07-28-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Nurullah Ataç Edebi Kişiliği Ve Eserleri
Nurullah Ataç Eserleri Nelerdir
Nurullah Ataç Kısaca Edebi Yönü Nedir

Edebi Kişiliği
Dilde sadeleştirme ve özleştirme hareketinin savunucularındandır Türkçe'deki yabancı kelimeleri kullanmamış, dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini vurgulamıştır Bu yol da, Ataç'a göre, Latince, Grekçe, Farsça, Arapça gibi yabancı dillerin eğitimini zorunlu kılmak başarılamayacağına göre, bunlardan alınan kelimelerin Türkçe'leştirilmesinden geçer:
Uydurma dil dediler mi, bir şey söylediklerini sanıyorlar Söyleyim ben size; Bu uydurma sözünü, Türkçecilik akımına karşı bir silah diye kullanmaya kalkanlardan ne dediğini bilen, şöyle gerçekten düşünerek konuşan bir tek kişi tanımıyorum Evet, uyduracağız, bizim yaptığımız, uydurduğumuz kelimeler de yavaş yavaş halka işleyecek, eski Arapça, Farsça kelimelerin işlediği gibi Onların yerini tutacak
Bazı yazılarında arı Türkçe kullandığı için anlaşılmaz olarak eleştirilmiştir Onu eleştirenler arasında Attilâ İlhan, Halit Fahri Ozansoy gibi isimler vardır [3]Divan Edebiyatı geleneğini iyi bildiği anlaşılır, kişisel olarak zevk aldığını da belirtir, fakat zamanını doldurmuş bir edebiyat olduğu görüşündedir Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapatma çabasının bir parçası olarak özgün Türkçe'yi ve devrik cümleyi kullanmasıyla döneminin yazarlarını da, daha sonraki kuşaklarıda etkilemiştir
Oysaki ben, öz Türkçe için nice kazançları teptim, rahatımı kaçırdım, üzdüm kendimi, adımı deliye çıkarttım Hepsi de ne dediklerini bilmez, kafalarına düşüncenin gölgesi bile girmemiş birer alıktır bana deli diyenler Öz Türkçeye özenişim de duygularımın etkisiyle değildir Latince, Yunanca öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek usul (akla uygun) yolun öz dile gitmek olduğunu düşüncemle anladım da onun için o yolu buldum [
1953 yılında şeker hastalığı ortaya çıktı Eşinin 1955 yılında ölümünün ardından karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları başladı 17 Mayıs 1957 yılında İstanbul Numune Hastanesi'nde öldü [2]
Ölümünden sonra birçok edebiyat ve sanat dergisinde kendisi için özel sayı çıkartılmıştır ve hakkında 2 kitap hazırlanmıştır Bunlardan ilki 1959'da Tahir Alangu'nun hazırladığı Ataç'a Saygı isimli, O'nun için yazılmış yazıların derlendiği bir kitaptır İkincisi ise, Türk Dil Kurumu'nun 1962'de Ankara'da çıkardığı Ataç isimli kitaptır
Ayrıca ölümünün bir sebebi tam olarak belli değildir ve rivayete göre öldürüldüğü ama niçin ve kim tarafından öldürüldüğü belli değildir
Eserleri
Bütün kitapları Can Yayınları'ndan çıkmıştır Varlık Yayınları'ndaki ilk baskılar:
Karalama Defteri-Sözden Söze (1952)
Ararken-Diyelim (1954)
Söz Arasında (1957)
Okuruma Mektuplar (1958)
Günce (1960)
Prospero ile Caliban (1961)
Söyleşiler (1962)
Günce 1-2 (1972)
Dergilerde (1980)
Söz Sende (1956)
|
|
|