Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
askeri, savaşlar, tarih, tarihi

Askerî Tarih - Savaşlar Tarihi

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Askerî Tarih - Savaşlar Tarihi



Askerî Tarih - Savaşlar Tarihi

Askerî tarih, insanlık tarihi boyunca süregelen ve çatışma kategorisine giren olaylardan oluşur Bunlar iki kabile arasındaki küçük çaplı dövüşmeden yeryüzündeki birey nüfusunun çoğunluğunu etkileyen düzenli ordular arasında geçen bir dünya savaşına kadar sıralanırlar Bu olayları yazarak ya da diğer yollardan kaydeden kişilere de askerî tarihçi denir

Askerî etkinlikler binlerce yıldır süregelmiş ve tarih boyunca temel taktikler, stratejiler ve askerî harekâtların ana amacı çok fazla değişmemiştir Merkeze hücum eden düşmanı her iki kanattan da çevirerek kuşatmaya almak için uygulanan kanatlardan kuşatma taktiği mükemmel bir askeri manevra olarak sayılmaktadır ve 2,200 yıl önce MÖ 216 yılında Cannae Savaşında Hannibal tarafından uygulanmıştır Roma İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarında ünlü kitabını yazan Çinli askerî teorisyen Sun Tzu'da Savaş sanatı 'nda aynı manevradan sözetmiştir Geçmişte yapılmış hatalara düşmemek, çarpışma esnasında tarihteki benzerlerini hatırlayarak komutanların performansını iyileştirebilmek ve yaşanan deneyimlerden dersler çıkarabilmek için askerî kuvvetlerde askerî tarihin öğrenilmesi çok önemlidir Askerî tarihin ana bölümleri savaşların, çarpışmaların ve vuruşmaların tarihi, askerlik sanatı tarihi, ve her silahlı kuvvetin kendi özel tarihinden oluşmaktadır

Savaş sanatını bölümlere ayırmanın değişik yolları vardır Bunlardan bir tanesi konvansiyonel ya da konvansiyonel olmayan savaş diye ikiye ayrılır Konvansiyonel savaşta, düzenli ordular, birbirleriyle kitle imha silahları kullanmadan görece doğrudan savaşırlar Konvansiyonel olmayan savaş tanımı ise diğer tüm tip çatışmaları tanımlamak için kullanılır: Baskın, Gerilla savaşı, ayaklanma, ve terörizm gibi taktikler Aynı zamanda nükleer, kimyasal veya biyolojik silahların kullanması da konvansiyonel olmayan savaş sayılmaktadır

Bu kategorilerin tamamı daha geniş iki kategoride de değerlendirilir: Yüksek yoğunluklu ya da düşük yoğunluklu savaş İki süpergüç ya da büyük ülkeler arasındaki siyasî nedenlerle yapılan çarpışmalar yüksek yoğunluklu, ayaklanmaları bastırmak, gerilla savaşı ya da devrimcilere karşı özel birliklerle çarpışmak düşük yoğunluklu savaş sayılmaktadır


Dönemler

1 Tarih öncesi savaş

2 Antik çağlarda savaş

3 Ortaçağda savaş

4 Barutlu silahlarla savaş

5 Sanayi Çağı'nda savaş

6 Günümüzde savaş


Bu kadar geniş bir konuyu bölmenin bir yolu tarihsel dönemlere ayırmaktır Bu yöntem yararlı olduğu kadar bazen hatalı da olabilmektedir çünkü tarihsel ayrım farklı coğrafyalarda farklı zamanlara rastlamaktadır Antik çağlarda savaş diye tanımlanan yöntemler hala dünyanın bazı bölgelerinde kullanılmaktadır Ortaçağ Avrupa için oldukça ayırdedici bir bölümleme olsa da Doğu Asya için bir anlam ifade etmemektedir

Tarih Öncesi Savaş

Tarih öncesi savaşların başlangıcı antropologlar ve tarihçiler arasında bir tartışma konusudur Avcı-toplayıcı ilk toplumlarda sosyal roller yoktu ve sınıflar bulunmuyordu (yaş ve cinsiyet farklılıkları dışında) Dolayısıyla bölgeyi korumak için ya da salrırıda bulunmak için her yetkin birey katkıda bulunabiliyordu

Tarımın ortaya çıkması tarımla uğraşan toplumlarla avcı-toplayıcı toplumlar arasında büyük farklılıklar yaratmıştır Büyük bir olasılıkla, kıtlık zamanlarında avcılar, tarımla uğraşanların köylerine yoğun saldırılar düzenleyerek belki de ilk düzenli savaşı başlatmışlardır Görece daha ileri aşamadaki tarımla uğraşan toplumlarda sosyal rollerin ayrımı mümkündü ve ayrı organize birimler olarak profesyonel askerler ilk defa ortaya çıkıyordu

Antik Çağlarda Savaş

Hala ilk olup olmadığı tartışılan ilk arkeolojik savaş kaydı Mısır'da Nil nehri bölgesinde bulunan ve 117 nci Mezarlık diye bilinen bölgedeki yedi bin yıllık savaş hakkındadır İskeletlerinde okbaşı bukunan birçok vücut bir savaş sonucu ölenler olabilir

Antik tarih hakkında bildiklerimizin çoğu aslında orduların tarihidir: Hangi fetihlerde bulundukları, hareketleri ve teknolojik icatları Bunun böyle olmasını birçok sebebi vardır antik çağlarda idarî birim olarak bulunan krallık ve imparatorluklar ancak askerî güç ile kontrol altında tutulabiliyordu Sınırlı sayıda yapılan tarım nedeniyle büyük topluluklara destek olabilen çok az yer vardı ve sık sık savaşılıyordu

Silahlar ve zırhlar dayanaklı olmak için tasarlanmışlardı dolayısıyla diğer nesnelerden daha uzun süre dayanıyorlardı Bu nedenle ortaya çıkarılan nesnelerin büyük bir çoğunluğu bu iki sınıfa girmektedir Silahlar ve zırhlar aynı zamanda tarih boyunca oldukça yüksek sayılarda üretilmişlerdir ve bu da arkeolojik kazılarda bunların bulunma olasılığını artırmaktadır Bu tarz nesneler aynı zamanda gelecek kuşaklar için bir erdem simgesi de sayılıyordu ve önde gelen savaşçıların mezarlarına ya da anıtlarına konulması en olası nesnelerdi Ve yazı bulunduktan sonra sık sık kralların askerî fetihlerini ve zaferlerini övmek için kullanılmıştır

