasında bulunan Topaklı Köyü (şimdi ilçe) sınırına kadar Kayseri atlıları, Topaklı'dan sonra ise Kırşehir atlıları rehberlik etmiştir Aralıklarla yağan kar ve yağmurdan tamamen çamurlaşan yolda güçlükle ilerleyebilen heyet, ancak 21 Aralık Pazar günü saat 2030'da Mucur'a gelebilmiştir


Mucur Kaymakamı Cevat Bey, heyetin Yenice Çiftliği'nden sonra Hacıbektaş'a gi*deceğini sanmasından dolayı herhangi bir hazırlık yapamamıştır Heyet, yol yorgunlu*ğuna rağmen kaymakamlık binasına davet edilen Mucur ileri gelenleri ile ülkenin içinde bulunduğu durum hakkında genel bir görüşme yapmıştır Mustafa Kemal Paşa, geceyi kaymakamlık binasında, heyet üyeleri de Mucur ileri gelenlerinin evlerinde geçirmiştir Sa*bah iki otomobil ile Hacıbektaş'a hareket eden heyet, öğle üzeri Hacıbektaş yakınında*ki Yenice Çiftliği'nde Hacıbektaşlılar tarafından karşılanmıştır


Hacıbektaş'ta Anadolu Alevileri'nin önderi olan Çelebi Cemalettin Efendi ve Hacı*bektaş Dede postu Vekili Niyazi Salih Baba ile görüştükten sonra 23 Aralık 1919 Salı gü*nü tekrar Mucur'a dönen heyeti, bu kez Mucurlular ile birlikte Kırşehir'den gelen atlılar Kurugöl Köyü (şimdi belediyelik) mevkiinde karşılamıştır Mucur Kaymakamı ve Müda*faa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Cevat (Akın) Bey, Sivas Kongresi kararlarından haberdar ol*duğu gibi, Sivas'tan yola çıkan heyetin Mucur'a da uğrayacağını biliyordu Nitekim Ha*cıbektaş'tan Mucur'a dönmekte olan Mustafa Kemal Paşa ve heyeti için coşkulu bir tö*ren düzenlenmiştir Bu törene katılmak için gelen 150 kadar silahlı Mucur atlıları davul, zurna eşliğinde halkla birlikte Kurugöl Köyü'ne kadar giderek, çiseleyen yağmur altında iki saatten fazla bir süre heyeti beklemiştir Mucur Belediye Reisi Devriş Ağa, heyetin gel*mekte olduğunu haber vermiştir Kendilerini karşılamak üzere Kırşehir ve Mucur'dan ge*len coşkulu kalabalığı gören Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyeleri, otomobillerden in*mişler ve halkı selamlamışlardır Kaymakam Cevat Bey, heyet üyelerine kazası adına "Hoş geldiniz" demiş ve bu sırada Mucur'a geldiğinde şimdiki Ziraat Bankası ve Hükü*met Binası arasında kız ve erkek ilkokul öğrencileri ile öğretmenleri bulunuyordu Öğ*renciler ellerinde eski harflerle yazılmış: "Mustafa Kemal Paşa Hazretleri Hoş Geldiniz" yazılı bir pankart taşıyordu Burada Mustafa Kemal Paşa öğrencilere ve kalabalık kar*şılayıcılara: "Şimdiye kadar böyle içten bir karşılamaya rastlamadım Mucurlular sağo*lun Vatan elden gidiyor EI ele verip düşmanlarımızı aziz topraklarımızdan kovacağız Parolamız silah başına" şeklinde bir konuşma yapmıştır Karşılama sırasında Kız İlkokulu Müdiresi Servet Fikret Hanım'ın 8-9 yaşlarındaki kızı Meliha tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya bir demet çiçek sunulmuş ve aşağıdaki şiir okunmuştur


Takdime şitap ettiğimiz şu çiçekler,


Mahsulü gülistan’ı vatandır, ne saadet,


Devşirmesine müftehiren verdik emekler,


Lütfeyle kabul et efendim, eyle inayet


İşte bu rûzu mesadetle bâkemali iftihar,


Gülistane girip de lâne verdi berkarar,


Desti masumanemizle topladık birkaç çiçek


Küçük kız öğrencinin okuduğu bu şiire ve sunduğu çiçeğe teşekkür eden Musta*fa Kemal Paşa, gördüğü sıcak ilgiden dolayı Mucur halkına hitaben, memnuniyetini be*lirten bir konuşma yapmıştır


Karşılama sırasında Okul Müdiresi Servet Fikret Hanım da Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyet'i üyelerine hitaben, Mucur'a gelmelerinden duydukları memnuniyetleri*ni belirten bir konuşma yapmıştır Mustafa Kemal Paşa, Servet Fikret Hanım'a yağmur*lu ve çamurlu bir günde öğrencileri getirmesinden ve yapmış olduğu içtenlik dolu konuş*masından dolayı duyduğu mutluluğu belirttikten sonra Servet Fikret Hanım'a aşağıdaki takdirnarneyi vermiştir:


"Mucur Nümune-i Nezahet Başmuallimesi Servet Fikret Hanımefendiye,


Heyetimiz namına yapılan merasim-j istikbaliyeye şeref verecek suret-i muntaza*mada iştirak buyurulan eser-i nezakete şahsen müteşekkir olduğumuz gibi şu küçük kasabada gördüğümüz asar-ı terakki bizleri cidden mütehassıs etmiştir Secayi tebrik olan mesai-yi aliyelerinizde muvaffakiyetler temenni ederim efendim

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Heyet-i Temsiliyesi namına


Mustafa Kemal


Mustafa Kemal Paşa Mucur'da kaldığı sırada öğrencileri yanına çağırarak sıkça görüşmüş ve onlarla yakından ilgilenmiştir Bu görüşmelerden sonra: "Bu küçük kasa*bada gördüğüm hürmeti ve çocuklarda gördüğüm zekayı hiçbir yerde görmedim" diye*rek, duygu ve düşüncelerini belirtmiştir


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti bu coşkulu karşılama töreninden sonra halkla birlikte Kaymakamlık binasına gelmiş ve burada Mucur Müftüsü İsmail Hakkı Efendi uzunca bir dua okuyarak Tanrı'dan başarılar dilemiştir


Kaymakamlık makamına Mustafa Kemal Paşa'dan sonra Mucur Belediye Başka*nı Nuri Bey'le birlikte, belediye meclisi üyelerinden Hacı Süleyman Bey, Tevfik Bey, Ha*cı Emin Bey, Derviş Mehmet Bey ve Hayri Efendiler gelerek, Mucur halkı adına "Hoş geldiniz" demişlerdir Burada Mustafa Kemal Paşa halktan, görüşmek isteyenleri kabul ederek, dileklerini dinlemiş ve ülkemizin içinde bulunduğu durum hakkında açıklamalar*da bulunarak, ülkemizi ve milletimizi bekleyen felaketleri anlatmıştır Öğle yemeğini Kaymakamlık binasında yiyen heyet, daha sonra Mucur ileri gelenlerinin ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili sordukları soruları cevaplandırmıştır Bu görüşmeler sırasında Mucur halkından Mehmet Hayri Efendi'nin: "Paşa Hazretleri, İstanbul’la fekk-i irtibattan bahsolunuyor Bundan maksat nedir?" diye sorduğu soruya Mustafa Kemal Paşa: "Mü*tareke ile elimizden çıkan yerleri geri almak için" diyerek cevap vermiştir Bu arada Mu*cur'un pazarı münasebetiyle çevre köylerden haftalık alış-veriş için Mucur'a gelenlerden Çanakkale Savaşları'na katılmış bir askerin, Mustafa Kemal Paşa'yı cepheden tanı ya*rak, askerce selamlaması ve elini öpmesi, Mustafa Kemal Paşa'nın da; bu Çanakkale Gazi'sine birliğini, hangi cephelerde bulunduğunu, köyünü, geçim durumunu ve ailesi hakkında içtenlikle ilgilenerek sorular sorması, orada bulunan halkın heyecanlanması*na ve duygulu anların yaşanmasına neden olmuştur Bu olay, Mucur halkının gözünde Mustafa Kemal Paşa'nın daha da yücelmesine, halkın, Temsil Heyeti'ne tam olarak gü*venerek, samimi duygularla bağlanmalarına neden olmuştur


21 Aralık 1919 Pazar akşamı saat 2030'da Mucur'a gelen Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti, geceyi Mucur'da geçirmiş ve 22 Arlık 1919 Pazartesi sabahı iki oto*mobil ile Hacıbektaş'a hareket etmişlerdir


23 Aralık 1919 Salı gecesini Mucur'da geçiren Mustafa Kemal Paşa ve Temsil He*yeti, 24 Aralık 1919 Çarşamba sabahı Kırşehir'e hareket etmiştir

c) Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'de Karşılanışı


24 Aralık 1919 Çarşamba sabahı Kırşehir'e gelmek üzere Mucur'dan hareket eden Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti yağmurlu bir havada, şehir girişinde bulu*nan Gölhisar yöresinde Kırşehir atlıları tarafından coşkulu bir şekilde karşılanmıştır


Daha önceden Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gelmekte ol*duklarını haber alan bazı Kırşehirli atlılar Topraklı'ya kadar gitmişler, hatta ülkenin için*de bulunduğu kötü durumdan kaygılanan duyarlı bir kısım Kırşehirliler de Mucur ve Ha*cıbektaş'a giderek Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş ve fikir alışverişinde bulunmuşlar*dır


Ülkenin her köşesinde olduğu gibi Kırşehir'de de, içinde bulunulan durum hakkın*da her yerde sohbetler yapılıyor, yeni gelişmeler büyük bir ilgi ile takip ediliyor ve Sivas Kongresi’nde alınan kararlar en küçük yerleşim birimlerine kadar ulaştırılıyordu Zaten Kırşehir halkı Mustafa Kemal Paşa'yı Sivas Kongresi ile tanımış ve O'na güven duymuş*tu Kongre Heyeti'nin Kırşehir'e geleceği duyulur duyulmaz hemen şehirde hazırlıklara başlanmıştır Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birlikte önceden beri çalışmalarını sürdüren ve Mustafa Kemal Paşa ile aynı görüşleri savunan Kırşehir Gençler Derneği mensupları da bu haberi büyük bir sevinç ve heyecanla karşılamışlar, dernek üyelerin*den M Hilmi Bey şehir halkından yapılacak masraflar için yardım toplamış, ertesi gün de Mustafa Kemal Paşa'nın ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e geleceğini çarşı esnafına du*yurmuşturDaha o günlerde "Kurarıcı" gözüyle bakılan Mustafa Kemal Paşa'yı coşkulu bir şekilde karşılamak için yapılabilecek her türlü hazırlık tamamlanmaya çalışılmıştır


Bu sıralarda Kırşehir'de mutasarrıflık görevini vekaleten yürütmekte olan muhase*beci Ali Hikmet Bey, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e geleceğini ha*ber alır almaz, vergi dairesinde veznedar olarak görev yapan MSıtkı (halk arasında Ha*cı Bey diye bilinmektedir) Doğu ile birlikte karşılama ve uğurlama programını son kez gözden geçirmişlerdir Bu haber, resmi kurumlar ve sivil halk arasında da çok hızlı bir şekilde yayılmıştır Olumsuz hava şartlarına rağmen herkes karşılama töreni için bir şeyler yapabilmek düşüncesi ile harekete geçmiştir M Sıtkı (Doğu) Bey, karşılama töreni için yapılan hazırlıkları şöyle anlatmaktadır:


- O zaman Kırşehir'de mutasarrıf vekili muhasebeci Ali Hikmet Bey, ben ise ver*gi dairesinde veznedar idim Aynı zamanda Kırşehir Gençler Derneği Yönetim Kurulun*da üye olarak bulunuyordum Mutasarrıf Vekili Ali Hikmet Bey, vezne bölümündeki oda*ma geldi Kapıyı sıkıca kapattı ve sandalyesini masamın yanına yaklaştırarak oturduk*tan sonra bana: "Hacı, kongre üyeleri Ankara'ya giderken buradan geçecekler Şerefle*rine uygun bir karşılama programı hazırlamak lazım Buna göre bir program hazırlarsı*nız Gençler Derneği ile de hemen temasa geçin dedi" Bu emir üzerine M Sıtkı (Doğu) Bey hazırlamış olduğu programı Ali Hikmet Bey'e göstererek onayını almış ve hazırla*nan bu program; Mutasarrıf Vekili A Hikmet Bey, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Müf*tü Halil Efendi ile birlikte Kırşehir Gençler Derneği’nden Mustafa Nural Bey, Reşat (Öz*deş) Bey ve Necati Bey'den oluşan bir grup tarafından başarıyla uygulanmıştır


Kırşehir halkı, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Mucur'dan hareket etti*ğini öğrenir öğrenmez önde atlılar olmak üzere, Mucur yönüne doğru yola koyulmuştur Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gireceği yol üzerinde bulunan Ye*nice Mahallesi'nin sokakları Kırşehir halkı tarafından doldurulmuştur Kırşehir halkı, Mustafa Kemal Paşa'nın şahsında gelecekteki aydınlık günleri görüyordu Bu umutla halkın büyük çoğunluğu Kılıçlı Köprüsü çevresinde toplanmıştı


Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını karşılamaya giden atlılar, bugünkü otobüs terminali yakınında bulunan Koşu Yolu'nda, Kılıçlı Köprüsü çevresinde bekleyen kala*balığı görünce, kalpaklarını sallayarak geliyorlar" diye haber vermişlerdir Kılıçlı Köprü*sü'nde de yüz elli kadar atlı, kuyrukları düğümlenmiş atları ile heyeti taşıyan otomobil*lerin çevresinde cirit oynarken, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları otomobillerden ine*rek halkı selamlamışlardır Mustafa Kemal Paşa otomobilden yere iner inmez "tekbir" getirilerek, kurbanlar kesilmiştir


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'ni karşılayan Mutasarrıf Vekili Ali Hikmet Bey, Mustafa Kemal Paşa ve heyete hitaben "Hoş geldiniz Paşa Hazretleri, aziz misa*firler" dedikten sonra, Kırşehir'in ileri gelenlerini ve Gençler Derneği üyelerini Mustafa Kemal Paşa'ya tanıtmıştır Mustafa Kemal Paşa da memnuniyetini belirttikten sonra yol kenarındaki tarlada cirit oynayan atlıları kısa bir süre seyretmiş ve daha sonra Ali Hik*met Bey'e gösterilen bu ilgi ve yapılan hazırlıklar için teşekkür etmiştir


Kılıçlı Köprüsü'nden itibaren halkla birlikte bir süre yürüyen Mustafa Kemal Pa*şa'nın, başında bir kalpak, üzerinde de askeri bir elbise bulunuyordu


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyet' i için geçtikleri yol üzerinde yaklaşık her iki yüz metrede bir kurbanlar kesilmiştir Heyet, şimdiki Gazi ilkokulu önüne geldiğinde, okul müdürü Ömer Aydın Bey'in yönetimindeki öğrenciler tarafından alkışlarla karşıla*mıştır Bu sıcak ilgi karşısında Mustafa Kemal Paşa otomobilden inerek, Ortaokul Mü*dürü Ömer Aydın Bey'in yanına gelmiştir Ortaokul Müdürü Ömer Aydın Bey, Mustafa Kemal Paşa'yı öğrencilerine; "Aziz yurdumuzu çizmeleri ile kirleten düşmanı kovmak için canlarını ortaya kuymuş, tarihin en şanlı sayfalarına giren milli kahramanlarımızdan*dır Onları size tanıtmakla bir ders daha vermiş oluyorum Yurt için çalışanları, nesiller unutur "mu?" diyerek takdim etmişti: Mustafa Kemal Paşa ise bu sözlere teşekkür ede*rek yoluna devam etmiştir


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Gazi ilkokulu'ndaki törenden sonra otel ve hanlarla çevrili bulunan şehir girişine doğru ilerlerken, çevredeki halkı da selamlayarak Kapıcı Camii önündeki meydana gelmişlerdir Kapıcı Camii önünde ana okulu öğrencilerini de gören Mustafa Kemal Paşa otomobilinden inerek çocukları okşamış ve sevmiş*tir


Kırşehir, o zamana kadar böyle bir kalabalık görmemiştir Burada Hacı Ali, Mülâzım’ın oğlu Ethem Hacı ile Terma Hacı'nın oğlu Hafız Şevket "tekbirler" getirerek kurban*lar kesmiş, halk ise coşkun sevgi gösterilerinde bulunmuş ve Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'ni dakikalarca alkışlamıştır Böyle siyasi bir ortamda, Kırşehir halkının mil*li bağımsızlık ruhu ve heyecanı içinde büyük kahramanı ve arkadaşlarını candan ve sa*mimi bir şekilde kucaklamaları, gelişmelerin hangi yönde olması gerektiğini sezinleyen Kırşehirliler için, Milli Mücadele tarihinde takdirle kaydedilecek milli bir şereftir

d) Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'deki Faaliyetleri


Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Kırşehir'de büyük bir törenle ve coşku ile Ka*pıcı Camii Önündeki meydanda karşılandıktan sonra, ilk olarak hükümet binasına git*mişlerdir Burada kısa bir süre dinlendikten sonra Gençler Derneği üyelerinden M Sıtkı(Doğu) Bey ve Hilmi (Nural) Bey, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını çay içmeye der*nek binalarına davet etmişlerdir Bu arada Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Müftü Halil (Gürbüz) Bey ve arkadaşları, Mustafa Kemal Paşa'nın yanından bir dakika olsun ayrılmamışlardır Bu yakın ilgi sonucunda Mustafa Kemal Paşa'nın Gençlik Der*neği ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerine olan güveni iyice artmıştır Hatta bu sırada Mustafa Kemal Paşa'ya gelen bir şifre telgrafını hiçbir sakınca görmeden, şifre çözücü ile birlikte açarak onların okumalarına izin vermiştir


Müftü Halil (Gürbüz) Bey'in ifadesine göre Mustafa Kemal Paşa Kırşehir Müdafaa*

i Hukuk Cemiyeti'nden şunları istemiştir:

a) Erzurum ve Sivas Kongrelerinde belirlenen esaslara göre verilen emirlerle ha*reket edilmesini, çünkü bu emirlerin her türlü durum dikkate alınarak hazırlandığını, bu hususun tüm vatandaşlara duyurulması ve aydınlatılmasını,


b) Her fırsatta halkla ilişki kurulmasını ve genel durumun anlatılması hususudur

Hükümet binasından ayrılan heyet, önce belediyeyi, sonra da ortaokulu ziyaret et*mişlerdir Ortaokulda Kırşehir Sancağı'nın eğitim-öğretim durumu hakkında okul müdü*rü ve aynı zamanda Milli Eğitim Müdür Vekilliği görevini yürüten Ömer Aydın (Genç) Bey'den gerekli bilgileri almıştır Bu arada Mustafa Kemal Paşa ile Ömer Aydın Bey arasında şöyle bir konuşma geçmiştir


M Kemal Paşa: - Müdür Bey, Kırşehir'in kaç iptidai mektebi var?


