Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul İlimiz Ve İlçeleri Hakkında Genel Bilgi
İstanbul İlimiz Ve İlçeleri Hakkında Genel Bilgi
İstanbul Hakkında Bilgiler, İstanbul Coğrafyası, İstanbul Gezilecek Yerleri, İstanbul İlçeleri, İstanbul Tarihi, İstanbul Turistik Yerleri, İstanbulun Yemekleri
GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 5 712 km²
Nüfus: 7 309 190 (1990)
İl Trafik No: 34
“Orada, Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer yarattılar ki, görülmeğe değer ” Bir koluyla Asya’ya, diğeriyle Avrupa’ya uzanarak iki kıtayı da kucaklayan kenti Lamartine böyle tanımlıyor
Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan İstanbul, geçmişin ihtişamını gururla korurken modern bir geleceğe doğru ilerlemektedir İstanbul’daki çeşitlilik ziyaretçileri gerçekten büyülemektedir Müzeleri, kiliseleri, sarayları, camileri, pazar yerleri ve doğal güzellikleri bitmez tükenmez nüanslar sunmaktadır Boğazın kıyısında şöyle bir arkanıza yaslandığınızda, grupta kızaran renklerin karşı sahildeki evlerin pencerelerine yansımasını seyrederek, yüzyıllar öncesinde, insanların bu olağanüstü yeri neden seçtiklerini birden anlar ve İstanbul’un “dünyanın merkezindeki” şehir olduğunu hissedersiniz
Marmara’ya ve Boğaz’a hakim bir tepe üzerinde, 400 yıl boyunca Osmanlı sultanlarına konutluk ve siyasi merkezlik etmiş olan Topkapı Sarayı yer alır Topkapı’da Çin Porselenleri koleksiyonunu, altın işlemeli ve değerli taşlarla süslü tahtları, sultan kostümlerini, masallardakileri andıran mücevherleri, nadir elyazması kitapları, yüzyıllarca merak uyandırmış olan harem salonlarını görebilirsiniz
Ayasofya ile Sultanahmet Cami arasında araba yarışlarının yapıldığı Bizans Devrinin ünlü Hipodromu ve bu Hipodromun orta yerinde, bu dönemden kalma üç dikilitaş bulunur
Yerebatan Sarayı Bizans döneminde yapılmış en önemli su sarnıçlarından biridir En güzel Bizans devri eserlerinden biri sayılan Kariye Müzesi mozaik ve fresklerle süslü orijinal dekorunu muhafaza etmektedir İstanbul’da görmeden edemeyeceğiniz bir başka mekan da Eyüp Camiidir Burası, Eyüp Sultan’ı ziyaret edip manevi haz arayanlara güvercin sesleriyle her an cıvıl cıvıl bir ortam sunar
İstanbul tarihsel yapıların yeniyle buluştuğu, yenilendiği bir şehirdir aynı zamanda Kapalıçarşı labirentvari yapısıyla geçmişin hülyalı günlerinin izlerini taşımakta ısrar ederken bir yandan da modern dünyanın yepyeni ürünlerini serer önünüze; büyüleyici mücevherler, bakır eşyalar, halılar, çeşit çeşit deri ve süet giyim… Cazibesine kapılınca en ufak bir yorgunluk duymadan saatlerce dolaşabilirsiniz bu çarşıda
Eşsiz tarihi ve kültürel geçmişi ve sayısız cazibesine ilave olarak modern oteller, istisnai lokantalar, gece kulüpleri, kabareler, tarihi çarşılar ve dükkanlar İstanbul’u konferans ve kongreler için dört dörtlük bir mekan yapmaktadır
İlçeler
Adalar, Bakırköy, Beşiktaş, Beykoz, Beyoğlu, Eminönü, Eyüb, Fatih, Gazi Osman Paşa, Kadıköy, Kâğıthane, Kartal, Küçükçekmece, Pendik, Sarıyer, Şişli, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu, Büyükçekmece, Çatalca, Silivri, Şile, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Esenler, Güngören, Maltepe, Sultanbeyli, Tuzla
Önemli Semtler
Boğaz: Avrupa ve Asya’yı ayıran Boğaz’da Karadeniz’e doğru geleneksel ve unutulmaz bir deniz gezisi yapmadan İstanbul ziyareti tamamlanmış sayılamaz Büyük bir ihtişam ve saf bir güzellik yansıtan kıyıları geçmiş ve günümüzün karmasıdır Yalıların yanında modern oteller, taştan hisarların yanı başında rustik saraylar ve küçük balıkçı köylerinin hatırasını taşıyan semtlerde şık yapılar… Boğaz’ı görmenin en iyi yolu kıyılarında zig zag çizen yolcu vapurlarından birine binmektir Eminönü’nden başlayan gezi sanki bir bayramda akraba ziyaret ediyormuş gibi sırayla Boğazın Asya ve Avrupa kıyılarına uğranarak devam eder Gezi, aşağı yukarı 6 saat sürmektedir Eğer gezi özel bir biçimde gerçekleştirilmek istenirse, bu konuda gece veya gündüz kısa düzenlemeler yapan ihtisaslaşmış acentalara başvurulabilinir
Haliç: Uzun ve dar, boynuz biçimindeki Haliç İstanbul’un Avrupa tarafını bölmektedir Dünyanın en tabii limanlarından biri olduğundan Bizans ve Osmanlı donanmaları ve ticari gemicilikle ilgilenenler burada toplanmışlardır Gurup vakti suyun altın rengini aldığı bu yerin kıyıları bugün hoş parklarla ve yürüme alanlarıyla çevrilidir Haliç’in ortasına doğru gidildiğinde yer alan Fener ve Balat semtlerinde, Bizans ve Osmanlı döneminden kalma ahşap evler, kiliseler ve sinagoglarla dolu sokaklar bulunmaktadır Ortodoks Patriği de burada oturmaktadır Biraz yukarıdaki Eyüp, Osmanlı mimarisinde oymacılığın yansıdığı bir yerdir
Tepelerin yamaçlarını yer yer koyu selvilerin bulunduğu mezarlıklar kaplamaktadır Dualarının kabul göreceğine inananlar buradaki Eyüp Türbesini ziyaret ederler Bu tarafa bakan tepedeki Pierre Loti Kahvesi manzaranın keyfine varmak için mükemmel bir mekandır
