Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
siyonizm

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



Siyonizm nedir - Siyonizmin tanımı - Siyonistlik hakkında - Siyonizm ne demektir


GİRİŞ


Yıllardır izlediğiniz haberlerde, okuduğunuz gazetelerde Ortadoğu'da neredeyse hemen her gün bir çatışma yaşandığına tanık oluyorsunuz Her iki taraftan da pek çok masum insan; kadın, çocuk, genç, yaşlı bu acımasız savaşın hedefi oluyor Evler, okullar, hastaneler ve hatta ibadethaneler yakılıp yıkılıyor Yıllardır durmak bilmeyen bu kavga ve savaşın, akan gözyaşının ve kanın en önemli sorumlusu Radikal Siyonist ideolojidir

İşgalci, sömürgeci ve ırkçı bir ideoloji olan Radikal Siyonizm elli yılı aşkın bir süredir Ortadoğu'da kan dökmektedir

Ne var ki özellikle Batı dünyasında Siyonizm gerçek anlamı ile tanınmamakta, Siyonist ideolojinin gerçek planı bilinmemektedir Batı'da çoğu insan -yanlış bilgilendirmenin etkisiyle- Siyonizmin, Yahudilere bağımsız bir yurt sağlamayı hedefleyen masum bir ideoloji olduğunu düşünür, hatta bu nedenle kimi insanlar söz konusu ideolojiye sempati ile yaklaşırlar Oysa gerçek hiç de öyle değildir


Siyonizmin hedefinin Yahudilere bir vatan sağlamak olduğu ve Siyonistlerin bu yönde mücadele verdikleri doğrudur Ancak bu mücadele, tarihin belki de en acımasız, en zalim yöntemlerinin kullanıldığı haksız bir mücadeleye dönüşmüştür 19 yüzyılda gelişen Siyonizm, Yahudilere bir yurt sağlamak amacı ile yola çıkmış, bunun için Yahudiler tarafından da kutsal kabul edilen Filistin topraklarını seçmiştir Buraya kadar makul ve meşru olan bu hedef, Filistin'de yaşayan Müslüman Arap halkın yok sayılması ile birlikte, acımasız bir kolonileştirme ve etnik temizlik projesine dönüşmüştür Bu dönemde Siyonistlerin en sık kullandıkları "topraksız bir halk için halksız bir toprak" sloganı, gerçek dışı bir propagandadır Çünkü o dönemde ne Yahudiler topraksızdır, ne de Filistin toprakları halksız Siyonistlerin Filistin'e başlattıkları göç hareketi, Ortadoğu'da kargaşanın da başlangıcı olmuştur Çünkü Siyonistler yeni geldikleri bu topraklarda, bölgenin halkı ile birarada yaşamak yerine, onları evlerinden çıkarmış, yurtlarından sürmüşlerdir Siyonistlerin kendileri için bir vatan edinme hedefleri, milyonlarca insanın vatansız kalmasına neden olmuştur


Unutmamak gerekir ki, Radikal Siyonizmin planları yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değildir Siyonizm dünya hakimiyeti hedefinde olan din dışı ve ırkçı bir ideolojidir, dolayısıyla tüm dünya barışını tehdit etmektedir Bu nedenledir ki, Siyonizme karşı yürütülecek olan fikri mücadele, yalnızca Ortadoğu'da bulunan Müslüman ülkelerin değil, dünya çapında tüm vicdan ve sağduyu sahibi, her milletten ve her dinden insanın (Yahudiler dahil) üzerine düşen bir sorumluluktur Radikal Siyonizm gibi din dışı ve şiddet yanlısı ideolojilere karşı vicdanlı insanların kuracağı ittifak, dünya barışının tesis edilmesinde önemli bir adım olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



YAHUDİLİK VE SİYONİZM HAKKINDA ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMA

Kitabın ilerleyen bölümlerinde, bazı Yahudilerin, batıl birtakım geleneklerin veya radikal Siyonist ideolojinin etkisi altında kalarak, gerçekleştirdikleri faaliyetlere ve geleceğe dair çeşitli planlarına yer verilmektedir Bu batıl görüşlerden etkilenen kişiler zaman zaman İsrail derin devleti içine de sızmakta, hatta kimi zaman İsrail'in iç ve dış politikasında yönlendirici rol üstlenebilmektedirler Ancak bu kitapta bulunan bilgiler nedeniyle çeşitli yanlış anlamalar olmasını engellemek için, bazı konulara açıklık getirmekte de fayda vardır

İlk olarak belirtilmesi gereken husus, burada yer alan bilgilerin tüm Yahudileri kapsayan konular olmadığıdır Yahudilerin büyük çoğunluğu söz konusu faaliyetlerden, bu faaliyetlerin arka planlarından ve asıl hedeften haberdar olmadığı gibi, çok büyük bir çoğunluğu da bu uygulamalara karşı çıktıklarını sık sık ifade etmektedirler Dolayısıyla, kitabın ilerleyen bölümlerinde eleştirilen, hiçbir şekilde Yahudi toplumunun geneli değildir