Ömer Aydın Bey: - Yetmiş, Efendim,


M Kemal Paşa: - Kaç köyünüz mevcut?


Ömer Aydın Bey: -Üç yüz altmış iki pare


M Kemal Paşa: - Mektep adedi köy sayısına göre azdır Her köyde bir mektep


açılmasını temin etmek için ne düşünüyorsunuz Müdür Bey?


Ömer Aydın Bey: - Efendim, eğer Umumi Harp'ten dönen ihtiyat zabitlerinin mu*allimlikle istihdamı mümkün olursa bu fikirlerinizi ziyadesiyle mevkii fiile koymak imkan dahiline girer Okuma nispeti birden yükseltilebilir


Mustafa Kemal Paşa bu konuşmasıyla, ülkenin kurtulacağından emin olduğu an*laşılacağı gibi, eğitim ve öğretim konusundaki düşüncelerinin de daha şimdiden hangi boyutta olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir Çünkü henüz örgütlenme aşa*masında bulunan halkın durumu, ülkenin yer yer işgal edilmeye başlanması, İstanbul Hükümeti'nin tutumu ve Anadolu'nun çeşitli yörelerinde başlayan isyanlar sürüp gider*ken, Mustafa Kemal Paşa'nın eğitim ve okullaşma konusundaki düşünceleri, ne denli uzak görüşlü olduğunu ve milletine olan güvenini açıkça ortaya koymaktadır


Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyeleri ortaokuldaki bu görüşmelerinden ve sunu*lan kahveleri içtikten sonra Gençler Derneği'ne gitmişlerdir


Kırşehir Gençler Derneği üyeleri Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyelerini kapıda karşılamışlar ve dernek üyesi M Sıtkı (Doğu) Bey: "Genç arkadaşlarım adına derneği*mizi şereflendirdiğiniz için teşekkür ederim" demiş, Dernek Reisi Reşat Bey, konukları ve üyeleri Mustafa Kemal Paşa'ya takdim ettikten sonra, kısa bir teşekkür konuşması yapmıştır Cevat Hakkı Bey'de hazırlamış olduğu konuşmasını okuduktan sonra, konuklara çaylar ikram edilmiş ve ülkenin o günlerde içinde bulunduğu olağanüstü durum ko*nuşulmaya başlanmıştır Dernek üyeleri milli mücadeleden yana olan görüşlerini belirt*miştir, Mustafa Kemal Paşa ise, Kırşehir gençlerinin ülke meselelerine gösterdikleri ilgi ve duyarlılıktan sonra derece memnun olmuştur


Bu arada Gençler Derneği'nin tüzüğünü alarak inceledikten sonra; "Sevgili genç*ler, sizin gösterdiğiniz heyecanlı tavır ve hareketlerinizden çok mutlu olduk Esaret teh*likesine düşen, hürriyet ve istiklalini elde etme hususundaki davamızın ruhuna inanmış olduğunuza kanaat getirerek tüzüğünüzün çizdiği esaslar cidden takdir edilir şekildedir ilerde hepinizin şerefli başarılar yolcusu olduğunuzu görmekle iftihar ederiz Şeklinde dernek yöneticilerini duygulandıran ve mutlu eden sözleş söylemiştir


Mustafa Kemal Paşa Kırşehir Gençler Derneği'ndeki bu takdir dolu ve anlamlı konuşmasından sonra, dernek yöneticileri tarafından getirilen hatıra defterine, o andaki duygu ve düşüncelerini yansıtan aşağıdaki metni yazarak Temsil Heyeti üyeleri ile bir*likte imzalamıştır Kırşehir gençliği ve Kırşehir halkı için bir övünç belgesi olan bu bel*gedeki sözler şöyledir:


"Kırşehir gençliğinin, vatanımızda gençliğin kıymetli bir enmuzeci olduklarını ispat edecek efkar-ı metine ve musîbe ile mütehallî kanaati ile vaz-ı imza eyleriz


24 Kânunuevvel1335


H Behiç

A Rüstem

M Müfit

H Rauf

M Kemal"


(Kırşehir gençlerinin, ülkemiz gençliğinin değerli bir örneği olduklarını kanıtlaya*rak ve doğru görüşlerle donatılmış oldukları kanaati ile imzalarız


24 Aralık 1919


Hakkı Behiç

Alfred Rüstem

Mahzar Müfit

Hüseyin Rauf

Mustafa Kemal)


Kırşehir Gençler Derneği'ndeki bu tarihi görüşme ve açıklamalardan sonra, geç vakit gençlere veda ederek ayrılan Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyeleri Müftü Halil (Gürbüz) Bey ile birlikte kendilerine ayrılan Kılıçözü kenarında ve şimdiki Ekinciler Un Fabrikası yakınında bulunan, Sait Efendi'nin (Çopur Sait) oğlu Öğretmen Mustafa (Er*dem) Bey'in evine gitmişlerdir Konukların yatabilmeleri için gerekli yatak-yorganlar Be*lediye Başkanı ve üyelerin evlerinden getirilmiştir Çorba, hindili pirinç pilavı, su böreği, turşu ve meyveden oluşan akşam yemeği, yer sofrasında, samimi bir ortamda yenilmiş*tir Mustafa Kemal Paşa en çok Kırşehir'in geleneksel yemeği olan "su böreğini" beğen*miştir Yemek sırasında Ortaokul Müdürü Ömer Aydın Bey'in düzenlemiş olduğu ve or*taokul öğrencilerinin katıldığı coşkulu fener alayının, kaldıkları binanın önüne gelmesi üzerine, Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyeleri dışarı çıkarak, bu coşkulu topluluğu se*lamlamışlardır Bu sırada Ortaokul Müdürü Ömer Aydın Bey; "Pek muhterem Paşa Haz*retleri, vatanımızın kolunu, kanadını budamak için her taraftan memleketimizin saran düşmanlara, sizin kahramanca yapacağınız kumanda altında savaşacak olan askerleri*mizden yiyecekleri tokatla, cezalarını bulacaklarını imanımız vardır Fransa Cumhur Başkanı Raimonde Poincare, vatanımızın hastalandığını söylemekle büyük hataya düş*tüğünü ilerde kendisi de itiraf edecektir Memleketimizin hasta olmadığını, vatanımızın aslanlar yatağı olduğunu ispat için bu millet sizin rehberliğinize muhtaçtır


İstanbul Hükümeti ecdadımızın kanını akıtarak kazandığı bağımsızlığı feda edecek kadar aczi yet içinde bulunuyor ve sanki düşmanla işbirliği yapmış gibi görünüyor işte bu ,gördüğünüz halkın sevgi gösterisi, size candan bağlılığının açık bir belirtisidir Varolunuz Amacınıza ulaşmanızı ve sağlığınızı Allah'tan dileriz, aziz ve muhterem he*yet…" şeklinde bir konuşma yapmıştır


Ömer Aydın (Genç) Bey'in bu konuşması üzerine Mustafa Kemal Paşa'da genç*lere olan güvenini, ülkenin içinde bulunduğu durumu ve nelerin yapılması gerektiğini açıklayan uzun bir konuşma yapmıştır Bu konuşma, o günlerde ortaokulda tarih, coğ*rafya ve beden eğitimi derslerini veren ve daha sonra da Kırşehir Milli Eğitim Müdürlü*ğü görevi yapmış olan Cevat Hakkı Tarım Bey tarafından "Atatürk Kırşehir"de adlı bir ki*tapta yer almıştır Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığı bu konuşma 30 Ağustos 1936 tarih*li "Kırşehir Gazetesi" nde yayınlanmıştır Bu konuşmanın en çarpıcı yanı ise: "Müstakil yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız Çizdiğimiz bir hudut vardır Bu hududu ecnebilerin elinde bırakmayacağız, emniyetiniz pek sağlamdır" şeklindeki bu ifadelerle üstü kapalı da olsa Misak-ı Milli sınırlarının 20 Ocak 1920 tarihinden önce düşünülmüş olduğunun, Mustafa Kemal Paşa tarafından Kırşehir'de açıklanmış olmasıdır Aynı ko*nuşma A Ü Türk inkılap Tarihi Enstitüsü'nce de resmi bir belge olarak kabul edilmiştir


Mustafa Kemal Paşa bu konuşmasından sonra, fener alayı alkışlar arasında da*ğılırken: "Sevgili Kırşehir halkı ve gençleri! Bizi çok hislendirdiniz Her yerde halkın coş*kun sevgi gösterileri ile karşılaştık Milletin inancının kuvvetli olduğunu gördük


Namık Kemal:


'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,


Yok imiş kurtaracak baht-ı kara mâderini,


demiş Bu milletin içinden çıkan ben Kemal de övünerek değil, milletimizin asalet ve kahramanlığına dayanarak söylüyorum:


'Vatanın bağrına düşman dayasa hançerini,


Elbet bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini,"


diyerek, milletin hayat ve hürriyeti söz konusu olduğunda, kendisiyle birlikte tüm Türk Milleti'nin her türlü fedakârliga katlanabileceğini dile getiriyordu

e) Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'den Uğurlanışı


25 Aralık 1919 sabahı çok erken saatlerde uyanan Mustafa Kemal Paşa ve arka*daşları, kahvaltıdan sonra Kırşehir halkının doldurduğu sokaklardan geçerek Hükümet Konağı'na gitmişlerdir Mustafa Kemal Paşa ve heyet, Hükümet Konağı'nda şehir ileri gelenleri ile tek tek vadalaştıktan sonra otomobillerine binerek Kaman'a doğru hareket etmişlerdir Ortaokul Müdürü Ömer Aydın Bey, heyetin gelişinde olduğu gibi, gidişinde de öğrencilerle birlikte şehrin çıkışında yerini almıştır Mustafa Kemal Paşa kendisini uğurlamak amacıyla Ömer Aydın Bey ve öğrencilerinin beklemekte olduklarını görünce, arabasından inerek aralarında bir müddet dolaşmış, onları okşamış ve Ömer Bey'in de elini sıkarak vedalaşmıştır Bu sırada Mustafa Kemal Paşa ile Ömer Aydın Bey arasın*da şöyle bir konuşma geçmiştir


Ömer Aydın Bey - Paşa Hazretleri, eğer milletimizin yeteneklerini iyi yönetir ve kul*lanırsanız, ki bundan kesinlikle eminiz, hem vatanımız, hem de bağımsızlığımızı sağla*mış, milli tarihimize adınıza değer bir şan, şeref sayfası ve destanı yazmış olursunuz Hepimiz hepinize hayırlı yolcuklar dileriz


Mustafa Kemal Paşa - Milletimizin yüksek yeteneğini iyi kullanarak bu yolda ba*şarılı olacağımızdan eminiz ve siz de emin olabilirsiniz" dedikten sonra otomobillerine tekrar binerek 25 Aralık 1919 Perşembe günü Kırşehir atlıları eşliğinde Kaman'a gitmek üzere ayrılmışlardır

f) Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kaman'a Gelişi Sonrasındaki Gelişmeler


Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti 25 Aralık 1919 Perşembe günü saat 900 civarında Kırşehir'den uğurlanmış, saat 1100 civarında da Kaman'a 20 km uzaklıkta bulunan Sofular'da (Aydınlar) durarak köy bakkalı ile bu civarda bulunan köyler ve Ka*man hakkında kısa bir söyleşi yapmışlardır Kırşehir atlıları, Aydınlar Köyü'nün biraz ile*risinde bulunan tepede Kaman atlıları ile buluşarak birlikte cirit oynamış ve daha sonra Kırşehir'e dönmüştür Heyet ise, Kaman atlılarının rehberliğinde Kaman girişindeki bir hanın önünde kalabalık bir halk tarafından karşılanmıştır Kamanlılar tarafından coşku*lu bir şekilde karşılanan Mustafa Kemal Paşa'nın, başında sarı bir kalpak ve sırtında as*keri bir elbise bulunmaktadır Otomobilden inen Mustafa Kemal Paşa ve heyet üyeleri*nin etrafına toplanan halk ile birlikte Kaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı Hacı Ali Bektaş Ağa da gelmiş ve konukları hazırlamış olduğu atlarla kendisine ait çiftliğe götür*müştür Burada ikindi kahvaltısı şeklinde; yağda pişirilmiş yumurta, yoğurt, pekmez ve meyve yenilmiş, yol yorgunluğunu atmak için bir saat kadar dinlenen Mustafa Kemal Pa*şa, köylerden gelen bazı kişilerle görüşmeler yapmış, memleketin içinde bulunduğu du*rumu açıklayarak, padişahın iş göremez hale geldiğini, yurdun yer yer işgal edildiğini, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararları anlaşmıştır Orada bulunan halktan da köylünün durumunu, "aşar" vergisini, "mültezim"lerin uygulamaları ve hayvan yetiştirme miktarlarını sormuştur Daha sonra dışarıda bekleyen topululuğa karşı yüksek bir yere çıkarak bir konuşma yapmıştır Mustafa Kemal Paşa'nın yapmış olduğu bu konuşmanın içeriği hakkında H Ali Bektaş Ağa'nın yeğeni ve Kaman Belediye Başkanı Halil Bey ta*rafından şu şekilde nakledilmektedir


- Köyünüz ne kadar güzel, her taraf ağaçlarla dolu, kim bilir yazın ne hoş ve se*rin havası olur Şu cennet gibi köyünüzün içinde düşman çizmelerinin dolaşmasına han*giniz ve hangimiz razı oluruz işte şirin İzmir’e düşman girdi Oradaki vatandaşlarımızın hepsi esir muamelesi görmektedir Padişah da esir edilmiş bir haldedir ve memleketin derdine çare bulacak bir durumda değildir Düşmanlar bin bir hile ile, elbirliği yaparak bi*zi yok etmek istiyorlar Sizlerin yardımı ile bu felaketli günleri atmaya çalışacağız


Mustafa Kemal Paşa'nın konuşması bittikten sonra çevresinde toplanan halk sev*gi gösterisinde bulunmuş ve bir müddet daha sohbet ettikten sonra hazırlanan akşam yemeğini yemek üzere H Ali Bektaş Ağa'nın evine girmişlerdir Baş menüsü kızartılmış tavuk ve bulgur pilavından oluşan akşam yemeği yer sofrasında neşe içerisinde yenildikten sonra heyet üyeleri kendileri için ayrılan odalarda yatmışlardır Mustafa Kemal Paşa ise gece bir müddet daha bazı notlar almak ve almış olduğu notları da gözden ge*çirmek için yatmamış, bu süre içerisinde de Kaman Belediye Başkanı Halil Bey kendi*sine refakat ederek ikramlarda bulunmuştur


26 Aralık 1919 Cuma günü sabah erken kalkan Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Kaman'dan, çevre köylerden ve Kırşehir'den gelen atlılarla birlikte kalabalık bir halk ta*rafından yağışlı ve çamurlu bir ortamda Ankara'ya uğurlanmıştır


Kaman'dan hareket eden Heyet'e ait otomobillerden biri Beynam'a yaklaşırken çamura saplanmış, havanın soğuk ve yağışlı olmasından dolayı heyet üyelerinden Hak*kı Behiç Bey hastalanmış ve bir kısım heyet üyeleri çamura saplanan otomobillerin içe*risinde geceyi geçirirken Mazhar Müfit ve Rauf Bey'in yaya olarak Beynam'a gelip yar*dım istemeleri üzerine, Beynam'dan sağlanan katır ve öküzlerle birlikte gelen köylülerin yardımı ile otomobil ve içindekiler ancak sabaha karşı Beynam'a gelebilmişlerdir


26-27 Aralık 1919 gecesini Beynam'da geçiren Mustafa Kemal Paşa ve Heyet üyeleri, 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Ankara'ya ulaşmışlar ve Dikmen Keklik Pına*rı'nda Ankaralı atlılar ve seymenler tarafından coşkulu bir şekilde, oyunlar oynayarak ve halaylar çekilerek karşılanmışlardır Bu tarihten itibaren Ankara Milli Mücadele Merkezi ve İstanbul’dan koşup gelen milletvekillerinin, aydınların ve vatanseverlerin buluştuğu "umut kent" olmuştur





Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir





4 - Milli Mücadele'de Kırşehirliler'in Tutumu ve Katkıları


Kırşehir ve çevresi Birinci Dünya Harbi'nin sonlarında kurdukları Kırşehir Gençler Derneği ve hemen hemen tüm yerleşim birimlerinde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyet*leri ile Milli Mücadele için hazırlık çalışmalarına başlamıştır


Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Avanos (1871) doğumlu Ali Rıza Bey ile, Hamit*köy (1877) doğumlu M Rıza Bey (Silsüpür) Bey Müdafaa-i Hukuk grubu Kırşehir millet*vekili olarak katılmışlardır Bu milletvekillerinin İstanbul’un resmen işgalinden sonra da (16 Mart 1920) Ankara'ya gelerek milli mücadeleyi desteklemeye devam etmişlerdir


Kırşehir halkı Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra başlayan işgallere karşı, İstanbul Hükümeti gibi teslimiyetçi bir tutum takınmamış, Milli Mücadele'yi başlatan Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin tüm çalışmalarını yakından takip etmiş ve so*nuna kadar yanlarında yer almıştır Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını Samsun'dan beri takip eden Mucur halkı, Sivas'ta milli bir kongrenin toplanacağını öğrenince, Mucur'u temsilen Kaymakam Cevat Bey ile Hacıbektaş Nahiye Müdürü Mucurlu Avni (Er*kanlı) Bey'i, Kongreye katılmak üzere Sivas'a göndermiştir Ancak bu heyet, Şarkışla'ya vardığında kongrenin bitmiş olduğunu, Mustafa Kemal Paşa temsil Heyeti'nin de Si*vas'tan hareket ettiğini öğrenince Mucur'a dönmek zorunda kalmıştır Kırşehir halkının bu olumlu tutumu Ankara vilayetinden gelen 28 Aralık 1919 tarihli şifre telgrafından da açıkça anlaşılmaktadır Ülkenin diğer taraflarının Milli Mücadele'nin gelişiminden haber*siz olmasına rağmen, Kayseri, Kırşehir ve Ankara gibi Orta Anadolu illerinde Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin büyük törenlerle karşılanması ve bölge halkının konu*ya olan duyarlılığı son derece dikkat çekicidir Kırşehir halkı Milli Mücadelede olduğu gi*bi Cumhuriyetin ilanından sonra da Atatürk'ün yanında yer almış O'nun ilke ve inkılaplarının savunucusu olmuştur

a) Siyasal Yönden Katkıları


23 Nisan 1920'de açılan TBMM'nde ise Kırşehir Ahmet Müfit (Kurutluoğlu) Bey, Rıza (Silsüpür) Bey, Yahya Galip (Kargı) Bey, Sadık (Savtekin) Bey, Cemalettin Çelebi Efendi, Bekir (Kocaoğlu) Efendi, Cevdet (Seçkin) Bey tarafından temsil edilmiştir Bu milletvekillerinden Yahya Galip Bey, İstanbul Hükümet,'nin emirleri doğrultusunda olmak üzere Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklatarak, Milli Mücadele'yi daha başlangıcında engel*lemeye çalışan Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın tutuklanmasından sonra; Ankara Valiliği yapmış, daha sonra da üç dönem Kırşehir milletvekili olarak yeni Türk Devleti'ne önem*li hizmetlerde bulunmuştur Muhittin Paşa'nın tutuklanmasından sonra Defterdar Yahya Galip Bey, Ankara halkı tarafından seçilerek Valilik görevine getirilmiştir Bu durum, An*kara halkının, Anadolu'nun ortasında bulunan bir ilde, demokratik yöntemle yöneticisini seçmesi bakımından çok önemli bir olaydır Ayrıca böyle bir hareket şekli, bir bakıma İstanbul Hükümeti'ne karşı da bir başkaldırı niteliği taşımaktadır