Beyoğlu Ve Taksim: Beyoğlu yapıldığı devrin özelliklerini koruyan, 100 yıl evvelki Avrupa tesirli mimari mirasıyla görülmeye değer bir semttir Avrupa’nın ikinci eski metrosu Tünel halen en kısa metro unvanını korumaktadır Metro ile kulesi bir sembol haline gelen Galata bölgesine geçmek mümkündür Tünelin üst ucu Istiklal Caddesinin başlangıcıdır Eski tramvayların tekrar servise konulduğu, yalnız yayalara açık cadde, Cumhuriyet devrinde konsolosluklara tahsis edilen eski elçilik binaları ile çevrilidir Tünelin üst kısmında, İstiklal Caddesinin başlangıcındaki Divan Edebiyati Müzesi (Mevlevi Tekkesi – 18 yy eseri) güzel bir yapıdır Caddenin iki yanında birbirinden meşhur mekanlar vardır Bir yanda Galatasaray Lisesi, karşı sırada rengarek, otantik restoranları ve Balık Pazarını içine alan Çiçek Pasajı… Sonra cadde boyunca sinemalar, tiyatro, kafe, lokanta ve eğlence yerleri… Taksim meydanına ulaşan cadde eski parlak, hareketli, daima kalabalık gün ve gecelerine yeniden kavuşmuştur
Sultanahmet: Tarihi yarımadanın batı ucunda yer alan semtte farklı İmparatorlukların önemli dini, idari ve sivil yapıları yer almaktadır Tarihi Sultanahmet meydanının etrafı Ayasofya, Haseki Hürrem Hamamı, Sultanahmet Camii, Hippodrome, Dikilitaşla gibi tarihi eserlerle çevrilidir
Ortaköy: Boğazın en güzel yerine tahtlanan, zamanında padişahların sayfiye yeri olan Ortaköy Osmanlı Dönemi’nden beri ilgi çeken bir yerleşim merkezidir Bugün Çırağan Sarayı, Kabataş Erkek Lisesi, Feriye, Princess Oteli, ve cami kilise ve sinagog üçgeninde yer alan Ortaköy, çarşısı ve içindeki seyyar “entel pazarı”, hediyelik eşya dükkanları, kafeleri, barları ve restoranlarıyla İstanbulun önemli eğlence ve alışveriş merkezlerinden birisidir
Sarıyer: Tarabya’dan sonraki virajdan Boğaziçi’nin Karadeniz’e kavuşması ilk defa görünür Buradan Sarıyer semti içlerine kadar elçiliklere ve şahıslara ait eski yazlıklar ve balık lokantaları sıralıdır Büyükdere’den ayrılan dar bir yol orman içlerini aşarak, bentleri geçerek Karadeniz sahillerine, meşhur Kilyos plajlarına ulaşır
Sarıyer ve sonraki Rumeli Kavaği vapur seferleri ile Boğazı gezenlerin Avrupa yakasındaki son iskeleleridir Balık lokantaları ile şöhretli her iki komşu semt ve karşı kıyıda bulunan Anadolu Kavağı tatil günleri çok kalabalık olur
Boğaziçi bu yerleşimleri geçtikten sonra sadece yeşil koruluklarla örtülü yamaçlara sahiptir Her iki kıyıda son yerleşimler Karadeniz’e komşu Anadolu ve Rumeli Fenerleri ile balıkçı köyleridir
Üsküdar: Üsküdar, Kız Kulesi ile bütünleşen bir semttir Karşıya, Avrupa’ya geçişin iskelesidir Meydandaki 16 yüzyıl camileri, ortadaki abidevi çeşme, sahildeki minyatür Şemsi Paşa Cami ve Medresesi Türk sanatının güzel örnekleridir Tarihi Karacaahmet Mezarlığı ve daha ilerideki büyük ve küçük Çamlıca tepeleri Üsküdarın sırtlarında bulunur Tepeler çamlıklarla örtülü olup, Adaların ve Boğazın kuş bakışı manzaralarına hakimdir
Kadıköy: Marmara sahillerindeki güzel Kadıköy’de tarihi yapı bulunmaz Istanbul’un son yüzyılda hızla gelişen semtlerinden biridir Antik Kahlkedon yerleşim biriminde sonraları bir çok manastır inşaa edilmişti M S 5 yüzyıl Hıristiyanlık dünyası önemli konsül toplantıları burada yapılmıştı Eski bahçeli malikanelerin çok azı zamanımıza gelebilmiştir Yat Kulüpleri, marinalar, geniş caddeler, Kadıköy sahilleri boyu uzanır
Fenerbahçe güzel bir gezinti yeridir Meşhur Bağdat Caddesi de alışveriş imkanları ile ünlüdür 1908 yılında tamamlanan Prusya mimari üslubundaki Haydarpaşa Tren İstasyonu, Üsküdar çıkışındadır İstasyon Bağdat demiryolunun ilk (veya son) duraği idi Yandaki yamaçta Kırım Savaşında hayatlarını kaybeden Ingiliz ve Fransız askerlerinin mezarları ve abideleri, büyük askeri hastanenin yanında bulunmaktadır
Ticari liman tesisleri arkasındaki tepelere yerleşmiş iki büyük bina vardır Saat kuleli olan eski Haydarpaşa Lisesi, şimdi üniversitedir Diğeri, büyük ve 4 kuleli olan Selimiye Kışlasıdır (19 yy) Kırım Savaşı sırasında buradaki yaralılara hemşirelik yapan Florence Nightingale anısına kaldığı oda o günlerdeki gibi korunmaktadır
Şile: Üsküdar’dan 50 km mesafedeki şirin ve güzel turistik kasaba Karadeniz sahillerindedir Kısmen tamamlanmış otoyolu ve sonrası ormanları aşan viraj yol ile geniş ve meşhur Şile plajlarına ulaşılır Balıkçı barınaği, Ceneviz kale kalıntısı ve şöhretli feneri görülmeye değer yerlerdir Batıda plajlar, kasabanın doğusunda da bir sıra küçük kumsal koy uzanır Yaz aylan hareketli ve kalabalık geçer, bol sayıda pansiyon ve oteller mevcuttur
Adalar: Prens Adaları adı ile de bilinen Istanbul Adaları, Marmara Denizinde, şehre bir saat kadar yakınlıkta 8 adadır Haliç girişi ve Kabataş Iskelelerinden kalkan vapur veya deniz otobüsleri dört adaya muntazam seferler yaparlar
GEZİLECEK YERLER
Müzeler
Arkeoloji Müzesi
Askeri Müze
Seferlerde Osmanlı orduları tarafından kullanılan büyük saha çadırları Askeri Müze’de sergilenmektedir Osmanlı silah ve askeri teçhizatları da sergide yer almaktadır Osmanlı askeri bandosu, Mehter Takımı öğleden sonraları saat 15 00-16 00 arasında Osmanlı askeri müziği ile gösteri yapmaktadır
Atatürk Müzesi
Şişli’de Atatürk’ün oturduğu ev daha sonra onun anısına müzeye dönüştürülmüştür Kişisel eşyaları sergilenmektedir
Aya İrini Kilisesi (St İrene)