Eleştirilen husus, Kitabı Mukaddes'e birtakım yanlış anlamlar yükleyerek şiddeti ve acımasızlığı sözde makulleştirmeye çalışan batıl gelenekler ve bu geleneklere dayanarak, diğer insanları ikinci sınıf olarak gören, onları haksızlık ve zulme uğratmayı normal karşılayan fundamentalist dünya görüşüdür Bunun yanı sıra, sosyal Darwinist ve işgalci bir ideoloji olan radikal Siyonizm'dir Bilindiği üzere, Siyonizm 19 yüzyılın ortalarında, yurtları olmayan Yahudilerin vatan sahibi olmasını savunan bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır Ancak zaman içerisinde pek çok ideolojide olduğu gibi Siyonizm de dejenarasyona uğramış, bu haklı talep, uygulamada şiddet ve teröre başvuran, aşırı güçlerle ittifak eden radikal bir anlayışa dönüşmüştür Bu nedenle üzerinde durulması, deşifre edilmesi ve karşışında her türlü fikri tedbirin alınması gereken tehlike de radikalizmdir
Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Müslümanların birbirleriyle olan ilişkileriyse, hoşgörü, saygı ve merhamet çerçevesinde olmalıdır Zira bu, Kuran-ı Kerim'de Allah'ın Müslümanlara bildirdiği bir ahlak ve tavırdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



Kuran Ahlakına Göre Müslümanların Yahudilere Tavrı

Allah Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanları, Kitap Ehli olarak bildirmiş ve Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı tutumlarının nasıl olması gerektiğini detaylı olarak açıklamıştır Kitap Ehli, temeli Allah'ın vahyine dayanan ahlaki kıstaslara, haram ve helal kavramlarına sahiptir Kuran ahlakına ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine göre Müslümanların, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan iman edenlere sevgi, şefkat, hoşgörü ve saygıyla yaklaşmaları gerekir Müslümanların Yahudilere ve Hıristiyanlara çağrısı ise Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
"Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz" (Ankebut Suresi, 46)
Bu çağrı, Müslümanların Kitap Ehli'ne bakış açısını açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır: Hepimiz bir olan Allah'a iman etmekte, Rabbimiz'in göndermiş olduğu elçileri sevmekte ve saymakta, Allah'ın koyduğu sınırlara uymakta, kutsal kitaplarımızda bildirilen ahlakı yaşamaktayız Dolayısıyla da, birbirimize anlayış, merhamet, sevgi ve saygıyla yaklaşmakla yükümlüyüz
Hepimiz Aynı Peygamberleri Seviyor ve Sayıyoruz
Müslümanlar gönderilmiş tüm peygamberlere iman ederler Rabbimiz'in geçmişteki peygamberlere göndermiş olduğu kitaplara inanırlar Bir ayette bu gerçek şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz Ve biz O'na teslim olmuşlarız" (Al-i İmran Suresi, 84)
Hz Adem, Hz Nuh, Hz İbrahim, Hz İshak, Hz Yusuf, Hz Harun, Hz Davud, Hz Süleyman, Hz Yahya, Hz İsa ve Hz Musa Yahudiler ve Hıristiyanlar için ne kadar önemli ise, Müslümanlar için de o kadar önemlidir
Yahudilerin bizim de Peygamberimiz olan Hz Musa'ya saygı duymaları, binlerce yıldır ona sımsıkı bağlı olmaları samimi Müslümanlar için çok değerlidir Aynı şekilde Hıristiyanların Hz İsa'ya duydukları büyük sevgi, içten bağlılık da Müslümanlar için çok önemlidir Hz Yakub'a, Hz İshak'a, Hz İsmail'e, Hz İbrahim'e, Hz Lut'a, Hz Eyüb'e, Hz Musa'ya, Hz İsa'ya, Hz Yahya'ya saygı ve sevgi duyan insanlar, doğal olarak Müslümanların sevgi ve muhabbet duyacağı, anlayış ve şefkatle yaklaşacağı insanlardır Bunun aksi kesinlikle mümkün değildir
Allah samimi olarak iman eden Kitap Ehli'nin ahlakını Kuran-ı Kerim'de şu şekilde bildirmektedir:
Onların hepsi bir değildir Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar İşte bunlar salih olanlardandır (Al-i İmran Suresi, 113-114)

Salih Müslümanlara düşen de, bu güzel ahlakı yaşayan insanları şefkat ve merhametle kucaklamak, saygı ve anlayış göstermektir Dolayısıyla, bir kez daha hatırlatmak gerekir ki, Müslümanların Yahudilere bakış açısı Kuran'da bildirilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in de uyguladığı bu ahlak üzerinedir Gerçek din ahlakına uygun olmayan radikal Siyonizmin veya birtakım batıl geleneklerin yanlışlarının ortaya konuluyor olması, hatalı uygulamaların eleştirilmesi, bu gerçeği değiştirmez

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



RADİKAL SİYONİZMİN KÖKENLERİ

Radikal Siyonizm din dışı bir ideolojidir ve zaten onu zararlı, tehlikeli, yıkıcı hale getiren asıl neden de budur Ancak Siyonizmin bir de Yahudi inançları içinde yer alan bazı kaynakları, öncülleri vardır Bu bölümde bunu inceleyeceğiz
Yahudilik İlahi bir dindir Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği Tevrat'a dayanır Ancak bir önceki bölümde incelediğimiz gibi, Yahudi tarihi içinde sık sık bu İlahi temelden sapmalar olmuştur Bu sapmalar doğrudan dinden uzaklaşma şeklinde olduğu gibi, dini dejenere etme şeklinde de yaşanmıştır Bu ikinci sapmanın en belirgin şekli, Yahudilik içinde, son derece kibirli, katı ve Yahudi olmayan insanlara karşı husumet dolu bir eğilimin gelişmesidir

