Prof. Dr. Sinsi
|
Antibiyotik Çeşitleri
En çok kullanılan ilaçlardan birisi olan antibiyotiklerin ne gibi çeşitleri olduğu ve antibiyotikler hakkında genel bilgileri sizler için yaptığım araştırmayı okuyarak öğrenebilirsiniz Sağlıklı günler dilerim  

Antibiyotikler,mantar türünden organizmalardan elde edilen ve bakteriler, vb organizmaların üremesini engelleyen maddelere verilen genel ad Tıpta yalnızca, yan etkileri az olan antibiyotikler kullanılır Yersiz ya da yetersiz antibiyotik kullanılması çoğunlukla, zararlı mikroorganizmaların bu maddeye karşı direnç kazanmalarına yol açar Bu yüzden, enfeksiyonlara yol açan bakteri türlerinden birçoğu günümüzde, ilk antibiyotik olan ve bazı kimselerde alerjiye yol açan penisiline karşı direnç kazanmışlardır
En sık kullanılan antibiyotik türleri sefalosporinler, streptomisin, tetrasiklin ve penisilinlerdir Özgün etkilerini ve etki güçlerini artırmak amacıyla bu doğal maddelerin yapılarında değişiklikler yapılması ve laboratuvarlarda çeşitli antibiyotikler hazırlanması tıpta yeni bir çığır açmış, korkulan enfeksiyonları ortadan kaldırarak, veremi korkunç bir hastalıktan, önemsiz sayılabilecek bir rahatsızlığa dönüştürmüştür
Daha önce de belirttiğimiz gibi antibiyotikler, bazı bakteri ve mantarlar tarafından hazırlanan ve öteki bakterilerin üremesini durduran ya da onları öldüren maddelerdir, Yakın bir geçmişe dek her türlü antibiyotiğin etki bakımından birbirlerini destekledikleri düşünülüyordu Ancak yapılan incelemeler gösterdi ki bazı antibiyotikler birlikte kullanıldıklarında birbirlerinin etkisini bozmakta, bazen de ortadan kaldırmaktadır Bu bulguya dayanılarak antibiyotikler iki gruba ayrıldı
1 Grup antibiyotikler, ?Penisilin? ?Streptomisin? ?Neomisin??Polimiksin? ?Baktrasin? antibiyotikleri tarafından oluşturulur Bu antibiyotikler bakteri öldürücü etkileri bakımından birbirlerinin etkisini arttırırlar
2 Grup antibiyotikler de ?Kloramfenikol? ?Tetra-siklinler? ?Novobiosin?, ?Eritromisin? ve ek olarak da ?Sülfonamidler? tarafından oluşturulur 2 Grup?taki antibiyotikler ve sülfonamidler bakterilerin çoğalmasını durdurucu etki bakımından birbirlerini desteklerler ancak bakterileri öldürücü etkileri yani ?Bakterisid? etkileri destekledikleri her zaman söylenemez Bu gruptaki bazı antibiyotikler, 1 Gruptaki bazı antibiyotiklerle bir arada kullanıldığında öteki antibiyotiğin bakteri öldürücü etkisini yok ederler
POIİPEPTİD ANTİBİYOTİKLER: ?Basitrasin?, ?Polimiksin B?, ?Kolistin? ve ?Polipeptid? grubu antibiyotikler olarak incelenirler Çünkü bunların ortak olan birtakım özellikleri vardır Bu antibiyotikler yüksek dozda kullanıldıklarından böbrekler üzerinde zedeleyici bir etki gösterirler Her biri genellikle özel amaçlar için kullanılır ?Basitrasin? adlı antibiyotik daha çok deri ve mukoza yüzeyi infeksiyonlarmda yüzeyden kullanılır Penisiline benzeyen antibakteriyel etki spektrumu vardır Kas içine zerk edildiğinde böbrekleri ve özellikle böbrek tüplerini zedeler Basitrasin ağız yoluyla verilemez, çünkü -bağırsaklardan emilmez
?Polimiksin B? kas içine zerk edildiğinde böbrekler için zedeleyici etki gösterir Bu etki doza bağlı olarak gelişir Antibiyotik daha çok deri ve mukoza yüzeylerini tutan infeksiyonlara karşı merhemler biçiminde yüzeyden kullanılır Polimiksin B ağız yoluyla alındığında önemli bir etki yapmaz, çünkü bağırsaklardan çok az emilir Polimiksin B?nin bakterileri Öldürücü, yani ?Bakterisid? etkisi vardır
?Kolistin? (Polimiksin E), hemen hemen tüm özellikleriyle Polimiksin B?ye benzer ?Kolistin sülfat? ağız yoluyla sindirim kanalı infeksiyonlarının tedavisinde, kulaktan da kulak infeksiyon-ları tedavisinde kullanılır Bağırsaklardan emilmez ?Sodyum kolistimetat? biçimi, kas ve damar içi zerkleri için uygundur
