Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahmed, medresesi, pasa, semsi, üsküdar

Semsi Ahmed Pasa Medresesi Üsküdar

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Semsi Ahmed Pasa Medresesi Üsküdar



Semsi Ahmed Pasa Medresesi Üsküdar Hakkinda - Semsi Ahmed Pasa Medresesi Mimarisi - Semsi Ahmed Pasa Medresesi Tarihcesi - Mimar Sinan Eserleri


Şemsi Paşa Medresesi (Üsküdar)İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Semtinde, cami, türbe, sıbyan mektebinden meydana gelen Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese, külliye ile birlikte 1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır


Şemsi Ahmet Paşa, Sultan II Selim (1566–1574) ve Sultan III Murad (1574–1595) dönemlerinde vezirlik yapmıştır İsfendiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmet Bey’in torunu, Mirza Paşa’nın da oğludur Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’da yetişmiştir Avcıbaşı, Bölük Ağası, Müteferrika ve Sipahiler Ağası olmuştur 1554 yılında Anadolu, bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır Sultan II Selim tarafından vezirliğe yükseltilmiştir


Yapı topluluğunun avlusunun kuzeybatı yönüne medrese hücreleri bir şerit gibi yerleştirilmiştir On iki medrese hücresinden meydana gelmiş olan bu bölüm bir sıra kesme taş dizisi ve üç sıra tuğladan yapılmıştır Hücrelerin ön kısmında baklava başlıklı on yedi sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmışlardır Ancak medrese hücrelerinin duvarları üzerinde bu revaklarla ilgili kemer bağlantılarının izlerine onarım sırasında rastlanmamıştır Revakların üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Revak sütunlarında yeşil ve siyah porfir sütunlara da yer verilmiştir Üsküdar İskele Meydanı’nın düzenlenmesi sırasında yeşil bir sütunun bulunarak cami avlusuna getirildiği, bunun bir benzerinin de itfaiye binasında bulunarak aynı yere taşındığı dikkate alındığında revaklarda kullanılan sütunların ne şekilde olduğu da ortaya çıkmaktadır Bu bakımdan revakların orijinalinde yeşil ve siyah porfir olduğu sanılmaktadır


Günümüzde medrese hücrelerine revakların kenarından ve ortasında bir de sütun bulunan bir kapıdan girilmektedir Medrese hücreleri 295x295 m ölçüsünde kare planlı olup, duvar kalınlıkları 080 m dir Hücrelerden her birinin içerisinde birer ocak ile bir veya iki niş bulunmaktadır Hücreler altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Köşe odalarında cephe görünümü olduğundan buradaki pencere sayısı daha artmıştır


Medresenin dershane-mescidi hücrelerin ortasında, yapı topluluğunun da kuzeybatısındadır Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen bu bölüm 700x700 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri basık sekizgen bir kasnağa oturtulmuş kubbe ile örtülüdür İçerisi altlı üstlü on altı pencere ile aydınlatılmıştır Yapı topluluğunun diğer bölümlerinde olduğu gibi burada da süsleyici bir elemana rastlanmamıştır


Şemsi Paşa Külliyesi ile birlikte medrese de 1894 depreminde hasar görmüş ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü YMimarı Süreyya