İlginçtir ki elimizdeki Yeni Ahit'in (İncil'in) içinde, Yahudilerin bu dini görünüşlü sapmasını eleştiren önemli pasajlar vardır
Hz İsa'nın ağzından aktarılan bu İncil pasajlarında, Yahudi toplumuna önderlik eden din adamlarından bazılarının çok kibirli, katı ve yabancılara düşman oldukları anlatılır ve samimi dindar Yahudiler bunlara karşı uyarılır Örneğin Markos İncili'nde şöyle yazılıdır:
İsa ders verirken şöyle dedi: "Uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan, meydanlarda selamlanmaktan, havralarda en seçkin yerlere ve şölenlerde başköşelere kurulmaktan hoşlanan din bilginlerinden sakının Dul kadınların malını mülkünü sömüren, gösteriş için uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha da ağır olacaktır" (Markos, 12: 38-40)
İşte bugün Siyonizm dediğimiz ve gerçekte din dışı olan ideolojinin temeli "katı kalpli", kibirli Yahudi tavrıdır Bu tavra sahip olan Yahudiler, dine karşı temelde gösteriş amaçlı bir bağlılık göstermişler ve koyu bir bağnazlık geliştirmişlerdir
Bu durum, Yahudilerin bir kısmının tarih boyunca Allah'ın kendilerine gönderdiği peygamberlere karşı tutumlarında da belirleyici rol oynamıştır Batıl inançlarından kopmak istemeyen Yahudiler, peygamberlere itaat etmekten ve hak dine uymaktan şiddetle kaçındıkları gibi, peygamberler ve iman edenler aleyhinde de türlü tuzaklar kurmuşlardır

Ne var ki, Hz Musa'nın ölümünün ardından, inkarda direnen bir kısım Yahudiler Tevrat'ı değiştirip bozmuşlar ve ortaya bugün Eski Ahit olarak adlandırılan Muharref Tevrat çıkmıştır Muharref Tevrat incelendiğinde içinde Allah'ın birliği, Allah korkusu, adil olmak, tevazulu davranmak, hırsızlık yapmamak, zinadan sakınmak, hile yapmamak, masum insanların canına kastetmemek gibi hak dinin izlerini taşıyan pek çok hükümle karşılaşılacaktır Öte yandan, yine aynı kitabın içinde dejenere olduğu açıkça anlaşılan pek çok batıl efsane ve hüküm de yer almaktadır Söz konusu efsaneler ve hükümler incelendiğinde ise ortaya çarpıcı bir gerçek çıkar: Bunlar Yahudi halkının çoğunlukla pagan kültürlerden etkilenerek kapıldıkları yanılgılardır Ve Yahudiler içinde paganizme bağlı kalmakta direnen bir grup insan tarafından nesilden nesile aktarılarak neredeyse ilk hali ile muhafaza edilmiştir
Bu durum, Yahudiliğin ana unsurlarının nesiller boyunca aktarılan efsaneler, mitolojik kavramlar, egzotik sembollerden oluşan bir felsefe haline gelmesine neden olmuştur Gerçekten de mitolojik kavramlar ve semboller, özellikle eski Mısır efsaneleri ve bu efsanelerde yer alan sözde kutsal kavramlar, Yahudi felsefesinde önemli bir yer tutar Yahudi felsefesinin temel taşlarını ise Kabala ve Talmud oluşturur

