''İyilik'' İyi Midir? '''Kötülük '' Neden Kötü? -Hamdi Kalyoncu

''İyilik'' iyi midir? '''Kötülük '' neden kötü? -Hamdi Kalyoncu
“İyilik” ticari bir kavram değildir “İyilik”, karşılığı bu hayatta beklenen bir davranış olamaz Karşılık beklenen, esasen “iyilik” olmaz; çıkarcılık olur Yani bu bir tür ticarettir Ve ticarette her zaman verilenden daha fazlası gözetilir


İyi ve “kötü” kavramlarının hayatımızı yönlendirmedeki etkisi inkâr edilemez Ancak bu kavramların dayanağı nedir? “İyi” neden iyidir? Ya da “iyi” iyi midir? “Kötü” niye ve kime göre kötüdür? Bu kavramların yerli yerine oturması ancak “günah” ve “sevap” kavramlarının anlaşılması ile mümkündür İyi ve kötü, sevap ve günah ile bağlantılı olmazsa, “iyi” iyi değil, ancak “kötü” iyidir dendiğinde karşı çıkmak zordur!

“Sevap” ve “günah”, öte dünyanın varlığına inananların itibar ettiği kavramlardır… Öte dünya yoksa, “sevap” ve “günah” kavramları da dayanaksız kalır Ve de hayatımızda yer edemez! Sevap ve günahın olmadığı bir yaşamda ise “iyi” ve “kötü” kavramları hangi mantıkla kendine yer bulacak? “İyilik” ticari bir kavram değildir “İyilik”, karşılığı bu hayatta beklenen bir davranış olamaz Karşılık beklenen, esasen “iyilik” olmaz; çıkarcılık olur

Yani bu bir tür ticarettir Ve ticarette her zaman verilenden daha fazlası gözetilir Daha azını vererek, daha çoğunu elde etmek ticaretin mantığı! Bunun ise “iyilik”le alâkası yoktur Yani “iyilik” ticari bir kavram değildir! Sadece karşılığında hiçbir şey beklemeden birine sağlanan fayda “iyilik”tir Halbuki, karşılık olmayacaksa, birine fayda sağlayacak işler neden yapılsın? Hayat sırf bu dünyada ise ve yapılan işlerden burada bir kazanç yoksa, başka hayat da olmadığına göre “iyilik” neden “iyi” olsun? “Öte”lere inanmayan birinin bir başkasına karşılıksız bir fayda sağlamasının mantığı nedir? Daha fazlasını getirmiyorsa, böyle bir işte kazanç yok demektir Kazanç yoksa, bu “ticaret” değildir “İyilik” ticaret değilse nedir? Mantıklı davranmak, “fayda”ya, yani “kâr”a yönelmeyi gerektirir Kâr yoksa, eylem mantıksızdır Kötü sayılmalıdır

“Sevap” gibi ötelerde görülecek bir büyük mükâfat düşünülmüyorsa, kişinin asla karşılıksız vermemesi gerekir Gücü yettiğince “alması” mantıklı olur Kişinin, başkalarının zararını düşünmeden, hep kendi kârını düşünmesi en mantıklısı! İşte o zaman “kötülük” en iyi yol olacaktır Hiçbir şey vermeden, hak etmeden, mümkün olan en fazlasına en kolay yoldan erişmek! Ne kadar da kârlı! Soyup soğana çevirmek; almak, hep almak! Hatta çalmak! Aldatmak! En fazlasını, hiçbir şey vermeden alabilmek! Emeksiz elde etmek! Dünyevî bakışla en mantıklı olan bu! Kötülükmüş! Kime ve neye göre? Kazanmak neden “kötülük” olsun?! Hem “vermek” ne demek? Neyin karşılığında? Verilecek ve daha fazlası geri alınmayacaksa, ne aptalca bir davranış! Ne demek “iyilik?” Karşılığı ne? Verilecek, dağıtılacak idiyse neden kazanıldı? Bunca gayret niye idi ki?! Karşılık yoksa vermek yok! Başka hayat yoksa karşılıksız vermek kazanç değil! Kazanç yoksa vermek neden? O zaman “iyilik” yok! “Kimse kusura bakmasın!” demeli “İyilik” iyi değildir; en iyisi “kötülük”tür

Buyurun size “yaşanılır” bir dünya! Başka dünya yok nasılsa! Bazıları biraz az yaşayacak, ama na’palım! Ne kadar ekmek, o kadar köfte! Yoksa tersi miydi?

“BİLİM” ve “DİN”

“Bilim” hayatı kolaylaştırır, “din” ise anlam kazandırır İnsanlar; “kolay, ama anlamsız bir hayat” yaşamaktansa, “zor, ama anlamlı bir hayatı” tercih ederler Sırf bu sebeple bile dini, hayattan kolay söküp atamazsınız! İdeal olan ise; İnsanlara “hem kolay, hem anlamlı bir hayat” sunabilmektir İnsana yapılacak en büyük kötülük; onu, “bilimsiz din” ya da “dinsiz bilim”den birini seçmeye zorlamaktır


“Siz ne yapıyorsunuz yaa!”

Şehrin en kalabalık caddesinde bir adam bağırıyor; “-Durun! İnin arabadan aşağı! Nereye gidiyorsunuz? Ölüm var! Ölüm! Siz ne yapıyorsunuz yaa! Sen! Sen nereye gittiğini sanıyorsun? Nereye koşuyorsunuz böyle? Niye kaçıyorsun, dursana! Çökün yere! Başınızı ellerinizin arasına alın! Düşünün, titreyin! Yarın öleceksiniz! Şoför! Durdur arabayı; gitme dur! İn aşağı, indir şunları! Uyanın! Uyanın! Aklınız yok mu sizin? Bu ne gaflet! Bırakın beni, ben deli değilim! Asıl siz delisiniz! Ne yaptığınızdan haberiniz var mı sizin? Nereye gittiğinizi biliyor musunuz! Gâfiller! Ne bakıyorsunuz? Durmayın tövbe edin! Ölüme gidiyorsunuz Cehennem var! Cehennem! Yanacaksınız!” “-Ne diyo bu adam yaa! Deminden beri arabaların önünü kesiyor, yumrukluyor, yolcuları aşağı indirmeye çalışıyor! Kimse de durduramıyor! zaptedemiyorlar”

“-Nasıl durdursunlar ki! Adam ızbandut gibi! Görmüyor musun? “-Ne biçim vuruyor, arabanın camlarını kıracak neredeyse!” “-Baksana adamın yakasına yapıştı Nasıl sarsıyor öyle! Polis yok mu?” “-Deli yaa bu adam, götürsünler bunu!” “-Bize doğru geliyor!” “-Hadi uzaklaşalım! Tehlikeli olabilir!” “Çabuk yürü!”