Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlayabilir, kerimi, kuranı

Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?

Eski 12-25-2007   #1
gülgüzeli
icon111

Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?



Kur’an-ı kerimi herkes anlayamazSual: Kur’an-ı kerimi herkes anlayabilir mi, yoksa Resulullah efendimizin açıklaması şart mıdır?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır Çünkü muhatabı Odur Kur’an Ona gelmiştir Ondan başkası tam anlayamaz Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik) [Nahl 44]

Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır

M Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
(Bir gün Peygamber efendimiz, Hz Ebu Bekir’e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu Yanlarına Hz Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi Hz Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi Hz Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir) [Mek Masumiyye 59]

Hadis-i şeriflerde (Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer olurdu), (Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır) buyuruldu Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hz Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, inkârcı olmasınlar, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar) [Buhari]

Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hz Ebu Bekir, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur (Şir’a)
Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi? Hadis-i şerifte, (Kur’an, Allah’ın metin ipidir Manalarının hepsi anlaşılmaz) buyuruldu Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez) [Kehf 109]

Mevduat-ül-ulum’da deniyor ki:
(Kur’an ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır)

İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilir?

Beyrut’ta ana dili Arabi olan çok papaz var!
Sual: (Andolsun biz Kur’anı anlayasınız diye kolaylaştırdık, öğüt alan yok mu?) âyeti varken biz Kur’anı niye anlamayalım ki? Hadislere ne ihtiyaç var ki? Veya tefsire ne ihtiyaç olur ki? Allah biz kolaylaştırdık derken, niye Hadislere bakıp da işimizi zorlaştıralım?
CEVAP
Her ilmi ancak ehli anlar Herkes, her ilmi bilmez Evet Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kur'anı öğüt almak için kolaylaştırdık Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17]
Tefsirlerdeki açıklaması şöyle:
(Kur'anı hıfzetmek, ezberlemek için kolaylaştırdık O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen var mı?) [Celaleyn]

Mevduat-ül-ulumda (Tefsir ilminin dalları) kısmında buyuruluyor ki:
(Kur'an-ı kerim ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir Öyle yüksek ve metin bir dağdır ki, ondaki gariplikleri öğrenmek, her sırrına erişmek imkansızdır Bu ilmin sayılmayacak kadar dalı, erişilmeyecek kadar fenni vardır) Bu bölümde 8 temel ilim ile, 72 yardımcı ilim hakkında bilgi verilmektedir
Herkes Kur'an-ı kerimi anlasa, ondan hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere lüzum kalmaz, (Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının) buyurulmazdı (Haşr 7)

Eğer herkes Kur'an-ı kerimi anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı
Kur'an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir etmenin büyük hata olduğu, bu kimsenin Cehenneme gideceği, hatta kâfir olacağı hadis-i şeriflerde bildirilmiştir Şu halde, (herkes Kur'anı anlar, herkes meal okusun, hadislere, fıkıh kitaplarına lüzum yok) demenin büyük bir cinayet olduğu meydandadır Yüzenleri görüp de, (Denizde yüzmek kolaydır Herkes yüzebilir) sanarak yüzme bilmeyen bir genci, okyanusun ortasına atmak, Kur'an-ı kerime mana vermek yanında çok hafif kalır Çünkü yüzme bilmeyen boğulur; fakat Kur'an-ı kerime yanlış mana veren Cehenneme gider

Piyasadaki Türkçe tefsirlerde, şahsi düşünceler vardır Okuyana zararı, faydasından çoktur Hele İslam düşmanlarının, zındıkların, bid'at sahiplerinin, Kur'an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsirler, birer zehirdir Bunları okuyan genç zihinlerde, bir takım şüpheler, itirazlar hasıl olur Zaten, bizim gibilerin, dinimizi öğrenmek için, tefsir ve hadis-i şerif okuyarak, hüküm çıkarması caiz değildir Çünkü Kur'an-ı kerimi ve Hadis-i şerifi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir Yalnız Arabi bilmekle, tefsir ve Hadis anlaşılmaz Her Arabi bileni, din âlimi sanan aldanır Beyrut’ta ana dili Arabi olan çok papaz var; fakat, hiçbiri İslamiyet’i bilmez

Bir okuyucu, (Yalnız senden yardım dileriz Fatiha 5, Yalnız Allah’a güvenin, Maide 23, Yalnız benden korkun Bekara 40, âyetleri pek açıktır Herkes anlar Neresi açıklansın) diye sordu

(Yalnız senden yardım dileriz) dedikten sonra, birinden bir bardak su istesek bu âyete aykırı mıdır, değil midir? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz? Bunlar açık değildir

(Yalnız Allah’a güvenin) buyuruluyor Ne hususta Allah’a güveneceğiz? Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, bu âyete aykırı olur mu? Topkapı’dan Sirkeci’ye giden tramvaya binsek, "Bu tramvay, bizi Sirkeci’ye götürür" desek, Allah’tan başkasına mı güvenmiş olacağız? Demek ki güvenmenin izahı gerekir

(Yalnız benden korkun) buyuruluyor Başka bir âyet-i kerimede, (İnsanlardan korkmayın, benden korkun) buyuruluyor (Maide 44) Hırsızdan, hainlerden ve yılandan korksak bu âyete aykırı olur mu? Demek ki açıklaması gerekli

(Namaz kılın, zekat verin) buyuruluyor (Hac 78, Nur 56) Namazın nasıl, kaç rekat kılınacağı, zekatın nasıl, hangi mallardan verileceği açık değildir Bütün bunlar, hadis-i şeriflerle ve âlimlerin açıklaması ile anlaşılmıştır

Fetih suresinin, (Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir) mealindeki 10 ve Bekara suresinin, (Doğu da, batı da Allah’ındır, nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır) mealindeki 115 âyet-i kerimesinin tevile ihtiyacı vardır

Yine mealen buyuruluyor ki:
(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir) [Araf 155, İbrahim 4]

Bu âyetleri okuyan bir dinsiz, (doğru yola getiren ve sapıttıran Allah olduğuna göre, beni de dinsiz yapan Odur Benim bunda ne suçum var) diyebilir Bu bakımdan hadis-i şeriflere ve âlimlerin açıklamasına ihtiyaç vardır

Nitekim, âyetlerden anladığına uyup, "hayır-şer Allah’tan olduğuna göre, bize günah işleten de Allah’tır Biz günahlardan mesul değiliz" diyenler çıkmıştır

İşte bu tehlikeyi önlemek için Peygamber efendimiz, gerekli açıklamayı yapmıştır Âlimler de bunları açıklamış, artık, bahane kalmamıştır Kur'an-ı kerimi anlamak için açıklamaya ihtiyaç olduğunu bizzat Hak teâlâ bildiriyor:
(Kur'anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik) [Nahl 44]
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez) [Necm 3,4]
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) [Nisa 80]
(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin İşlerinizi boşa çıkarmayın) [Muhammed 33]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider) [Nisa 13,14]

(Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler) [Ahzab 66]

Kur’an-ı kerimin açıklanmasıSual: Kur’anı herkes anlayamaz diyorsunuz Halbuki Yusuf suresinin ikinci, Fussilet suresinin 44 âyetinde herkesin anlayacağı açıkça bildirilmiyor mu?
CEVAP
Hayır bildirilmiyor Yusuf suresinin, (Anlayabilmeniz için, Kur’anı Arapça olarak indirdik) mealindeki ikinci âyet-i kerimesi, tefsirlerde özetle şöyle açıklanıyor:
(Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık olan Arapça olarak indirdik Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz Bunun insan sözü olmadığını, İlâhi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız)

Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilâhi kelam olduğunu anlamaktır Yoksa ahkâmını anlamak değildir Eğer öyle olsaydı, Allahü teâlâ, (Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyurmazdı (Nahl 44)