Yazı, sade vatandaş tarafından kullanılsa bile yazmaya değer böyle olayları kaydetmek için de kullanılmıştır Savaşlar da ister Homer'in Truva Savaşı'nı anlattığı destanlarında olsun, isten kişisel yazışmalarda olsun her zaman için kaydedilen konular olmuştur Gerçekten de ilk yazılı eserler savaş üzerinde dönmektedirler Savaş yaşamın hem çok yaygın hem de dramatik bir bölümünü oluşturmaktaydı Bugün bile binlerce askerin katıldığı çarpışmalara tanık olmak bunun hem sanat yoluyla hem de gerçekçi tarihî yazılarla kayıt altına alınması için yeteri kadar önemlidir Daha sonraları ulus-devletler gelişip imparatorluklar büyüdükçe, düzen ve verimlilik gereksiniminin artması, yazılı kayıtların da artmasını getirmiştir Sun Tzu'nun sözleriyle "devlet için hayatî derecede önem taşıyan bir konu" olan savaşlarla ilgili kayıtların tutulması ordular ve devlet görevlileri için büyük önem taşıyordu Bütün bu nedenlerden ötürü, antik tarihin büyük bir bölümünü askerî tarih oluşturmaktadır

Bu uygarlıklar Antik yeryüzündeki dikkate değer askerî güçlere sahipti : Mısırlılar, Babil, Pers İmparatorluğu, Yunanlılar, Çinliler, Makedonlar, Romalılar, Hintliler, Gandhara, Qin, Xiongnu

Mezopotamya'nın verimli topraklarında tarih öncesi dönemin önemli fetihlerine sahne olmuştur Mezopotamya Sümerler, Akadlar, Persler, Babil ve Asurlar tarafından fethedilmiştir

Antik Mısır kuvvetli bir güç haline gelmeye başlamıştı ama daha sonra Eski Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Persler tarafından işgal edilmişlerdir

Ortaçağda Savaş

Karanlık çağın bir yerinde üzengiler kullanılmaya başlandığında ordular tamamen değişecekti Bu buluşla birlikte teknolojik, kültürel, ve toplumsal gelişmeler askerî taktikleri ve süvari ile topçunun rolünü değiştirerek savaşların antik çağdaki tarzı dramatik bir şekilde değiştirilmiştir Aynı savaş tarzı dünyanın diğer bölgelerinde de varolmuştur Bozkırların göçmen savaşçılarını taklit eden Çin ordusu beşinci yüzyılda yoğun piyade kuvvetinden süvari ağırlıklı kuvvetlere dönüşmüştür Orta Doğu ve Kuzey Afrika Avrupa'dakine benzer ve sıklıkla da daha gelişmiş teknolojiler kullanmıştır Çoğu kişi tarafından Japonya'daki ortaçağ savaş tarzının 19 yy ortalarına kadar devam ettiği kabul edilmektedir Afrika'da da Sahel boyunca ve sennar Krallığı ile Fulani İmparatorluğu gibi Sudan devletleri de ortaçağ savaş taktiğini ve silahlarını, bunlar Avrupa'da kullanımdan kalktıktan sonra uzun süreler kullanmaya devam etmişlerdir

Ortaçağ'da feodalizm çok geniş bir şekilde yayılmıştı ve Avrupa'da birçok derebeyi vardı Derebeyleri topraklarını korumak için çoğunlukla kalelerde yaşarlardı

İslam İmparatorluğu da genişlemekteydi ve Emeviler zamanında batıda İspanya'ya doğu da da İndus nehrine uzanmıştı Daha sonra iktidara Abbasiler geçmiştir Abbasilerde Selçuklular ve Moğollar tarafından yenilmişlerdir Tours Savaşı'nda Charles Martel komutasındaki Franklar, müslümanların Avrupa içlerine doğru olan ilerlemesini durdurmuştur

Çin'de Sui Hanedanı ve diğer hanedanlar yükselmişti ancak Cengiz Han ve Kubilay Han komutasındaki Moğollar Çinlileri yenerek toprakları işgal etmişlerdir Genişlemeye devam eden Moğol İmparatorluğu Kubilay Han'ın ölümüyle parçalanmıştır

Barutlu Silahlarla Savaş

16'ncı yüzyılın başlarındaki İtalyan Savaşları sırasında Avrupa ordularının arkebüsü (arquebus) kullanmayı benimsemeleri savaşalanındaki zırhlı süvari üstünlüğüne son vermiştir Feodal sistemin çökmesi ve ortaçağ şehir devletlerinin daha büyük uluslar altında toplanması Ortaçağ'daki standart askeri bileşen olan paralı askerlerin ve feodallerin zorla topladığı orduların yerine profesyonel orduların kurulmasını sağlamıştır


Bu dönemdeki bazı önemli gelişmeler şunlardır:


Sahra topu

Topçu bataryaları

Piyade talimi

Ağır süvari (Dragoon)

Süngü

Sanayi Çağı'nda Savaş

Silahların, özellikle de küçük silahların kullanımı kolaylaştıkça ülkeler profesyonel askerlerden oluşan ordulardan çok belirli süreli askerî hizmete almaya dönmüşlerdir Teknolojik ilerlemeler giderek daha da önemli hale gelmeye başlamıştır Önceki dönemlerde savaşan orduların benzer silahları olmasına rağmen Sanayi Çağı'nda Sadowa Çarpışması gibi daha ileri teknolojiye sahip olmanın çarpışmanın sonucunu belirlediği de görülmüştür

Sanayi çağı'nda uygulanan askerî hizmet altına alma yöntemiyle çarpışma için gerekli olan askerlerin sayısında artış sağlanmıştır Bu yöntem Napoleon Bonaparte tarafından Napolyon Savaşları'nda kullanılmıştır

Sanayi Çağı'nda diğer bir ulusun savaşa girmesini engellemek amacıyla topyekün savaş kullanılmıştır William Tecumseh Sherman'ın "March to the Sea" (Denize Yürüyüş'ü) ve Philip Sheridan'ın Shenandoah Vadisi'ni yakıp yıkması bu topyekün savaşın örnekleridir

Günümüzde Savaş

Günümüzde savaş yüksek teknolojinin de yaygın olarak kullanıldığı oldukça karmaşık bir olaydır Terim olarak elektronik çağında, birinci dünya ülkelerinden bir ya da birkaçının da katıldığı çatışmalar kastedilmektedir Elbette, üçüncü dünya ülkeleri de savaş yapmaktadırlar ancak bu genellikle düşük teknolojili savaş ya da gerilla taktikleri olmaktadır

Tarih Öncesi Savaş


Tarih öncesi savaş, yazının bulunmasından ve devletler gibi büyük sosyal yapıların kurulmasından önceki çağlarda yapılan savaşlardır Tarihî savaşlar Sümerlerde Bronz Çağı'ndaki profesyonel ordularla birlikte başlar Bazı topluluklarda ise daha sonraki dönemlerde dahi tarih öncesi savaş varolmaya devam etmiştir

İnsanın ilk ne zaman savaşmaya başladığı antropologlar ile tarihçiler arasında süregelen büyük bir tartışmadır İskeletlerinde mızrak izleri bulunan Neandertal insan örnekleri bulunmasına rağmen bazı antropologlar bunların savaş sonucu değil de kurban edilme, cinayet ya da av kazaları nedeniyle ortaya çıktığını düşünmektedir Bu tartışma, "savaş" sözcüğünün tanımına ilişkin bir sorunun cevabı ile yakından ilişkilidir: Avcılık yapan iki ayrı grup arasındaki dalaşma ne zaman iki siyasi ya da etnik grup arasındaki silahlı mücadeleye dönüşür?

