Türkiyede İlk Matbaa |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiyede İlk MatbaaOsmanlıda Matbaacılık Hareketi İlk Matbaanın Kurulması Matbaa Konusunda Yanlış Bilgiler İlk Türk matbaacısı İbrahim Müteferrika’dır Lale devri olarak bilinen dönemde 1726 yılında ilk Türk Matbaası kurulmuştur Ülkemize matbaanın bu kadar gecikmesinin nedenleri dinsel tutuculuktan ziyade toplumun bu yönde bir isteğinin olmayışı, okur yazar oranının yüksek olmayışı, okuma alışkanlığının kazanılmamış olması, hattatlığın yaygın bir meslek oluşu ve matbaa için gerekli alt yapının hazır olmayışıdır Matbaa’nın Türkiye’ye geç gelmesinin nedeni ‘gavur icadı’ olması mı? Matbaa, insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir Matbaa sayesinde yazılı eserlerin kopyaları daha hızlı bir şekilde çoğaltılabilmişti Çünkü bir bilginin varlığı kadar onun yaygınlaştırılması ve geniş kitlelere ulaştırılabilmesi de oldukça önemliydi Bugün matbaanın tarihteki önemine değinmek pek de ilgi çekici gelmeyebilir Zira günümüzde bilginin paylaşılabilmesine olanak sağlayan o kadar çok kitle iletişim araçları var ki; matbaanın diğer deyişle basılı yayının etkisi her geçen gün daha da arka planda kalmakta Ancak ‚matbaanın bulunuşu ve kullanılmaya başlanması’ günümüz tarihçileri arasında hep bir tartışma konusu olarak sıcaklığını korumuştur Matbaanın işlevinden ziyade Osmanlı Devleti’nin batı devletlerine nazaran matbaayı neden geç kullanmaya başladığı sorusu birçok araştırmaya konu edilmiştir Osmanlı’nın matbaayı ‚gâvur icadı’ diyerek ülkeye sokmadığı yönünde iddialar ortaya atılmış ve hatta bu iddialar üzerinden de Osmanlıya gerici damgası vurulmaya çalışılmıştı Bu sorunun cevabını aramadan önce bir kaç önemli hususu hatırlatmakta fayda var Basım teknikleri ilk olarak uzak doğuda geliştirilmeye başlanmış ancak günümüzdeki kullanımıyla modern matbaacılık ilk olarak Avrupa’da 1450′de Johannes Gutenberg tarafından geliştirilmiştir Tarihçi Yazar Dr Erhan Afyoncu, iddiaların aksine matbaanın Gutenberg’in 1450′li yılların başında icadından kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarına geldiğini ifade ediyor ‚İstanbul’da 1493′te Yahudiler, 1567′de Ermeniler, 1627′de de Rumlar ilk matbaalarını açtılar İlk Türk matbaası ise ancak 1727′de kuruldu 1727′ye kadar da matbaa kurmak için herhangi bir teşebbüs yapılmamıştı’ Afyoncu, Türkler tarafından matbaanın neden geç kullanılmaya başladığı sorusuna ise farklı bir yaklaşım getiriyor İşte Matbaa’nın Osmanlı’daki seyri: Macar asıllı bir Hıristiyan iken Müslümanlığı kabul edip, Osmanlı hizmetine giren İbrahim Müteferrika, 1720′li yıllarda bir matbaa kurmak için uğraşıyordu İbrahim Müteferrika ile Mehmed Said Efendi’nin işbirliği yapması sonucu 1727 Temmuz başlarında Sultan Üçüncü Ahmed’in fermanı ve Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi’nin fetvasıyla ilk Türk matbaasını kurma izni alındı İbrahim Müteferrika ve Yirmisekiz Çelebizade Mehmed Said Efendi tarafından Müteferrika’nın Yavuz Sultan Selim semtindeki evinde kurulan matbaanın ilk kitabı, basımı 1729′un ilk aylarında tamamlanan Vankulu Lugati’ydi Matbaanın kurulmasında ve daha sonraki yıllarda çalışmasında en büyük sıkıntı kalifiye eleman bulamamaktan ileri geliyordu Müteferrika, ölümüne kadar matbaada 17 kitap bastı Matbaanın ilk iki kitabı 1000 adet, üçüncüsü 1200 adet basıldı ancak sonrakilerde bu sayı 500′e indi Baskı