Allah'a Kaçın...!! |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'a Kaçın...!!ALLAH'a kaçın!! ALLAH' A KAÇIN !!!! Geçenlerde bir sohbette “Fefirru ilallah” yâni “ALLAH’a kaçın!” فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun): O halde hemen ALLAH'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım (Zariyat 50) âyeti üzerinde konuşuluyordu Ne ürpertici bir âyet… Sanki, Ey insan! Dünyâ'nın türlü sıkıntısından, zahmetinden, cefâsından ALLAH’a kaç, çünkü gerçek huzûru ancak bu şekilde bulabilirsin, diyor Mevlâna da bu âyette ki gibi: ” Talihsize zahmet gelir, pırtısını toplar isyan ve küfür mahallesine gider, talihliye zahmet gelir o da ALLAH’ın semtine koşar” der Demek ki herkese zahmet gelebilir, iş isyandan sakınıp, ALLAH’a kaçabilmekte… Bu âyeti bilmeksizin, çocukluğumdan bu yana, beni inciten, üzen şeylerden hep ALLAH’a kaçtım Nasıl ki, bir yerini acıtan çocuk annesine kaçar da, onun koynunda teselli bulur ya, ben de RABBime kaçıp, O'nun varlığıyla teselli buldum ALLAH’a kaçmak, O’na sığınıp O'nda teselli bulmak, her an O’nunla olduğun bilinciyle yaşamak târifsiz bir huzurdur, âdeta Dünyâ'da cenneti yaşamaktır 2006 senesinin Regâib Kandili günü geçirdiğimiz kazâda, yüzümdeki yaralar dikilip, müşâhede odasına getirildiğimde, eşim bağırarak üzerindekileri parçalıyor, küçük oğlum ve kayınvâlidemse çığlık çığlığa ağlıyordu Büyük oğlumun yaşama ümîdi olmadığını görsem de anne yüreği ya işte, bir ümit bekliyordum Oturtulduğum yatağın baş ucuna doğru secdeye gider gibi kapanıp, gözyaşlarıyla O odadaki manzaradan, tüm benliğimi yakan ateşten ALLAH’a kaçtım Ara ara secdeden kalkıp, tekrar secdeye gidiyordum Secdelerde sanki, başımı RABBimin göğsüne yaslıyordum Dilden değil, gönülden sessiz sözsüz niyazda bulunuyordum, RABBime Derdimi dil ile söylemeye ne hâcet var ki, bana benden yakın olana Derdi bilmeyene anlatmak için dil gerek Şah damarından yakın olan RABBin için ne söylemek gerek, ne de şikâyet gerek Kapısına baş koyup, sükutla beklemek gerek… Kur’an “Kulle yevmin fî şe'n” der, Rahman Sûresinde Yâni, “O her an yeni bir şe'nde, yeni bir tecellîdedir” يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ Yes’ eluhu men fi's-semâvâti ve'l-ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde olanlar O'ndan dilenirler O, her gün yeni bir tecellîdedir; (Rahmân 29) Hastâne odasındaki o secdeler sonrası, RABBimin yardımı ulaştı ve bende Sabır Esmâsıyla tecelli edip, içimde yanan kor ateşi, Firdevs Cennetlerine dönüştürdü Kendi kendime hayretlere düştüm: “ Yâ RABBi, bir insan böyle bir acı içinde nasıl bu denli huzur ve huşû duyabilir?” Bunun sebebini, Münir Derman Hocamın: “Sabreden insanın içi ALLAH’la dolar “ sözünü işitince anladım Gerçekten İçim ALLAH ile, onun muhabbetiyle öyle dolmuştu ki, bana teselli için akın akın gelen insanlar: “Biz buraya teselli için gelmiştik, ama kendi dertlerimize teselli bulup, gidiyoruz Sabrına hayran kaldık” dediler Bende: “Bana değil, bana sabrı ihsan eden RAHMÂN'a hayran olun” dedim Sözlerim, insanlara tesirli geliyordu, çünkü sabrı bizzat yaşıyordum Yaşanmadan söylenen sözler, nasihatler beyhûdedir Sözler kalbden çıkarsa, kalblere tesir