Tarih öncesi orduların boyutu da bir tartışma konusudur Tarih öncesi savaş kavramını reddedenler, o zamanlar nüfus yoğunluğunun çok düşük olduğunu, dolayısıyla hiçbir zaman birkaç düzine kişiden oluşan baskın gruplarından daha büyük toplulukların karşı karşıya gelmesinin olası olmadığını savunurlar Bu görüş bugünkü İsrail ile Ürdün'ün bulunduğu bölgede yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan Amarna mektupları'yla da desteklenmektedir Eski Mısır yönetimi ile bu bölgedeki temsilcileri arasındaki diplomatik yazışmalardan oluşan bu mektuplarda, Güney Levant bölgesindeki şehirleri yaklaşık yirmi kişiden oluşan grupların yıldırdığından sözedilmektedir Aksi görüşte olanlar ise, Türkiye'deki Çatalhöyük büyüklüğündeki şehirlerin birkaç yüz silahlı adam bulundurmuş olabileceğini ve birkaç şehrin kurduğu ittifaklar sonucunda hatırı sayılır bir orduya ulaşılmış olacağını savunmaktadır Büyük olasılıkla yeteri kadar büyük olan bu gruplar herhangi bir seferin başarıya ulaşmasında önemli olan askerî taktikleri, lojistiği ve organizasyonel yapıyı uygulamışlardır


Yöresel savaşlar

Paleolitik Çağ

Neolitik Çağ

Bronz Çağı

Demir Çağı

Yöresel Savaşlar

Günümüzde hâlâ yaşayan avcı-toplayıcı toplulukların bazıları şiddet dozu yüksek bir yaşam sürmekte ve sıklıkla komşu gruplara baskın yapıp güç göstererek toprak, kadın ve yiyecek ele geçirmektedir Kalahari'deki Bushmen gibi topluluklar ise savaşsız ve çok az cinayet işlenen bir hayat sürerler İlk çağlarda bu topluluk tiplerinden hangisinin yaygın olduğu bilinmemekte ve bu da tartışma konusu olmaktadır Günümüzde hâlâ savaşan bu tarz topluluklardaki ortak yanlar ise savaşmanın oldukça törensel olması, yöresel savaş adı verilen ve çatışmanın süresinden savaş kurbanlarının sayısının sınırlanmasına kadar birçok tabu ve uygulama içermesidir Yöresel savaşlar yapan kabileler arasında birkaç nesilde bir nüfus baskısı, kaynaklar üzerine anlaşmazlıklar ya da anlaşılamayan sebepler yüzünden gerçek savaşlar da çıkabilmektedir

Paleolitik Çağ

İlk insanların kullandığı en yaygın silahlar basit ve kolay üretilebiliyordu Sopa ve mızraklardan oluşan bu tarz silahlar MÖ 35000 yıllarından beri avcılık için kullanılmış, başka amaçla kullanıldığına dair kanıt bulunamamıştır Bu çağdan kalan mağara resimlerinden hiçbirinde insanın insana saldırdığı resmedilmemiştir Sosyal evrimin bu aşamasında geniş çaplı bir savaşın olduğuna dair herhangi bir arkeolojik kanıt yoktur

MÖ 12000 yıllarından itibaren yay, topuz ve sapanın geliştirilmesiyle çarpışmalar değişikliğe uğramıştır İlk savaşların ortaya çıkmasında yay büyük öneme sahiptir Uzaktan saldırabilme olanağıyla, yakın döğüş silahlarından daha az risk taşır İnsanlar arasında sopalarla savaşıldığına dair mağara resmine rastlanmaz İki ya da daha fazla grup insanın birbirlerine organize şekilde saldırmasının resmedilmesi, yayın gelişimi ile aynı zamana rastlar Bu çizimlerde hatlar ve kollar belirgindir ve değişik giysilerle resmedilmiş liderler göze çarpmaktadır Bazı resimlerde de yandan kuşatma gibi askerî taktikler açıkça görülür

Topuz, kişisel çarpışma için bir süre en favori silah olsa da deri zırhın geliştirilmesi etkisini sınırlamış ve uzaktan saldırı silahlarıyla keskin kenarlı silahlar en çok kullanılan silah tipleri olmuştur

Neolitik Çağ

Tarih öncesi savaş sayılabilecek olan bir olayın ilk arkeolojik kaydı Mısır'ın Sudan sınırına yakın bölgesinde Nil nehrinde bulunmaktadır 117 Mezarlık olarak bilinen bu yer en az yedi bin yıllıktır İçinde çok sayıda iskelet vardır ve bu iskeletlerin çoğunda okbaşı kemiklerin içine girmiştir Bunlar belki de bir savaşın kayıplarıdır Ancak kimileri, bu iskeletlerin yıllar boyu toplanmış olabileceğini ve hatta savaştan çok, oradan geçenlerin öldürülmesi sonucu olabileceğini savunmaktadır Bulunanların yarısı kadındır ve bu da geniş çaplı savaş olasılığını azaltan bir unsur olarak görülmektedir

Tarımın gelişmesi ve hayvanların evcilleştirilmesiyle insan topluluklarının savaşa daha yatkınlaştığı düşünülmektedir Tarım sayesinde oluşan artı değer sayesinde çiftçiler zamanlarını savaşa ayırabiliyor ya da bir savaşçı sınıfını besleyebiliyordu

Yeni Zelanda Maorileri Güney Pasifik'te bulunan adalarında hemen hemen sürekli savaşırken kendilerini güven altına almak için binlerce müstahkem yer inşa etmişlerdir Kuşatma silahlarının henüz gelişmediği çağlarda, yani saldıranların sınırlı erzağının bulunduğu durumlarda, tarlalar ve evler talan edilse de müstahkem mevkilerin insanları ve malları korumak için başarılı bir yöntem olduğu görülmüştür Bu dayanıklı müstahkem yerler tarih öncesi çağdaki toplumlarda önemli ölçüde sosyal örgütlenme olduğunu göstermektedir Bu aynı zamanda dolaylı olarak da olsa o çağlarda örgütlü savaşlar yaşandığının da doğal kanıtı olmaktadır