Fussilet suresinin, (Eğer biz Kur’anı yabancı bir dil ile gönderseydik, “âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı Araplar için, Arapça olmayan bir kitap mı olur” derlerdi De ki: O Kur’an, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır İnanmayanların ise, kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır Sanki onlara uzak mesafeden bağırılıyor da Kur’anın ne söylediğini anlamıyorlar) mealindeki 44 âyetin açıklaması da şöyledir:
Kur’an-ı kerim, [Çince, Yunanca, Rusça değil de], sizin lisanınızda, yani Arapça’dır Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’anın ilâhi bir kelam olduğunu anlarsınız Yoksa, (Arapça bildiğinize göre, Kur’anın hükümlerini de anlarsınız) denmiyor Âyetin devamında, inanmayanların, [ve yalnız Kur’an diyen zındıkların] Kur’anı sağırlar gibi duymadıkları ve anlayamadıkları bildiriliyor Zaten herkes Kur’andaki aynı şeyi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı İmanı, farzları ve haramları öğrenmek farzdır Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir Fıkhı, müctehid âlimler, âyet ve hadislerden çıkarmışlardır (Hadika)

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
Namazların kaç rekat olduğunu, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Resulullah açıklamasaydı Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildi İmran bin Husayn hazretleri, (Bize yalnız Kur’andan söyle) diyene, (Ey ahmak, Kur’andan her şeyi anlamak mümkün mü? Mesela namazların kaç rekat olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu Hz Ömer’e de, (Farzların, seferde kaç rekat kılındığını Kur’anda bulamadık) dediler Cevaben, “Biz, Kur’anda bulamadığımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz O, seferde dört rekatlık farzları, iki rekat olarak kılardı” buyurdu (Mizan-ül-kübra)

Zaten, bizim gibilerin, dini öğrenmek için, tefsir ve hadis okuması uygun değildir Çünkü Kur’an ve hadisi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir Bu inceliği iyi bilen Hz Ebu Bekir buyurdu ki:
(Kur’anı kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) [Şir’a]

Kur’an-ı kerim hiçbir dile, hatta Arapça’ya bile tercüme edilemez Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur Ancak izah edilebilir Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez Tercüme edenin, bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir Hele tercüme eden bid’at ehli ise, mana tamamen değişir Tefsir, murad-ı ilahiyi anlamak demektir Kendi görüşüne göre verilen mana, doğru olsa bile, meşru yoldan olmadığı için hata olur, mana yanlış ise, küfür olur (Berika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur’anı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir) [Nesai]
(Kur’ana ehliyeti olmadan mana veren, Cehennemde azap görecektir) [Tirmizi]
(Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) [M Rabbani


Kur’an-ı kerimi nasıl anlarızSual: Kur’an-ı kerimi anlamak için ne yapmalıyız?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalı Bu kitapların hepsi, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmıştır Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez Okuyanları, bunları yazanların düşüncelerine ve maksatlarına esir edip, dinden ayrılmalarına sebep olur

Kur’an-ı kerim hiçbir dile tercüme edilemez Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur Ancak izah edilebilir Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez Tercüme edenin anlamış olduğunu öğrenir Hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür Çünkü bu tahta parçası ile insan sahile çıkabilir, çıkamazsa ölür ve imanlı ise Cennete gider Fakat tercümeden din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedebilir Yahut denizde yüzenleri görüp de, (Yüzmek kolay, herkes yüzebilir) sanarak yüzme bilmeyen bir genci, okyanusun ortasına atmak, Kur’ana mana vermek yanında çok hafif kalır Çünkü yüzme bilmeyen boğulur; fakat Kur’an-ı kerime yanlış mana veren, küfre düşüp Cehenneme gider

Zaten, bizim gibilerin, dini öğrenmek için, tefsir ve hadis okuması uygun değildir Çünkü Kur’an ve hadisi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir Bu inceliği iyi bildiği için, Hz Ebu Bekir, (Kur’anı kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurdu (Şir’a)
Muteber tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir Tefsir ilmini bilmeyenin hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için, baklava, börek yemesine benzer Halbuki, bu hastanın, önce perhiz yapması, sonra, kuvvetli yemesi gerekir Ana ilimleri okumayan, din öğrenmek için, Kur’an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa, bunları yanlış anlayarak, dini, imanı da kaybeder Muteber tefsirler bile, ehlinden başkasına zararlı olur

Kur’an-ı kerimi anlamak için Resulullahın açıklamalarını bilmek gerekir Sünneti de anlamak için Eshab-ı kiramın ve âlimlerin açıklamalarını bilmek gerekir

Piyasadaki Türkçe tefsirlerde, şahsi düşünceler vardır Okuyana zararı, faydasından çoktur Hele İslam düşmanlarının, zındıkların, bid’at sahiplerinin, Kur’an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsirler, birer zehirdir Bunları okuyan genç zihinlerde, birtakım şüpheler, itirazlar hasıl olur
Kur’anın hakiki tefsirini yapan, doğru manasını veren, ancak onun muhatabı olan Muhammed aleyhisselam ve Onun hadis-i şerifleridir Bu hadis-i şerifleri de, ancak Eshab-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmiş, Müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur Şu halde, Kur’andan ve hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz Her Müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihallerden öğrenmelidir

Bazı sapıklar, “Anlamadan Kur’an okumanın faydası olmaz, mealini okumalı” diyorlar İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Allahü teâlânın, (Anlayarak da, anlamayarak da Kur’an okuyan benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirdi) [İhya]

İnanmayan Kur’anı anlayamazSual: Allah’ın yolu ile Peygamberin yolu birbirinden ayrı değil midir?
CEVAP
Allah’ın yolu ile Peygamber efendimizin yolu birbirinden ayrı değildir Yalnız Kur’an diyerek ayırmaya çalışanların kâfir olduklarını Kur’an-ı kerim bildiriyor:

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir) [Nisa 150,151]

(Allah’a ve Resulüne uyun [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez) [A İmran 32]

(Ey inkârcılar [Resulümün bildirdiklerini] yalanladığınız için, yakanızı azap bırakmaz) [Furkan 77]

Kur'anda (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor (Maide 3)
Meyte, boğazlanmadan öldürülen yani leş olan hayvandır Yalnız Kur’an diyenler, bu âyete bakarak (balık ve dalak yemeye haramdır, çünkü Kur’anda öyle yazıyor) derler Halbuki yalnız Kur’an diyenler ve diğer inanmayanlar Kur’anı anlamaz
İşte iki âyet meali:
(De ki: O Kur’an, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır İnanmayanların ise, kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır Sanki onlara uzak mesafeden bağırılıyor da Kur’anın ne söylediğini anlamıyorlar) [Fussilet 44]

(Okuduğun Kur’anı dinleyen kâfirlerin, anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne kat kat perde, kulaklarına da ağırlık koyduk) [Enam 25]

Balık boğazlanmadan [kesilmeden] ölürse meyte olur, yalnız Kur’an diyenlere göre yenmemesi gerekir Ama Allahü teâlâ, (Bu Kitabı, insanların ihtilafa düştükleri şeyi açıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor (Nahl 64) Müslümanlara da, (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur'an ve sünnete bakın!) buyuruyor (Nisa 59) Balık yenir mi diye Kur'ana bakınca yalnız Kur’an diyenler yenmeyeceğini anlar Dalak kandır Âyete bakınca buna da haram derler Fakat sünnete bakılınca balık ve dalak helaldir Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Size iki meyte ve iki kan helal kılındı, iki meyteden biri balık, iki kandan biri de dalaktır) [İbni Mace]
Eğer Resulullah efendimiz Meyteyi açıklamasaydı, müslüman balık yiyemezdi Namazın nasıl kılınacağını, zekatın nasıl verileceğini, hangi mallardan ne kadar verileceğini âyetlerden çıkarmak imkansızdır Resulullah efendimiz, (Kur’anı insanlara açıkla) emrine uyarak açıklamıştır Cebrail aleyhisselam, Kur’anı getirdiği gibi, açıklaması olan sünneti de getirmiştir (Darimi)
Zaten Resulullahın sözleri vahyürünüdür (Necm 4)

Kur’ana uymak gibi sünnete uymak da farzdır Birkaç âyet meali:
(Ona uyan doğru yolu bulur) [Araf 158]
(Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur) [Nisa 80]

(Hayır Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar) [Nisa 65]

Allahü teâlâ "Yalnız bana uyun" demiyor, çok yerde "Allah’a ve Resulüne uyun" buyuruyor (Enfal 20),Yalnız bana isyan etmeyin demiyor, (Allah’a ve Resulüne isyan etmeyin) buyuruyor (Nisa 14)

