Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fizik, tedavi

Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #1
RaHaTSiZ

Fizik Tedavi



ANKİLOZAN SPONDİLİT


TANIM:

Ankilozan spondilit, omurga ve leğen kemiğindeki eklemleri tutan, özellikle bel bölgesinde hareket kısıtlılığı yapan, kronik (süregen) bir romatizmal hastalıktır Omurganın hareketini sağlayan eklem ve bağlarda gelişen iltihap sonucunda, eklem ya da kemikler hareketlerini yitirecek şekilde birbirleri ile kaynaşabilir Omurga dışında kalça, diz ve ayak eklemlerinde de iltihaplanma görülebileceği gibi az sayıda hastada çeşitli organ bulguları gözlenebilir

Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir Ciddi tutulumu olan hastalarda omurganın hareketlerini tamamen kısıtlayabilir Buna karşın, sadece sabahları olan hareket tutukluğu ya da bel ağrısı dışında hiç bir yakınması olmayan hastalar da görülebilir Omurgayı etkileyen romatizmalar spondiloartritler olarak isimlendirilmektedir Ankilozan spondilit dışında, sedef hastalığının, iltihabi barsak hastalıklarının ve Reiter sendromunun da omurgada iltihaplanma yapabildiği bilinmektedir

Ankilozan spondilit erkeklerde kadınlardan 2-3 kat daha sık görülür ve genellikle erken yaşlarda (16-35 yaş) başlar

SEBEPLER:

Ankilozan Spondilitin nedeni kesin olarak bilinmemektedir Hastalığın nedenleri arasında kalıtımsal faktörlerin önemli bir yeri vardır Belirli bir doku grubunu (HLA-B27) taşıyanlarda bu hastalığın gelişme riski belirgin olarak artmaktadır Yine de HLA-B27 doku grubunu taşıyan herkesde hastalık gelişecek diye bir kural yoktur Kalıtımsal nedenler dışında başta mikroplar olmak üzere çeşitli çevresel faktörlerin de hastalığın gelişimine katkısının olduğu düşünülmektedir

TEŞHİS:

Bel bölgesinde genellikle 3 aydan daha uzun süren ağrı ve hareket kısıtlanması her zaman ankilozan spondiliti akla getirmelidir Bel ağrısı özellikle istirahat döneminde belirgindir Hasta gece ya da sabah ağrı ve hareket kısıtlılığı ile uyanabilir ve hareketle bel ağrısı ve tutukluluk azalır Çoğu hastada belirtiler, omurganın bel bölgesinde başlamakla beraber bazı hastalarda sırt ve boyun ağrıları da gözlenebilir Bazen de kaburgaları omurgalara ve göğüs kafesine bağlayan eklemlerde tutulum olabilir Bu durumda hastada nefes alırken göğüs kafesinin genişlemesinde azalma gözlenebilir Ayrıca omuz, kalça ve ayak eklemlerinde de tutulum görülebilir Çoğu hastada topuklarda ağrı ve sert yüzeye basamama gibi yakınmalar olabilir Bazı hastalarda genellikle tek gözde tekrarlayan iltihaplanmalar gözlenebilir Gözde kızarıklık ve ışıktan rahatsız olma ve bulanık görmeye yol açabilen bu rahatsızlığa "ön üveit" ismi verilmektedir Sistemik bir hastalık olduğundan aktif dönemde ateş, iştah azalması ve yorgunluk da görülebilir Ankilozan spondilit kadınlarda genellikle daha hafif ve farklı seyredebilir

Laboratuvar testlerinde sedimentasyon hızı yüksek olabilir, kansızlık saptanabilir ve HLA-B27 (+) bulunabilir Omurga ve leğen kemiğinin röntgen filmlerinin çekilmesi de tanıda çok yardımcı ve genellikle yeterli olmaktadır

TEDAVİ:

Erken tanı ve tedavi, ağrı ve eklem ve bağların birbiriyle kaynaşması sonucunda gelişen hareket kısıtlılığının önlenmesinde önemlidir Ağrıyı ve hareket tutukluğunu azaltmak amacıyla steroid olmayan antiromatizmal ilaçlar kullanılmaktadır Hastalığı ağır seyredenlerde ve omurga dışı eklem iltihabı olanlarda sulfasalazin ve metotreksat gibi ilaçların olumlu etkilerinin olduğu düşünülmektedir

Egzersiz, hastalığın en önemli tedavi yöntemlerinden birisini oluşturmaktadır Eklemlere yönelik yapılan egzersizler, bu eklemlerin normal hareketini ve esnekliğini korumada yardımcıdır Solunum egzersizleri akciğer kapasitesini korur Uygun yatma ve yürüme pozisyonları, karın ve sırt egzersizleri normal duruş şeklini korumada etkilidir Yüzme ankilozan spondilit için en yararlı egzersiz şeklidir Egzersiz programının ana amacı, devam eden iltihabın önlenmesinden çok, hareket kısıtlılığının ve vücut duruş bozukluklarının engellenebilmesidir

Özellikle kalça eklemindeki iltihaplanmaya bağlı ciddi hareket kısıtlılıklarında bu eklemin protez ile değiştirilmesini sağlayan cerrahi girişimler çok yararlı olmaktadır

Hastalığın sürekli olduğu unutulmamalı ve tedavinin etkinliği düzenli kontrollerle izlenmelidir

BOYUN AĞRILARI


BOYUN AĞRILARI

Boyun ağrıları bel ağrıları kadar sık görülmemekle birlikte, her yaş grubunda karşılaşılabilen, yaşam kalitesini düşürüp iş gücü kaybına neden olabilen önemli bir sorundur
Boyun ağrısı nedenleri 3 temel grupta incelenebilir:
Kas iskelet sistemi kaynaklı mekanik nedenler
Boyun dışı bölgelerin hastalıklarının neden olduğu ağrının boyun bölgesinde hissedilmesi (yansıyan ağrı)
Boyun bölgesini tutan yangısal, enfeksiyöz ve tümöral hastalıklar

Akut boyun ağrısının en sık nedenleri:
Boyun fıtığına bağlı ağrı atakları
Miyofasyal ağrı sendromu
Boyun bölgesindeki yumuşak dokuların zorlanması (Servikal strain)

Kronik boyun ağrısının en sık nedenleri:
Boyun kireçlenmesi
Sık görülen bazı iltihaplı romatizmal ağrılar (Ankilozan Spondilit, Romatoid artrit)
Fibromiyalji

Yanlış duruş, psikolojik stres, soğuğa maruz kalmak, yorgunluk gibi etkenler boyun bölgesinde ağrı nedenidir Uzun süreli bilgisayar – daktilo kullananlar, sürekli tek noktaya odaklaştıkları için boyun kaslarının yeterince hareket etmemesi sonucu ağrı çekerler

Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar Bu şekilde ortaya çıkan ağrılarda kas gevşeticilerin yanı sıra bölgeye yapılan enjeksiyonlar, gevşeme egzersizleri, fizik tedavi yapılması ve antidepresan ilaç verilmesi yoluna gidilir

Boyun Fıtığı

Belde olduğu gibi boyunda da fıtık olabilir Omurları birbirinden ayıran diskler yarı eklem sayılırlar Disk ortasında jel kıvamında bir madde ve bunun çevreleyen yastıkçıklardan oluşur Bu yastıkçıklardan daha dışta olanlar içtekilere göre serttirler Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında bu yastıkçıklar yıpranmaya başlar Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır

İçteki jel kıvamındaki madde bu yırtıklardan dışarı doğru kayarak, omurilikten çıkıp kolumuza giderek o bölgelere hareket emri veren veya o bölgelerin duyusunu algılamanızı sağlayan sinirimize baskı yapar Böylece boyun-kol ağrısı ve o kolumuzda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissederizBöyle durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra öncelikle istirahat, daha sonra fizik tedavi, yetmediği durumda ise son zamanlarda gelişen tekniklerle bölgeye iğne (epidural steroid enjeksiyonu) veya kateter (epidural lizis) adı verilen ince sondalarla girilerek ilaç verilmesi, bu da olmadığı taktirde cerrahi girişim gerekebilir Hasta düzenli olarak boyun egzersizlerini yaparak ve boyun koruma prensiplerine uyarak ağrının sık tekrarlamasını önleyebilir

Boyun Kireçlenmesi
Servikal omurgayı meydana getiren yapıların (kemik, bağ, kas) yozlaşması sonucu ortaya çıkan ve buna bağlı sinir ve damarsal bozuklukları da içeren klinik bir tablodur Nedenlerinin yaşlanma, mikro travmalar, makrotravmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler olduğu düşünülmektedir Boyun ağrısı, kola yayılan ağrı, baş ağrısı, boyunda tutukluk, kolda güçsüzlük - hissizlik - yanma - batma, ellerde zayıflık - beceri azalması - uyuşma - karıncalanma, kulak çınlaması, baş dönmesi ve bulanık görme gibi yakınmalara neden olabilir
Boyun kireçlenmesine bağlı ağrının tedavisinde kullanılan yöntemler:
İstirahat
Boyun korsesi
İlaç tedavisi
Fizik tedavi
Egzersiz
Enjeksiyon yöntemleri
Eğitim


Servikal Strain

(Boyun bölgesindeki yumuşak dokuların zorlanması):

Travma ve duruş bozukluğu sonucu gelişen, boyunda tutukluk ve lokal ağrı ile karakterize bir tablodur Masa başında çalışanlarda olduğu gibi boynu uzun süre aynı pozisyonda tutmak, yatarak televizyon seyretmek, uygun olmayan yastık ve yatakta yatmak gibi nedenler boyunda zorlanmaya yol açabilirler Kaslarda kasılma gelişeceğinden boyundaki normal olan eğrilik azalır, boyun hareketleri ağrılı ve kısıtlı olur Boyna yönelik radyolojik tetkiklerin sonucu genellikle normaldirTedavi; ilaç, fizik tedavi ve egzersiz yöntemleri ile mümkündür


BEHÇET HASTALIĞI


Tanım:

İlk kez 1937 yılında Türk dermatoloji profesörü Dr Hulusi Behçet tarafından tarif edilen Behçet hastalığı, ağızda ve genital bölgelerde yaralara (aft, ülser) ve gözde inflamasyona (iltihaba) yol açan kronik bir hastalıktır Bazı hastalarda artrite, damar iltihabı ve tıkanmalarına sindirim kanalında, beyin ve omurilikte inflamasyona da neden olmaktadır

Behçet hastalığı her hastada farklı bir tablo çizer Bazı hastalarda hastalık hafif seyreder ve sadece ağızda ve genital bölgede ülserler bulunur Bazılarında ise daha şiddetlidir ve menenjite neden olabilir (beyni saran zarların iltihaplanması) Şiddetli bulgular genellikle ilk belirtiler başladıktan aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkarlar Bulgular uzun bir süre devam edebileceği gibi, bir kaç haftada da geçebilir Tipik olarak, bulgular görülür, kaybolur ve tekrar ortaya çıkarlar (alevlenme dönemleri)

Nedeni

Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir Bulguların çoğunun nedeni kan damarlarının iltihaplanmasıdır Kan damarlarındaki bu iltihaplanmaya bağışıklık sisteminin neden olduğu düşünülmektedir, fakat bu reaksiyonu neyin başlattığı bilinmemektedir

Behçet hastalığı bulaşıcı değildir Gelişmesinde bağışıklık sistemi bozukluğunun yanısıra, kalıtsal nedenlerin de etkili olabileceği sanılmaktadır Çevresel faktörlerin de (virüs ya da bakteri gibi) duyarlı kişilerde hastalığı başlatabileceği sanılmaktadır


Behçet hastalığı "ipek yolu" üzerindeki ülkelerde sıktır (Akdeniz bölgesi, Türkiye, İran, Asya ülkeleri, Uzak Doğu, Japonya)

20'li ve 30'lu yaşlarda başlama eğilimi göstermekle birlikte, her yaşta görülebilir

Tanıda belli bir yöntemle deriye iğne batırılması ile uygulanan "paterji testinden" yararlanılabilir fakat bu test hastaların ancak %40'ında pozitif bulunur


Tedavi

Behçet hastalığı için tam "şifa" sağlayacak bir tedavi bulunmamakla birlikte, uygun ilaçlar ile çoğunlukla bulguları kontrol altına alabilmek mümkündür Tedavide amaç, yakınmaları azaltmak ve sakatlık ya da körlük gibi komplikasyonları (hastalığın neden olabileceği istenmeyen durumlar) önlemektir Hangi ilacın seçileceği ve tedavinin ne kadar süreceği hastanın durumuna bağlıdır Bazı bulguların giderilmesi için bir kaç tedavinin bir arada kullanılması gerekebilir

Topikal (yerel, bölgesel) tedavi: Ağrı ve raharsızlığı ortadan kaldırmak için ülserlerin üzerine inflamasyonu azaltmak için kortikosteroid ya da acıyı azaltması için ağrı kesici merhem sürülebilir Ağız ülserleri için gargara yazılabilir
Ağızdan alınan ilaçlar: Hastanın bulgularının şiddetine göre prednizolon gibi kortikosteroidler, azatioprin, klorambusil, siklosporin, kolşisin gibi immunosupresif (bağışıklık sistemini baskılayan) ilaçlar yazılabilir Eğer bu ilaçlar bulgular üzerinde etkili olamazsa, siklofosfamid ya da metotreksat gibi diğer ilaçlar verilebilir
Tedavi etkili olsa dahi alevlenmeler görülebilir


BEL AĞRISI: PROFDRRICHARD A DEYO



Bu yazıda Washington Üniversitesi İç hastalıkları profesörlerinden Richard A Deyo'un yıllarca bel ağnları üzerinde çalışırken edindiği deneyimleri bulacaksınız Bel ağrısı adeta salgın boyutlanndadır Nedenleri hala tam anlaşılamamışsa da tedavi olanakları artmıştır; en güvenilir tedavi de vücudun kendini iyileştirici gücüdür

Hayatta genellikle iki şey kesindir: ölüm ve vergiler Daha gerçekçi bir yaklaşımla buna bir de bel ağrısını ekleyebiliriz Öyle ki erişkinlerin % 80'i er geç bel ağrısından yakınır Muayenehaneye yapılan ziyaretlerin, hastaneye yatışların, ameliyatların ve işe devamsızlığın başta gelen nedenlerinden biridir bel ağrısı ABD'de bel ağrısına bağlı tıbbi harcamalar ve sakatlık tazminatları yılda
50 milyar doları bulmaktadır İşin sevindirici yanı şudur: Bel ağrısı çeken hastaların çoğu, ağrı şiddetli olsa bile, hızla ve hemen hemen tamamen iyileşebiliyor Tedavide hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, iyileşme kuraldır; hatta bu gibi hastalar tedavi edilmeseler de sonunda iyileşirler Bel ağrısı olanlann ancak azınlığı işe gelemez işe gelemeyenlerin çoğu da en geç altı hafta içinde işlerine dönerler Bel ağrısı olanların ancak yüzde birkaçı işlerine geri dönemezler (Herhangi bir anda, çalışan insanların ancak %1'i süreğen bel ağrısı çekmektedir) Demek ki had (akut) bel ağrısı olan hastalar üzülmemelidir; büyük olasılıkla iyileşeceklerdir Kötü olanı şudur: Tekrarlamalar sıktır; hastaların çoğunluğunda bir gün yine bel ağrısı başlar Neyse ki bu
tekrarlar da ilk bel ağrısı gibi hızla ve hatta kendiliğinden iyileşirler