Bronz Çağ

Kalkolitik dönemde bakırdan yapılmış hançer, balta ve diğer nesneler ortaya çıkmıştır Bunlar, çok pahalı ve dövülgen oldukları için çoğunlukla etkili silahlar değildi Birçok bilimadamı tarafından daha çok ayinlerde kullanıldıkları düşünülmektedir Bronzun bulunmasıyla birlikte keskin kenarlı metal silahlar artık sıradan hale gelmiştir

Demir Çağı

Erken Demir Çağında ortaya çıkan Dorların işgali, Eski Yunan sömürgeciliği ile Fenikeliler ve Etrüsklerle olan ilişkileri tarih öncesi döneme denk gelir Kavimler Göçü'nün savaşçı topluluklarından olan Cermenler yöresel savaşlar yapmışlardır Anglo-Sakson savaş biçimi ise tarih öncesi ile tarih arasında bulunur, çalışmalar daha çok arkeolojiye dayanmakla birlikte az da olsa yazılı kanıtlar da bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Askerî Tarih - Savaşlar Tarihi

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Askerî Tarih - Savaşlar Tarihi



Antik Çağda Savaş



Hoplite'lar savaşırken MÖ 560-550, Louvre Müzesi


Antik çağlarda savaş yazılı tarihin başlangıcından antik dönemin sonuna kadar geçen dönemdeki savaş tarzıdır Avrupa'da Eski Çağ'ın sonu genellikle Roma İmparatorluğu'nun bölünmesiyle (476) eş tutulur Çin'de de aynı şekilde beşinci yüzyılın sonu sayılabilir


Başlıklar

1 Genel bakış

11 Savaş arabaları

12 Piyade

13 Süvari

14 Deniz savaşları

2 Taktikler ve silahlar

21 Strateji

22 Taktik

23 Silahlar

24 Kuşatmalar

3 Kültürler

31 Eski Mısırlılar

32 Türkler

33 Çinliler

34 Hintliler

35 Persler

36 İlliryalılar

37 Eski Yunanlar

38 Makedonyalılar

39 Romalılar

310 Cermenler

4 Japonlar

5 Önemli antik savaşlar

6 Önemli antik çarpışmalar

7 Birlik tipleri

8 Kaynakça

9 Dış bağlantılar

Genel Bakış

Tarih öncesi çağda savaş ile antik çağda savaşı birbirinden ayıran, teknolojiden ziyade örgütlenme farklılığıdır İlk şehir-devletlerin ve imparatorlukların kurulmasıyla savaşlar önemli değişikliklere uğramıştır Başta Mezopotamya olmak üzere yeteri kadar tarımsal artı ürün sağlandığından, tam zamanlı yönetici elitler ve asker sınıfı ortaya çıkmıştır Askerî kuvvetlerin çoğunluğunu hâlâ çiftçiler oluştursa da, topluluk yılın bir bölümünde bunların tarlada çalışmaktan çok savaşmasını destekleyebiliyordu Böylece ilk düzenli ordular ortaya çıkmıştır

Bu yeni ordular devletlerin büyümelerine ve merkezîleşmelerine yardımcı olacak ve Mezopotamya'da ilk imparatorluk olan Akkad İmparatorluğu kurulacaktı Antik çağdaki ilk ordular, tarih öncesi çağda avlanmak için geliştirilen yayları ve mızrakları silah olarak kullanmaya devam edecekti Eski Mısır ve Çin'deki ilk ordular da aynı şekilde gelişerek yoğun piyade kuvvetlerini yay ve mızraklarla donatacaklardı

Antik çağ savaşlarında özellikle atlı orduların yaya ordular karşısında ki üstünlükleri, ve bu yüzden atın savaşlarda kullanımı bu dönemde hızla yayılmış olduğu dikkati çekmektedir

Askeri strateji ve taktikler, beklenenin tersine doğrusal bir gelişme göstermiş değildir Antik çağları izleyen dönemlerde -erken modern dönem olarak tanımlanan 15 ve 17 yüzyıllar arası- dönemlede bu strateji ve taktikler terk edilmiş görünmektedir Antik çağ savaş strateji ve taktikleri, (bakınız, altbaşlık Strateji 18 yüzyıldan itibaren yeniden uygulamaya girmiştir Erken modern dönem, müstahkem mevkilerde görülen patlamayla karakterize edilebilir ve dönemin genel çatışma tarzı, birkaç yüz kişilik akınlara dayanır Bununla birlikte savaşlar daha sık görülür 18 yüzyıl Avrupasında en uzun barış süresi 16 yıldır 16 yüzyılda barış dönemleri 10 yıldan azdır ve 17 yüzyılda 4 yıldır

Antik çağ strateji ve taktiklerine dönüş 18 yüzyıldan itibaren başlamış ve modern dönemlere kadar geliştirilerek sürdürülmüştür Bu bağlamda bu strateji ve taktikler, özellikle 20 yüzyıl savaşlarının strateji ve taktiğin temel çıkış noktalarını oluşturmuştur Clausewitz'in düşmanı savaşmaktan vazgeçirmek ya da düşman kuvvetlerini savaş alanında imha etmek tezleri, daha sonra yıldırım savaşı stratejisi ile geliştirilmiştir

Savaş Arabaları




Hitit savaş arabası Bir Mısır rölyefinden çizim Paul Volz: Die biblischen Altertümer (1914), sf 514


Devletler büyüdükçe askerî hareketlerde hızın önemi de arttı, çünkü merkezî otorite isyanlar hızla bastırılmazsa dizginleri elinde tutamıyordu Buna getirilen ilk çözüm MÖ 2000 yıllarında Orta Doğu'da kullanılmaya başlanan savaş arabalarıdır Bunlar önceleri yaban eşekleri, öküzler ve eşekler tarafından çekiliyordu ve Orta Doğu'nun görece düz arazilerinde hızlı yol almayı sağlıyordu Savaş arabaları nehirleri yüzerek geçecek kadar hafifti Kuvvetli atların yetiştirilmesiyle savaş arabaları atlar tarafından çekilmeye başlandı Atların hızı savaş arabalarını daha da etkin hale getirmiştir

Savaş arabalarının hem ulaşımda hem de savaş alanındaki gücü, MÖ ikinci binyılda Antik Yakın Asya'daki halklar tarafından ana silah olarak kullanılmasını sağlamıştır Tipik bir savaş arabasında iki kişi bulunurdu: Biri okçuluk yaparak düşman kuvvetlerine saldırır diğeri de arabayı sürerdi Zamanla, beş savaşçıyı taşıyacak savaş arabaları geliştirildi Bu araçların yeterince etkili olup olmadığı hâlâ tartışma konusudur Çin'deyse savaş arabaları Shang hanedanı'nın ana silahı olmuş ve hanedanın büyük bir alana hâkim olmasına olanak sağlamıştır

