Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
küpe, selim, sultan, taktı, yavuz

Yavuz Sultan Selim Küpe Taktı Mı?

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yavuz Sultan Selim Küpe Taktı Mı?



Yavuz Sultan Selim Han'ın resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler Pala bıyıklar ile Yavuz Sultan Selin Han'ın tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir

Eh, durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulmasında ne mahzur olabilir ki?!

Hani kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı;

Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini

Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiştir ya,

buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur

Oysa Yavuz Sultan Selin Han'ın o döneme ait minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur

Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona, "Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!" diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir

Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir

Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz Sultan Selim Han'ın küpe taktığını söyleyen hiçbir tarih satırı, hiçbir belge yoktur Küpeli uydurma resimlerde ise resimdeki kişinin başında beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve üstünde de krallara benzetilmiş bir tac vardır Bu tür kızıl börk ve tacı İran şahları kullanır Osmanlı sultanları tac giymezler

Sonuç şu, küpe takmak gibi bir hafifliği, azametiyle öne çıkan Osmanlı sultanına, Yavuz Sultan Selim Han'a yakıştırmak yanlıştır

O zaman da akıllara bir soru takılır: Kimdir bu küpeli, taclı adam? Söyleyelim; Yavuz Sultan Selim Han'ın;
"Paymal eyleyelim kişverini sürhserin" diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir

Ne garip tecelli; Yavuz Sultan Selim Han Çaldıran'da, Şah İsmail de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler

[BERCESTE]

Kemalpaşazade'nin Yavuz Sultan Selim Han hakkındaki mersiyesinden:

Şems-i asr idi asırda şemsin

Zılli memdud olur zamanı kasir

O, bir ikindi güneşi gibiydi İkindide güneşin zamanı kısadır ama gölgesi çok uzun olur

Kemalpaşazade
İSKENDER PALA
_________________________________________________

KILICIMIZ KESTİKÇE
Zamanın en güçlü devletlerinden biri olan Venedik’in sefiri Antonio Iustiniani bir defasında Yavuz Sultan Selim Han’ın huzuruna çıkacaktı Vezirler elçiyi etkilemek bakımından padişahın ihtişamlı giyinmesini istiyordu Hersekzade Ahmed Paşa, bu arzuya tercüman olmak bakımından cesaretini toplayıp bin dereden su getirircesine padişaha vaziyeti arz etti Padişah, “Doğru! Cümle yeni libaslar giymek münasiptir” buyurdu Elçinin kabul edileceği gün bütün vezirler en ihtişamlı elbiselerini giydiler Huzura girdiklerinde donup kaldılar Çünkü padişah her zamanki gibi sade elbisesiyle arz odasındaki tahta kurulmuştu Meşhur keskin kılıcını da tahtın basamağına dayamıştı İkindi güneşi pencereden basamaktaki kılınca vuruyor, ışıltısı gözleri kamaştırıyordu Bu sırada elçi içeriye alındı Hünkâr tercüman vasıtasıyla kendisiyle biraz konuştuktan sonra, meclisin heybetinden şaşkına dönen elçiye huzurdan ayrılması için izin verildi Padişah, Ahmed Paşa’ya dönüp, “Var git, elçi beye sor, bizi nasıl bulmuş?” dedi Hersekzade Ahmed Paşa padişahı etekleyip çıktı Arz odasının önünde elçiye bu suali sordu Elçi, “O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, kendilerini göremedim” cevabını verdi Ahmed Paşa, elçinin cevabını padişaha ilettiğinde, padişah gülümseyerek şu tarihî sözü söyledi: “İşte kılıcımızın ağzı kestikçe, düşmanın gözü bizi görmez!”


Geçenlerde bir takı defilesinde, Yavuz Sultan Selim’e izafe edilen küpeli, kolyeli bir resmin teşhirinin reaksiyona sebep olduğunu gazetelerde okuduk Sultan Selim gerçekten küpe takmış mıdır? Bu sık sık gündeme gelen bir mesele

Her şey 1926 yılında Dolmabahçe Sarayı’ndan Topkapı Sarayı portreler galerisine getirilen ve Yavuz Sultan Selim’e isnad edilen bir resim ile başladı Bu resimdeki sima, inci küpeli, taçlı ve inci madalyonlu olarak tasvir edilmişti Aynı zamanda da sakalsız ve pala bıyıklıydı Bunun, bir Macar ressam tarafından yapılan benzeri de vardır
Bu resmin nasıl ve niye Yavuz Sultan Selim’e nisbet edildiği doğrusu malum değildir Ancak, herkesi padişahın küpe taktığına inandırmaya yetmiştir Hatta buna delil olmak üzere menkıbeler bile üretilmiştir Güya padişah, bir kölenin kulağında kölelik alâmeti halkayı görmüş de, kendisinin Allah’a kul olduğunu sembolize etmek üzere bu küpeyi takmış İyi de resimdeki küpe halka değil, kadınların taktığı cinsten incili salkım küpedir Bir başka menkıbede de padişah birtakım ibretli hadiselerin kulağına küpe olması maksadıyla böyle yapmıştır Bunların hepsi ancak birer yakıştırmadır