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin İşlerinizi boşa çıkarmayın) [Muhammed 33]
(Namaz kılın, zekat verin, Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin) [Nur 56]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız) [Al-i İmran 132]
(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, karşı gelmekten çekinin) [Maide 92]

(Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin) [Enfal 24]
(Allah’a ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin) [Enfal 46]

(Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyar Kim yüz çevirirse, onu can yakıcı azaba uğratır) [Feth 17]

(Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler) [Ahzab 66]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir) [Tirmizi]
(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden Cennete giremez) [Buhari]

("Kur’andan başka bir şeye uymayız" diyenler çıkar) [Ebu Davud]
(“Hadisi bırak, Kur'ana bak” diyenler çıkar) [Ebu Ya’la]
(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir) [Müslim]

(Bu Kur’an, hoşlanmayana zor gelir Onu sevene ise gayet kolay gelir Hadisimden hoşlanmayan için de hadislerim zor gelir Sünnetime uyana ise çok kolay gelir Hadisimi dinleyip ona uyan, mahşerde Kur‘anla haşrolur Hadisime önem vermeyen ise Kur’anı hor görmüş olur Kur‘anı hor gören ise, dünya ve ahirette hüsrana uğrar) [Hatib]

Resulullah Kur’anı açıkladıSual: Resulullah efendimiz Kur’anı niye açıkladı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor (Nahl 44)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rüku ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekat nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir Yani hiçbir âlim, bunları Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır (Mizan-ül kübra)

Yalnız Kur’an diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz Kur’an-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor (Maide 3)

Meyte, boğazlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram olduğunu söyler Ona göre sadece delil Kur’andır Halbuki Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve sünnete bakın!) buyuruyor Balık kesilmeden yenir mi diye Kur’ana bakınca müsteşrik yenmeyeceğini anlar Dalak kandır Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram olduğunu anlar Fakat sünnete bakılınca istisna olarak balık ve dalağın helal olduğu görülür Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır) buyurulmuştur (İbni Mace, Ebu Davud)

Yine Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal olduğunu bildirmiştir (Ebu Davud, Abdürrezzak)

Buna da açıklık getirilmiş, her meyte değildir Mesela kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkan balığın da yenilmeyeceği hadis-i şerifle bildirilmiştir (Dare Kutni)

Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir (Müslim)

Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allah’ın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyurdu (Taberani), Zaten Onun sözleri vahiydir (Necm 4)

Kur’ana, İslam’a uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor (Nahl 43)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]
(Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır Benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir) [Ebu Nuaym]

(Âlimler rehberdir) Neccar]
(Âlim, Allahü teâlânın güvendiği kimsedir) [Deylemi]

Tahtavi hazretleri, buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerimdeki, (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) demektir) [Dürr-ül muhtar haşiyesi]

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, yani hadis-i şerifler de Kur’an-ı kerimden ayrı değildir Onun açıklamalarıdır Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir Kıyas, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır Sünneti Kur’an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık olduğu Mektubat-ı Rabbani’de yazılıdır

Hadis-i şerif düşmanlarının hilesiSual: Kur’anda (Hadisler uydurmadır) diye bir âyet varmış Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıddıdır, yani yeni demektir Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır Deyim olarak, Resulullahtan rivayet edilen haberlere hadis denir Hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şerefli, mübarek sözleridir

Dini yıkmak isteyenler, önce âlimlerden, mezheplerden başladılar, sonra da hadis-i şeriflere saldırdılar Sahih de olsa hadis-i şerife düşmanlıklarını gizlemediler Ama her Müslüman bilir ki, hadis-i şeriflere düşman olmak, (Resulüm vahiyden başka söylemez) buyuran Allahü teâlâya düşmanlıktır Bu Allah düşmanları, (Yalnız Kur’an) yaftası altında, hadislerden başlayarak İslamiyet’i yıkmaya çalışıyorlar

Allahü teâlâ, Resulüne uymayı, kendine uymak olarak bildirmekte ve Resulün emri ile kendi emrini ayıranlara kâfir demektedir İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) [Nisa 80]
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez) [Necm 3,4]
(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez) [Âl-i İmran 32]

(Allah’ın yolu ile, resullerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir) [Nisa 150,151]

Bu âyetlere rağmen, hadislere savaş açıldı Mezhepsizler, kasten söz anlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif gibi göstermeye çalışıyorlar Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye tercüme ediyorlar Hadis kelimesini söz olarak tercüme etmeyip hadis olarak söylüyorlar, mesela (Kur’andan sonra hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye değiştiriyorlar

Halbuki Kur’anda, hadis kelimesi bazen, Kur’an anlamında da kullanılıyor O zaman hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir İşte âyet mealleri:
(Bu hadise [söze yani Kur’ana] inanmayanlar [helak olacakları için] arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!) [Kehf 6]

(Allah, hadislerin [sözlerin] en güzelini bir kitap halinde indirdi) [Zümer 23]

(Şimdi siz bu hadise mi [söze yani Kur’ana mı] şaşıyorsunuz?) [Necm 59]

(Âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kur’an-ı kerime ancak temiz olanlar dokunabilir Siz bu hadisi mi [sözü mü yani Kur’anı mı] küçümsüyorsunuz?) [Vakıa 77-81]

Kur’an-ı kerimde lehv-el hadis, boş laf demektir Bir âyet meali:
(İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır) [Lokman 6]

Hadis düşmanları, buradaki boş lafa, hadis eğlencesi veya uydurma hadis demişlerdir Bu hileye, bu oyuna gelmemelidir

Hadis-i şeriflerin yazılmasıSual: Bir genç, (Kütüb-i sitte ve daha bir çok hadis kitapları, hadisleri toplamışlar Halbuki, Peygamber, (Benim hadislerimi yazmayın Kim benden bir hadis yazmışsa, onu imha etsin) diye bildiriyor Peki, âlimleriniz ne diye peygamberin bu sözüne uymamışlar da ciltlerle hadis kitapları yazmışlar?) diyor Bunlara nasıl cevap vermeli?
CEVAP
Böyle sözler, hadislere inanmayan, “Peygamber postacı idi, Kur’anı getirmekle vazifesi bitti” diyen din düşmanlarının iddiasıdır O kadar hadis âlimi geldi, fıkıh âlimi, tefsir âlimi geldi, hiç birisi bunu bilmiyor muydu? İslam âlimleri din düşmanı mı idi de, Resulullahın sözlerine uymadılar? Böyle bir soruyu samimi bir Müslüman soramaz

Bunlar, işlerine gelince hadisi delil gösterirler, gelmeyince de hepsi uydurma derler Bunların en bariz hile ve taktiği, olmuş bir olayı bozarak, Bektaşi gibi bir kısmını alıp diğer kısmını almayarak yarım anlatırlar Olmamış bir şeyi, iftira ve yanlış olduğu hemen bilineceği için pek anlatmazlar Ama olmuş olayı değiştirerek, yarısını alıp yarısını gizleyerek anlatıp, müslümanların şüpheye düşmesine çalışırlar Hainler bu taktikleriyle çok insanı da kandırmışlardır Bunları iyi tanıyıp tuzaklarına düşmemeli

Şu husus da iyi bilinmeli ki, Peygamber efendimiz bütün hadis-i şeriflerini en son günde, hepsini bir anda söylemedi 23 sene boyunca söyledi Çeşitli olaylara göre, şahıslara göre, şartlara göre söyledi Rahmet olması için, aynı hususta farklı söylediği de olurdu Bu yüzden hadis-i şeriflerin ne zaman ve niçin söylendikleri de önemlidir Din 23 sene boyunca yaşanarak bildirildi Bazı emir ve yasaklar zamanla farz veya haram oldu Bir şey haram olmadan ki durumları anlatan hadisleri yazıp, bak Resulullah böyle buyurdu demek dini içten yıkmaya çalışmaktır Veya farz olmadan ki durumları anlatıp, bak böyle yapılırdı, demek ki sonradan mezhepler bunu haram etmiş demek hainliktir Ayrıca, farklı hadis-i şerifleri görünce, birbirine tenakuz zannetmemeli, onları bize bildiren ehl-i sünnet âlimlerine suizan etmemeli Hadis âlimleri bunları hâşâ bilmiyor muydu?