Vali Yahya Galip Bey, Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'dan itibaren yakından izle*mekte ve ülkenin kurtuluşunun ancak Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde başlayan milli bir mücadele ile gerçekleşeceğine inanmaktadır Nitekim Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya Mülakatı (görüşmesi) (20-22 Ekim 1919) için Amasya'da bulunduğu sırada, An*kara Valiliği görevini yürüten Yahya Galip Bey'den 15 Ekim 1919 tarihli, şifreli bir telgraf almıştır Bu telgrafta Yahya Galip Bey: "Mukadderatımızı, milletin mukadderatını bilme*yen bir hükümete ve ne de rastgele gönderilecek valilere terk edemeyiz Mahmut Ferit Paşa kabinesinin tayin edip te gönderemediği eski Bitlis Valisi Ziya Paşa'yı buraya ve Suphi Bey'i de Konya'ya Vali tayin etmek suretiyle merkezi hükümet ilk adımını attı Mil*let meclisi kurulmadan önce dışardan bir kişinin hiçbir memuriyete getirilmemesini evvelce arz etmiştik Merkezi hükümet buraya yeniden Vali göndermekle, buradaki milli hareketi söndürmek istiyor demektir Siz nasıl askerlikten istifa ile milletin bir ferdi gibi çalışmaya karar verdinizse, ben de buradan çekilerek, aynı surette milletimin vazifesini yapmaya karar verdi Vali gelinceye kadar vekaleti kime bırakacağımı lütfen bildiriniz" diyerek, Mustafa Kemal Paşa'ya ve Temsil Heyeti'ne bağlılığını ve her türlü emir ve yet*kiyi onlardan alacağını göstermek suretiyle, Milli Mücadele'ye tam bir destek sağlamış oluyordu


Yahya Galip Bey, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin 27 Aralık 1919'da An*kara'da karşılanması sırasında da Ankara valisi olarak aktif görev almıştır Ankara vali*si olan Yahya Galip Bey ilk iş olarak, Muhittin Paşa'nın tutuklatmış olduğu ittihat ve Terakkicileri serbest bırakmış ve bu nedenle kendisine "Hakan" ünvanı verilmiştir Sıcak kanlı ve babacan bir yapıya sahip olan Yahya Galip Bey, Ankara valisi iken milletvekil*lerinin özel hayatlarına da müdahale edebilmekte idi Nitekim bu konuda; "Yahya Galip Bey mebusları bile içki başında görünce sopayla kovalardı" şeklinde belirtilmektedir


Yahya Galip Bey TBMM'n de 23 Nisan 1920 den 4 Mayıs 1931'e kadar üç dö*nem Kırşehir milletvekili olarak bulunmuş, bu süre içerisinde 45 kez söz alarak; maliye, dış politika, komünizm-bolşeviklik, anayasa, hukuk, tekalif-i milliye, israf, demokrasi, meclisin sağlıklı çalışması, istiklal mahkemeleri ve çalışmaları, Hıristiyanların ve azın*lıkların ülkemizdeki faaliyetleri, Yunan işgali, misak-ı milli, sosyal yardım, meclis görüş*meleri, bakanlıkların ödenekleri ve benzeri konularda görüş ve düşüncelerini dile getire*rek meclis çalışmalarında etkili olmuştur


Birinci dönem TBMM'n de etkili olan diğer bir Kırşehir milletvekili de Ahmet Mü*fit (Kurutluoğlu) Bey'dir İlmi düzeyi yüksek bir aileden olan ve daha çok dini ilimler ala*nında isim yapmış Savcılı Türkmen abasına mensup, Müftü Hacı Vehbi Efendi'nin oğlu olan Müfit Bey 1879 yalında Kırşehir'de doğmuştur Müfit Bey Kırşehir Rüştiyesi'ni bitir*dikten sonra on beş yaşında iken medrese tahsili için İstanbul’a gitmiş, İslam Hukuku alanında tahsil görerek diploma almıştır Medrese öğreniminden sonra Kırşehir'e deği*şik adliyelerde hizmet yapmış ve 1910 yılında babasının ölümünden sonra Kırşehir'e gelerek, Kırşehir Müftüsü olmuştur I Dünya Harbi sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'nı, devletin sürekliliği bakımından son derece tehlikeli görmesi, bu mü*tarekeyi imzalayanları ve savunanları kınaması üzerine tutuklanarak İstanbul’a gönde*rilmiştir


I Dünya Harbi'nden sonra, devletin yönetimine adeta bir karabulut gibi çökerek Milli Mücadele aleyhine bir yönetim sergileyen Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından "Harp Divanı"na gönderilen Müfit Bey, Erzurum Kongresi'nden önce bir fırsatını bularak kaçmış ve Kırşehir'e Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı içinde bulunmuş ve Sivas'ta bulunan Temsil Heyeti ile ilişki kurarak, Milli Mücadele'ye katkı sağlayan Kırşehir'in önderleri ara*sında yer almıştır


Müfit Bey, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin Ankara’da toplanma şamasında diğer Kırşehir milletvekili ve arkadaşı Yahya Galip Bey ile çok üstün bir gayret göstermiş ve bu hususta Ali Fuat (Cebesoy) Paşa hatıralarında, Meclis'in Ankara'da toplanmasında Kırşehir milletvekillerinin önemli bir yeri olduğunu belirtmiştir


Müfit Bey de diğer din adamları gibi, Milli Mücadele'de önemli rol oynamış, birinci TBMM'n de "ikinci Reis Vekilliği" görevini yürütmüş ve meclis çalışmalarına aktif ola*rak katılmıştır Müfit Bey, İzmir’in işgalinin birinci yıldönümü nedeniyle Ankara halkının işgali protesto amacı ile TBMM önünde toplanmaları üzerine söz alarak:


- Efendim bu gün İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinin birinci yıldönümüdür An*kara halkı bu işgali kabul etmeyerek protesto düzenlemişlerdir Dışarıda toplanmışlardır Onların duygularına ortak olmak üzere hepinizin dışarıya çıkmanızı meclis adına öneri*yorum diye konuşarak; yurdun işgaline karşı son derece duyarlı davrandığı gibi, TBMM'n de de bütün üyeleri yönlendirebilecek güçte olduğunu göstermiştir


Kırşehir milletvekili olarak Müfit Bey, Koçhisar ve Kırşehir bölgesinde satın alma komisyonlarının çalışmalarını kontrol etmek ve hızlandırmak için Harp Encümeni tara*fından müfettiş olarak görevlendirilmiştir Başlangıçta Padişah ve İstanbul Hükü*meti'nden ümidini kesen Müfit Bey, Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele'ye tam des*tek verirken, daha sonra TBMM'n de muhalefet grubu olarak bilinen ve sayıları 123'e ulaşan ikinci grupta yer almış, hatta grubun sözcüleri arasına girmiştir


İkinci ve daha sonraki dönemlerde milletvekili seçilemeyen Müfit Bey politikadan çekilmiş, 1923 yılından itibaren avukatlık yapmış ve 15 Haziran 1958tarihinde 79 ya*şında vefat etmiştir Müfit Bey, çevresinde çok temiz ve şık giyinen, son derece kültürlü bir kişi olarak bilinmektedir TBMM'nin açılışında yaptığı konuşma ile de milli benliği ve islamiyeti savunduğu gibi Bolşevikliği şiddetle reddetmiş ve işgalci devletlere karşı Afyonkarahisar'dan başlayarak saldırıya geçilmesi gereğini savunmuştur Müfit Bey mecliste bulunduğu ve ikinci Reis Vekilliği görevini yürüttüğü süre içerisinde, yaklaşık otuz kez söz alarak; TBMM'nin toplanması ve amacı, hukukun üstünlüğü bütçe gö*rüşmeleri, ülkede huzur ve güvenliğin sağlanması, Osmanlı Devleti'nin borçları meselesi, dış politika, istiklal mahkemelerinin gerekliliği, banka ve kredi sorunları ile yabancıla*rın mal ve mülkleri hususunda ortaya çıkan anlaşmazlıklar konularında özlü ve aydınla*tıcı konuşmalar yapmıştır


Diğer bir Kırşehir milletvekili olan ve Hacıbektaş'ta bulunan Çelebi Cemalettin Efendi, yalnız Kırşehir ve Hacıbektaş'ta etkili biri değil, tüm Anadolu'daki Alevi'lerin Bek*taşi'lerin önderi konumunda olan bir kişi idi Ankara Valisi Muhittin Paşa, O'nu Damat Ferit Hükümetine kazandırmak için Kırşehir'e gitmiş ve para dahil elinden gelen her im*kanı kullanmış, fakat başarılı olamamıştır Başından beri Mustafa Kemal Paşa ve Tem*sil Heyeti yanında yer alan Çelebi Cemalettin Efendi, TBMM'n de "birinci dönem" mil*letvekili olarak görev yapmış ve temsil ettiği tüm Alevi'ler ile birlikte Milli Mücadele'yi desteklemiştir Hatta mecliste bir ara "Meclis Reis Vekilliği”de yapmıştır

b) Askeri Yönden Katkıları


Kırşehir halkı, Balkan Harbi'nde (1912-1913) ve Birinci Dünya Harbi'nde (1914*-1918) ülkenin içinde bulunduğu savaş yıllarında çeşitli cephelere gönderdiği evlatları ile ülke savunmasına fiilen katıldığı gibi, Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra yaban*cı işgaline uğramamasına rağmen, milli heyecan ve mücadele ruhu sürekli canlı kalmış, muhtemel tehlikelere karşı askeri yönden de gereken hazırlıkları yapmaya başlamıştır Nitekim 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan ve 27 Aralık 1919'da Ankara'da sona eren Türk Milleti'nin yeniden diriliş serüveninde, Kırşehir önemli bir destek merkezi ol*muş, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kayseri sınırından itibaren Ankara'ya kadar güvenlik içerisinde ulaşması Kırşehirliler tarafından sağlanmıştır Ayrıca Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının, İstanbul Hükümeti yanlısı olan Ankara Valisi Muhittin Paşa tarafından tutuklanmaları hususundaki planın bozul*ması da, o dönemde Kırşehir yöresinde etkili bir kişi olan, M Rıza Bey yönetimindeki "Kırşehir Milli Müfrezesi"nin, Ankara Valisi Muhittin Paşa'yı, Elmadağ yakınında bulunan Kılıçlar Beli mevkiinde tutuklayarak etkisiz hale getirmesi sonucunda gerçekleşmiştir


İstanbul Hükümeti ise görevden uzaklaştırılan Vali Muhittin Paşa'nın yerine başka bir Vali göndermeye kalkınca, Ankara Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı Müftü Rıfat Börekçi) efendi sert bir çıkış yaparak, Eskişehir'e gelmiş olan Damat Ferit'in Valisini tek*rar İstanbul’a göndermiştir


Mustafa Kemal Paşa Mucur'a geldiği 21 Aralık 1919 tarihinde, Mucur halkı tara*fından coşkulu bir şekilde karşılanmıştır Heyetin karşılanması ve muhtemel bir baskı*nın önlenmesi için, Jandarma Komutanı Yüzbaşı Sadık (Vicdani) Bey'in yönetiminde, Mucur ve çevre köylerden oluşturulan yirmi kişilik bir gönüllü müfreze birliği kurulmuş*tur Bu çekirdek kuvvetin her türlü ihtiyacı Mucur halkı tarafından karşılanmış, daha son*ra bu birlik takviye edilerek "Mucur Milli Süvari Müfrezesi" adıyla İnönü Cephesi'ne gön*derilmiştir Bu şekildeki teşkilatlanmadan son derece memnun olan Mustafa Kemal Pa*şa: "Siz şimdiden milli davamızı muhitinizde kat' i bir muvaffakiyetle tebarüz ettirmiş bu*lunuyorsunuz" demiştir


Milli Mücadele'de düzenli ordu kurulması aşamasında, Batı Cephesi Komutanlı*ğı'nca 4 Ağustos 1920 günü, Genelkurmay Başkanlığı'na sunulan ve Batı Cephesi'nin insan gücü faaliyetlerini açıklayan raporda: "500 mevcutlu Kırşehir Taburu'nun kuruluş, donanım ve silahlandırma işlerine hızla devam edildiği" açıklanmaktadır


I Dönem Kırşehir Milletvekili olan M Rıza Bey de, kendisine bağlı kişiler ve ha*pishaneden çıkartmış olduğu mahkumlardan meydana gelen beş yüzden fazla kişiden oluşun bir kuvvet ile "Ertuğrul Grubu" Komutanı Kazım Özalp Bey'in emrinde, İnegöl, Bi*lecik ve Yenişehir havalisine giderek Milli Mücadele'ye destek vermiştir


Kırşehir halkı Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Milli Mücadele yan’lısı bir tutum içerisine girerek, İstanbul Hükümeti ve dış güçler tarafından yapılan kışkırtma ve telkinlere kanmamış, Kuva-i Milliye'den yana olmuş, hatta yanı başında baş gösteren çapanoğlu isyanı’na taraftar olmayıp, karşı bir tutum sergilemiştir


Milli Mücadele'de hazırlık safhası bitip düzenli ordunun kurulmasından sonra da cepheye çağrılan Kırşehir gençlerinden bir çoğu şehit olmuştur Savaş yıllarında Kırşehir Gençler Derneği yöneticilerinin hemen hemen tamamının askere alınması, dernek faaliyetlerinin durmasına sebep olmuştur Kurtuluş Savaşı'nda tespit edilebilen şehit sa*yısı; Kırşehir merkezden iki yüz on, Mucur'dan yetmiş beş, Avanos'tan seksen beş kişidir


1921 Temmuz başlarında Batı cephesine ulaştırılmak üzere Ankara, Yahşiyan, Akşehir, Köprüköy, Kırşehir, Kayseri ve Ulukışla gibi yurt içi cephanelik depoları oluştu*rulmuş, Köprüköy ve Kırşehir deposunda 1600 Osmanlı, 100 Alman, 1000 Rus, 1316 İngiliz, 261 Avusturya, 67 sandık da Fransız cephanesi olmak üzere toplam 1120 san*dık Kırşehir deposunda, 1014 sandık da Köprüköy deposunda piyade cephanesi depo*lanmıştır Bunlara ek olarak Kırşehir milli savunma deposunda 1159 Osmanlı seri sah*ra top cephanesi ve 2186 İngiliz sahra top cephanesi bulunuyordu


Milli Savunma Bakanlığı tarafından kurulan "Menzil Teşkilatları'nın" korunması amacı ile Ankara Komutanlığı, 100 mevcutlu bir muhafız bölüğünü Kırşehir'e gönder*miştir Bölük merkezi Kırşehir olmak üzere, Köprüköy-Kırşehir ve Küçüktaş'ta birer ta*kım bulunuyordu 8 Eylül 1920'de ilk defa Kırşehir'de kurulan "Koruma Birliği" 8 Kasım 1920'de kaldırılarak birlik, Bakanlık emri ile Kayseri'ye gönderilmiştir 17 Şubat 1921 'de ise Kayseri Menzil Bölge Müfettişliği'ne bağlı, Kırşehir'de bir "Menzil Hat Komutanlığı" kurulmuştur


Kırşehir Menzil Hat Komutanlığı, Kırşehir, Hacıbektaş, Keskin ve Mucur'da "Men*zil Nokta Komutanlıkları", Kırşehir, Hacıbektaş, Keskin'de "Erzak Ambarı", Topaklı'da "Ambarlı Konak", Kırşehir'de bir "Kol" şeklinde idi


Yine Kırşehir ve Mucur'da "iaşe merkezleri", Kırşehir'de bir "Revir ile Silah ve Teç*hizat Deposu" bulunmakta idi


Milli Savunma Bakanlığı Kütahya-Eskişehir Savaşları'ndan sonra duyulan ihtiyaç üzerine 28 Temmuz 1921 tarihinde Menzil Teşkilatları'na araştırma, biriktirme ve topla*ma görevleri de vermiştir Kırşehir Menzil Bölge Müfettişliği de ek olarak, Aksaray-Kon*ya Ereğlisi arasında karayolu nakliyatı kurmuştur Sivas-Kayseri bölgesiyle Yozgat, Ço*rum, Kırşehir bölgelerinde 100000 insan ve 50000 hayvan iaşesini karşılamak amacı ile stok ambarlar kurulması kararlaştırılmış ve karar doğrultusunda Köprüköy ve Kırşe*hir'de ambarlar açılmıştır Kurtuluş Savaşı'nın hangi şartlar altında kazanıldığının daha açık bir şekilde anlaşılması açısından, Kırşehir Hat Komutanlığı'nın nasıl çalıştığını belirtmekte yarar vardır Komutanlık emrindeki Müteahhit Nakliye Kolları, 232 Nolu Çift Araba Kolu, 231 Nolu Devre Kolu ve iki Eşek Kolu'ndan oluşturulmakta idi Dört koldan ibaret olan bu birliklerde toplam olarak 4 nakliye müteahhit eri ile 8 er, 10 çift altı araba, 25 deve ve 90 eşek bulunmakta idi Oluşturulan hat komutanlıkları ile cephelerde ihti*yaç duyulan malzemeler Anadolu'dan toplanarak sevk edilmekte idi Mesela Sakarya Meydan Muhaberesi döneminde Kayseri-Kırşehir-Yahşihan yolu ile 105 ton çeşitli çap ve büyüklükte silah, 445ton cephane, 152 ton yiyecek ve yem, 20 ton donatım ve ge*reç malzemesi gönderilmiştir


