Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
john, sirica

John Sirica

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

John Sirica



Miami temmuzda sıcak olur Hem de çok sıcak Genç adam caddede ilerlerken ortalıkta sadece birkaç turistten başka kimse yoktu Sadece bir tek amacı vardı En kısa zamanda tanınmış bir boksör olma arzusu ile yanıp tutuşuyordu İstemeyerek de olsa eğitimin önemine inanan ailesinin zoruyla üniversiteyi bitirmişti Onlara teşekkür elti ve kendisiyle ilgili hayallerine saygı duyduğunu söyledi ama kalbi başka bir yerdeydi Kahramanı Jack Dempsey'di Kendi adının da Jack olmasıyla dalga geçerdi


Gitmek istediği yere vardığını anlayınca birden durdu Kapıdaki tabelada "Spor Merkezi" yazıyordu İşte gelmişti Durdu, kararını bir kez daha değerlendirmeye çalıştı Georgetown'dan ayrılırken, Connecticutlı kuzeni Fonsy'nin dediklerini hatırladı: "Jack, hata yapıyorsun Çıkart aklından bu düşünceyi"


Geniş omuzlarını dikleştirip, kafasını kaldırarak spor merkezinin kapısını itip içeri girdi Hemen o an kendini evine gelmiş gibi hissetti Tanıdık kokular burun deliklerini titretti Yarım ağız gülümsedi "Bunu sevdiğim için delirmiş olmalıyım" diye düşündü Koku artık bütün salona yayılmıştı Terleyen adamların, derinin, dezenfektanın kokusu, zaman zaman hela kokusunu andıran bir koku Ama insan zamanla alışıyordu Bir süre sonra hissetmiyordu bile Aklı başka şeylere yoğunlaşıyordu İlk önce ona boksörlük yapması için fırsat vermelerini ve maç ayarlamalarım isteyecekti


Kısa boylu ve tıknaz, elinde üstü yazısız bir levha taşıyan bir adam, memnun olmadığını belli eden bir yüz ifadesiyle ona doğru yaklaşıyordu


"Buraya yabancıları almıyoruz Ayrıca bedava aş da dağıtmıyoruz Ne istiyorsun?"


"Boksörüm Dövüş işi arıyorum" diye kendini tanıttı


"Adım Judge Folger Buranın müdürüyüm Sadece eğitimlileri alıyoruz Bana pek profesyonelmişsin gibi gelmedi, evlat"


"Üniversiteye giderken New York City ve Washington'da dövüştüm, başka yerlerde de"


"Okullu ha, biraz eğlenmek mi istiyorsun? Buna pek ihtiyacımız yok Hangi üniversiteye gittin?"


"Columbia ve Georgetown Üniversitesine" diye yanıtladı Jack


"Akıllı çocuğa benziyorsun Boks hakkında neler biliyorsun bakalım?"


"Tarihini biliyorum"


"Öyle mi, anlat bakalım"


"200 yıl kadar önce İngiltere'de bir grup adanı bir araya gelip belli miktarda parayı bir 'çanta'ya koyuyorlar ya da ortaya bir ödül koyuyorlardı ve iki dövüşçü bu para veya ödül için yarışıyordu Bu boksörlere 'ödül dövüşçüleri' denilirdi Bu sporla ilgilenenlerin sayısı artmaya başlayınca bir takım kurallar koyma zorunluluğu ortaya çıktı Jack Broughron adında bir boksör bir takım kurallar kaleme aldı ve daha sonra bu kurallar bir grup görevli tarafından "Londra Ödül Dövüşü Kuralları" adı ile kabul edildi Bu kurallar bugün de kullanımda olan bazı maddeleri şampiyonun vücuduna birkaç yumruğu art arda indirdi Zil çaldığında sağ kroşe vuruyordu Eğer isabet ettirebilseydi rakibi kendini yerde bulacaktı


Jack sandalyesine otururken Folger'a bir bakış attı ama adamın pek de etkilenmemiş olduğunu fark etti İkinci zilin çalışıyla Jack ringin ortasına fırlayıp hemen saldırıya geçti Böyle vahşice bir saldırıyı beklemeyen rakibinin vücuduna ve böbreklerine indirdiği darbelerle sersemletmeyi başarmıştı Sert bir sağ yumruk eski şampiyonun çenesine indi ve Britton şaşkınlık içinde yere serildi