Ağrının Kaynakları
Bel ağrısı, belimizdeki çeşitli anatomik yapılardan kaynaklanan, farklı nedenlere bağlıdır Bel ağrısının esrarı da, onun nedenlerinin kolayca bulunmamasındandır Bel kasları ve eklem bağları (ligament) bel ağrısı yapabileceği gibi omurlararası eklem yüzeylerinin iltihabı (artrit) ve omurlararası diskler bel ağrısının nedeni olabilir Bel fıtığı (tip diliyle disk hernisi) denilince şu anlaşılır: Omurlararasında bulunan disklerden biri fıtık yapmıştır; yani yerinden kaymıştır Her diskin ortasında yastık gibi yumuşak bir doku vardır; diskin kenarlarıysa bağ dokudan yapılmış sert bir çember şeklindedir Bel fıtığı olanlarda ortadaki
yumuşak doku yırtılmış olan sert çemberden dışarı kayar ve en yakınındaki sinir köküne baskı yaparak ağrı verir Bel ağrısının nedeni omurganın ortasındaki kanalın daralması (spinal stenoz) sonucu bir sinirin sıkışması da olabilir; omurga kanalının daralması genellikle yaşlılarda disklerin, eklem yüzeylerinin ve eklem bağlarının aşınması sonucudur

Bel ağrısı omurganın doğuştan anormalliklerine de bağlı olabilir Bunlar genellikle ağrısızdır; fakat ilerlemiş şekilleri ağrı yapabilir Böbrek, pankreas, aort ve cinsel organların hastalıklarında da ağrı bele vurabilir Nihayet bel ağrısı kanser, kemik iltihabı ya da nadir eklem iltihapları (artrit) gibi çok ciddi hastalıkların bir belirtisi olabilir Neyse ki bu gibi tehlikeli hastalıkların bel ağrısı yapması son derece nadirdir Bel ağrısı olanların %98'inde bel kası, eklem bağı, kemik veya disklerde, omurganın zorlanmasına bağlı geçici bir bozukluk vardır

Belin anatomik yapısının çok karışık olmasına ek olarak hastanın yakınmalarıyla, tıbbi görüntüleme yöntemleri ve hastadaki anatomik ve fızyolojik değişiklikler arasında ancak zayıf bir ilişki vardır Bu da bel ağrısının nedenini bulunmayı zorlaştırır Bu koşullarda tanıda ilk önce kanser ve iltihap gibi çok ciddi ağrı nedenleri aranıp aradan çıkarılır; çünkü bunların tanısı göreceli olarak kolaydır Sonra hastada bir omurilik sinirinin sıkışıp sıkışmadığı veya tahriş edilip edilmediği araştırılır Bu olasılıklar bir yana bırakıldıktan sonra ise bel ağrısı olan hastaların % 85'ine kesin bir tanı konamaz Hastalarm çoğu bel ağrılarını başlatan bir olay hatırlayamaz, fazla ağırlık kaldırma veya kaza geçirme bel ağrısı başlatabilirse de çoğu kez böyle şeyler olmamıştır Bel ağrısı genellikle, görünürde bir neden olmadan aniden başlar; tıp dünyası, bu belirsizliğin bir sonucu olarak çoğu kez çeşitli nedenler arasından birinde karar kılamaz

Bel ağrısı sıklıkla yaşamın streslerine bağlıdır Innsbruck Üniversitesi'nden Astrid Lampe ve arkadaşları, Mayıs 1998'de hayatın zor anlarıyla bel ağrısı arasında bir ilişki buldular Lampe daha önce de bel ağrısı anatomik bir nedene bağlanamayan kişilerde, bağlanabilenlere oranla daha stresli bir hayata rastlandığını yayımlamıştı New York Üniversitesi Tıp Merkezi Rusk Rehabilitasyon Merkezi'nden John E Sarno, çözülememiş duygusal sorunların belde gerginlik yaparak ağrıya yol açacağı kanısındadır Aslında bu gibi hastalann ruhlarındaki fırtınadan kaçmak için bel ağrısına sarıldıkları söylenebilir Sarno ruhsal stresleri olan hastalarını psikolojik yöntemlerle tedavi etmiştir

Aşırı egzersiz yapma sonucu sık olarak bel kaslarında basit ağrı ve acımalar olur Yaşlanma sonucu bel disk ve bağlarında doğal aşınma ve küçükyırtıklar olabilir ve bunlar da ağrı yapabilir Bel ağrısının nedenini bulmak bilimden çok, bir sanattır Kendiliğinden iyileşme kural olduğundan, ciddi bir hastalık bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra çoğu kez bel ağrısının gerçek nedenini aramak bile gereksizdir

Tanıda Zorluklar
Bel ağrısının kesin tanısındaki zorluk üzerine, Washington Üniversitesi'nden DC Cherkin, ABD'de farklı uzmanlık dallarından olan doktorlara, bel ağrısı olan hasta öyküleri yollayarak tanılarını sordu Hastalar aynı olmasına karşın gelen yanıtların birbirinden çok farklı oluşu, durumun ne kadar belirsiz olduğunu açıkça gösteriyordu Her doktor kendi uzmanlık dalındaki tanılara ağırlık veriyordu Örneğin romatizma uzmanı eklem iltihabını düşünerek kan testleri, sinir cerrahı bel fıtığı açısından bilgisayarlı tomografı (BT) veya manyetik rezonans görüntüsü (MRI), sinir hastalıkları uzmanı sinir hastalığı olabilir diyerek kas elektriği kaydı (EMG) istiyordu Açıkçası, kafası karışan yalnız hastalar değil, aynı zamanda doktorlardı

Yakın zamana değin doktorlar, bel ağrısı olan hemen her hastada bel omurgasının röntgenini istiyorlardı Çeşitli araştırmalar bu yaklaşımın sakıncalarını ortaya koydu İsveç'te 10 yıl süren bir inceleme, en azından 50 yaşın altındaki hastalarda, bel omurgası röntgeninin muayeneden daha fazla bir şey göstermediğini ortaya çıkardı: Her 2500 hastadan yalnızca birinde
beklenmedik bir röntgen bulgusu vardı

Kitle tarama incelemeleri de gösterdi ki bel röntgeniyle bulunan bazı anormallikler, aslında hastadaki ağrının nedeni değildir İş veya askerlik öncesi bel ağrısı olmayan çok sayıda insandan alınan bel röntgenlerinde bazı bel omurgası anormallikleri, bel ağrısı olanlarla olmayanlarda aynı sıklıkla görülüyordu Bir başka deyişle bel röntgeninde anormallik olması, o hastada mutlaka bel ağrısı olduğu anlamına gelmiyordu Bel röntgeni, doktoru yanlış tanılara götürebiliyordu

Öte yandan bel röntgenleri cinsel organlara, bir akciğer röntgenine göre 100 kat daha fazla radyasyon zararı verir Nihayet aynı röntgene farklı röntgen uzmanları farklı tanılar koyabilir; bu da var olan belirsizliği artırıcı ve uygun tedavinin bulunmasını önleyici bir şeydir Varılan sonuç şudur: Bel röntgeni yalnız yüksekten düşme veya trafik kazası gibi ciddi olaylarda çekilmelidir

Tıp uzmanları bilgisayarlı tomografı (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi ileri röntgen teknikleriyle daha kesin tanılar koyacaklarını umdular Fakat hiç de öyle olmadı Bu gibi yöntemlerle hiç bel ağrısı olmayan insanlarda çeşitli anormallikler bulundu

1990'da George Washintgon Üniversitesi Tıp Merkezi'nden SC Boden ve ekibi, bel ağrısı veya siyatikten hiç yakınmamış olan 67 hastayı incelediler Bel fıtığı sıklıkla bel ağrısının nedeni olarak gösterilmiştir Öte yandan 60 yaşın altındaki insanların beşte birinde hiç bel ağrısı olmadığı halde, BTveya MRI bel fıtığı göstermiştir! Bu gibilerin yarısında bel fıtığı diskin kabarması evresindeydi; bel fıtığının bu en hafıf şekli de sık olarak ağrının nedeni olarak düşünülmüştür MRI, 60 yaşın üstünde olanların üçte birinde bel fıtığı, yaklaşık % 80'inde kabarmış disk ve hemen hemen hepsinde yaşlılığa bağlı disk dejenerasyonu gösterdi Gençlerde nadir olan omurilik kanalı daralması (spinal stenoz), 60 yaşın üstünde ve hiç bel ağrısı olmayan insanların beşte birinde bulundu Benzer olarak, 1994'te Hoaq Memorial Hastanesi'nden (Kaliforniya) MN Brant-Zawadski ve ekibinin yaptıkları incelemede, 98 ağrısız hastanın üçte ikisinde anormal disk bulundu Bunlardan çıkan sonuç şudur: BT veya MRI bel fıtığı gösterirse bıınun anlamı hastada yalnızca bel fıtığı olduğudur; ağrının nedeni bel fıtığı olmayabilir Bir başka deyişle bel fıtığının ağrısız da olabileceği anlaşılmıştır

Artık şöyle düşünmemiz gerekiyor: BT veya MRI bel omurlarında bir anormallik gösterirse bunun bel ağrısının nedeni olup olmadığı kesin olarak söylenemez; bu anormallik ağrısız olup rastlantı sonucu bulunmuş da olabilir Ayrıca en iyi BTve MRI'ler bile beldeki bir kas spazmını veya bağ incinmesini her zaman gösteremez Bir ortopedist haklı olarak şöyle demektedir: "Hastada klinik bulgular yokken, sırf MRI anormal diye ameliyat etmek, felakete doğru ilk adımdır" Hastanın muayenesi en az BT veya MRI kadar gereklidir

Durumu zorlaştıran bir başka husus da had (akut) bel ağrısı olan hastaların hızla iyileşmesidir Tedavileri karşılaştıran bir çalışma göstermişrir ki iyileşme süresi, tedaviyi yapan ister aile doktoru, ister ortopedik cerrah olsun değişmemektedir Buna karşı tedavi masrafları farklıdır; aile doktoru en ucuz, ortopedist en pahalı tedaviyi vermektedir Hipokrat'ın doktorlara "Primum non nocere" (önce hastana zarar verme) öğüdü özellikle bel ağrılarında geçerlidir Had bel ağrılarının hemen daima geçici olduğu unutulmamalıdır

Eskiden bel ağrılarında uzun süre yatak istirahati verilirdi Bu yaklaşımın iki dayanağı vardı: Bazı hastaların yatınca geçici de olsa ağrıdan kurtulması ve omurlararası diskler içindeki basıncın yatar durumda en düşük olması Ancak suçlanan disk masum olabilir; ayrıca hastaların çoğu zaten zamanla iyileşir Bu gerçeklere karşın, 10 yıl öncesine kadar, bu gibi hastalara 1-2 hafta tam yatak istirahati (yalnız tuvalet için ayağa kalkma izni) veriliyordu Yatak istirahatinin gözden düşmesi, eski doktorlann her hastalıkta hastadan kan almalarında (hacamat vb) olduğu gibi, çok çabuk oldu Bugün 1-2 hafta yatak istirahatı afaroz edilmiştir; hasta olabildiğince çabuk günlük işlerine dönmektedir

Kısa Yatak İstirahati
Uzun yatak istirahati hala standart uygulamayken, bu makalenin yazarı ve ekibi, 7 günlük ve 2 günlük yatak istirahatlerini kıyasladılar Sonuç çarpıcıydı: Ağrıdaki 3 hafta sonraki ve 3 ay sonraki hafifleme, hareketin kısıtlanması, günlük işleri yapabilme ve tedaviden memnun kalma bakımından hiçbir fark yoktu Doğal olarak, uzun süre istirahat edenler işlerine daha az gidebildi Ağrının şiddeti, süresi ve muayene bulguları, hastanın kaç gün istirahat etmesi gerektiğine bir ölçü olamıyordu Hastanın yatakta kaldığı gün sayısını belirleyen tek şey doktorun tavsiyesiydi

Başka çalışmalar da bu görüşü doğruladı 4 gün istirahatle 2 gün istirahat veya hiç istirahat etmemek arasında bir fark yoktu Egzersize devam etmenin ağrıyı artıracağı veya iyileşmeyi geciktireceği korkusu yersizdi Aslında günlük işlere devam etmek, istirahatten daha iyi sonuçlar vermektedir Had bel ağrısında ağrıya rağmen işlerine devam edenlerde ağrının kronikleşmesi (3 aydan fazla sürmesi) daha az görülmektedir; böyle hastalar, yatarak ağrının geçmesini bekleyenlere oranla, sağlık servislerine daha az başvurmaktadırlar (Doğal olarak kas kuvvetiyle hayatlarını kazananlar- hamallar, sporcular vb- işlerine oturarak çalışanlar kadar çabuk dönemezler Bunlara tam iyileşene kadar daha hafıf bir iş verilebilir)

Son araştırmalar birçok edilgen tedavinin de hiçbir yararı olmadığını göstermiştir Örneğin, bel ağrısında çekme (traksiyon), TENS (deriden hafıf elektrik vererek ağrının giderilmesi) ve omurganın küçük eklemlerine kortizon benzerleri enjekte etmenin uzun vadede hemen hemen hiçbir yararı yoktur Buna karşı had veya kronik bel ağrısının önlenme tedavisinde egzersiz çok önemlidir Tek bir egzersiz şekli yetersizdir; genel olarak geliştirici aerobikle birlikte, sırt kaslarını kuvvetlendirici özel egzersizler uygulanmalıdır

Bugün şu nokta kesin olarak anlaşılmıştır: Beldeki ağrı geçtikten sonra programlı bir şekilde egzersiz yapanlarda ağnnın tekrarlaması çok azalmaktadır Egzersiz, hastayı eğitmekten (örneğin, dizleri kırmadan yerden ağır bir şey kaldırmaktan kaçınmak gibi) veya korse vermekten çok daha etkilidir Kronik bel ağrısı olanlar da egzersizden yararlanır Had bel ağrısı olanlar, ağrılı dönemde işlerine devam etmekle beraber, egzersiz yapmamalı, egzersize ağrı geçtikten sonra başlamalıdır Buna karşı, kronik bel ağrısı olanlar ağrı varken bile egzersizden yararlanırlar

Tedavi stratejisinin öteki ucunda ameliyat vardır Ameliyat için şu koşullar gereklidir: BT veya MRI'de bel fıtığı, bu bel fıtığına uyan bir ağrı, omurilikten çıkan sinir köklerinin baskı altında oluşu ve ameliyat dışı tedavilere 6 hafta cevap vermemek
Bu gibi hastalarda ameliyat, ağrıyı daha hızlı geçirir Ne yazık ki, bu koşullara uymayan birçok hasta da ameliyat edilmektedir Bu yüzden ameliyata rağmen ağrının devam ettiği birçok olgu bilinmektedir Doğal olarak ağrının nedeni bel fıtığı değilse, ameliyat ağrıyı geçiremez

Bel Ağrısında Cerrahi
Bel fıtığının üzerinde biraz durmak gerekir Bel fıtığı 30 ile 50 yaşlar arasında çok sıktır Bel fıtığının en önemli belirtileri bacakta ağrı, uyuşma ve karıncalanmadır; öyle ki çoğu kez bacak ağrısı bel ağrısından fazladır MRI'nin bel fıtığı göstermesiyle yetinilmemelidir; muayenede şu bulgular da olmalıdır: omurilikten çıkan sinir köklerinin baskı altında oluşu, bacak reflekslerinin anormal oluşu, bacakta his azalışı, bacakta kas kuvvetinin ve hareketin azalışı Ancak MRI ve muayene bulguları uyumluysa bel fıtığı düşünülmelidir