eder, dilden çıkarsa kulaktan öteye geçmez Ateşin hakîkatini, ancak ateşte yanan bilir Sırf ateşi görmekle, onun yakıcı olduğunu bilmekle, onun hakîkati bilinmez İnsanlar, bir musîbet veya sıkıntıyla karşılaştıklarında, niye böyle oldu? Keşke şöyle, keşke böyle olsaydı diye yorumlar yapıyorlar Halbuki, Yüce ALLAH Ankebut Sûresinde: “İnsanlar,"İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler ” diyor أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ E hasibe'n-nâsu en yutrakû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne):İnsanlar: «İnandık! demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? (Ankebut 2) Bizler kadere îman ettik diyorsak, hâlâ bu sorular niye? Kadere îman etmiş olan kişi, ALLAH’ın kendi hakkında takdir ettiği kaderi niçin ve keşkelerle sorgulamaz Bu kulluk edebine sığmaz, sonu isyan ve küfre kadar gider Karşılaştığımız acı imtihanda, isyan yerine ondaki hikmeti görmeye çalışabilsek Mevlâna’nın: “Acı imtihanı rahmet bil” sözünü anlayabilsek Binlerce nasihatle uslanmayan nefsi, bâzen bir musîbet dize getirir Eşim alkolü severdi, namaz kılmazdı, evlat acısıyla yandığı zaman O’na dedim ki: “ALLAH demek ki bizi ebedî olarak yanmaktan kurtarmak için, bu dünyâda yakıp, gözlerimizi açtı Evlâdından ebedî olarak ayrılmak, pişmanlıklar içinde ebedî yanmak istemiyorsan, haydi kalk tövbe et, bundan sonra HAKK'ın Rızâsına uygun yaşa!” Kalktı, abdest alıp namazını kıldı, bir daha da terk etmedi ve aynı yıl umre yaptı, elhamdulillah Yıllardır nasihatlerin yapamadığını, bir musîbet yaptı RABB'imin her işi sırlı, her işi hikmetlidirO'ndan gelen her şey hayırdır, bazen Şer gibi görünse de Yeter ki biz olaylara, nefs penceresinden değil, îman penceresinden bakabilelim Mü'mine yakışan, zahmet ve sıkıntı hâlinde sabır, nimete kavuştuğunda ise şükürdür Sabır ve şükür, sanki insanı HAKK'a uçuran bir çift kanat gibidir Mü'mine düşen cennetliklerden yâhut cehennemliklerden olup olmadığını, kaderini sorgulamak değil, her dâim HAKK'ın rızâsını gözetmektir Münir Derman Hoca'mın dediği gibi: "bahâ (değer) değil, bahâne aramak" gerekir ALLAH’ın rızâsını kazandıracak bahâneleri aramak… Bu belki, bir susamış hayvanı suya kandırmak, belki de bir dertlinin derdini dinlemek, yolunu şaşırmış bir garibe yol göstermek olabilir Küçük ve basit demeden aramak, son nefesimize kadar iyilik ve güzellik avcısı, HAKK rızâsı için bahâne avcısı olmak gerek Zeynep Kâmil Hanım koskoca bir hastâne inşa etmekle değil, bir Ermeni kızcağızın başını okşayıp, gönlünü almakla Rasûlullah’ı rüyâsında görebilmişti Ömrümün 37 yılını geride bıraktım Nice güzel günler yanında, nice sıkıntı ve musîbetlerde yaşadım Yüce RABB'im, günah yükümle, noksan amelimle O’na lâyık kul olamadığım halde, her düştüğümde kaldırdı, her derdime derman oldu Yaşadığım bu süre zarfında, ALLAH’tan GAYRI HAKİKİ DOST VE YÂR BULAMADIM Yâ RABB'i!! BİZ, huzûruna Cehennem azâbından korktuğumuz ya da cenneti talep ettiğimiz için gelmedik, bizler ancak senin rızâna ve cemâlini görmeye tâlibiz Bizleri bu dünyâda buluşturduğun gibi, ahirette de Rasûlullah(sav)'ın sancağı altında buluştur ve cemâlinden bizleri mahrum eyleme…Âmin! "Mukarreb" |
|