Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cenazeyi, etmek, hastayı, uğurlamak, ziyaret

Hastayı Ziyaret Etmek, Cenazeyi Uğurlamak

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastayı Ziyaret Etmek, Cenazeyi Uğurlamak






Hastayı ziyaret etmek, cenazeyi uğurlamak
HASTAYI ZİYARET ETMEK, CENÂZEYİ UĞURLAMAK, CENÂZE
NAMAZINI KILIP KABRE KONULURKEN ORADA BULUNMAK VE GÖMÜLDÜKTEN SONRA MEZARIN BAŞINDA BİR SÜRE BEKLEMEK

Hadisler
896 Berâ İbni Âzib radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, hasta ziyaretini, cenâzenin arkasından gitmeyi, aksırana “yerhamükellah” demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, haksızlığa uğrayana yardım etmeyi, davet edenin davetini kabul etmeyi ve selâmı yaygınlaştırmayı tavsiye etti
Buhârî, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28; Müslim, Libâs 3 Ayrıca bk Tirmizî, Cenâiz 45; Nesâî, Cenâiz 53
241 ve 848 numaralar ile daha önce geçmiş olan hadîs-i şerif, bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır
897 Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “yerhamükellah” demek
Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4 Ayrıca bk İbni Mâce, Cenâiz 1

Açıklamalar
240 ve 241 numara ile daha önce geçen hadîs-i şerîflerin, burada tekrar edilmesi, hasta ziyareti ve cenâze teşyîi ile ilgili kısımları dolayısıyladır Biz de burada sadece bu iki noktayı açıklamakla yetineceğiz Her iki hadisin ihtiva ettiği diğer konular hakkında bilgi almak için 240 ve 241 numaralı hadislerin açıklamalarına müracaat edilmelidir
Sağlık ve hayat, hastalık ve ölüm bütün bunlar biz insanlar içindir Bu iki grup yek diğerinin zıddını oluşturmaktadır Ancak her birinin ayrı ayrı birer nimet olduğu da bir gerçektir Ne var ki insanoğlu, sağlık ve hayatı sever ama hastalık ve ölümü arzu etmez Bir başka ifade ile bu dört nimet, bir anlamda da birbirlerinin değerini ortaya koyar
İnsanoğlu sahip olduğu nimetleri kaybedince, onların farkına varır Sağlık da bu nimetlerden biri, hatta en önemlisidir Nitekim bir hadîs-i şerifte Hz Peygamber “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların değerini takdir edemez: Sağlık ve boş vakit” (Buhârî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15) buyurmak suretiyle bu noktadaki gaflet ve ihmali gözler önüne sermiştir Bir başka hadiste de; “Hastalanmadan önce sağlığının, ölüm gelmeden önce de hayatının kıymetini bil!” (Buhârî, Rikak 3; Tirmizî, Zühd 25) diye uyarmıştır
