Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran Ahlakının Yaşanamamasının Sonuçları
Kuran Ahlakının Yaşanamamasının Sonuçları
Evrensel Tahribat: Savaşlar
KURAN AHLAKININ YAŞANAMAMASININ SONUÇLARI
Allah, Nisa Suresi'nde de belirtildiği gibi ihtiyaç içinde olan insanlara yardım konusunda inanan her kişiye bir sorumluluk yüklemiştir:
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)Kuşkusuz burada öncelikle yapılması gereken, insanlara Allah korkusunun ve ahirette hesap vereceklerinin hatırlatılmasıdır Bunun dışında yapılan girişimlerin ise kesin bir sonuç vermesi zordur Çünkü ancak Allah korkusu olan bir insan zulümden, haksızlıktan, insanları katletmekten çekinebilir Aksi takdirde onu engelleyecek bir güç olmaz; her fırsat bulduğunda tekrar eski tutumuna geri döner Ancak Kuran ahlakının üstünlüğünün, güzelliğinin farkına varacak olan insanlar sürdürmekte oldukları zulüm dolu hayattan vazgeçebilirler ve diğer insanları da vazgeçirmek için çalışabilirler Bu nedenle de tüm müslümanlara bu insanlara dini tebliğ etme sorumluluğu düşmektedir Dinin güzellikleri, insanlara kazandıracağı, vereceği zevk ve güven insanlara anlatılmalıdır Böylece bu savaşların devam etmesi için bir neden kalmayacak, her türlü aksaklık barış içinde çözümlenecektir Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bu barış, Kuran'ın çağırdığı ahlaka yalnızca belirli kişilerin icabet etmesiyle olmaz Dünya genelinde kesintisiz bir huzurun sağlanması yine dünya genelinde bu ahlakın benimsenmesiyle mümkün hale gelir Aksi takdirde yalnızca belirli bölgeler Kuran'ın sunduğu güzelliklerden faydalanabilirler Diğer insanlar yine kargaşa, zulüm, savaş, yoksulluk, ezilmişlik dolu bir hayat yaşarlar
YARDIM BEKLEYEN ÜLKELERDEN YÜKSELEN SES

Allah'a iman eden ve Kuran ahlakını hayatının her anında yaşayan insanlar için çevrelerinde gerçekleşen her olayda çok büyük hikmetler ve işaretler bulunmaktadır Çünkü Allah her olayı bir sebep üzerine yaratmakta, insanları da bunlar karşısındaki tavır ve tutumlarıyla denemektedir İnanan her insanın üzerine düşen sorumluluklar vardır Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak, insanları kötülükten men etmek, iyiliği emretmek ve Allah'ı inkar eden her türlü akıma karşı fikri bir mücadele yürütmek Böylece dinin gerektiği gibi anlatılmasıyla güçlü vicdana sahip, Allah'tan korkan topluluklar oluşacak, dinin yaşanmamasından kaynaklanan tüm problemlerin çözümü kendiliğinden ortaya çıkacaktır Allah, "(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur " (Bakara Suresi, 193) ayetiyle inananların üzerine düşen bu sorumluluğu hatırlatmaktadır Daha önce de belirttiğimiz gibi günümüzde yapılması gereken öncelikli mücadele, dini inkar eden maddeci felsefeyle yapılan fikri mücadele olmalıdır Elbette ki bu mücadele Kuran'da tarif edilen barışçı ve uzlaşmacı yaklaşım içinde gerçekleştirilir Bunun sonucunda, ideolojik zeminleri ve dayanak aldıkları felsefeleri çökertilen tüm düşünce sistemleri birer birer ortadan kalkacaklardır Allah, "Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size " (Enbiya Suresi, 18) ayetiyle bizlere hakkın karşısında batılın kesnlikle ortadan kalkacağını bildirir

Bu nedenle de dinin Kuran ahlakından uzak olan tüm insanlara anlatılması, insanların dinsizliğin getirdiği karanlık dünyadan çıkmaya teşvik edilmeleri gerekmektedir Kitabın ilerleyen bölümlerinde de dünya üzerinde çatışmaların yaşandığı ülkelerden bahsedilmesinin sebebi, bu konuda bilgi aktarmak değildir Çünkü bu ülkelerle ilgili olarak yazılmış binlerce kitap, onbinlerce tez bulmak mümkündür Burada bu konu üzerinde durulmasının amacı, çözüm bekleyen zayıf bırakılmış insanlara yardım elinin uzatılmasıdır İnananlara bu şerefli görevi bir kez daha hatırlatmak, dünya üzerinde yaşanan tüm çatışmaları, zulüm gören insanları, kadınları, çocukları, "zayıf bırakılmış" halkların durumunu düşündürmek, açısından bu konu çok büyük önem taşımaktadır Kimse "bu savaş benim bulunduğum yerden çok uzak, benim yapabileceğim birşey yok" diye düşünmemelidir Yoksa bir savaş bitecek bir diğeri başlayacak ve hiçbir zaman bir çözüm bulunamayacaktır
Çözüm üretmek adına trilyonlar harcayarak kuruluşlar oluşturup, buralarda yüzlerce kişiyi gereksiz yere istihdam etmenin çözüm olmadığını herkes çok iyi bilmektedir Çünkü bu tip kuruluşların şu ana kadar ne kadar çözüm ürettikleri, ne kadar insanın hayatını kurtardıkları ortadadır Bugün herkes çok iyi bilmelidir ki Kosova'da, Bosna'da, Keşmir'de, Filistin'de zulüm gören ve "bir yardımcı" bekleyen bu kişiler için tek çözüm Kuran ahlakının yaşanmasıdır
ÇEÇENİSTAN'DA YAŞANANLAR
2000'li yıllara girmek üzere olduğumuz şu günlerde dünya kamuoyunda yer alan konulardan biri, yıllardır süregelen Çeçenistan-Rusya savaşıdır Özellikle de Rusya'nın sivillere yaptığı bombardımanlar, kadınlara, çocuklara ve silahsız halka yaptığı saldırılar konuyu daha da önemli bir hale getirmektedir Pazar yerlerine, hastanelere, doğumevlerine yönelen bombalar, kadınları, çocukları, yaşlıları en savunmasız hallerinde yakalamakta ve herşey tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmektedir Sadece bir doğumevindeki bombalamada on beş bebek hayatını yitirmiştir Savaştan kaçıp, sınırı geçmeye çalışan masum halka karşı askerlerine "vur" yetkisi veren, hatta mülteci konvoylarını bombalayan Rus yönetiminin vurdumduymaz tavrı ise bu vahşeti daha açık bir şekilde ifade etmektedir
Masum halka uygulanan katliamın bir örneğine Kuran'da tarif edilen Firavun döneminde de rastlarız:
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı (Bakara Suresi, 49)Kuran'da da dikkat çekildiği gibi savunmasız halk, her dönemde Firavun karakterindeki bu kişiler tarafından birinci hedef olarak seçilmektedir Savunmasız halkı çok büyük tehlike altında olan bu ülkenin tarihine kısaca göz atmak, yaşanan vahşeti anlamak açısından faydalı olacaktır