26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz hazırlığı kapsamında, Kayseri-Kır*şehir- Yahşiyan yolu ile 485 ton silah, 2215 ton cephane, 1367 ton yiyecek ve yem, 495 ton da donatım ve gereç malzemesi gönderilmiştir


Harp Encümeni 26 şubat 1922'de yaptığı toplantıda aldığı karar üzerine, Kırşehir taşıt araçları Aksaray'da toplanan tahılların nakledilmesi için geçici bir süre ile Aksaray Komisyonu emrine verilmiştir


1921 yılı Aralık ayında Keskin'de 500, Avanos'ta 750, Kırşehir'de 1500 yataklı as*keri hastaneler bulunuyordu Ancak, daha sonra Kırşehir'deki hastanenin yatak sayısı 400'e düşmüştür


Hastanelerden taburcu edilip, uzun süre dinlenmesi gereken subaylar için cephe gerilerinde, havası iyi bir yerde bir "Nekahet hane" kurulması, Mayıs 1920'de Ordu Sağ*lık Daire Başkanlığı tarafından Kızılay kurumuna önerilmiştir Bu öneri dikkate alınmış, Kırşehir'de Lise binasında bir subay nekahet hanesi kurulmuştur Daha sonra binanın noksanları tamamlanmış, 100 yataklı bir nekahet hane haline getirilmiştir 13 Temmuz 1921 'de Kütahya, Afyon ve Eskişehir yönüne doğru başlayan düşman saldırısı üzerine, Eskişehir'de bulunan Kızılay Hastanesi zorunlu olarak Kırşehir'e taşınmıştır Kırşehir'de Devlet Hastanesi olmadığından fakir halk ile subay ailelerinin muayene ve tedavileri bu*rada yapılıyor, hastaların ilaçları ise Kızılay tarafından veriliyordu Hastane 35 ay hiz*met verdikten sonra 1 Aralık 1921 'de kapatılmıştır

c) Diğer Yönden Katkıları


Kırşehir halkı, Milli Mücadele için yola çıkmış olan Mustafa Kemal Paşa ve arka*daşlarına gösterdikleri ilgi ile, arkalarında kendilerine destek olacak heyecanlı bir toplu*mun varlığı hususunda güvence vermiş ve Heyet üyelerinin morallerinin yüksek tutul*masını sağlamıştır


Kırşehir halkı, Milli Savunma Bakanlığı'nın, Harp Encümeni'nin kararlarına ve "Te*kalif-i Milliye" emirlerine, güçleri oranında katkıda bulunarak, Milli Mücadele'ye destek olmuştur Milli Mücadele'ye yalnız askeri ve siyasi yönden katkı sağlamakla kalmayan Kırşehirliler, Mucur Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından, o zaman için yüksek bir mik*tar olan kırk bin kuruş göndererek, maddi yönden de desteklemiştir Ayrıca Mucur Mü*dafaa-i Hukuk Cemiyeti, Ankara'da açılan ilk meclis binasının yapımı ve onarımında kul*lanılmak üzere otuz bin kuruş daha göndererek bu yöndeki desteklerini sürdürmüştür


Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutan olarak Batı Cephesi Komutanlığı'na gön*derdiği emirde, Koçhisar ve Aksaray alım komisyonlarının çalışmaları sırasında, Kırşe*hir Mutasarrıflığı'ndan ve Yol Komutanlığı'ndan yardım isteyebilecekleri ve bu istekleri*nin hemen yerine getirileceğini bildirmesi, Mustafa Kemal Paşa'nın bölge halkına olan güvenini açıkça ortaya koymaktadır Bu konuda Başkomutanlık tarafından 14 Şubat 1922'de yayımlanan altı maddelik emir de aynen şöyledir:


1 23011992 gün ve 1 sayılı Başkomutanlık emrindeki kurallara göre kurulup ça*lışmak üzere, Keskin ve Kırşehir'de de büyük yerel yöneticilerin başkanlığında birer alım komisyonu kurulacaktır


2 Savunma Bakanlığı'nca Kırşehir Komisyonluğuna haftada yirmi bin lira, Keskin Komisyonluğuna haftada on bin lira verilecektir


3 Komisyonlar, arpa, buğday, un ve para verilerek alınıp (peşin ödeme) paralı ta*şıtlar da Yahşihan Askeri Deposu'na bırakacaklardır Alınacak yiyeceğin oranını Milli Savunma belirler, komisyonlara bildirir


4 Komisyonlar (1) sayılı emrin 15 maddesi gereğince yaptıkları çalışmaları tuta*naklarla belgeleyerek Milli Savunma'ya vereceklerdir


5 Alımlarda ve taşınmalarda sıkı çalışma ve çabukluktan komisyonlar sorumlu*dur


6 14021992 gün ve 3 sayılı olan bu buyruk Milli Savunma Bakanlığı ile Kırşehir Sancağı'na, Ankara iline, Keskin Kaymakamlığı'na ve bilgi için içişleri Bakanlığı'na ve*rilmiştir


Kırşehir halkı, Mondros Ateşkes Antlaşması'na da uymayarak, çeşitli bahanelerle çıkarlarına uygun gördükleri Anadolu topraklarını işgal eden itilaf Devletleri ve yandaşlarına karşı da tepkilerini değişik şekillerde ortaya koymuşlardır


15 Mayıs 1919'da Yunanlılar'ın İzmir’i işgal ettiğini haber alan Mucur halkı, ilgili makamlara başvurarak bu haksız işgali, hem ülke genelinde hem de uluslararası düzey*de protesto etmiştir Çeşitli Avrupa hükümetlerine yaptıkları müracaatları ile işgalin kal*dırılmasını istemiş, şayet bu istekler yerine getirilmez ise haklarını kendi güçleri ile ala*caklarını bildirmiştir Mucurlular, duygu ve düşüncelerini, "Mucur Cemiyet-i islamiye ve Milli Heyeti" imzası ile Harbiye Nezareti'ne gönderdikleri telgrafla şöyle anlatmaktadır: "Sevgili vatanımızın mühim bir parçası bulunan İzmir’in, Yunanlılarca işgali ve ilhak edil*mek üzere bulunduğu haberi felaketini bugün altık Halkımız galeyan halinde ve orada*ki kardeşlerimize yardım edebilmek için hazırlanmaktayız Aynı zamanda Avrupa hükü*metlerine müracaattan geri durmuyoruz Eğer Avrupa bizim bu haklı feryadımızı duy*mazsa, hakkımızı kendi kuvvetimizle korumak hususundaki azmimiz kat'idir Bize reh*ber olunuz"


Milli Mücadele yıllarında yönetim bakımından Kırşehir'e bağlı bulunan Keskinliler de, İzmir ve dolaylarının Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlandığını duyunca bü*yük bir üzüntü içerisine girmişler, 16 Mayıs 1919 tarihinde binlerce kişinin katıldığı bü*yük bir miting ile durumu protesto etmişlerdir Konu ile ilgili olarak Keskinliler, bütün halk adına Müftü Mehmet Sadık ve daha birkaç kişinin imzaladığı Milli Mücadele'ye hazır ol*duklarını bildiren bir metin yayınlamışlardır Metinde, İzmir’in işgalinden dolayı halkta derin bir üzüntü meydana geldiği belirtilerek şöyle denilmiştir: "Bu işgal hareketini milli haysiyetimize, hukukumuza açık bir tecavüz telakki ederek, bütün heyecanımızla hare*kete hazırız Dört devletin milli haklar hakkındaki vaadlerine güvenerek, sükunet ile mü*tarekenin başlangıcından beri hakka riayet edileceğini umduğumuz halde, iş bu vaadIe*re müstenid ilmî görüşlere de uymayan işgal hareketini milli şeref ile mütenasip bir su*retle muhafelette bulunulmasını "Hükümet-i Seniye'den talep ve temenni eder, bu hu*susta maddi ve manevi bütün fedakarlığa hazır ve amade bulunduğumuzu arz ederiz"


İstanbul’un itilaf Devletleri tarafından 16 Mart 1920 tarihinde işgal edilmesi de Kır*şehir halkı tarafından büyük bir üzüntü ile karşılanmış, batılı devletlerin uzun süreden beri dile getirdikleri milliyet, hürriyet, bağımsızlık ve vatanseverlik ilkelerine uymayan bu davranışları, Kırşehir halkı tarafından büyük bir miting yapılarak protesto edilmiştir Mi*ting sonunda "Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Reisi Hilmi" imzası ile Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı'na aşağıdaki karar metni gönderilmiştir:


"Bu tecavüz Osmanlı hakimiyetinden ziyade yirmi asırlık insanlık medeniyetinin meydana getirdiği hürriyet, milliyet ve vatanseverlik esaslarına bir darbe teşkil edeceği ve Osmanlı milletinin varlığını ve istiklalini koruması hususundaki azim ve imanına bu hadisenin hiçbir tesiri olmayacaktır Yalnız hür milletlerin bu haksızlığı kabul etmekle bü*yük bir tarihi mes’uliyetin altına girmiş olacaklarından bu üzücü hadiseyi 'kemal-i şiddet*le' protesto ederiz Bu hadiseden doğacak her türlü mes'uliyetin de müsebbiplerine ait olacağını arz ve haksızlığın bir an evvel tamirini bekleriz"


İstanbul’un işgal i üzerine Mucurlular tarafından da 19031920 tarihinde bir miting düzenlenmiş ve miting sonrasında işgalci güçlerin temsilciliklerine çektikleri telgraflarla, durum protesto edilmiştir Kaymakam Cevat Bey, yaptıkları çalışmaları aşağıdaki telg*rafla temsil heyetine bildirmiştir: "Bugün mübarek Cuma namazının edasını müteakip Belediye dairesi önünde büyük bir miting akdedilerek sevgili İstanbul’umuzun son vazi*yeti münasebetiyle hazır bulunan ümmet-i islâmiyenin vatanperver duygularını açıkla*yan şiddetli ve müessir ifadeleri içine alan protesto telgraflarının sureti bilcümle mü*messillere gönderildi"


Mondros ile birlikte yurdun her köşesinde işgal, öldürme, talan ve yağma şeklinde başlayan olumsuz hareketleri yakından izleyen Mucur halkı, Fransızlar ile birlikte hare*ket eden Ermeniler'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaptıkları zulüm ve Maraş'ın iş*gali üzerine 26011920 tarihinde, hem ilgili devletlere karşı durumu protesto etmiş, hem de "Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkez iyesi”ne çekilen telgrafla, bölge halkının konuya duyarlılıklarını dile getirmiştir Son derece anlamlı olan telgraf metni, emperyalist devletlere karşı Mucur halkının haykırışı niteliğindedir: "Şimdi Maraş'ta me*deni bildiğimiz Fransızlar'ın, Ermenilerle işbirliği yaparak, top ve mitralyöz ateşleri altın*da din kardeşlerimize can verdirdikleri, insanlık ve medeniyet eserlerini tamamen yok ettikleri haberini aldık Ey! Medeniyetin ve insanlığın vicdanı olarak tanıtılan Amerika Devleti ve Avrupa Devletleri! Daimi adalet, medeniyet ve insaniyet sözleriyle bütün dünyayı kana boyayan ve bu suretle avutan bu sahte medeniliğin hakiki kararını hemen, tereddütsüzce tasdik et! Veyahut bu kötü fikri, göstereceğin adil ve seri icraatla ispat ve tekzip et! Ey İtalya, Fransa, İngiltere, tarihin kara sahifeleri ile dolduracağı kara ve lekeli katreleri olmaktan, bütün insanlık aleminin vereceği büyük fikri kararla tarihi me*suliyetten sakın! Hak ve hakkaniyeti tarafsız olarak insanlığa yakışacak bir surette bir an evvel teslim et!


Bu namerdâne insanlığa mugayir hareketleri artık kır, yık, ez! bununla şöhret ka*zan, bütün insanlığın hür temini daima kendine topla ve düşünmeye çalış


Yapılan hareketi kemal-i nefret ve şiddetle proteste eder, halen hadisenin durul*masıyla beraber mes'ullerinin acilen ve pek şiddetli bir surette cezalandırılmalarını talep ederiz"


Kırşehir halkının, İstanbul’daki siyasi gelişmeleri ve hükümette meydana gelen değişiklikleri de yakından takip ettiklerini görmekteyiz Ali Rıza Paşa kabinesinin istifası üzerine çekilen telgraflar, Kırşehir halkının devlet politikasını ve yaşanan olaylar ve ge*lişmeleri çok yakından takip ettiğini göstermektedir Konu ile ilgili olarak Mucur Müda*faa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Nuri Bey'in Mebuslar Meclisi'ne çektiği telgrafta; Kabine'nin, yabancı devletlerin baskısı sonucu istifa ettirildiğini, yerine milli amaçlara karşı bir kabi*nenin kurulmak istendiğini, milletin kesinlikle böyle bir duruma katlanamayacağını bildir*miştir


Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası üzerine Keskin'den de, "Keskin Müdafaa-i Hu*kuk Cemiyeti Reisi Sadık" ve arkadaşlarının imzaları ile 5 Mart 1920 tarihinde gönderi*len telgrafta: "Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifasını haber aldık Yerine milli çıkarlara ve milli amaca uygun olarak çalışacak bir kabine kurulmasını arz eder, aksi halde milletin katlanamayacağını bildiririz, efendim" denilmiştir


Kırşehir ileri gelenleri ve aydınları önce Milli Mücadele'ye destek olmuş, daha son*ra da inkılapların benimsenip yayılmasında önemli katkılarda bulunmuştur Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sırasında Vali Yahya Galip Bey, milletvekilleri Müfit Kurutlu*oğlu ve M Rıza Bey, öğretmenlerden Ömer Aydın Genç, Cevat Hakkı Tarım, Arif Sıtkı Gönendik ve Habip Arıöz gibi bir çok kişinin önemli rolleri olmuştur Ayrıca Cumhuriye*tin bir fazilet rejimi olarak sevilip benimsetilmesinde de üstün gayretleri görülmüştür


Büyük Önder Atatürk'ün yeni Türk harflerinin tanıtılması ve öğretilmesi amacıyla Başöğretmen olarak yaptığı yurt gezisinde, Yerköy istasyonu'na da uğramış ve burada kendisini Kırşehir'e davet etmek ve görüşmek isteyen iki otobüs ile gelen Kırşehirli eği*timci ileri gelenlerle görüşmüştür Bu görüşme sırasında Cevat Hakkı Tarım Bey'in Ata*türk'e hitaben:


- Paşam, Ulus'un bütün sayfaları yeni harflerle yayın yaparsa, halka daha da ko*laylık yapılmış olacak, şeklindeki teklifini yerinde bulan Atatürk, yanında bulunan CHP Genel Sekreteri Saffet Arıkan Bey'e:


- Saffet, not et şeklinde vermiş olduğu emir üzerine, resmi gazete niteliği taşı*yan Ulus Gazetesi, önceleri yalnızca baş sayfayı yeni harflerle çıkarırken, bu konuşma*dan sonra tamamını yeni harflerle çıkarmıştır


Atatürk'ün yenilikçi düşüncelere karşı gösterdiği olumlu yaklaşımından cesaret bulan Cevat Hakkı Bey, ikinci bir öneride bulunarak:


- Paşam, halkımız (ch) harflerini birleştirerek (ş) şeklinde okumakta güçlük çeki*yor (s) harfine (,) sedil işaretini koyarak (ş) harfi şeklinde yazılırsa kolaylık olur kanısın*dayım, diye konuşmuştur Bu isteği de akla yakın bulan Atatürk:


- Saffet, bunu da not et, emrini vermiştir


Özetle belirtirsek; Kırşehir halkı, Milli Mücadele'ye maddi ve manevi her türlü des*teği vermeye çalışmıştır Nitekim yetiştirmiş olduğu asker ve sivil kişileriyle, Milli Müca*dele'ye etkin bir şekilde katıldığı gibi, güvenilir bir belde olarak da her türlü silah ve teç*hizatın saklanması, sevkıyatın yapılması, dernek ve cemiyet çalışmaları ile Milli Müca*dele'ye son derece olumlu katkılarda bulunmuştur


Sivas Kongresi'nde (4-11 Eylül 1919) "manda" tartışmaları yapılırken, Kırşehir hal*kının, gerek işgaller karşısındaki tepkisi, gerekse Damat Ferit Paşa'nın izlemiş olduğu teslimiyetçi politikaya karşı, milli davayı savunan Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası ve işgallere karşı gösterdikleri tepkilerden tam bağımsızlık için hareket ettikleri, bu politika*nın önderi olan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına tam bir destek vererek her türlü özveride bulundukları görülmektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir





5 - Mustafa Kemal Paşa'nın Milli Mücadele'den Sonra Kırşehir'le ilişkileri


Milli Mücadele'ye hazırlık aşamasında yaklaşık beş gününü Kırşehir'de geçiren Mustafa Kemal Paşa'nın, Milli Mücadele'yi başarıya ulaştırıp, Cumhuriyeti kurduktan sonra da Kırşehir'i ve Kırşehir halkını unutmadığını görüyoruz


Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak 17 Ekim 1924 tarihinde saat 1700 sularında eşi Latife Hanım ile birlikte Kırşehir'e gelmiştir Ga*zi Mustafa Kemal Paşa ve Heyet, şehrin dışında Vali Atıf Bey, Belediye Başkanı Baktıroğlu Ziya Bey, Daire Başkanları ve bir kısım halk tarafından coşkulu bir şekilde karşı*lanmıştır Şehrin girişinde de bütün Kırşehirliler, okullar, köy ve kasabalardan gelen ka*labalık bir halk tarafından "Yaşa büyük Başbuğumuz" şeklindeki sevgi gösterileri ve al*kışlarla karşılanmıştır Şehrin girişinden merkezine kadar uzanan cadde boyunca kuru*lan takların altından geçen Gazi Mustafa Kemal Paşa için kurbanlar kesilmiştir Kırşehirli,bayanlar ise Hükümet Konağı karşısındaki alanda toplanmıştır Hükümet binasının önündeki alanda yenilikçi bir öğretmen olan Habip Arıöz Kırşehirli'ler adına "hoş geldi*niz" diyerek, Kırşehir halkının minnet, şükran ve bağlılıklarını belirten bir konuşma yap*mıştır Öğretmenin bu konuşmasında, Cumhuriyet, inkılaplar ve yenileşme yolundaki çalışmalarında Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı tam bir bağlılıkla izleyeceklerini söylemiş ve bu konuda güvence vermiştir


