Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devletinde Nüfus
Osmanlıda Nüfus - Osmanlıda İlk Nüfus Sayımı - Osmanlı Devletinde Nüfus Nedir
Nüfus artışı, iktisadi gelişmeyle birleşen, onunla sıkı ilişkileri olan ve teknik gelişmede olduğu gibi çağdaş iktisat tarihinin dışında düşünülemeyecek bir olgudur Nüfus hareketleri, insanlığın başlangıcından beri toplumlar için hep “dönüştürücü” bir nitelik arz etmiştir Küresel tarihe bakıldığında, demografik yapıların kültürel, ekonomik, toplumsal ve hukuksal bir çok etkisinin olduğu görülür
Bir toplumun ekonomik kurumlarını ve bu kurumların işleyişlerini ele almak için, o toplumu oluşturan bireylerin nitelik ve niceliklerini incelemek gerekir Batıda ortaçağ sona erdikten sonra sosyal bilimciler, nüfusun niteliği üzerinde inceleme ve araştırmalarda bulunmuşlar, hemen hemen her ülkede nüfus sayımlarını düzenli bir şekilde yapmaya başlamışlardı Osmanlı İmparatorluğunda da devletin kuruluşundan hemen sonra “Memleket Tahriri” adı altında öncelikle düşmandan alınan topraklar üzerindeki halkın gelirlerini ve ellerinde bulundurdukları araziyi saptamak için sayım ve yazım yapıldığı bilinmektedir Tahrirler sonucunda tutulan defterler, asker almada, vergilendirme ve diğer kamu hizmetlerinin gördürülmesinde başvurulan ana kaynak olduğundan, büyük bir titizlikle saklanmıştır Ne var ki çeşitli iç ve dış etkenlerle, İmparatorluk kuruluşunu tamamladıktan bir süre sonra bu alanda beklenilen olumlu gelişmeleri sürdürememiştir
Osmanlı İmparatorluğu’nun 19 yüzyıldaki nüfusu hakkında yazılanlar yetersiz olmamakla birlikte bunların çoğu etnografik çalışmalardır Karpat’a göre başlıca üç kusurları vardır: Öncelikle çok azı gerçek nüfus sayımına dayanan güvenilir istatistiksel bilgiden yararlanır İkinci olarak bu çalışmalar çoğu kez salt İmparatorluk sınırları içindeki bazı etnik ve dini toplulukların siyasal iddialarını desteklemek amacıyla ele alınmıştır; yazarlarının ya da bilgi kaynaklarının siyasal önyargılarını da yansıtırlar Üçüncü olarak, Batılılar tarafından yapılan bu “nüfus çalışmaları”nın (daha doğru bir deyişle etnografik araştırmaların) çoğu, Anadolu’yla ve Arapça konuşulan ülkelerle ilgili hiçbir açıklama getirmemekte ve Osmanlı Devletinin Avrupa topraklarını ele almaktadır
Çadırcı’ya göre 19 Yüzyılın başlarında, Osmanlı imparatorluğunu dağılma ve çökmekten kurtarma girişimleri ile beraber nüfus, arazi ve mal-mülk sayımı yeniden değer kazanmaya başlamıştır Özellikle, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının hemen ardından yeni kurulan ordunun, giderlerini karşılamak amacı ile devletin, vergi kaynakları ve asker çağındaki nüfusu tespit etmek için girişimde bulunduğu görülüyor Bu amaçla, Anadolu ve Rumeli’deki erkek nüfusu saptamak adına, 1830 yılında nüfus sayımına başlanmış ve bu sayım bir yıl içinde tamamlanmıştır 1831 yılından başlanarak Osmanlı İmparatorluğu içinde bulunan şehir ve kasabalarda nüfus işleriyle ilgilenmek üzere yeni bir örgüt oluşturulmuştur
Tabakoğlu, nüfus değişikliklerinin 19 Yüzyıl Osmanlı ekonomisinde derin etkileri olduğunu ifade etmektedir 1831’de tamamlanan ve sadece erkek nüfusu kapsayan bir sayıma göre (sadece erkek nüfusu 4 milyon kadar görülmekteydi sadece Anadolu’da 7-7,5 milyon kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir 110 Devam eden uzun savaşlar neticesinde, özellikle erkek nüfusta büyük kayıplar olmuştur Bu yüzyılda hamile kadınlarda düşük oranlarının, özellikle de 1870’lerde en yüksek seviyesine ulaştığı biliniyor 1830’dan önce nüfus büyük olasılıkla azalmıştı; ancak 1830’lardan sonra durum tersine dönmüş ve göç alımı, hastalıkların azalması, sağlık koşullarının iyiye gitmesi, güvenlik, nakliyat gibi nedenlerden dolayı nüfus artmıştı
