Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayat, ölüm

Hayat Ve Ölüm

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hayat Ve Ölüm






Hayat Ve Ölüm
İnsan için hayat ve ölüm kelimeleri iki ayrı doğumun isimleridir Birincisi dünyaya gelişi, diğeri ise dünyadan kabir alemine göçüşü ifade eder

“Bir müminin ölerek bu dünyadan çıkıp gitmesini, bir çocuğun ana rahminden, o nemli karanlık yerden geniş dünya sahasına çıkmasından başka bir şeye benzetmem” Hadis-i Şerif

Nur Külliyatında ölüm için yapılan tariflerden birinde “terhis” ifadesi kullanılır
Ölüm hiçlik olmadığına göre, ruhun bedende görev alması gibi, bu görevinden terhis olması da bir ilahi tasarruf, bir rabbani icraattır

Bu iki ayrı fiilin icrası Allah’ın iki ayrı isminin tecellisiyle gerçekleşir Birincisi Muhyi (hayatlandıran, hayat verici), diğeri Mümit (ölümü verici, ölümü tattıran)

Terhis olan kişi artık kışlasında yoktur, ama yeni bir beldenin sakini olmuştur
Yine Nur Külliyatında Mümit isminin açıklaması yapılırken şu ifadelere yer verilir:
“Mevti veren O’dur Yani, hayatı veren O olduğu gibi, hayatı alan mevti veren dahi yine O’dur” (Mektûbat)

Bilim adamları hayatın ne olduğunu ve nasıl meydana geldiğini anlamak için nice ömürler tüketmişler

Bu konuda İslam alimlerinin çok önemli bir tespitleri var:

“Hakiki hakaik-i eşya esma-i ilahiyedir

Buna göre, hayatın hakikatini ararken onun kaynağına bakmamız gerekiyor Böyle bir bakış bizi “Muhyi” ismine ulaştıracaktır

Şu ayet-i kerime konumuzla yakından ilgilidir:

“Doğrusu Allah indinde İsa’nın meseli, Âdem meseli gibidir Onu topraktan yarattı, sonra ona ol dedi, o da oluveredi” (Âl-i İmran,59)

Bu “ol!” emrine, tefsir alimleri “canlı bir mahluk kesil” şeklinde mana veriyorlar Buna göre ruh gelmeden önce, Adem peygamberin cesedi bir bakıma ölü gibiydi Yani, görmekten, işitmekten, yürümekten, anlamaktan, sevmekten çok uzak bulunuyordu Cansız değildi ama henüz Adem de değildi Topraktan süzülen bir öz varlık, bitki hayatına benzer bir gelişme gösteriyordu

İnsanın ana rahmindeki ilk dört aylık dönemi de bu safhayı andırıyor
“Siz ölü iken sizi dirilten Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi O öldürecek, tekrar sizi O diriltecek ve tekrar O’na döndürüleceksiniz” (Bakara,28)

Bu ayetteki “ölü iken” ifadesine, “insanı teşkil eden elementlerin henüz hücre haline gelmeden önceki durumları” şeklinde mana veriliyor Bu ifadeyi, önceki ayet için yapılan tefsirin ışığında, “cesedin ruha kavuşmadan önceki hali” şeklinde de anlamak mümkündür

Cenab-ı Hak hem Hayy (hayat sahibi), hem Muhyi’dir Hayat şerefinden bizi de hissedar etmeyi rahmetiyle dilemiş ve bizleri hayat sahibi birer varlık olarak yaratmış Tıpkı, “vücud” yani “varlık” sıfatından mahlukatını da şereflendirmek için onları var etmesi gibi

Hayatın menşei ile ilgili çalışmalarda maziye doğru gidildiğinde varılacak son nokta, ilk hücrenin yaratılmasıdır Güneşten kopmuş bir parça olan yer küremizde, yine güneşten gelme hücreler bulunmayacağına göre, bu yeni varlıkların yer yüzünde yaratıldıklarında ve onlara hayat sıfatının yoktan verildiğinde şüphe yoktur
Şu var ki, biz “hayat” denilince hemen kendi hayatımızı ve çevremizi kuşatan canlıların hayatlarını hatırlarız Halbuki, hayatın menşeini ararken daha gerilere gittiğimizde, bu kâinatın da bir çekirdeği, bir ilk hareket noktası olacağı gerçeğine ulaşırız

“…Mukteza-yı hikmet, şu şecere-i hilkatin de bir çekirdekten yapılmasıdır Hem öyle bir çekirdek ki; âlem-i cismanîden başka, sair âlemlerin numûnesini ve esasatını câmi’ olsun” (Sözler)

Allah Resulünün, “Allah’ın ilk yarattığı şey benim nurumdur” hadisinden hareketle bu ilk varlığa Nur-u Muhammedî denilmiştir Ve bu ilk mahluk, çekirdeği olduğu bütün varlık aleminde tecelli edecek olan İlâhî isimlerin tümüne mazhar bir mahiyete sahiptir Onda tecelli eden İlâhî isimlerden birisi de Muhyi ismidir Bu ismin tecellisiyle o çekirdek varlık hayy, yani hayat sahibi olmuştur İşte hayatın gerçek kaynağı “bu hayatlı varlıktır