Gazi Mustafa Kemal Paşa belediye başkanını, Tüccar Heyetleri'ni, memurları ve Mucur Heyetini Hükümet binasında kabul etmiş ve bu sırada Gazi; "asayişin sağlanma*sında en önemli etken nedir?" diye sorunca, orada bulunanlar hep bir ağızdan: "Cum*huriyetin ilanıdır" cevabını vermişlerdir


Burada Kırşehir Valisi Atıf Bey, Latife Hanım'a bir çift Kırşehir işi halı armağan et*miştir


Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşehirliler'le üçüncü görüşmesi 20 Eylül 1928 ta*rihinde Yerköy'de olmuştur Harf inkılabı münasebetiyle 14 Eylül 1928'de İstanbul’dan başlayan yurt gezisinde, İzmir vapuru ile Sinop'a, oradan 16 Eylül'de Samsun'a, daha sonra da Amasya, Sivas ve Kayseri yoluyla 21 Eylül 1928 günü Ankara'ya dönmüştür Yeni harflerin benimsetilmesi amacı ile Anadolu gezisine çıkan Gazi Mustafa Kemal Ata*türk'ün, Yerköy'den geçeceği haberi alınınca, Kırşehir Valisi B Nazım Akyürek başkan*lığında altmış-yetmiş kişilik Kırşehir heyeti otomobiller ile Yerköy'e gitmiştir Kırşehir, Yozgat, Çiçekdağı ve Yerköy halkı tarafından doldurulan istasyonu n her tarafı Kırşe*hir'den getirilen halılar, bayraklar ve renkli radyum lambaları ile donatılmıştır KırşehirIi*ler ellerinde kırmızı zemin üzerine beyaz harflerle "Kırşehir Halkı Büyük Kurtarıcısını Saygıyla Selamlar" şeklinde bir pankartla, Mecidiyeliler (Çiçekdağ) ise, "Mecidiyeliler Ulu Gazisini Hürmetle Selamlar" yazılmış bir pankartla karşılamıştır Trenden inen Atatürk ve diğer misafirler, toplanan halkı selamladıktan sonra, Atatürk: "Nasıl yeni harfleri öğ*reniyor musunuz?" diye sormuştur Kırşehir heyeti içerisinde bulunan Cevat Hakkı Ta*rım Bey ve orada bulunan halk hep birlikte: "Yeni harfleri öğrenmek bizim için milli hay*siyet ve vicdan borcudur" diye cevap vermiştir Atatürk'ün bu ziyareti bir bakıma harfle*rin öğrenilip öğrenilmediğini denetleme niteliğini de taşıyordu istasyonda salona giren Atatürk, Cevat Hakkı Tarım Bey tarafından hazırlanan kara tahtaları görünce tebeşir is*temiş ve Cevat Bey'e tahta başına geçmesini emretmiştir Tam bu sırada Yozgat heyetin*den bir kişi Atatürk'e bir cep defteri ile kalemini uzatarak, "Türk Ocağına adına imzala*malarını istemiştir Atatürk ise: "Şimdi sırası mıdır?" diye gülümseyerek o kişiyi tahta ba*şına göndermiş ve şu cümleyi yazdırmıştır: "Türk Ocakları milleti tenvir (aydınlatma) için çok kıymetli bir fırsata malik (sahip) bulunuyorlar"


Daha sonra Atatürk orada bulunanlara yeni harflerle yazılmış okuma kitabından parçalar okutmuş, bazı yazım kuralları ve ifade yanlışlıkları üzerinde durmuş ve düzelt*meler yapmıştır


Kırşehir'e ilk gelişlerinde kendisini son derece sıcak ve saygıyla karşılayarak fe*ner alayı düzenleyen, yaptıkları konuşmalar ve uğurlanışı sırasında büyük ilgi gösteren öğretmen Ömer Aydın Bey'i görünce, hemen kendisini hatırlamış, burada da O'na övgü dolu sözler söylemiş ve: "Türk Milleti'nin Nurlu Ordusu, Yüksek Erkanı Muallimler, Cid*den Milleti Kendilerine Minnettar Kılacak Vaziyette Bulunuyorlar" cümlesini yazdırarak, bu şerefli eğitim ordusuna karşı yüksek takdirlerini ve sevgilerini bir kez daha açıklamış*tır


Atatürk daha sonra, Çiçekdağı ilçesi ilkokulu Başöğretmeni (Müdürü) Oğuz Bey'e de bir cümle yazdırarak, ilçedeki yeni harfleri öğrenme ve öğretme çalışmaları hakkın*da bilgi almıştır


Bu teftişi sırasında, yeni harfleri öğrenmeye bir hafta önce başlamış olan Naci Genç ve Nesibe Gönendik adlı öğretmenlerin, yeni harflerle kusursuz okuyup yazdıkla*rını gören Atatürk, son derece memnun olmuş ve inkılaplarının benimsenerek hayata geçirilmiş olmasından engin bir mutluluk duymuştur Mustafa Kemal Paşa uygun ortamı ve konuyla ilgilenen öğretmenleri bulunca, yol yorgunu olmasına rağmen istasyon bina*sında bir saatten fazla bir süre yazım kuralları ile ilgili birçok konuda aydınlatıcı açıkla*malar yapmıştır Daha sonra kendisi için hazırlanan koltuğa oturan Atatürk, Cevat Hak*kı Tarım Bey'in uzattığı okuma kitabını, 20 Eylül 1928 tarihini yazarak imzalamıştır Da*ha sonra bu konuda Atatürk, kendi imzası ile 21 Eylül'de Ankara'dan telgrafla Valilikle*re yeni yazım kuralları ile ilgili bir genelge göndermiştir


Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşehir'e son gelişleri 1 Şubat 1934 tarihindedir Çok şiddetli bir kış günü gerçekleştirilecek olan bu ani ziyaretin haberi duyulunca, Cevat Hakkı Tarım Bey, yolda karşılaştığı birinci dönem TBMM 'n de Kırşehir Milletvekili ola*rak görev yapan Müfit Kurutluoğlu'na, "Bu karda kıyamette bu seyahatin sebebi nedir acaba" diye sormuştur Müfit Bey de: "Bilirim Hazreti O bir şeye karar vermesin yoksa Mahali mümkün kılar"


Vali B Nazım Akyürek'in yalnız jandarma kumandanı ile Atatürk'ü karşılamaya git*tiğinin duyulması üzerine, başta Cevat Hakkı Tarım Bey ve eşi, Turgut Çopuroğlu ve kı*zı, Ortaokul öğretmenlerinden Arif Sıtkı Gönendik ve eşi Öğretmen Nesibe Hanım ile Müfit Bey'in Eşi Mihribuna Hanım tarafından oluşturulan grup "Dağ başını duman almış" marşını söyleyerek Özbağ mevkiine kadar gitmiştir Havanın aşırı soğuk olmasından dolayı akşam karanlığına kalacaklarını düşünen karşılayıcılar, şehir girişindeki hastane önünde bekleyen halkın arasına katılmak için tekrar dönmüşlerdir Atatürk ve diğer misafirleri getiren otomobil konvoyu, coşkulu sevgi gösterilerinde bulunan kalabalığın önünde durmuştur Atatürk, otomobilinden inerek, ön safta bulunan hükümet erkanı ve ileri gelenlerle el sıkıştıktan sonra, hastaneye gitmiş, hastaları ziyaret etmiş ve Müfit Bey'in eşi ve yayındakilerle de tanıştıktan sonra, büyük bir kalabalık eşliğinde, kendisi için hazırlanan Halk Partisi binasına gelmiştir Ani yapılan bu yolculuk, Ankara'daki ma*kamları da telaşa düşürmüş, Kırşehir Valisi B Nazım Bey de güvenlik nedeni ile Ata*türk'ün gelişini halka duyuramamıştır Atatürk, yanında bulunan Kılıç Ali Bey, Afet İnan, Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, bazı komutanlar ve diğer arkadaşları ile birlikte Bala-Kaman üzerinden Kırşehir'e gelmiştir


Atatürk ve misafirler çay ve kahvelerini içip, bir süre dinlendikten sonra, görüşebil*mek için kapıda bekleyen Kırşehir ileri gelenlerine doğru kızgın bir şekilde hızla yürüye*rek dışarı çıkmışlardır Atatürk'ü kızdıran durum ise; Atatürk’ün parti başkanından, mi*safirlerin nerede kalacağını sorması üzerine, bir Genel Meclis Üyesi'nin Arap harfleri ile yazdığı yazıyı Atatürk'e uzatmış olmasıdır Atatürk: "Ben böyle yazı tanımıyorum" diye*rek kağıdı fırlatmış ve dışarı çıkmıştır Atatürk'ün üzülmesine neden bu olay, orada bu*lunan Kırşehir halkını da son derece üzmüştür Şehir merkezinin Kuzeydoğusu'na dü*şen imaret mahallesindeki (Celal Efendi'ye ait) Vali Konağı'na giden Atatürk, geceyi bu*rada geçirdikten sonra 2 Şubat 1934'de Yerköy üzerinden Yozgat'a gitmek üzere, ken*disini uğurlamak için Vali Konağı önüne gelen Kırşehirliler'le vedalaştıktan sonra diğer arkadaşlarını da beklemeden yola çıkmıştır


Şehir merkezi ile Vali Konağı arasındaki yolun, son derece kötü ve çamurlu olma*sı nedeniyle, Vali'nin arabası konağa gelirken çamura saplanmıştır Yolun kötülüğünden Atatürk de rahatsız olmuş ve bu konuda Vali Bey ile aralarında şöyle bir konuşma geç*miştir


Atatürk:


- Oturduğunuz ev çok güzel, hangi sokaktan gidiyorsonuz?


Vali, pencereden dar ve çamurlu bir sokağı gösterir Atatürk ise:


- Kaç yıldır bu evde oturuyorsunuz? Diye sorar Vali:


- Yedi yıldır, deyince Atatürk kaşlarını çatar Atatürk:


- Eve her gidiş-gelişte sokağa bir taş koysaydınız, bu çamur sokak, kaldırım olur*du Yazık! diyerek üzüntülerini belirtmiştir


Vali B Nazım Bey, Cevat Hakkı Tarım Bey'e daha önce Adana Valisi oğlu sıralar*da Mustafa Kemal Paşa'nın Halep'ten dönerken Adana'ya uğradığını ve aralarında şöy*le bir konuşmanın geçtiğini belirtmiştir Atatürk: "Vali Bey, Vali Bey! Bu memleketi hürri*yet ve istiklaline kavuşturacak en acil ve cezrı tedbir,


Anadolu'nun bağrında milli bir hü*kümet kurmaktır Bu işe hemen burada başlayabiliriz!" şeklindeki ifadesine karşı, Vali Bey'in: "Paşam, İstanbul’da altı yüz asırlık bir Saltanat ve Hilafet, onun kurulmuş bir hü*kümeti mevcut, ordularımız bu vaziyette, düşmanlar memleketin bir çok aksamını istila etmiş bir halde iken, böyle bir teşebbüse girişmek, bilmem ki nasıl karşılanır?" diye ce*vap verdiğini söylemiştir Bu ifade ile Vali B Nazım Bey, Mustafa Kemal Paşa'nın Yıldı*rım Orduları Grubu Kumandanı iken söylediklerini, o zaman için gerçekleşemeyecek bir hayal ürünü gibi karşılamış olduğunu, oysa bu düşüncenin artık düşünce olmaktan Çı*kıp, Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmuş olduğunu dile getiriyordu


Kırşehir Valisi B Nazım Bey'in, olumsuz durumu Atatürk tarafından bizzat tespit edilmiş, fakat emekliliği yaklaştığı için hemen görevden alınmamıştır Atatürk bu konu*da da lütuf göstererek, B Nazım Bey'in Ordu Valiliği'ne tayinini yaptırıp, emekli olması için gereken zamanı burada fazlasıyla doldurarak, emekliliğe ayrılmasını sağlamıştırKırşehir'den ayrılan Atatürk ve arkadaşlarının, bir gün de Yozgat'ta kalacaklarını öğrenen Yozgat Valisi Bekir Sami Bey, karla kapalı olan yolları açtırarak heyetin Yoz*gat'a rahatlıkla ulaşmalarını sağlamıştır

ATATÜRK'ÜN KIRŞEHİR GENÇLER DERNEĞİNDEKİ SÖYLEVİ (*)


(24XII1919) (**)


(Sivas'tan Ankara'ya ilk gelişinde)


Milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine sokmamıştır Ekseriya bunu hükümete terkeder Bu, milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlaktır Fakat, zaman, hadisat ve tecarüb gösterdi ki, bizatihi milletin mütehassıs ve mütelekkir olması lazım Her ne şekil ve vasıfta olursa olsun ahara terk etmemek lazımdır, ederse bugünkü netice hasıl olur


Nazarımızı tarihe çevirecek olursak, millet derecei hakimiyetinden aşağı doğru in*meğe başlamıştır Fakat, düşününüz! Milletimizin her ferdi mütefekkir ve mütehassıs bir tarzda yetiştirilmiş olsaydı muhakkak bu hale gelmeyecekti Memleketi ve milletin idare*sini deruhte etmiş olanlar, içtihadatında hata etmiş olur, fakat bütün bu hataların netice-i müellimesinden millet mutazarrır olmuştur


Mütarekeyi müteakip milletimiz, teessüfle söylenir, mukadderatının müsamahaka*rı bir halde bulunuyor, mevcudiyetimizi imhaya hahişker olan düşmanlar, acı darbeler in*diriyor, milletimiz parçalanmaya namzet bulunuyordu Şayanı teşekkürdür ki, bazı ahval, haizi kıymet olan milletimizi teyakkuz ve intibaha getirdi Yer yer efradı milletimiz yekdi*ğerini aramaya, bulmaya başladı Bunun neticesi olarak teşkilat meydana geldi Devle*timizin istiklalini mahvetmeye çalışan ecanip, milletimizden böyle bir ruhu tecelli edece*ği ne intizar etmiyorlardı Burada yaşayan insanları hissiz mahlukattan ibaret zannediyorlardı "Böyle bir milletin hakkı bekası olamaz" kararlarını ittihazda bir millet mevcudiyeti nazar-ı dikkate alınmadı, milletimizin hadisat ve derebat neticesi olarak yer yer taazzuv etmesine ehemmiyet vermemişlerdir Bu ehemmiyet verilmeyen parçaların müda*faa etmek istedikleri ve verdikleri karar ve bütün milletin kabul ettiği nokta-i esası; Kuvayı milliyenin amil, iradesi milliyenin hakim olmasıdır


Ve bu teşkilatın ruhu budur Bu maksatla teşkilatı teşmile başladığı zaman, eca*nip nazarı dikkatini Türkiye'ye çevirmeğe başladı, mahiyeti asliyesine inanamadı; muh*telif memurlar, heyetler gönderdiler; bizde bir hissi hayat keşif ve onu yakından temas ile tetkike başladılar ve binaenaleyh anladılar ki, miskin bir millet değildir, altı yüz sene ve daha evvelden beri hakimiyetini ispat etmiş, efendilik yapmış bir millet, onların tasav*vur ettiği gibi esir bir millet değildir Binaenaleyh ecanip tamamen kani olmalıdır ki: Tür*kiye ve Türkiye'de yaşayan Millet, başlı başına bütün cihan milletleri içinde müessir bir mevcudiyete maliktir, bu izole edilemez Elhamdülillah devletimiz ve milletimizin istiklali mevzuu bahs olmaktan çok uzaklaşmıştır İstiklalimize her suretle hürmet edilmesi ta*hakkuk etmiştir Bu bizim için kafi değildir, bu maksat ve gayemizi temin edemez, maddeten takarrütünü görmek mecburiyetindeyiz, tamamen mutmain olmak atideki küşayış ve temeddünü bihakkın temin edebilmek için vatan sahıla olarak görüşmeliyiz


_______________


(*) Bu Konuşma A Ü Türk inkılap Tarihi Enstitüsü tarafından Resmi Belge Olarak Kabul edilmiştir


(**) Bu Konuşma Kırşehir Gazetesi'nin 30081936 tarihli nüshasında yayınlanmıştır


Müstakil yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız Çizdiğimiz bir hudud vardır, bu hududu ecanibin elinde bırakmayacağız, emniyetimiz pek kavidir


Bu teşkilat henüz bir şekilden ibarettir, bugün yarın buna bir şekli hendesi gibi ba*kamayız, buna ruh verebilmek için de her ferdi milletimizin dimağını inkişaf ettirmek,heyeti umumiyenin mukadderatına vuku bulacak taarruz ve tecavüzden kendilerini muhafaza edebilmek için teşkilata müttehiden tevessül etmek lazımdır


Vahdeti vatana ait fikirlerimiz kısa oluyor, diğer vatandaşımıza vuku bulacak za*rardan müteessir oluyoruz Bütün millet bir vücut gibi bir hale getirilmelidir Her millette olduğu gibi bizde de bir işe müteşebbisler başlar, en son ferde ve yukarıya doğru şirayet ettirilir Az zamanda matlup vechile istikameti hakiye ye sevk edebilmek için münev*verler daha çok vazife dardır Münevverlerin vazifeleri gayet büyüktür Hiç bir millet yok*tur ki, ahlak esasatına istinat etmeden tefeyyüz etsin Münevverlerimiz vatan ve millet fikirlerini vermekle beraber rakip milletlere karşı muhafazai mevcudiyeti için lazım olan hususatı temin ederlerse vazifelerini daha vasi surette ifa etmiş olurlar"


17 Ekim 1924 Tarihinde Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşehir'e Geldiği


Sırada Hükümet Konağı Önünde Habip Arıöz Tarafından


Yapılan Konuşmanın Metni


Soylu Türk Milleti'nin göz bebeği Gazi Paşamız! Asırlardan beri Türk'ün kanıyla varlığını sürdürerek, kendisine Allah'ın gölgesi süsünü vererek, zihinlerde yerleşen, düşmanlarımızla birlikte büyük milletimizin, büyük Kemalleri’ni yetiştiren şu nazlı vatanı temelinden yıkmak, Türk milletini sonsuza kadar tutsak etmek hayalini kurarken onu tut*saklıktan, ölümden kurtarmak amacı ile kahramanca meydana atılarak üç yıl önce şehrimizden geçmiş ve o zaman üzgün kalplerimizde bir kurtuluş ve ümit ışığı yakmıştınız!