Savaş arabaları savaşlarda oynadıkları rol açısından günümüzün tanklarına benzetilse de, asıl katkıları, yaya okçulara taktik manevra sağlama yeteneğidir Bu devirlerde generallerin savaş sırasında sevk ve idareyi elde tutabilmek ve ortak korunmayı sağlamak için seçtiği sık saflı piyade düzenine karşılık uzak mesafeden piyadelere ok yağdıran savaş arabaları bu birliklere karşı koyabiliyordu Hızları nedeniyle piyade saldırılarından kaçmaları mümkün oluyordu Öte yandan, oklardan gelen zararı azaltmak için dağınık düzene geçen piyade birlikleri ortak korunma avantajlarını kaybediyor ve savaş arabaları tarafından kolaylıkla ezilebiliyordu

Taktik açıdan bakılırsa savaş arabalarının karşısına çıkan kuvvetler bir ikilem karşısında kalıyor, bu da savaş arabalarını ordular için elzem kılıyordu Savaş arabaları bakım için özel zanaatkâr gerektiren karmaşık yapılı araçlardı Bu da savaş arabalarını pahalı kılıyordu Savaş arabaları, Homeros'un İlyada'sında görüleceği gibi bir topluluk içindeki bireyler tarafından sahip olunduğunda savaşçı sınıfının ve feodal sistemin ortaya çıkmasına sebep oluyordu Kamu malı olduğu yerlerde ise, Yeni Mısır Krallığı gibi güçlü merkezî devletlerin kurulmasına olanak sağlıyordu

Piyade


Yunan Falanksı hücum ederken


Savaş arabası çok yararlı olsa da Akdeniz'in kuzey kıyılarında yani Anadolu, Yunanistan ve İtalya'daki engebeli ve dağlık arazide çok etkili değildi Bu nedenle Eski Yunanlılar daha çok piyade taktikleri kullanıyordu Etrafa kapalı kalan Mısır'ın aksine Yunanistan dışarıdan gelen kuvvetlerin sürekli tehdidi altındaydı Dağlık arazi, birlik olasılığını azaltıyor ve dolayısıyla da şehir-devletler birbirleri ile sürekli çatışma halinde oluyorlardı Bu yüksek baskılı ortamda piyade silah ve taktikleri hızla gelişti Yaratılan falanks düzeni, birlikte hareket eden bir grup insandan oluşan bir duvarın tek başına hareket edenlerden daha etkili olduğunu göstermiştir Eski Yunanlılar daha önce kullanılandan daha uzun mızraklar kullanıyor ve daha çok zırh kuşanıyorlardı Pers Savaşlarında Perslerin çok sayıda piyadeyi kitlesel olarak kullanma ve dalgalar halinde taarruz etme taktikleriyle karşı karşıya kalan Eski Yunanlılar daha az olsalar da bu savaşlardan zaferle çıkmışlardır Ama Romalılar, Eski Yunanlılara benzer Falanks taktikleri kullanan Makedonyalılarla karşılaşınca, Roma Lejyonerlerinin taktik esnekliği, Falankslara kanat açıklarından saldırıp yenmelerine olanak verdi Falanks Eski Yunan savaşlarında hüküm sürdü ancak daha hareketli bir rakibi yenmek için yeterli esnekliğe sahip değildi

Pers İmparatorluğunun hâkimiyetinde olan Orta Doğu'da savaş arabaları giderek önemini yitirmeye başladı Bu arada atlar artık tepeden tırnağa silahlı bir adamı kolaylıkla taşıyabilecek kadar güçlenmişti Böylece savaş arabalarındaki okçular, at üstündeki okçular ve mızrak taşıyan hafif süvarilerle yer değiştirmişti

Bu gelişme, düzlüklerde yaşayanlara büyük bir dezavantaj getiriyordu Yalnızca piyadelerden oluşan bir çatışmada tarımsal bölgelerdeki daha büyük insan gücü her zaman galip çıkabiliyordu Savaş arabaları için gerekli olan altyapı ve eğitim ise yalnızca şehirlerde bulunuyordu Yalnız gezen atlı savaşçılar kendilerini tarımsal alanlardan çok bozkırlarda evinde hissediyordu Daha güçlü atlar ve eyer gibi donanımlar yayıldıkça, tarımın mümkün olmadığı ancak hayvancılıkla uğraşılan yerlerdeki göçebeler tarafından kısa sürede kullanılmaya başlandı Bu göçebeler zamanlarının çoğunu at sırtında geçirdiklerinden savaş sırasında atları daha etkin kullanabiliyorlardı Yüzyıllar boyunca, Avrupa, Orta Doğu, Çin ve Güney Asya'daki devletler Avrasya bozkırlarından gelen atlılar tarafından tehdit altında kalacaktı

Süvari




Attila önderliğindeki Hunlar İtalya'yı işgal ederken, V Checa'nın bir resminden


MÖ 4 yüzyılda II Philip ve oğlu Büyük İskender yönetimindeki Makedonyalılar atlı savaşçılarla kuvvetli Yunanlı piyade birliklerini başarıyla birleştirerek eşi görülmemiş güçte bir ordu yarattılar Yunanistanı fetheden Büyük İskender dikkatini görkemli Pers İmparatorluğu'na çevirdi

Bu sırada Persler savaş arabasından tamamen vazgeçmişlerdi ancak Büyük İskender'e karşı giriştikleri MÖ 331 yılındaki Gaugamela savaşında tek tük de olsa kullanılmıştı Savaş arabası sadece imparatorun tören aracı olarak kullanılıyordu ve Pers ordusu piyade ve süvariden oluşan bir karma orduydu ve savaş filleri gibi egzotik birlikler de bulunuyordu Yine Makedonların saldırı gücü karşısında bu ordu pek işe yaramadı ve arka arkaya yapılan üç savaşta da Persler bozguna uğradılar