İslam âlimlerinin kitaplarının bozuk olduğunu söyleyenin, aklından ve dininden şüphe olunur Çünkü bu kimse, Resulullahı ve Eshab-ı kiramdan hiçbirini görmediğine göre ilmini nereden öğrendi? Bir şeyler öğrendi ise, İslam âlimlerinin kitaplarından öğrenmiştir O âlimlerin kitaplarına bozuk derse, kendisi doğru yolu nereden bulmuştur?

İlk zamanlarda, ölenlerin çoğu müşrik olduğu için, kabir ziyareti yasak edilmişti Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu Tesettür emri sonradan geldi, içki sonradan yasak edildi Bunun gibi, daha önce Kur’an-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi Bunu istismar ediyorlar

Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih) tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:

İlmi talep etmek her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhal alması gerektiği bildirilmiştir Ayrıca,
(Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allahü teâlâ yüzünü ağartsın) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Darimi, İ Ahmed] hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir

Hz Ebu Zer-i Gıfari’nin, (Kılıcı enseme dayasanız, Resulullahtan duyduğum bir sözü, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm) sözleri, hadis ilmine verilen önemi göstermektedir Kur’an ilk nazil olurken, âyetlerle karışmasın diye, (Kur’andan başka benden bir şey yazan onu imha etsin) buyurulmuştu Daha sonra Kur’anı ezberleyenler çok olduğu için, hadis-i şeriflerin de yazılması emredildi

Abdullah bin Amr bin As, her hadisi yazar, Resulullah efendimiz buna mani olmazdı Hatta bazıları, (Sen her şeyi yazıyorsun Ama Resulullah da insandır Öfkeli iken de söz söyler) dediler Durumu Resulullaha arz edince, mübarek parmağını ağzına götürüp, (Yaz! Allah’a yemin ederim ki, bu ağızdan hak sözden başkası çıkmaz) buyurdu (Ebu Davud, Hakim)
Şu âyet-i kerime de aynı mealdedir:
(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez) [Necm 3,4]

Bir sahabi, hadis-i şerifleri ezberleyemediğini arz edince, Resulullah efendimiz, yazarak muhafaza etmesini isteyip, (Sağ elinden yardım iste) buyurdu (Tirmizi)

Rafi bin Hadic hazretleri, (Sözlerinizi yazalım mı ya Resulallah?) diye sorunca, ona da (Evet yazın) buyurdu (Rame hürmüzi)

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hadislerimi senedi ile birlikte yazın Eğer o hadis doğru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz Eğer yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur) [Hakim, Ebu Nuaym]

(Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir) [Hakim]
(Benden hadis bildirin Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın) [Müslim]

(Affolmak niyetiyle, 40 hadis yazana, Allahü teâlâ şehit mertebesi verir) [İbni Cevzi]
(Geriye kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır) [Deylemi]

(Hadisimi dinleyip hıfz eden ve ona tutunan, mahşerde Kur’anla haşrolur Hadisime önem vermeyen de, Kur’anı hor görmüş olur Kur’anı hor gören de, dünya ve ahirette hüsrana uğrar) [Ebu Nuaym, Hatib]

(İlmi talep etmeye koşun Sadık bir kimseden işitilecek bir hadis-i şerif, dünya ve dünya hazinelerinin hepsinden daha hayırlıdır) Râfi’î]

(Kendine fayda veren iki hadis bile öğrenip, onları başkasına da öğreten ve onlardan faydalanan, altmış yıllık ibadetten daha fazla sevap alır) [Deylemi]

(Allah’ım, hadislerimi ve sünnetimi başkalarına nakleden ve onları insanlara öğreten halifelerime rahmet eyle) [Taberani]

(Bir sünneti ayakta tutmak veya bir bid’ati yok etmek için ümmetime bir hadis nakleden Cennettedir) [Ebu Nuaym]

(Size ilim öğrenmek için bazı insanlar geldiği zaman “Resulullahın tavsiye ettiği ilmi öğrenmeye hoş geldiniz” deyin ve sorularını cevaplandırıp, problemlerini çözün) [İbni Mace]

(Benden duyduklarınızı tebliğ edin Beni İsrail’den bildirdiklerimi de anlatın Yalnız bana, bilerek yalan isnat eden kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın) [Tirmizi]

(Benim hadisimi duyup da ezberleyene Allah rahmet etsin) [Taberani]
(Burada olanlar, olmayanlara sözlerimi tebliği etsin, duyursun) [Buhari]
(İlmi yazı ile bağlayınız!) [Hakim]
Hadis-i şerifler delil değil midir?Sual: (Kur’anı herkes anlar, Resule uymaya lüzum yok) diyene nasıl cevap vermeli?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin birçok yerinde Resulüme uyun buyuruluyor Eğer Kur’anı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kur’andan anladığına uysun) denirdi Aksine Kur’anın açıklanması istenerek buyuruluyor ki:
(İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik) [Nahl 64]

Kur’an-ı kerimde, sadece (Allah’a uyun) denmiyor Resulüne de uyulması emrediliyor (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) [Nisa 80] (Demek ki Resulullaha uymak Allah’a uymaktan ayrı değildir)

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir) [Ahzab 71]
(Resulüm de ki, “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Aİmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez) [Necm 3,4]
(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]
(O ümmi Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın) [Tevbe 29]

Demek ki Resulü de haram etme yetkisine sahiptir Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir) [Tirmizi]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen kâfirler, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir) [Enfal 13]
(Allah’ın yolu ile, peygamberlerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir) [Nisa 150-1]

(De ki, “Allah’a ve Peygambere uyun! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Allah da kâfirleri sevmez) [A İmran 32]

(Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Yakında, “Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey tanımıyorum” diyenler çıkacaktır) [Ebu Davud]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar Bir hadis söylenince, “bunu bırak, Kur’andan söyle” derler) [Ebu Ya’la]

(Bir zaman gelir, sünnetimi öldüren kimseler çıkacak Allah bunlara lanet etsin!) [Deylemi]
(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir) [Müslim]

(Bana uyan Cennete girer, uymayan, isyan eden Cennete giremez) [Buhari] (Sünnetten yüz çevirip yalnız Kur’an diyenlerin kâfir olduklarını bu âyetler ve hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir)
Resulullaha uymanın önemi anlaşılınca, Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadis-i şeriflere de uymanın gereği anlaşılır Sünnet, [hadis-i şerifler] olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu ve nasıl kılınacağı, zekatın, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi Yani hiç kimse, bunları Kur’an-ı kerimden çıkaramazdı Şu halde Kur’anı anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır Allahü teâlâ, (Peygambere sorun, âlimlere sorun) buyuruyor Sapıklar, biz de anlarız diye inat ediyorlar Herkes Kur’anı anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? Eğer herkes Kur’an-ı kerimi doğru anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Eğer onun hükmünü peygambere veya ülül-emre [yetkililere, âlimlere] sorsalardı, öğrenmiş olurlardı) [Nisa 83]

(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar) [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun) [Nahl 43]
(Allah’tan en çok korkan âlimlerdir) [Fatır 28]

Bu âyetler, Kur’anı anlamak için âlimlerin açıklamasına da ihtiyaç olduğunu bildirmektedir

Müteşabih âyet ve hadislerSual: Müteşabih âyet ve hadisleri tevil etmek gerekir mi?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde manası açık olan âyetlere Muhkem âyetler, manası açık olmayan, tefsire, izaha muhtaç olanlara Müteşabih âyetler adı verilir Müteşabih olanlara açık manalarını vermek akla ve dine uygun olmazsa, uygun mana vermek, yani Tevil etmek gerekir Açık manalarını vermek günah olur

Âyetler gibi hadis-i şerifler de, muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’anda yedi şey bildirilir: Yasak, emir, helal, haram, muhkem, müteşabih ve misaller Helalı helal, haramı haram bilin, emredilenleri yapın! Yasak edilenlerden sakının! Misal ve hikaye olanlardan ibret alın! Muhkem olanlara uyun! Müteşabih olanlara inanın!) [Hakim]