Son çalışmalara göre bel fıtığı olanlarda bile kendiliğinden iyileşme kuraldır MRI çalışmaları gösterdi ki omurlararası diskin fıtık yapmış (yerinden kaymış) bölümü zamanla kendiliğinden büzülür ve hastaların % 90'ı bir yıl içinde iyileşir Ağrıya yol açan bel fıtıklarının yalnızca % 10'u ameliyat gerektirir Bel ağrılarının çoğu bel fıtığına bağlı olmadığından, bu gibi hastaların yalnızca % 2'sinde ameliyat zorunludur

Bu gerçeklere rağmen bel fıtığı en sık ameliyat edilen bel hastalığıdır 280 bel ağrılı hastayı uzun süre inceleyen (Oslo Ullevaal Hastanesi'nden) Henrik Weber, bel ağrılarında bu kadar sık ameliyat yapılmasının gereğini sorgulamaktadır Her ne kadar ameliyat olanlarda ameliyatsız tedaviye oranla ağrı daha hızlı kayboluyorsa da uzun vadede bu fark silinir 4 ve 10 yıllık izlemelerde ameliyatlı ve ameliyatsız tedavi edilenler birbirinden ayırt edilemez Demek ki hastanın tercih ettiği ameliyatsız bir tedavi yabana atılmamalıdır

65 yaşın üstündekilerde bel ameliyatlarının birinci nedeni spinal stenozdur (omurga kanalının darlığı) 1979-1990 arasında bel fitığı ameliyatları %39, spinal stenoz ameliyatları % 343 artmıştır Bu artışın nedeni belli değildir; fakat yeni BT ve MRI tekniklerinin spiral stenozu daha sık göstermesine bağlı olabilir Bu hastalıkta ameliyatm gereği daha da tanışmalıdır Spinal stenozun amelivatla tedavisi oranı çok değişkendir Örneğin ABD'de 65 yaşın üstündekilerde spinal stenoz ameliyatı yüz binde otuzken Utah'ta 132'dir

Spinal stenoz cerrahisi, bel fıtığından daha karmaşıktır Bir kere omurga kanalı darlığı tek bir düzeyde değil, omurga boyunca birçok düzeyde oluşur; aslında bel fıtığında da durum budur Ayrıca bu hastalar yaşlıdır ve ameliyat sonrası olumsuzluklara daha açıktır Nihayet bu hastalıkta bel fıtığına göre ameliyatlı ve ameliyatsız tedavi sonuçları nasıldır? Bunu iyi bilmiyoruz Spinal stenoz belirtileri ilerleyici olmadığından ameliyat acil değildir; bunda yine hastaların tercihleri rol oynamaktadır

Bel ağrıları ABD'de her yıl 50 milyar dolar kayba yol açtığından önemsiz sayılamaz Halkın çoğu bu duruma omuz silkip geçer Hemen herkeste bel ağrısı olur; o halde bel ağrısını hayatın bir parçası saymak gerekir Hastaya dişini sıkması, en çok birkaç haftada ağrının kendiliğinden geçeceği anlatılmalıdır Ameliyat konusundaki tavsiyeler o kadar değişkendir ki bel ağrısı uzmanları ameliyata ihtiyatla yaklaşmalı ve hastanın hangi tedaviyi tercih ettiğine önem vermelidirler

Bel ağrılarının giz dolu oluşu ve önemli ekonomik kayıplara yol açışı bu konudaki araştırmaları hızlandırmıştır Bazı doktorların "iki aspirin al ve sabah beni ara" şeklindeki klişeleşmiş tavsiyesi hatıra gelmektedir Daha olumlu bir yaklaşım şöyle olmalıdır: "Gerek duydukça ağrı hapları al; kendini formda tut; had bel ağrılarında yatıp ağrının geçmesini bekleme, günlük işlerine devam et ve bir hafta içinde olacak değişiklikleri bana bildir" Bel ağrısı insanı perişan edebilir; fakat geçicidir Sabır ve zamanla bel ağrılarının çoğu kendiliğinden geçer

Deyo, RA, Scientific American, Ağustos 1998
Çeviri: Selçuk Alsan; Bilim ve Teknik, Aralık 1998

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #2
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Bel ağrısı



Bel ağrısı günümüz toplumunun %60-85 inde hayatın her hangi bir döneminde görülebilen, sebebleri çok çeşitli olan bir sendromdur Özellikle mekanik bel ağrılarında tedavi maliyetlerinin yüksek olmasının yanında, ağrının kronikleşmesinin hasta üzerindeki olumsuz etkileri çok önemlidir
Bel ağrıları yaygın sanılanın aksine, kaçınılmaz olan yaşlanmanın sonucu değildir Tüm organlar gibi omurganın aşınıp yıpranması da fizyolojik bir olaydır Omurganın zamanla esnekliği yitirerek sertleşmesi, gittikçe zayıflayan kaslara karşı ek dayanıklılık sağlayan bir denge unsurudur

Bel ağrısı bütün yaşlarda görülebilir Hatta 15 yaşında dahi ameliyat olan hastamız mevcuttur Kronik hastalık tedavisi açısından kalp hastalıklarından sonra 2 sıradadır Bel ağrısının önemi özellikle sanayi kesiminde ve çalışan toplumda ortaya çıkmaktadır Ağrı nedeniyle iş günü ve iş gücü kaybı yüklü bir yekün tutmaktadır

Bel ağrısı olan hastaların % 70-80'i ilk akut ataktan sonra her hangi bir tedaviye gerek kalmadan iyileşebilmektedirler % 20-30 unda ise 2 - 3 tekrar olabilmektedir Burada önemli olan bu tekrarların gelmesini önlemektir Çünkü tekrarlarla ağrı kronikleşir ve hasta bel ağrısı nedeniyle hiç iş yapamaz hale gelir Bunu önlemek de belin eğitimi ile olur Kişinin belini tanıması, belin hangi hareketle ne kadar zorlanacağını bilmesi, bel ağrısına yol açan risk faktörlerini, egzersizlerin ağrıda nasıl korunabileceğini öğrenmesi gereklidir

Bel ağrısının oluşumunda, omurgadaki yıllara bağlı aşınıp yıpranma yanısıra, omurganın uygun olmayan duruşu (kötü postür) ve beli zorlayan bedensel hareketler sorumludur Bunun için günlük yaşantıda ve mesleki çalışmalarda doğal olmayan bedensel davranışların neler olduğu tanımlayıp, doğrusunu öğrenip omurganın aşırı zorlanmasını önlemek gerekir BELMER ‘de bel ağrılarını yok edebilme ve önleme yolları size öğretilerek az ağrıyla yada hiç ağrısız yaşam için pratik öğütler verilecektir Bel koruma prensipleri, yalnız akut ağrılı dönemde değil, tüm yaşam boyunca gereklidir Üstelik bunlar, hiç de zor olmayan doğal davranışlardır



Bel Ağrısının Sebebleri Nelerdir ?




Bel ağrısının pek çok sebebi vardır Bizim en sık rastladığımız mekanik bel ağrısıdır Bundan başka tümör, infeksiyon, inflamatuar romatizmal hastalıklar, kireçlenmeler, bel fıtığı dediğimiz “disk kayması”, doğuştan olan kemik anomalileri ve bel kaymaları (spondilolistezis), bel ağrısı sebebidir

Bel Ağrısında Ne Zaman Doktora Başvurulmalıdır ?


Sık sık tekrar eden ve istirahatle geçmeyen, şiddeti gittikçe artan bel ağrılarında, bel ağrısı ile birlikte bacakta ağrı, uyuşma vs varsa mutlaka doktora başvurulmalı ve hastalığın teşhisi konmalıdır

Bel Ağrısında Risk Faktörleri Nelerdir ?


Meslekle ilgili olan faktörler:

Ağır fiziksel aktivite ve ağır kaldırma gerektiren meslekler (Ör: İnşaatlarda çalışanlar)
Devamlı öne eğilme, eğilerek dönme gerektiren meslekler
Araba, otobüs, kamyon, kullanma gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan meslekler
Uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler
Bütün bu saydığımız durumda çalışmak zorunda olan kişilerde bel ağrısı ve bel fıtığı görülme riski artmaktadır

Sportif aktivitelerle ilgili risk faktörleri:

Futbol, halter, kürek ve güreş sporlarıyla uğraşan kişilerde bel ağrısı sıklığı artmaktadır

Kişisel risk faktörleri:

Yaş: Bel ağrısı bütün yaş gruplarında görülmekte beraber yaşın ilerlemesi ile birlikte görülme sıklığı artmaktadır Bunda da en önemli etken omurganın dejenerasyonudur Postür bozuklukları, karın ve sırt kaslarında güç azalması yine önemli risk faktörüdür

Psikolojik risk faktörleri

İşinden memnun olmama, işini sevmeme veya takdir edilmeme,aile içi sorunlar gibi durumlar bel ağrısında risk faktörleri arasında sayılmaktadır


Omurganın Yapısı ve İşlevi

Omurga vücut hareketlerinin eksenini oluşturur, gövdeye destek verir ve omuriliği korur Boyunda ve belde açıklığı arkaya, sırtta ise açıklığı öne bakan normal eğrilikler vardır Bunlar vücudun dengesi yönünden önemlidir

Omurganın hareket birimi, üst üste duran iki omur gövdesiyle, bunların arasındaki etrafı liflerle çevrili, ortası katı jel kıvamındaki disk, omurga eklemleri ve bu eklemlerin kapsüllerinden oluşan bölümdür Kaslar ve bağlar omurların değişik yerlerine tutunur Omurga, omurga kasları yardımıyla dik durur ve hareket eder Bağlar ve eklem kapsülleri de ek destek verir

Duruşları normal olmayan ve egzersiz yapmayan insanlarda, eklem kapsülleriyle bağlar aşırı gerilir ve gevşer Omurga eklemleri üzerine binen yük artar Doğal duruşları bozulur Sonuç; ağrı ve erken dönemde yıpranmadır

Özellikle beldeki eğriliğin artması ve belin çukurlaşması, eklem yüzeylerinin birbirine yaklaşmasına ve birbiri üzerinde kaymasına sebeb olur Bu da eklem kapsülünü gerer ve belde sık görülen ağrılara sebeb olur

Bel bölgesi, 5 bel omurundan oluşur Bu omurların arasında 5 adet disk vardır ve omurganın en geniş yüzeye sahip diskleridirler Bu disklerin görevi yük taşımak ve omuriliği korumaktır Disk üzerine gelen kuvvet postür (duruş) ile yakından ilişkili olup, sırtüstü yatar durumda 25 kg iken, eğik oturur pozisyonda 250 kg'a kadar çıkmaktadır



Bel Eğitiminde Neler Yapılabilir?


Vücut postürünün düzeltilmesi
(Postür, insanın duruş biçimidir)

Belin fonksiyonunu sağlıyan tüm kaslarda yeterli gücün yeniden elde edilmesi

Günlük yaşam aktivitelerinde uygun postürün ve bunu devamlı korunmasının öğrenilmesi

Günlük yaşam aktivitelerinde beli zorlamadan eğilme, kaldırma, itme, çekme, dönme ve oturma hareketlerinin nasıl yapılacağının öğrenilmesi

Bel ağrısına katkıda bulunan bütün psikososyal, mesleki ve kişisel emosyonel faktörlerin araştırılması ve ortadan kaldırılması gereklidir



Bel Ağrısında Egzersizin Önemi Nedir ?


Egzersizler bel ağrısında tedavinin önemli bir parçasıdır Egzersizin etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Gevşemeyi sağlamak,

Ağrıyı azaltmak, spazmı çözmek

Zayıf kasları güçlendirmek

Spinal dokularda (belde) mekanik yüklenmeyi azaltmak

Vücudun genel fiziksel uyumunu artırarak olası zorlanmaları önlemek

Postürü düzeltmek

Omurganın mobilitesini artırmak

Denge ve koordinasyonu artırmak

Orta hızla tekrarlanan hareketler spesifik dokuların, özellikle disklerin beslenmesini artırır

Kısa sürede işe dönüşü sağlar

Ayrıca egzersizler sıkıntı ve depresyonu azaltarak, kişide bir gevşeme ve rahatlama sağlamaktadır



Bel Sağlığı Eğitiminde Ne Gibi Kurallara Dikkat Edilmelidir ?


Bel ağrısından yakınan kişilere bel eğitimi için bazı önerilerde bulunabiliriz

Hareketsiz kalmayın Yetersiz hareket, vücuttaki doku ve organların gereği gibi beslenmesini düzenleyen, yaşam için önemli metobolizma olaylarını olumsuz yönde etkiler Yeteri kadar hareket etmeyen organizmada, belli vücut bölgelerinin beslenmesi aksar ve metabolizma artıklarının vücut dışına atılması azalır Yetersiz hareketin en önemli olumsuz sonucu, kas ve kemiklerin zayıf kalmasıdır

Hareketli olmak, tüm vücut fonksiyonlarını canlı tuttuğu gibi, aşınma, yıpranma ve kuvvet yitirilmesini de önler Tüm eklemler gibi, omurga disklerinin beslenmesi de emme-basma tulumba mekanizmalarıyla gerçekleşir Bu yüzden sürekli oturmak veya ayakta durmak bel hastası için sakıncalıdır Vücut pozisyonunun sık sık değiştirilmesi, omurganın kemik yapısının ve disklerin daha iyi beslenmesini sağlar, dolayısıyla vaktinden önce aşınıp yıpranmasını önler

Bel ve sırtınızı dik tutun Omurga için en rahat ve uygun olanı bel ve sırtın düz durduğu pozisyondur Güçlü bel ve karın kasları, belin düz durmasını kolaylaştırır Bu nedenle de düzenli egzersiz gereklidir

Kötü duruş sırtta kamburluğu, belde de iç çöküklüğü artırır Erken dönemde kalıcı kambur oluşur

Yerden bir şey alırken öne doğru eğilmeyin, çömelin Omurganın en çok zorlandığı pozisyonlardan biri, gergin dizlerle öne eğilip yerden bir şey almaktır En iyisi çömelmektir Bu durumda omurga düz duracağı için çok daha az zorlanır

Sizin için ağır cisimleri kaldırmayın Ağır kaldırmak, belin alt bölgesindeki diskleri zorlar Sık sık bel ağrısından yakınanlar, kesinlikle ağır yük taşımamalıdır Eğer ağır bir yük taşıma zorunluluğu varsa, eldeki eşya olabildiğince vücuda yaklaştırılarak, hatta dayanarak götürülmelidir

Taşıdığınız ağırlıkları ikiye bölün ve vücudunuza yakın tutun Bu şekilde omurgaya binen yük eşit dağılacağı için diskler tek yönlü zorlanmayacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #3
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Otururken belinizi düz tutun ve sırtınızı bir yere dayayın
Zamanın çoğunu oturarak geçiren insanlar, sürekli masa başında çalışanlar, sürekli araba kullanmak zorunda olanlar için bu önemli Sürekli masa başında oturmak zorunda olanlar, ayakların altına küçük bir yükselti veya iskemle koysunlar ve kolları da koltuğun yanlarına dayasınlar Otururken de sık sık pozisyon değiştirsinler

Ayakta dikilirken dizleri gergin tutmayın Yüksek topuklu ayakkabılar da beli çukurlaştıracağı için omurgayı zorlar Topukları ve tabanları yumuşak ve alçak topuklu ayakkabı giyilmelidir

Yatarken bacaklar gergin olmasın Sırtüstü yatarken dizlerin altına konacak küçük bir silindir yastığın büyük yardımı dokunur Yan yatarken de dizlerin arasına yastık konmalı Yüzüstü yatış bel ağrısı olanlar için uygun bir pozisyon değildir

Spor yapın, imkanı olanlar için yüzme bel ağrısında yapılabilecek en ideal spordur (serbest, sırtüstü) Ayrıca hızlı tempolu yürüyüş yapılabilir ve bisiklete binilebilir
Omurga kaslarını düzenli çalıştırın Bu da düzenli egzersizle olur Bu egzersizler hiçbir zaman zorlanarak ve sert yapılmamalıdır



Aniden Ortaya Çıkan Bel Ağrısında Ne Yapılmalı ?