Bu sırada Çin'deki vadi imparatorlukları kuzeyde bulunan Doğu hunlar devletin'deki Türkler ve diğer halklar tarafından gittikçe artan bir şekilde taciz ediliyorlardı Krallıklarını korumak için insan gücü ve örgütlenme üstünlüklerini kullanan Çinli hükümdarlar süvari güçlerinin önünü kesmek için Büyük Çin Seddini inşa ettiler Bu bile yeterli olmadığından Çin ordusuna süvari birliklerini de katmak ve doğu hun ordularının savaş yöntemlerini taklit etmek zorunda kaldılar Doğu hunların saldırılarına karşı daha etkili olabilmek için, Çin'in Zu-dönemi'nin MÖ 325-MÖ 298 yılları arasında hükümdarı olan Wu-ling, ordularına ata binmeyi ve ok atmayı öğretmiş, ve hatta onları Doğu hunlar gibi giyindirmiştir Bu gelişme sayesinde bazı başarılar elde etmiş olsalar da, Doğu hunların Hiung-nu devletinin nihai sonunu getirmeyi, daha geç bir zamanda ancak onları entrikalar ile ayırıp, onların bir bölümünü kendileri için savaştırarak başarmışlardır

Avrasya'nın büyük bölümünde süvari ve piyade karmasından oluşan ordular standart hale gelse de Avrupa ve Kuzey Afrika'da farklı bir savaş tarzı gelişiyordu Akdeniz bölgesi atların bile kullanımını zorlaştıran dağlarla çevrilidir Üstüne üstlük piyade deniz yoluyla daha kolay taşınabiliyordu Dolayısıyla süvari gücünden aşağı kalmayacak bir piyade gücüne sahip olabilen topluluk bölgeyi yönetimi altına alabilecekti

Bu kuvvet Roma şehrinde geliştirilecek ve Roma daha önce eşi görülmemiş şekilde Akdeniz bölgesinde yayılmaya başlayacaktı Roma orduları teknolojik yeniliklere sahip değildi, ama yoğun örgütlenme ve eğitim sayesinde başarılı oluyordu Roma orduları profesyonel askerî güç oldu Hayatlarını bu yola adayan askerler disiplinleri, yetenekleri, müstahkem bölgeleri ve sayıları ile bölgedeki diğer tüm kuvvetleri yenebiliyordu Piyadenin yavaş ilerleme hızını çözmek için önemli derecedeki kuvvetlerin hızlı hareket etmesini sağlayan yüksek kaliteli ve düzenli bakılan yollarla tüm imparatorluğu birbirine bağladılar Süvari sadece izcilik ve destek kuvvetler olarak kullanılıyordu

Romalıların başarısı imparatorluğun yaygın yapısına ve örgütlenmesine bağlıydı Bu yapı sallanmaya başladığında ordu da yıkılmaya başladı Bozkırlardan gelen atlılar olan Hunlar sürekli ilerliyordu Atlar güçleniyor, yaylar daha ölümcül, sürüş ekipmanları daha etkili oluyordu 4'ncü yüzyıldan itibaren ordudaki merkezî rolü ağır piyade değil, süvari birlikleri almaya başlamıştı Destek kuvveti olarak piyade görev yapıyordu

Deniz Savaşları




Aktiyum savaşı


Tarihte kaydedilmiş ilk deniz savaşı MÖ 1210 yılında geçmiştir Hitit kralı II Şuppililiuma Kıbrıs'tan gelen bir filoyu yenmiş ve tüm gemilerini yakmıştır

İlk geniş çaplı deniz harekâtları Pers Savaşları sırasında görülmüştür Yalnızca her iki taraftaki düzinelerce trireme'in birbiriyle mücadelesi değil aynı zamanda kara ve deniz harekâtları da bağlantılı olarak yapılmıştır Antik çağlarda gemiler yalnızca sakin sularda ve ırmaklarda kullanılabiliyordu Okyanuslar sınır ötesiydi Donanmalar kara kuvvetlerine destek veriyor ve erzak taşımacılığı da yapıyordu Kendi başlarına nadiren saldırıda bulunuyorlardı Menzili sınırlı silahlar kullanıldığından deniz savaşları da aslında kara savaşları gibiydi ve çarpışmanın çoğu gemiye çıkan gruplar tarafından gerçekleştiriliyordu

Pön savaşları ile birlikte açık denizlere de çıkılmaya başlandı Roma o güne kadar daha çok İtalya yarımadası ile ilgilendiğinden deniz savaşlarına çok fazla eğilmemişti Ticaret uygarlığı olan Kartaca ise geniş bir donanmaya sahipti Romalılar Kartaca gemilerinin kalıntılarını inceleyerek etkili bir donanma kurmuşlardır Düşman gemisine borda iskelesini yerleştirmek için corvus adlı bir alet de geliştiren Romalılar büyük avantaj sağladılar Yakın döğüşte üstün olan Lejyonerler, kolaylıkla Kartaca gemilerine bordalayıp mürettebatı öldürebiliyordu

Taktikler ve Silahlar

Strateji


Romalıların bir kaleyi feth etmek için geliştirdikleri kuşatma silahları


Antik çağda strateji kabaca iki ana kolda uygulanmıştı: bir stratej, genellikle savaş alanında karşı tarafın ordusunu yenmekten geçiyordu Ancak karşı tarafın kral ya da imparatoru savaş alanından hazinesiyle birlikte kaçmayı başarabilirse yeni bir ordu düzenleme şansına sahip olacaktır Bu durumda karşı tarafın ordusunu savaş alanında imha etmek tek başına yeterli olmuyor, tercihan kral ya da imparatoru da, hiç olmazsa hazinesini ele geçirmek gerekiyordu

Bu strateji en belirgin biçimiyle İskender'in Pers İmparatorluğu'na karşı giriştiği savaşta ortaya çıkmaktadır Pers ordusunun merkez bölümü üzerinden imparatorun ordugahına yapılan ani akın, Pers hazinesinin ele geçirilmesi yanı sıra ordunun başsız kalarak dağılmasını sağlamıştır Hemen ardından bir süvari görev kuvveti oluşturularak imparator, ele geçirilinceye kadar izlenmiştir

İkinci bir strateji ise, savaşa devam etmenin teslim olmaktan daha çok kayba neden olacağına düşmanı inandırmak ve savaştan mümkün olan en büyük kazançla çıkmak Bu, düşmanı teslim olmaya zorlamanın bir yoludur Düşman bir kere bozguna uğratıldıktan sonra, kuşatma tehdidi, sivil ölümler ya da köle olarak alınıp götürülmesi ve benzeri tehlikeler, çoğunlukla pazarlık masasına oturmayı sağlıyordu (örneğin Hitit-Antik Mısır arasındaki savaşlar) Tabii ki bunu sağlamanın başka yolları da vardı Düşman tarlalarını yakmak, süravi ya da savaş arabalarıyla ezmek, karşı tarafa iki seçenek bırakıyordu: Ya teslim olmak ya da baskı altında savaşmak Hasat sezonunun başlaması ya da paralı askerlere verecek para kalmaması nedeniyle düşmanın karşısına çıkmayı geciktirmek de aynı seçeneklere itiyordu