(Gece seher vakti, Allahü teâlâ dünya semasına iner), (Resulullah, Allah gökte diyen cariyeyi tasdik etmiştir) hadis-i şerifleri müteşabihtir Mücessime ve Müşebbih fırkaları, (Allah cisim gibidir Arş üzerinde oturur, iner, yürür) gibi şeylere inandıkları için kâfirdir (Tatarhaniye, Milel ve Nihal)
[Mısır, Şam, Kudüs kadılıkları da yapmış olan Şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed ibni Cemaanin (Erreddü-alel-müşebbihi fi-kavlihi teâlâ Errahmanü alel Arş-isteva) kitabı bu konuda çok güzeldir]

Mevlana Halid Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın yönü, karşıda bulunması yoktur, madde, cisim değildir Sayılı değildir Ölçülmez Onda değişiklik olmaz Mekanlı değildir Bir yerde değildir Zamanlı değildir Öncesi, sonrası, önü arkası, altı üstü, sağı solu yoktur Bunun için, insan düşüncesi, insan bilgisi, insan aklı, Onun hiçbir şeyini anlayamaz Onun nasıl görüleceğini de kavrayamaz El, ayak, yön, yer ve bunlar gibi, Allah için caiz olmayan kelimelerin, âyet ve hadislerde bulunması, bizim anladığımız ve bildiğimiz, bugün kullanılan manalarda değildir Böyle âyet ve hadislere Müteşabihat denir Bunlar, kısa veya uzun olarak, Tevil olunur Yani, Allah’a yakışacak başka mana verilir Mesela, (Allah’ın eli, onların ellerinin üstündedir) ve (Arş’ın üzerine istiva eden Allah, nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) mealindeki âyetler için, burada ne murat edilmişse, öylece inandım demeli Allah’ın ilmi, bizim ilmimize, benzemez Onun eli de, elimiz gibi değildir, istivası da bizim istivamıza benzemez, beraber olması bizim beraber olmamıza benzemez demelidir (İtikadname)

Selefiyeciler, bu âyetin beraber olma kısmını tevil ediyorlar da, istiva kısmını tevil etmiyorlar Tevil etmeyince ikincisindeki tuhaflığı görüyorlar da, birincisindekini göremiyorlar Birçok âyette, (Onlar kördür) buyuruluyor Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler Kureyş lügatı ve lehcesi iledir Kelimelere, 1400 yıl önce, Hicaz’da kullanılan manaları vermek gerekir Zamanla değişip, bugün kullanılan manaları vermek yanlış olur

Zıllullah için, Allah’ın gölgesi diyorlar Âlimler, zıl [gölge] kelimesine himaye, koruma gibi manalar vermiştir Mesela, (Ali, Veli’nin gölgesinde geçiniyor) denince, Ali’nin Veli’nin himayesinde olduğu anlaşılır
(Allah, gölgesinden [himayesinden] başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir) [Buhari],
(Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir) [Taberani]
mealindeki hadislerde geçen gölge himaye demektir Sultan, Allah’ın gölgesidir demek, (Sultan Allah’ın emirlerini uygulamak yetkisine sahip) demektir (Din, kılıçların gölgesi altındadır) hadis-i şerifi ise, (Din, devletin himayesi ile yayılır) demektir Nasıl ki, Beytullah [Allah’ın evi] kelimesini, hâşâ Allah’ın barındığı ev olarak anlamıyorsak, gölge, el, yüz, istiva gibi kelimeleri de böyle anlamak gerekir

Müteşabih nasların keyfiyeti bilinmezMüteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir:
(Kıyamet günü bütün yeryüzü Allah’ın kabzasında [avcundadır] Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir) [Zümer 67]

(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır] dediler Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır) [Maide 64]
(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir) [Fetih 10]

Bu üç âyette bildirilen el, insan eli gibi bir el sanılır Halbuki Allahü teâlâ hiçbir mahluka benzemez O halde selefi salihin [sahabe, tâbiin ve tebe-i tâbiin] gibi, el var, ama keyfiyeti meçhuldür demek gerekir Bekara suresinin, (Doğu da batı da Allah’ındır Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır) mealindeki 115 âyetinde Allahü teâlânın bir mahluk gibi yüzü olduğu anlaşılabilir Yüzden kasıt nedir bilinmez Nur suresinin, (Allah yerin ve göklerin nurudur) mealindeki 35 âyetinden Allah nur sanılır Halbuki nur yaratıktır Bunun da keyfiyeti meçhuldür

Esas konumuzu teşkil eden âyet ise şudur:
(O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir Nerede olsanız, O sizinle beraberdir) [Hadid 4]

Allahü teâlâ için yaratmak zor değildir, yaratması için altı güne ihtiyacı olmaz (OL) derse hemen olur Kün feyekün âyetleri de bunu göstermektedir Altı günde yarattığına inanırız, fakat keyfiyeti meçhuldür deriz Bazı âlimler günden maksat devirdir demişlerdir Gökleri yarattıktan sonra Arş’a istiva ettiği bildiriliyor Arş’a istiva ettiğine inanırız ama keyfiyetini bilemeyiz İbni Teymiyeciler gibi Arş’ta oturuyor demeyiz Çünkü böyle söylemek onu mahlukata benzetmek olacağı için küfürdür Âyetin sonunda ise, (Nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) buyuruluyor İbni Teymiyeci, bu âyeti tevil ediyor da ötekini tevil etmiyor Bu da, bir kimsenin bir kimse ile beraber olması gibi elbette değildir O zaman mahluka benzemiş olur Allah her yerde demek de, mekan isnat edildiği için küfürdür Bir
hadis-i şerifte, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) buyuruluyor Halbuki Allah mekandan münezzehtir O halde, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) ifadesi mecazdır Yani zamansız ve mekansız hiçbir yerde olmayarak hazır ve nazır demektir (Eşedd-ül-cihad)

Vehhabiler, müteşabih âyet ve hadislere veya zahir ifadelere bakarak, (amel imandan parçadır) diyorlar Günah işleyene mesela içki içene veya namaz kılmayana kâfir diyorlar (Şu günahı işleyen Cennete giremez veya mümin değildir) demek, (O günahtan tevbe edilmezse, af veya şefaate uğramazsa, günahının cezasını çekmeden Cennete girmez) demektir Çünkü zerre kadar imanı olan Cennete girecektir Günah ile, imansızlık ayrı şeylerdir (Hadika)

Tevilsiz yanlış anlaşılacak bazı hadisler:
(Allah, gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir) [Buhari] (Burada gölge himaye demektir)

(Sultan, yerde Allah’ın gölgesidir) [Taberani] (Müslüman sultan yetkilidir)
(Allah gece sabaha doğru yer semasına iner) [Buhari] (Rahmeti iner)

(Üç sınıf kimseye, Allah güler) [Taberani] (Gülmek razı olmaktır)
(Cennet kılıçların gölgesi altındadır) [Müslim] (Cihad eden mümin Cennete gider)

(Cennet anaların ayakları altındadır) [Müslim] (Cennet müslüman ana babanın rızasındadır)
(Namazı kasten terk eden kâfirdir) [Taberani] (Namazın farz olduğuna inanıp, tembellikle kılmayana kâfir denmez)

(Mümin, zina ederken, şarap içerken ve hırsızlık ederken mümin değildir) [Müslim] (Bunlar bu halde iken kâmil mümin değildir)



Kur’an-ı kerimdeki mecazlarSual: Kur’an-ı kerimde mecazi ifade çok deniyor, mecaz ne demektir?
CEVAP
Her kelimenin belli bir manası vardır Buna hakiki manası denir Bir kelime, kendi hakiki manasında kullanılmayıp da, bir bağlantısı, ilişkisi bulunan başka bir manada kullanılınca, bu kelimeye Kinaye veya Mecaz denir Kinaye, bir şeyi, açık anlamı başka olan kelimelerle anlatmaktır

Kur’an-ı kerimde mecazi ifadeler çoktur Müteşabih âyetler vardır Bunlara görünen manayı vermek çok yanlış olur Bilhassa Allahü teâlâ ile ilgili mecazlar, müteşabih olanlar daha önemlidir
Allahü teâlâ hiçbir mahluka, yani hiçbir şeye benzemez Çünkü, Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Leyse kemislihi şeyün [Onun benzeri hiçbir şey yoktur]) [Şura 11]
(Sübhanekellahümme [Allah’ım, Seni noksan sıfatlardan tenzih eder, kemâl sıfatlar ile tavsif ederim]) [Yunus 10]