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



SİYONİST İDEOLOJİ

Siyasi Siyonizm, aşırı milliyetçilik akımlarının hızla yayıldığı 19 yüzyıl Avrupası'nda, Theodore Herzl'in önderliğinde ortaya çıktı Hareketin önderliğini yapan Yahudilerin hiçbiri dindar değildi; hatta aralarında pek çok ateist de vardı Siyonizm büyük devletlerin yönetici kadrolarında kendisine önemli destekler buldu Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından Siyonist hareket, ana hedefi olan Yahudileri Filistin'e yerleştirme projesini hızla hayata geçirdi II Dünya Savaşı sırasında Nazilerin soykırımına maruz kalan Yahudilerin de Siyonistler tarafından büyük kafileler halinde Filistin'e götürülmesi ile birlikte, Siyonistler hedeflerine bir adım daha yaklaşmış oldular Ancak Siyonistlerin hedeflerini gerçekleştirmeleri çok kanlı ve acımasız oldu Söz konusu saldırganlık ve acımasızlık günümüzde de halen devam etmektedir Bunun temelinde de Siyonizmin ırkçı, saldırgan ve işgalci bir ideoloji olması yatmaktadır
Siyonist ideoloji Yahudileri bir vatanda toplamayı ve bağımsız bir Yahudi devleti kurmayı hedeflerken, dini değerlerden ziyade ulusal değerleri ön plana çıkarmaktaydı Siyonistlere göre, Yahudiler yalnızca ayrı bir dini topluluk değil, ayrı bir ulus, ayrı bir ırktı ve bu ırka mensup tüm insanların tek bir çatı altında toplanması gerekiyordu Bu çatının neresi olacağı sorusuna da Siyonistler dini değil, din dışı bir cevap aramışlar ve önce Uganda'yı düşünmüşlerdi Tarihe "Uganda Planı" olarak geçen proje işlemedi ve Siyonist hareket hedef olarak Filistin'de karar kıldı Ancak Filistin'e önem vermelerinin nedeni, bu bölgenin dini anlamı değil, "Yahudi ulusunun tarihsel vatanı" oluşuydu Bu plan ortaya atılırken, Filistin topraklarında yaşamakta olan toplumlara ne yapılacağı, onların nasıl bir sonla karşılaşacağı ise tartışılmıyordu bile Çünkü Filistin'de yaşayan halk Siyonistler tarafından yok sayılmaktaydı
Bu yoksayış, Siyonist ideoloji tarafından 19 yüzyılın hakim ideolojisi olan Sosyal Darwinist bir mantıkla açıklanıyordu Buna göre, sözde "Avrupalı ileri uluslar" arasında yer alan Yahudiler Filistinlilerden üstündü ve Filistinliler, Yahudilerin dilediği gibi hareket etmeye mecburdu Darwinizm'in yoğun etkisi ile, Siyonistler Filistinlileri sözde henüz gelişimini tamamlayamamış bir tür hayvan olarak adlandırıyor, dolayısıyla bu tür "aşağı" ırkların sonunun ne olacağı ile ilgilenmiyorlardı Bu Sosyal Darwinist ideoloji, Siyonist ideolojiye damgasını vurdu Öyleki neredeyse bir asır sonra bile, İsrail Başbakanı İzak Şamir, BM'in Siyonizmi ırkçılık olarak kabul eden kararı onaylamasının ardından yaptığı açıklamada şöyle diyordu:
Ağaçlardan inen insanlardan meydana gelen ulusların dünyanın liderliğini üstlenmeleri kabul edilebilecek bir şey değildir İlkeller nasıl kendilerine ait fikirlere sahip olabilirler? Birleşmiş Milletler'in kararı bir kez daha bize göstermiştir ki, biz diğer uluslar gibi değiliz18