İstanbul’da yapılan ilk kilisedir Konstantin’in emri üzerine 4′üncü yüzyılda yapılmış, sonradan Jüstinyen zamanında restore edilmiştir Yapı, Hıristiyanlık öncesi dönemi tapınağının üzerine inşa edilmiştir
Ayasofya Müzesi
Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935′ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir
Müze pazartesi dışında hergün 09 30-16 30 saatleri arasında gezilebilir ÇİNİLİ KÖŞK: 15 inci yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet zamanında bir köşk veya pavyon şeklinde yaptırılmıştır İznik parçaları dahil 16′nci yüzyıl Selçuk ve Osmanlı çömlek ve çini sanatının en iyi örneklerini barındıran Türk Seramikleri Müzesi yer almaktadır
Ayasofya Müzesi I Mahmud Kütüphanesi
Büyük Saray Mozaikleri Müzesi
Mozaik Müzesi, Bizans imparatorlarının Büyük Sarayı’ndan kalmadır 5 ve 6′ncı yüzyıl nadide mozaik döşemeler burada korunmaktadır
Denizcilik Müzesi
Beşiktaş’tadır Osmanlı denizcilik tarihine ait bir çok ilginç eserler yanında, sultanların Boğazı geçerken kullandıkları “saltanat kayıkları” da sergilenmektedir
Divan Edebiyatı Müzesi (Galata Mevlevihanesi)
Fethiye Müzesi (Pammakaristos)
Güzel Sanatlar Müzesi
Beşiktaş’taki Güzel Sanatlar Müzesi’nde 19 uncu yüzyılın sonundan günümüze uzanan döneme ait Türk resim ve heykel örnekleri yer almaktadır
Havacılık Müzesi
Yeşilköy’dedir Türk havacılığının gelişmesi teması üzerine kurulmuştur
İmrahor Anıtı (İlyas Bey Camii) St Studios Manastırı Hagios Ionnes Prodromos Bazilikası
Kariye Müzesi
11 yüzyıl eseridir ve “Hz İsa” Kilisesi adıyla da anılır İstanbul’da Ayasofya’dan sonra en önemli Bizans yapısıdır İstanbul Edirnekapı yakınlarında yer alan mozaik ve freksleriyle ünlü bu kilise Bizans İmparatoru Alexius Komnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından yaptırılarak Hz İsa’ya ithaf edilmiş daha sonra büyütülmüştür Hz İsa ve Hz Meryem’in yaşantılarını sahneleyen mozaik ve fresklerinin çoğu 1305-1320 yıllarında yapılmıştır II Bayazıt döneminde camiye çevrilen kilise Cumhuriyet döneminde 1929′da restore edilmiş, mozaikleri meydana çıkarıldıktan sonra müze olarak ziyarete açılmıştır Bu arada, müze ziyareti sonrasında Kilise’yi çevreleyen ahşap evlerde, şehrin koşuşturan ortamından uzakta, rahat bir atmosfer içinde çay ve kahve sunulmaktadır
Rumelihisarı Müzesi – Anadoluhisarı Müzesi – Yedikulehisarı Müzesi
Rumelihisarı Müzesi
Anadoluhisarı Müzesi
Sadberk Hanım Müzesi
Boğazdan yukarıya doğru, Büyükdere’nin kenar mahallesindeki, 19 uncu yüzyıl iki ahşap villayı Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonları doldurmaktadır Önceden Türk süsleme sanatı örneklerinin sergilendiği bu özel müze yeni arkeolojik koleksiyonun eklenmesi ile daha da büyümüştür
Ziyarete açık günler : Çarşamba hariç her gün açıktır
Şehir Müzesi
Yıldız Sarayı’nın bahçesindeki Şehir Müzesi’nde ise Osmanlı fethinden bu yana İstanbul’un tarihi ile ilgili belgeleri korumaktadır
Ziyarete açık günler : Perşembe hariç her gün açıktır Yine Yıldız Sarayı bahçesinde çok zengin dekor ve sahnesi, zarif kostümleri ile Tiyatro ve Tarihi Sahne Kostümleri Müzesi yer almaktadır
Tekel Müzesi
Topkapı Sarayı Müzesi
Türk Halıları Müzesi
İbrahim Paşa Sarayı’nın bulunduğu sokağın karşısındadır Türkiye’nin her yöresinden toplanan çok güzel antika halı ve kilimler sergilenmektedir
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün açıktır
Türk – İslâm Eserleri Müzesi
Müzede Türk ve İslam sanatı eserleri sergilenmektedir Bina, 1524′de Muhteşem Süleyman’ın Baş Veziri İbrahim Paşa tarafından ikametgahı olarak yaptırılmıştır Osmanlı İmparatorluğu döneminin en büyük özel konutudur Bugün, zarif seramik koleksiyonlarının, minyatürlerin, hat sanatı örneklerinin, tekstillerin, en eski halıların yanında ağaç oyma eserlerin sergilendiği bir mekandır
Türbeler Müzesi
Yıldız Sarayı Müzesi
Yerebatan Sarnıcı
Bizans Sarnıcı olarak da anılan sarnıç, Ayasofya’nın yakınındadır Büyük salonun ince tuğla kemerleri 136 adet korint stili sutünla desteklenmektedir
Ziyarete açık günler : Salı hariç her gün açıktır
Örenyerleri
Polonezköy
Kuleler
Kız Kulesi: İstanbulun sembolü olan Kız Kulesi, Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan kule günümüzde turizme tahsis edilmiştir Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera’ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander’in kulesi olarak tanıtır Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafindan sokulacağını rüyalarında gören İmparatorun, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kule idi Meyve sepeti içinde gelen yılan trajediye sebep olur
Galata Kulesi: Bizanslıların Cenevizliler aleyhine hareketlerine karşılık, Cenevizliler tarafından yapılmıştır Bölgeyi her türlü saldırıdan korumak için de bu kuleyi yaptırmışlardı Kulede büyük sahanlığa kadar duvar içinde dönerek çıkan bir taş merdiven vardır Son yıllarda 1967′de restore edilmiş, içine asansör konmuş, diğer katlarına da lokanta yapılmıştır