Peki Allahü teâlâ hiçbir şeye benzemediği halde, sanki benzediğini bildiren âyetlere ne denecek o zaman? Onlara müteşabih âyetler denir Bunlardan bazısının meali şöyledir:
(Kıyamet günü yeryüzü Allah’ın kabzasında olur, gökler de sağ eliyle dürülür) [Zümer 67]
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, dediler Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır) [Maide 64]

(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir) [Fetih 10]
(Doğu da batı da Allah’ındır Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır) [Bekara115]

(Allah Arşa istiva edendir Nerede olsanız, O sizinle beraberdir) [Hadid 4]
(Allah yerin ve göklerin nurudur) [Nur 35]

Bu âyetlerde bildirilen el, yüz ifadeleri, bir mahlukun eli veya yüzü gibi sanılabilir Halbuki Allah hiçbir mahluka benzemez İstiva kelimesi oturmak sanılırsa Allah mahluklara benzetilmiş olur ve yukarıdaki âyetlere aykırı olur Nerede olursanız sizinle beraberdir ifadesi de mecazidir Çünkü O mekandan münezzehtir Son âyette Allah nur sanılır Halbuki nur da yaratıktır Kur'anda tevil gereken Kinaye, Mecaz ifade eden bir çok âyet vardır Birkaç örnek daha verelim:

Cima için lems [dokunmak] kelimesi kullanılmıştır (Kadınlara dokununca gusledin, su yoksa teyemmüm edin) [Maide6], Kadınlar için libas [giysi] kelimesi kullanılmıştır (Kadınlar size, siz de onlara libassınız) [Bekara 187]

Zalim köylüler için (zalim köy) denmiştir (Nisa 75), (Köy halkına sor) yerine, (köye sor) denmiştir (Yusüf 82) Böyle ifadeler Türkçede de vardır Mesela, (Şu sınıf tembel, şu sınıf çalışkandır) gibi Sınıftan maksat öğrencilerdir

Resulullaha, (Vahfid cenaheke lil müminin [Kanadını müminler için indir]) buyuruluyor (Hicr 88) [Resulullahın tek kanadı mı var? Elbette mecazdır Yani şefkat et, tevazu göster demektir]

(Körle gören [kâfir ile mümin] karanlıkla aydınlık [Bâtıl ile hak], gölge ile sıcak [Cennetle Cehennem] bir olmaz Dirilerle ölüler de bir olmaz Elbette Allah, dilediğine işittirir Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin, sen sadece bir uyarıcısın) [Fatır 19-22 Celaleyn, Beydavi]
Bu âyette, kâfire kör, mümine gören, Cennete gölge deniyor Resulullah kabirdekilere ne söyleyecek de işittirecek? Hâşâ bu abes, boş söz olmaz mı? Kabirdekileri niye hidayete kavuşturmaya uğraşsın ki? Hemen âyetin devamında, (Sen sadece bir uyarıcısın) buyuruluyor Demek ki kabirdekilerden maksat, yaşayan inatçı kâfirlerdir (Beydavi)


Anlamadan Kur'an okumakSual: Anlamadan Kur'an okumak, dinlemek ve hafız olmak için ezberlemek faydasızdır Kur'an yerine meal okumalı diyenler çıkıyor Doğru mu?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi, lisanı Arabi olanlar bile anlayamaz Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sual ederlerdi

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın metin [sağlam] ipidir Manalarının hepsi anlaşılmaz Çok okumak ve dinlemekle eskimez) [İbni Mace]

Kur’an-ı kerimin, çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir Mealen buyuruluyor ki:
(De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren, hayrete düşüren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez) [Kehf 109 - Beydavi]

Her Arapça bilenin, Kur’an-ı kerimi anlayacağını zannedenin büyük hata içinde olduğu yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şeriften anlaşılmaktadır

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir) [İhya]

Bazıları (Anlamadan Kur'an okumak caiz olmaz) diyebiliyor İmam-ı Ahmed hazretlerine mi, yoksa türedilere mi inanacağız?

İslam âlimlerinin en büyüklerinden, Hanbeli mezhebinin reisi imam-ı Ahmed hazretleri böyle buyururken, hâlâ herkesin Kur’an-ı kerimi anlayarak okuması gerektiğini söylemek ne büyük gaflettir Nasıl olup da, (Kur'anı anlayamıyorsan ezberleme!) denebiliyor? Halbuki Kur’an-ı kerimi ezberlemek, hafız olmak için manasını anlama şartı yoktur Kur’an-ı kerimi hıfzetmenin sevabı çok büyüktür
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi okuyun ve onu ezberleyin! Allahü teâlâ içinde Kur’an-ı kerim bulunan kalbe, azab etmez) [Şir’a Şerhi]

(Kur'an hafızları ehl-i Cennetin arifleridir) [Ebu Nuaym]

(Hafızasında Kur’an-ı kerimden bir şey bulunmayan, harap bir ev gibidir) [Tirmizi]

(Kur'anı hıfzeden kimse ölünce, Allahü teâlâ toprağa onun etini yememesini emreder Toprak, "Ya Rabbi, senin kelamın içinde iken ben onu nasıl yiyebilirim?" diye cevap verir) [Deylemi]

Elbette Kur'an hafızlarının haramlardan kaçıp ibadetleri yapması gerekir Aksi takdirde büyük vebal altına girmiş olurlar Bazı kimseler de, okumasını bilmeyenin evinde Kur’an bulundurmasının uygun olmadığını söylüyorlar Bunların sözleri de yanlıştır Çünkü Kur’an-ı kerimi okumasını bilmese de, bereketlenmek için evinde mushaf-ı şerif bulundurmak sevaptır (Hindiyye)

Mealler hatalıdır
Bilindiği gibi mealler değişiktir Birbirini tutmayan yerleri çoktur ProfDr MSait Yazıcı Diyanet İşleri Başkanı iken açıkladığı gibi meallerde hata olur Hiç hata olmasa bile meale "Allah kelamı" denmez Kur’an-ı kerimin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur'an denmez Bunlara, Kur’an-ı kerimin meali denir Bunlar, mütehassıs ve halis müslümanlar tarafından hazırlanmış ise, Kur’an-ı kerimin manasını anlamak için okunabilir Buna bir şey denmez Ancak bunlar, Kur'an diye okunamaz Bunları, Kur'an diye okumak sevap olmaz, günah olur İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır) [Fetava-i fıkhiyye s 37]


Sual: Bazıları “Anlamadan Kur’an okumanın faydası olmaz, insanın namazda okuduğunu anlaması gerekir, onun için Kur’anın tercümesini okumalı” diyorlar Namazda tercümesini okumak caiz midir?
CEVAP
Namazda Kur’anın tercümesini okumalı demek, ibadetlerin ne demek olduğunu bilmemektir Namazı, insanın kendisi tertip etmedi Her ibadetin nasıl yapılacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi O da, bunları öğrendiği gibi Eshabına bildirdi Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan öğrenerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması gerekir Tercümeleri Allah kelamı olmaz Namaz dışında her Müslüman, kendi dili ile de, dua edebilir (Fetava-i fıkhiyye)

Siz hiç düşünmez misiniz?Sual: Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar
Bu âyetlerde, akıl edin de dini hüküm mü çıkarın deniyor?
CEVAP
Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kur’anı anlamak veya dini hüküm çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur

Birkaç örnek:
(Ey kavmim, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum Ücretim beni yaratana aittir Akıl etmez misiniz?) [Hud 51]
Resulullah efendimiz, dini bildirirken ücret istemiyor, makam ve padişahlık istemiyor Benim bu işte dünyalık bir menfaatim yok Ben sırf Allah rızası için yapıyorum Bu kadarını da akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz diyor Akıl etmek, akıl ile hüküm çıkarmak demek değildir

(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmiştir Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır) [Nahl 12]
Gecenin gündüzün gelişinde, ayın güneşin insanlara sağladığı faydalarda, yıldızların Allah’ın emri ile var oldukları, hareket ettikleri konusunda akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak ibret dersleri vardır deniyor Yoksa aklını kullan da dini hüküm çıkar denmiyor