Ayağa kalkmaya çalışan Britton'un yüzüne, boksa yeni başlayan bu okullu çocuğa karşı saygı dolu bir ifade yerleşmişti Birbirine sarılan iki adam ringde yarı güreşmeye başlamıştı ve Britton kendini toparlamaya çalışırken ikinci raundun bitiş zili çaldı


Genç boksör bu sefer Folger'ın yüzüne baktığında purosunu çiğnemekte olan adamda belirsiz de olsa bir takdir ifadesi görebilmişti


Üçüncü raunt gayet yavaş başladı Boksörler birbirlerinin etrafında dönerek değerlendirmelerini ve oyun planlarını yapmaya çalışıyorlardı İlk hareket Britton'dan geldi Jack kafasını sıyırıp geçen bir sağ direkle sendeleyip iplere yaslanmıştı Avantajını kullanmak isteyen Britton da onun yanma gitti


Boksörler yine birbirlerine sarıldılar Jack kendisinden yaşlı olan rakibinin böbreklerine darbeler indirerek adamı iyice sarstı


Raundun geri kalan bölümünde etkili olmaya çalıştılar ama iki boksör de yorulmaya başlamıştı Jack bu yorgunluğun farkına vararak etkileyici bir puan daha alabilmek için doğru zamanı bekliyordu Son zilden hemen önce Britton'un kafasının sağına doğru sıkı bir yumruk indirdi Bu son yumruk Britton'u hem yaralamış hem de sendeletmişti


Jack ve Britton el sıkışırlarken Britton hafiften gülümsedi Genç boksör duş yapmaya giderken Britton'la çalışmaya kabul edilebilmek için dua ediyordu


Soyunma odasından çıktığında Folger ve Britton'u hararetli bir şekilde konuşur buldu Folger takdir dolu bir ifadeyle "Seni Britton'la çalışman için aramıza almayı istiyoruz evlat Ancak daha çok öğrenmen gereken şey var, çalışman ve zayıflaman gerek Düzenli çalışırsan bunu kolayca yapabileceğini düşünüyorum Ne dersin, bakalım?"


"Teşekkür ederim Mr Folger Pişman olmayacaksınız" diye cevapladı


Genç boksör Jack, sonraki haftaları koşarak, ip atlayarak ve kum torbasıyla çalışıp şekle girmeye çalışarak geçirdi 66 kiloya inmiş ve Jack Britton'la her dövüşünden 100 ile 150 dolar arası para ve çok değerli deneyimler kazanmaya başlamıştı


Bir ay içinde Tommy Thompson adında bir boksörle 10 raunt dövüşüp fazladan 100 dolar kazanma şansını yakaladı Thompson, Jack'ten daha uzun boyluydu ve günlerdir tıraş olmamış bir şekilde ringe çıkmıştı Yumruklarının çok güçlü olduğu ama iyi bir boksör olmadığı söyleniyordu


Jack, Thompson'dan hoşlanmadı Thompson da ondan Thompson, Jack'in onunla aynı ringde dövüşebilmek için yeterli deneyime sahip olmadığını düşünüyordu Jack ise Thompson'un bir boğa gibi olduğunu ve seyircilere kaliteli bir boks maçı seyrettiremeyeceklerini düşünüyordu


Boksörler ilk rauntta eldivenlerini değdirerek selamlaştıkları anda, Thompson çetin ceviz olarak kabul edilse de, Jack'in izleyicilerin duygusal açıdan favorisi olduğu anlaşılmıştı


Jack'i ne kadar küçümsediğini sanki göstermek istercesine Thompson kendisinden kısa boylu olan rakibini güreşerek iplere doğru iteklemişti Daha sonra rakibine vurmaya devam etti ve önce bir sol direk, sonra da bir sağ kroşe ile Jack'in kafasını hedef aldı Bu yumruklardan biri Jack'e isabet etseydi dövüş ilk rauntta bitebilirdi


Jack gençliğin verdiği çeviklikle oradan oraya zıplayarak rakibinin elinden kaçabilmişti


Sonraki dört rauntta da Jack'in ayak hakimiyeti, hareketleri ağırlaşmış olan rakibinden çok daha yüksekti Rakibinin ön cephesine yaptığı hızlı hareketlerle puan topluyor ve boks yeteneğini gözler önüne seriyordu


