![]() |
Şöhret Neden Riya'dır? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Şöhret Neden Riya'dır?Şöhret neden riya'dır? Şöhret neden riya'dır? Hayatın hangi alanına bakarsak bakalım, bir ikili ayrımla yüzyüze geliriz Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, hayır-şer, hak-bâtıl gibi tüm ayrımlar, varoluşun kaçınılmaz gerçekleridir İnsan, bu ayrımları net bir biçimde çizip, kendi yerini net bir şekilde belirlemekle yükümlüdür Ve, tam da bu noktada ‘küçük’ bir ihmal bizi bir kez daha yanıltır Doğru ile yanlışı, hayır ile şerri ayırt etmek yetmez İlâveten, yanlışın da iki yöne ayrıldığını görmek gerekir Zira yanlış ve şer, ‘ifrat’ ve ‘tefrit’ denilen iki ayrı cihette, iki farklı uçta tecellî eder Meselâ, verilmiş olan aklı kullanmayıp âtıl bırakmak bir eksiklik olduğu gibi, onu veriliş amacı dışında—bilâkis, bu amacın aleyhine—kullanmak da büyük bir suçtur Keza, yüzünü kâinattan çevirip ondaki ilâhî sanat cilvelerini tefekkür etmemek önemli bir noksanlık; kâinata küfrî bir nazarla bakmak ise cezayı gerektiren büyük bir şerdir Bu husus, Allah’ın belli bir alanda kabiliyetli kıldığı herkesi ilgilendirir Nitekim, meselâ eli kalem tutanlar Allah’ın verdiği yazma kabiliyetini kullanmayıp heder ederlerse, Allah indinde mes’ul olacaklardır Çünkü, bu açık bir ‘küfran-ı nimet’tir; verilmiş bir nimeti görmezden gelip üstünü örtmektir Ama öte yandan, bu kabiliyeti kullanıp meselâ yazılar yazmak da insanı sorumluluktan kurtarmaz Çünkü, verilmiş kabiliyeti kullanmak yetmez; onu, veriliş amacına uygun biçimde kullanmak da gerekir Küfrî şeyler yazan, veya yalnızca malayanî ve boş şeyler yazan her insan, bir kabiliyeti kullanmakla ödüllendirilmeyecek, verilmiş bir kabiliyeti ‘veriliş amacı dışında’ kullanmaktan dolayı hesaba çekilecektir Gelin görün ki, kabiliyeti veriliş amacı dahilinde kullanmak da insanı kurtarmaz Bu kez, kapıda yeni bir tehlike belirir: Şöhret Allah’ın verdiği kabiliyeti öldürmez, meselâ yazarsınız Doğru bir amaç dahilinde, doğru şeyler de yazarsınız Ve, okuyanlar nezdinde bir tanınmışlığa ulaşır, şu veya bu ölçüde şöhret olursunuz Bu, yeni bir fitnedir sizin için Çünkü, siz bir hakikata ayna olmuşsunuzdur; ama muhatabınız ola ki sizi ayna değil, güneş zanneder Siz hatanızı ve kusurunuzu değil, dünyanıza sunulan bir güzelliği yazarsınız; ama muhatabınız ola ki sizi hep böylesi güzellikler içinde bilir Bu bakımdan, şöhret, insanın malı olmayan, ancak ve ancak Allah’ın ihsanı olan hakikat ve güzellikleri insanın kendine mal eder Aynı şekilde, insanı, gerçekte kusurlarla dolu olduğu halde, kusurdan münezzeh imiş gibi gösterir Her iki yönüyle de, dehşetli bir belâdır Zehirli bir baldır Ayn-ı riyadır Olmayanı var gibi gösterir; ve de olan kusuru gizler Bu yüzden ikiyüzlülüğün ta kendisidir; bu bakımdan riyadır O yüzden, eli kalem tutan ve hasbelkader şöhret bulan hiçbir ehl-i dinin, o şöhrete beş para değer vermemesi gerektir Bilmeli ki, takdir edilen güzellik benim malım değil; Allah’ın mülküdür Bilmeli ki, bende, bilindiği anda kesinlikle takdir değil tekdir ve tenkid konusu olacak bir dizi kusur ve noksan bulunuyor Kendisini böyle görmemek çok tehlikeli bir yolculuğun habercisi olduğu gibi, kendisini böyle görmeyen muhatapların takdir ve iltifatını şahsına mal etmek de bu riya ve gizli şirk yüklü yola zaten girildiğinin habercisidir Ehl-i şöhretin, bu bakımdan, çok ama çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum Açıkçası, Sâniimize, Sahibimize gitmeyen; yalnızca bizde kalan bir iltifata muhatap oluyor, üstelik bundan hoşlanıyorsak, hal ve gidiş hiç de iyi değil demektir Mü’mine düşen, ‘aldanış’ anl----- da gelen ‘gurur’a kapılmak değil; Süleymanvari, “Bu Rabbimin fazlındandır” diyebilmektir Ey nefsim ve ey nefisler, lütfen dikkat! Metin Karabaşoğlu |
![]() |
![]() |
|