07-30-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Doğa Felsefesi Nedir? Doğa Felsefesi Tanımı Anlamı Hakkında
Doğa Felsefesi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İlk insan topluluklarının doğaya bakış açılarından başlarsak, onlar tam anlamıyla doğanın bir parçasıydı Acıkınca yemek ararlar, tehlikeyle karşılaşınca kaçarlar yani yaşamlarını ve ırklarını devam ettirme güdüleriyle yaşarlardı Bilgi düzeyleri yetersiz olduğundan doğaya etki edemedikleri gibi doğrudan doganın etkisi altında idiler Dolayısıyla doğanın kurallarına uyarak doğal bir hayat yaşadılar Fakat zaman içerisinde insanın doğa ile olan bütünlüğü ortadan kalkmaya başladı
Peki neden insan doğadan koptu?
Çünkü insan biyolojik evrim sonucunda kendine dışarıdan bakabileceği, duygulardan uzak, mantık kurallarına baglı bir beyine sahip oldu Bu beyin ona kendini savunmasında ve barınmasında etkinleşme şansını verdi İnsanoğlu kapasitesinin farkına vardı ve bilgi düzeyinin arttırmasıyla organik toplumlarda bir değişim süreci başladı Avcılık ile insan doğa karşısında etkili olabildiğini gördü Ayrıca şehirlerin ortaya çıkısı toplumsal yapı nın kökünden sarsılmasına neden oldu Varolan kadın-erkek eşıtliğinin erkek lehine değişmesini sağladı Evde de ekonomide de toplumsal işbölümü geleneksel eşitlikçi özelliğini kaybetti ve hiyerarşik bir şekil kazanmaya başsladı Bu durum yalnızca toplumsal alanda etkili olmakla kalmadı; aynı zamanda insan doğa ayrımının daha da belirginleğmesine neden oldu
İlk çağlarda özellikle Yunanlı filozoflar doğa üzerinde yoğun bir sekilde düşünmeye başladılar Doğayı ve insanın doğa içerisindeki yerini kavramaya çalıştılar Karmaşayı, düzensizliği ve vahşi yaban hayatını temsil eden doğaya karişı, düzenliliğe, birliğe, uyuma ve sürekliliğe sahip "polisler", ilkçağ Yunan toplumlarında insanların yaşadığı korunaklı, güvenli ve korunması gereken şehir devletleriydi Yani insan mücadele içinde oldugu doğadan ayrı ve kopuktu Feodalizmin hakim oldugu Ortaçağ'da insanıin doğayı algılayışında pek bir değişiklik olmadı Şehir devletleri imparatorluklara, sahip olduğu tebaasını ve doğayı daha sistemli ve verimli sömüren devasa devletlere dönüştü Fakat aydınlanma dönemi doğayı algılayış açısından bir dönemeçti Çünkü "mekanist görüsü" gelistirdi
Doğa felsefesi, felsefe tarihinde ilk çağ Yunan felsefesinin başlagıcında merkezi tema olarak doğanın ele alındığı felsefe yönelimidir, daha sonra çeşitli biçimlerde sürmüş, yeni nitelikler kazanmış ve yeniden değerlendirilmiştir
Doğa Felsefesinin Ana Problemi
Varolanların nedenin ne olduğunun araştırılması ve bu yönelimle doğanın düşüncenin temel meselesi olarak düşünülmeye başlanması doğa felsefesinin çerçevesini oluşturmuştur Din ve mitolojinin dışına çıkarak varolanların ve nedenlerinin araştırılmasını başlatan Thales olmuştur
Thales bu anlamda felsefenin babası sayılmakta ve onunla başlayan felsefi düşünce de doğa felsefesi ya da varlık felsefesi olarak değerlendirilmektedir Thales'i Anaximandros, Anaximenes gibi isimler izlemiştir Farklı şekillerde içerilendirmiş olmakla birlikte, doğa filozofları, genel bir yaklaşım biçimini benimsemişlerdir; bu yaklaşım biçimi de doğayı incelediklerinde karşılarına çıkan çokluk ve onun temeleinde olduğunu ve ondan kaynaklandığını düşündükleri temel kaynak (arkhe) düşüncesinden kaynaklanmıştır Doğa felsefesinin bu anlamda temel prensibi, dış dünyadaki varlıkların kendisinden doğup geldiği ilk maddenin bulunması ya da belirlenmesidir
Thales için ana mdde su 'dur; belirli bir maddedir Anaksimandros bunu sonsuz olan ile değiştirir, cünkü su nitelik ve nicelik bakımından sınırlıdır; her şeyin kedisinden çıkıp geldiği kaynak sonsuz olmalıdır ona göre Bu belirsiz ve soyut varlık ilkesini apeiron olarak belirtir Onun öğrencisi olan Anaksimenes'de, arkhe'nin birlik ve sonsuzluk niteliğine sahip olması gerektiğini öne sürer; ancak buradan itibaren hocasında ayrılarak daha çok Thales'e yakın bir düşünce geliştirir O da Thales gibi anamaddeyi belirli bir madde olarak değerlendirir; ona göre arkhe hava'dır Hava hem somut belirli bir varlıktır, hem de soyut sınırlanamaz bir varlıktır Hayatın ve ruhun temel maddesidir hava