Altıncı raunda girildiğinde Jack maçı kazanabilmek için daha fazla saldırgan olması gerektiğini anlamıştı Rakibini hırpalıyordu ama bu maçı almasına yetmiyordu Kazanmak için daha çok çabalamalıydı Thompson'un onu bir nakavt vuruşuyla yere sermesini engellemeliydi Thompson'un girdiği dövüşlerde elde ettiği nakavtlarla aldığı "nakavtçı" lakabını da biliyordu


Altıncı raundun son dakikasından hemen önce Jack, Tommy'nin sağ gözüne bir sol vuruş indirdi ve kaşını patlattı Genç boksör bunun üstüne bir de aşağıdan yukarıya doğru yumruğunu rakibine indirirken Tommy gözünü korumaya çalışıyordu Thompson yere düştü, sekize kadar sayıldı ve raunt sona erdi


Yedinci raunttan itibaren Jack, kendinden yaşlı olan rakibinin kıskançlık dolu takdirlerini sezebiliyordu Genç boksör hem saldırıya geçmiş hem de maçın kontrolünü eline geçirmişti Düşüncelerini Washington'da öğrendiği boks tekniği üzerinde yoğunlaştırmıştı Her ne kadar Thompson dokuzuncu rauntta Jack'i yere düşürdüyse de, buna Jack'in ayağının kayması sebep olmuştu Jack puan toplamaya devam etti ve dövüşün sonunda da galip ilan edildi


Sonraki gün Jack, o güne kadar pek yapmadığı bir şekilde kendi arzuları içinde kaybolmuş bir halde öğlene kadar uyudu Kalktı, duşunu aldı ve keyfini çıkararak bir şeyler yedi Salondan uzun süre ayrı kalamıyordu Öğleden sonra saat 3 gibi diğer çocukların ne yaptığına bakmak için spor salonuna gitti Britton'la yapacağı maça birkaç gün kalmıştı


"Hey, Jack" diye seslendi Folger, daha önce Jack'e karşı hiç kullanmadığı kadar dostça bir tonda konuşuyordu: "Odamda seni görmek isteyen biri var Connecticut'taki kuzenin olduğunu söylüyor Adı Fonsy'miş"


Genç boksör koşarak odaya gitti ve kuzenini sevgiyle kucakladı Yaşça daha büyük olan kuzeni her zamanki tavrıyla karşılık vermeyince Jack'in yüzü endişeli bir hal aldı


"Sorun nedir Fonsy? Annem iyi, değil mi?"


"Senin için hem iyi hem de kötü haberlerim var Jack Her şeyden önce annenle baban iyiler, en azından fiziksel olarak Ama Miami'ye geldin ve dövüşlere giriyorsun diye sana çok kızıyorlar Ne kadar para kazandığın ya da bu işte ne kadar iyi olduğun beni hiç ilgilendirmiyor Bu sen değilsin Jack Bu işe yeteneğin olması da önemli değil Aldığın onca eğitimi çöpe atamazsın Senin hayatın, biliyorum Jack ama onları üzüyorsun Hem de çok derin bir üzüntü içindeler Jack Çok derin bir üzüntü"


"Fonsy bunları duyduğuma üzüldüğümü biliyorsun ama aynı konu üstünde defalarca tartıştık Bu benim gerçekten yetenekli olduğumu ve sevdiğim sporu ve mesleği yaparak alnımın teriyle para kazanabileceğimi kanıtlamak için son fırsatımdı" diye cevapladı dürüstçe


"Meslek mi? Ne zamandan beri boks yapmak bir meslek sayılıyor?" diye söylendi Fonsy


"Jack Dempsey gibi adamların sayesinde" diye sitem ederek cevapladı Jack


"Sen de Dempsey gibi mi olacaksın?" diye alay ederek sordu Fonsey


"Denemezsem Öğrenemeyeceğim Bu arada sözünü ettiğin iyi haber neydi?"