Hastalık hali, bütünüyle insan duygu ve davranışlarını etkileyen, dolayısıyla farklı tepkiler vermesine sebep olan fevkalâde zor bir durumdur En basitinden en ağırına kadar hastalıklar, insan psikolojisini - şu veya bu oranda ama mutlaka- etkiler Bu sebeple de hasta, sağlığında üzerinde durmadığı konulara ilgi duyar; iyi günlerindeki akraba ve dostlarını yanında görmek ister Nitekim “dostla buluşmak, hastaya şifâdır (likâü’l-halîl, şifâü’l-alîl)” denilmiştir Hatta sağlığında arayıp sormadığı kişilerin bile kendisini ziyaret edip hal-hatır sormasını bekler Gelmezlerse kızar, üzülür Mevsimi olup olmadığını düşünmeden temin edilmesi güç ve hatta imkânsız birtakım yiyecekler içecekler ister Hasılı hasta, İmam Yûsuf’un dediği gibi, “idare edilmesi gerekli” bir kişidir
Sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmak ve beşeri ilişkileri en mükemmel şekilde düzenlemek isteyen yüce dinimiz, mü’minleri, bu konularda eğitime tâbi tutmuştur Onları iyi gün dostu olmaya değil, daha çok kötü gün dostu olmaya teşvik etmiştir Hasta ziyaretinin değeri ve konuya ait büyük teşvikin anlamı buradan kaynaklanmaktadır Halkımızın ifadesiyle “binbir türlü hali” olan dünya hayatının her safhasında mü’mince davranmak, İslâm toplum yapısının hem dinamizmi hem de ayrıcalığıdır
Din kardeşini hastalığında ziyaret etmek, vefatı halinde de cenâze namazına iştirak edip onu mezarına götürmek ve arkasından dua etmek, kardeşlik hukukunun bir gereği ve vefakârlığın bir göstergesidir Bu bölümde okuyacağımız 60’tan fazla hadiste bu konuya ne büyük bir önem verildiğini, hastalık ve ölüm hallerinin her safhasında neler yapılması gerektiğini göreceğiz
Burada şuna da işaret edelim ki, hasta ziyareti ile ilgili haberler 30’u aşkın sahâbîden nakledilmekte olup büyük bir yekün tutmaktadır Bu durum, İslâm’ın başlangıcındaki o saadet asrında hasta ziyaretine ne kadar büyük bir ehemmiyet verildiğini gösterir
İslâm, insana sadece sağlığında, üretken olduğu yıllarda değer verip sonra onu bir toplum posası gibi kendi yalnızlığına ve çaresizliğine terkeden sistemlere hiç benzemez İnsanı insan olarak ele alır, sağlığında, hastalığında ve ölümünde ona hep aynı gözle bakar ve öyle bakılmasını ister
Toplum güvencesi veya sosyal güvenlik diye dillerden düşürülmeyen kavramların gerçek boyutları İslâm’da insanla başlayıp insanla biter
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1 Hz Peygamber hasta ziyaretini ve cenazeye iştirak etmeyi teşvik etmiştir
2 Hastayı ziyaret edip ebediyet yolcusunu uğurlamak müslümanın, müslüman üzerindeki din kardeşliğinden doğan haklarındandır
3 Selâmı almak, davete icabet etmek, aksırana “elhamdülillah” dediğinde “yerhamükellah” demek, yeminini bozmamak, haksızlığa uğrayana yardım etmek Hz Peygamber’in tavsiye ettiği beşerî ilişkiler cümlesindendir

