Prof. Dr. Sinsi
|
Hindistan'da İngiliz Denetimi
hindistandaki dış kuvvetler - hindistanda ingilizler dönemi - hindistan ve ingilizler arasındaki anlaşmaHindistan Mugal İmparatorluğu, 1857′ye kadar, o da ismen, varlığını sürdürdü Avrupa güç dengesinde ortaya çıkan hiçbir değişiklik onu kurtaramadı Tersine, Hindistan’daki ticaret ve etki alanlarını genişletme savaşımında denge, 1763′ten sonra, kesin bir biçimde İngilizlerden yana bozulmaya başladı
1763′ten sonra Hindistan’da birbirine giren devletler, dış güçlerin sürekli olarak ülkeye karışmalarına olanak verdi Aslına bakılırsa, onları Hindistan işlerine karışmaları için kendileri çağırdılar Öyle ki, 1818′den sonra İngiliz yetkesine gerçekten bağımlı olmayan topluluklar, yalnızca Pencap’ın Sihleriyle uzak kuzeybatı sınır bölgelerinin kabileleriydi
Hindistan Mugal İmparatorluğu’nun çökme belirtileri, imparator Aurangzeb’in 1707′de ölümünden önceki tarihlerde bile açıkça ortaya çıkmıştı Aurangzeb’in Güney Hindistan’daki fetihleri, İmparatorluğu en geniş sınırlarına ka-vuşturmuşsa da, ölümünden önce patlak veren birçok önemli ayaklanma, imparatorluk yetkesinin temellerini sarsmaya başlamıştı bile
Özellikle Orta Hindistan’ın “Marathalar” denen dağ toplulukları, hızlı hareket edemeyen Mugal birliklerinin karşı koyamadıkları bir gerilla savaşına giriştiler Daha sonra Sihler de ayaklandılar ve kuzeybatıda bölgesel bir beylik kurdular Zamanla yerel valiler de başkent Delhi’nin hemen yakınındaki bölgelerin İmparatorluğun buyruklarına uymamaya başladığı noktaya varana kadar, kendilerini merkezi yönetimden bağımsız kıldılar
Bu koşullarda Avrupa’nın ticaret kumpanyalarının adamları, kendilerini korumak gereğini duydular Hintli askerleri (Sepoy) Avrupalı subayların yönetiminde toplayıp oluşturdukları birlikleri Avrupa birlikleri gibi donattılar, eğittiler ve kendilerini korumaya başladılar Çok geçmeden bu askeri birliklerin, aslında Hindistan’da bilinen başka herhangi bir silahlı güçten daha üstün olduğu görüldü
Yerel yöneticiler ve bir toprak parçası üzerinde hak sahibi oldukları yolundaki savlarını gerçekleştirmek isteyen serüvenciler de, kendi amaçları için böyle birlikler edinmeye karşı büyük ilgi duydular ve kendi “sepoy” ordularına komuta etmeleri için Avrupalıları tutmaya başladılar Bu da, Avrupa güçleri arasında yarışmalara yol açtı; çünkü bir bölgenin Avrupalı komutanın kendisini tutan Hintli yöneticinin sarayında kendi ulusundan olan insanların davalarından yana çıkacağı düşünüldü
Bunun sonucu ortaya çıkan kargaşada, güçlü bir Hindistan Kumpanyası kurmaya çalışan Fransızlar ile Hint Okyanusu’nda 1600′den beri ticaret etkinliklerinde bulunan İngilizler, iki büyük rakip durumuna geldiler Ancak İngiliz donanmasının üstün gücü, bu iki ülke arasındaki bir savaş durumunda, Hindistan’da bulunan İngiliz birliklerinin, ileri geri yer değiştirip İngiltere’den ikmal yapmaktan emin olmalarını sağlıyordu
Ülkeleriyle deniz bağlantısının kesilmesi tehlikesiyle karşı karşıya olan Fransızlar, birliklerini kara yoluyla bir yerden bir yere yürütebilme dışında stratejik hareket yeteneğini yitirebilirlerdi Bu nedenle, 1756′da Fransa ve Büyük Britanya, tüm denizaşırı ülkelerde birbirleriyle savaşa girince, İngilizlerin Hindistan’da kesin zaferi kazanmalarına ve savaşın (1763′te) bitmesinden sonra Fransızları bir daha Hindistan’ın siyasal ve ekonomik işlerine karıştırmamalarına şaşmamak gerek
Fransız ve İngiliz kumpanyaları arasında savaş sürerken, bir Afgan istilacı gücü, Kuzeybatı Hindistan’ı yakıp yıktı ve Delhi’nin yakınındaki Panipat’ta (1761′de) Maratha ordularını ezici bir yenilgiye uğrattı Bu nedenle, 1761′den sonra Hindistan’ın yerel beyleri, bir yanda denizden gelen İngilizler, öbür yanda kuzeyden gelen Afganlar olmak üzere, kendilerini aynı saldırganlıkta iki yabancı gücün arasında sıkışmış buldular İkisi arasında bir seçim yapma gereği doğunca çoğu İngilizleri yeğledi
Bu nedenle İngilizlerin fazla savaşmalarına gerek kalmadan, 1818′de hemen hemen tüm Hindistan devletleri, kendilerim İngilizlere bağlayan antlaşmalar yapmış bulunuyorlardı İngiliz denetimi, genellikle sarayda yaşayan, antlaşma hükümlerini güvenceye almak için bir tür bekçilik görevi yapan bir İngiliz tarafından yürütüldü Hindistan’ın bir bölümü dolaysız olarak İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası tarafından yönetildi Bununla birlikte, uygulamada ittifak hükümlerine karşı inatla direnmedikçe ya da çok açık biçimde yöneticilik yeteneklerinden yoksun olduğunu göstermedikçe, kumpanya hiçbir yerli yöneticiyi tahtından indirmedi
Doğu Hindistan Kumpanyası’nın Londra’da yaşayan yöneticileri, genellikle Hindistan’da yayılmacı bir siyaseti onaylamıyorlardı Para harcanmasına ve askerlerin ticarete karışmalarına yol açtığı için, askeri serüvenlerden hoşlanmıyorlardı Tek amaçları, olabildiğince fazla kazanabilmek ve olabildiğince ucuza elde edebilmekti Bu da, başka şeylerin yanı sıra, Hintlileri Hıristiyanlığa geçirme yolunda herhangi bir girişimden ya da başka bir yolla alışageldikleri yaşam ve hükümet biçimlerini değiştirmekten kaçınmalarını gerektiriyordu Gerçekten kumpanyanın birçok memuru, bir avuç İngiliz ile Hindistan’ı hiçbir zaman yönetemeyeceklerine ve İngilizlerin Hindistan’ın yanmada bölgesindeki elverişli konumlarını bir başka politikayla sürdüremeyeceklerine inanmışlardı
Hindistan’da gerçekten bağımsız devletler var olduğu sürece, bu görüşün hatırı sayılır bir ağırlığı vardı Fakat son Maratha Savaşının kolay kazanılan bir zaferle bittiği 1818 tarihinden sonra, ortada hiçbir askeri rakip kalmayınca, İngiltere’den gelen misyonerlik baskıları ve Hinduların çok küçük bir azınlığından gelen yasal ve insancıl reform istekleri çoğalmaya başladı Öte yandan, kavgalarıyla ve siyasal-askeri zayıflıklarıyla Batılıları Hindistan’a çağırmış olan Müslümanlar, yalnızca kendilerine karışılmamasını istediler
alıntı
|