Prof. Dr. Sinsi
|
Şuara Süresi Meali
şuara süresi meali Mumine Sitesi
026-eş-ŞUARÂ 26-eş-ŞUARÂMekke'de nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir 224, 225, 226, 227 âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur "Şuarâ", şairler demektir; 224 âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi İşte Kur'an, Hz Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Tâ Sîn Mîm 2 Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir 3 (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!4 Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır 5 Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler 6 Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir 7 Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik 8 Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler 9 Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 10 Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti 11 Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti 12 Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum 13 (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver 14 Onların bana isnad ettikleri bir suç da var Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum 15 Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz 16 Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;17 İsrailoğullarını bizimle beraber gönder 18 (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? 19 Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın Sen nankörün birisin!
Burada Hz Musa’nın bir Mısırlının ölümüne sebep olduğuna işaret olunmaktadır Bilgi için bak Kasas 28/15
20 Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım
Tefsirlerde daha çok, Hz Musa’nın öldürme kasdı olmaksızın o adama vurduğu ve bu işin, kasdı aşan müessir fiil neticesi adam öldürme olduğu izahı ağır basmaktadır
21 Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı 22 O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir
Firavun’un, nimet diye Hz Musa’nın başına kaktığı ve onu nankör olarak nitelendirmesine yol açan şey, onu bebekliğinde sahipsiz bulunca alıp beslemesi ve barındırması, özellikle onu diğer erkek çocukları gibi öldürmemesi idi Hz Musa, bu sözleri inkarı bir üslupla, onun yaptığının esasen bir nimet olmadığını ve kendisinin İsrailoğullarını kul köle edinmesinden ibaret bulunduğunu ifade etmektedir Zira Firavun’un Hz Musa’yı sarayına almasına da kendisinin İsrailoğullarına karşı davranışı sebep olmuştu
23 Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir? 24 Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir 25 (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi 26 Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir 27 Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi 28 Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir 29 Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi 30 Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi 31 Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi 32 Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!33 Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! 34 Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! 35 Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor Şimdi ne buyurursunuz?
Hz Musa’nın gönderdiği mucizeler, Firavun’un kibir duygularını alt üst etmiş, Firavun tanrılık davasını bir tarafa bırakıp, etrafındaki ileri gelenlerden fikir almaya mecbur kalmıştı
36 Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder; 37 Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler 38 Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi 39 Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi 40 (Firavun'un adamları Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler 41 Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler 42 Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız 43 Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi 44 Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler 45 Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! 46 (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar 47 "Alemlerin Rabbine, iman ettik" dediler 48 "Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik" 49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!50 "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz "51 "Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız " 52 Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik 53 Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: 54 "Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır "55 "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir " 56 "Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız " (diyor ve dedirtiyordu) 57 Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık 58 Hazinelerden ve değerli bir yerlerden 59 Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık 60 Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler 61 İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler 62 Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir 63 Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu 64 Ötekilerini de oraya yaklaştırdık
Musa ve adamlarının ardından, düşmanlarda bu denizde açılan yollara girdiler
65 Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık 66 Sonra ötekilerini suda boğduk 67 Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir
Gerek Mısır’da kalan Kıptilerin artıkları, gerekse kurtulduktan sonra buzağıya tapmaya kalkan ve “Yüz yüze Allah’ı görmedikçe iman etmeyiz” demeye varan İsrailoğulları, bu apaçık dersten ibret almadılar, imana gelmediler
68 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 69 (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet 70 Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti 71 "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler
“Putlara tapıyoruz ve bütün gün onlara hizmet edip durmaktayız” manasına da verilmektedir Zira onların, gün boyunca ibadet edip gece ibadet etmediklerine dair bir rivayet bulunmaktadır
72 İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? 73 Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı? 74 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk 75 İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? 76 ''İster siz , ister eski atalarınız'' 77 İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); 78 Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur 79 Beni yediren, içiren O'dur 80 Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur 81 Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur 82 Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur 83 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat 84 Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
Hz İbrahim, bu duasıyla, kıyamete kadar iyi bir namla anılmayı istemişti Duası makbul olmuş, bundan ötürü her ümmet ona ayrı bir sevgi duymuş ve adını övgüyle anar olmuştur Müslümanlar da beş vakit namazda salavat-ı şerife okurken onu da anarak bu duaya katılmaktadırlar
85 Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl 86 Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et) Çünkü o sapıklardandır 87 (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme 88 O gün, ne mal fayda verir ne de evlât 89 Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)
Kalb-i selim, şüphelerden, şirkten temizlenmiş, ihlasla iman etmiş kalp demektir Said b Müseyyeb (r a ) demiştir ki: Kalb-i selim, manen sıhhatte olan kalpdir ki bu da, müminin kalbidir Kafir ve münafığın kalbi ise manen hastadır
90 (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır 91 Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir 92 Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir 93 Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? 94 Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar 95 İblis bütün orduları da 96 Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:97 Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz 98 Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk 99 Bizi ancak o günahkârlar saptırdı 100 ''Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var'' 101 ''Ne de yakın bir dostumuz'' 102 Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!103 Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 104 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 105 Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar 106 Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 107 Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 108 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 109 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 110 Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin 111 Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!112 Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur 113 Onların hesabı ancak Rabbime aittir Bir düşünseniz!114 Ben iman eden kimseleri kovacak değilim 115 Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım 116 Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın! 117 Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı 118 Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar 119 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık 120 Sonra da geri kalanları suda boğduk 121 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 122 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 123 Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı 124 Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 125 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 126 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 127 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 128 Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?