898 Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:
-“Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin” Âdemoğlu:
- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der Allah Teâlâ:
- “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun Bunu bilmiyor musun? Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur Âdemoğlu:-
- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der Allah Teâlâ:
- “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur Âdemoğlu:
- Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? der Allah Teâlâ:
- “Falan kulum senden su istedi, vermedin Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun Bunu bilmez misin?” buyurur
Müslim, Birr 43

Açıklamalar
Hasta ziyaretinin, Allah’ın rızasını kazanmak demek olduğunu bundan daha güzel anlatmak mümkün değildir Allah Teâlâ, herhangi bir hastayı ziyaret etmeyi, bizzat kendisini ziyaret etmek gibi değerlendirmektedir Çünkü hadisin ilk cümlesinde hasta kulunu kendisiyle temsil ve teşrif etmektedir Rızasının, hastanın yanında onu ziyaret edecek kimseleri beklediğini bildirmektedir Bu, Allah Teâlâ’nın lutuf ve ikramının rahmet ve rızâsının; düşkün ve zayıfların, himmete ve yardıma muhtaçların yanında olduğu anlamına gelmektedir Onlara gösterilecek ilgi nisbetinde ilâhî rahmet ve rızâya kavuşmanın mümkün olacağı anlaşılmaktadır
Bilindiği gibi Yüce Rabbimiz’in hastalanması, bir şey yemesi- içmesi ve bunlar için herhangi bir kimsenin yardımına muhtaç olması kesinlikle düşünülemez Buna rağmen Allah Teâlâ’nın, “hastalandım, yiyecek istedim, su istedim” buyurması, kulun şaşkınlığına ve haklı olarak, “sen bunlardan uzak, tüm âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret eder, nasıl doyurur ve sana nasıl su verebilirdim?” demesine yol açmaktadır Ancak birincisinde, hastayı ziyaret edenin, Allah’ın rızasını hastanın yanında bulacağı; iki ve üçüncüsünde de, muhtaçları yedirme ve içirmenin sevabını Allah’ın katında bulacağı cevabıyla kulun şaşkınlığı giderilmektedir Bu arada, hadiste sayılan iyiliklerin, kulu Allah’a yaklaştıran amellerden olduğu;“Beni onun yanında bulurdun” ifadesinden dolayı hasta ziyaretinin, aç olanı doyurmak ve susuza su vermekten daha faziletli olduğu gibi bazı değerlendirmelere gitmek de mümkündür Hatta, sırf bu ifadeden dolayı, “hasta ziyaretinin sevabından daha büyük bir sevap bildirilmedi” denilmiş, Arapça yazılışları bakımından bir nokta farkı ve fazlalığı dikkate alınarak “el-İyâde efdalu mine’l-ibâde” sonucunu çıkaranlar olmuştur (Bk Aliyyu’l-Kaarî, Mirkat, IV, 10-11)
Toplumu sürekli diri, sağlıklı ve güvenli tutmak hasta, âciz ve düşkünlere ilgi duymakla mümkündür Toplumda düzenin, insanda duygu ve davranışların en çok bozulduğu hastalık, düşkünlük ve ihtiyaç zamanlarında, sağlam ve imkânı olan kimselerin yapacakları iyiliklerin, doğrudan Allah’a sunulmuş ikram olarak değerlendirilmesi, büyük bir şeref ve teşviktir
Tabiatıyla bu tür fırsatların kaçırılması ise, fevkalâde büyük bir gaflet ve telafi edilemez bir zarardır Kul, kimi ziyaret ettiğini değil, kimin emrini yerine getirdiğini düşünmelidir Ziyaretin veya ikramın muhatabı Ahmed veya Mehmed olabilir Ama asıl önemli olan, bu ilişkiyi isteyen iradenin kime ait olduğudur Allah’ın rızâsı, iradesinin yerine getirilmesindedir Hadiste, hasta ziyaretinin Allah’ı hoşnut etmeye vesile olduğu bildirilmekte, böylesi bir şansın kaçırılmaması gerektiğine dikkat çekilmektedir
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Allah Teâlâ, hastaların ziyaret edilmesinden hoşnut olur
2 Muhtaçların ihtiyaçlarını gidermek, Allah katında son derece makbuldür ve karşılığı asla zayi olmaz
3 Hasta, zayıf ve düşkünlere karşı duyarlı olmak gerekmektedir
`

899 Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!”
Buhârî, Cihâd 171, Et’ime 1, Nikâh 71, Merdâ 4