Beyazıt Kulesi: Bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yerdeki yapı (eski saray), II Mahmut devrinde Milli Savunma Bakanlığı (Seraskerlik) olarak kullanılmıştır Seraskerliğin avlusundaki ahşap kule, yangın gözcüleri için uzun süre varlığını sürdürmüştür II Mahmut, daha güzelini yaptırtmak için bu kuleyi yıktırmıştır ve kitabesine göre, onun emri ile, 1828 yılında Serasker Hüseyin Paşa tarafından o devrin mimari özelliklerini yansıtan, kagir bir kule yapılmıştır 50 m yüksekliğindeki bu abide, belirgin kütlesiyle, kente karekteristik bir çizgi kazandırmaktadır Ahşap bir merdivenle çıkılan yukarıdaki sahanlık, şehrin büyük bir kısmını kuşbakışı seyretme olanağı sağlar
Hisarlar
Üçgeni andıran eski İstanbul yarımadasının etrafı 5 yüzyılda Roma döneminde yapılan, 22 km yi bulan surlarla çevrilidir Byzantion şehir sitesi, kurulmasından itibaren batı yönüne doğru genişleyerek 4 defa yeni surlarla çevrilmiştir Marmara Denizi ve Haliç kıyıları da tek sıra fakat güçlü surlarla çevrili idi Şehrin akropolisini çevreleyen surlardan, 3 yüzyılda yapılmış İmparator Septimus Severius ve 320′de Büyük Konstantin’in yaptırdığı 3 sur tamamen yıkılmıştır Kara surları deniz kıyısından başlayarak tepeleri ve vadileri geçerek Haliç surlarına iner
Yedikule: Bu surlardaki en görkemli kapı, Marmara Denizi’ne yakın olan “Altın Kapı” idi Bu Imparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti Zaferden dönen ordular, Imparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve “Altın Kapı” kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir Yaz aylannda çeşitli etkinlikler ve konserler yapılmaktadır
Anadolu Hisarı: Karadeniz’in tek çıkışı Boğaziçi’nin Asya kısmında yer alan hisar, 1390′lı yıllarında Sultan Bayazıt tarafından yaptırılmıştır Karşı kıyıdakı Rumelihisarı ile birlikte Boğaziçi transit geçişinin tam kontrol altında tutulması sağlayan bu küçük kale, burçlarına yaslanan eski ahşap evler ve civarı ile pitoresk bir manzara oluşturur
Rumeli Hisarı: İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasındadır Bizans’a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılmıştır Üç büyük kule yapımını üstlenen Çandarlı Kara Halil, Saruca ve Zaganos Paşaların adlarıyla anılır
Saraylar, Köşkler ve Kasırlar
Aynalıkavak Kasrı
Aynalı Kavak Yazlık Köşkü 18 inci yüzyılda yapılmış ve daha sonra çeşitli sultanlar tarafından restore ettirilmiştir 1718′de takılan, bir kısmı Venediklilerden hediye aynaları nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır Haliç üzerindeki saray, geleneksel Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biridir
Beylerbeyi Sarayı
Boğaziçi Köprüsü Asya kulesinin dikili olduğu Beylerbeyi, Bizanstan beri saraylara tahsis edilmiş güzel bir semttir Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır Dolmabahçe Sarayının havasını taşıyan üç katlı yapı, harem ve selamlık bölümlerini oluşturan 26 oda ve altı salondan ibarettir Bu küçük sarayın içi her biri küçük çapta bir servet olan Bohemya avizeleri, Yıldız imalatı çiniler ve seramik vazolarla süslenmiştir Yaldızlı mobilyaları ile nefis halıları buraya ayrı bir güzellik vermektedir Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşyalar olduğu gibi korunmuşlardır
Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır 1970′li yıllara kadar kullanılan eski yol bir tünel saray bahçesinin altından geçerdi Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de ağırlanırdı
Çırağan Sarayı
Haliç ve Boğaziçinin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur Büyük bir saray olan Çırağan 1910 yılında yanmıştır Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yIında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimar Serkis Balyan’a yaptırılmıştı Dört yılda dört milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları, zengin döşenmiş mekanlar tamamlardı Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekan olmuştu Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir otele dönüştürülmüştür
Dolmabahçe Sarayı
19 uncu yüzyılda Sultan I Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’nın cephesi Boğaz’ın Avrupa kıyısında 600 m boyunca uzanmaktadır Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üsluplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir Sultan Abdülmecit’in mimarı Karabet Balyanın eseridir Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu Ancak esas saray Topkapı, Dolmabahçe Saraylarının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir
Filizli Köşk
Florya Atatürk Deniz Köşkü
Atatürk’ün Florya Deniz Köşkü Türkiye cumhurbaşkanlarının yazlığı şeklinde kullanılmıştır Marmara Denizi’ne T biçiminde uzantısı ile bu köşk, 1935′de inşa edilmiştir Erken 20 inci yüzyıl mobilyalarından en iyi örneklerin görülebildiği bir sergendir Atatürk burada kalan ilk cumhurbaşkanıdır
Hereke İpekli Dokuma ve Halı Fabrikası
Ihlamur Kasırları
19 uncu yüzyıl yaptırılan Ihlamur Köşkü ismini bahçesinde yetişen ıhlamur ağaçlarından almıştır Şimdilerde İstanbul’un ortasında yer alan bu köşk eskiden şehrin dışındaydı
Küçüksu Kasrı
Yazlık olarak kullanılan saray, 19 uncu yüzyılın ortasında I Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır
Maslak Kasırları
Sultan Abdülaziz tarafından av evi olarak tasarlanan Maslak Köşkü, 19 uncu yüzyıl Osmanlı süsleme sanatının kayda değer en güzel örneklerini taşımaktadır
Merasim Köşkü