Hareketin kurucularının kimliği bu konuda oldukça aydınlatıcıdır Öncelikle, bilindiği gibi siyasi Siyonizmin kurucusu olan Theodore Herzl dini bilince sahip olmayan birisiydi Herzl'in ardından hareketin lideri olan Max Nordau da ateist olduğunu açıkça ilan etmekteydi İdeolojinin hem kurucuları hem de sonradan gelen takipçileri için asıl olan Yahudi 'ırkı'nın saflığının korunabilemesi idi Max Nordau, Siyonizm'e yönelik, "Siyonizm dini değil, ırkçı bir ideolojidir" eleştirisine cevap olarak, bu konuda kendisini eleştirenlerle kesinlikle "hemfikir" olduklarını söylüyordu19
Gerçekte Herzl ve Nordau gibi Siyonizm kurucularını ve onları izleyen kuşakları etkileyen fikirler, 19 yüzyıl Avrupası'nın din dışı ideolojileriydi Bunun en belirgin örneklerinden biri "sağ kanat Siyonizmin kurucusu" olarak bilinen Zeev Jabotinsky'di Hitler ve Mussolini hayranı olan Jabotinsky, bu faşist diktatörlerin ırkçı ideolojisinin Yahudi versiyonunu oluşturmak istemişti Siyonizm tarihi konusunda uzman araştırmacılardan biri olan Lenni Brenner, Jabotinsky'den söz ederken şöyle yazar:
Jabotinsky'nin ırkçılığının kökenlerini görmek kolaydır 20 yüzyılın yüzyıl başlarındaki zengin Batı dünyası, ırklar arasındaki biyolojik çatışmaya dair Sosyal Darwinist fikirlerle istila edilmiştir ve bu fikirler de çok geç kalmadan erken Siyonistler arasında kök salmıştır20
Jabotinsky'nin görüşleri, İsrail'in kurulmasıyla birlikte Herut Partisi'nin temelini oluşturmuştur Herut zamanla diğer bazı küçük partilerle birleşerek Likud'a dönüşmüştür Menahem Begin, İzak Şamir, Benjamin Netanyahu veya Ariel Şaron gibi İsrail'in radikal, sertlik yanlısı politikacıları Likud'un liderleridir Bir başka deyişle, 2000'li yılların başında İsrail'in başbakanlık koltuğuna oturan ve uzlaşmaz politikalarıyla şiddeti körükleyen Ariel Şaron'un fikri kökleri, Jabotinsky'nin Sosyal Darwinizm'ine uzanmaktadır Bu "Sosyal Darwinist Siyonizm", İsrail'in bugüne kadar işlediği insanlık suçlarının çıkış noktasıdır
Konunun en önemli yanı ise, söz konusu Siyonizm anlayışının, tamamen seküler ve hatta din-karşıtı bir ideoloji olan Sosyal Darwinizm'den kaynak bulmasına rağmen, dini bir söylem kullanmasıdır Likud ve ondan da radikal olan İsrailli partiler; tüm Filistin topraklarını ilhak etme, Filistinlileri katliamdan geçirme veya sürgün etme ve hatta diğer Arap ülkelerinin topraklarını işgal etme gibi acımasız hedeflerini, Yahudi dininin kavramlarını kullanarak, Muharref Tevrat pasajlarından alıntılar yaparak meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar
Oysa bu büyük bir yanılgıdır Yahudilik, aynen İslamiyet ve Hıristiyanlık gibi, İlahi bir dindir ve haksız şiddet kullanımına hiçbir şekilde izin vermez Yahudi dini, Allah'ın Hz Musa aracılığıyla İsrailoğulları'na indirdiği kutsal hükümlere dayalıdır ve bu hükümler -tarih içinde bazı dejenerasyonlara uğramış da olsalar- genel olarak adalet, barış ve merhameti emreder Sosyal Darwinist bir ideoloji olan radikal Siyonizmin, kendisine Muharref Tevrat'tan destek bulmaya çalışması, bir zamanlar Mussolini ve Franco gibi faşistlerin Katolik Kilisesi'ni kendi ideolojilerini desteklemek için kullanmaya çalışmalarına benzer bir ikiyüzlülüktür
Bu gerçek, ilk baştan beridir Siyonizmin dindar Yahudiler tarafından şiddetle eleştirilmesine yol açmıştır
Bunlardan biri olan Lubavich hahamı Sholem Dov Ber Schneersohn, henüz İsrail'in kurulmadığı yıllarda, Siyonizmin Yahudilik açısından bir sapma olduğunu şöyle açıklamıştı:
Siyonistlerin tüm yazılarından görülmektedir ki, ana amaçları ve faaliyetleri, Yahudi halkı arasında, Tevrat'ın ve Tevrat emirlerinin tek hedefinin ulusal duyguları güçlendirmek olduğu izlenimini oluşturmaktadır Bu teori, kendilerini Siyonist ideali gerçekleştirmeye adamış olan araçlar gibi gören gençlik arasında kolayca görülebilir Kendilerini Tevrat'tan ve hükümlerinden tamamen bağımsız görmektedirler Onlara göre ulusçuluk dinin yerini almıştır
Siyonistler, kardeşlerimizi bağımsız bir ulus ve devlet amacına yönelik olan Siyonist tutku uğrunda etkilemek için, kaçınılmaz olarak insanları Tevrat'tan ve onun emirlerinden uzaklaştırmaya çalışacak, veya onların Tevrat'a bağlılıklarını olabildiğince zayıflatmaya çabalayacaklardır ki, Tevrat'ın yerini ulusçuluk alsın Çünkü bilinmektedir ki, Tevrat'a bağlı olanlar, değişerek bir başka inancı benimsemeye kapalıdırlar Şu açık bir gerçektir ki, Siyonistler sadece Yahudilikten uzaklaşmakla kalmamakta, aynı zamanda, insanların kalbinden Tevrat'a ve hükümlerine yönelik manevi duygularını kasten silerek Yahudi ruhlarını tümüyle tahrip etmektedirler21
Haham Schneersohn, Siyonizmin kurucusu olan Theodore Herzl'in Yahudilikten ne kadar uzak bir insan olduğunu da, dini hükümlere kayıtsızlığını vurgulayarak belirtiyordu:
Herzl Kutsal Topraklara gittiğinde, Allah'tan tümüyle uzaktı Kutsal Şehre (Yahudilikte iş yapmanın yasak olduğu) Cumartesi günü girerek, Tevrat'ın kutsallığına karşı çıktı Tevrat'ı açıkça çiğnedi, hem de kutsal şehirde ve kutsal Tapınak mekanında ve Allah'ın gözünde kötü olanı yaptı22

Her ne kadar Neturei Karta gibi çevrelerin savunduğu "İsrail'in yıkılması" şeklindeki radikal hedefe katılmasak ve İsrail'in (1967 öncesi sınırları içinde) var olma hakkını kabul etsek de, bu çevrelerin İsrail'e getirdiği eleştirilerin haklılık payını kabul ediyoruz Gerçekten de Neturei Karta'nın belirttiği gibi Siyonizmin en aldatıcı yönü, Yahudi dininin kavramlarını çarpıtarak kullanması ve böylece sahte dindar bir kimlikle ortaya çıkmasıdır Bunun en açık örneğini, Siyonizmin "seçilmişlik" kavramını çarpıtmasında görebiliriz

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



SİYONİST TERÖR

Kitabın ilerleyen sayfalarında İsrail ordusunun Filistin halkına karşı uyguladığı katliamlardan, bir başka deyişle Siyonist vahşetten örnekler vereceğiz Hiçbir haklı gerekçesi ve makul açıklaması olmayan bu zulüm, İsrail yönetimi tarafından herşeye rağmen savunulmaya çalışılmaktadır Ancak bu savunma çarpıtılmış bilgilerden oluşmaktadır Siyonistlerin söz konusu yalanlarının deşifre edilmesi, Siyonizm propagandasının etkisinde kalan kişilerin gerçeği görebilmesi açısından gereklidir İşte Siyonist yalanlar ve cevapları