Bir ağır kaldırma, ani hareket veya ani bir öksürme, hapşurma neticesi bir anda oluşan ve kişiyi hareketsiz bırakan bel ağrılarının önde gelen nedeni aşınmış yıpranmış disklerin kayarak omurga bağları yada sinirler üzerine baskı yapmasıdır Bu durumda hemen sırtüstü yatıp, dizlerin, bacakların altına birkaç minder veya bir sandalye koyarak gevşemeye çalışılmalı Bu tür ağrılarda 5-10 dakikalık buz mesajı yapılabilir Ağrıyı ve kas spazmını azaltmada faydası olur Akut durumda soğuk uygulama faydalıdır Bu dönemde uygulanacak sıcak ağrıları daha da artırabilir Sıcak tedavi, ağrılar devamlı hale gelince (kronikleşince) uygulanır


Günlük Yaşantı İçin Öğütler:


Bel ağrısı olan kişilerin bel eğitimi kurallarını günlük yaşantıya aktarmaları çok önemlidir

Sürekli oturmaktan yada ayakta dikilmekten kaçının Sık sık pozisyon değiştirin

Ev hanımları, işinize sık sık ara verin ve gevşemiş olarak dinlenin

Ütü yaparken, üzerinde bastığınız ayağınızı sık sık değiştirin Ayağınızın birini yüksekçe bir yere koyarsanız belinizin yükünü azaltmış olursunuz

Bulaşık makinanızı vücudunuz dönük iken boşaltmayın Elinizi bir yere dayayın, çömelin ve makinayı öyle boşaltın

Bacaklarınız gerginken öne eğilmeyin Yerden bir şey alırken dizlerinizi biraz bükün Ağır bir şey kaldırırken de belinizi düz tutun, cismi vücudunuza mümkün olduğunca yaklaştırarak kaldırın

Yatak ve koltuklar çok yumuşak olmamalı
Elektrik süpürgesini kullanırken dik durun Faraşla yerden bir şey alırken çömelin

Omurgadaki erken aşınma ve yıpranmalar bir kez yapılan yanlış davranış değil, sık sık tekrarlanan hatalı hareketler sonucudur Onun için yapılan hareketlere her zaman dikkat edilmelidir

Her gün biraz spor yapmayı deneyin



Bel Sağlığında Beslenmenin Önemi Nedir ?


Bel ağrısı olan kişilerin bel eğitimi kurallarını günlük yaşantıya aktarmaları çok önemlidir
Bel ağrısında beslenmenin ne etkisi olabilir diye düşünülebilir Ancak dikkat edilirse, toplumumuzda bel ağrısından yakınanların bir çoğunun az hareket ettiği, çok yemek yediği ve yediklerine de dikkat etmedikleri gözlenebilir

Sonuç; fazla kilolar, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, damar sertliği, romatizmal hastalıklar ve eklemlerde erken dönemde aşınma ve yıpranmalar Beslenmede temel kural, yaşam boyu normal kilonuzu koruyabilecek ölçüler içinde yemenizdir

Gıdalarla yeterli kalsiyum alımı, D vitamini ve güneş ışığı kemik yapısı için son derece önemlidir Bunlara dikkat edilmezse erken yaşta osteoporoz gelişebilir Bu da yaşlılıkta bel ve sırt ağrılarının önde gelen nedenidir


Bel Fıtığında Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ?


Bel fıtığında fizik tedavinin amacı; dolaşımı sağlamak, beslenmesi bozulan bel bölgesindeki kas spazmını çözmek, enflamasyonu gidermek ve disklerin beslenmesini normale getirmektir Bunun için çeşitli fizik tedavi uygulamaları yapılır

Bunlar:
Yüzeyel sıcak: Hot pack, Enfraruj
Derin ısıtıcılar: Ultrason, kısa dalga diatermi
Vakum
TENS, Enterferansiyel, diadinamik akımlar
Laser
Traksiyon
Egzersizdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #4
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



BURSİT


Tanım:

Bazı mesleklerde özellikle sık rastlanan bursit, eklem bölgelerinde ağrılı şişlikler olarak görülür Erken tanıyla tedavisi kolaydır Bursa, bir eklemi ya da kemiği kaplayan yumuşak dokunun üzerinde oluşan içi sıvı dolu bir keseciktir Bursit ise bu keselerden birinin iltihaplanmasıdır Sık rastlanan bu ağrılı durum, iltihaplanma önlenmezse, akut ya da kronik bir rahatsızlığa dönüşebilir

İki tür bursa vardır Birinci gruptakiler (anatomik bursa) kas kirişlerinin kemiklere ya da eklemlere yaslandıkları yerlerdeki sürtünmeyi engelleyen, içi sıvı dolu çok küçük keseciklerdir Diz ekleminin çevresindeki kemiklerde bu bursalardan 15 tane vardır İkinci türdeki bursalar, bir kemik üstündeki yumuşak dokunun sürekli sürtünme ya da yaralanma sonuunda ortaya çıkarlar Sözgelimi, her gün sert bir zeminde saatlerce oturan birinin, kalça kemikleri üstünde oluşan bursalar bu türdendir

İki bursanın da görevi aynıdır: Kas kirişlerinin, kemik üzerinde hareket ettikleri bölgelerde basıncı önlemek Bursit, bir bursanın kronik olarak genişlemesi ya da akut bir biçimde şişmesi durumunda ortaya çıkar Bu hastalık, dizlere sürekli basınç sonucu diz ekleminde oluşursa "diz üstü bursiti" adını alır Herhangi bir sürtünme ya da yaralanma bursanın sıvı salgılamasına, dolayısıyla da şişmeye neden olur

Belirtiler
Akut bursitlerde, bir kemik ya da eklem üzerinde sıcak, kırmızı ve ağrılı bir şişlik görülür Çok şiddetli durumlarda belirtilere hareket güçlüğü de eklenebilir Bursanın şişmesine neden olan sıvı, keseyi çevreleyen hücreler tarafından salgılanır Bu sarı renkli sıvıda, iltihaplanmanın etkisiyle kılcal damarlardan sızan kan da bulunabilir Bakteriyel bir enfeksiyon varsa, keseiçi sıvısında bakteriler ve akyuvarlar da görülür Bunlar, kese içinde irin oluştururlar Uzun süren (kronik) bursitler ise ya akut bursitlerin yinelenmesi ya da art arda zedelenmeler sonucunda bursanın şişmesiyle oluşur

Bursit, tehlikeli bir hastalık değildir Antibiyotiklerle, bursadaki bakterilerin bedene yayılmasının ve kan zehirlenmesine (septisemi) ya da veremin yayılmasına yol açmalarının önüne geçilmektedir Romatizma ve gut uzun süre tedavi edilmeyip kendi haline bırakılırsa, bedenin başka bölgelerinde tehlikeli iltihaplanmalara yol açabilir; bunun gibi, kronik bursitler de tedavi edilmezlerse çevredeki kasların, dolayısıyla eklemin zayıflamasına neden olabilirler

Nedenleri
Bir bursanın iltihaplanma nedenleri hala tam olarak bilinememektedir Bursit, çocuklarda ve erişkinlerde aynı oranda görülür ama bazı insanlarda bursite yakalanma eğilimi daha fazladır Sürtünme, bursanın ortaya çıkmasına neden olabilir Bazı meslekler ya da çalışma biçimleri, bursanın gelişmesi için elverişli koşullar yaratabilir Sözgelimi, dirseklerini masaya yaslayarak ders çalışan öğrencilerde, dizlerinin ve dirseklerinin üzerinde sürünerek çalışan madencilerde bursit sık görülür Bazen hamalların ensesinde, omurga kemiği üzerinde; sırık hamallarının enselerinde ve omuzlarında; sabahtan akşama kadar tezgah başında oturan dokuma işçilerinin kalçalarında; diz çökerek çalışan bahçıvanların dizlerinde bursit olabilir Bununla birlikte, sürtünme tam bir açıklama getirmekten uzaktır Çünkü bazı insanlarda bursit, öteki insanlara oranla çok daha çabuk oluşmaktadır

Daha ender görülen durumlarda bursit, ya bursadaki ya da eklemlerdeki bakteriyel iltihaplanmayla ortaya çıkar Geçmişte verem, bursitin çok bilinen bir nedeniydi Bazı romatoit artrit durumlarında, bir eklemin çevresindeki bursa şişmekte; ender görülen durumlarda ise bursada guta bağlı şişme görülmektedir Genellikle yaşlılarda görülen dirsek bursitinin nedeni bilinmemektedir; bununla birlikte çok hızlı bir seyri vardır: Dirsekte, birkaç saat içinde yumurta büyüklüğünde bir şişlik oluşuverir

Tedavi
Akut bursitin tedavisi, bursanın iltihaplı olabileceği ya da daha ender görülen nedenlerle ortaya çıkmış olabileceği hesaba katılarak, hekim eliyle yapılmalıdır Neden belli değilse ya da bursit sürtünme ya da aşırı kullanma dolayısıyla ortaya çıkmışsa, hastalıktan etkilenmiş olan eklemin (ya da bölgenin) dinlendirilmesiyle iyileşme sağlanır Ağrı varsa tedaviye ağrı kesiciler eklenir Kesedeki şişkinliği azaltmak için, romatizma tedavisinde kullanılan ilaçlardan yararlanılabilir Bakteriyel bir enfeksiyon varsa antibiyotikler kullanılmalıdır İltihabı geriletmek için soğuk kompresler yapılabilir Ancak buz torbası kullanırken, etkilenmiş bölgeyi yakacak kadar soğuk olmamasına dikkat edilmelidir Buz torbasını kaldırdıktan sonra şişkinliği azalmış olan bölge yarım saat, esnek bantla sarılmalıdır Eğer bu yöntemle şiş hafifletilirse, her dört saatte bir uygulama yinelenmelidir

Bu basit tedavilerle iki - üç günde düzelmeyen bursitlerde, hekime başvurmak gerekir Doktor yerel etkili bir ağrı kesici sürdüğü deriden iğneyle bursanın içine girerek, kese içindeki fazla sıvıyı alır Bu işlem, hem hastayı rahatlatır, hem de alınan sıvının biyokimya ve mikrobiyoloji laboratuvarlarında incelenmesine (sıvıda bakteri olup olmadığını anlamak için) olanak sağlar Doktor, keseye kortizonlu ilaç da enjekte edebilir; birçok vakada kortizon tedavisi olumlu sonuçlar verir Bu tedavi yöntemi bursit iyileşene kadar yinelenmelidir Bursit, tedaviye karşın iyileşmiyorsa, küçük bir ameliyatla, kesenin iç yüzündeki, sıvı salgılayan hücrelerin bulunduğu tabaka çıkarılır Bu küçük ameliyat birçok hastada tam iyileşme sağlar Ancak yine de, çok ender olmakla birlikte ameliyattan birkaç hafta sonra, aynı yerde, yeniden bursit oluştuğu görülebilmektedir

Akut bursitteki ağrı ve hareket güçlüğünün, tedaviyle en geç on günde geçmesi gerekir Kese bakteriyel bir iltihaplanma sonucu oluşmuşsa, yineleme olasılığı çok enderdir Kronik bursitte, basınç ve sürtünme devam ederse hastalık yineler; dolayısıyla bursit tedavisinde ilaç kadar önemli olan, günlük yaşamdaki önlemlerdir Diz bursitini önlemek için yumuşak diz sargıları kullanmalı; kalça bursitini engellemek için yastığa ve yumuşak yerlere oturulmalı; dirsek bursitine karşı dirseği sert yerlere dayamamalıdır Bu basit önlemler bursit tedavisinde çok etkilidir Ayak bileği bursitinde de (aşil bursiti) ayağı uzun süre dikkatli kullanmak gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #5
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



bel egzersizleri


Genel sağlık açısından olduğu gibi bel sağlığı için de sporun ve sağlıklı iken yapılacak egzersizlerin önemi büyüktür Bel, sırt ve karın adelelerini güçlendirmek için gerekli olan spor ve hareketlere ömür boyu devam edilmelidir Ancak bel fıtığı gelişmesine zemin hazırlayabilecek veya bizzat neden olabilecek mücadele sporları yerine, yüzme, yürüme ve bisiklet sürme gibi sporlar tercih edilmelidir Yüzlerce egzersiz hareketi içerisinden de rastgele hepsini yapmak yerine belirli hareketlere öncelik tanınması gerektiğini düşündüğümüzden, bele fazla yük bindirmeyen ve gelişmekte olan bir bel fıtığının ilerlemesine neden olmayacak en emniyetli altı adet hareketi sizler için seçtik Hikayesinde daha önce geçirilmiş bir bel rahatsızlığı bulunan veya bel fıtığına muhtemelen aday olan kimselerin kendileri için emniyetli olan bu hareketleri yapmaları faydalı olacaktır Ancak egzersizler yapılırken dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır:



Egzersizler; havası temiz bir ortamda (Hava müsaitse evde pencereler açılabilir) altında sunta veya tahta bulunan halı veya battaniye gibi sert bir zeminde yapılmalıdır Yumuşak veya deforme olabilen yataklar üzerinde egzersiz ve spor yapılmamalıdır
Bel fıtığı rahatsızlığına yakalananlar hastalığın ağrılı döneminde bu hareketlere başlamamalı, istirahati tercih etmelidir Şikayetler geçtikten sonra doktora danışılmalı ve egzersizlere ondan sonra başlanmalıdır
Egzersizlere başlanınca ilk günden itibaren çok çabuk bir iyileşme beklenmemeli, sabırla hareketlere devam edilmelidir Hareketlerin sayısı ve tempo gün geçtikçe yavaş yavaş artırılmalıdır Başlangıçta aşırılığa kaçarak daha kötü bir duruma düşülmemelidir
Konunun uzmanı olan doktor başka şekilde tavsiye etmemiş ise ilk bir ay her hareket günde beş defa yapılmalıdır Daha sonra her ay hareketler beşer beşer artırılarak egzersizlere devam edilmelidir
Ani ve zorlayıcı hareketlerden uzak durulmalıdır Sizin için seçtiğimiz aşağıdaki altı çeşit egzersiz risksiz olup, daha çok bunlar tercih edilmelidir
Hareketler esnasında veya sonrasında normalde mevcut ağrının artmaması gerekir Bu yüzden egzersiz sonrası, şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa doktora danışılmalıdır
Rahatsızlık bir saatten fazla sürüyorsa o hareket egzersiz programından çıkartılmalıdır
Bel fıtığı ameliyatı olanlar operasyonun üzerinden üç hafta geçmeden egzersizlere başlamamalı, daha sonra başlayarak her hareketin sayısını yavaş yavaş artırmalıdırlar
Bu bilgiler haricinde hastanın kafasın da herhangi bir soru oluşursa, uzman doktor hiç tereddüt etmeden hemen aranmalı ve yanlış bir iş yapmaktansa konunun doğrusu uzman hekimden öğrenilmelidir
Sonuç

Bütün bu yazıp çizdiklerimizi kısaca özetlememiz gerekirse, görülüyor ki önemli olan sağlığımız konusunda bilgilenerek gerekli tedbirleri önceden almak ve hastalığa hiç yakalanmamaktır Bunun için de bel sağlığı ile ilgili olarak yukarıda belirtmiş olduğumuz tavsiyelere henüz sağlıklı dönemde iken riavet etmeye başlanmalıdır Ancak bütün bunlara rağmen bel fıtığına yakalanmama diye bir garanti söz konusu değildir Çünkü burada dış faktörlerin yanında kişilere ait faktörler de önemli rol oynarlar

Diğer taraftan bel fıtığına yakalanmış olmak herşeyin sonu demek değildir Sonuçta bel fıtığı, ameliyat gerekse de gerekmese de uygun ve yeterli bir tedavi ile iyileşebilen bir rahatsızlıktır Onun için bir kişide bel ve/veya bacak ağrısı varsa, hiç vakit kaybetmeden doktora müracaat edilmelidir Neticede hasta, doktor ve bu olayda rol alan herkes üzeri ne düşeni bilimsel olarak hakkıyla yerine getirmeli ve riskler en alt düzeye indirilmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #6
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



DEV HÜCRELİ ARTERİT VE POLYMİYALGİA ROMATİKA


Polimiyalji romatika nasıl bir hastalıktır?

