Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ikliminde, kur’anın

Kur’An'ın İkliminde

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur’An'ın İkliminde






Kur’an'ın Ikliminde
KUR’AN'IN İKLİMİNDE

BİSMİLLAHİR-RAHMANİR-RAHİM

KUR’AN’IN İKLİMİNDE YAŞAMAK KUR’ANDAN MESAJLAR


Hamd alemlerin Rabbine mahsustur Salat ve selam Nebiyyüzzişan HzMuhammed Ebul Kasım’a ve Ehlibeytine olsun

Öldüren, Dirilten, rızıklandıran, Alim ve Hakim olan Allah (cc)’ın izni ile

bu esere başlamak istiyorum Miladi yeni bir asra girmeye hazırlanırken

sakınmak isteyen ve O’nun emir ve buyrukları doğrultusunda yaşamak isteyen

mü’minlere Kur’an ikliminden bir nefeslik hava, bir müjdelik mesaj vermek

amacıyla yazmayı düşünüyorum Çaba bizden, başarı Allah (cc)’tandır

(30) “Hani Rabbin, meleklere: “Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife

(temsilci) var edeceğim” demişti Onlarda: “Biz seni şükrünle yüceltir ve

(sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak

birini mi var edeceksin?” dediler (Allah) “Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben

bilirim” dedi (31) ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti Sonra onları

meleklere yöneltip “Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber

verin” dedi (32) Dediler ki: “Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim

hiçbir ilgimiz yok Gerçekten Sen her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi

olansın” (33) (Allah) “Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver” dedi

O bunları onlara (Meleklere) isimleriyle haber verince de, dedi ki: “Size

demedim mi, göklerin ve yerin gaybını (görünmezini) gerçekten Ben bilirim,

gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim” (34) ve

meleklere: “Adem’e secde edin” dedik İblis hariç (hepsi) secde ettiler O

ise (İblis), diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu (35) Ve

dedik ki: “Ey Adem, sen ve eşin Cennette yerleş(iniz) İkinizde ondan,

neresinden dilerseniz bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa

zalimlerden olursunuz” (Bakara Süresi 30, 31, 32, 33, 34 Ayetler) (36)

Fakat Şeytan, onlardan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onlara içinde

bulundukların (durumu)dan çıkardı Bizde: “Kiminiz kiminize düşman olarak

inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve

vardır” dedik

Böylece ilk insan Adem (AS)’den başlayarak, insanların ve şeytanların

savaşı başlamış oldu Diğer bir deyişle insanın kendi kendisiyle olan savaşı

başlamış oldu Ya yüce Yaratıcının kendisine lütfettiği halife-temsilcilik

mertebesine erişecek ya da Şeytanın vesvese vasıtasıyla kendisine açtığı

savaşta yenilerek indiği bu sufli (aşağılık) alemde haps olacak

Şeytanın insan üzerindeki tek etkisi vesvesedir Buna mukabil insanın

doğasında yüce Yaratıcı bu güce karşı girdiği imtihan dünyasında kendisine

insani özellikler bahşetmiştir (1) Keza akıl ve idrakla doğru ve yanlışı

ayırt etme gücü vermiştir Yüce Yaratıcı Rahmet olarak bu imtihan dünyasında

muvaffak olmak için insana (38) dedi ki: “Oradan tümünüz inin binden sonra

Ben’den bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime (Peygamberlerime ve

Kitaplarıma) uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahsuz olmayacaklardır

Böylece Yüce Yaratıcı tarafından bir rahmet vesilesi olarak Resul’lerle ve

Semavi Kitaplarla, Şeytanla girdiğimiz savaşla donatıldık İşte bu savaşta,

bir yanda vesvese, bir yanda İlahi hitaba dayalı uyarı ve hidayet ikisinden

birini seçme durumu Çağlar boyu insanlar ikisinden birini seçmeyle

meşguldur Ancak çok azı doğruyu, yani hidayeti seçebilmiştir Günümüzde de

aynı seçme durumu söz konusudur Ya Batılı seçim hem dünyamızı ve hem de

Ahiretimizi mahvedeceğiz, ya da doğru olan hidayeti seçip hem dünyada ve hem

de Ahirette mahzun olmayacağız Seçim bizim!