19 yüzyılın başlarında, nüfusun büyük bir kısmının Anadolu dışında olduğu görülmektedir Ancak toprak kayıplarının yüzyıl boyunca, özellikle nüfusun yoğun olduğu Yunanistan, Bulgaristan, Eflak, Boğdan gibi eyaletler, artarak devam etmesi bu kesimlerdeki nüfusun azalmasına yol açmıştır
Halkın çoğu kırsal kesimlerde yaşıyordu Bunların nüfus içindeki oranı %80 civarındaydı Nüfusun şehirlerle kırsal bölgeler arasında dağılımı yüzyıl zarfında biraz değişmiştir 1840 ile 1913 yılları arasında şehir nüfusunun oranı %17’den %22’ye çıktı Bazı şehir ve kasabalar bilhassa Avrupa ile ticaretleri dolayısıyla, iyice büyüdü Bazı şehir ve kasabalar da savaştan ve ticaret yollarının değiştirilmesinden dolayı durakladılar veya küçüldüler
1884-1897 yılları arasında nüfus artışı (1000)
Yıllar Müslüman Gayrimüslim Toplam
1884 12 590 4 54417 135
1885 12 708 4 579 17 286
1886 12 825 4 603 17 429
1887 12 942 4 637 17 580
1888 13 059 4 662 17 721
1889 13 177 4 676 17 853
1890 13 294 4 701 17 995
1891 13 411 4 734 18 146
1892 13 411 4 763 18 175
1893 13 578 4 777 18 316
1894 13 646 4 805 18 451
1895 13 763 4 833 18 596
1896 13 891 4 849 18 740
1897 14 112 4 938 19 050
Balkanlardaki toprak kayıpları Müslümanların nüfus içindeki paylarını zamanla attırmıştı Yüzyıl sonuna yaklaşıldıkça Müslüman nüfusun artış hızının gayrimüslimlere nazaran yüksek olduğu gözlenmiştir 1884-1897 dönemi, Osmanlı’nın savaş içinde bulunmadığı ve kayda değer bir toprak kaybına uğramadığı bir dönemdir Dolayısıyla tabloda görünen artışların sadece doğum, ölüm ve net göçlerin sonucunu yansıttığı söylenebilir Tablodaki bilgilere bakılarak nüfus artış hızı hesaplanabilir Müslümanların 1884 yılından 1897 yılına kadar olan 13 yıllık bir sürede, yüzde 12,8 oranda artış hızı gösterdiği anlaşılmaktadır Gayrimüslimler ise bu süre boyunca yüzde 8,67 oranında artış hızı göstermiştir Genel olarak 1884 yılından 1897 yılına kadar Osmanlı nüfusunun yüzde 11,18 oranında artığı gözlenmiştir Gayrimüslimler, Müslümanlara nazaran daha düşük bir nüfus artış oranına sahiptir Bu durum, Müslüman dünyasının, günümüzde Arap dünyasında olduğu gibi, kalabalık nüfus geleneği ile de açıklanabilir
19 yüzyıldaki toprak kayıplarının büyük kısmı, gayrimüslim halkın yaşadığı alanlar idi İnalcık’a göre, ne tarım ne de sanayi sadece Hristiyan veya Müslümanlara mahsus alanlardı Ürünleri piyasaya sürülen tarım ve sanayi faaliyeti Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin yerleşmiş olduğu sahalarda mevcuttu Harput gibi Hristiyanların ve Uşak gibi Müslümanların yoğun olarak yerleşmiş olduğu merkezlerde de sanayi faaliyeti çok yüksekti İnalcık, Osmanlı
İmparatorluğunun iktisadi faaliyetini dinle (veya etnik faktörlerle) izah etmenin boşuna bir çaba olduğunu ifade etmektedir
Tabakoğlu ise, İmparatorluğun iktisadi faaliyetlerini dinle ilişkilendirmiştir Tabakoğlu’na göre, İslam’ın bir ahlak ilkesi olarak ortaya koyduğu ve ahiliğin günlük hayata geçirdiği hizmet anlayışı, dayanışmacı bir toplum oluşturmayı hedef almıştır İslam’la ilgili infak (harcama) duygusu bu arz yönlü toplumu oluşturmanın maddi yönünü teşkil eder İşte bu noktada arz yönlü ekonomi gündeme gelir Bu yaklaşıma göre ekonomi insan içindir Çağdaş kapitalist anlayışta olduğu gibi insan ekonomi için değildir Toplum ve ekonomide bu zihniyetin hakim olmasından dolayı Osmanlılarda, batı kapitalizmini oluşturan sömürgeci faaliyetler, sınıf mücadeleleri görülmemiştir Kapitalizmin oluşturup idealize ettiği homo economicus’un temel saiki, ferdi menfaattir ve bunun müşahhas şekli burjuvadır
Bunların dışında, okur-yazar oranı da, toplumsal ve ekonomik gelişme hakkında bir ışık tutmaktadır
|