Resmi törenler için kullanılmaktayken, Maiyet Köşkü sultanın maiyetini, bazı hallerde de saraydan gezinti için ayrıldıklarında haremini barındırmıştır (Pazartesi ve Perşembe hariç her gün açıktır )
Tekfur Sarayı
Topkapı Sarayı
15-19 uncu yüzyıllar arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezinde bulunan Topkapı Sarayı, labirentleriyle, Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi’nin sularının karıştığı noktada, bir kara parçası üzerinde yer almaktadır Yeni sarayın (Topkapı Sarayının) yapımına 1466′dan sonra başlanmış ve Fatih ölmeden birkaç sene önce 1478′de tamamlanmıştır Bu saray diğer Avrupa Sarayları gibi tek bir binada olmayıp çeşitli köşk ve dairelerden oluşmuştur İlk olarak yapılan Çinili Köşk Sırça Saray’dır ve 1472′de bitmiştir Orta Asya mimarisi karakterinde ve iki katlı köşk 1875′te Arkeoloji, 1908 senesinde de Türk İslam Eserleri Müzesi olmuştur 1953′te ise Fatih Eserleri Müzesi olarak açılmıştır Çinili Köşkü, Kubbealtı Arzodası, Hasoda, Hazine, Kiler ve Seferliler gibi koğuşlar, mutfakların bir kısmı, hastalar odası, hamam şimdi kütüphane olan Ağalar Cami, ahır ve diğer binaların yapımı izlemiş ve son olarak da yapı 1478′de Saray surlarının ve Bab-ı Humayun denen Sultanahmet yönündeki asıl kapının inşaatı ile tamamlanmıştır
Yıldız Porselen Fabrikası
Yıldız Sarayı
Boğaziçine hakim tepeler ve vadileri kaplayan geniş alan üzerine serpiştirilmiş, yüksek duvarların çevrelediği avlular içerisinde köşkler, bahçeler kompleksidir İstanbul’un bu ikinci büyük sarayı günümüzde değişik hizmetlere ayrılmış, bölünmüş durumu ile gelmiştir Yıldız Sarayı, III Selim’in annesi Mihrişah Sultan tarafından ilk yaptırılan bir köşkler bütünüdür II Mahmut Yıldız adını verdiği ikinci bir köşk yaptırmış, bu isim daha sonra Abdülmecit, Abdülaziz ve Abdülhamit’in hükümdarlığında yaptırılan bütün gruba geçmiştir Sultan Abdüaziz zamanında köşkler çoğalmaya başlamış, Malta, Çit, Çadır, Şale Köşkleri yapılmış, koru usta bahçevanların elinde bakir görünüşüne dokunulmadan düzenlenmiştir Sultan Abdülhamit, burada 32 yıl yaşamış, 33 yıllık saltanatında, şehir içinde şehir gibi olan bu korunaklı sarayı resmi daire ve haremi olarak kullanmıştır
Yönetim Kısımları’na ilaveten Yıldız Sarayı’nda birçok bölüm ve bir de cami bulunmaktadır 19 uncu yüzyılın sonunda, II Abdülhamit zamanında tamamlanmıştır Yapıların en büyük ve zarifi Şale, sultanların nasıl bir lüks içinde yaşayıp eğlendiklerini göstermektedir Dünyanın her yöresinden getirilen çiçekler, ağaçlar ve bodur bitkilerle bezeli büyük saray parkından Boğaz’ın panoramik görüntüsü çok güzeldir Restorasyon çalışmaları nedeniyle sadece Şale ve park halka açıktır
Camiler, Kiliseler ve Sinagoglar
İsanbul’un ünlü camileri arasında Sultanahmet Cami, Süleymaniye Cami, Rüstem Paşa Cami, Fatih Cami, Eyüp Cami, Yeni Cami, Sokullu Mehmet Paşa Cami ve Mihrimah Sultan Cami sayılabilir
Kente pek çok kilise ve manastır faal durumdadır Bir kısmı ise cami haline dönüştürülmüştür Studios Manastin Kilisesi , Sergios-Bakhos Kilisesi, Hagia Eirene Kilisesi, Pantakrator Manastir Kilisesi, Vefa Kilisesi (Hagios Theoderos), Nyrelaion Manastır Kilisesi, Eglise D’hagia Thekla Manastırı, Eski İmaret Cami (Pantepoptes Manastin Kilisesi), Kalenderhane Cami (Akataleotos Manastırı), Fenari İsa Cami (Lios Manastır Kilisesi) ve Fethiye Cami (Pammakaristos Manastr Kilisesi) ünlüleridir
Bedestenler
Kapalı Çarşı: Dev ölçülü bir labirent gibi, 60 kadar sokağı, üç binden fazla dükkanı ile dünyanın en eski ve büyük kapalı çarşısı olan “Kapalı Çarşı” İstanbul şehrinin merkezinde yer alır Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür 15 yüzyıldan kalma duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline getirilmiştir Geçmişte burası, her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatın sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşıydı
Çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla mücevher dükkanları, buraya açılan yan bir sokakta altıncılar bulunur İstanbul’u ziyarete gelen turist grupları için alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük alışveriş merkezleri tarafından sağlanmaktadır
Mısır Çarşısı: İstanbul’un ikinci kapalı çarşısıdır IV Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami’ye vakıf olarak yaptırılmıştır Çarşıda 6 kapı vardır Bunlardan 3′ü revak olup, yapıyı daha da güzelleştirmektedir
Bakırcılar Çarşısı: İstanbul’un özellikle yabancıların dikkatini çeken, bir çarşısı da Beyazıttaki Bakırcılar Çarşısıdır Şimdiki İstanbul Üniversitesi Merkez Binası bahçesinin doğu ve kuzey duvarları altında bir sıra dükkan halindedir Burada çeşitli bakır işi levha bakırdan döğme olarak elle yapılmakta ve kazan tencere, kuşhane, sahan, tava, tas, leğen, ibrik, güğüm, bakraç, kova, maşrapa, sini, mangal, şamdan, bakırdan, “gülabdab” olarak satılmaktadır
Kapalı Çarşı: (Kuleli Cami Altındaki Kapalı Çarşı) Üstü kapalı çarşıların bir örneği de, 19 yüzyılda yapılan son senelerde restore edilen Laleli Camii altı dükkanlarıdır
Su Kemerleri
Mualla Kemeri: Mimar Sinan tarafından yapılan su kemerlerinden biridir Alibey deresi vadisindedir Orta kesimde 4 büyük kemer vardır