İşte bu keskin noktada, doğru ve yanlışın ters yüz edildiği bu karanlık

çağda doğruyu seçmek kolay değildir Doğruyu ancak ve ancak Kur’an

ikliminde bulabiliriz Bu sebeple Kur’an’ın ikliminde bir yolculuk yapmaya

gayret edeceğiz Bu iklimden tenefüs ederek içimizi aydınlatmaya

çalışacağız Bu iklimden dünyaya ve özellikle karanlık çağımıza bakarak

“Hidayeti” yakalamaya çalışacağız

Bu çerçevede meseleye yaklaştığımızda, Kur’an-ı Kerim’in toplumu ele alış

tarzından başlamak lazımdır Bu nedenle, gönüllere nur saçan, Fatihayı

Şerifi okuyarak Bakara Süresine geçmek lazımdır Orda adeta Cennetten bir

bahçe, Nur’dan bir pencere açılıyor insanın kalbine

El-FatihaAmin!

(35, 36, 37, 38 Bakara Süresi ayetleri (1) Bu konuda bkz Risale-yi İnzar)


BİSMİLLAHİR-RAHMANİR-RAHİM

(1)Elif, Lam, Mim, (2)Bu kendisinden şüphe olmayan, muttakiler (sakınanlar)

için yol gösterici olan bir kitaptır (3)Onlar gaybe inanırlar

Namazı dos doğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak

ederler (Bakara süresi 1,2,3ayetler İnfak: Ayrıca ihtiyaç sahiplerine

vermek) (4)Ve onlar Sana indirilene (Kur’an) Senden önce indirilenlere

(önceki İlahi Kitap ve Suhuflara) iman ederler ve Ahirete de kesin bir bilgi

ile inanırlar (5)İşte bunlar, Rabblerinden olan bir hidayet (doğruya varma)

üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır (6)Şüphesiz inkar edenleri

uyarsanda, uyarmasan da onlar için farketmez İnanmazlar (7)Allah, onların

kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir Gözlerinin üzerinde (küfürlerinden

ötürü) perdeler vardır ve büyük azap onlaradır (8)İnsanlardan öyleleri

vardır ki; “biz Allah’a ve Ahiret gününe iman ettik” derler; oysa onlar

inanmış değildirler (9)sözde Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar Oysa

onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar Ve şuurunda değiller

(10)Kalblerinde hastalık vardır Allah’ta hastalıklarını artırmıştır Yalan

söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır

(11)Kendilerine: “Yer yüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece

ıslah edicileriz”derler (12)Bilin ki: gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır,

ama şuurunda değillerdir (13)Ve yine kendilerine: “İnsanların iman ettiği

gibi sizde iman edin” denildiğinde; “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi

iman edelim?” derler Bilinki gerçekten, asıl düşük akıllılar kendileridir,

ama bilmezler (14)İman edenlerle karşılaştıkları zaman: “İman ettik”

derler, Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise derler ki: “Şüphesiz

sizinle beraberiz” biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz” (15)(Asıl) Allah

onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir)

süre tanır (16)İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır

Fakat bu alış verişleri bir yarar sağlamamış, hidayeti de bulamamışlardır

(17)Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi)

çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez

bir şekilde karanlıklar içerisinde bırakıverir (18)Sağırdırlar,

dilsizdirler, kördürler, bundan dolayı dönmezler (19)Ya da (Bunlar)

karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşeklerle yüklü gökten şiddetli bir yağmur

fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölümün

korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar (kapatırlar) Oysa Allah

kafirleri çepe çevre kuşatıcıdır (20)Çakan şimşek neredeyse gözlerini

kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine

karanlık basıverende de kalakalırlar Allah dileseydi işitmelerini de,

görmelerini de gideriverirdi Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir

(Bakara Süresi 4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20Ayetl eri)