Çeçenistan'ı da içine alan Kafkasya 1918 yılından itibaren Sovyet Rusya'nın hakimiyeti altındaydı Bu dönemde komünist Moskova çok geniş bir bölgede hakimiyet kurarken, etnik grupların yoğun olarak yaşadığı toprakları da suni sınırlarla birbirinden ayırmıştı Hatta bazı halkların yerleri değiştirilerek, etnik ayrım daha da arttırılmıştı İkinci Dünya Savaşı'nda komünist yönetim Kafkas halkları bir gecede trenlere bindirerek Sibirya'ya ve Orta Asya'ya sürdü Yüzbinlerce insan yollarda hayatını kaybederken, geride kalan topraklara başka halklar yerleştirildi Daha sonra yurtlarına dönen bu topluluklar, evlerinde başka insanların yaşadıklarını gördüler Bugün o bölge içinde yaşanan anlaşmazlıklar, Moskova'nın o dönemdeki "böl ve yönet" politikasına dayanmaktadır
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Rusya içindeki etnik gruplardan bazıları bağımsızlıklarını ilan ettiler Kimileri ise Rusya içinde kalarak, ekonomik ilişkilerinde bağımsızlaşma yoluna gitti Yıllar süren komünist Rus yönetimi altında çok büyük baskılar gören 1 milyon nüfusa sahip Çeçenler, Johar Dudayev önderliğinde bağımsızlık savaşına başladılar Yaşanan on sekiz aylık şiddetli savaştan sonra Çeçenler 1996 yılında Rus ordularının çekilmesiyle bağımsızlığını ilan etti Fakat Çeçenistan'ın nihai statüsü 2001 yılında Moskova'yla Grozni arasında yeniden görüşülmek üzere rafa kaldırıldı Çatışmalar daha küçük çaplı olsa da devam etti
Çeçenistan'ın bağımsızlık mücadelesi diğer cumhuriyetleri de hareketlendirdi Kuzey Kafkasya halkları 1998 yılında Çeçenistan'ın başkenti Grozni'de Kuzey Kafkasya Halkları Şurası'nı topladı Buluşmada Kuzey Kafkasya halkları arasında çatışma çıkmaması konusunda fikir birliğine varıldı 1999 yılında yaşanan çatışmaların kökeni işte bu toplantıda alınan kararlarla ilgiliydi Ruslar Dağıstan'da bazı köyleri kuşatarak bombardımana tutmaya başladı Toplam 1500 kişilik nüfusu olan bu köyler Çeçenistan'dan yardım istediler Çeçen gazisi Şamil Basayev 1999'un yaz aylarında Rus zulmünden kurtulmak için kendilerinden yardım isteyen Dağıstan halkına yardıma başladı Bombardıman altında kalan köylerden sadece iki kişi kurtuldu ve Rusya ile Çeçenistan arasındaki yeni savaş bu şekilde başladı
Dağıstan, nüfusunun yüzde 80'i Müslüman olan, Çeçenistan'a komşu bir Kafkas ülkesidir Dağıstan'ın Çeçenistan'dan yardım istemesinin sebebi ise Çeçenlerin 1996 yılında Ruslara karşı elde ettikleri büyük başarıydı
Rusya'nın Çeçenistan konusunda bu kadar saldırgan bir yaklaşım sergilemesinin altında çok farklı çıkarlar yatmaktadır
Fakat savaşlarda neden her ne olursa olsun en büyük zulmü gören, en çok kayıp veren her zaman için kadınlar, çocuklar ve zayıf bırakılan kişiler olur Yoklukla, açlıkla, hastalıklarla, susuzlukla boğuşan ve tüm bu yoklukların içinde yaşamını devam ettirmeye çalışan hep onlardır Rusların başından beri istediği Çeçenlerin göç etmesini sağlamak, halkları asimile etmek ve Çeçenistan'a farklı kökenlerden insanların iskan edilmesini sağlamaktır Bu amaçla binlerce masum insanın katledilmesi ise makul karşılanmakta, üstelik dünya ülkelerinin gözü önünde gerçekleştirilen bu katliama açıkça göz yumulmaktadır dinsizliğinkabusu
|