Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cahide, cezası, gazeteci, hüseyin, istiklal, mahkemesinde, sürgün

İstiklal Mahkemesinde Gazeteci Hüseyin Cahid'e Sürgün Cezası

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstiklal Mahkemesinde Gazeteci Hüseyin Cahid'e Sürgün Cezası



Hüseyin Cahid Kimdir - Hüseyin Cahid Neden Sürüldü - Hüseyin Cahide Müebbet Sürgün - Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisinin “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası/Partisi” olduğunu daha evvel kaydetmiştik Bu ilk muhalefet partisi Millî Mücadele’nin mühim simalarından Kâzım Karabekir, Ali Fuad Cebesoy, Rauf Orbay, Dr Adnan Adıvar ve arkadaşlarınca 17 Kasım 1924 Pazartesi günü kurulmuş ve aşağıda görüleceği gibi Şeyh Said olayına kadar yaşayabilmiş, bu olay dolayısıyla çıkarılan “Takrir-i Sükûn Kanunu”na göre kapatılmıştır


Şeyh Said olayı, dâvâsına Şark/Doğu İstiklâl Mahkemesince bakılmış ve bu mahkeme yazdıklarıyla olayı teşvik ettikleri iddiasıyla pek çok gazeteciyi tevkif etmiş, bu arada işbaşında bulunan Fethi (Okyar) Kabinesi istifa ederek yeni hükûmet İsmet (İnönü) tarafından kurulmuş, bu hükûmetin ilk işi de, “Takrir-i Sükûn Kanunu”nu çıkarmak olmuştur!


Bu arada mühim bir görüşme olmuş, Başbakan Fethi Bey istifasından evvel Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası başındaki kimselerden Kâzım Karabekir Paşa ile Rauf Orbay ve Dr Adnan Adıvar beyleri 25 Şubat 1925 günü öğleden sonra kabul ederek Partiyi dağıtmalarını tavsiye etmiştir! Başbakan’ın bu tavsiyesine Kâzım Karabekir Paşa: “Kanun dairesinde Fırka/Parti teşkil etmek elimizdedir Fakat bunu dağıtmak elimizde olmayan bir şeydir Hükûmetsiniz, her nevi kuvvetiniz, türlü vasıtanız vardır Fırkamızı behemahal/mutlaka dağıtmak arzu ediyorsanız bunu yapmak elinizdedir” cevabını vermişse de, hükûmetin istifasına varan Fırka/Parti toplantısında “Terakkiperver Fırkası” tenkiti aşan hücuma uğramış, Parti programındaki “İtikadat-ı Diniye’ye riayetkârız” cümlesi, Anayasa’daki “devletin dini İslâm’dır” maddesine rağmen pek sert hücuma uğramış, neticede, hükümetin istifası o günkü parti toplantısıyla gerçekleşmiş, İsmet Paşa Başbakan olmuştur


4 Mart günü kurulan bu hükûmet, Cumhuriyet’in ilânından sonraki ikinci İsmet İnönü hükûmetidir ve İsmet Paşa’nın böyle başlayan başbakanlığı zaman zaman değişen hükûmetler başında 1 Kasım 1937’de Celâl Bayar’ın başbakanlığına kadar devam etmiştir


“Parti Kapatılıyor”


“Takrir-i Sükûn Kanunu” ile işe başlayan yeni hükûmet daha sonra Tevhidi Efkâr, Son Telgraf, Sebilürreşad, İstiklâl ve Aydınlık gazete ve dergilerini kapatmış, bu arada “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üzerinde de durulmuş, hükûmetin 3 nisan 1925 günkü toplantısını müteâkib yayınlanan tebliğde: “İstiklâl Mahkemesi’nin takibat ve muhakematı esnasında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın resmî mümessillerinin Fırka programındaki itikadat-ı diniyye’ye hürmetkâr olmak esasını memleketi dinsizlerden kurtarmak gibi irticakâr telkin vasıtası ittihaz ettikleri bu yüzden vahim hâdiseler vukua geldiği sabit olmuştur” denilmiş, daha sonra da “bâzı dâvâlara müteallik safhaların aydınlatılması için “Terakkiperver Fırka’nın İstanbul Merkez Şubesi ile bu şubeye bağlı diğer şubelerin evrakının tetkikine” İstiklâl Mahkemesi’nce lüzum görülmüştür


Böylece 12/13 Nisan gecesi Cağaloğlu’ndaki parti şubesi kalabalık bir polisi grubunca aranmıştır Olayı duyan Rauf Orbay ertesi gün gazetecilere bir beyanatta bulunmuş, Rauf Bey’i, Ali Fuad Cebesoy Paşa ile Parti’nin İstanbul İl Başkanı Kara Vâsıf Bey’in beyanatları takip etmiş, o günlerin ünlü gazetesi “Tanin” ise olayı “Terakkiperverlere Baskın” başlığıyla vermiş, ayrıca gazetenin başyazarı Hüseyin Cahid (Yalçın), “Karilerimle (okuyucularımla) kısa bir hasbihal” başlığı altında yayınladğı kısa bir yazıda, artık siyasî olaylar hakkında birşey yazmayacağını, gazetenin başmakale sütununda hâtıratını yayınlayacağını bildirmiştir!


Bu haberdeki “baskın” kelimesi dolayısıyla Tanin gazetesi hemen ertesi gün kapatılmış ve başta gazetenin imtiyaz sahibi ve başyazarı olmak üzere ilgililerin cümlesi tevkif edilip ihtilâttan (başkasıyla görüşmekten) men olunarak Ankara İstiklâl Mahkemesi huzuruna çıkarılmışlardır!