Bu aşriye ye (Onluğa) dikkat ettiğimizde Kur’an’ın kendisine muhatap aldığı

üç tip insan topluluğunu görürüz Burada esas olan iki topluluktur

Mü’minler ve kafirlerdir Üçüncü topluluk ise daha çok ara topluluktur

Peygamberimiz (SAV) ifadesiyle “iki sürü arasında kalmış olan şaşkın koyun”

misali bir topluluk var Bunlar münafıklardır Ancak bu ara topluluk daha

Kur’an-ı Kerim’in ilk aşriyesinde neredeyse mü’min ve kafirlerin

özelliklerini ele alan ayetlerin iki katından fazladır Böylece Kur’an-ı

Kerim’in münafıklığı ne denli önemsediğini görüyoruz Bu konuya özellikle

dikkatimiz çekilmek istenmektedir Şimdi bu aşriyede var olan ayeti

kerimeleri tek tek irdeleyerek almamız gereken mesaja doğru yol alalım

Bakara Süresinin ilk ayeti olan “Elif, Lam, Mim” ayeti celilesi konusunda

değişik rivayetler mevcuttur Biz kısaca en meşhur olanlarını buraya

aktaracağız Bazı müfessirlere göre hurufi mukatta olarak diye bilinen ve

anlamı Allah (cc)’tan başka kimsenin bilemediği harflerden oluşan ve

genellikle bazı sürelerin başında yer alan, bu ayeti kerimeler, kimilerine

göre dikkat çekmek içindir, kimilerine göre Allah (cc) ve Peygamber (SAV)

arasında bir tür şifredir, kimilerine göre ise Kur’an bu harflerden

oluşmuştur Kimilerine göre ise “Sanki el-malümü’l-mechül (bilinmeyen

bilinen) terkibi gibi bir anlam ifade eder” (Hak Dini Kur’an DiliC1 S150)

Doğrusunu Allah bilir

İkinci ayeti kerime ise, Kur’an-ı Kerim’in vasıflarını bize bildirir Ve

Allah (cc) Buyuruyor ki: “Doğru olduğu kuşkusuz olan bu kitap, takva

sahipleri (sakınanlar) için hidayet kaynağıdır” (2) “Hidayet; bu kitabın

özü, hidayet, bu kitabın karekteristiği, hidayet; bu kitabın yapısı,

hidayet, bu kitabın mahiyeti, fakat kimin için? Bu kitap kimin için hidayet

ve ışık (Nur) kaynağı? Kimin için rehber, nasihatçı ve gerçeklerin

açıklayıcısıdır? Takva sahipleri için elbette Bu kitaptan yararlanma

yeteneği veren özellik takvadır Kalbin kilitli kapılarını açarak, bu

Kitabın içeri girip oradaki rolünü oynamasını sağlayan faktör takvadır

Kalbi, yararlıyı almaya, benimsemeye ve kabul etmeye hazırlayan niteliktir

takva(1) Yolunu şaşırmış olan, karanlıkta kalmış olan,zulme maruz kalmış

olanlar için yol göstericidir bu kitap(Kur’an) Ama ona (Kur’an’a) ulaşmanın

aracı takvadır O halde takva nedir? Bir gün Ömer bin hattab Ubey BKaab’a sordu:

“Takva nedir?” Kaab cevap verdi “Sen hiç dikenli bir yolda yürümedin mi?”

diye sordu Hz Ömer “Evet yürüdüm” dedi Ubey bKaab: “Peki o durumda ne

yaptın?” diye sordu Hz Ömer “Paçalarımı sıvadım ve dikenlere takılmamaya

özen gösterdim” deyince Ubey B Kaab “İşte takva budur” dedi (2) Evet!

Takva kalb duyarlılığıdır Takva dikenli ve dolambaçlı yollarda takılmaktan

ve ayağının kaymasından sakınmaktır Kur’an’a takva ile yönelenler,

Kur’an’ın nur deryasından doya doya içerler Hidayete erişir ve iflah

olurlar İşte bu (Kur’an) Kitap takva sahipleri için bir kurtuluş

vesilesidir Bu ölçüyü tutturabilecek olanların özelliği ve vasıflarını

hemen akabindeki ayeti kerimelerde zikredilmektedir İşte takva sahiplerine

Kur’an’ı azimüşşan şöyle hitap eder (2/3,4,5) “Onlar, gaybe

(görmediklerine) inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine

verdiğimiz rızıktan infak ederler (Başkalarına verirler) ve onlar Sana

indirilene, Senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir

bilgi ile inanırlar İşte bunlar Rabblerinden olan bir hidayet üzeridirler

Ve kurtuluşa erenler bunlardır

(1,2): Fi Zilal El Kur’an C2, S47,48

“Onlar gaybe inanırlar”