Her iki strateji de ya ayrı ayrı savaşlarda ya da her ikisi birlikte uygulanmıştır

Her iki strateji de sadece antik çağladaki savaşlara özgü değildir 18 yüzyılın son çeyreğinden itibaren de aynı stratejiler uygulanagelmiştir Clausewitz, Savaş Üzerine adını verdiği çalışmasında her iki stratejiyi de incelemiştir

Bu savaş kurallarına uyulmadığında ortaya antik çağın istisna çatışmaları çıkmıştır Spartalılar ve Atinalıların uzun yıllar süren Peloponnez Savaşı'nda neredeyse iflas etmelerine rağmen teslim olmayı kabul etmemesi böyle bir örnektir Başka bir örnek de II Pön Savaşları sırasında gerçekleşen Cannae savaşı'ndan sonra Romalıların teslim olmayı reddetmesidir

Daha kişisel bir amaç da kâr etmekti Gallilerin yağma kültüründe görüldüğü gibi bu kâr genellikle parasaldı Başarılı komutanlar hükümette görev aldıkları için siyasî kârdan da söz edilebilir Bu "stratejiler" genellikle savaşa katılan devletlerin sağlayacağı fayda ile çatıştığından günümüz anlayışı ile çelişir


Taktik

Geçerli taktikler bazı kriterlere bağlı olarak değişiyordu:

Generalin emri altındaki kuvvetin büyüklüğü

Karşı kuvvetin büyüklüğü

Arazi koşulları

Hava durumu

Eğer general büyük bir güç avantajı olduğunu biliyorsa, sıklıkla piyadeleriyle düşmanın cephesine saldırır ve süvarisini kanatlarda tutardı Bu manevra piyadenin gerisinde güven altında tutulan okçular ve kuşatma araçları tarafından düşman üstüne birkaç vole atıştan sonra yapılırdı Bu atışlar düşmanı yumuşattıktan sonra piyade ilerler ve düşman hattına hücum ederdi Piyade yakın dövüşe girip düşmanın dikkatini üzerine topladıktan sonra sağ-sol kanatlardan saldıran süvari düşmanı kuşatma altına alır ve geri çekilmek için bile olanak vermeden kırıp geçerdi

Eğer generalin avantajı çok değilse düşmanı bozguna uğratmayı seçebilirdi Bozguna uğrayan birlikler daha az örgütlü olduğundan öldürülmeleri daha kolay oluyordu Bunu sağlamak için düşmanın zayıf birliklerine güçlü piyade birlikleri ile saldırılıyor, içlerinden çoğu katlediliyor ve bozguna uğraması sağlanıyordu Bir birliğin bozguna uğradığını gören diğer birlikler paniğe kapılıp kaçmaya daha meyilli oluyordu Daha büyük bir başarı ise düşman generalinin iradesini kırmak ve hatta onu öldürmekti İradesi kırılan düşman generali ve fedaisi kaçmaya başlıyor, geride kalan birliklerine de onu izlemekten başka seçenek kalmıyordu Bu taktik, domino etkisi başlatarak karşı kuvvetin tamamının savaş alanından kaçmasıyla sonuçlanıyordu Düşman kuvvetinin tamamı bozguna uğratıldıktan sonra süvari kullanılarak kaçan kuvvetlerin çoğu yokediliyor ve düşman daha da zayıflatılıyordu


Silahlar

Antik Çağ silahları arasında ok ve yay, mızrak ve cirit, kılıç, sopa, balta, topuz, gürz ve bıçak sayılabilir Katapult ve koçbaşı kuşatmalar sırasında kullanılan araçlardı Antik Türklerde basit maddelerle cok etkili silahlar gelistirmislerdir Örnegin Türklerin keci bagirsagindan üretikleri bir yay ile attiklari oklarin 80 metre mesafede bile hala öldürücü olmus oldugu bilinmektedir


Kuşatmalar

Antik çağda Yakın Asya’da bulunan ilk şehir surları ve müstahkem yerler savunma için gerekliydi Bu surlar toprak tuğla, taş, odun kullanılarak ya da yörede bulunma imkânlarına göre bunların karışımından yapılıyordu Bilinen en erken kuşatma savaşları MÖ 3000 yıllarında Eski Mısır’ın hanedanlar öncesi dönemine rastlar MÖ 24'üncü yüzyıla ait Eski Mısır mezar rölyeflerindeki tekerlekli merdivenler, resmedilmiş ilk kuşatma araçlarıdır MÖ 9'uncu yüzyıldan 7'nci yüzyıla kadar olan Asur saray rölyefleri değişik Yakın Asya şehirlerinin kuşatmalarını resmeder Basit koçbaşları bir önceki binyılda bulunmuş olsa da Asurlular kuşatma savaşlarını çok geliştirdiler Kuşatma savaşında uygulanan en yaygın uygulama, kuşatmayı başlatmak ve içeride kalan düşmanın teslim olmasını beklemekti Lojistik problemler nedeniyle az sayıda birlikle yapılan kuşatmalar dışındakiler nadiren sürdürülebiliyordu

Kültürler

Eski Mısırlılar


II Ramses'in Cheta halkını yenmesi ve Dapur kuşatması, II Ramses'in Thebes'teki tapınak duvar resimlerinden


Uzun tarihinin büyük bölümünde Eski Mısır uygarlığı tek hükümet tarafından yönetilmiştir Ulusun ana askerî hedefi düşman işgalini önlemekti Mısır’ı çevreleyen kurak topraklarda ve çöllerde yaşayan göçebe kabileler verimli Nil vadisine yerleşmek için sık sık akın ve yağma yapıyordu Mısırlılar Nil Deltası’nın doğu ve batı sınırları boyunca, Doğu Çölü’nde ve güneydeki Nubya’da kaleler ve ileri karakollar inşa etmişlerdi Küçük garnizonlar ufak çaplı ayaklanmaları engelleyebiliyordu Büyük kuvvetler ortaya çıktığında gönderilen mesajlarla asıl ordu kuvveti çağırılıyordu Birçok Mısır şehrinde şehir surları ve diğer savunma yöntemleri bulunmuyordu