Polimiyalji romatika belirli kas gruplarında ağrı ve tutukluk yapan bir çeşit romatizmal hastalıktır Çoğu iltihaplı romatizmal hastalıkların aksine eklemleri değil kasları tutar ve uygun tedaviyle de çok kısa sürede iyileşir

Kronik (uzun süreli) bir hastalıktır ancak aynı zamanda kendi kendini sınırlayabilir Yani hastalığa tutulanlarda hastalığı ortadan kaldırıcı kesin bir tedavi yokken, zaman içinde bazen belirli bir nedene bağlı olmaksızın kendiliğinden düzelebilir Birkaç ay ya da aksine uzun yıllar boyu sürebilse de çoğu ortalama 2 yıl devam eder

Polimiyalji romatikalı hastaların %10-50'sinde "dev hücreli arterit" adı verilen ve vücutta bazı kan damarlarını tutan klinik bir durum da gözlenebilir Dev hücreli arteritte büyük kan damarlarının duvarlarında inflamasyon gelişir ve elastik lifler hasar görür İnflamasyon nedeniyle kan damarları daralır ve bazı çapı küçük damarlar tamamen tıkanabilir Şiddetli vakalarda damar tıkanıklığı sonucu körlük, beyin felci ya da kalp krizi gelişebilir Bu nedenle polimiyalji romatikası olan hastalar dev hücreli arterit bulguları açısından dikkatli olmalı ve herhangi bir işarette hekime başvurmalıdırlar Dev hücreli arteritin bir bulgusu başta şakak bölgesindeki "temporal arter" adı verilen damarlarda inflamasyon bulgularının (ağrı, kızarıklık, şişlik, ısı artışı) olmasıdır İnflamasyon varsa bu damarlar şiş ve ağrılıdır, baş ağrısı gelişebilir, çift görme, bulanık görme, karanlık noktalar gibi görme bozuklukları eklenebilir Görme bozukluğu körlük ile sonuçlanabildiğinden erken tanı önemlidir Ayrıca dev hücreli arterit gelişen hastalarda sersemlik hali, işitme güçlükleri, çiğneme sırasında çenede ağrı olması uyarıcı yakınmalar arasındadır Kesin tanısı biopsi ile konan dev hücreli arterit varlığında tedavide yüksek dozda kortizon gerekir Hekim takibi esasdır

Polimiyalji romatikalı hastaların çoğunda dev hücreli arterit gelişimi beklenmemektedir Sadece polimiyaljisi olan kişiler bulgularını yaşlanmaya bağlayabilirler ancak bu doğru değildir Tanı konduğunda uygun tedavi ile kolaylıkla rahatlama sağlanabildiğinden hekime görünmeyi ihmal etmemelidirler

Polimiyalji romatikanın nedeni nedir?

Nedeni bilinmemektedir Bazı ailelerin iki ya da daha fazla bireyinde olduğunu gözleyerek kısmi bir genetik yatkınlık düşünülse de kesin değildir Enfeksiyona bağlı bulaşıcı bir hastalık olmadığı da kanıtlanmıştır

Polimiyalji romatika kimlerde görülür?

Hastaların hemen hemen tümü 50 yaş üzerindedir Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür Hastaların çoğu geçmişinde tamamen sağlıklı olan aktif kişilerdir

Polimiyalji romatika bulguları nelerdir?

En önemli bulgular boyun, omuzlar, kolların üst kısmı, bel ve kalçalardaki ağrı ve tutukluktur Tutukluk özellikle sabah belirgindir Çoğu hasta rahat yattığını ancak sabah kalktığında sanki bütün gece yorulmuş gibi tutuk olduğunu tanımlar Yataktan kalkma güçleşir Uzun süreli oturmalardan sonra da tutukluk görülebilir Ağrılar genellikle vücudun iki tarafında simetriktir, künt bir ağrı şeklindedir Ağrı gece daha belirgindir Hastalarda ayrıca gece terlemesi, düşük ateş, iştah azalması, halsizlik, yorgunluk ve depresyon gibi bulgular da bulunabilir, bunlar genellikle hafif şiddettedir Eğer dev hücreli arterit gelişmişse ona ait bulgular da tabloya eklenebilir

Polimiyalji romatika tanısı nasıl konur?

Hastaların yakınmaları pek çok başka hastalığı taklit edebileceğinden tanı konması zaman alabilir Ağrının detaylı sorgulanması, eşlik eden bulguların bulunması, iyi bir fizik muayene ile tanı konabilir Aynı yakınmaları yapabilecek diğer hastalıkların laboratuvar tetkikleri ile ekarte edilmesi de tanıyı destekler Polimiyalji romatikada tanıda yardımcı testlerden biri "eritrosit sedimentasyon hızı"dır Bu hastalarda yüksek çıkması beklenir ve tanıyı doğrular Yine de normal çıkması hastalık yok anlamına gelmez

Bazı durumlarda kas hastalıkları ile karışabilir Bu hastalarda kas biopsisinin yapılması gerekebilir Kas hastalıklarında biopside kas lifleri hasarlı görünürken, polimiyalji romatikada normaldir

Polimiyalji romatika nasıl tedavi edilir?

Her ne kadar tanıda kullanılan yöntemler çok özel olmasa da, tedaviye alınan hızlı ve iyi yanıt tanının doğruluğunu gösterecektir Tedavide en etkili ilaç kortizondur Özellikle yüksek dozlarda 1-2 gün içinde hızlı bir iyileşme gözlenir Düzelme sağlandıktan sonra kortizon dozu giderek yavaşça azaltılmalıdır Hastaya göre idame tedavisinin süresi değişebilir Kortizonun kullanımı mutlaka hekim kontrolünde yapılmalıdır Çünkü kilo alma, yüzde yuvarlaklaşma, ciltte kolay morarma, kemiklerde zayıflama, depresyon, yüksek tansiyon, katarakt, şeker hastalığı varsa ağırlaşma, enfeksiyon riskinde artma ve mide kanaması gibi çoğu ciddi olabilen yan etkileri mevcuttur Herhangi birinin varlığında derhal hekiminize başvurmanız gerekir Kortizon kullandıktan sonra dozunun yavaş yavaş azaltılması hem hastalığın yeniden alevlenmesini, hem de vücudun aniden kortizonsuz kalmasını engellemek için şarttır Çünkü dışarıdan verilen kortizon, vücudun kendi kortizonu yapmasına engel olur ve vücut kendi kortizonunu yapmaya başlamadan aniden kesilirse çok ciddi ve hayatı tehdit eden durumlar ortaya çıkabilir Bu nedenle kendinizi iyi hissetseniz bile kortizonu asla kendiliğinizden azaltmamanız ya da kesmemeniz gerekmektedir

Her polimiyalji romatikalı hastada kortizon kullanımı gerekmeyebilir Bazı hastalar aspirin ya da benzeri steroid-olmayan antiromatizmal ilaçlardan fayda görebilir

Ağrı ve tutukluk olduğu dönemlerde hastaların aşırı egzersiz ya da tam tersi, mutlak istirahatten kaçınmaları gerekir Her ikisi de ağrı ve tutukluğu artıracaktır Ağrılı zamanlarda biraz istirahat önerilebilir ancak uzun süreli hareketsizlikten uzak durulmalıdır İlaç tedavisi etki etmeye başladığında aktivite artırılabilir Tedavi programında özel bir egzersiz türü yoktur, kişinin normal günlük aktiviteleri yeterlidir
Genellikle polimiyaljili hastaların çoğu ilaç tedavisiyle kendilerini iyi hissettiklerinden küçük değişikliklerle günlük yaşam aktivitelerini sorunsuz sürdürebilirler Ancak ataklar, dev hücreli arterit bulguları ve ilaçların yan etkileri açısından dikkatli olmalı ve düzenli hekim kontrolünü bırakmamalıdırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #7
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Diz osteoartriti kireçlenmesi


Osteoartrit nedir?

Osteoartrit (kısaca OA) ya da dejeneratif eklem hastalığı, herhangi bir eklemin, üzerine yük binen yüzeyinin hasar gördüğü bir durumdur Bu durum eklemlerin normal, ağrısız, yumuşak hareketlerini bozar ve özellikle bacakta geliştiği zaman vücudun ağırlığını taşıma yeteneğini bozabilir Bu şekilde bir çok eklem etkilenebilir; ancak diz en sık etkilenen eklemlerimizdendir En çok orta yaşlı ve yaşlı kişiler etkilenmektedir

OA'nın nedeni tam olarak bilinmemektedir En basit şekilde, aynen bir kalp ya da böbrek yetersizliği gibi 'eklem yetersizliği' olarak tanımlanabilir Osteoartrit temel olarak fiziksel bir olaydır Eklemler 'mekaniktir'; makinelere benzer görevleri vardır Ancak tıpkı makinalar gibi anormal bir zorlanmaya maruz kalırlarsa, bozulurlar

Diz eklemi

Diz eklemi vücudumuzdaki en karmaşık eklemlerden biridir Vücudumuzu destekleyen, yük taşıyan en önemli yapılardan biridir Aynı zamanda, bir menteşe gibi davranır; günlük yaşamımızdaki aşırı dönme, bükülme gibi hareketlere dayanmak zorundadır

Diz eklemi iki kemiğin uç noktalarından oluşmuştur, bu uç noktalar kıkırdakla kaplanmıştır; bu yapının tümü ise bir zar ve kapsülle örtülmüştür Diz, dört büyük bağ (ikisi içeride ve diğer ikisi eklemin birer kenarında) ve aynı zamanda güçlü uyluk kasları ile sağlamlaşır Eklemin içinde bir yastık görevi gören menisküsler ekleminizin normal çalışmasını sağlar

Ancak her nasılsa, iş ve spor aktivitelerinde ne kadar aktif olsak ta, çoğumuzda hiçbir zaman diz osteoartriti gelişmez Dizimiz şaşırtıcı bir şekilde dirençlidir; kendi kendini tamir etme yeteneği vardır Kolayca aşındırmanız mümkün olmayabilir

Diz osteoartritinden kimler etkilenir?

Kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla görülür Bu hastalıktan etkilenenlerin çoğu 50 yaşın üzerindedir Tüm dünyada görülür; ancak bazı ırklarda daha sık olarak gözlenir Diz OA'sı, özellikle kadınlarda, ellerde nodüllerle birlikte görülen artritle beraber olabilir Şişman olanlarda osteoartrit hem daha sık gelişir, hem de şişmanlık hastalığın ilerlemesi için de bir risk faktörüdür Yapılan çalışmalar şişmanlığın ortadan kaldırılmasının diz osteoartritini %50 oranında azaltacağını düşündürmektedir Bu nedenle henüz osteoartrit gelişmemiş şişman kişiler eğer zayıflarlarsa, hastalık gelişme riski büyük oranda azalabilir Osteoartrit gelişmiş şişman kişilerde, çok az kilo verilmesi bile şikayetleri büyük oranda geriletmektedir Örneğin 5 kg verilmesi diz üzerindeki yükü 15-20 kg azaltmaktadır Çünkü normal yürüyüş sırasında diziniz üzerine vücut ağırlığınızın 35 katı yük binmektedir

Osteoartritin nedenleri nelerdir?

Bir çok hastada herhangi bir neden yoktur Özellikle erkeklerde, kıkırdağa yönelik yapılan bir ameliyat benzeri 'mekanik' bir neden olabilir Bazı kadınlarda ailesel bir eğilim olduğu görülebilir Genetiğin özellikle ellerde görülen dejeneratif değişiklikte rolü vardır Şu andaki bilgilerimiz çoğu bir çok faktörün kombinasyonunun hastalığa neden olduğunu göstermektedir Bu faktörler şunlardır: yaşlanma, osteoartrite genel yatkınlık, eklemin iç yapısındaki dokuların yaşlanması, eklem yüzeylerini kapsayan kırıklar, eklem bağlarında yırtık, menisküs yaralanması, şişmanlık ve kişinin yaptığı ağır işlere (kömür madencileri gibi), spor aktivitelerine (profesyonel uzun mesafe koşucuları, futbolcular gibi) ve travmaya bağlı olarak diz ekleminin yıpranması

Osteoartritte eklemlere ne olmaktadır?

Normal eklem ve osteoartritten etkilenen eklem arasındaki en önemli fark kemik uçlarını kaplayan kıkırdağın incelmesi ve yapısının bozulmasıdır Bu değişiklikler eklemin iç yüzeyinde özellikle de diz kapağı altında görülür Bu tutulum yamalı tarzdadır ve eklemin tümünü nadiren tutar Çevreleyen kemik dokuları da bu değişikliklere reaksiyon verir ve eklemin kenarlarında mahmuz tarzında yeni kemik oluşumları gelişir



Kıkırdaktaki değişiklikler yavaş yavaş gelişir Diz içindeki reaksiyonun çoğu vücudun, oluşan hasarı sınırlamak ve eklemi iyileştirmek için yaptığı bir girişimdir Diz eklemi içinde bir kez osteoartrit oluştuğu zaman kendi kendine iyileşmez ancak daha fazla hasar kısıtlanabilir

Osteoartrit ne tür şikayetlere neden olur?

Hastalık yıllar içinde yavaş yavaş gelişir En önemli şikayetler ağrı, dizde şişlik ve ekleminizdeki tutukluluk hissidir

Dizinizi kullanırken duyacağınız ağrı en sık rastlanan sorundur Ağrı en fazla bir aktivite sonrası olmaktadır Hastalığın başlangıcında yürüyüş sırasında dizinizin hiçbir sorun çıkarmadığını, ancak birkaç dakika süreli oturmayı takiben dizinizde ağrı ve tutukluluk olduğunu farkedebilirsiniz Eklemde tutukluluk hissi ağrıya eşlik edebilir ya da etmeyebilir Tutukluluk hissi sabah ilk kalktığınızda ya da istirahat sonrasında görülebilir Bu durumda dizinizi tekrar kullanabilmeniz için birkaç ağrılı dakika geçebilir

Hastalık ilerledikçe dizinizdeki ağrı basit günlük yaşam aktivitelerinde bile sorun çıkarabilir Ağrı sadece aktivite ile değil, istirahatte de gelişmeye başlayabilir Hastalığın daha ileri formunda ağrı sürekli olabilir, gece uyku düzeninizi bozabilir ve eklem hareket açıklığı da kısıtlanabilir; bu durumda belli bir mesafeyi yürüme ya da merdiven çıkma önemli sorun hale gelebilir Kasların zayıflaması nedeniyle eklemde boşalma hissi olabilir

Ağrının şiddeti her zaman sabit değildir Bir diğer deyişle, hiçbir nedene bağlı olmaksızın iyi ve kötü günleriniz hatta iyi ve kötü aylarınız olabilir Bazıları bunu hava durumuna bağlayabilir; bazıları da ağrının daha çok fiziksel aktivite ile ilişkili olduğunu söyler

Osteoartritte muayene bulguları nelerdir?