Gaybe inanmak imanın temel kriteridir (ölçüsüdür) insan ile hayvan

arasındaki temel farkın ölçüsü olan düşünme yetisinin kapsadığı alanın

boyutudur Fizik ve fizik ötesi varlığı algılama alanıdır Gaybe inanmak;

duyu organlarının algıladığı varlıkların ötesindeki varlığı kalb gözü ile

algılamak ve kabullenmektir Bilindiği gibi duyu organlarımız sınırlı oranda

çevremizi algılamaktadır Kulaklarımız çevresindeki sesleri yirmi ile yirmi

bin arası olan frekansları algılamaktadır Yirminin altı veya yirmi binin

üstü olan frekanslardaki sesleri algılamamaktayız Hatta bazı hayvanların bu

yönlü duyu organları bizim duyu organlarımızdan daha gelişmiştir Örneğin

bazı hayvanlar depremleri olmadan önce duyarlar Dolayısıyla duyu

organlarımızın algılarıyla sınırlı bir inanca dayalı olursak, çevremizde

var olan bir çok gerçeği de görmemiş oluruz Gaybe inanmak, bize faydalı

olabilecek olan bilimlerin kapısını açarken, keza bize koskoca kainatın

içinde var olan bir çok olgu olay ve gelişmenin de bilincine varma kapısını

aralamaktadır Gerçek olan ve bütün varlıkların dayanağı olan Yüce

Yaratıcımızın ve bizim aramızdaki perdeyi kaldırmaktadır Gaybe inanmak,

keza ruhun sılasına varma yolunu bulmasıdır Tatminsiz olan nefsi tedip

etmenin marifetidir gaybe iman

“Namazı dosdoğru kılarlar” “Yani o takva sahipleri, ibadeti tek olan

Allah’a yöneltirler ve böylece kullara ya da nesnelere tapma düzeyinin

üzerine yükselirler Başka bir deyimle hiçbir sınırla sınırlı olmayan o yüce

Varlığa (Allah’a) yönelirler Başlarını kulların önünde değil Allah’ın

önünde eğerler

İnsanın doğasında tapınma, bir şeylere bağlanma özelliği vardır İnsan

gerçek mabuduna-Rabbine yöneldiği zaman ve bunu gereğince ifa ettiğinde,

esaretine vesile olan her türlü beşeri bağlılıktan kurtulur Böylece özgür

insan gerçeğine ulaşır Böylelikle kulun Yaratıcısı tarafından onure

edilmesidir İnsanın maddi yaşamı için insanın doğayla ve çevresiyle olan

ilişkisinde kendisinden istenen beklenen gayret ve emeği sarf etmesi bir

zorunluluktur Aynı şekilde insanın manevi hayatı için manevi besin kaynağı

olan ibadete de gerekli çaba ve emeği sarf etmesi bir zorunluluktur Yani

mideyi tatmin etmek için nasıl ki belli bir emek sarf etmek gerekiyorsa

kalbi-ruhu tatmin etmek için de gerekli çaba ve emek sarfedilmelidir Ancak

bu çaba ve emek doğru kaynağa yönelmelidir Doğru kaynak ise kulun gerçek

Yaratıcısına yönelmesidir Bu ise, varlığı kendisinden olan ve her şeyin

kendisine muhtaç olduğu Yüce Allah (cc)’dır Namaz sınırlanamayan zamanın

kontrol altına alınmasıdır Namaz, bir şelale gibi akıp giden insan ömrünün

disiplinize edilmesidir “Namaz; mü’minin mihracıdır” (Hadis)

““Onlar kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler (Başkasına verirler)””

“Onlar her şeyden önce ellerinde bulunan malların kendileri tarafından

kazanılmış şeyler olmadığını, aksine bunların Allah (cc) tarafından

kendilerine bağışlandığını kabul ederler”