"İlgilenir misin emin değilim ama avukatlık sınavını geçmişsin, şampiyon" dedi Fonsey ve tepkisini anlayabilmek için yüzünü inceledi "Telgraf evinize gelmiş"


Genç boksör bir dakika boyunca kuzeninin yüzüne baktı ve Folger'ın masasının yanındaki ahşap sıraya oturdu


"Başarabileceğimi zannetmiyordum, sen de biliyorsun"


"Basardın evlat Şimdi hem kendine hem de başkalarına karşı dürüst olup neden tekrar düşünmüyorsun? Ailen heyecanla telefonumu bekliyor"


"Dünkü dövüşü kazandım, biliyor musun"


"Evet, patronun Folger anlattı Seni çok takdir ediyormuş gibi gözüküyor"


Jack ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden salona gitti Ayakta öylece durup çalışanlara baktı Bir sürü adam kum torbası ile çalışıyordu Kum torbasını yumruklarken çıkarttıkları trampet sesini andıran ritmik ses genç boksörün kulaklarını doldurdu Ringe ve iki yeni yetmenin birbirlerini yumruklamasını seyreden Folger'a baktı Raundu tamamlayıncaya kadar onların dövüşünü seyretti


Yavaşça döndü ve müdürün odasına gitti


"Ne zaman başlayabilirim Fonsy?"


İki adam eskisi gibi içtenlikle birbirlerine sarıldılar


Genç boksör, John J Sirica, Washington'da ABD Bölge Hukuk Mahkemesi Baş Yargıcı olacak ve sansasyon yaratan birçok siyasi rüşvet ve ağır ceza davalarına başkanlık ederek tüm bu davaların altından başarı ile kalkacaktı Yargıç Sirica


Eski Anayasa Mahkemesi Yargıcı Felix Frankfurter'in "Federal yargıçlar, boks hakemleri değil, adaletin işlemesi için uğraşan görevliler olmalıdırlar" sözünü hatırladığında kendisiyle gurur duyacaktı


"Watergate" adı verilen ve bütünüyle sefil olan bir olay tek kelimeyle özetlenebilir: Kişilik Kişiliğin tanımlarından biri şöyledir: Sahip olduğunuzda bilirsiniz, bu özellik sizde varsa karşılaştığınızda tanırsınız


John Sirica'nın güçlü bir kişiliği vardı Çocukluğundan itibaren böyle yetiştirilmişti Göçmen olan anne ve babası çalışkanlık, başarısızlığa rağmen pes etmeme gibi konularda ona örnek olmuşlardı Çocuklarının iyi bir eğitim alması için çok uğraşmışlardı John'a daha büyük amaçlara ulaşabilecekken azla yetinmemesini öğretmişlerdi


John Sirica mesleğini sürdürürken bile boksa olan ilgisini hiçbir zaman yitirmedi 1934 yılındaki kahramanlarından biri olan Jack Dempsey ile tanıştı ve hayatının sonuna kadar dostlukları devam etti


Goldie Ahern'le beraber bir boks kulübü kurdu ve Dempsey'i asıl maçta hakemlik yapmaya ikna etti Fakat bu çabaları başarısızlıkla sonuçlandı


Sık sık Dempsey'in çalıştığı Cole Kardeşler Sirki'ne uğrardı 1952 yılında evlendiğinde Dempsey sağdıcı oldu


Yargıç Sirica mesleği sayesinde milyonlar kazanmayı amaçlamadı Ülkesine yaptığı hizmetler dolarlarla ölçülemeyecek kadar büyüktü


John Sirica'nın Nixon'ın günah çıkartması sırasındaki öfkesi Jerry Ford'a karşı değildi Yeteneklerini korkunç bir şekilde kötüye kullanan Nixon'a karşı Hıristiyan inançları doğrultusunda sempati hissetmediğini de söyleyemeyiz Öfkesinin nedeni, bu olayın ülkenin gençliğinin üzerinde yaratacağı olumsuz ahlaki etkisinin on yıllarca sürecek olmasıydı


Bu inanılmaz dönemi yaşayanlardan kim Gordon Strachan'ın gençliğe yönelttiği, onlara politikadan ve hükümet işlerinden uzak kalmalarım salık veren sözlerini unutabilir ki!


Tarih hiçbir zaman, Watergate davasına Sirica'dan başkası başkanlık etseydi ne olabilirdi sorusunun cevabını veremeyecek Ancak tarih bizlere ve özellikle Gordon Strachan'a şunu söyleyebilir: Gençlerin sahip olabildiği en önemli şey eğitimdir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.