Muhakeme Başlıyor


Ankara İstiklâl Mahkemesi Başkanı “Kel Ali” diye anılan Ali Çetinkaya idi Bu başkan Hüseyin Cahid’i şöyle sorguya çekti:


“ - İstiklâl Mahkemesi doğrudan doğruya memleketin vaziyetine çare bulmak üzere teşekkül etmiştir Vaziyeti o noktadan görmeye ve tetkike mecburuz “Takrir-i Sükûn Kanunu” çıktıktan sonra başmakale yazmaktan vazgeçtiniz Tanin’e “Terakkiperver Fırka basıldı” diye yazdınız Bu iki meseleden mücrim (suçlu) addedildiniz


“ - Reis Beyefendi, yapılan şüphe yok ki, aramadır Amma bu da, baskın mahiyyetindedir Fakat beyefendi müsaade buyurulursa bu baskın kelimesi üzerinde bu kadar duruluşun asıl sebebi anlaşılsın


“ - Biz bu kelime üzerinde dururken bunu gazetenizin meslek-i mahsusundan addediyoruz”


Bu görüşe Hüseyin Cahid’in cevabı şu oldu:


“ - Ben gazetenin havadis kısmı ile alâkadar değilim, bir Herhangi bir havadis de, gazetenin mesleğiyle alâkadar değildir, iki Bu “baskın” başlığı da, bir zabıta havadisine aittir, üç O halde bununla gazetenin, mesleğimin ve benim ne alâkam olabilir? Bundan başka, bu havadisi gece yarısından sonra alıp gazeteye koyan nöbetçi arkadaşa sorunuz: Kendisini görüp havadisleri şöyle veya böyle yaz diye herhangi bir şekilde talimat vermiş miyim?


“ - Havadisleri gazetenin mesleğine uydurmaya mecburuz, dediler de, onun için bu kelime üzerinde durduk” diyen başkan nihayet baklayı ağzından çıkardı:


“ - Şimdi bırakalım bunları Asıl meseleye gelelim, başmakale yazmaktan neden vazgeçtiğinizi izah eder misiniz?”


Hüseyin Cahid bu mânidar suale şu cevabı verdi:


“ - Maksud olan gayeye itaat için makale yazmadım Bir müddet hâtıralarıma devam ettim, sonra yazarım dedim Yazmadığıma iyi etmişim Yazacağım makale “Takrir-i Sükûn’u ihlâl eder mi, etmez mi? Bu takdir meselesine kalmıştır Bana aid olmayan “baskın” kelimesinden suçlu görülürsem, kendi makalemde bilerek bilmeyerek yazacağım herhangi bir kelimeden mes’ul olmaz mıyım?


İsmet İnönü’nün “Takrir-i Sükûn Kanunu”na Şeyh Said olayını bahane ettiği gibi, Kel Ali de o günlerin meşhur muhalifi Hüseyin Cahid’i mahkûm etmek için bahane arıyordu! Başmakale yazmayışı meselesinden sonra “Lozan” ı ortaya çıkardı:


“ - Lozan Kanferansı’ndan sonra takib ettiğiniz hareket hiçbir zaman hükûmetin lehinde olmamıştır


Cevap:


“ - Lozan Konferansı’ndan sonraki hesabımı birinci İstiklâl Mahkemesi’ne vermiştim Bendeniz mahkemenin kararına hürmet ederim


Hüseyin Cahid Yalçın’ın sorgusu böyle devam edip gider Muhakeme sonundaki Hüseyin Cahid’in müdafaası İstiklâl Mahkemeleri tarihi yönünden olduğu kadar, o günlerin olaylarının içyüzü bakımından da mühimdir Şöyle tamamlar Hüseyin Cahid müdafasını:


“ - Reis Beyefendi Hazretleri! Vatanımın en yüksek fikr-i adaletini, etmesi etmesi lâzım gelen mahkeme-i aliyyeleri beni mahkûm edemez Yalnız kasd, intikâm ve kuvvet mahkûm edebilir Ona karşı da, hiç bir sözüm yoktur böyle bir felâkette, milletimin vicdanında bulacağımda hiç şüphe etmediğim muhabbet ve merhamet de, benim için en büyük medar-ı tesliyet (teselli vasıtası) ve kuvvettir


Sütunumuzun darlığı dolayısıyla tamamını nakledemediğimiz bu müdafaa sonunda Hüseyin Cahid, müebbed hayatının sonuna kadar) sürgün cezasına mahkûm olur ve Çorum’a gönderilir


Ve Sonrası


Sürgün sonrasını Hüseyin Cahid şöyle anlatmıştır:


“ - Çorum’dan dönüşte İsmet Paşa’yı ziyaret ettim Kendisiyle Lozan’da Rıza Nur vak’asından sonra hiç görüşmemiştik, beni nezaketle kabul etti Çorum hayatına pek temas etmedik Bahsi İsmet Paşa biraz açtı Memleketin o günlerdeki komplolar ve isyanlar yüzünden ne büyük bir tehlikeye düşmüş olduğunu hatırlattıktan sonra:


“ - Kuvvetli bir kalem ateş püskürerek yazıyordu, öyle bir sırada nereye doğru bizi götürdüğünü bilmediğimiz bu kuvvetli kalemi serbest bırakamazdık Fakat artık mazi silinmiştir, istediğiniz gibi çalışabilirsiniz, hiçbir husumete/düşmanlığa maruz değilsiniz” dedi


Hüseyin Cahid Yalçın gazeteciliğini sürdürdü, çalıştı Hem de İsmet Paşa ile çalıştı Taaa ölünceye kadar! (1957)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.