Her şeyin Allah’ın olduğunun bilincinde olan mü’min, mal varlığına sahip

olmak demek o malın varlığının tasarrufuna sahip olmak demektir Bu

tasarrufun ilkelerine göre hareket etme zorunluluğunun bilincindedir mü’min

Bu sebeple infak etmek bu ilkelerin en temel şartıdır İnfakla sosyal

yardımlaşma ve dayanışma olgusu gelişir Böylece toplumsal uzlaşma ve

toplumsal birlik gerçeği oluşur Böylelikle toplumun dokusu maddi çıkara

değil, manevi inanç bağına dayalı olarak örülür Böylesi bir toplum,

karşılıksız bir sevgi ve saygının en üst derecesine ulaşır Karşılıksız

diyoruz, çünkü karşılığını Allah’tan bekler ve Allah (cc) iyi davranan

kullarını ziyadesiyle mükafatlandırır Zaten böylesi ahenkli bir toplum

yapısı dünyada insana verilen en büyük mükafat değil midir?!

“Onlar gerek sana ve gerekse Senden önce indirilen Kitaplara inanırlar

Mü’minler bu sıfatla, Adem (AS)’dan Peygamberimize (SAV)e dek gelmiş geçmiş

tüm Peygamberlerin varisi olma konumuna geliyorlar Böylece insanlık

tarihinin yegane temsilcisi oluyorlar Bu Rabbimiz tarafından bize

bağışlanan büyük bir onurdur, büyük bir hazinedir Ne mutlu Mü’min olana!

“Sana indirilene”, Kur-an’a ve Peygamberin sünnetine, “Senden önce

indirilene” önceki tüm Peygamberlere ve tüm Semavi Kitap ve Sahifelere iman

etmek demektir

“Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minlerde (iman etti)

tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve Elçilerine inandı” “Onun

elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırt etmeyiz İşittik ve itaat

ettik Rabbimiz bağışlamanı (dileriz) Varış ancak Sanadır” Dediler

(Bakara Süresi 285)

“Böylece taş, kemik,” tarihinden alınan kırıntı ve çarpık insanlık

tarihinden ilk insanın tarihinden Kıyamete kadar sürecek olan tüm insanlığın

tarihine varistir, Mü’min “Geçmiş bilinmeden, gelecek bilinmez” gerçeğinde

hareket ettiğimizde, bu kadar geniş ve apaçık olan geçmiş bilinciyle hareket

eden mü’min kuşkusuz geleceği daha yetkin belirler

“(Onlar) Ahirete kesin bir bilgi ile inanırlar

Bu inanç, mü’minin en son ve en temel imani sıfatlarındandır İlk atamız

olan Adem (AS)’den başlayan uzun bir yolculuğun varış merkezidir Ahiret

Başı ve sonu belli olan bir süreçtir ahiret inancı Dünya sınıfındaki

imtihanın değerlendirme merkezidir Mazlumun, zalimle hesaplaşacağı andır

Ahiret Güçsüzün güçlünün karşısına dikileceği andır Ahiret Zalimin

cezalandırılacağı, mazlumun mükafatlandırılacağı yüce mahkemedir Ahiret

Ahiret mü’minin Rabbiyle buluştuğu en onurlu ve en sevinçli andır Ruhun

sılaya varış durağıdır, Ahiret

Ahiret inancı mü’minin dünyadaki cesaret ve başarı kaynağıdır Ahiret

inancı yok olmaya karşı var olmanın silahıdır Kalbi tatmin eden yegane

inanç kaynağıdır “İşte bunlar, Rabblerinden olan bir hidayet üzeridirler ve

kurtuluşa erenler bunlardır

İşte hem dünyada hem de Ahirette mahzun olmayacak olan ve gerçek kurtuluşa

erecek olanların kesin kanıtıdır bu sıfatlara sahip olmak Önceki iki ayeti

celilede belirtilen sıfatlara sahip olanların ulaşacakları konum bu son

ayeti kerimede belirtilmektedir Böylece mü’minlerin sıfatları

belirtildikten sonra Kur’an kendisine muhattap olarak aldığı inatçı

kafirlerin sıfatlarına geçiyor Bizde yeni sıralama üzeri ayetlere bakmaya

devam edeceğiz

“Şüphesiz inkar edenleri (kafirleri) uyarsanda, uyarmasan da, onlar için

fark etmez inanmazlar (7) “Allah onların kalblerini ve kulaklarını

mühürlemiştir Gözlerinin üzerinde perdeler vardır Ve büyük azab onlaradır”