Böylece belirli tarzda bir maddecilik anlayışı da belirginleşmeye başlar Daha sonra bu giderek soyut düşüncelere doğru evrilecektir
Pisagorcularda örneğin anamadde ya da varlığın temeli sayı oarak belirtilecektir Elea Okulu'nda Bir Olan diye adlandırılan tek ve değişmez ilke öne çıkacaktır Empedokles bu iki yöndeki gelişmeleri birleştirmeye çalışan bir ana ilke arayışında olmuştur O temel ögelerden ya da elementlerden bahseder ve ona göre bunlar hava, toprak, su ve ateş olarak belirtilirler Bu dört element evrenin yapısının unsurlarıdır Onların birleşmeleri ya da dağılmalarından diğer her şey meydana gelir Anaksagoras düzenleyici bir ilke düşüncesini de işin icine katarak oluşun temel ilkesini nous olarak belirtir
Farklı Okullar
Sokrates öncesi felsefe içinde doğa felsefesi çok önemli bir yer tutar; ilk doğa filozoflarından sonra doğa felsefesinin felsefi problemini sürdüren başka okullar da meydana gelmiştir Bunları şöyle belirtmek mümkün:
- Milet Okulu: Thales, Anaksimandros, Anaksimenes

- Pisagorculuk: Pisagor
- Elea Okulu: Parmanides, Zenon
- Efes Okulu: Heraklitos
- Atomculuk: Demokritos
- Çoğulculuk Okulu: Empedokles, Anaksagoras
Bu okulların tamamı birbirnden farklı ve temelde zıt görüşlerden hareket etmiş ve birbirleriyle tartışma halinde olmuşlardır Ancak temelde varlık problemi merkezi bir konu olarak hepsinde sürdürülmüştür Örneğin Milet okulu temel maddenin ne olduğuna bir cevap ararken, Pisagorcular form üzerine ağırlık vermişler; Heraklitos ve Elea okulu değişim problemi ekseninde yoğunlaşmış; Çoğulcular ve Atomcular ise çokluk ve maddesellik ekseninde temel varlık ya da varlığın temeli sorununa cevaplar vermeye girişmişlerdir Doğanın ve evrenin, bu temelde varlığın ve yaşamın temelinin açıklanması girişimi ortaya konulmuştur
Modern Doğa Felsefesi
Ortaçağ'ın sonundan itibaren Rönesans'la birlikte hem felsefe alanında yeni bir canlanma meydana gelmeye başlamış, hem de bilimler de önemli gelişmeler kaydedilmiştir Bu dönemde doğa bilimleriyle doğa felsefesini birbirinden ayırmak olanaklı görünmemektedir Kopernikus ile birlikte yeni bir dünya ve evren kavrayışı ortaya çıkmış, bunun devamında doğa felsefesi yerini giderek doğa bilimleri denilen alana bırakmaya başlamıştır Böylece doğa ve evrene ilişkin felsefi yaklaşımların, soyut arkhe arayışının yerini somut bilgiler, gözlem ve deney merkezli aıklamalar almaya yönelir Bu süreçte özellikle ortaçağdaki doğa felsefesi anlayışıyla bir hesaplaşmaya girildiği ve doğa bilimlerinin bu hesaplaşmanın sonucunda geliştiği söylenebilir Her alanda olduğu gibi bilimin gelişmesi, özelliklede bu gelişmenin felsefenin içinden gelerek meydana gelmesi, felsefe ile bilim arasındaki ayrımın nasıl konulacağı sorununu gündeme getirmiş, doğa felsefesi ile doğa bilimleri arasındaki ayrım konusunda bu özellikle belirgin bir sorun olarak ortaya çıkmıştır Francis Bacon, Kepler, Laplace gibi bilgin düşünürler bu sürecin önemli isimleri olmuşlardır Doğa felsefesi bu sürecte bir tür felsefi materyalizm biçimine de bürünmüştür
Doğa Felsefesi ve Doğa Bilimi
Doğa felsefesi ve doğa bilimi 17 yüzyıla gelinceye kadar birbirinden ayrılan alanlar değildir; hatta bu alanlar arasında açık ayrımlar yapma konusunda süregiden sorunlar sözkonusudur Çoğu zaman ve çoğu yerde doğa felsefecisi aynı zamanda fizik ya da diğer doğal bilim alanlarıyla da ilgilenen hatta onlar üzerinde otoriteye sahip olan bir kişiydi 17 yüzyıldan itibaren felsefe ve bilim alanları birbirinden ayrışmaya ve bilimler kendi alanlarında daha da özerkleşmeye başlamasıyla doğa felsefesiyle doğa bilimlerinin ayrışması sorunu da gündeme geldi Bu bir anlamda iki farklı bilgi türü arasında yapılması beklenen bir ayrımdı; ancak yine de bu ayrım her zaman açık seçik değildir Modern doğa biliminin aldığı biçim ve geldiği bilgi düzeyi, belirli bir tarihsel dönemde bu ayrımı koşullandırmıştır Özellikle Galileo ve Newton ile bu gelişmenin ortaya çıktığı saptanabilir; belirli bir yöntemle bir anlamda bilim empirikleşiyor, gözlem ve deney önemli bir nitelikle öne çıkıyordu Felsefe ise spekülatif bir görünüme bürünüyordu bu gelişmeler karşısında Bu eksende giderek bir ayrışma meydana gelmiş olsa da felsefe düzeyinde doğa bilimi ile doğa felsefesini ayrıştırmanın açık ve kesin bir şekilde görünebildiğini söylemek zordur
|
|
|