(İbrahim: “Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi) [Enbiya 66-7]
Ellerinizle yaptığınız putların size bir fayda ve zarar vermediği meydanda iken, onlara tapmanın vereceği zararı akıl etmiyor musunuz deniyor Yoksa aklını kullan da dini hükümler çıkar denmiyor

(Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır Akıl etmez misiniz?) [Kasas 60]
Dünya hayatındaki şeyler ne kadar kıymetli olursa olsun, hepsi bir gün yok olacak, ama ahirette verilecek olanlar ise devamlıdır Bunu düşünemiyor musunuz deniyor Yoksa akıl edin de akıl ile hüküm çıkarın denmiyor

(Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17]
Kur’anı ezberlemek için kolaylaştırdık O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen yok mu? (Celaleyn)

(Akıl edesiniz diye Kur’anı Arapça okunan bir Kitap kıldık) [Zuhruf 2-3]
Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır Yoksa ahkamını anlamak değildir Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı (Nahl 44)

Bazıları da, (insanın namazda okuduğunu anlaması gerekir, onun için Kur’anın tercümesini okumalı) diyorlar Böyle demek, ibadetlerin ne demek olduğunu bilmemektir Çünkü, namazı, insanın kendisi tertip etmedi Her ibadetin nasıl yapılacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi O da, bunları öğrendiği gibi Eshabına bildirdi Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan öğrenerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması gerekir Tercümeleri Allah kelamı olmaz Namaz dışında her Müslüman, kendi dili ile de, dua edebilir (Fetava-i fıkhiyye)


Akla olan ihtiyaç
Sual: Dini anlayabilmek için, başkalarının (Peygamberin, sahabenin ve âlimlerin) aklı /gözü /kabulü ile değil, kendi aklımızla idrake çalışmalıyız Allah her kula iyiyi kötüden seçip ayırt edebilme yetisi (furkan) vermiştir Bu yetiyi kullanmayıp Peygamber, sahabe ve âlimlerin aklı ölçü olmamalıdır Allah aklını kullanmayanları kötülemiyor mu?
CEVAP
Bu ne kadar yanlış bir görüş Resulullahı ve âlimleri ölçü almamak Kur’an-ı kerimi kabul etmemek demektir Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Anlaşamadığınız bir işin hükmünü Allah’a [Kur'ana] ve Resulüne [Sünnete] arz edin!) [Nisa 59] {Âlimlerin sünnete bakması ayıplanacak şey mi? Allah’ın emri değil mi?]

(Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlime] sorsalardı, öğrenirlerdi) [Nisa 83] {Ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır Resulullah da (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu (Darimi)}

(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar) [Ankebut 43] {Demek ki herkes Kur’an-ı kerimi anlayamıyor, ancak âlimler anlıyor Âlimleri rehber edinmek niye ayıplanıyor ki?}

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43] {Bilmeyenin âlimlere sorması Allah’ın emridir}

(Allah’tan en çok korkan ancak âlimlerdir) [Fatır 28] {Çünkü âlim, Allahü teâlâyı en iyi tanıyor ki, ondan korkuyor Allah’tan korkmak büyük mertebedir Resulullah efendimiz, (Allah’tan en çok ben korkarım) buyurdu (Buhari) Bu âyet ile bu hadis-i şerif âlimin değerinin ne kadar yüce olduğunu göstermektedir}

(Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?) [Zümer 9] {Demek ki akıl herkeste ölçü olmuyor, bilen de bilmeyen de var Resulullahın ve âlimlerin yanında kendi aklımızın ne önemi var? Öyle olsa idi akıl sayısı kadar din olurdu Nitekim aklına göre Kur’anı yorumlamaya çalışanlar, sayısız grup ve fırkanın meydana çıkmasına sebep olmuşlardır Âlimlere uyan, bilenlere soran aklını kullanmış olur Yüzme bilmeden, herkes yüzüyor, onlar da insan diyerek deryanın ortasına atlayan kimse, çok geçmeden boğulur Herkes haddini bilmelidir}

Hangi şeyin hak, hangi şeyin bâtıl, hangi şeyin iyi, hangisinin kötü olduğu da ancak, dinin bildirmesiyle anlaşılır İnsanların iyi veya kötü demesiyle, bir şey iyi veya kötü olmaz Çünkü birisine göre iyi olan bir şey, diğerine göre kötüdür Mesela evlilikte nikah, Müslümanlara göre, lüzumlu ve iyi ise de, bazı ateistlere göre saçmadır! Bu bakımdan akıllı kimdir? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Akıllı olan, Allah’a ve Resulüne inanıp ibadetlerini yapar) [İbni Muhber]
(Akıllı, Allah’tan en çok korkan, Onun emirlerine en güzel uyandır) [İbni Muhber]

(Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir) [Tirmizi]
(Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır) Gazali]
Akıl bir ölçü aletidir Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar dünya işlerinde isabet ettiği halde, bazıları yanılabilir

Aklın belli bir sahası vardır Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez Akıl insanlar arasında eşit olarak bulunmaz En yüksek akıl ile en aşağı akıl arasında binlerce dereceleri vardır Şu halde “Aklın yolu birdir” demek çok yanlıştır Her işte ve hele dini işlerde akla güvenilemez Din işleri, akıl üzerine kurulamaz Çünkü akıl, bir kararda kalmaz En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir?


Akledesiniz diye
Sual: Bekara, 63,242, Nisa 82, Kehf 54, Zuhruf 3 âyetleri düşünen kimselerin Kur’anı anlayacaklarını açıkça bildirmiyor mu?
CEVAP
Bildirilen âyetlere bakalım:

(Akıl edesiniz diye, onu Arapça bir Kur’an yaptık) [Zuhruf 3]
Burada vurgulanması, düşünülmesi gereken şey, Kur’an niye Arapça indi? Arapçanın diğer dillere göre bir özelliği vardır Maksadı en iyi şekilde anlatabilen bir dildir
Bu âyetin tefsiri şöyledir:
Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz Bunun insan sözü olmadığını, İlâhi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız

Demek ki âyetteki akletmek, bunun ilâhi kelam olduğunu anlamaktır Yoksa ahkamını anlamak değildir Ahkamını herkesin anlaması mümkün değildir Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı (Nahl 44)

(Hani [Tevrat ile amel edeceğinize dair] sizden sağlam söz almıştık; Tur dağını da, üstünüze kaldırıp, "Size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın, içindekilerden gafil olmayın, onları hatırlayın” demiştik) [Bekara 63]

(Akledesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır) [Bekara 242]

Bundan önceki âyetlere bakıyoruz Evlenme, boşanma ile ilgili bilgiler veriliyor Kimlerle evlenilir, kimlerle evlenilmez gibi bir çok husus Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde bildiriliyor Allahü teâlâ, (Ne yapmanız gerektiği bildiriliyor Bu emirlere uyun) buyuruyor

(Hâlâ Kur’anı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilseydi, mutlaka onda birçok çelişki bulunurdu) [Nisa 82]
Bu âyette Kur’an-ı kerimi Resulullahın yazmadığı, Allah tarafından indirildiği vurgulanmak isteniyor Allah tarafından indiğini hâlâ anlayamadınız mı deniyor Yoksa âyetlerden herkes hüküm çıkarabilir denmiyor

(Biz bu Kur’anda insanlar için misallerin her çeşidini açıkladık Ama insan cedele [münakaşaya] çok düşkündür) [Kehf 54]
Bundan önceki âyetlerde, müşriklerin Cehenneme gideceği, son pişmanlığın fayda vermeyeceği gibi örnekler veriliyor Allahü teâlâ, (Biz size ahirette nelerle karşılaşacağınızı açıkça bildiriyoruz, ama insanoğlu düşmanlıkta çok ileri gidiyor) buyuruyor Bu dünyadan sonra Cennetin Cehennemin olduğu açıkça bildiriliyor Yoksa Kur’anda her şey açıktır, çoban da her şeyi anlar, istediği gibi hüküm çıkarır denmek istenmiyor