Çok geçmedi: Kararlı, kahraman ve olağanüstü gücünüzle altı yüzyıldan beri, dün*ya tarihinin yazmadığı büyüklükte denizler kadar engin, şanlı bir zaferi gerçekleştirerek milletimizin ve bütün İslam dünyasının sonsuz teşekkürleri ile şereflendirdiniz, takdirlerini topladınız


Senelerden beri kalpleri istek ve şevkle çarpan Kırşehir halkı, Türk milletinin layık olduğu yüksek mevkiye ulaştıran yenilik, ilerleme yollarında bizlere aydınlık hedefleri gösteren Gazi Cumhurbaşkanımızı selamlamak onuruna sahip olduğumuzdan dolayı kendilerini mutlu ve bahtiyar bilirler


Burada büyük milletimizin duygularını dile getirerek diyorum ki: Biz Kırşehir halkı, saygıdeğer Cumhurbaşkanı Paşamızın kurtarıcı kılıcı ile kurtardığı ve güçlü kalemiyle belirlediği ilkeler etrafında toplandık Kutsal amacımızın gerçekleştiğini görmek ve son amaca ulaşmak için açtığımız gerçek yolda: Genç ve sağlam Cumhuriyetimizin güçlü ve aydınlık ışıklarında sizinle birlikte yürüyeceğiz Bizi bu hakikat yolundan çevirecek hiç*bir güç yoktur Önümüze çıkan her engeli korkusuzca aşacağız Milletimizin şu demir*den yumruğu: Zulüm, esaret, bağımsızlık ve bilgisizlik zincirlerini parçaladığı gibi, her cehennem ateşini söndürmeye yeterlidir


Biz Türkler, yeni ve güçlü cumhuriyetin gerçek koruyucusu ve sahibiyiz Milli ve kutsal düşüncemiz budur Cumhuriyet fidanını gerekirse kanımızla sulamaktan çekinmeyeceğiz Yaşasın Türk Cumhuriyeti, Yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Büyük Gazi Paşamız!


Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir



KIRŞEHİR’İN COĞRAFİ DURUMU

Konumu: İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde yer alırYüzölçümü 6665 km2dir, Kabaca bir paralel kenarı andıran ilin toprakları ülke topraklarının binde 8'i, iç Anadolu Bölgesi topraklarının yüzde 29'u kadar olup, yüz ölçüm büyüklüğü bakımından 53 sıradadır İlin matematiksel konumu, 38°50'-39°50' Kuzey enlemleri, 33°30'*-34°50' Doğu boylamları arasındadır İlin güney uç noktası, Merkez Ulupınar kasabası, kuzey uç noktası Çiçekdağı'nın Konurkale köyüdür Batı uç noktası Kaman Büğüz köyü, Doğu uç noktası ise Mucur Kılıçlı köyüdür Denizden yüksekliği 985 m dir ilin kuş uçumu denize uzaklıkları; güneyde, Akdeniz'de Anamur Burnu'na 362 Km; kuzeyde, Karadeniz'de Sinop'a 334 Km dir

DOĞAL ÖZELLİKLERİ

Jeolojik Yapı: Kırşehir Masifi olarak adlandırılan yapı, "Orta Anadolu Masifi'nin bir parçasıdır Türkiye'nin 9 masifinden en büyüğü olan Kırşehir Masif’i Tuz Gölü'nün altın*da da devam etmektedir Masif kütle, tektonik hareketler sonucu bir veya bir kaç kez kıv*rılmış, daha sonra kıvrılma özelliğini kaybederek sertleşmiş, çoğunluğu başkalaşım ge*çirmiş,temel kütledir Kırşehir Masif'i, I, II, III ve IV zamanlarda oluşmuş, yaklaşık 2000-2500 m kalınlıkta bir yapıdır Bu yapıda" yukarıdan aşağıya doğru: Kireçli şistler, fillatalar, yeşil şistler, mermer kuşakları; küçük taneli billurlu kuvarsitler, mikaşistler ve mermer katmanlarına rastlanır


İlin doğal yapısı, iç Anadolu Bölgesi ile birlikte; III Jeolojik zaman olan Neozoik Üst Eosen'de karalaşma sonucu oluşmuştur Asıl görünümünü Alp kıvrımları sırasında kazanmıştır


İlin oturduğu ana platoda, dört ayrı dönemde ortaya çıkmış oluşumlar vardır Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan fay hattı ile Seyfe Gölü çöküntü alanı IV zaman alüvyonlarıyla, fay hattının doğusu başkalaşım geçirmiş dizelerden billurlu şistlerle kaplıdır İl alanının batısı mermerleşmiş kireçtaşı ve dolomitlerle, bunun dışında kalan yerler ise; III zaman Neojen göl tortuları ile kaplıdır Başkalaşıma uğramış billurlu kütlelerin diziliş yönleri; Kırşehir-Kaman dolayında Kuzeybatı-Güneydoğu doğrultulu, Kırşehir yakınlarındaki Kervansaray dağlarında ise Güney doğrultuludur Bu başkalaşıma uğramış billurlu kütlelerin yaşı tam olarak belirlenememiştir Ancak Kaman'ın batısında yer alan Karalan dağlarının başkalaşım kütlelerinin Tebeşir dönemi öncesine ait olduğu kesin olarak belirlenmiştir Başkalaşım katmanlarının altındaki oluşumların, Paleozoik döneme ait olduğu sanılmaktadır


Kırşehir, orta Anadolu'nun fay hattı üzerinde yer alır Başkalaşım serilerinin kıvrılmaları sırasındaki kırılma ile Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan bir fay hattı oluş*muştur ikinci bir fay hattı ise; ilin, Ankara ile sınırını oluşturacak şekilde kuzeye doğru uzanır İlk kıvrılmalar sırasında oluşan fay hattı 15 km uzunluğundadır Kırşehir'deki Terme Kaplıca suyu, bu fay hattının derinliklerinden gelen sıcak sudur


Kırşehir, üçüncü derece deprem bölgesi olan Orta Anadolu deprem alanı içinde yer alır ve deprem üst merkezinin etki alanı içindedir Fay hatları ve çevreleri, deprem*erin çok olduğu kırıklar dizisi içinde kalırken, diğer bölümler, 2 ve 3 derece deprem ku*şağında yer almaktadır

Kırşehir Depremi: 19 Nisan 1938'de, Kırşehir ve çevresinde Richter ölçeğine göre 6,7 şiddetinde yer sarsıntısı olmuştur Deprem, il merkezinde hafif olarak hissedilmiş, buna karşılık deprem dış merkezinde yer alan Akpınar ve çevre köyler ile Yozgat'ta, 2297 binanın yıkılmasına, 2897 binanın ağır ve hafif hasar görmesine, toplam 149 kişinin ölümüne neden olmuştur Akpınar ve çevresi 2 derece deprem özelliği göstermesine rağmen, sadece burada ölenlerin sayısı 87'yi bulmuştur Akpınar bugün bulunduğu yere taşınmak zorunda kalmıştır Deprem dış merkezinin alanı 177 km2, boyutları ise Kuzey-Güney doğrultusunda 30 km, Doğu-Batı doğrultusunda 24 km olarak hesaplanmıştır Deprem sonucunda Akpınar'ın kuzeybatısında Taşkovan yakınlarına kadar uzanan 15 km uzunluğunda bir kırık (fay) oluşmuştur Kırık bloklarının birbirlerine göre ha*reketleri, düşey doğrultuda 60 cm, yatay doğrultuda ise, 65 cm dir

YÜZEY ŞEKİLLERİ


İl toprakları güney ve güneybatıda Kızılırmak, batı ve kuzeybatıda Kılıçözü deresi, kuzey ve kuzeydoğuda Delice ırmağı, doğuda Seyfe Gölü çöküntü alanı ile çevrilidir


Kırşehir, ortalama yüksekliği 1000 mye ulaşan geniş bir yayla görünümündedir Kırşehir Masif'i olarak ta adlandırılan bu plato; bir kaç dağ kültesi ile engebelenmiş, Kızılırmak, Delice ırmak ve kolları tarafından yarılmış dalgalı bir düzlüktür Bu plato üzerinde Seyfe Gölü kapalı havzası yer alır Yüksekliği 1500 myi aşan dağların sayısı oldukça azdır İl topraklarının; % 645'i plato, % 17,2'si dağlık alan, % 18,3 ova ile kaplıdır

DAĞLAR


İlde çok az bir alanı (% 172) kaplayan dağlar, "Kırşehir Masif"i olarak adlandırılan ana plato üzerinde kuzeyden başlayıp güneybatıya ve güneydoğuya doğru açılarak il topraklarını engebelendirir Bu engebelerin ortalama yükseltisi 1500-2000 m arasında değişir İl topraklarının kuzey kesiminde Çiçek dağı, Orta kesiminde Baran dağı ve Kervansaray dağı önemli yükseltilerdir

Kervansaray Dağları: Seyfe Gölü kapalı havzası ile Kırşehir yerleşme alanı arasında bulunan bu dağlar, kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Mucur ilçesine kadar uzanır Mucur kuzeyinde platolar üzerinde belirginliği azalan, ilçenin kuzeydoğusunda yeniden yükselen bu dağlar, Nevşehir kuzeyindeki Kızıldağ ile birleşir Kervansaray dağlarının en yüksek noktası 1679 m olup, ilin kuzeydoğusunda yer alır Dağın diğer önemli dorukları ise; Armutlu, Köpekli, Kırlangıç ve Kızıldağ'dır Akarsuların açtığı derin vadilerle parçalanan dağ yüzeyi, şiddetli aşınma sonucu yer yer düzleşmiştir Ormanlık alanın bulunmadığı bu dağlarda, hakim bitki örtüsü bozkırdır

Çiçek Dağı: Adını verdiği ilçenin batısındaki platonun ortasında yükselen Çiçek dağı, Kırşehir'in en yüksek noktasıdır ve 1691 m yüksekliğindedir Dağ, Delice ırmak’a doğru akan derelerin açtığı vadilerle parçalanmıştır Bitki örtüsü; seyrek meşeliklerden oluşan orman kalıntılarıdır Dağın ikinci yüksek noktasını 1585 m ile Yağmurlu Dede tepesi oluşturur

Baran Dağı: Kırşehir ile Kaman arasında yer alıp, batıdan güneye doğru uzanırEn yüksek noktası 1677 m dir

Aliöllez Dağı: Kaman ilçesindedir Güney - güneydoğu yönünde uzanan dağın yüksekliği 1528 m dir Hirfanlı barajı yönünde derin olarak parçalanmış olup, bitki örtüsü zayıftır


Diğer Dağlar

Merkez: Karga sekmez dağları, Cemele dağları, Naldöken dağları, Hüyüklü dağları, Emir burnu dağları ve Obruk tepesi

Kaman: Toprakkaya dağları, Buzluk dağları

Mucur: Armutlu dağları, Büyük Uyuklu dağları, Kırlangıç dağları, Kızıl dağ, Köpekli dağları

OVALAR


Kırşehir il topraklarının % 183'ünü ovalar teşkil eder

Başlıcaları :

Malya Ovası: Diğer adı "Seyfe Ovası" olarak bilinen ova, ilin kuzeydoğusunda yer alır Çiçekdağı ilçesinin Salep boğazı ve Taburoğlu köyü yörelerinde başlayan ova, Mucur ilçesinin kuzeyini de içine alarak Kayseri il sınırına kadar uzanır Alanı 400 km2, yüksekliği, 1110 m olan ova, yüksek bir düzlük görünümündedir Çevre dağ ve platolardan gelen ,akarsular tarafından taşınan maddelerin, çöküntü tabanını doldurmaları sonucu oluşan bu yüksek düzlüğün, büyük bölümü uzun süre bataklık olarak kalmıştır Son yıllarda sürdürülen kurutma çalışmaları, doğu kesim dışında tamamlanmıştır Göl suları tuzlu olduğundan, göl çevresinde genişçe bir alan çoraktır Bunun dışında kalan ovalık alan alüvyonlarla kaplıdır Sulama yetersizliği nedeniyle ovada kuru tarım yapılmaktadır Yörede sulu tarım olanakları sağlanabilirse, ilin en önemli tarım alanı haline gelebilecektir Ova üzerinde Malya Devlet Üretme Çiftliği kurulu bulunmaktadır

Çoğun (Çuğun) Ovası: İlin Kuzey'inde yer alan ova, 2500 hektar alana sahiptir Çoğun barajının yapılmasından sonra sulu tarıma açılmış, meyve sanayi bitkileri üreti*mi artmıştır

Güzler Ovası: Kırşehir'in Güney'inde yer alan ova , 2400 hektar alana sahiptir Sulama göleti yapıldıktan sonra sanayi bitki üretimi artmıştır Özellikle Şekerpancarı, üretiminin artması ile ilde Şeker Fabrikası kurulması kararlaştırılmış ve temeli atılarak inşaatına başlanmıştır

Diğer Küçük Ovalar


Hamamözü, Değirmenözü, Acıöz, Maniöz ovaları

Ovaların dışındaki diğer düzlükler: Kenar, Tatarilyas, Kuytuluk, Körkuyu, Gardaklıbel, Yalnız mezar, Göbek, Laleli, Güllü dağ, Ekizağıl ve Aksakal yaylalarıdır

VADİLER

Kızılırmak Vadisi: Sivas'ın Kızıl dağ yakınlarında doğan Kızılırmak, İç Anadolu Bölgesi'nde bir yay çizdikten sonra kuzeye doğru uzanarak, Karadeniz'e dökülür ve Türkiye'nin en uzun ve önemli vadisini oluşturur Kırşehir, bu vadinin içinde yer alır Vadinin başlangıç noktası Aydoğmuş ve Yörücek'in doğusu olup, Ecikağıl yakınlarında Ankara sınırına ulaşarak son bulur İlde bulunan Hirfanlı ve Kesik köprü barajları bu vadi üzerinde yer alır

Kırşehir Kılıçözü Vadisi: Baran dağının kuzey kesiminden başlayan vadi, Aydınlar'a kadar uzanır, bir yay çizerek Çoğun'a ulaşır, Güney'e yönelerek il merkezinden geçer ve Güzler Köyü Taka mevkiinde Kızılırmak vadisine açılır Çoğun'a kadar dik ve dar olarak uzanan vadinin daha sonra iki tarafından önemli tarım alanları başlar Çoğun ve Güzler göletleri bu tarım alanlarının sulanmasında yeterli olmaktadır

Kaman Kılıçözü Vadisi: Baran dağının batısında başlayan vadi, Kaman ilçesinin kuzeyine doğru uzanır Kara ova’nın Batı'sında dar ve dik bir koridor biçiminde kuzeye doğru açılarak Ocakbaşı'ndan Ankara il alanına ulaşır Kuzeydoğuya doğru geniş bir yay çizerek Ankara-Yozgat sınırında Delice ırmak vadisine açılır

Delice ırmak Vadisi: Büyük bölümü Yozgat il sınırları içerisinde kalan vadinin, Kırşehir sınırına yaklaştığında, Yerköy yöresinde, vadi tabanı genişlemeye başlar Kırşehir,Yozgat il sınırını oluşturarak devam eden vadi, Çorum il alanında Kızılırmak vadisine açılır Vadinin Kırşehir sınırları içinde kalan bölümlerinde sulamalı tarım yapılır

AKARSULAR

Kızılırmak: Bütün çığırı Türkiye topraklarında olan Kızılırmak, Sivas Kızıl dağ’da doğar, Bafra ovasında Karadeniz'e dökülür Türkiye'nin uzunluk bakımından en büyük (1355 km) akarsuyu olup, havza alanı bakımından Fırat'tan sonra ikinci sırada yer alır Kızılırmak, antik çağda tuzlu akarsu anlamına gelen "Halys" adıyla anılırdı Türkçe adını içerisinde tuz ve jips bulunan, çoğunlukla kızıl renkli, kumlu-killi topraktan almaktadır Genellikle jipsli araziden akarak gelen Kızılırmak'ın suları tuzlu ve acıdır Fakat bu durum, tarımda sulamayı, olumsuz etkilememektedir

[U]Kızılırmak;[/U] Nevşehir'in Gülşehir ilçesi önlerinden geçtikten sonra güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda Kırşehir platosuna girer ve Kırşehir'in 17 km güneyinden geçer Bu arada kuzeyden gelen ve Kılıçözü deresi olarak bilinen Kırşehir çayı kolunu alır Daha sonra dar boğazlar içinde akmaya başlar Bu boğazlardan ikisinde kurulan Hirfanlı ve Kesikköprü barajlarında, doğal akışı bir ölçüde kesintiye uğrar Kesikköprü barajından sonra güney-kuzey doğrultusunu alır ve Kaman-Bala yolunun geçtiği Köprüköy köprüsünün altından geçerek Kırıkkale il sınırına ulaşır


Kırşehir, Kızılırmak havzası üzerinde olmasına rağmen, ova ve sulanabilir alan bakımından fakirdir Yağmur ve kar suları, ile beslenen, ortalama debisi 184 m3/sn olan Kızılırmak'ın rejimi düzensizdir İlkbahar başlarında, yükselmeye başlayan suları, ilkbahar sonunda en yüksek düzeye ulaşır Sıcak ve kurak geçen yaz aylarında buharlaşmanın artması ile azalan suları, temmuzda en düşük seviyededir

Kılıçözü (Kırşehir) çayı: Kızılırmak'ın il içinde kalan kuzey kolunu oluşturan çay, Baran Dağı'nın kuzey yamacından doğar Kırşehir ve Güzler'i geçerek Taka mevkiinde Kızılırmak'a karışır Kuzey-güney doğrultusunda 80 km uzunluğa sahiptir Suları tarımda kullanılan çayın üzerinde, sulama ve taşkın önleme amacı ile Çoğun barajı, İğdeliöz, Kılıçözü ve Güzler sulama regülatörleri yapılmıştır Düzensiz bir rejime sahip olan çayın, yazın suları' azalır Kış ve ilkbahar aylarında ise, yağışlar ve eriyen kar suları sebebiyle, zaman zaman taşkınlar olmaktadır

Kaman Kılıçözü çayı: 150 km uzunluğundaki çay, Kaman'ın güneyinden kaynağını alarak, ilin kuzey bölümünde yer alan dağ ve platoların sularını toplar, Kırıkkale-Yozgat sınırında Delice ırmak’a karışır En büyük kolu Malaközü deresidir

Deliceırmak: Kızılırmak'ın en uzun koludur (426 km) Kırşehir-Yozgat il sınırını oluşturan akarsu, Yerköy yakınlarında Kırşehir il sınırına girer ve Kırıkkale-Yozgat-Kırşehir sınırlarının kesiştiği noktada ili terk eder Rejimi düzensiz olan Irmak'tan, sulamada yararlanılmaktadır

GÖLLER

Seyfe Gölü: Kırşehir il merkezinin 35 km kuzeydoğusundaki tektonik çukurlukta yer alır Çukurluğun temeli, Neojen döneme ait tortul katmanlarla örtülüdür ve göl en alçak bölümünü kaplar Deniz yüzeyinden yüksekliği 1110 m dir idari olarak Mucur ilçesi sınırları içinde yer alan göl, adını, batısındaki Seyfe köyünden alır Küçük bir kapalı havza niteliği taşıyan göl, yazın iyice sığlaşır ve büyük bir kesimi tuzlu bataklığa dönüşür Yüzölçümü 15 km2 olup, farklı mevsimlerdeki ölçümlerde alanı değişebilmektedir Genellikle sığ olan gölün en derin yeri 4/5 m yi bulmaktadır