Uzun Kemer: Mimar Sinanın yaptığı kemerlerden biridir Kemerburgazın 1500 m kadar kuzeybatısıdadır Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır
Güzelce Kemer: Cebeci Köy Kemeri olarak da bilinen eser Kanuni Sultan Süleyman devrinde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır Kemerburgazın güneyindeki Cebeci Köyün 1500 m kadar doğusundadır
Bahçeköy Kemeri: Sultan Mahmut Kemeri olarak bilinen kemer Bahçeköyden Büyükdere’ye doğru 1 km mesafededir I Mahmut zamanında 1731′de tamamlanmıştır
Çeşmeler
Sultanahmet Çeşmesi (III Ahmet Çeşmesi): Topkapı sarayının Bab-i Hümayun kapısı önündedir Binanın dört cephesindeki taş ve bronz işçiliği yazılar kadar tahta saçaklann süsleri birer sanat şaheseridir Çeşme, klasik dönemin mütevazi çizgilerinden sıyrılmış, hatların zerafeti, zenginlik ve güzelliği ile emsalleri arasında sivrilmiştir
Üsküdar III Ahmet Çeşmesi: Üsküdar’da iskele meydanında yer alır 1728′de yapılmıştır Ahşap çatılı ve dört yüzlü bir meydan çeşmesi olup mimarlık, hattatlık, taş işçiliği ve şiir sanatının bir şaheseridir
Alman Çeşmesi: Sultanahmet meydanında parkın içindedir Alman İmparatoru II Wilhelm’in İstanbul’u ikinci ziyaretinin anısı için bütün kısımları ile Almanya’da yapılmış, İstanbul’a getirilerek hazırlanan kemerlerin üzerlerine konmuştur 20′inci yüzyılın ilk günü olan 1 Ocak 1901′de açılış töreni yapılan bu çeşmenin üç kubbesi altın mozaik kaplıdır
Tophane Çeşmesi: Tophane Meydanındadır 1732′de I Mahmut tarafından Hassa Baş Mimarı Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır
Beykoz Ishak Ağa Çeşmesi: İstanbul’da Beykoz ilçesindedir Türkiye çapında en güzel çeşme anıtlarımızdan birisidir
Ayazma Çeşmesi: Üsküdar’da Ayazma Camii avlusundadır 18 yüzyılda III Mustafa tarafından yaptırılan Çeşme devrin mimari özelliklerini taşır
Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi: 1732′de Sultan I Mahmut tarafından annesi Saliha Sultan adına yaptırılmıştır
Göksu Çeşmesi: Sultan III Mustafa’nın eşi ve III Selim’in annesi Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır
Esma Sultan Çeşmesi: 1799 da III Ahmet’in kızı Esma Sultan tarafından yaptırılmıştır Meydan çeşmelerinin bir örneğidir
Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri
Korunan Alanlar
Göknarlık Tabiatı Koruma Alanı
Polonezköy Tabiat Parkı
Türkmenbaşı Tabiat Parkı
Subaşı Havuzlar Çınarı Tabiat Anıtı
Mesire Yerleri
Adalar, Yıldız Parkı, Emirgan Korusu, Gülhane Parkı, Boğaziçi, Boğaz, Belgrad Ormanı, Atatürk Ormanı, Atatürk Ormanı, Çamlıca, Taşdelen, Beykoz Çayırı, Karakulak, Polonezköy, Küçük ve Büyükçekmece Gölü, Kumburgaz, Kilyos, Piyerloti Kahvesi, Şile gidilecek mesire yerleridir
Plajlar
Büyükada, Beykoz, Poyrazköy, Kilyos ve Sarıyerde plajlar mevcuttur
COĞRAFYA
İstanbul, Avrupa ile Asya kıtaları arasında köprü görevi gören, bunların birbirine en çok yaklaştığı iki uç üzerinde kurulmuş bir şehirdir Bu uçlar Avrupa kıtasında Çatalca, Asya kıtasında ise Kocaeli; güneyden Marmara ve Bursa, güneybatıdan Tekirdağ ve kuzeybatıdan Kırklareli ile çevrilidir Şehrin adını aldığı ve Haliç ile Marmara arasında kalan yarımada üzerinde bulunan asıl İstanbul 253 km², bütünü ise 5712 km² ‘dir Marmara denizindeki Adalar da İstanbul iline dahildir
İstanbul çevresinin bitki örtüsü, Akdeniz iklimi bitkilerini andırır Bölgede en çok görülen bitki türü makidir Bu bitkiler uzun ve kurak bir yaz mevsimine kendini uydurmuştur Fakat iklimin özelliği dolayısı ile tepeler çıplak değildir Yer yer görülen ormanlık alanların en önemlisi kentin 20 km kuzeyindeki Belgrad Ormanı’dır
İstanbul ilinde büyük akarsu yoktur En büyük akarsu, aynı zamanda Kocaeli Yarımadası’nın da en büyük suyu olan Riva çayıdır 71 km olan Riva Çayı, kaynaklarını Kocaeli ilinden alır ve güneydoğu kuzeybatı yönünde akarak Riva köyü yakınlarında Karadeniz’e dökülür Boğaza dökülen suların en önemlileri Küçüksu ve Göksu dereleridir Bunlardan başka Haliç ‘e dökülen Kağıthane ve Alibey Dereleri, Küçükçekmece Gölüne dökülen Sazlıdere, Büyükçekmece Gölüne dökülen Karasu Deresi, Terkos Gölüne dökülen Trança Deresi, İstanbul İlinin belli başlı akarsularıdır İlde küçük fakat önemli üç göl vardır Bunların üçü de Avrupa yakasındadır Denizden ayrılmış olan Terkos Gölünün suyu tatlıdır Kentin suyu buradan sağlanır Marmara Denizi kıyısında bulunan Küçükçekmece (11 km²) ve Büyükçekmece (16 km²) Göllerinin suları denizle temasları olduğu için tuzludur
Yaz ayları genellikle sıcak geçen, kış aylan bölgeyi etkisi altına alan sistemlere bağlı olarak fazla soğuk geçmeyen İstanbul, Akdeniz ikliminin özelliklerini taşıyor görünse de, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nın etkisiyle farklı özellikler taşır Kış aylarında Karadeniz’den gelen soğuk-kuru hava kütlesi ile Balkanlardan gelen soğuk-yağışlı hava kütlesinin özellikle Akdeniz’den gelen ılık ve yağışlı güneyli hava kütlelerinin etkisi altındadır Bütün ilde Karadeniz’in soğukça yağışlı (poyrazlı) havasıyla Akdeniz’in ılık (lodoslu) havası birbirini izler İlde yaz-kış, gece-gündüz arasında büyük ısı farkları görülmez
TARİHÇE
İstanbul, Osmanlı’nın 3 Başkenti…
Türkiye’nin Şaheserlerinden Biri Olarak İstanbul