Siyonistlerin en temel iddiası, Siyonizmin tüm Yahudileri temsil ettiğidir Oysa Siyonizm din dışı bir ideolojidir ve dindar Yahudilerin önemli bir bölümü, dünyanın dört bir yanında İsrail'in Siyonist politikalarını eleştirmektedirler
Siyonistler Filistin'e ilk adım attıkları günden beri, bu toprakların yalnızca kendilerine ait olduğunu iddia ettiler Nitekim bu iddia, günümüze kadar süren çatışmaların da temelinde yer aldı Filistin'e göç eden Yahudilere yer açabilmek için, Filistin yerleşim alanları yakılıp yıkılarak Filistinliler sürgüne mahkum edildi Yüzlerce Filistin köyü haritadan silindi, pek çok insan katledildi Siyonist terör örgütleri sürekli baskınlar düzenleyerek, sivil halkı katlettiler Üstelik yaptıklarından pişmanlık duymadıklarını da defalarca ifade ettiler Bu da Siyonistlerin bölge halkı ile barış içinde yeni bir yaşam kurmayı değil, bölgeyi diğer tüm halklardan temizleyerek yalnızca Yahudiler için bir gelecek oluşturmayı planladıklarını gösteriyordu Ünlü Siyonist liderlerden Vladimir Jabotinsky Iron Wall (Demir Duvar) adlı kitabında, Siyonistlerin Filistin halkı ile hiçbir zaman uzlaşmayı düşünmediklerini şöyle ifade ediyordu:
Bizimle Araplar arasında gönüllü bir iş birliği oluşturmayı tartışmanın bile gereği yoktur, ne şimdi ne de gelecekte Doğuştan kör olanlar hariç, tüm anlayış sahibi insanlar, Filistin'in bir Arap ülkesi olmaktan çıkarılıp bir Yahudi ülkesi haline getirilmesi konusunu Araplar hiçbir zaman kabul etmeyeceklerdir32

İsrail Devleti'nin kendini savunurken kullandığı temel söylemlerden birisi de, bölgedeki nadir demokrasilerden biri olduğu, karşısında yer alan grupların ve ülkelerin ise anti-demokratik olduklarıdır Bu iddia kısmen doğruluk payı içermekle birlikte, gerçeği tam anlamı ile yansıtmamaktadır Ortadoğu'da demokratik olmayan yönetimlerin varlığı ve İsrail'in de bu ülkelere kıyasla demokratik bir görünüme sahip olduğu doğrudur Ancak İsrail'in özenle gizlediği bir başka gerçek daha vardır, o da İsrail demokrasisinin yalnızca Yahudi vatandaşları için geçerli olduğu İsrail, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bir zamanlar hakim olan 'aparteid' anlayışına sahiptir İsrail vatandaşı olan Araplar her zaman için ikinci sınıf insan muamalesi görmektedirler, bu durum günlük hayatın pek çok alanında kendisini hissettirmektedir Arapların en temel insanlık hakları bile hep yok sayılır İsrail işgali altındaki topraklarda askerlik yapmış ve daha sonra Amerika'ya yerleşmiş olan sanatçı Gilad Atzmon, İsrail tarzı demokrasiyi şöyle tarif etmektedir:
60'ların başında İsrail'de dünyaya geldim ve 'Ortadoğu'nun tek demokratik ülkesinde yaşadığım' sözleri ile büyütüldüm Orduda askerlik yaptığım dönemde ise, şu gerçeğin farkına vardım: Aslında ben, milyonlarca Filistinli'nin en temel insan haklarını dahi reddeden insanların arasında büyümüştüm33

Aslında İsrail'in bu iddiası, iç ve dış politikasının "güvenlik" temelli olması gerektiği savını desteklemek için kullanılır Buna göre, bölgenin tek demokratik ülkesi olan İsrail'in dört tarafı anti-demokratik ve İsrail'i yıkmayı hedefleyen düşmanlarla doludur Dolayısıyla, bu düşmanlar karşısında İsrail'in tek seçeneği "ayakta kalabilmek için saldırmaktır" Bu iddianın ardında yatan gerçek ise, İsrail'in Siyonist hedefler doğrultusunda daha çok toprak elde etmek için sürekli saldırdığı ve yayılmacılığından hiçbir zaman vazgeçmediğidir İsrail'in 1967'de işgal etmiş olduğu topraklarda görev yapmayı reddeden askerlerden biri olan Sholomi Segall, The Guardian gazetesinde, Why I won't Serve Sharon (Şaron'a Neden Hizmet Etmem?) başlıklı yazısında bu gerçeği şöyle dile getirmektedir:
Ariel Şaron size, 'İsrail'in kana susamış düşmanlarına karşı ayakta kalabilmek için' savaştığını söyleyip duracaktır Hiç de öyle değil Şaron ve ekibi, yerleşim alanlarını genişletmek, İsrail işgalini kalıcı kılmak ve Filistin topraklarını kendine bağlı tutmak için bir kolonileştirme savaşı yürütüyorlar Bu tek yönlü savaşın asıl amacının, Filistinlilerin kendilerine ait toprakları ve bağımsız bir devletleri olması umutlarını yok etmek olduğu ise bir sır değil34