Göl, batısında bulunan Seyfe ve kuzeyinde yer alan Badıllı köylerinden çıkan pınarlar, dip kaynakları, drenaj alanı yüzeysel akışı ve göl alanına düşen yağışlarla beslenmektedir Boşalımı ise, buharlaşma ile gerçekleşmektedir Yörenin çok az yağış alması, gölü besleyen derelerin yazın büyük ölçüde kuruması ve yüksek buharlaşmanın da etkisiyle su seviyesi yazın oldukça düşer ve büyük bir kesimi tuzlu bataklığa dönüşür Tuzlu suya sahip olması nedeniyle, gölün güney kıyısında zaman zaman işletilmiş bir tuzla vardır Göl çevresinde geniş meralar ve tarlalar yer almaktadır Bu arazinin büyük bölümü, Malya Tarım işletmesi'nin sınırları içinde kalır


Göl içinde balık yoktur, sadece kurbağa türlerine ve su yılanına rastlanır Ancak Seyfe deresinde ve derenin göl içindeki yayılım alanında iki küçük balık türü yaşamaktadır Göl ve çevresi, 1990 tarihinde, "Tabiatı Koruma Alanı" ilan edilmiştir, aynı zamanda birinci derece "Doğal Sit" alanıdır Göl ve çevresinde, ötücü kuşlar dahil olmak üzere toplam 187 kuş türü tespit edilmiştir

Obruk Gölü: ilin Nevşehir sınırları yakınında Obruk köyünde bulunan, karstik oluşumlu bir göldür Derinliği ve kirliliği nedeniyle suyundan yararlanılamaz

Hirfanlı Baraj Gölü: Kaman'a bağlı Hirfanlı köyü yakınlarında elektrik üretmek ve sulamada kullanılmak amacıyla 1959 yılında tamamlanmış ve 8 Ocak 1960 tarihinde açılmıştır Açıldığı yıl itibariyle Türkiye'nin en büyük, bugün ise dördüncü büyük barajı olan Hirfanlı'nın alanı 263 km2, dolgu yüksekliği 81 m dir Baraj gölünün uzunluğu 75 km olup, en geniş yeri 15 kmdir 2 milyon m3 kaya dolgu malzeme ile yapılan baraj*dan, yılda 40 milyon kw/sa enerji üretilmektedir Baraj santrali dört türbinden meydana gelmektedir


Hirfanlı barajının bulunduğu yer, granit ve granodiyorit masif kayaçlardan oluşan bir yöredir Gölün tabanında ırmak çökelleri olan ve kalınlığı 5 myi bulan mil, kum ve çakıl katmanları bulunur Gölün yamaçlarındaki toprak kalınlığı 0-5 m arasında değişir


Yapıldığı günden bu yana bölgenin iklimini olumlu etkileyen baraj gölünde, kerevit, sazan, yayın gibi türlerden oluşan tatlı su balıkçılığı yapılmakta ve yöre insanına gelir kaynağı sağlamaktadır Baraj gölü, yörenin plaj ve piknik gibi ihtiyaçlarını da gidermektedir

Çuğun (Çoğun) Baraj Gölü: Kırşehir ilinin kuzeybatısında, Çuğun köyü sınırları içinde, Kılıçözü çayı üzerinde kurulu olan baraj gölü, il merkezine 20 km uzaklıktadır Sulama ve taşkın koruma amaçlı yapılan göl, 1970 yılında tamamlanarak, sulamaya 1976 yılında geçilmiştir Göl hacmi 22600000 m3 olan baraj gövdesinin yüksekliği 41 m olup, kaya dolgu tipindedir Baraj gölü ile 2028 hektar alan sulanabilmektedir Ayrıca gölde başta aynalı sazan olmak üzere tatlı su balıkları üretilmektedir

Karaova Barajı: Kırşehir, Akpınar-Karaova köyünün 3 km güneydoğusunda, Delice ırmak’ın kollarından Kılıçözü'ne bağlı Manahözü çayı üzerindedir Sulama amacıyla 1997'de hizmete açılan baraj, toprak dolgu tipindedir Baraj suyu ile 4760 hektar arazi sulanabilmektedir

Kültepe Barajı: Kırşehir'in güneyinde, Kırşehir-Ortaköy yolunun 43 kmsinde 2 km içeride Ulupınar köyünün 4 km doğusundadır Sulama ve taşkın önleme amacıyla toprak dolgu tipinde yapılan baraj, 1983 yılında işletmeye açılmıştır Barajın kaynağında ve yan kolları üzerinde beş adet gölet yer almaktadır Bu göletlerin etkisi ile baraja gelen su azalmış olup, ancak çok kısıtlı sulama yapılabilmektedir Su ihtiyaç sorunlarının çözümü amacıyla baraja, Kızılırmak'tan pompaj-planlama çalışmaları yapılmaktadır Baraj sayesinde toplam 23509 hektar alan sulanabilmektedir


Bu barajların dışında yapımı halen sürdürülen Sıdıklı barajı, Kırşehir ilinin 40 km batısında Sıdıklı-Küçükboğaz köyü yakınlarındadır Sulama amacıyla yapılan baraj 1998 yılında tamamlanacaktır

Sulama Göletleri: Merkez ilçede, Ekizağıl ve Karaboğaz göletleri ile Güzler regülatörü vardır Kaman'da, Karakaya, Gökeşme, Darıözü, Merdese, Sarıömerli, Çiftlikbala, Ömerhacılı ve Savcılı göletleri; Çiçekdağı'nda, Gölcük, Kırdök göletleri ile Boztepe'de, Harmanaltı göleti hizmete açıktır Ayrıca Mucur'da Yeniköy ve Kargın göletleri ile Kaman'daki Çağırkan göletinin yapımı devam etmektedir

İKLİM


Kırşehir'de, kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen karasal iklim görülür Thorntwait'in iklim tasnifine göre, Kırşehir yarı kurak iklim özelliğine sahiptir İldeki yıllık sıcaklık ortalaması 113 °C, yıllık yağış miktarı ise 400 mmden azdır

Sıcaklık: İldeki dağlık ve ovalık alanlar arasında yıllık ortalama sıcaklık farkı fazla değildir İlçeler arasındaki sıcaklık farkı 1 °C civarındadır Merkez ilçede yıllık ortalama sıcaklık 113 °C iken, Kaman'da 109 °C, Çiçekdağ'da ise 122 °C Kırşehir'in çevre illerle olan sıcaklık farkı yine 1 °C dolayındadır Ankara'da 117 °C, Nevşehir'de 109 °C, Yozgat'ta 90 °C

KIRŞEHİR ORTALAMA SICAKLIK (61 YILLIK) GRAFİĞİ


Kırşehir "Orta Kuşak Kara Tesirli Sıcaklık Rejimi" özelliğine sahiptir Ocak ayı ortalama sıcaklığı -03 °C dir Bu aydan itibaren mevsim sıcaklığına ve iklim özelliklerine bağlı olarak sıcaklık değerleri artmaktadır Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 228 °C dir Temmuz ayından itibaren sıcaklık değerleri düşmektedir


Kırşehir'de iklim özelliğine bağlı olarak gece ve gündüz sıcaklık değerleri arasında oldukça belirgin bir fark vardır


Kırşehir'de 66 yıllık gözlem süresinde; 1954 yılı Ağustos ayında 394 °C ile en yüksek sıcaklık, 1942 yılı Ocak ayında ise -280 °C ile en düşük sıcaklık değerleri ger*çekleşmiştir

Yağış: Kırşehir'deki yıllık yağış ortalaması, 350-400 mm arasında değişir Merkez ilçede 62 yıllık verilere göre yıllık yağış miktarı 3781 mm dir Yıllık yağış miktarı Kaman'da 455 mm, Çiçekdağ'da ise, 322 mm olarak ölçülmüştür Kırşehir'e komşu il merkezlerinin yıllık yağış miktarlarının; Ankara'da 3777 mm, Nevşehir'de 388, Yozgat'ta ise 539 mm olduğu görülmektedir


Yağış en çok Aralık, Ocak, Nisan ve Mayıs aylarında düşmektedir En az yağış Temmuz ve Ağustos aylarında düşmekte olup, bu aylardaki yağış miktarı 4-6 mm dolayındadır Bu değerlerden de anlaşılacağı gibi Kırşehir'in yağış rejimi tipi "Akdeniz Yağış Rejim Tipi"ni andırmaktadır Çünkü yazın düşen yağış miktarı çok az, kış ve ilkbaharda yüksektir Ancak yağış değerleri Akdeniz Tipi'ne göre çok düşüktür


Kırşehir'de 67 yıllık ölçümlere göre; yıllık en az yağış miktarı 202 mm ile 1932 yılında, yıllık en fazla yağış miktarı 483 mm ile 1966 yılında gerçekleşmiştir Yine 67 yıl içinde günlük en fazla yağış miktarı 660 mm ile Haziran ayında kaydedilmiştir Uzun yıllar ortalamalarına göre yıllık ortalama yağışlı gün sayısı 92 olup, yıllara göre 37 ile 113 gün arasında değişiklik göstermektedir


Kırşehir'de 62 yıllık iklim verilerine göre, yıllık ortalama karla örtülü gün sayısı 25'tir 1930 yılında, yıl boyunca 1 gün karla örtülü geçerken, 1949 yılında yıl boyunca 74 gün karla örtülü geçmiştir Yıllık ortalama donlu gün sayısı 968 iken, kırağılı gün sa*yısı 54, nem oranı % 63 olarak hesaplanmıştır Güneşli günler sayısı yıllık 76-174 gün arasında değişir Yıllık ortalama 6,5 gün sisli, 2 gün ise dolulu geçmektedir

Rüzgar: Kırşehir genellikle kuzey ve güney yönlü rüzgarların etkisinde olup, yıllık ortalama rüzgar hızı 20 m/sndir 42 yıl içerisinde yıllık ortalama kuzey yönlü rüzgar sayısı 202 olarak kaydedilmiştir Fırtınalı gün sayısı ise yıl içinde ortalama 3-4 gündür

BİTKİ ÖRTÜSÜ

İç Anadolu Bölgesi'nin bozkır kuşağı içinde kalan Kırşehir, genellikle orman örtüsünden yoksun olup, hakim doğal bitki örtüsü bozkırdır Çok eski çağlarda ormanlarla kaplı olan yöre olumsuz insan etkileri ve yağış rejiminin düzensizliği sonucu orman örtüsünü kaybetmiştir Ormanlık alan, ilin toplam yüzölçümünün % 2'sini kaplarken, son yıllardaki çalışmalar sonucu bu oran % 37'ye çıkmıştır Karasal iklim özelliği nedeniyle, kendiliğinden doğal örtüye kavuşamayan il, ancak ağaç dikimi ve bakımı yoluyla orman alanlarına kavuşabilecektir Çiçekdağının kuzey kesimleri ile Akçakent ilçesi çevresinde meşe, karaçam ve sedir ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır Bu ormanlar bozuk koru ve baltalık niteliğindedir İl sınırları içinde yer yer çalılıklara da rastlanmaktadır


İlde aşırı hayvan otlatma ve doğal otlakların zamanla tarlaya dönüştürülmesi, alfa otu ve püsküllü çayır gibi otsu türlerin azalmasına, bunun yerine çoban yastığı ve geven türlerinin çoğalmasına neden olmuştur İl alanını çeşitli yönlerden parçalayan akarsu vadilerinde kavaklıklar ve meyve bahçeleri vardır Platolarda ise, tek yıllık çayır otları dışında bitki örtüsü yoktur


Son yıllarda ildeki bozuk nitelikli ormanlar bakıma alınarak, koruya dönüştürülmesine ve yerleşim alanlarının çevresinde ormanlar oluşturulmaya çalışılmaktadır Bu amaçla 1965 yılında kurulan Fidanlık Şefliği, 1967 yılında Orman Fidanlık Müdürlüğü haline getirilerek, ilin fidan ihtiyacını karşılamaya başlamış, bugün de çalışmalarını sürdürmektedir Fidanlık Müdürlüğü, 1966 yılından itibaren yaklaşık 46 milyon fidan üretimi yaparak, bunun bir kısmı ile il ihtiyacını karşılamıştır Orman Bakanlığına bağlı Ağaçlandırma Şefliği ve Başmühendisliği tarafından, 1977 yılından 1997 yılı sonuna kadar Kırşehir'de 3400 hektar alana yaklaşık 7 milyon adet fidan dikimi yapılmıştır 1998 yılı programı içerisinde, Kervansaray mevkiinde 600 hektar alana 1200000 adet fidan dikimi gerçekleştirilecektir Orman Fidanlık Müdürlüğü, modern kavakçılığın gelişimi için de çalışmalar yapmıştır Fidanlıkta, karaçam, sedir, kavak dışında, akça ağaç, dişbudak ve süs bitkileri de yetiştirilmektedir


ilimizde ormanlık alan toplam 24591 hektardır Bu ormanlar, karaçam, sedir ve kavaktan oluşan Prodüktif Koru, karaçam ve sedirden oluşan Bozuk Koru ile meşelerden meydana gelen Baltalıklardır Orman alanı büyüklüğü bakımından ilin ilçelere göre dağılımı dikkate alındığında, Akçakent ön sırada yer alırken, bunu sırasıyla, Çiçekdağı, Merkez ilçe, Kaman ve Mucur takip eder Mevcut ormanların bakımı ve işletmesi, Kırşehir Orman işletme Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir

TOPRAKLAR


Kurak ve tektonik bir bölgede yer alan Kırşehir'de, toprak özellikleri, iklim ve ana maddeye bağlı olarak değişiklikler göstermektedir ildeki ana toprak grupları ve özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir


Kırşehir il alanının çok büyük bir bölümü kahverengi topraklarla kaplıdır Pekişmemiş kireçtaşları üzerinde bulunan kahverengi topraklar, kurak Orta Anadolu kuşağının da yaygın toprak türüdür


Çiçekdağı'nın kuzeybatısı ile güneyinde kalan platolar ve Kaman'ın güneybatısı ile Merkez ilçe'nin güneyi kırmızı-kahverengi topraklarla kaplıdır Çiçek dağının 1000 myi aşan kesimlerinde genellikle kahverengi orman toprakları görülür Bunlar organik madde bakımından zengin, olgun topraklardır Bu topraklar üzerinde yer yer orman görülür Orman örtüsünün seyreldiği yerlerde erozyon şiddetlidir Dağın güney kesiminde, orman topraklarının altında kalan yükseltiler kestane renkli topraklarla kaplıdır Çiçekdağı ilçesinin batısında Bayındır-Boyacık kasabaları arası ve Kaman'ın güneyinde kalan alanın bir bölümü kireçsiz kahverengi topraklarla örtülüdür Bu tür topraklar kuru tarıma elverişlidir


İlde Seyfe gölünün kuzeyi, batısı ve güneyi ile Kırşehir Kılıçözü ve Delice ırmak vadileri, alüvyon topraklarla kaplıdır Bu topraklar, akarsuların çevreden getirdiği ve organik madde bakımından zengin, koyu renkli topraklardır Ayrıca, vadi tabanlarında az da olsa alüvyon topraklarla geçişli olarak kolüvyal topraklar da vardır Bu topraklar her tür bitkinin yetişmesine elverişlidir


Kırşehir'de bu ana toprak grupları dışında, Merkez ilçe-Kaman arasını dolduran Baran dağının yüksek kesimlerinde çıplak kayalıklar ve Seyfe gölünün çevresinde tuzluluğa bağlı olarak ortaya çıkan çorak topraklar vardır Bu tür toprakların tarımsal bir değeri yoktur

Bütün olarak değerlendirildiğinde il alanının, kullanım durumuna göre, arazi varlığı şöyledir:


Ekili, dikili alanların toplamı % 682'dir Bunun % 40'ınl tarla ürünleri ekim alanı, % 253'ünü nadas alanı, % 26'slnl bağ, bahçe ve % 03'ünü de tarıma elverişli olup, kul*lanılmayan arazi oluşturur ildeki çayır ve mera alanları % 199, orman alanı % 37 ve tarıma elverişli olmayan alan ise % 82 dir

YERALTI KAYNAKLARI


Kırşehir'de çeşitli madenler bulunmasına karşılık, bunlar ekonomik nitelikte değildir ilde en önemli madenler demir, flüorit, mermer ve tuzdur Demir yatakları Merkez ve Kaman ilçelerinde bulunmaktadır Flüorit yatakları, Merkez, Çiçekdağı ve Kaman ilçelerinde olup, Kaman ve Çiçekdağı ilçelerindeki flüorit damarlarının bir bölümünde zaman zaman üretim yapılmıştır Merkez ilçe, Kaman ve Mucur dolaylarında Oniks denilen mermer yatakları bulunmaktadır Bu yataklardan zaman zaman üretim yapılmaktadır


Kırşehir'de ekonomik açıdan önem taşıyan doğal kaynaklardan biri de tuzdur İldeki en zengin tuz yatakları, Tepesidelik ve Sekili'de bulunmaktadır


Çiçekdağı ilçesindeki 60000 ton rezervli linyit yatakları, ancak yerel gereksinimini karşılayacak boyuttadır Tuğla-Kiremit hammaddesi ise Çiçekdağı ve Akçakent ilçelerinde bulunur


Kırşehir'de sayılanların dışında, amyant, antimon, alüminyum, altın, bakır, boraks, baryum, çinko, grafit, gümüş, krom, kurşun, kuvarsit, manganez, mika, taşkömürü, uranyum, volfram, kükürt ve zımpara taşı gibi madenler de mevcuttur


Alıntı Yaparak Cevapla

KıRşEhir

Eski 07-31-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

KıRşEhir



KIRŞEHİR'İN KÜLTÜREL GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ



Yaşama Biçimi:

Osmanlı döneminde Ahilik merkezi olan Kırşehir’de toplumsal yaşamda geleneksel ahlaksal değerlerle biçimlenmiştir 9 yüzyılın ortalarından başlayarak, Ahilik ekonomik ve toplumsal işlevini yitirmiştir Ancak, üretim ilişkileri pek değişmediği için etkileri süregelmiştir Ancak dinsel değerlerde günlük yaşamda belirleyici bir yer kazanmıştır Cumhuriyet sonrasında geleneksel yapı çok az değişime uğramıştır