Kur'anı herkes anlayabilirmişSual: Bir genç, “Kur'anı anlamak için âlim olmaya gerek yok herkes anlar, çoban da anlar Atalarınızın yani mezhep imamlarının, âlimlerin yolundan gitmeyi bırakın da, Kur’an okuyun O gayet açıktır, herkes anlar” diyor Kur’anı herkes anlar mı? Buna nasıl cevap vermeli?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi ancak Peygamber efendimiz anlamıştır Ehli olan âlimler ise ancak ilimleri nispetinde anlar Herkes anlayabilseydi, Allahü teâlâ peygamber göndermezdi Binlerce, milyonlarca hadis-i şerife lüzum kalmazdı Herkes Kur’anı anlasaydı, kapalı olanları açıklayabilselerdi ve Kur'an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ (Resulüm sadece sana vahiy olunanı tebliğ et yeter, açıklamana gerek yok) derdi Ama öyle demiyor, şöyle buyuruyor:
(Bu Kitabı, insanların ihtilafa düştükleri şeyi açıklayasın diye sana indirdik) [Nahl 64]

(İndirdiğimi insanlara beyan edesin) [Nahl 44] Beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir

(Anlaşamadığınız işin hükmünü Allah’a [Kur’ana] ve Resulüne [Sünnete] arz edin!) [Nisa 59]

Siz şimdi o gence aşağıdaki soruları sorun:
1- Kur’anı çoban anlayabiliyor da, niye âlim olanlar anlayamadı? Hani herkes anlıyordu?

2- Niye mezhep imamları, muhaddisler ve müfessirler anlayamadı da sen anladın? Peşlerinden gitmeyin diyerek, niye onların anlamadığını söylüyorsun?

3- Madem ki herkes anlar, daha niye âlimlerin anladığına itiraz ediyor ki?

4- Kur’anı herkes anlasaydı, çeşitli gruplar çıkar mıydı? [Demek ki herkes Kur’anı farklı anlıyor]

5- Peygamber efendimizin açıklamasından niye korkuluyor? Resulullaha olan düşmanlık neyin nesidir? Allahü teâlâ, (sadece Kur’ana uyun, sadece bana itaat edin) demiyor Şöyle buyuruyor:
(Allah’a ve Onun Resulüne iman edin, ona uyun ki doğru yolu bulasınız) [Araf 158]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) [Nisa 80]
(Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının) [Haşr 7]

6- (Kur’anı çoban bile anlar, âlim olmaya gerek yok) diyerek Kur’ana inanmadığını açıkça söylemiş olmuyor musun? Niye ilmi ayağa düşürüyorsun? Ehliyetli ile ehliyetsiz, âlim ile cahil, bilenle bilmeyen bir midir? Allahü teâlâ âlimleri övüyor, onlara sorun buyuruyor Birkaç âyet meali şöyledir:
(Allah’tan en çok korkan âlimlerdir) [Fatır 28]
(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar) [Ankebut 43]
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun) [Nahl 43]
(Eğer onun hükmünü Resule veya ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi) [Nisa 83]
(Her ilim sahibinin üstünde bir âlim vardır) [Yusuf 76]

7- Bu âyetlere rağmen, âlimlere, mezhep imamlarına düşmanlık neden? Kur’an-ı kerime el ve dil uzatmamalı, işi ehline bırakmalıdır Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur’anı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir) [Nesai]
(Kur’ana ehliyeti olmadan mana veren, Cehennemde azap görecektir) [Tirmizi]
(Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) [Deylemi, MRabbani]

19’cular ve SiccinFanatik Hıristiyanlar Peygamber efendimiz 571’de doğduğu ve İstanbul 1453’te alındığı için, bu sayıların toplamı olan 13 sayısını uğursuz sayarlar Bunun için 13 numaralı odaya girmez, 13 numaralı evde oturmaz ve 13 sayılı, her şeyden kaçarlar İslamiyet’i yıkmak için çalışan Behailer de, 19 sayısını mukaddes sayarlar 19 gün oruç tutarlar Her Behai, 19 günde bir, 19 Behaiyi davet eder Genel adalet evi dedikleri meclise 19 kişi seçerler Behaullaha peygamber derler

19 fiziksel mucize diye bir şey çıkardılar Bu konuda Diyanet İşleri eski Başkanlarından Tayyar Altıkulaç, diyor ki: Ben, Reşat Halifenin 19’la ilgili tebliğini tercüme etmekle hatalı, belki de maksatlı bir teşebbüsün yayılmasına vasıta oldum Yanılmayan yalnız Allah’tır Daha sonra ben Resulullahım, yani Allah’ın elçisiyim diyen Mısırlı Reşat Halife, 19’a uyduramadığı için Tevbe suresinin son iki âyetini inkâr etmiştir

Kur’an-ı kerimdeki 114 sureden yalnız 3 tanesi 19 âyettir Bir tanesi de 19’un iki katı yani 38 âyettir Diğer 110 sure, 19’un katı değildir 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve daha başka sayıların katı kadar âyet-i kerime vardır Elbette bunlar maksatsız değildir Fakat her yazıda, her kitapta 19 veya 19’un katı olabilir Buna herhangi bir mana vermek yanlıştır Mesela Edip Yüksel, Reşat Halife’nin on dokuzculuk bâtıl dinine girince, Sadreddin hoca, (Oğlum Edip mürted oldu) demişti Bunun harfleri de 19’dur (Reşat Halife kâfirdir), (19’culuk dini bâtıldır), (On dokuzcular haindir), (Ve 19’cu süper cahildir) ifadelerinde de 19 harf vardır

Hıristiyanlar, Behailer ve on dokuzcular rakama önem veriyorlar Bunların hepsi hurafedir On dokuzculardan, çeşitli sualler geliyor Birkaç tanesini de burada bildirelim

19’cu soruyor:
19 sayısı asal sayıdır Hiçbir rakama bölünemez, Allah’ın birliği de bölünemez
CEVAP
1, 3, 5, 7, 11, 13, 17 rakamları asal değil mi? Bunlar hangi rakama bölünebilir ki?

Başka bir soruya geçip diyor ki:
74 surenin 30 âyetini gözardı edemezsiniz
CEVAP
Müddessir suresinin 30 âyetinde, mealen (Cehennemde 19 melek vardır) buyuruluyor Beydavi tefsirinde diyor ki: Ebu Cehil bu âyeti işiterek kavmi arasında maskaralığa kalkmıştı Kâfirlerden güçlü kuvvetli bir adam olan Ebu Esved bin Üseyyid bin Kilde “Ben o meleklerin 17’sine yeterim Siz de ikisinin hesabını görün” demişti Bunun üzerine sonraki âyetler nazil olmuştur
(Cehennemin görevlilerini yalnız meleklerden kıldık Meleklerin sayısını [19 olarak] bildirmekle de, inkârcılar için bir fitne [imtihan] yaptık Böylece inananların imanlarının artmasını sağladık İnkârcılar “Allah bu misalle ne demek istiyor ki” derler İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir) [Müddessir 31]

Kur’an-ı kerim Resulullahın en büyük mucizesidir Bir mucize olarak 19’cuların çıkacağı, onların inkârcı
olacakları bu âyetle mi bildiriliyor acaba? 19’cu, bu âyetten de umduğunu bulamayınca diyor ki:
“83 surenin 9 âyetinde (Bu rakamlanmış kitap) ifadesini nasıl görmezlikten gelirsiniz?
CEVAP
Bektaşi gibi cümlenin yarısını alıyorsun Bektaşi (Namaza yaklaşmayın, sarhoş iken) âyetinin ilk cümlesini aldığı gibi, sen de ifadenin yarısını almamışsın Mutaffifin suresi 9 âyeti (Kitabun merkum=O yazılmış bir kitaptır) mealindedir İfadenin tamamı ise şöyledir: (Siccin nedir, bilir misin? O yazılmış bir kitaptır) [Tatfif 8, 9] Tefsirlerde siccin denilen şeyin kâfirlerin amellerinin yazıldığı kitap olarak bildirilmektedir Bu siccinin tarifidir, Kur’an-ı kerim için söylenmiyor

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?

Eski 12-28-2007   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?



çok güzel bir yazı olmuş eline kalemine sağlıkteşekkürler
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?

Eski 12-30-2007   #3
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : Kur'an-ı Kerimi Herkes Anlayabilir mi?



vakit ayırdığınız için teşekkürler sevgili Şengül ve sevgili kaplan
okuyan gözlerinize sağlık

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.