Mühürlenmesi konusunda Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Günah ilk defa

yapıldığı zaman kalpte bir siyah nokta kara bir leke olur Eğer sahibi

pişman olur tevbe ve istiğfar ederse kalp yine parlar (Tevbe) etmezse günah

tekrarlanırsa o lekede artar Sonra art arta bir dereceye gelir ki, leke bir

kılıf gibi bütün kalbi kaplar ki mutaffifin süresinde “Hayır, onların

işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas tutmuştur” (Mutaffifi

83/14) Ayetindeki “Rayn” da budur

Hatta bu günahları sebebiyle kalbleri pas tutmuş olanların hakikatleri

idrak etmeleri mümkün değildir Kalp idrakinden yoksun olanların gözleri

önüne perde çekilmişçesine gerçeği görmezler Kulakları tıkanmışçasına

doğruyu işitmezler Öyleleri öylesine dünyaya dalmışlar ki adeta mide

gözüyle dünyaya bakıyorlar Mideleriyle düşünür, mideleriyle işitirler

Böylelerini “uyarsan da, uyarmasan da onlar için fark etmez” Zira onlar

idrak etme özelliklerini yitirmiş “insan suretindeki hayvanlardan aşağı bir

mahluk olmuşlardır” (SC) Aslında bütün dünyayı kendilerine versen bile

onlar yine de doymazlar Onların gözünü ancak ve ancak bir avuç toprak

doyurur Ahirette de “En büyük azab onlaradır

Bu konuyu biraz daha irdelediğimizde şu ayeti kerimelerden gerekli mesajı

alabiliriz “Doğrusu biz insanı en güzel bir biçimde (en bir meziyette)

yarattık” (Tin 95/4)

“Cinleri ve insanları Bana ibadet etsinler (Beni bilip, emir ve yasaklarıma

göre yaşasınlar) diye yarattım (Ayeti kerime) Bu durum insan yaratılışının

gayesini bilmesiyle anlam kazanır Ancak yaratılış gayesinin bilincinde

olmayan veya o bilinci kaybedenlere yönelik Kur-an’ı Kerim’e de Allah (cc)

şöyle hitap etmektedir “Sonra (onları) aşağıların aşağısına çevirdik” (Tin

95/5) Aşağılık alemi hayvanlardır Ancak hayvanlarında bir yaratılış gayesi

vardır Ve onlar yaratılış gayelerine uygun olarak davranırlar Bu nedenle

yaratılış gayesi dışında davrananlara “aşağıların aşağısına çevirdik” demesi

bu sebepledir Bu tip “insanlar” ruh dünyaları bütünüyle kararmıştır Bunlar

apaçık kafirlerdir

“İnsanlardan öyleleri vardır ki:

“Biz Allah’a ve Ahiret gününe iman ettik” derler Oysa; onlar inanmış

değillerdir (2/8)”

İşte Kur-an’ın muhatap aldığı üçüncü insan tipi bunlardır Bunlar

münafıklardır Mü’minler en kadar berrak ve aydınlık vasıflara sahipse ve

apaçık olan kafirlerde ne kadar aşikar bir şekilde karanlık vasıflara

sahipse, münafıklarda bazen görülür, bazen görülmez vasıflarıyla kendilerini

görmekteyiz Ancak Allah (cc)’ın yardımıyla onların temel ortak özellikleri

nedeniyle kendilerini asla mü’minlerden gizleyememektedirler Ve Kur’an-ı

Kerim onları bir tablo gibi önümüze sermektedir



“Sübhaneke La İlme Lena İllama allemtena inneke en tel alimulhekım


Fi yemanallahı Teala

Darul Cahiliyyeden

1996 Ağustos

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.