Doktorunuz sizi muayene ederken, dizinizi hareket ettirdiğinde gıcırtı tarzında bir ses çıkabilir Diziniz etrafında özellikle iç kısmında duyarlı alanlar olabilir Hareket kısıtlılığı olabilir ve dizinizi tamamen bükme ağrılı olabilir

Doktorunuz yeni kemik oluşumlarına ya da eklem içinde biriken sıvıya bağlı olarak dizinizde şişlik saptayabilir Uyluk kasları ise normalden daha ince ve daha zayıftır

Osteoartrit farklı bireyleri çok farklı şekillerde etkiler Bazılarının sadece bir dizinde çok hafif şikayeti vardır; bazılarının ise her iki dizle ilgili şikayetleri bulunur Bazılarında ağrı en önemli şikayettir; bazıları ise oturdukları yerden kalkmakta ve hareket etmekte güçlük çekerler Bazı kişiler yaşamları boyu hemen hemen aynı kalırlar; bazıları ise hızlı bir değişiklik yaşarlar Kendinizi, diz osteoartriti olan bir başka kişi ile karşılaştırmanızın yararı olmayacaktır

Osteoartrit komplikasyonları nelerdir?

Bazı kişilerde hiçbir komplikasyon gelişmez Hastalıkları günlük yaşamda sıkıntı yaratmakla birlikte, hiçbir zaman felaket haline gelmez

Genellikle oluşan üç komplikasyon vardır:

Hızlı kötüleşme: Genellikle ileri formda hastalığı olan yaşlı kişileri etkiler Birkaç hafta ya da ay içinde ağrıda belirgin bir artış ve hareket kaybı gelişebilir
Eklemin dengesinin kaybolması: Kas gücü kaybı ya da bağların hasar görmesine bağlı olarak gelişir Ekleme yük bindiği zaman, örneğin ayağa kalktığınızda boşalma hissi olur
Ağrıda ani alevlenmeler: Ağrıda hafif artışlar sık gözlenir; ancak bazen ağrı çok şiddetlenebilir ve bu uzun süreli olabilir Buna bazen eklem etrafındaki şişlik de eşlik eder

Osteoartritte nasıl tanı konur?

Orta yaşlı ve yaşlı kişilerde diz ekleminde ağrı oluştuğu zaman osteoartrit ilk akla gelen tanı olabilir Fizik muayene, dizin direkt radyografisi (röntgen tetkiki) ve diğer eklem hastalıklarını dışlayarak tanı doğrulanır Ancak çok rastlanılan bir hastalık olduğu için diğer eklem hastalıkları ile beraber görülebilir

Direkt grafi tanıda çok yararlıdır ve hastaların çoğunda yapılması gereken tek testttir Direkt grafide eklem yüzeyindeki hasara bağlı olarak kemikler arasındaki aralıkta daralma gözlenir Aynı zamanda eklem kenarlarında 'mahmuz' tarzında yeni kemik oluşumları gelişir Değişik zamanlarda çekilen grafilerde hastalığın kendisinde de bir değişiklik görülebilir

Osteoartrit nasıl tedavi edilir?

Osteoartritin kesin tedavisi mümkün değildir; yani hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi şekli yoktur Ancak tedavi ağrıyı geçirebilir, eklemdeki tutukluluğu azaltır ve eklemin daha fazla hasarlanmasını engeller Bu amaçlara ulaşmanın bazı yolları vardır Osteoartritin tedavisi hastalığın ne kadar ilerlediğine bağlıdır Erken safhalarda tedavi eklemdeki inflamasyonu gidermeye yöneliktir Doktorunuzun önereceği basit ağrı kesici ve anti-romatizmal ilaçları doktorunuzun önereceği süre ve şekilde kullanabilirsiniz Ancak her hasta bu ilaçlardan eşit derecede yarar görmez Dizin etrafındaki duyarlı bölgeye hatta gerektiğinde eklem içine enjeksiyonlar yararlı olabilir Eklem içinde sıvı birikimi durumunda bu sıvının alınması ve dizin yıkanması da size yardımcı olabilir Eğer gerekirse diz içine kortizon enjeksiyonu yapılabilir Kortizon inflamasyonu kontrol altına alan güçlü bir ajandır; ancak kullanımını kısıtlayan bazı etkileri de vardır Sık olarak kullanımı eklemdeki yıpranmayı, bozulmayı artırabilir

Dizin etkilenen kısmındaki baskıyı azaltacak, özel olarak tasarlanmış dizliklerin kullanımı yarar sağlayabilir Bunları doktorunuzun önerisiyle satın alabilirsiniz Basit, elastik dizliklerden de birçok hasta yarar sağlamaktadır



Problemli bölgeye orta dereceli sıcak uygulama ağrınızı ve eklemdeki tutukluluğu azaltır Sıcak banyo, sıcak su şişeleri ya da torbaları, infraruj lambaları ve doktorunuzun önereceği krem ve jellerin sürülmesi sizi rahatlatabilir Hafif ve orta dereceli ağrısı olan hastalarda krem ve jel şeklindeki preparatların destekleyici tedavi olarak kullanımı yararlı olabilir Doktorunuzun uygun görmesi durumunda hastanelerin fizik tedavi ve rehabilitasyon servislerindeki fizik tedavi ajanlarının uygulanmasından da yarar sağlıyabilirsiniz

Diz kaslarınızı mümkün olduğunca güçlü tutarak kendi kendinize çok yardımcı olabilirsiniz Dizinizi çalıştırarak, eklemde tam hareket açıklığını koruyabilirsiniz Uyluk kasları eklemin korunmasında ve stabilitenin sağlanmasında çok önemlidir Bu kaslarınızı kasarak ya da 'düz bacak kaldırma' egzersizlerinizi yaparak onları güçlü hale getirebilirsiniz:
bacaklarınız yerde düz olarak yatınız, dizinizi yere bastırarak, ayağınızı kendinize doğru çekiniz Bu sırada uyluk kaslarınızın kasıldığını hissedeceksiniz Bu durumu 5 saniye süreyle koruyunuz ve sonra gevşeyiniz 5 saniyeyi saptamak için bir saate bakabilirsiniz ya da 10'a kadar yüksek sesle saymayı deneyebilirsiniz Bunu her iki bacakla ayrı ayrı, günde 7 kez yapınız İlk gün her seferde 10 tekrar yapınız (böylece günde 7x10= 70 kez) Tekrar sayısını yavaş yavaş artırıp, birinci haftanın sonunda her seferde 15 tekrar yapmaya başlayınız (böylece 1 haftanın sonunda her gün 7x15= 105 kez) Diğer bir deyişle sonuçta bu egzersizi her iki bacak için ayrı ayrı günde 105 kez yapmayı hedefleyiniz Eğer artritiniz bir ağrı oluşturuyorsa, egzersizleri yapmadan önce dizinize 15-20 dakika süreyle sıcak uygulama yapınız Aynı zamanda günde birkaç kez, dizinizi tam olarak bükme ve tekrar düzleştirme şeklinde egzersizlerini de yapınız

Dizinizi bükülü tutmamaya büyük özen gösteriniz Örneğin, gece yatarken dizinizi altına yastık koymayınız Dizin altına yastık koyma ağrınızı geçici olarak geçirir, ancak dizinizin sürekli olarak bükülü kalması şeklinde tehlikeli bir etkisi olabilir

Dizinizde osteoartrit olsa bile dizinizi kulanmaya devam ediniz; 'az az ve sık kullanma' sizin ilkeniz olmalıdır Eğer gerekiyorsa dizinizin üzerinden yükü almak için bir baston kullanın ancak hareket etmeye devam edin! Bastonun doğru kullanımı (etkilenen dizin karşı tarafındaki elde) eklem üzerine binen yükü azaltmaktadır

Cerrahi diz osteoartritli her hastaya uygulanmaz; bazen gereklidir, çok hasarlanmış dizler için uygulanan protez ameliyatları ile ilgili olarak son yıllarda büyük gelişmeler elde edilmiştir Bu konuda daha geniş bilgiler "Romatizma Çalışma Grubu'nun" yeni diz ekleminiz başlıklı kitapçığında sunulmaktadır Uygulanan cerrahi girişimler:

Artroskopi
Hastanın diz eklemine girilerek, eklem kıkırdak yüzeylerinin doğrudan görülmesi sağlanır; böylece osteoartritin ne kadar ilerlemiş olduğu da saptanabilir Cerrahın eklem içindeki tüm parçacıkları temizlemesine de izin verir İşlem sırasında eklem içine düşmüş tüm kıkırdak parçacıkları temizlendikten sonra diz serum fizyolojikle yıkanır Sonuçlar %100 başarılı değildir Eğer başarılı olursa, 6 ay - 2 yıl süreyle şikayetler geçici olarak hafifleyebilir

Proksimal tibial osteotomi
Bacağımızdaki tibia kemiğinin üst kısmının dış yan tarafından kama şeklinde bir kemik parçası çıkarılır; böylece vücudun ağırlık merkezinin diz ekleminin daha sağlam dış tarafına kayması sağlanır Bu şekilde osteoartritte etkilenmiş olan iç kısım üzerindeki yük bir miktar kaldırılmış olur ve ağrı azalır, hastalığın ilerlemesi engellenir Her zaman başarılı değildir Avantajı genç, aktif hastaların kendi diz eklemlerini kullanmaya devam etmesidir Diz protezi konuncaya kadar zaman kazanılır Eğer başarılı olursa, 6-8 yıl süreyle yarar sağlanabilir

Diz Protezi
Diz osteoartritinde son çare eklem yüzeylerinin yapay bir eklemle değiştirilmesidir Genellikle 60 yaş üzeri kişilerde yapılır Hasta ne kadar genç olursa, ameliyatın ileride başarısızlık oranı o kadar fazladır; ikinci bir ameliyat gerektirebilir 12-15 yıl süreyle yarar sağlıyabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #8
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



El problemleri


Yaşınız ve işiniz ne olursa olsun elleriniz sürekli olarak çalışmaktadırElleriniz çok önemli olduğu için herhangi bir sorunla karşılaşıdığında ortopedik cerrahınıza başvururak konu ile ilgili bilgi ve tedavi seçeneklerini öğrenebilirsiniz Ortopedi uzmanın kas iskelet sistemi cerrahisi ve medikal tedavisi seçenekleri üzerine eğitim almış bir uzman olduğunu unutmayınız

Karpal tünel sendromu: Bu hastalığın bulguları;elde uyuşma ve elektriklenme(özellikle gece artış gösteren),elin çevirerek birşeyi açması halinde yada kaldırma hareketleri esnasında his bozukluğu oluşması,bazen omuza kadar uzanan ağrı olarak özetlenebilir

Bu şikayetler median sinirin elbileğinden ele geçiş yaptığı bölgede mevcut olan tünel içerisinde sıkışması sonrasında oluşurElin parmaklarına hareket veren tendonların bir bölümü bu tünel içerisinde seyreder

Hafif vakalar el bileğine istirahat vermek amacını güden çeşitli bileklik veya ateller ile tedavi edilebilirTünel içerisine kortizon uygulamaları da yapılabilirKortizon uygulaması tünel içerisindeki ödemi azaltacaktır,takibinde el bilekliği kullanımı uygun olurBu tedaviye yanıt alınamayan veya geç evrede tanı konmuş olan vakalarda cerrahi tedavi uygundurBu işlem hastanın hastaneye yatış yapmasını gerektirmeyen lokal anestezi ile yapılabilecek bir işlemdir

El bileği tendinitisleri: Dequervain'in daraltıcı tenosnovitisi başparmağın hareketini sağlayan tendon kılıflarının el bileğinden parmağa geçiş yaptıkları bölgede meydana gelen irritasyon ve şişkinlik ile ortaya çıkan bir tablodurSıkma veya ayıklama işlemleri sonrasında meydana gelen ağrı tipik bulgusudurŞikayetlerin olduğu bölgede bazen ele gelen bir kitle tespit edilebilirBaşparmağın avuç içine yönlendirilip elin küçük parmaklardan tarafa doğru döndürülmesi ile oluşan ağrı tipik bulgusudur(Finkelstein testi)

Bu tablo ramotoid artrit gibi inflamatuar hastalıklarda,gebelik ve elin aşırı kullanımı gibi durumlarda oluşabilir
Erken tanı konduğunda elin istirahatini takiben germe egzersizleri yapılması,ya da steroid enjeksiyonları yapılması ile tedavi edilebilirBu tedavilere yanıt alınamadığı zaman cerrahi tedavi uygundurCerrahi sonrası elin hareketlerini düzenleyecek bir fizik tedavi programı uygundur

Elde artritis: Elde artritis en sık başparmağın tabanında gelişirBaşparmağın kullanımı ile artan ağrı tipik bir özelliğidirErken dönemde istirahat,anti enflamatuar ilaç tedavisi,ekleme steroid uygulamaları,atel kullanımı gibi tedaviler denenebilir

İleri evrelerde ağrıyı azaltmak ve fonksiyonu geri getirebilmek için cerrahi tedavi uygulanması gerekir

Heberden nodülleri el parmaklarının son eklemlerinde oluşan ve osteoartritisin klasik bir bulgusu olan deformasyonlardırBurada eklem yüzeylerinin bozulmasına bağlı olarak kemikte gelişen çeşitli çıkıntılar kendisini bu görüntü ile ortaya koyarBu nodüller ağrısız oldukları ve fonksiyonları etkilemediği için tedavi edilmesine gerek yokturBu grup hastada hastaların el hareketlerini sürdürmesi en önemli amaçtır

Duputyren kontraktürü: El ayasında yer alan fasia adı verilen bir katmanın kalınlaşması ile ailesel geçiş gösteren bir hastalığıdırBu hastalıkta elin parmaklarının hareketini sağlayan Tendonlar, kalınlaşma nedeniyle hareketlerini kaybedebilirBurada hastalığın ailesel olduğu,sigara kullanımı,damar hastalıkları ile ilişkisi,epilepsi ve diabet ile bağlıntılı olduğu bilinmektedir

Tedavide zaman zaman steroid enjeksiyonları ağrılı olan nodüller için kullanılsa da ana tedavi cerrahidirCerrahi elin hareketlerinde kısıtlanmanın oluştuğu an yapılır,el ayasındaki yapışıklıkların çıkarılmasını içerir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #9
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



FMF ailevi akdeniz ateşi


Ailevi Akdeniz Ateşi nedir?