Eğer İsrail gerçekten bölgede huzur ve güvenliğin kaynağı olmak istiyorsa, bu konudaki samimiyetini gösterecek adımlar atmalıdır (İşgal ettiği topraklardan geri çekilmesi, Arap vatandaşlarının temel insan haklarını ihlal etmekten vazgeçmesi, yeni yerleşim yerleri inşa etmeyi durdurması gibi) Oysa mevcut İsrail politikası şiddeti ve nefreti körükleyen bir politikadır ve gerilimi sürekli tırmandırmaktadır Nitekim İsrail bugüne kadar uygulamaları ile pasif ve sadece kendisini savunmaya çalışan küçük bir ülke değil, son derece saldırgan ve baskıcı politikalar izleyen işgalci ve şiddet yanlısı bir devlet olduğunu ispatlamıştır
İlk İntifada'nın yaşandığı yıllarda Beytüllahim yakınlarında, bir Hıristiyan kasabası olan Beit Shaur'da yaşayan ünlü yazar Norman Finkelstein'ın, şahit olduğu bir olay İsrail askerlerinin müdahalesinin savunma amaçlı olmadığını gözler önüne seren örneklerden biridir:
Jalazoun mülteci kampında çocuklar etrafına toplandıkları bir lastiği yakıyorlardı Derken bir araba geldi Birdenbire kapılar açıldı ve dört adam (ya yerleşimcilerdi ya da sivil kıyafetleri içinde İsrail askerleri) indi arabadan Rastgele etrafa ateş açmaya başladılar Hemen arkamdaki çocuk sırtından vuruldu Kurşun karnından dışarı çıkmıştı Ertesi gün Jerusalem Post'da askerlerin kendilerini korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları yazıldı35

İsrail'in katliamlarına maruz kalan masumların, evleri yıkılan binlerce insanın, okul bahçesinde vurulan çocukların, yıkılan hastanelerin, hastaları almasına izin verilmeyen ambulansların, yakılıp yıkılan zeytin bahçelerinin, kontrol noktalarında sürekli aşağılanıp hor görülen sivillerin hiçbir açıklaması yoktur Üstelik İsrail'in saldırganlığından yalnızca Filistin halkı değil, bu mazlum halka destek olmak isteyen Yahudi ve Hıristiyan sivil toplum örgütleri ve basın mensupları da payını almaktadır
Siyonizmin yalanlarını ifşa eden ve bu ideolojinin asıl yüzünü tüm dünyaya gösteren en önemli delil ise, Filistin topraklarında yarım asırdan uzun bir süredir devam eden vahşettir

Alıntı Yaparak Cevapla

Siyonizm

Eski 07-26-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyonizm



Siyonizmin Kanlı Bilançosu

Siyonizm sorunları şiddet kullanarak çözmeyi öngören bir ideolojidir Daha önce de vurguladığımız gibi Siyonizme göre, Yahudiler dışındaki toplumlara karşı acımasız olmanın hiçbir sakıncası yoktur Merhamet, affedicilik, şefkat ve hoşgörü yalnızca kendi ırklarına, yani Yahudilere karşı gösterilebilir
Bu zihniyet İsrail Devleti'nin Filistinli Müslümanlara karşı izlediği politikada açıkça görülmektedir İsrail halkının büyük bir çoğunluğu da Siyonist telkinlerin etkisi altında kalmaktadır 8 Ekim 2000 tarihli İsrail Ma'ariv gazetesinde yer alan anketin sonuçları bu durumu açıkça göstermektedir İsrail'de şiddet büyük çoğunluk tarafından olağan karşılanan bir olgudur Söz konusu ankete göre İsrail halkının sadece %7'si İsrail ordusunun Filistinlilere karşı aşırı şiddete başvurduğunu düşünmektedir Geri kalan %93 ise, ordunun tepkisinin yerinde olduğunu ve hatta daha da keskin davranması gerektiğini düşünenlerdir Ankete katılanların %60'ı ise Arapların tamamen Kutsal Toprakları terk etmeleri gerektiğine inanmaktadır36 Nitekim dönemin İsrail Savunma Bakanı Eprahim Sneh de Aksa İntifadası'nda İsrail askerlerinin aşırı şiddete başvurması ve 2 silahsız kadının gaddarca öldürülmesi karşısında; "Biz bu topraklarda oyunu kendi kurallarımızla oynuyoruz Kimse cezalandırmadan muaf tutulamaz" demiştir37

Siyonizmin ve İsrail'in tarihi, şiddet eylemleriyle, katliamlarla doludur King David Oteli'nin havaya uçurulması, masum köylülerin işkence yapılarak öldürüldükleri 1948 yılındaki Deir Yasin katliamı, 1958 yılında Kibya Köyü'nde yapılan insanlık dışı katliam, Ariel Şaron'un önderliğinde Sabra ve Şatilla mülteci kampında gerçekleştirilen ve 3000'e yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan katliam, 1990 yılında Mescid-i Aksa'da 11 Filistinlinin ölümü ve 800'e yakın kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırı, 1994 yılında Hz İbrahim camisinde sabah namazı esnasında gerçekleştirilen katliam, Kana Mülteci Kampı'nda gerçekleştirilen katliam, 1999 yılında 4000 askerlik bir kuşatmayla gerçekleştirilen tünel katliamı bunlardan sadece bir kaçıdır