Her ne kadar tarihi şehirde daha erken buluntulara rastlanmamış ise de; kentin Haliç bölgesinde ve Asya kısmında yapılan kazılarda ele geçen buluntular bölgedeki ilk yerleşimin MÖ 3 Bin yıllarına dayandığını göstermektedir Byzantion olarak anılan kentin Akropolü bugünkü Topkapı Sarayının bulunduğu alanda yer almaktaydı Haliç, günümüzde de kullanılmakta olan sakin bir limana sahiptir Buradan başlayan kuvvetli bir sur şehri çevreleyerek Marmara Denizi’ne ulaşırdı Byzantion, bir liman ve ticaret şehri olarak Roma Imparatorluğu döneminde de yaşamını sürdürürken, M S 191 yılında başlayan ve iki yılı aşan bir kuşatmadan sonra Roma Imparatoru Septimus Severius tarafından fethedilerek yerle bir edilmiştir Aynı Imparator tarafından sonradan baştan inşa edilen şehir genişletilmiş ve yeniden donatılmıştır
M S 4 yüzyılda Roma İmpatorluğu çok genişlemiş, İstanbul stratejik konumundan dolayı İmparator Büyük Konstantin tarafından Romanın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, bir çok tapınak, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir 330 yılında yapılan büyük merasimlerle kentin Roma Imparatorluğunun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır Yakın çağın başladığı dönemde Ikinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir
Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği görülür Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir Batı Roma Imparatorluğunun 5 yüzyılda çökmesi nedeniyle İstanbul uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) başkenti olmuştur Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent surlarla tekrar genişletilmiştir Günümüzdeki 6492 m uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları İmparator Il Theodosius tarafından yaptırılmıştır 6 yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır Günümüze gelen meşhur Ayasofya, bu İmparatorun eseridir Bizans İmparatorluğu ve başkent İstanbul’un sonraki tarihi, saray ve kilise entrikaları, İran ve Arap saldırıları ve sık değişen imparator sülalelerinin kanlı kavgaları ile doludur
726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4 Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir 1261′de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştir Kent, 53 günlük bir kuşatma sonrası 1453′te Türklerin eline geçmiştir
Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları Istanbul surlarının aşılmasının bir sebebidir Osmanlı Imparatorluğunun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanıyarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır Fatihin tanıdığı haklardan dolayı Hıristiyan Ortodoks Kilisesinin başı olan Patrikhane günümüze kadar yerinde kalmıştır Fetihten yüzyıl sonra da Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur 16 yüzyıldan itibaren de Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü Istanbul tüm Islam dünyasının da merkezi olmuştur
Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür Bu devirdeki İstanbul tarihinin renkli sayfalarında, geniş bölgeleri tahrip eden, sık sık çıkan yangınlar vardır Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakimdir 19 yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır Kısa sürede inşa edilen bir çok saray çöküş devrinin de sembolleridir İstanbul, bir diğer dünya imparatorluğunun sona ermesine I Dünya Savaşının bitişine şahit olmuştur
İmparatorluk bölünmüş, iç ve diş düşmanlar kendi payları için mücadele ederken, Türk ordusunun asil bir komutanı da Türk ulusu için mücadeleye girişmiştir Mustafa Kemal ismindeki bu milli kahraman, 4 yılı aşan Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyetini 1923 yılında kurmuştur Başkentin Ankara’ya taşınması Istanbul’un önemini değiştirmemiştir Bu eşsiz şehir büyüleyici görünümü ile yaşamını devam ettirmektedir
NE YENİR?
İstanbul mutfağı, Dünyanın önde gelen mutfaklarındandır İmparatorluk başkenti olan kente ülkenin her yanından gelen malzemeler, ustalar, tarzlar, ve lezzetler Osmanlı Türk mutfağının ortaya çıkmasına neden olmuştur İmparatorluk mutfağının devamı olan ve yeni tatlara açık olan Osmanlı mutfağı her gün zenginleşmektedir
İstanbul mutfağında, kuzu, koyun veya dana etine ilave edilen çeşitli sebzeler esas yemeklerdir Pilav, börek çeşitleri, bulgur, kuru fasulye, zengin zeytinyağlı sebzeler yan öğünler olarak servis yapılır Köfte ve şiş kebabı, döner kebap veya acılı, yoğurtlu, patlıcanlı diğer kebap çeşitlerinin makbulleri özel kebapçılarda bulunur Hamur tartları, baklava, kadayıf ve benzerlerinin hakiki lezzetlisi, bu işi bazen birkaç nesildir devam ettiren küçük dükkanlardan temin edilir
İstanbul’da da çeşitli milletlerin lokantaları mevcuttur Fast-food, hızlı atıştırma servisi veren çok sayıda mekan mevcuttur Ancak lezzetli yöresel yemekler tipik lokantalarda tadılır Ayran en meşhur Türk milli içkisidir Sulandırılmış yoğurttan imal edilen serinletici ayrandır
Meşhur Türk Kahvesi, küçük fincanlarda sade veya şekerli misafirlere her firsatta ikram edilir “Bir fincan kahvenin 40 yil hatırı vardır” sözü kahvenin Türkler tarafından bilinen kıvamı ile kullanılmaya başlandığı 16 yüzyıldan beri söylenmektedir
NE ALINIR?