Türkiye, Kuzey Afrika ülkeleri, Ermeniler, Araplar ve Yahudilerde görülen kalıtsal özelliği ön planda olan bir hastalıktır Hastalığın ana karakteri tekrarlayan akut (birden başlayan), kısa süreli, ağrılı peritonit (karın zarı iltihabı), plörit (akciğer zarı iltihabı) ya da artrit (eklem iltihabı) atakları olmasıdır, buna deride kızarıklık da eklenebilir Hastaların bir bölümünde böbrek etkilenebilir ve bu durum amiloidoz olarak adlandırılır Nadir olarak amiloidoz dışında da böbrek tutulumları ve damar iltihabı görülebilir Böbrek tutulumu böbrek yetersizliğine neden olabilir

Nedeni

Son zamanlarda bu hastalıkta "Pyrin" adı verilen bir gende mutasyon (değişme) olduğu saptanmış olmakla birlikte, tam olarak neden geliştiği bilinmemektedir

Tanı

Atak geçiren hastalarda tanı klinik bulgulara, aile öyküsüne, muayene bulgularına ve laboratuvar testlerine dayanarak konur Hastalarda genetik inceleme yapılmasının yararı sınırlıdır, çünkü bu güne kadar tanımlananan mutasyonlar FMF hastalarının ancak %80'inde bulunmuştur Bununla birlikte, tipik olmayan olgularda genetik analizin yararı olabilir

Tedavi

1973 yılında ortaya atılan, günde 1-2 mg devamlı kolşisin tedavisinin ve hastaların önemli bir bölümünde çoğu hastada atakları ve amiloidoz gelişimini önlediği saptanmıştır Bununla birlikte, tedaviye uyum göstermeyen hastalar ve kolşisine başlamadan önce amiloidoz gelişen kişiler için amiloidoz hala karşılaşılan bir problemdir Kolşisinin atakları nasıl önlediği ya da amiloidoz gelişimini nasıl engellediği bilinmemektedir bununla birlikte, kolşisinin FMF ataklarını önlemedeki etkinliğinin amiloid oluşumunu durdurmak olmadığı bilinmektedir Çünkü kolşisin tedavisi uygulanan bazı hastalarda atakların sıklığı değişmezken, amiloidoz gelişimi durmaktadır Kolşisin tedavisinin FMF hastaları için güvenli ve uygun bir tedavi olduğu bilinmektedir Kolşisinin bebek üzerinde zararlı bir etkisi gösterilmemiş olmakla birlikte, hamile FMF hastalarına amniyosentez yapılması (bebeğin içinde bulunduğu su kesesinden örnek alınması) ve fetüsün genetik incelemesinin yapılması önerilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #10
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Fibromiyalji sendromu


Fibromiyalji sendromu nasıl bir hastalıktır?

Fibromiyalji yaygın ağrıya neden olan ve çok sık görülen bir romatizmadır Esas olarak kasları ve kasların kemiğe yapıştığı bölgeleri etkilemektedir Bir eklem hastalığı değildir, eklemi tutmaz ve şekil bozukluğu yapmaz Bir çeşit iltihaplı olmayan yumuşak doku romatizmasıdır Kadınlarda erkeklere göre 7 kat daha fazla görülür Daha çok erişkinlerin (35-60 yaş) hastağıdır

Fibromiyalji belirtileri nelerdir?

Ağrı fibromiyaljinin en önemli belirtisidir Omuz, boyun gibi tek bir bölgede olabildiği gibi yaygın olarak da hissedilebilir Fibromiyalji ağrısı hastalar tarafından yanma, acıma, hassasiyet, karıncalanma, üşüme ya da kemirici ağrı gibi değişik şekillerde tarif edilebilir Ağrıya el ve ayaklarda şişlik hissi eşlik edebilir Ağrı gün içinde, hava şartlarına, uyku bozuklukları ve strese bağlı olarak değişiklik gösterebilir Ağrı, bazen vücudun bir yarısında daha yoğun hissedilebilir

Çoğunlukla genel fizik muayene normal ve hastalar sağlıklı görünümde olsa da kasların ayrıntılı muayenesi ile belli noktalarda bu hastalık için tipik hassas noktalar bulunur

Yorgunluk hissi, fibromiyaljinin diğer önemli bir belirtisidir ve hastaların yaklaşık %90'nında gözlenir Hastaların bir kısmı da genel dayanıklılıkta azalma ve çabuk yorulmadan yakınırlar Hastaların çoğunda uyku bozuklukları ve sabahları yorgun kalkma görülebilir Uykuya dalmada güçlük olmasa da derin uyku kısmı bozulmuştur ve gece sık sık uyanma olabilir

Hastaların yaklaşık dörtte birinde depresyon bulunabilir Kendini kötü hissetme gibi duygudurum bozukluğu ise çok daha sık görülebilir Bazı hastalarda da konsantrasyon güçlüğü, basit zihinsel işlevlerde yavaşlama gözlenebilir

Başağrısı ve migrenin fibromiyaljili hastalarda sık görüldüğü bilinmektedir Ayrıca karın ağrısı, kabızlık - ishal atakları, idrar yakınmaları, ciltte ısıya karşı hassasiyet ve renk değişiklikleri de görülebilir

Fibromiyalji tanısı nasıl konur?

Fibromiyalji tanısı hastada yaygın ağrı ve belirli hassas noktaların varlığı ile klinik olarak konur Bu hastalığa özel laboratuvar testi ya da röntgen bulgusu yoktur Testler ancak fibromiyaljiye benzer bulgular yapabilen diğer hastalıkların (tiroid bozuklukları, romatoid artrit, lupus, enfeksiyon gibi) ayırt edilmesinde yardımcıdır Detaylı hastalık öyküsü alınması ve fizik muayene yapılması ile kronik ağrı ve yorgunluk yapan diğer hastalıklardan ayrılmalıdır

Fibromiyaljinin nedeni nedir?

Nedeni kesin olarak bilinmemektedir Fibromiyalji ile uyku bozuklukları arasında bir ilişki olabileceği düşünülmektedir

Bir çok faktör, ayrı ayrı ya da bir arada fibromiyaljiyi başlatabilir Örneğin hastalıklar (grip gibi enfeksiyonlar başta olmak üzere), ruhsal travmalar, fiziksel travmalar, beyinde biyokimyasal değişiklikler (serotonin düzeylerinde bozukluk gibi) ve hormonal bozukluklar, yaygın ağrı, yorgunluk ve uyku bozukluğu yaparak fibromiyaljiyi tetikleyebilir Son zamanlarda fibromiyaljili hastalarda kaslarda basit incinmelere karşı hassasiyet olduğu gözlenmiştir Bu nedenle, uygun olmayan egzersizler ya da kötü duruş pozisyonunun bu hastalığı artırabileceği unutulmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #11
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Fibromiyalji nasıl tedavi edilir?

Fibromiyaljili hastalarda;
1 Ağrıyı azaltmak ve uykuyu düzenlemek için ilaç tedavisi
2 Kas germe ve kardiovasküler uyumu artırma egzersizleri
3 Kas spazmını azaltmaya yönelik gevşeme egzersizleri
4 Hastalığı anlamaya ve başetmeye yardımcı eğitim programları yararlı olmaktadır

Bazı hastalarda fibromiyalji çok hafif seyreder ve tedavide sadece hastalığın anlatılması ve endişelerin giderilmesi bile yardımcı olabilir Ancak çoğu hastada detaylı bir tedavi programı planlamak gerekecektir

ilaç tedavisi: Romatizmal hastalıklarda ağrı tedavisinde sıklıkla steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçların fibromiyaljide pek yeri yoktur Bunun yerine, derin uykuyu sağlamaya ve kasları gevşetmeye yönelik ilaç tedavisi daha yararlıdır Bu ilaçların çoğu depresyon tedavisinde kullanılmaktadır Ancak, fibromiyalji tedavisinde kullanılan dozlar depresyonda gerekenden çok daha düşüktür Gün içinde devam eden uyku hali, kabızlık, ağız kuruluğu gibi yan etkileri olabilen bu ilaçların mutlaka hekim kontrolünde kullanılması gerekmektedir

Fizik tedavi ve egzersiz tedavisi: Fibromiyaljide tedavinin 2 esas amacı gergin ve ağrılı kasları gevşetmek ve kalp damar uyumunu artırmaktır Sıcak uygulamalardan hemen hemen tüm hastalar yararlanmaktadır Çoğu hasta dayanıklılığı artırmaya, ağrıyı azaltmaya yönelik egzersiz programından ve yüzme-yürüme-bisiklet gibi aerobik egzersizlerden büyük fayda görmektedir Ancak fizik tedavi ve egzersiz tedavisinin çeşidi, süresi, dozu, hastadan hastaya değişebildiği için mutlaka hekim kontrolünde yapılması tavsiye edilir

Tanı konduğunda hastanın ve yakınlarının bilmesi gereken, her ne kadar fibromiyalji sendromu diğer iltihaplı eklem romatizmaları gibi hayatı tehdit eden, sakatlık yapan bir hastalık olmasa da, ağrı ve yorgunluk nedeniyle yaşam kalitesini bozabilen, iş gücünü azaltabilen gerçek bir hastalık olduğudur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #12
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Gut hastalığı


Gut nasıl bir hastalıktır?

"Kralların hastalığı ve hastalıkların kralı" olarak bilinen gut hastalığının, en azından Hipokrat zamanından beri bir çok araştırmaya konu olduğu ve sayısız kişiyi etkilediği bilinmektedir

Gut bazı eklemlerde ağrı, duyarlılık, kızarıklık, şişlik ve ısı artışı ile ani olarak gelişen, şiddetli ataklarla seyreden bir hastalıktır Genellikle her seferinde bir eklemi etkiler ve bu eklem çoğunlukla ayak başparmak eklemi olmaktadır Diz, dirsek ve el bileği gibi diğer eklemler de etkilenebilir Ataklar çok hızlı olarak gelişir ve ilk atak genellikle gece olur Tüm romatizma türleri içinde en ağrılı olanıdır Ataklar şu nedenlerle gelişebilir:

Çok fazla alkol alımı

Çok sıkı diyet ve açlık
Bazı yiyeceklerin fazla yenmesi
Operasyon geçirme (diş çekimi gibi basit bir girişim bile neden olabilir)
Ani, şiddetli bir hastalık geçirme
Aşırı yorgunluk ve herhangi bir nedenle aşırı derecede endişelenme
Eklem travması, yaralanma
Kemoterapi uygulanması
Diüretik ilaçların alınması
(Diüretikler tansiyon yüksekliğinde kullanılan, vücuttan sıvı atılımını sağlayan ilaçlardır)

Unutmayınız !
Bir gut hastasıysanız ve küçük bir yaralanma, travmadan sonra ekleminizde çok ağrı olursa ve iyileşmesi umulandan uzun sürerse, bunun bir gut atağı olabileceğini düşünün
Vücut sisteminizi rahatsız eden herhangi bir olay gut atağını başlatabilir Akut atağın erken bulguları açısından tetikte olunuz; çünkü tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar yararlı olur

Gut hastalığının nedeni nedir?

Gut vücudumuzdaki ürik asit fazlalığından oluşur Ürik asit sağlıklı kişilerin kanında da çeşitli kimyasal işlemler sonucunda bir yıkım ürünü olarak bulunur Ancak ürik asidin fazlalılığı ya ürik asidin yapım fazlalığından, ya böbreklerden atımının az olmasından ya da vücutta ürik asit haline dönüşen pürinlerin bazı yiyeceklerle fazla miktarda alınmasından kaynaklanır Kırmızı et, deniz ürünleri ve bakliyat pürin açısından zengindir Alkollü içecekler de ürik asit seviyesini belirgin olarak artırır Gut hastalığının fazla yeme ve içme nedeniyle ortaya çıktığı görüşü doğru değildir Bazı yiyeceklerin fazla yenmesi ya da çok kilo alınması gut hastalarında atakları daha çok ortaya çıkarabilir



Vücutta ürik asidin geçirdiği kimyasal işlemlere ait sorun ailelerde kalıtsal olarak geçebilir ya da başka bir hastalığın komplikasyonu olarak ortaya çıkabilir Bu sorun, kişiye anne-babasından ya da büyükanne-dedelerinden geçiş yapar Ancak çevresel faktörler de rol oynayabilir Ayrıca ailenin her bireyinde gut atakları görülmez

Zamanla, kanda ürik asit fazlalığı eklemler etrafında birikimlere yol açar Sonuçta, ürik asit eklemler içinde dikiş iğnesine benzer kristaller oluşturur ki bu durum gut ataklarına neden olur Bu kristaller sadece eklem içinde oluşmaz Ürik asit aynı zamanda cilt altında, kulak memesinde tofüs olarak ve idrar yollarında böbrek taşları olarak karşımıza çıkabilir Tofüs küçük, beyaz bir sivilceye benzer

Uzun dönemdeki riskler nelerdir?

İlk gut atakları eklemlerde kalıcı hasara yol açmaz ve eklemleriniz tamamen normal olarak kalır Ancak bir eklem sürekli bir şekilde gut ataklarına maruz kalırsa ki - bu durum artık yapılan tedaviler sonucunda çok nadirdir - o zaman ürik asit kristalleri ekleme zarar verir ve kronik artrit gelişebilir Hafif olgularda ataklar çok nadirdir ve ataklar arasına yıllarla ölçülen süreler girer ve kalıcı bir hasar gelişmez

Gut hastalığı şişmanlık, hipertansiyon, hiperlipidemi ve diabet hastalığı ile yakından ilişkilidir Gut tedavi edilmezse, böbrek taşları oluşabilir

Gut hastalığının tanısı nasıl konur?

Çeşitli romatizmal hastalıklar gut atağını taklit edebildikleri için ve tedavi de gut hastalığına özgü olduğu için doğru tanı çok önemlidir Fizik muayene ve tıbbi öykü tanı için çok yararlıdır

Doktorunuz aşağıdaki araştırmaların yapımasını isteyebilir:

Kan testi Kandaki ürik asit miktarı ölçülür Ancak bu sonuç yanıltıcı olabilir Çünkü gut hastalarında ürik asit miktarı normal, hatta düşük düzeylerde olabilir Aynı zamanda sağlıklı kişilerde, özellikle de şişmanlarda yüksek düzeyler saptanabilir
Eklem sıvısının incelenmesi Eklem içindeki sinovyal sıvı doktorunuz tarafından bir enjektör yardımıyla çekilebilir ve mikroskop altında ürat kristallerinin olup olmadığı araştırılabilir Eğer bu kristaller saptanırsa, gut tanısı doğrulanır Bu test özellikle gut hastalığı tipik olmayan şekilde başlarsa çok yararlıdır Örneğin, gut hastalığı romatoid artrit gibi başka bir romatizmal hastalığı bazen taklit edebilir
Eklemlerin direkt grafisinin (röntgen) çekilmesi Doktorunuz isterse ekleminizin grafisi çekilebilir ancak genellikle sonuç normaldir ve tanıda yardımcı olmaz

Unutmayınız !
Tekrarlayan gut atakları ekleminize hasar verebilir ve artrite neden olabilir Modern tedavi yöntemleri artrit gelişimini engelleyebilir

Gut hastalığı nasıl tedavi edilir?