AMİNOGÜKOZÎD YAPISINDAKİ ANTİBİYOTİKLER: ?Aminoglikozid yapısı?ndaki antibiyotikler klinik kullanımları bakımından birbirlerinden değişiklikler göstermelerine karşın yapı, emilim, atılım, vücut içindeki dağılım, antibakteriyel etki ve toksik etkileri bakımından büyük benzerlikler gösterirler ?Streptomisin?, ?Kana-misin?, ?Neomisin? ve ?Gentamisin? ayrı ayrı inceleyeceğimiz aminoglikozid yapısındaki antibiyotiklerdir
Bu antibiyotikleri tümü sindirim kanalından ya çok az ya da hiç emilmezler, öyle ki ağızdan verilen bir dozun tümü dışkıyla atılabilir Bu, antibiyotiklerin bağırsaklarda daha uzun süre kaldıkları anlamına gelir Aminoglikozid yapısındaki antibiyotiklerin bu özellikleri aedeniylle bağırsakların bakterilerden temizlenmesi gerektiği durumlarda sözü edilen antibiyotiklerden yararlanılmaktadır ?Streptomisin? ?Kanamisin? ve ?Gentamisin? zerk edildiğinde vücuda çok iyi yayılırlar ve hemen hemen yalnız idrar yoluyla vücuttan atılırlar ?Neomisin?, zerkedilmeyecek kadar zehirlidir
Aminoglikozid yapısındaki antibiyotiklerin çok önemli iki yan etkisi vardır Bunlardan biri 8 kafa siniri (Vestibülokoklearsinir-Statoakustik sinir) için öteki de böbrekler için zedeleyici etkiye sahip olmalarıdır Aminoglikozidler kısa süre ama yüksek dozda veya uzun süre kullanıldıklarında ya da hastanın böbrekleri iyi çalışmadığında işitme ve dengeyle ilgili olan 8, kafa sinirini zedeleyerek işitme kayıplarına ve denge bozukluklarına yol açarlar Sözü edilen bu bozukluklar allerjik kökenli değil tümüyle yüksek dozun etkisine bağlıdır İşitme ve/veya denge bozuklukları ilacın kesilmesinden bir süre sonra da gelişebilir Yaşlı kişilerde işitme bozukluldarının gelişme tehlikesi daha yüksektir Aminoglikozidle-ri kullanmak zorunda olan hastaların tedavi süresince haftada iki kez işitme işlevleri bakımından kontrol edilmesi gerekir Bu sırada herhangi bir işitme ve/veya denge bozukluğuna rastlanüırsa ilaç kesilmelidir 8 kafa sinirine zedeleyici etkisi nedeniyle aminoglikozidler öteki antibiyotiklerin etkili olmadığı durumlarda kullanılmalıdır İşitme bozuklukları genellikle düzelmez
Bazen de tam sağırlığa neden olur Denge bozuklukları genellikle düzelirler 8 kafa sinirinin zedelenmesinin ilk belirtileri ?kulak çınlaması?, ?baş dönmesi?, ?hastanın dengesini koruyamaması? biçimindedir Aminoglikozidlerin böbrekleri bozucu etkileri de doza bağlı olarak gelişir Hastada ?Albuminüri?, ?Kristalüri? gelişmesi böbreklerin bozulduğuna kanıttır Bu gibi durumlarda da ilacm kesilmesi gerekir Bu böbrek bozuklukları geçicidir Aminoglikozidler, bakterinin protein sentezini bozarak bakteri öldürücü yani ?Bakterisidi? gösterirler
ANTİBİYOTİK ETKİLİ İLAÇLARIN ETKİ BİÇİMLERİ: Antibiyotik etkili ilaçlar, değişik mekanizmalarla bakteriler üzerine etki ederler Bu mekanizmaları şöyle özetleyebiliriz Bazı ilaçlar ve özellikle sülfonamidler, bakterinin normal yaşamı için gerekli olan ve bakteri tarafından kimyasal yolla hazırlanan belli maddelerin ön maddelerinin yerini alarak bakterinin bu maddeyi bozuk hazırlamasına ya da hazırlayamamasma yol açarlar Örneğin sülfona-midler, bakterilerin ?folik asit? sentezinde kullandıkları ?p-aminobenzoik asit? adlı maddenin yerini alarak folik asit sentezini bozarlar Bazı antibiyotikler ise örneğin ?Penisilin?, ?Sefalospı-rin?Y?Basitrasin??, ?Sikloserin? bakterinin hücre duvarının yapısını bozarak, bakteri protoplazma-sının bozuk olan bu bölgeden dışarı kaçıp, bakterinin,ölümüne neden olurlar ?Kloramfenikol?, ?eritromisin? ?linkomisin? ?streptomisin?, ?tetrasiklin?:gibi antibiyotikler bak-
terilerin protein sentezlerini baskı altına alırlar Böylece bakteriler etkisiz duruma getirilir Bazı antibiyotikler de bakterinin DNA ya da RNA sentezini bozarlar ?Mitomisin? DNA, ?Rifampi-sin? ve ?Aktinomisin? ise RNA sentezini bozar