MUAMMA RESİM
Öncelikle bu resmin İran Şahı İsmail’e ait olduğu ileri sürülmüştür Başındaki kızıl börk ve taç da delil verilmiştir Ancak bu da kat’î değildir Börkün kızıl oluşundan dolayı, tarihte Kızılbaş (sürhser) sanını ilk alan Şah İsmail’e nisbet edildiği anlaşılıyor Yavuz Sultan Selim’in bir şiirinde, “Pâymâl eyleyelim kişverini sürhserin” (Kızılbaşın ülkesini yerle bir edelim!) dediği bilinmektedir Şah İsmail, “Oniki İmam”ı sembolize eden 12 dilimli taç ile, Hazret-i Hüseyin’in şehâdet kanını sembolize eden kırmızı börk ve sarık giyerdi Adamları da böyle giyinirdi Anadolu halkı bu sebeple bunlara Kızılbaş (Farsçası Sürhser) demiş; mezhebleri Kızılbaşlık olarak tanınmıştır
Mamafih Osmanlı devlet ricali de başlarına koyu kırmızı kavuk giyer, ama üzerine beyaz sarık sarardı Taç takmak âdeti ise Osmanlılarda hiç yoktu Taç, Avrupa krallarında vardır Ressamlar ve yazarlar, eserlerini hayal gücüne dayanarak meydana getirirler Bunların gerçeğe uygun olması beklenmez Tarihî hususlarda, vesika ve tarihçilerin sözü geçer

KÜPE TAKTI MI?
Peki Sultan Selim küpe takmış mıdır? Kanaatimizce takmamıştır Bir kere malum temsilî resmin buna delil olamayacağı aşikârdır Elde Osmanlı nakkaşlarının yaptığı bazı minyatürler vardır Orada Yavuz Sultan Selim böyle küpeli tasvir edilmemektedir Ancak sakalı tıraşlı ve bıyığı paladır
Sakal bırakmamasıyla alâkalı da bir menkıbe anlatılır: Babası Sultan Bayezid’in mülayim bir padişah olduğu malumdur Yerine şiddetiyle tanınmış oğlu Sultan Selim geçince, güya vezirler aralarında ne yapacaklarını müzakere etmişler; sonra da “Babası gibi, onun da sakalını elimize alırız!” demişler Bunu haber alan Sultan Selim sakal bırakmamış Benzeri bir hâdise Sultan Vahideddin için de anlatılır Mamafih vefatına yakın bir minyatürde Sultan Selim sakallı olarak gözükmektedir Pala bıyık, fıkıh kitaplarında gâzilerin alâmeti olarak meşru görülür Sultan Vahideddin de vefatına yakın sakal bırakmıştır İslâm dininde, erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere benzemesi şiddetle yasaklanmıştır Fıkıh kitaplarında, meselâ İbni Âbidin’in Reddü’l-Muhtar adlı kitabında, Müslüman erkeklerin gümüş de olsa küpe, bilezik takınmasının, ellerine kına yakmasının caiz olmadığı açıkça yazar Erkeğe sadece gümüş yüzüğe izin verilmiştir Yüzük taşlı olabilirse de, ağırlığı 48 gramı geçemez Kına ve sürmeyi ise tedavi maksadıyla kullanabilir
Küpe takmak; âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamuru şeref vesilesi sayan bir padişahın, ne inancıyla, ne de sadelikten yana mizacıyla bağdaşan bir iştir

“Bir gölgelik yapın”
Padişah, sıcak günlerde gölgelenip dinlenmek üzere Sirkeci ile Sarayburnu arasında bir sahil köşkü yapılmasını istemişti Hazine defterdarı Abdüsselâm Bey, Yalı Köşkü’nü yaptırdı Padişah burayı gezerken, köşkün çok kıymetli eşya ile süslendiğini görünce canı sıkıldı “Ben bir gölgelik yapın dedim Bu kadar harcamaya izin vermedim” dedi Defterdar, padişahın hiddetinin neye mal olacağını iyi bildiği için, köşkü kendi malından hediye olarak yaptırdığını söyleyerek işi tatlıya bağladı

ANAN NE GİYSİN?
Hemen hemen bütün kaynaklar Yavuz Sultan Selim’i fevkalade mütevazı ve sade yaşayan bir insan olarak tasvir eder Şatafatı sevmediği için, sefer dönüşlerinde İstanbul’a zafer alayıyla değil de, sessizce girdiği anlatılır Mısır seferi dönüşü, kendisini Edirne’de karşılayan oğlu Şehzade Süleyman’ın ihtişamlı kıyafetine bakıp, “Oğlum! Sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?” dediği meşhurdur

BİZ KİME TAZİM EDELİM?
Yakınlarından birisi niçin ihtişamlı elbiseler giymediğini sorduğunda, “Vüzerâ ve ümerânın süslü elbiseler giymeleri padişahlarına
tazimden ileri gelir Ya biz, kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim?” cevabını vermişti Nitekim Topkapı Sarayı’nda mevcut padişah elbiselerinden en sadeleri O’na ait olanlardır


Prof Dr Ekrem Buğra EKİNCİ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.