Diyet
İlaçlar: Kolşisin, kortikosteroid, steroid olmayan antienflamatuvar ilaçlar, probenesid, sülfinpirazon
Cerrahi (çok nadir)
Akut gut atakları antienflamatuvar analjezik ilaçlarla tedavi edilir Bu ilaçlar ağrıyı azaltır ve enflamasyonu geriletir Bu ilaçların gut hastalığında kısa süreli kullanılmaları yeterli olduğundan genellikle önemli yan etkilere neden olmazlar ve iyi tolere edilirler Ancak bazen hazımsızlık, mide ağrısı, bulantı, döküntü, baş ağrısı gelişebilir Astım hastaları da bu ilaçları kullanırken dikkatli olmalıdır Daha önce ülser geçiren kişiler mutlaka doktorlarını bu konuda uyarmalıdır; böylece doktorunuz zararlı olmayacak tedavi seçeneklerine yönelebilir Aspirin ve aspirin kapsayan ilaçlardan akut ataklar sırasında mutlaka kaçınılmalıdır

Akut atağın tedavisinde kullanılan bir diğer ilaç kolşisindir Kolşisin çok etkin olmakla beraber sıklıkla bulantı, kusma ve ishal gelişimine neden olabilir Bu ilacın damar yoluyla kullanımı bu yan etkilerin görülümünü azaltır Doktorunuz eğer kolşisin vermeyi uygun görürse, ağrınız geçinceye kadar ya da ishal gibi yan etkiler gelişinceye kadar 2 saatte bir ilacınızı almayı önerecektir

İlaçlarınızı atağın hemen başlangıcında almanız daha etkili olacaktır Bu nedenle doktorunuzun önereceği ilaçları evde bulundurmanız ve atak geliştiğinde doktorunuzu görünceye kadar bunları almanız yararlı olacaktır

Doktorunuzun önerilerine dikkatli ve tam olarak uymakla gut atağı çok hızlı ve başarılı olarak kontrol altına alınabilir Ayak başparmağı gibi ağrılı bir eklemin korunması gereklidir Kafes gibi bir yapının ayak üzerine yerleştirilmesi ve böylece eklemin battaniye, yorgan gibi ağırlıklardan korunması yararlı olacaktır

Akut atak için önerilen ilaçların kan ürik asit düzeyleri üzerine etkisi yoktur Diğer bir deyişle, bu ilaçlar yeni ataklar geçirmenizi ya da eklemlerde ürik asit birikimini engellemez Bu nedenle eğer ataklarınız sıklaşırsa, tofüs/ böbrek taşı gelişirse ya da kan testlerinde ürik asit düzeyleri yüksek olarak saptanırsa, doktorunuz kan ürik asit düzeylerini düşürecek ilaçlar önerebilir Bu yönde bir karar alınması, atağınız olsun veya olmasın her gün ilaç almanızı gerektirir Bu amaçla önleyici tedavi olarak kullanılan çeşitli ilaçlar vardır Örnek olarak vücutta ürik asit oluşumunu bloke eden allopürinol ve böbreklerden ürik asit atılımını sağlıyan probenesid verilebilir İdrarınızdaki ürik asit miktarına bağlı olarak, bu iki tip ilaç arasından seçim yapılır Doğru tedaviyle, gut hastalığı hemen hemen tüm olgularda çok iyi kontrol altına alınabilir

Unutmayınız!
Önleyici tedavi yaşam boyu sürer
Bol sıvı almalısınız
Önleyici tedaviler yapılırken atak gelişirse, atak tedavisini ayrıca yapınız

Diyet
Diyetin eskiden çok daha önemli olduğuna inanılıyordu; ancak etkili tedavilerin bulunmasından sonra bir çok gut hastası istediklerini yemeye ve içmeye başlamışlardır Bazı yiyeceklerde hücre konsantrasyonu fazla olduğundan ve ürik asit de hücre yıkımı ile oluştuğundan karaciğer, böbrek gibi sakatatların tüketilmemesi uygun olur Protein kapsayan yiyecekler (özellikle et) aşırıya kaçmadan yenmelidir; bu yiyeceklerin belli miktarlarda tüketilmesi zaten sadece gut hastaları için değil, herkes için yararlıdır Eğer kilo fazlalığınız varsa, kilo vermeniz sadece kandaki ürat seviyesinin düşürülmesinde değil kalbiniz için de yararlı olacaktır Ancak çok sıkı diyet ve açlık da atakları tetikleyebilir

Alkol
Aşırı miktarda alkollü içecek alınması gut hastalığının nedeni değildir; ancak bir atağı tetikleyebilir Hangi içeceklerin içilmesi, hangilerinin içilmemesi gerektiği üzerine çeşitli söylentiler vardır; bunları ciddiye almayınız Ancak bazen hastalar belli tipte bir alkollü içeceğin ataklarını başlattığını belirtirler Bu durumda, hastanın o tipte içeceği içmemesi önerilir

BAZI SORULAR ve YANITLARI

Kadınlar gut hastalığına yakalanır mı?

Gut hastalığı açısından çoğunlukla 40 yaş üstündeki erkekler risk altındadır; ancak her yaşta etkilenim söz konusu olabilir Çok nadiren menapoz sonrasındaki yaşlı kadınlarda gut hastalığı gelişebilir Özellikle de tansiyon yüksekliği ya da kalp hastalığı tedavisinde önerilebilen diüretik ilaçları kullanan kadınlarda görülebilir Bu ilaçlar ürik asidin vücutta depolanmasına neden olur Genç kadınlarda gut hastalığı gelişimi çok nadirdir ve bu durumda özel incelemeler gerektirir

Gut ciddi eklem hastalığına neden olur mu?

Sadece tedavinin yapılmaması durumunda olabilir Başlangıçta ataklar akuttur, eklem normal durumuna döner Ancak ürik asidin depolanması deformite ve özürlülük durumuna neden olabilir İyi olan tarafı, bu durumun uygun tedaviyle önlenebilir olmasıdır

Ürik asit eklemlerden başka yerlerde depolanır mı?

Diğer bölgelerde cilt altında, örneğin kulak üzerinde ve ellerde depolanabilir Ayrıca iç organlarımızda özellikle böbreklerde depolanabilir Bu nedenle gutlu bir hastayı değerlendirirken böbrek testlerine bakılması gerekmektedir Bunun için idrar örneği vermeniz de gerekebilir

Ürik asit düzeyini düşüren ilaçların uzun süreli alınması zararlı olabilir mi?

Bu ilaçlar oldukça güvenilirdir Bazen ciltte döküntü ya da mide yanması nedeniyle bu ilaçların kesilmesi gerekebilir Ancak bunun dışında hiçbir yan etki olmaksızın sürekli alınabilir

Eklem hastalığına neden olabilen ürik asidden başka kristal tipleri var mıdır?

Özel tipte bir kalsiyum kristali de eklemler içinde ürik asit gibi depolanabilir Guta benzer akut ataklar gelişebilir; ancak bu durumda ayak başparmağından ziyade diz eklemi etkilenir

Gut sıklığı ülkeden ülkeye değişir mi?

Yüksek ürik asit düzeyine sahip bazı ırklar (örneğin Pasifik ülkeleri) bulunmaktadır; bu kişiler doğal olarak gut hastalığına daha fazla yatkındır Gut hastalığına yakalanma oranları aynı ülkede bile değişik zamanlarda farklı olabilir Örneğin İkinci Dünya Savaşı nedeniyle açlığın kol gezdiği ve yaşam koşullarının çok zor olduğu dönemlerde Avrupa ülkelerinde görülümü çok azalmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #13
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Kalça kireçlenmesi


Kalça eklemi ağırlığınızı taşıdığı için aşınma ve bozulmaya en sık uğrayan eklemlerdendir Bu durum tıpta osteoartrit, günlük kullanımda kireçlenme olarak adlandırılır ve kalçanın en sık rastlanılan hastalığıdır Tüm eklemlerde olduğu gibi kalça ekleminin hem topu hem de yuvası kıkırdakla kaplıdır Bu kıkırdak yapı bu iki kemiğin birbiri üzerinde ağrısız ve minimal sürtünme ile kaymasını sağlar

Bu kıkırdağın bozulması, aşınması ve yer yer kaybolmasına osteoartrit veya kireçlenme denir Anlaşılacağı üzere dışarıdan bir kireç toplanması söz konusu değildir Böyle bir durumda ilk belirtiler sabah kalkıldığında kasıkta ve uyluk ön-iç tatafında ağrı ve rahatsızlık hissidir Ağrı aktiviteyle artar, istirahatle azalır Bu belirtiler kalça hastalıklarının bir çoğunda olabilir

Tedavi edilmeyen osteoartritler yıllar içinde ilerleyerek ağrısız yürümeyi imkansız hale getirir Bu kadar ilerlediğinde eklem etrafında kemik dikenler gelişir Bu sırada kıkırdak tamamen aşınmış, eklemde kemik kemiğe sürter hale gelmiştir Kalça hareketi neredeyse tamamen ortadan kalkabilir Bu durumda gittikçe adelelerde de zayıflık ve yetmezlik oluşur

Ailelerde bir yatkınlık görülebilir Fakat gelişimi ileri yaşlarda şişman, kaza sonucu kıkırdağı yaralanmış kişilerde daha sıklıkla görülür

Tanı klinik muayene ile ve direkt röntgen tetkikleri ile konur Doktorunuz durumunuza göre size bir tedevi önerecektir

Tıbbi (cerrahi olmayan) tedavi

Osteoartritin erken devrelerinde iseniz cerrahi olmayan tedaviler hastalığınızın ilerlemesini yavaşlatabilir


Kalçanızı fazla kullanmaktan kaçınınız
Düzenli fizik aktivite yapınız Özellikle yüzme, su aerobiği, salon bisikleti adele kuvvetini korur ve eklem hareket açıklığının korunmasına yardımcı olur
Anti-romatizmal, anti-enflamatuar ilaçlar kulanılabilir
Geceleri yeterli derecede uyunmalıdır
Fazla kilolar varsa erilmelidir
Baston kullanımı önerilir
Cerrahi Tedavi

Erken yaşta gelişen osteoartrit gerçekten cerrahi açıdan zor bir problemdir Erken dönemlerde kalça artroskopisi hastalığın gelişimini yavaşlatabilir Kalça artroskopisi dünyada çok az merkezde yapılmakta olup halen gelişme aşamasındadır ve sınırlı müdahale imkanına sahiptir

Protez öncesi cerrahilerden biri de osteotomilerdir Osteotomi femur kemiğinin başının veya boynunun kesilerek yeniden yönlendirilmesidir Bu yöntemle kalça eklemine binen yükler yeniden düzenlenmekte ve/veya eklemin sağlam yüzeyleri yük taşıyan bölgelere getirilmektedir Bu yöntem total kalça protezlerindeki ilerlemeler nedeni ile popüleritesi azalmakla birlikte bazı vakalarda eşsiz olanaklar sağlayabilmektedir

Kalça ekleminin femur başı bölümündeki küçük kıkırdak boşluklarında (özelllikle travmatik olanları) osteoatritin başlangıç dönemlerinde yapılan kıkırdak nakilleri kalça protezi gereksinimini ileri yaşlara erteleyebilmektedir (bkz: Eğitim konuları - Eklem Kıkırdağı Sorunlarına Yeni Yaklaşımlar)

Kalça osteoartritinin radikal tedavisi total kalça protezidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #14
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Kalça protezi


Kalçadaki probleminiz hayat standartınızı istemediğiniz kadar düşürdüyse protez zamanınız geldi demektir Buradan anlaşılacağı gibi ameliyat zamanlamasına doktor değil hasta karar verir

En sık soru protez yapım yaşı ve ne kadar ömrü olduğudur Burada hastanın kişisel özellikleri; yaş, cinsiyet, ağırlık ve hareket seviyesi belirleyicidir İyi ellerde yapılması şartıyla tüm hastaların %98’inde protez 10 yıl dayanır 65 yaş üzeri, kadın, 70 kg altı ve az hareketli kişilerde protezin ömrün kalan kısmında idare edebileceği söylenebilir Genel olarak kalça protezi iyi ellerde yapıldığında 20 yıl civarında tamamen ağrısız ve kalça fonksiyonlarının tam olduğu bir yaşam süresi elde edilir

Kalça protezinin iyi ellerde yapılması kadar ameliyathane ve ameliyat sonrası bakım hizmetleride çok önemlidir Bu operasyonun en önemli komplikasyonu % 1-2 oranında enfeksiyondur(en iyi ameliyathane şartlarında) Enfeksiyon gelişirse ek cerrahi prosedürler gerekebilir İyi ameliyathane şartı dendiğinde enfeksiyon kontrolü çok iyi olan, “laminar air flow” lu ameliyathaneler anlaşılmaktadır Damar ve sinir yaralanması riski neredeyse yoktur

Operasyonda eklemin her iki yüzeyi plastik ve metal komponentlerle değiştirilir Konulan parçaları yerinde tutmak üzere 2 yol mevcutturBunlardan biri polimetimetakrilat adı verile çimento ile tespittir Diğeri ise özel hazırlanan ve kemiğin gelişimine uygun olarak kemikle bütünleşen parçalardan oluşan protezlerdir Bazı çimentosuz implantların yüzeylerinde yeni kemik oluşumunu sağlayabilecek biolojik olarak aktif olan maddeler de bulunmaktadır İleri yaş ve ileri osteoporozu olanlar dışında günümüzde çimentosuz protezler tercih edilmektedir (Dizin tersine) Çimentosuz protez sonrası belli süre koltuk değneği kullanılması gerekir

Hastaların operasyonun ertesi günü yürümelerine, 2 gün tuvalete oturmalarına izin verilir Dikişler ortalama 15 günde alınır ve sonrasında banyoya izin verilir Hasta operasyonun ertesi gününden itibaren kalça ve diz bükme ve adele güçlendirme ekzersizlerine başlanır Bu ekzersizler kalça fonksiyonlarının tamamen kazanılmasına kadar devam eder Genellikle 6 haftada tüm kalça fonksiyonları geri döner Kalçada protezin varlığını hastalar 3-6 ay hissedebilirlerse de yürüme ilk haftadan sonra ağrısızdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #15
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



kas iskelet sistemi sorunları


Tedavinin Hedefi

-- Spina bifida olgularında hekimlerin hedefi çocuğa tutulum seviyesinin izin vereceği optimum mobiliteyi kazandırmak ve hastalığın neden olabileceği bir dizi komplikasyonu engellemektir

-- Çok sayıda ameliyatlar, uzun hastane yatışları, uzun süreli alçılamalar, komplike ortezleme ve rehabilitasyon işlemleri gerektiren tedavi sürecinin çocuğu aile ve toplumdan izole ederek psikososyal gelişimi inhibe etmesi riski her an hatırlanmalıdır

-- Olgunun tutulum seviyesine, ailenin ve çocuğun potansiyeline göre gerçekçi hedefler belirlenmeli, uzun dönem tedavi planları yapılmalı ve sebatla hasta takip edilmelidir

-- Bazı hastaların zamanla tekerlekli sandalye ile ambüle olmayı tercih edebileceği hatırda tutulmalı, çocukluk dönemindeki terapötik ambülasyonun genel büyüme gelişme ve sosyalleşme üzerindeki olumlu etkileri nedeni ile her hastada maksimum ambulasyonu sağlama konusunda gayret edilmelidir

Tedavi sırasında :

1 Yatakta rahat bakılamayan hastanın bakımını kolaylaştırmak

2 Bakımı kolay ancak oturamayan hastada oturma dengesini sağlamak

3 Oturabilen hastanın daha iyi oturabilmesini ve ellerini kullanabilmesini sağlamak

4 İyi oturan hastanın ayağa kalkabilmesini sağlamak

5 Ayağa kalkabilen hastanın yürüyebilmesini sağlamak

6 Zor yürüyen hastanın iyi yürümesini sağlamak

7 İyi yürüyebilen hastanın pabuç giyme – nasırlaşma – ayak yarası vb sorunlarını çözmek amaçlarıyla hasta değerlendirilmeli, kontraktürler, deformiteler ve instabiliteler saptanarak bunların her birine çözüm aranmalıdır

Bölgelere Göre Sorunlar

-- Omurga sorunlarının tedavisinde hedef oturmaya ve yürümeye engel olmayan dengeli bir postür elde etmektir

-- Kalça sorunlarının tedavisinde hedef fleksiyon postürüne gidişi ve tek taraflı çıkığın neden olabileceği pelvik oblikite ve bacak kısalığını engellemektir Kalçada fleksiyon kontraktürü lomber hiperlordoz gelişimine neden olarak fleksiyon postürünü rijidleştirir Fleksiyon postüründe ayakta durmak ve yürümek biomekanik yönden büyük enerji kayıpları gerektirir ve hastanın mobilizasyon potansiyelini minimuma indirir Her olguda olanaklar dahilinde kalça ve dizde fleksiyon, ayakta ekin veya kalkaneus deformitesinin oluşması engellenerek çocuğa mobilizasyon için çok avantajlı olan ekstansiyon postürü kazandırılmalıdır Ekstansiyon postüründeki çocuklar oturma ve yürüme sırasında ellerini serbest olarak kullanabilecekleri için psikososyal gelişmeleri ve gündelik yaşam aktivitelerinde avantaj kazanırlar Kalçada çıkık tedavisi çok tartışmalıdır, birçok olguda çıkık ihmal edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.