1950’lerde, Kırşehir yaşamında belli bir canlanma görülmüştür Kente en yakın merkez Ankara, bir dönem “yeni geçim kapası” gibi görülmüştür Tarımsal alanların sınırlılığı ve verim düşüklüğü kent halkını göçe itmiştir Nüfus artışıyla bu sorun daha önemli bir boyut kazanmıştır “ev büyüğü” denen baba saygınlığı sürerken, geniş aile yapısının çözülmesi ilişkilerde sarsıntılar yaratmıştır1960’larda bu süreç hızlanmış, köyden merkez ve Kaman gibi ilçelere göç yoğunlaşmıştır Aynı dönemde büyük merkezlere ve yurt dışına işçi göçü başlamış, nüfus dalgalanmaları olmuştur


Kente göçenler, tarımsal alandan, küçük üretim yada hizmet sektörüne geçmekte, ilişkiler pek değişime uğramamaktadır Kentteki en yaygın iş taşçılıktır Bu yada benzer işlerde usta-çırak ilişkileri egemendir Ahilik geleneğinin etkisi bu ilişkiyi koruyuculuk - gözeticilik boyutlarına varmaktadır


Göçler Kırşehir yaşama biçimini 1980’lerde ekilemeye başlamıştır İl dışında çalışarak sağlanan parasal birikimler, 1970’lerde kentte yatırama yöneltmiş, kooperatif yada büyük ortaklıklar oluşturulmuştur Burada da hemşerilik - akrabalık ilişkileri etkilidir Kent dışındakiler de bu tür bağlarını korumaktadırlar

Giyim-Kuşam: kır-kent ayrımı giysilerde belirgindir Merkezlerdeki kadın giyiminde moda ve pazar, kırsal kesimlerde çalışma koşullarda ve gelenekler etkili olmaktadır Erkek giyiminde ayrılık daha azadır Yüksek gelir grubu ve memur çevrelerinde büyük merkezlerdeki giyim biçimine özenme görülürken kent genelinde günlük ve yabanlık giysi ayırtına pek rastlanmaz



Beslenme Biçimleri: İlin tarımsal ürünleri beslenmenin de temelini oluşturur Beslenme hamurlu yiyeceklere, et ve süt ürünlerine dayanmaktadır Kırsal kesimlerde tüketime yönelik fasulye, domates, biber, patlıcan gibi sebzelerde yetiştirilir Bağcılığın eski önemini yitirmesine karşın üzüm, kayısı, dut gibi meyveler yöre beslenmesinde önemli bir yer tutmaktadır Erişte, salça, pekmez gibi yiyecekler giderek yerini Pazar ürünlerine bırakmaktadır


Erik, zerdali, kayısı ve elma kurularına yörede “kak” denir Elma dışındakiler güneşte kurutulur, kışları çerez olarak yenir yada hoşaf yapılır Elma, armut ve üzümün “kışlık” denilen özel çeşitleri de yetiştirilmektedir Üzüm ve armut “hevenk” yöntemiyle kurutulmaktadır; meyveler saplarıyla toplanıp bir gün güneşte bekletilir Saplar yumuşadıktan sonra kalınca iplere dizilerek kiler yada mahzenlerde tavanlara asılır, saklanır Meyve kurularından nohutlu tatlıda yapılmaktadır “haside” denilen zerdali yağlaması, yöreye özgü tatlılardandır


Ayrıca üzüm, armut, elma gibi meyvelerden pekmez yapılmaktadır Pazara yönelik üretime dönüştükten sonra, Kırşehir bölgesinin pekmez üretimi merkezlerinden biri olmuştur Pekmezden evlerde “köftür” denen yiyeceklerde yapılmaktadır Taze pekmez un karıştırarak pişirilir Pelte kıvamına gelince büyük tepsilerde soğumaya bırakılır Soğuyup sertleşince baklava biçiminde kesilir Bozulmasını önlemek için nemsiz yerde saklanır Yine pekmezle “kedi batmaz” denen bir tür tatlı yapılır Kuru yufka ufalanarak bir kaba konulur üzerine sıcak pekmez dökülür, soğuyunca yenir


Yörenin en yaygın et yemeği tavuk yada hindi etinden yapılan “çullama” dır Yağ ve unla pişirilen göğüs eti tavuk suyuyla muhallebi kıvamına gelinceye kadar kaynatılır Pirzola türü etler küllenmiş ateşte pişirilir Buna “söğürme” denmektedir Süt ürünlerinden yağ, ayran vb şekilde yararlanılmaktadır

YEMEK ÇEŞİTLERİ

Tandırda Çömlek paça : Koyun veya kuzunun baş ve ayakları, tüyleri temizlendikten sonra parçalanır Bir çömlek içine sarımsak ve su ilave edilerek baş ve ayaklar konur Çömleğin ağzı bağlanarak közlü bir tandırın içine gömülür Piştikten sonra üzerine limon sıkılır ve servis yapılır

Keşkef: Döğülmüş buğday birkaç gün ıslatılır Kabarınca ezilir İnce lif haline getirilip yağ ve etle muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir Üzerine salçalı yağ dökülerek servis yapılır

Çömlekte Kuru Fasulye : Kuru fasulye haşlanarak suyu süzülür Kuşbaşı et biraz pişirildikten sonra üzerine salça yağ, soğan ve tuz ilave edilir Haşlanmış fasulye ve etler ile içinde sıcak su bulunan bir çömleğin ağzı kapatılarak köz halinde bulunan tandırın içine konur İki saat kadar piştikten sonra tandırdan çıkartılarak servis yapılır

Mantı (Kesme Mantı) : Una yumurta katılarak hamur yapılır Tuz ilave edilir Hamur yuvarlak bezi yapılır Oklava veya merdane ile açılır Hafif kurumaya bırakılır Açılmış olan ve biraz kuruyan hamur üstüne konup ince dilimler halinde kesilir Kesilen mantılar kurutulur Pişirmesi ise makarna gibi olur Suyu kaynatılır ve biraz tuz atılır Mantı kaynayan suda haşlanır Ve suyu süzülür Önceden hazırlanan sarımsaklı yoğurt ile iyice karıştırılır Sonra bir başka kapta üzerinin sosu hazırlanır Sos yağ, bolca, domates, biber, kıyma ile yapılır Sosa karabiber, pul biber, maydanoz eklenir Sarımsaklı yoğurt ile karıştırılmış mantının yine üzerine sos dökülerek servise hazır hale getirilir

Yoğurt Çorbası : Yarma denilen döğme buğdayla yeşil mercimek, biraz haşlanmış nohut güzelce yıkanır Süzme yoğurt ile bunlar iyice karıştırılır İçine bir yumurta kırılır İki kaşık kadar un katılır Çok az ayçiçek yağı damlatılır Mevsimine göre içine yaş veya kuru nane katılır Bunlar iyice karıştırılır Biraz su ilave edilir Kaynayıncaya kadar karıştırılır Devamlı karıştırılmazsa çorba kesilebilir Çorba ateşe konunca içine patates, yeşil biber, patlıcan atılır İlkbaharda temizlenmiş kenger atılır Çorba piştikten sonra başka bir kapta kuru nane ile yağ hafif kavrulup çorbanın üzerine dökülür Çorba servise hazırdır

Gendeme (Kemikli et) : yarım kilo kuş başı et tencereye konulur Suyu çekilinceye kadar ateşte pişirilerek, soğan doğranır Biraz yağ ilave edilerek, pişinceye kadar beklenir, daha sonra domatesi ve biberi ilave edilip çok miktarda su konur Yarım kilo yarma ilave edilirse 2 kilogram su konur Tuz ilave edilip yarma dağılacak duruma gelinceye kadar pişirilerek servise hazır hale getirilir

Pelte : ½ kg un, 250 gr Tereyağı, 250 gr pekmez Un yağ ile pembeleşinceye kadar kavrulur Biraz su ile pekmez ilave edilir Karıştırılarak suyu çekilinceye kadar pişirilir Biraz tuz ilave edilip ateşten indirilir Tabaklara konduktan sonra üzerine tereyağı eritilerek dökülür

İnançlar Ve Töresel Yapı: Osmanlı döneminde toplumsal yapıyı biçimlendiren dinsel ahlaksal değerlerle Ahilik gibi iş örgütlenmeleri, Cumhuriyet sonrasındaki inançlar ve töresel yapıyı da etkilemiştir Geleneksel ilişki ve değerler kent yaşamındaki önemi büyük ölçüde korumaktadır

Dinsel Yapı Ve Boş İnançlar : Tekke ve dergahlar çeşitli dinsel yolların eğitim alanı olmuştur Kapanışlardan sonrada bunların kent yaşamındaki etkileri sürmüştür Bektaşilik, yaygın inanma kaynağıdır 1937’de Kırşehir ve dolaylarında oturan Alevi köylüleri, çocuklarını Hacıbektaş Çelebilerine tekke için adak verirlerdi Din uluları, ermişler ve kahramanların olduğu söylenen birçok gömüt, yada türbe adak ve ziyaret yeridir Şeyh Süleyman Veli, Ahi Evran-ı Veli, Karakurt Baba, Aşık Baba türbeleri bunlardandır

Evlenme Gelenekleri : Yöre evlenmelerinde görücülük, başlık, gelinlik etme, çokeşlilik gibi geleneksel yöntemler geçerlidir “gelinlik etmede” yeni gelinler belirli bir süre büyüklerinin yanında konuşmaz, kaş göz işaretleriyle yada fısıldayarak anlaşırlar, sofraya oturmazlar Merkezlerde bırakılan bu gelenek kırsal kesimlerde geçerliliğini korumaktadır Gelin belli bir süre doğurmazsa (1-2 yıl) kocası yeniden evlenmeye hak kazanır Özellikle kırsal kesimlerde doğal olan bu durumlarda gelinde görümcelere katılır Kocasına yeni bir eş arar Yakın köylerden beğenilen 14-15 yaşlarındaki yeni eşe “ferik” denir


Evlenme çağında oğlu olanlar için nişan, düğün törenleri, hamamlar kız beğenilecek yer arasındadır Mucur’da ise bu amaçla ilkbahar, yaz aylarında “köme” denilen kır gezisine çıkılır Buralarda beğenilen kızlar, bir bahaneyle oğlana da gösterilip, görüşü alındıktan sonra görücü gidilir


İlk görüşmeden sonra ailenin yada çevrenin saygınlarından birkaç dünür gider Kız istemede tekerlemeye dönüşmüş şu sözler kullanılır “ Yedik içtik, ölçüp biçtik, gelene niye geldin denilmez, Allah’ın emrine hiç karşı gelinmez, bizim buraya gelişimizin bir maksadı vardı, kerimenizi Allah’ın emri peygamberin kavliyle bizim mahduma istemeye geldik Sen bu işe ne dersin?” Kız babası ya da evin büyüklerinden biri de danışıp görüşmek için zaman ister Kimi yörelerde yanıt olumsuz olursa kızın evde kalması için, evin bir yerine çivi çakılarak büyü yoluna baş vurulduğu da görülür


“küçük şerbet” denen söz kesiminde şerbetler içildikten sonra kolye yada altın takılır Buna “bellilik etme” denir Başlık kesilir Ailenin durumu uygunsa “iki başın görülmesi” yoluna gidilir Başlık alınmaz kız evinin tüm harcamaları nişan ve düğünde alacağı eşya ve takı, erkek evince karşılanır Kırsal kesimde iki başın görülmesi yanında başlık alındığı da görülmektedir Başlık kararlaştırıldıktan sonra kız evince konuklara ağız denilen şeker, lokum yada şerbet sunulur


Nişan kimi zaman 2 aile arasında yapılırEvlerdeki takı ve yüzük takma işlemine “küçük nişan” denir Ev dışında “okuntu yeri” denen konuklarında çağrıldığı nişanlar merkezlerde salonlarda yapılır Nişanlılık döneminde bayramlarda geline armağanlar götürülür Bu genellikle boyalı koçtur Gelinin anasından yada kendisinden armağan alınmadan koç verilmez


Kiralanan bir okuyucu kadın konu komşuyu düğüne çağırır Düğünler genellikle perşembe günü başlar, Pazar günü biter Düğün evinin belli olması için çatıya bayrak dikilir Köylerde bayrak direğinin ucuna soğan ve elma takılmaktadır Kırşehir düğünlerinde davul zurna yanında genellikle köçekte olur Kadın kılığına girerek keman, saz ve def eşliğinde oynayan erkeğe köçek denirdi Kentin Bağbaşı mahallesinden tutulan köçeklerle çalgıcılar bir ekip oluşturur Cuma günü öğleden önce gelin, öğleden sonrada güvey hamamı yapılır Cumartesi öğle üzeri de kız evi, komşularıyla birlikte düğün evine “hayırlı olsun a” gider, yemek yenir Düğün evinin erkek konukları da onları izler, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir, 2 saat kalınır Dönüşte gündüz kınası yapılır Bu törende kına yakılmaz, gelinin yeni giysileri konuklara gösterilir


Köçekler kadınların önünde oynar, gelin bahşiş verir, orada bulunanlarda alınlarına para yapıştırır Gelin, kınacı kızlara akşam yemeği verdikten sonra akşam kınasına geçilir Konuklar toplanır Gece köçeklerin oyunu ile başlar Gelin yeniden giyinir Kına bir tepsi içinde kırılırken “kına özenmiyor” diye bir söz atılır Gelin bahşiş verdikten sonra kına sulandırılır Önde tefçi kadın, arkada gelin, onun ardından da mumlar, kına tepsisini taşıyan kızlar kına türküleri söyleyerek konukların bulunduğu odaya girer


Gelin kaynanası armağan verdikten sonra avucunu açar ve kınası yakılır Eli sarılmadan önce evin bir duvarına basarak iz bırakılır Sonra konuklara çerez dağıtılır Tef eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır


Kimi yörelerde kına gecesi dağıldıktan sonra ana-kız ağıtı yakılırYüzü tülbentle örtülen gelin ortaya oturtulurAnası kız kardeşleri ve akrabaları “sen bana dert arkadaşıydın, seninle dertleştim İşlerime şimdi kim bakacak? Hasta olsam sen bakardın bana şimdi kim bakacak?” gibi sözlerle onu ağlatırlar Aynı gece kız evinin delikanlıları, oğlan evine baskın yapar Buna “kayın gitme” denir Masalar kurulur “dokuz butlu tavuk” istenir, içkiler içilir Sabaha doğru “dan pilavı” denilen tavuklu pilav yenildikten sonra herkes dağılır


Sabah gelin adayı hazırlanırken gelin bir odaya kapatılır Yakınlarına “gardaş - emmi dayı yolu” gibi armağanlar alındıktan sonra dışarı çıkılır Babası gelini kayınbabasına teslim eder O da “ yengesi”denen gelinin arkadaşı yada akrabalarından biriyle gelin arabasına bindirilir Geçmişte atlı araba, fayton yada yalnız atlılardan oluşan gelin alayının yerini günümüzde otobüs ve minibüsler almıştır Köylerde alay gömütlük, ziyaret yeri gibi kutsal yerlerden geçerek, kentte tüm çevreyi dolaşarak düğün evine gelinir


Arabanın sürücüsü güveyden bahşiş almadan gelinin indirilmesine izin vermez Güvey gelini koltuğunun altına alarak eve girer Eşikte cebindeki bozuk paraları ve çerezleri gelinin başına saçar


O akşam komşulardan 5-10 genç “güvey başı” yemeğine çağrılır Hoca dua okuyarak gelin ve güveyi odalarına götüreceği sırada gençler güveyi bir odaya kapatır Tavuk baklava gibi armağanlar almadan bırakmazlar Güvey kurtulunca dini nikah kıyılır

Doğum Ve Çocukla İlgili Gelenekler : İlde çok çocukluluk yaygındır Aileler daha çok erkek çocuk ister Bu amaçla gelin eve girer girmez kucağına erkek çocuk verilir Gebelik döneminde erkek çocuk için hazırlık yapılır Kadının erkek doğurması ona saygınlık yaratır Kız doğuranlar için kullanılan “oğlan doğurmuş gibi ne yatıyorsun” sözü yörede tekerlemeye dönüşmüştür


Sancılar başlayınca gebeye şerbet içirilir, boyuna ayet yada Kuran takılır Kırsal kesimlerde genelde doğumlar ebesiz olur Doğumdan 3 ezan geçtikten sonra bebek gürbüz olsun diye, ailede en iştahlı birinin yardımıyla emzirilir Aynı amaçla çocuğun boyuna tereyağı sürülür


Yıkanıp kundaklanan bebeğin baş ucuna nazar değmesin, al basmasın diye Muska ve kuran asılır Yastığı yanına sarımsak soğan ve yumurta konur Çocuğun rahatlaması için altına elenmiş toprak konur


Sabahleyin çocuk uyanınca büyükler toplanır ad koyma töreni yapılır Ailenin en yaşlısı çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okur 3 kez adını söyler 40 gün dolmadan dışarı çıkarılmayan bebek kırkından sonra komşulara gezmeye götürülür Buna “40 kovalama” denir


Erkek çocuklarında sünnet dönemi 6 haftalıktan başlar Sünnet düğünü ve kirvelik gelenekleri yaygındır Kırsal kesimde yemek ve eğlenceyle yapılırken, merkezde fayton yada taksiyle sünnet çocuğu ve arkadaşlarının çevrede gezdirilmesi, hamama götürülmesi gelenekler arasındadır


Ömrünün kısalığı düşüncesiyle çocuk 1 yaşına gelmeden saçı kesilmez Dişi çıktığında ilkin kimsenin duyup görmemesine çalışılır Ana evin büyüklerinden birine “şunun dişi çıkmış mı?” diye sorar O da çocuğun azına bakarak dişinin çıktığını söyler Armağan verir

Geleneksel Şenlikler : Kırşehir’de yakın zamana değin gençler arasında muhabbet toplantıları sürmekteydi Özellikle Kayabaşı gençleri belli aralıklarla, yatsı namazından sonra bir yerde toplanırlardı Muhabbet, çevreden gizli tutulurdu Şenliğin başkanı, düzenleyicisi efe olmakla birlikte yönetici durumundaydı Efe köşede mindere oturur, gençler yaş saygınlık sırasına göre onun yanında otururlardı Sofra düzeniyle, içkilerle ve çalgılarla saki ilgilenirdi Muhabbet peşrevle açılır, divan koşma ve semailerle sürerdi Yöresel türküler söylenip oyunlar oynanırdı Sabaha karşı dağılan muhabbetlerde, ağırbaşlılık ve dürüstlük temel esastı


Köylerde sürdürülen şenlik türü geleneklerden biride “ kış yarısı gezmeleridir ”

genellikle mart ortalarında yapılır Gençlerden biri ayı postuna bürünür Buna ayı donatma denir Kuyruğuna çan takılır Zil takılarak ev ev gezdirilerek oynatılır Ev sahibi onun gönlünü almak için para, yağ, pekmez, üzüm verir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.