Melekler de o nurdan yaratılmışlardı Onlar da hayatlı varlıklardı, ama o nuranî varlıkların hiçbirinin hücresi yoktu Demek ki, hayatın menşeini “ilk hücre” olarak kabul etmek, insanlar ve hayvanlar alemi için doğru gibi görünse de, mutlak manasıyla, ek------

Hayat ve ruh kavramlarının aynı olup olmadığı sıkça sorulur Hayat, “yarı canlılık” dediğimiz en aşağı mertebesiyle bitkilerde de vardır, ama onlarda ruh yoktur Hayat, ruhun bir sıfatıdır Ruhun, “ilim, irade, görme, işitme” gibi sıfatları yanında bir de “hayat” sıfatı vardır Ancak, diğer bütün sıfatlar hep bu temel sıfatın varlığı sayesinde kendilerini gösterirler

Şu gördüğümüz alemde, hayat özelliği ne güneşte var, ne ayda, ne de yıldızda Elementlerin hepsi bu özellikten mahrum; ne demirinde hayat var, ne bakırında; ne oksijeninde hayat var, ne hidrojeninde

Hayatın bir tek fonksiyonu olan görme sıfatını şöyle bir düşünelim Bu özellik de madde aleminin hiçbir varlığında yok O halde, görmeyen bu varlıklardan gören bir mahluk yaratılması, ancak İlâhî bir ihsanla olabilir, o da Muhyi isminin tecelli etmesiyle gerçekleşir

Biraz da ölümden söz edelim:

Meleklerde olduğu gibi, ruhlarda da ölüm yoktur Ölüm bedenden ayrılan ceset için söz konusudur

“Beden ruhun hanesidir” buyruluyor Sultanın haneyi terk etmesiyle bedende çözülmeler, dağılmalar başlar Sonunda o canlı hücreler ölürler ve cansız elementler haline gelirler

“Ölüden diriyi, diriden ölüyü O ç ıkarıyor (Rum Suresi,19)

Muhyi isminin tecellisiyle, ölü elementler diri hücreler haline gelirken, Mümit isminin tecellisiyle de o canlı hücreler yeniden cansız elementler halini alırlar

Hayatın hakikatini bilemiyoruz; ona bir derece bakmak için ölümün hakikatini düşünmek gerekiyor Bu ikincisi nasıl daha başka ve yepyeni alemlere yol açıyorsa, birincisi de daha aşağı tabakaların üst dereceye yükselme yolculuğudur

Yolculuk, kemale doğrudur Yok iken var olmak bir kemaldir Cansız iken cana kavuşmak ikinci bir kemaldir Akıldan mahrumken akıl sahibi olmak ayrı bir kemaldir Ve küfür karanlığından kurtulup iman nuruna erişmek en büyük kemaldir

Cansız eşyayı hayata sebep kılan, hayatsız elementlerden canlı hücreler yaratan, sonra o hücrelerin trilyonlarcasını akıl almaz bir bağ ile bir birine raptedip insan haline getiren, o harika bedene en üstün mahluku olan “insan ruhunu” misafir eden Allah, bu kemal tecellilerini insanın ölümünden sonra da devam ettirecek, kabir hayatını iman ehli için, Peygamberimizin ifadesiyle, “cennet bahçelerinden bir bahçeye” çevirecek ve bu yolculuk en mükemmel alem olan cennette, en ileri seviyede devam edecek ve öylece sürüp gidecektir

Yine hayata dönelim ve konuyu şöylece noktalayalım:

Önemli olan, hayatın menşeini bilmek değil, hayatı en güzel şekilde kullanmanın yollarını bulmaktır Aynı şekilde, ölümü hayatın sonu değil, bir yeni hayatın başlangıcı bilmek ve o ebedî hayat için bir şeyler yapmanın gayreti içinde olmaktır
Hayatın menşei hakkında araştırma yapan nice kişiler şu anda kabir hayatını tatmakta ve hayatlarının hesabını vermekteler

Konunun biyolojik yönü herkesi ilgilendirmiyor Bu sahanın yetkili uzmanları konu üzerinde ne kadar çalışsalar yeridir Bu gayretler onların mesleklerinin bir gereğidir ve mutlaka sürdürülmelidir

Ancak, bu yapılırken meselenin bütün insanları ilgilendiren yönü gözden ırak tutulmamalıdır:

“Hayatımı nasıl değerlendireceğim ve nasıl öleceğim?”

Dünya imtihanının bütünlemesi yoktur Ne yapılacaksa bu dünyada yapılacaktır
Hatalar ölüm gelmeden önce görülürse hemen düzeltilebilir Süre yetmezliği söz konusu değildir Yetmiş yıl yanlış yolda giden kişi doğruyu görüp mazisine tövbe ettiğinde artık cennet yolcusudur

“Dünya ahiretin tarlasıdırHadis-i Şerif

Bu fani hayatı, ebedî bir hayatın tarlası olarak gören ve ona göre değerlendirenlere ne mutlu!




Alaaddin Başar (ProfDr)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.