ANTİBİYOTİKLERE KARŞI DİRENÇ GELİŞMESİ Antibiyotik etkili ilaçların kullanılmaya başlanmasından bu yana bakterilerin zamanla belli antibiyotiklere karşı direnç geliştirdikleri görülmüştür Bu gibi durumlarda bakterinin etkilenmesi için ya dozun yükseltilmesi ya da ilacın değiştirilmesi gerekir Direnç çeşitli biçimlerde gelişebilmektedir Bazı durumlarda bakteri, antibiyotiği etkisiz duruma getiren yeni bir madde üretmeyi öğrenir Örneğin birtakım bakteriler ?Penisilinaz? denilen bir enzim üretirler ve onun aracılığıyla penisilinin etkisinden kurtulabilirler
Çoğu direnç olayında bakteri penisilinazda olduğu gibi antibiyotiği etkisiz duruma getiren bir madde üretmesini değil antibiyotiğe karşın onunla yaşamasını öğrenir Bakteri bunu kendi iç metabolizmasını antibiyotikten etkilenmeyecek yeni bir dengeye kavuşturmasıyla gerçekleştirir Kimi durumlarda bakteri Öyle bir uyum sağlar ki, çoğalmak için antibiyotiğe gereksinim duyar Bakterilerde yukarıda belirttiğimiz direnç mekanizmalarının gelişmesi, bakterilerin gen yapısındaki değişikliklerden kaynaklanır Bu değişiklikler, bakterilerin nesilleri boyunca gelişir Bakterilerde antibiyotik etkili ilaçlara karşı direnç gelişmesini kolaylaştıran en önemli etkenlerin başında antibiyotiklerin bilgisiz bir biçimde kullanılmaları gelir
Gereken antibiyotikler yeterli dozda ve gerekli sürede kullanılmadıklarında antibiyotik etkisinden kurtulan bakteriler, bu antibiyotiklere karşı direnç mekanizmalarını geliştirirler
Doktorların bilgilerine başvurulmadan yanlış kullanılan antibiyotikler, bakterilerin kolayca direnç kazanmalarına neden olur Böylece kişi bulaşıcı hastalığa yakalandığı zaman bakteride gelişen direnç nedeniyle hastaya daha yüksek dozda antibiyotik vermek gerekir Her antibiyotiğin belli yan etkileri olduğuna göre doz yükseldikçe, ortaya çıkma riski çoğalır Kimi durumlarda direnç öyle bir boyuta ulaşır ki, o antibiyotik artık hastaya etki etmez Bu durumda antibiyotiğin değiştirilmesi gerekir Böylece hastanın tedavisinde kullanılabilecek antibiyotiklerin sayısı azalır
Bu gibi durumların ortaya çıkmaması için antibiyotiklerin kesinlikle doktorların önerilerine göre kullanılmaları gerekir Gereksiz yere ve yanlış kullanılan antibiyotikler, yarar değil zarar getirirler
SÜLFONAMİD VE ANTİBİYOTİKLERİN BULUNMASI: 1935 yılına dek insan organizmasında gelişen bulaşıcı hastalıkların pek çoğu tedavi edilemiyordu Deride gelişen yaralarda mikropları öldürücü bazı ilaçlar kullanılıyordu Ama bunların çoğu, ciddi olaylarda yetersiz kalıyordu Yani 1935 yılına dek her türlü bulaşıcı hastalık, insan sağlığı açısından ciddi bir sorun yaratıyordu
1935 yılında Almanya?da yayınlanan bir araştırmada ?Kırmızı azo boyası? olan ?Prontosü? adlı maddenin streptokoklarla gelişen bulaşıcı hastalıkları iyi ettiği belirtilmişti Böylece vücuttaki bulaşıcı hastalıklara karşı etkili olan ilk madde bulunmuş oldu Daha sonraları prontosil maddesinin tüp deneylerinde mikroplara karşı etkisiz olduğu görüldü Böylece ilginç bir durumla karşı karşıya kaimdi
İncelemeler derinleştirildiğinde prontosil maddesinin vücutta ?Sülfonamid? denilen maddeye parçalandığı ve mikropları vücutta oluşan bu maddenin etkilediği ortaya kondu Daha sonraki yıllarda çeşitli sülfonamidler, saf olarak kimyasal yollarla hazırlanıp bulaşıcı hastalıklarla savaşta önemli bir adım atılmış oldu Penisilin 1929 yılında Alexander Fleming tarafından bulunmuştur Ancak tedavi amacıyla kullanım, daha yenidir Antibiyotikler, çeşitli bakteri ve mantar türlerinin hazırladıkları maddelerdir Bu maddeler öteki bazı bakterilerin ya üretmelerini engeller ya da onları öldürürler
|