Açıklamalar
Hadîs-i şerifte, güvenli ve sağlıklı bir toplum hayatı bakımından büyük önem taşıyan üç konu, hastaları ziyaret edip hal ve hatırlarını sormak, açları doyurmak ve esirleri kurtarmak bir arada tavsiye edilmiştir Aslında bu üç görev, bütün müslümanların sorumlu oldukları işler olup içlerinden birilerinin bunları yapması, diğerlerini sorumluluktan kurtarır
Hasta ziyareti (iyâdet-i marîz), hastanın hal ve hatırını sormak, gönlünü almak ve gücü yettiğince ihtiyaçlarını karşılamak demektir Bu çerçevede hasta ziyareti müekked sünnettir Vâcip olduğu görüşünde olan âlimler de bulunmaktadır Bir hastayı, bulunduğu yerleşim biriminde hiç kimse ziyaret etmez ve ihtiyaçlarını karşılamazsa, orada yaşayan bütün müslümanlar bundan sorumlu olur Böylelikle tıpkı aç olanı doyurmak ve esiri esaretten kurtarmak gibi hasta ziyareti de farz-ı kifâye hükmünü alır
Hasta ziyareti konusunda müslüman, müslüman olmayan, dost düşman, tanıdık tanımadık, yakın komşu, uzak komşu herkes eşittir Ali el-Kârî sadece bid’atçi sefihlerin böyle bir hakkının olmadığını belirtir (Mirkât,IV, 6) Tabiatıyla müslümanın müslüman hastaları ziyaret etmesi bu genel hüküm içinde öncelikli ve daha büyük teşviklerle desteklenmiş bir görevdir Nitekim gelecek olan iki hadis bu konuyu açıkça ortaya koymaktadır
Aç olanı doyurma ifadesi, insanı da hayvanı da içine alır Hayvanlara nasıl davranılması ve bakılması gerektiğini öğreten hadisler dikkate alındığında, insan olsun hayvan olsun acıkmış olanı doyurmak gerektiği, bunun müslüman topluma yüklenmiş bir görev olduğu anlaşılır Bir yerde açlıktan ölmek üzere olan bir insan veya hayvan varsa ve orada onu ölümden kurtaracak kadar yanında yiyecek olan bir kimse de bulunuyorsa onu doyurmak o kimseye farz olur İş ölüm noktasına varmamışsa, faziletli ve sevaplı bir iyilik olur
Bu hadiste esir sözüyle kastedilen, düşman elindeki esir müslümandır Müslümanı esâretten kurtarmak bütün müslümanlar üzerine düşen bir görev, bir farz-ı kifâyedir Esirlerini şu veya bu şekilde kurtarmayan bir İslâm toplumunun tamamı günahkâr olur Esiri kurtarmanın farz-ı kifâye olduğunda bütün âlimler görüş birliği içindedirler Hatta Hz Ömer, esiri kurtarmanın devlete ait bir görev olduğunu ve kurtuluş masraflarının da devlet bütçesinden (beytü’l-mâl) karşılanması gerektiğini ifade eder
Burada şuna da işaret edelim ki, esir olmayı ve esir kalmayı tasvip etmeyen İslâm, esir almaya da hiç meraklı değildir Konuya getirdiği hukukî düzenleme, gerçekten insan haysiyet ve şerefine ne kadar saygılı olunabileceğini gösterir Yeri burası olmadığı için konunun detayına giremiyoruz Ancak konuyu pek çarpıcı biçimde özetleyen Cevdet Paşa’nın “Müslümanlıkta esir almak, esir olmak demektir” cümlesini hatırlatmakla yetiniyoruz (Bk Tecrid Tercemesi, VI, 536)
Acıkmış olanı doyurmak ve özellikle düşman elindeki esiri kurtarmak, bir toplumun iktisadî ve siyasî gücünü gösterir Esâret altındaki İslâm yurtlarını kurtarmak da hiç şüphesiz aynı şekilde İslâm ümmetinin sorumluluğudur Düşman işgaline uğramış bir İslâm yurdu varken ona yardım edilmezse, bütün ümmet sorumlu olur
Hastalığın, açlığın ve düşmanın esaret altına aldığı hasta, aç ve esiri bu durumlarından kurtarmak, hadisimizin öngördüğü aynı mânada üç önemli görevdir
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Kimliğine bakmadan hastayı ziyaret etmek, insan-hayvan ayırımı yapmadan acıkmış olanı doyurmak, düşman eline düşmüş esiri bir yolunu bulup kurtarmak gereklidir
2 Hz Peygamber, toplumun yardıma muhtaç olan kesimlerine karşı son derece şefkat ve merhamet göstermiş ve bunu ümmetine de tavsiye etmiştir
3 Müslüman, Allah’a kul olmaktan başka hiç bir şeyin esâretini kabullenemez
4 İstiklâl ve iktidar sosyal görevlerini yerine getiren toplumların hakkıdır
900Sevbân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir
- Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler Resûl-i Ekrem;
- “Cennet yemişidir,” buyurdu
Müslim, Birr 40-42 Ayrıca bk Tirmizî, Cenâiz 2