İstanbul’a sadece alışveriş amacıyla da gidilebilir Bu işe başlamak için en iyi yer şehrin eski kısmındaki Kapalı Çarşı’dır Labirent tarzı sokaklarda ve geçitlerde 4000′i aşkın dükkan bulunmaktadır Kuyumcular Sokağı, Halıcılar Sokağı, Takkeciler Sokağı gibi isimler burada, önceleri, kendilerine özgü bölümlerde faaliyet gösteren farklı ticaret kollarını akla getirmektedir Burası, hala, şehrin ticaret merkezi, her zevk ve keseye uygun bir şeyin bulunduğu orijinal bir alışveriş yeridir
Türk el sanatları, dünyaca bilinen halılar, el boyaması parlak renkli seramikler, bakır ve pirinçten aynalar, lületaşından pipolar çok hoş birer hatıra parça ve hediyeliklerdir İyi aydınlatılmış vitrinlerdeki altından mücevherler geçenin gözünü kamaştırır En iyi kalitedeki deri ve süet eşyaların fiyatları oldukça makuldür Çarşının ortasındaki Eski Bedesten’de nadir antika parçalar bulunur Onlarca yıldan kalma kıymetli bir parça bulabilmeyi ummak burada gezip dolaşmaya değer doğrusu
Eminönü’ndeki Yeni Cami’nin yanıbaşındaki Mısır Çarşısı veya Baharat Pazarı kişiyi mistik doğunun hayal alemine götürür Tarçın, kimyon, safran, nane, kekik ve sayılabilecek diğer birçok ot ve baharatın baştan çıkarıcı kokusu havaya yayılır Şehrin eski bölgesindeki Sultanahmet de ayrı bir alışveriş ziyaretgahı haline gelmiştir 18′inci yüzyıl Mehmet Efendi Medresesi’ndeki İstanbul Sanatları Çarşısı ve yakınındaki, Sinan tarafından yapılan 16′ıncı yüzyıl Caferağa Medresesi’nde zanaatkarları çalışırken görmek ve yaptıklarından satın almak mümkündür Sultanahmet Camii Arasta’sının kemeraltı iyi bir seyir ve uygun bir alışveriş imkanı yaratır
Taksim – Nişantaşı – Şişli semtlerindeki seçkin dükkanlar pazar yerlerindeki kargaşanın tam tersini yansıtır İstiklal, Cumhuriyet ve Rumeli Caddelerinde, Türkiye’nin yüksek kaliteli tekstillerinden üretilen şık modelleri satan dükkanlar zevkle ve rahatça gezilir Nefis mücevherler, zarif modelli çanta ve ayakkabılar da bulunmaktadır Ataköy’deki Ataköy Galeria’sı ve Etiler’deki Akmerkez İstanbul’daki en şık mağazaların şubelerini barındırmaktadır Asya tarafındaki Bahariye ve Bağdat Caddelerinde ve Capitol Çarşı Merkezinde benzer mallar sunulmaktadır
İstanbul’un bit pazarlarında hem yeni hem de eski, şaşırtıcı parçalar bulunabilir Beyazıt’daki Sahaflar Çarşısı ve Çınaraltı’nda gezerken her gün yeni bir şeyle karşılaşılır Pazar günleri, Sahaflar ve Kapalı Çarşı arasındaki işporta pazarında mallar el arabalarında ya da yaygılar üzerinde satışa sunulmaktadır Horhor Çarşısı her yaş ve kalitede mobilya satan dükkanlarla doludur Topkapı semtinde, Cihangir – Çukurcuma Sokağı ve Üsküdar – Büyük Hamam Sokağı ile Kadıköy – Çarşı Durağı civarında yer alan ve Eminönü ve Tahtakale arasındaki bit pazarları her gün açıktır Bir Pazar günü Boğaz’ın yukarısına doğru arabayla gidildiğinde Büyükdere ve Sarıyer arasındaki bir diğer canlı pazar yeri de durup gezilmelidir
LİNKLER
İstanbul Valiliği http://www istanbul gov tr/
İstanbul Büyükşehir Belediyesi http://www ibb gov tr/
Milli Eğitim Müdürlüğü http://www istanbul-meb gov tr/
İstanbul Teknik Üniversitesi http://www itu edu tr/
İstanbul Kültür Üniversitesi http://www iku edu tr/
İstanbul Üniversitesi http://www istanbul edu tr/
Maltepe Üniversitesi http://www maltepe edu tr/
Marmara Üniversitesi http://www marun edu tr/
Mimar Sinan Üniversitesi http://www msu edu tr/
Boğaziçi Üniversitesi http://www boun edu tr/
Koç Üniversitesi http://www ku edu tr/
Bilgi Üniversitesi http://www ibun edu tr/
Sabancı Üniversitesi http://www sabanciuniv edu tr/
Yıldız Üniversitesi http://www yildiz edu tr
Bağcılar Belediyesi http://www bagcilar-bld gov tr
Bahçeşehir Belediyesi http://www bahcesehir-bld gov tr
Bakırköy Belediyesi http://www bakirkoy-bld gov tr
Bayrampaşa Belediyesi http://www bayrampasa-bld gov tr
Beykoz Belediyesi http://www beykoz-bld gov tr
Beyoğlu Belediyesi http://www beyoglu-bld gov tr
Büyükçekmece Belediyesi http://www bcekmece-bld gov tr
Çavuşbaşı Belediyesi http://www cavusbasi-bld gov tr
Esenler Belediyesi http://www esenler-bld gov tr
Esenyurt Belediyesi http://www esenyurt-bld gov tr
Gaziosmanpaşa Belediyesi http://www istanbulgop-bld gov tr
Kadıköy Belediyesi http://www kadikoy-bld gov tr
Kartal Belediyesi http://www kartal-bld gov tr
Ümraniye Belediyesi http://www umraniye-bld gov tr
Uskudar Belediyesi http://www uskudar-bld gov tr
Zeytinburnu Belediyesi http://www zeytinburnu-bld gov tr
YAPMADAN DÖNME
İstanbul’un dini mimari şaheserlerinden Süleymaniye Camiini ve Sultanahmet Camiini görmeden,
Ayasofya ve Kariye Müzesi ni ziyaret etmeden,
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve Rumeli Hisarını gezmeden,
Boğaz’da ve adalarda vapur gezisi yapmadan,
Galata Kulesinden ve Pierre Loti’de İstanbul manzarası seyretmeden,
Sanat ve kültür etkinliklerini izlemeden,
Eğlence hayatını merak edip, görmeden,
Ortaköy pazarına uğramadan,
Büyükadada fayton turu yapmadan,
Boğazda, Kumkapıda, çiçek pasajında balık, kanlıcada yoğurt, Beyoğlunda profiterol yemeden,
Kapalıçarşı’da halı, mücevherat, deri giyim eşyaları, Mısır Çarşısında lokum, baklava, pastırma, şekerleme almadan
Beyoğlunda ve tüm mega alışveriş merkezlerinde alışveriş yapmadan,
…Dönmeyin
|