Prof. Dr. Sinsi
|
Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri
Türkçe’nin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri Nedir
Türkçe’nin Dünya Dilleri Arasındaki Hakkında Bilgiler
Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle sondan eklemeli diller grubunda; köken bakımından da Ural – Altay dil grubunun Altay dilleri ailesinde yer almaktadır
Ural – Altay dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile oluşturmazlar Bu gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken akrabalığından ziyade yapı yönüyle benzerlik şeklinde ortaya çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu olarak yapılması görüşü benimsenmektedir
Ural grubu dilleri konusunda derinlemesine yapılan araştırmalar, bu gruptaki dillerin akrabalığını kesinleştirmektedir Doerfer, Nemeth, Bang, Clauson gibi bilginler, Altay dil ailesine giren dillerin köken akrabalığından ziyade kültür akrabalığı üzerinde dururken Menges, Poppe, Räsänen ve Ramstedt gibi bilginler araştırmalarına dayanarak bu diller arasındaki köken akrabalığını ispatlanmış sayarlar
Son yıllarda Altaiystik başlı başına bir araştırma alanı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır Ural – Altay dilleri teorisi ve Altay dilleri teorisi hakkındaki araştırmalar geliştikçe bu konuda daha detaylı ve tutarlı bilgilere ulaşılacaktır
Altay dil ailesinin ortak özellikleri şöyle özetlenebilir:
1 Bu gruptaki dillerin hepsi yapı yönüyle eklemeli dildir
2 Ön ekler (artikeller) yoktur
3 Kelime türetme ve çekim son eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz Eklerdeki zenginlik ve çeşitlilik dikkat çekicidir
4 Söz diziminde yardımcı unsurlar (tamlayanlar, belirtenler) önce, asıl unsurlar (tamlananlar, belirtilenler) sonra gelir: insanlık hâli, sözün doğrusu Mustafa, türkü söylerken kendinden geçiyordu
Sıfatlar isimlerden önce kullanılır yeşil ördek, anlayışlı öğrenci, kahraman ordu Sayı bildiren kelimelerden sonra çokluk eki kullanılmaz:, beş kardeş, üç kafadar, bin konut
Cümleler, cümleyi oluşturan unsurların ilgisi bakımından, gelişmekte olan düşüncelerin akla geliş sırasına göre değil, tamamlanmış bir düşüncenin düzenli bir hiyerarşisi şeklinde kurulur
5 Bu dillerde gramatik cinsiyet yoktur Bu sebeple cümlelerde cinsiyet farkından kaynaklanan değişiklik yapılmaz: Müdür – müdire, memur – memure, Halit – Halide; he – she gibi
6 Soru eki vardır
7 Aynı şekilden kaynaklandığı saptanan ortak ekler vardır Türkçe ile Moğolca arasında bu ortaklık daha belirgindir
8 Altay dilleri ses özeliklerine göre karşılaştırıldığı zaman birtakım ortaklıklar görülmektedir Bunlardan en belirgin olanı, ünlü uyumudur Kelime başında l, r ve ñ ünsüzlerinin bulunmaması diğer bir ortaklıktır
Bir dilin konuşma dili ve yazı dili olmak üzere iki yönü vardır Özel bir çalışmayla günlük dile ait konuşma metinleri tespit edilmediği sürece konuşma dilinin tarihî gelişimi, inceleme alanı dışında kalır Ancak günümüzün teknik imkânlarıyla video kasetlerine, ses bantlarına, CD, VCD ve DVD’lere kaydedilen konuşmalar, ileri bir tarihte konuşma diliyle ilgili çalışmalara malzeme oluşturabilir Yazı dilinin tarihî gelişimi ise, ancak o dile ait yazılı metinlerle takip edilebilir Metinlerle takip edilemeyen dönemden öncesi için birtakım tahminlerde bulunmak mümkün olmakla birlikte kesin bilgi vermek zordur
Konuşma Dili
Konuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken kullandığımız dildir Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat etmeyiz Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği maceradan o dilin lehçeleri ortaya çıkar
Lehçe, bir dilin değişik bölgelerde, aynı dil grubuna dahil kişiler tarafından konuşulan değişik biçimidir Lehçede kelime farklılıkları, ses ve yapı yönüyle ayrılıklar bulunur Türkçe, diğer dillere göre oldukça geniş bir alanda çok hareketli bir macera geçirdiği için Türkçenin yirmi civarında lehçesi vardır Türkçenin tarihî lehçeleri olan Yakutça ve Çuvaşça bugünkü lehçelerle -ayrı bir dil olduklarını düşündürecek kadar- çok büyük farklılıklar gösterirler Türkmence, Özbekçe, Gagavuzca, Kazakça, vb Türkçe’nin bugünkü lehçelerindendir
Türk Dili, lehçelerine göre;
a) Oğuz – Türkmen grubu (Güney – Batı Türkçesi),
b) Kıpçak grubu (Kuzey – Batı Türkçesi) ve
c) Karluk grubu (Kuzey – Doğu Türkçesi) olmak üzere üç ana grup oluşturur Bu ana gruplara dahil lehçeler birbirlerinin yakın dalları oldukları için anlaşmada çok büyük farklılıklar görülmez Aynı grupta yer alan Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi buna örnek olarak gösterilebilir
Ağız ise bir dil veya lehçenin yakın zamanda ayrılmış, bölgeden bölgeye veya şehirden şehire sadece söyleyiş farklılıkları gösteren küçük kollarıdır Ağızlardaki ayrılıklar çoğu zaman söyleyişten öteye gitmez Bölge ağzına özgü kelimelerin sayısı, dilin bütün söz varlığı düşünüldüğü zaman fazla bir yer tutmaz Konuşmada görülen bu durum, zaten yazı diline de yansıtılmaz
Konya şivesi, Erzurum lehçesi, Urfa şivesi gibi adlandırmalar yanlıştır Doğrusu; Konya ağzı, Erzurum ağzı, Urfa ağzı şeklindedir
Yazı Dili
Yazı dili, adından anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir Dilde birliği, anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî dildir Konuşma dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir
“Bir dilin yazısı, o dilin lehçe veya ağızlarından birine göre yazılır ve bu yazılış, standart yazı dilini oluşturur Yazı dili olma vasfını taşıyan ağız, bir memleketin kültür merkezi olarak gelişen yerinin ağzıdır ve konuşma dillerinin en gelişmişidir Türkiye Türkçesinin yazı dili genellikle İstanbul ağzına dayanır Bir ülkede çeşitli konuşma dilleri ve ağızlar bulunduğu halde bir tek yazı dili bulunur Yazı dili muhafazakârdır Normal şartlar altında özelliklerini kolay kolay kaybetmez Ayrıca, lehçe ve ağızların alabildiğine farklılaşmasını da önler Gereğinde, hepsinin zenginliklerinden yararlanır ve onları ortak bir kaynaktan zenginleştirerek birbirine yaklaştırır Aydın kesimlerin kendi bölge ağızları ile değil, yazı dili temelindeki standart Türkçe ile konuşmaları, yazı dilinin bu birleştirici ve ağız ayrılıklarını silici fonksiyonundan kaynaklanmaktadır ”
Türk dili derslerinin amaçlarından biri de konuşma diliyle yazı dilini birbirine yaklaştırmaktır Kişi, edebî dille doğru konuşabilir fakat yazı dilinin özelliklerini ve kurallarını bilmezse doğru yazamaz Bu sebeple ana dilin kuralları ve incelikleri iyi bilinmelidir ki dil, anlaşma aracı olma işlevini tam anlamıyla yerine getirebilsin
Özellikle son zamanlarda sezgiye dayalı bir anlaşma yolu seçildiği için “Nasıl olsa ne demek istediğim, dinleyenler tarafından iyi kötü anlaşılıyor – daha doğrusu seziliyor – ” düşüncesiyle yazı dilinin kurallarını önemsememek yanlış bir tutumdur Yazılı anlatımda, söylemek istediğimizle yazdığımızdan çıkan anlam karşılaştırılırsa konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır
|