sayısının azalmasında kitapların satılmamasının önemli bir rolü vardı Satılan kitaplar İbrahim Müteferrika’nın gayretleri sayesinde satılmıştı ve kitapların bir kısmını da Avrupalılar almıştı İbrahim Müteferrika 1747′de öldü Onun ölümünden sonra matbaanın işletme izni Rumeli kadılarından İbrahim Efendi ile Anadolu kadılarından Ahmed Efendi’ye müştereken verildi Bu ikili matbaada sadece bir kitap basabildiler Talebin olmaması ve halkın ilgisizliği sebebiyle işi bıraktılar 1757′de basılan kitap da İbrahim Müteferrika tarafından basılan Vankulu Lugati’nin ikinci baskısıydı Yeni bir kitap değildi Matbaa uzun bir sessizlik dönemi geçirdikten sonra tekrar 1784′te açılabildi GELDİ DE NE OLDU? Osmanlı tarihindeki üzerinde düşünülmeden tartışılan konuların en başta geleni, matbaanın Türkiye’ye neden geç geldiğidir İstanbul’da bulunan 90 bin hattatın matbaanın gelmesine engel olduğu anlatılır Bu bilgi üzerinde araştırma bile yapılmadan bir an düşünülse, böyle bir şeyin mümkün olamayacağı rahatlıkla anlaşılır Bırakın 90 bin hattatı, İstanbul’da bu kadar esnaf bile yoktu Matbaanın geç gelmesiyle ilgili bir diğer yorum ise Osmanlıların matbaayı günah ve haram diye geç kabul ettiğidir Son zamanlarda, bu yüzden “Keşke Müslüman olmasaydık, matbaayı daha erken kullanmaya başlardık” yorumları bile yapıldı Hâlbuki matbaanın geç gelişinde Müslümanlığın rol oynadığına dair elde hiçbir delil bulunmuyor İlk Türk matbaasıyla ilgili yapılmış bilimsel araştırmalarda da böyle bir ifadeye rastlanmaz İbrahim Müteferrika’nın matbaayı kurmasından önceki yıllarda matbaa kurmak için herhangi bir teşebbüs ve matbaa aleyhinde herhangi bir faaliyet de olmamıştır Matbaaya, dini engel olduğunu iddia etmek tamamen ideolojik bir yorumdur Matbaanın niçin geç geldiği tartışılırken, “Geldi de ne oldu?” sorusu meseleyi rahatlıkla çözüme kavuşturur Türkiye’ye matbaanın geç girişi hep tartışıldı, fakat matbaanın gelişinden sonra ne olduğu üzerinde fazlaca durulmadı Matbaanın kurulmasından, İbrahim Müteferrika’nın ölümüne kadar geçen 20 yıllık dönemde Müteferrika’nın gayretleriyle 17 kitap basıldı Müteferrika’nın ölümünden sonra ise yalnızca bir kitap basıldı ve matbaa 27 yıl faaliyetine ara verdiBu durum matbaanın kurulmasının yanı sıra faaliyetinin de tamamen İbrahim Müteferrika’nın gayretleriyle yürüdüğünü, ancak buna karşılık toplumda kitap basımına fazla bir rağbetin olmadığını açıkça gösteriyor 18 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda basılan kitap çeşidi 50′yi bulmazken, aynı asırda Japon kalkınması henüz başlamamışken Japon’da 10 bin çeşit kitap basılmıştı Üstelik bu yüzyılda Avrupa’da basılan kitap çeşidi de Japonya’dan çok daha fazlaydı Bırakın 18 yüzyılı, matbaanın yeni icat edildiği 15 yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da basılan kitap sayısı 30-35 bindi TOPLUMUN TALEBİ YOK Türkiye’ye matbaanın gelişi ele alınırken toplumsal talebin ve altyapının ne ölçüde olduğunun iyice incelenmesi ve bunun gecikmeye ne kadar tesir ettiğinin belirlenmesi, bu konuyu daha iyi açıklar Yoksa matbaanın açılmasına, üzerinde düşünülmeden hiçbir zaman olmamış 90 bin hattatın veya Müslümanlığın engel olduğunun iddia edilmesi bu konuyu izah etmediği gibi, boş tartışmalara sebep oluyor Bence matbaa, Türkiye’ye okumayı sevmediğimizden geç geldi Geldikten sonra da okumaya yine ısınamadık Günümüzde bile kitapla aramız iyi değil |
|