Medrese, Şemsi Paşa semtinde ve bu isimle anılan camiin kuzey ve batı tarafında olup 'L' şeklindedir Mimar Sinan tarafından, Şemsi Ahmet Paşa adına, 988 (1580) tarihinde, türbe ve cami ile beraber yapılmıştır Kubbeli oniki hücre, bir darü'l-kurrası (dershane) olan bu güzel yapı bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğla hatıllı olarak inşa olunmuştur Hücrelerin önünde, onsekiz mermer sütunun taşıdığı, üzeri kubbeli olmayan bir revak vardır Sütunlar birbirine sivri kemerlerle bağlanmışsa da medrese hücrelerinin duvarları ile bir kemer bağlantısı yoktur Sütun başlıkları baklavalıdır Revaklarda yeşil ve siyah porŞr gibi sütunlar da kullanılmıştır Külliyenin onarımına başlanırken, Üsküdar İskele Meydanı'ndaki saatin altında yeşil bir sütunun bulunup cami avlusuna nakledildiği ve bunun benzerinin de, o tarihte vapur iskelesinin yanında bulunan, itfaiye binasında görülüp aynı yere taşındığı söylentisini dikkate alırsak revaklarda kullanılan değişik sütunların mahiyeti kolaylıkla anlaşılır Bir rivayete göre de, bu sütunlar camiin içindeki müezzin mahŞline aittir Medrese hücreleri 295 x 295 m Boyutlarında olup duvar kalınlıkları 080 m'dir Hücrelerin her birinin içinde bir veya iki niş ve bir ocak vardır Duvarlara altlı üstlü ikişer pencere açılmıştır Köşe odalarında pencere sayısı daha fazladır Hücrelerin ortasında 7x7 m ebadında medresenin darü'lkurrası bulunmaktadır Burada altlı üstlü 16 pencere vardır Sağır kubbesi sekiz yüzlü bir kasnak üzerine oturtulmuştur Söveleri beyaz, kemeri beyaz mermer ile puding taşının alternatif olarak sıralanmasıyla meydana gelmiş olan kapısının takında ve bir çerçeve içinde bir âyet vardır Bu medreseye Tuhfetü'l-Mimarîn 'Tekye'; Tezkiretü'l-Ebniye 'Medrese' demektedir Medrese, Şemsi Paşa'nın vefatından kısa bir zaman sonra tekke haline getirilmiştir Hadîka yazarı, eserinin 98 sayfasında Vişnezâde Mescidi bahsini yazarken: "Bir başka Vişnezâde Şeyh Mehmet Efendi dahi vardır ki, ibtida Şemsi Ahmet Paşa Zaviyesi'ne şeyh olan eş-şeyh Hızır Efendi, İstanbul'da vaki Mehmet Ağa Zaviyesi'ne naklolundukta, adı geçen Vişnezâde onun yerine şeyh olmuştur Bunun tarih-i vefatı 1010 (1601-2) senesinde vuku bulmuştur" diyor ve Mehmet Ağa Camii'ni yazarken de bu Hızır Efendi'den: "Mehmet Ağa Zaviyesi'nin birinci şeyhi, Yayabaşızâde Hızır Efendi ibn-i İlyas Efendi'dir ki, Üsküdar'da Şemsi Ahmet Paşa Zaviyesi'nin şeyhi iken bu zaviyeye naklolundu Sonra, Rikab-ı Hümâyûn ile bulunan meşayih ile beraber Eğri Seferi'ne azimet edip tabur muharebesinde şehid olarak cesedi Tatarpazarı' na (Bulgaristan'da) nakil ve anda Tülbentçi Camii'nde defnolundu Sene, 1005 (1596)" diye bahsetmektedir Şemsi Paşa Tekkesi'nin diğer bir şeyhi de Nefes Ambarı lâkabıyla bilinen Şeyh Osman Efendi'dir Kendisi, Kayseri'den 1044 (1634)'te Abaza Şeyhi Abdürrahim Efendi ile İstanbul'a gelmiştir Abdürrahim Efendi 1047 (1637-38)'de idam edilerek Üsküdar Mihrimah Sultan Camii hazîresine gömülmüştür ki, kabir taşı bugün de mevcuttur Medresenin hangi tarihe kadar tekke durumunu muhafaza ettiği şimdilik belli değildir 1890 tarihlerinde yazılan Mecmua-yı Tekaya'da bu tekkenin ismi geçmediğine göre, tekke bilinmeyen bir tarihte faaliyetini durdurmuş olmalıdır Hadîka yazarı, eserini 1182 (1768) yıllarında yazdığı ve bu medreseden hâlâ tekke diye bahsettiğine göre, tekke, ayinlerini bu tarihlerde de yapıyor olmalıdır Medrese, 1894 zelzelesinde çok zarar görmüş ve oturulamaz hale düşmüştür Bu halde iken, 1940 tarihinde Vakıfça onarılmıştır Aslına uygun olarak gerçekleştirilen bu restorasyon, Y Mimar Süreyya Yücel Bey tarafından yapılmıştır Medrese, 1953 tarihinde de Şemsi Paşa Halk Kütüphanesi adı ile tekrar hizmete açılmıştır


Semsi Ahmed Pasa Medresesi Üsküdar Resimleri




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.