Siyonizm bugün de Filistin'de tüm dünyanın gözü önünde bir halkı katletmekte, uzun vadeli bir soykırıma tabi tutmaktadır Üstelik İsrail yönetimi mevcut şiddet yanlısı politikasını değiştirmeyi düşünmediğini de açıkça ifade etmektedir
Filistin topraklarının İsrail ordusu tarafından kuşatılıp şiddetin doruğa tırmandığı bir dönemde yaptığı açıklamada, Ariel Şaron "Kayıplarını artırmalıyız ki bu yolla bir şey kazanamayacaklarını anlasınlar� Onları vurmalıyız, bir daha bir daha vurmalıyız, bunu iyice anladıklarına kanaatimiz gelene kadar"38 yorumunu yapmaktan çekinmemektedir Likud Partisi üyesi Meir Sheetrit ise Parlamentoda yaptığı konuşmasında, İsrail ordusunun Filistin topraklarında uyguladığı şiddeti desteklediğini söylemiş ve "Filistinlilerin 'barış istiyoruz diye can havliyle bağırıncaya kadar' vurulması gerektiğini" savunmuştur
Her ne kadar bu durum Avrupa Birliği başta olmak üzere pek çok Batılı kurum tarafından şiddetle kınansa da, Avrupa devletleri çoğu zaman, Siyonist vahşeti engellemekte aciz kalmaktadır Bir başka deyişle, Avrupa Birliği gibi büyük bir ekonomik ve siyasi güç dahi, İsrail terörünü durdurmayı başaramamaktadır Bu da bir kez daha, Siyonizmin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu gözler önüne sermektedir

Filistin'deki durumun doğru anlaşılması önemlidir Günümüzde devam eden çatışma, İsrail'in 1967'de uluslararası hukuka göre Araplara ait olan toprakları işgal etmesi ve burada yerleşmesiyle başlamıştır İsrail o zamandan bu yana Filistin'deki savunmasız ve korumasız halka karşı acımasız bir "etnik temizlik" yürütmektedir En güçlü silahlarla donatılmış İsrail ordusu Ortadoğu'nun en büyük ve güçlü ordularından biridir Ve bu ordunun panzerleri, roketleri, bombardıman uçakları neredeyse her gün sivil halkı ateşe tutmaktadır En yüksek standartta istihbarat servisine, mükemmel bir deniz donanmasına ve hava kuvvetine sahip olan İsrail tüm gücünü; panzeri, cephanesi, savaş gemisi, savaş uçağı ve hatta modern bir devletin sahip olması gereken pek çok kuruma bile sahip olmayan Filistin'e karşı kullanmaktadır
Filistin yerleşim alanlarının elektrik, su gibi en temel ihtiyaçları dahi İsrail'in kontrolü altındadır Hiçbir Filistinli ürününü herhangi bir Arap ülkesine doğrudan ihraç edememektedir Ürünler İsrail'den geçmek zorundadır ve her ürün için ayrıca İsrail'e vergi ödenmesi gerekir

Şu anda 63 kantona bölünmüş olan Filistin toprakları birbirlerinden tel örgüler ile ayrılmış durumdadır Ayrıca bu alanların etrafı İsrail askerleri tarafından hendeklerle çevrilmiştir Hemen hemen her Filistin kampı, köyü, kasabasının girişinde bulunan İsrail askeri yığınakları, Filistin halkının hayatını işkenceye çevrimektedir Kontrol noktalarında hastalar ölmekte, din adamları tutuklanmakta, gençler kurşunlanmakta, insanlar türlü hakaretlere maruz kalmaktadırlar Filistin topraklarının aralarına kurulmuş olan 140 İsrail yerleşim birimi ve bunların arasında Yahudi olmayanların geçişinin yasak olduğu sokaklar, Siyonistlerin tam anlamı ile ırkçı bir rejim kurduklarını göstermektedir Ancak ünlü Ortadoğu uzmanı Edward Said'in belirttiği gibi, "ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti bile, siyahların yaşadığı bölgeyi bombalamak için asla F16 uçakları kullanmamıştır"39
Kuşkusuz İsrail zulmüne karşı bazı Filistinli radikal grupların başvurdukları ve sivilleri hedef alan terör eylemleri de haksızdır ve bunları da kınıyoruz Ancak unutulmamalıdır ki, bu terör eylemlerini ortaya çıkaran temel sebep, İsrail işgalidir İsrail 1967 öncesinde, yani Filistin topraklarının tümü işgal altında değilken, bir terör tehdidi ile karşı karşıya değildi Filistin terörünü doğrudan besleyen etken, İsrail'in işgali ve "etnik temizlik" stratejisi olmuştur
Bu nedenle İsrail, Filistin topraklarını işgal altında tutmakla, hem Filistinlilere zulmetmekte hem de kendi Yahudi vatandaşlarını tehlike ve korku dolu bir yaşamın içine atmaktadır Çözüm sağduyulu İsraillilerin savunduğu gibi, "hemen şimdi barış"tır ve bunun da birinci şartı 1967'den bu yana süren acımasız işgalin sona ermesidir
Filistin toprakları, hem Yahudileri hem de Müslümanları barındırabilir Bu topraklar her inançtan insanın ibadetini dilediğince yerine getirebileceği, huzur içinde yaşamını sürdürebileceği bir yer olmalıdır Ancak öncelikle, İsrail'in buna razı olması gerekmektedir; bunun için de Siyonist ideolojinin sorgulanması şarttır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.