Aşağıdaki hadisle birlikte açıklanacaktır
`

901 Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
“Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır
Tirmizî, Cenâiz 2 Ayrıca bk Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2

Açıklamalar
Bu iki hadiste müşterek olan nokta, hasta ziyaretine giden kimsenin dönünceye kadar cennet bahçesinde bulunduğudur İkinci hadiste, yetmiş bin meleğin bağışlanma duasının buna ilâve edildiğini görüyoruz Her iki husus da hasta bir müslümanı ziyaret etmenin uhrevî ve mânevî kazanç yönünü gözler önüne sermektedir
Tirmizî’deki rivayete göre Saîd İbni Ifâka diyor ki, Hz Ali bir sabah elimi tuttu, “Haydi seninle Hasan’ı ziyaret edelim” dedi, gittik Ebû Mûsâ’yı hastanın yanında bulduk Hz Ali ona;
- Ey Ebû Mûsâ! Hastayı ziyaret niyetiyle mi yoksa şöyle bir uğrayıvermiş olmak için mi geldin? diye sordu Ebû Mûsâ:
- “Hastayı ziyaret için geldim” dedi Bunun üzerine Hz Ali, Resûlullah’tan bu (901 nolu) hadisi duyduğunu orada Ebû Mûsa’ya müjdeledi
Bu hadislerde geçen hurfe ve harîf kelimeleri, devşirilmiş yemiş (hurma) anlamına gelmektedir Cennet hurmalığı da denilebilir Burada zikredilmemekle beraber Müslim’in rivayet ettiği bir başka hadiste (Birr 39) yer alan mahrefe kelimesi de “içinde devşirilecek yemiş (hurma) bulunan bahçe” anlamına gelmektedir Böylece her iki hadiste de görüldüğü gibi, hasta ziyareti ile yemiş devşirme arasında bir ilişki kurulmaktadır Hasta ziyaretine giden kişinin kazandığı sevap ile bahçeden meyve toplayan kişinin topladığı yemişler birbirine benzetilmiş olmaktadır Bir hastayı ziyaret etmek demek, cennette meyve toplar gibi sevap toplamak demektir
İkinci hadiste, sabah veya akşam hasta bir din kardeşini ziyaret eden müslümanın bağışlanması için gün boyu veya sabaha kadar yetmiş bin meleğin dua ettiği bildirilmektedir Bir insanın bir melek ordusunun duasına mazhar olması büyük bir bahtiyarlıktır Eğer bu bahtiyarlık hasta bir müslümanı ziyaret edip halini hatırını sormak, elinden geliyorsa ihtiyaçlarını gidermek suretiyle temin ediliyorsa, artık bu iş ihmal edilebilir mi?
Her iki hadiste de “müslümanın, hasta bir müslümanı ziyaret etmesi” söz konusudur Buradan hareketle, müslüman olmayan hastaların ziyaret edilmeyeceği sonucu çıkarılamaz Zira daha önce de işaret ettiğimiz gibi, “hasta ziyareti” mutlak olarak ele alınan bir konudur Burada, belki özel bir teşvikten söz edildiği sonucunu çıkarmak daha doğru olur
Hasta ziyaretini tekrarlamak da sünnettir Zira Hz Peygamber, Sa’d İbni Muâz’ı sık sık ziyaret etmiştir Ayrıca her türlü hastalık sebebiyle hasta ziyaret edilir Ancak bu konuda örf ve âdeti, şahısların özel durumunu da dikkate almak lazımdır Meselâ hasta, ziyaretten hoşlanmıyorsa, ziyaret edilmemelidir
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1 Hasta bir müslümanı ziyaret etmek, cennet nimetleri içinde dolaşmak demektir
2 Din kadeşini ziyaret eden müslüman için yetmiş bin melek dua ve istiğfâr eder
3 Peygamber Efendimiz ve ashâb-ı kirâm hasta ziyaretine büyük önem vermişlerdir
`

902Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı Bir gün hastalandı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:
- “Müslüman ol!” buyurdu Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı Babası:
- Ebü’l-Kâsım’ın çağrısına uy, dedi Çocuk da müslüman oldu
Bunun üzerine Hz Peygamber:
“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı
Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11 Ayrıca bk Ebû Dâvûd, Cenâiz 2

Açıklamalar
Hadisin Buhârî (Merdâ 11) ve Ebû Dâvûd’daki (Cenãiz 2) rivayetlerinde, söz konusu olan yahudi çocuğun Hz Peygamber’e hizmet ettiğinden bahsedilmemektedir Adının Abdülkuddûs olduğuna Bulkînî işaret etmiştir Çocuğun, henüz büluğa ermemiş olduğu genellikle kabul edilmektedir Nitekim gulâm kelimesi de bunu göstermektedir Ayrıca Ebû Dâvûd’un rivayetinde son cümle “Şu yavrucağı benim vasıtamla azabtan kurtaran Allah’a hamdolsun” şeklindedir
Hz Peygamber nezaket ve tevazu göstererek yahûdi çocuğunu ziyarete gitmiş, başucuna oturmuş ve halini hatırını sormuştur Hadiste, sanki oturur oturmaz müslüman olmasını istemiş gibi bir anlatım görülüyorsa da, hastayı ziyaret edenin hiç şüphesiz ilk yapacağı iş, hastanın halini hatırını sormak, ona dua etmek, geçmiş olsun dileğinde bulunmaktır Bu olağan muameleler içinde râvi Enes hazretlerinin en çok dikkatini çeken, Hz Peygamber’in hastanın başucuna oturması ve sırası gelince de çocuğa müslüman olması için telkinde bulunması olmuştur Bunun için o iki hususu anlatıvermiştir
Hadîs-i şerîf hasta ziyaretinin gayri müslimleri de kapsadığını, bu tür beşerî ilişkilerin din telkini için uygun birer fırsat olduğunu ortaya koymaktadır Ayrıca hadis, henüz büluğa ermemiş mümeyyiz çocuklara (gulâm) din telkin edilebileceğini göstermektedir
Hz Peygamber’in sonuçta, “Şu yavrucağı benim vasıtamla azaptan kurtaran Allah’a hamdolsun” diye memnuniyetini belirtmesi, insanlar için İslâm olmaktan başka kurtuluş yolunun bulunmadığını göstermektedir Yani bir anlamda “ya İslâm, ya cehennem” mesajı verilmiş olmaktadır
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Müslümanlar arasında yaşayan zimmî gayri müslimlerin hastaları da ziyaret edilir
2 Yahudi veya hıristiyan bütün Ehl-i kitâb’ın İslâmiyet’i kabul etmekle yükümlü oldukları, İslâm geldikten sonra kendi dinlerine bağlı kalmak suretiyle kurtuluşa eremeyecekleri anlaşılmaktadır
3 Hz Peygamber büyük bir tevazu sahibi idi
4 Hastayı ziyaret etmek ve baş sağlığı dilemeye (tâziye) gitmek gibi beşerî ilişkiler, din telkini için uygun fırsatlardır
5 Bir kişinin müslüman olmasına vesile olmak, son derece büyük bir bahtiyarlıktır
6 Sâlihlerin sohbeti bereketlidir
Riyazüs Salihin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.