Ayetteki “ri” kelimesi “yol” manasına da geldiği için “siz her yol üzerine  ” şeklinde bir meal vermek de mümkündür Bu kavmin bina ettiği şeyler hakkında, tefsirlerde; güvercin kaleleri, gelip geçenlerle eğlenmek için yapılmış yüksek binalar, tepelere dikilen abideler gibi izahlarla karşılaşılmaktadır
129 Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
Bu yapılar hakkında, muazzam köşkler, müstahkem kaleler, su mahzenleri gibi tefsirler yapılmıştır
130 Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?131 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin 132 Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun 133 ''O size verdi : davarlar, oğullar" 134 "Bahçeler çeşmeler " (Allah'a karşı gelmek) den sakının 135 Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum 136 (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir 137 Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir
Burada “gelenek(huluk)”den kastedilenin ne olduğu hakkında farklı tefsirler vardır: 1)Şu yaptıklarımız veya üzerinde bulunduğumuz şu din, ilk atalarımızdan beri sürüp gelen şeydir 2)Senin getirdiğin şu din veya öldükten sonra dirileceğimiz iddiası, geçmişlerin uydurmasıdır
138 Biz azaba uğratılacak da değiliz 139 Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler 140 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 141 Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı 142 Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?143 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 144 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 145 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 146 Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? 147 "Böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?"148 "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?" 149 (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz)
Ayetteki “farihin” kelimesine “ustaca” anlamı verilebileceği gibi, “şımararak” anlamı da verilebilir
150 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin 151 "O aşırıların emrine uymayın " 152 "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin) 153 Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! 154 Sen de ancak bizim gibi bir insansın Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir 155 Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi 156 Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir 157 Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular 158 Bunun üzerine onları azap yakaladı Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 159 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 160 Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı 161 Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 162 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 163 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 164 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 165 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! 166 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! 167 Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! 168 Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! 169 Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar 170 Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık 171 Ancak bir kocakarı müstesna O, geride kalanlardan (oldu)
Burada Hz Lut’un karısına işaret edilmektedir Tahrim suresi’nin 10 Ayetine ve 12 Ayetindeki açıklamaya bakınız
172 Sonra diğerlerini helâk ettik 173 Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki  Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! 174 Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler 175 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 176 Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı
Eyke, bir orman türünün adıdır Rivayete göre, Medyen yakınlarında bulunan bir bölge de bu isimle anılmaktaydı Şuayb (a s ) Eykeli olmadığından, 106, 124, 142, ve 160 Ayetlerdekinden farklı olarak gönderilen peygamber için “kardeşleri” denmemiştir
177 Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 178 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 179 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 180 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 181 Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın 182 Doğru terazi ile tartın 183 İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın 184 Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun 185 Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! 186 Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz 187 Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır 188 Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi 189 Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
Çok sıcak günlerden sonra gökte bulutlar belirmiş, onların gölgesine sığınmışlardı Allah bulutlardan ateş yağdırarak azgınları, asileri yakmış ve cezalandırmıştı
190 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 191 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir
Yukarıdaki ayetlerde, birçok peygamberin, kavimlerini ikazları, getirdikleri mucizeler ve kavimlerinin tutumları ortak çizgilerle anlatıldıktan sonra, aşağıdaki ayetlerde, Kur’an’a yöneltilen iftiralara özlü reddiyelerde bulunulmuş, Hz Peygamber’e sabır ve metanetle ulvi görevini sürdürmesi telkin edilmiştir
192 Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir 193 (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) indirdi 194 Senin kalbine; uyarıcılardan olman için, 195 Apaçık Arapça bir dille 196 O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır
Kur’an’ın Hz Muhammed’e indirileceği, yahut da Kur’an’ın manası, özü ve ana prensipleri önceki hak kitaplarda da vardı Ayette her ikisi anlatılmış olabilir
197 Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? 198 Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, 199 Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi 200 Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk 201 Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler
Ayette “Onu” zamiri, “küfür”e gönderilirse “-Kendi günahları yüzünden- soktuğumuz küfür öyle yerleşmiştir ki, azabı açıkça görmeden imana gelmezler” manası çıkar Aynı zamir “Kur’an”a da gönderilebilir O takdirde “Kur’an’ı kendi dilleriyle indirdik, manasını kalplerine iyice soktuk; yine de azabı görmeden iman etmezler” manası kasdedilmiş olur
202 İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir 203 O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir 204 (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?205 Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak 206 Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!207 Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır 208 Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur 209 (Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir 210 O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi
Kur’an’ın şeytanlar tarafından kahinlere telkin edilen şeylerden ibaret olduğunu ileri süren bazı müşriklerin sözleri reddedilmektedir
211 Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez 212 Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır 213 O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
Hz Peygamber’in şahsında, insanlığa hitap edilmektedir Bak Kasas 28/86-88
214 (Önce) en yakın akrabanı uyar 215 Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir 216 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım 217 Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan 218 O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor 219 Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor)
İbn Abbas (r a )dan gelen rivayete göre “vetekallübeke fi’s-sacidin” kavlinin ifade etmek istediği mana şudur: Allah senin bir peygamberin sulbünden diğer peygamberin sulbüne intikal ede ede nihayet nasıl bir nebi olarak çıktığını görendir
220 Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur 221 Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?222 Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler 223 Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar 224 Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar 225 Baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar 226 Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler 227 Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir
Sahih hadis kitaplarında yer alan birçok hadisten de anlaşılacağı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, yukarıda kötülenen şiiirden istisna edilmiştir Nitekim ashab-ı kiram arasında Resul-i Ekrem’in takdirlerini kazanmış birçok şairler bulunmaktaydı Mesela Hz Peygamber’in, Hassan bin Sabit’e, “Müşrikleri (şiirlerinle) hicvet, bil ki muhakkak Cebrail de seninle beraberdir” buyurduğu rivayet olunmuştur
|