İlk Mısır askerleri, temreni bakır mızrak ile deri kaplı büyük tahta kalkandan oluşan basit silahlarla donatılmıştı Eski dönemlerdeki taş topuzun yerine bronz savaş baltası geçmiş ve taş topuzlar sadece törensel amaçlarla kullanılmıştır Mızrakçılara destek olarak çakmaktaşı ya da bakır uç taşıyan okları kullanan ve bileşik yaylara sahip okçular da bulunuyordu MÖ üçüncü binyıl ile ikinci binyılın başlarında hiç zırh kullanılmamıştır Silah teknolojisinde ve savaş tarzındaki en önemli gelişme MÖ 1600 yıllarında Mısırlıların kendilerini Aşağı Mısır’ın hâkimi ilan eden Hyksos halkıyla savaşıp yenmesiyle başlamıştır At ve savaş arabaları bu dönemde Mısır’a girmiştir Diğer yeni aletlerin arasında orak kılıç, gövde zırhı ve geliştirilmiş bronz döküm sayılabilir Bir sonraki sıçrama Geç Dönem’de (MÖ 712-332) atlı birliklerin ve demirden yapılmış silahların kullanılmasıyla gerçekleşmiştir Büyük İskender tarafından fethedildikten sonra Mısır Yunanlılaştırılmış ve ana askerî güç falanks olmuştur Eski Mısırlılar silah teknolojisinde büyük yenilik yapmamış, silah konusunda tüm gelişmeler Batı Asya ve Eski Yunan dünyasından alınmıştır

MÖ ikinci binyılda Mısır toplama ordudan, profesyonel askerlerin oluşturduğu iyi örgütlenmiş orduya geçmiştir Nubya gibi yabancı toprakların fethi, ülke dışında sürekli bir garnizon tutmayı gerektirmiştir Mitanniler, Hititler ve sonraları da Asurlular ile Babilliler gibi yakın doğunun güçlü krallıklarıyla olan karşılaşmalar nedeniyle Mısırlılar kendi vatanlarından uzakta sefere çıkma gereksinimi duymuşlardır

Bu askerlere ailelerinin istihkakı için toprak verilerek ödeme yapılıyordu Hizmet süresini bitiren kıdemli askerlerin emekliye ayrılmasına izin veriliyordu Generallerin saray üzerinde büyük nüfuzu olmasına karşılık diğer feodal devletlerin tersine Mısır ordusunun kontrolü tamamen krala aitti Yabancı paralı askerler de bulunduruluyordu Bunlar ilk olarak Nubyalılar (Medjay), sonraları da Yeni Krallık'ta Libyalılar ve Sherdenlerdi Persliler döneminde, Eski Yunanlı paralı askerler başkaldıran firavunların emrine girmiştir Elephantine'deki Yahudi paralı askerler MÖ 5'inci yüzyılda Mısır'ın yöneticileri olan Perslere hizmet etmiştir Aynı paralı askerler MÖ 6'ncı yüzyılda da Mısır Firavunlarına hizmet etmiştir

O zamanın kraliyet propagandasına bakıldığında Mısır birliklerine savaşa giderken kralın ya da veliaht prensin şahsen önderlik ettiği görülür Ordu onbinlerce askerden oluşabilir, dolayısıyla 250 askerden oluşan ve bir subay tarafından önderlik edilen küçük taburlar idarenin anahtar noktasını oluşturur İzlenen taktik, önce yoğun ok atışı ardından bozulan düşman hatlarına piyade ile birlikte savaş arabalarının hücum etmesiydi Mısır askerî sefer kayıtlarına göre düşman büyük Mısır kuvvetine karşı pusu kurarak ya da yolları bloke ederek şaşırtmacaya kalkışabiliyordu

Nil vadisinde gemi ve mavnalar önemli askerî elemanlardı Gemiler askerî birliklere erzak sağlamak için vazgeçilmez unsurlardı Nil nehrinde sığ geçişler olmadığı için mavnalar kullanılıyordu Nehirde hüküm sürebilmek için kuşatma yapabilmek gerekliydi, aynı Hyksos başkenti Avaris'in Mısırlılar tarafından fethi gibi Geç Dönem'den önce Mısırlıların denizde savaşmak için donanmaları yoktu MÖ 12'nci yüzyılda III Ramses ile Deniz halkı arasında Mısır kıyılarında gemilerin de yeraldığı bir savaş geçmiştir

Türkler

Antik çağın Türk toplulukları dünya üzerindeki hakimiyetin Göktanrı tarafından kendi Türk hükümdarlarına buyrulmuş olduğu inancı ile çok kez "gök'ün altındaki bütün topraklara" sahib olmak için harekete geçmiş, ve bu hedeflerine ulaşamamış olsalarda atlı orduları ve iyi gelişmış savaş yöntemleri ile çok kez kısa ömürlü büyük devletler kurmuş ve tarihte önemli rol oynamışlardır Antik Türkler diğer halkların yazılı kalıntılarında çoğunlukla "zayıf bir kültüre sahib, ama çok iyi savaşcılar" olarak tarif edilmişlerdir Antik Türklerin hakkında bulunan en eski kalıntılar bile iyi organize edilmiş ordulara sahib olduklarına işaret ederler

Türkler, bu dönemde ilk olarak Teoman Yabgu önderliğinde Hiung-nu İmparatorluğu'nu kurarak, büyük bir devlet örgütlenmesine girmişlerdi Daha önceki İskit ya da Saka yönetimi, daha çok boylar birliği idi

Sakalar, İran'da Medler ve daha sonra Perslerle sürekli savaş halinde olmuştur Ayrıca Sakaların, Kuzey Karadeniz kolu da, İllirya, Makedonya ve Yunanistan'a sürekli akınlarda bulundu Sakaların Medlerle olan savaşları, Türklerde "Alp Er Tunga", İranlılarda ise "Şehname"nin oluşumunu sağlamıştır Saka Hükümdarı Alp Er Tunga'yı tuzak kurarak öldüren Medlere karşı, onun yerine tahta geçen Tomiris (Demir), Med ülkesini istila ederek, intikamını almıştır Ayrıca yine Saka Hükümdarı Şu ile Makedonya Hükümdarı İskender arasındaki ilişki de önemlidir Türkeli'ne yönelen İskender, düşmanının gücünü belirlemek için birkaç öncü birlik göndermiş, ancak iki tarafta, denk olduklarını anlayınca savaşmamışlardır

Sakaların bölgeden çekilmesinin ardından bölgede çeşitli Türk boyları egemen olmaya başlamıştır MÖ 1000'li yıllardan beri Çin ile ilişki içinde olan Kunlar, Teoman Yabgu zamanında bir devlet örgütlenmesine girmişlerdir Her ne kadar, MÖ 1558 yılında Çin'e elçi de göndermiş olsalar, devlet örgütlenmesi çok sonraları olmuştur

Motun Tanhu (Mete) (MÖ 209-180) zamanında gücünün zirvesine çıkan Kunlar, Çin'i vergiye bağlamış ve bütün Türk boylarına egemenliklerini kabul ettirmişlerdir Ordularda "onlu" sistem kurulmuş, savaş teknolojisi geliştirilmiş ve dünyada dönemin en büyük gücü olmuştur

Kunların zayıflaması ile birlikte Çin'in etkisi artmış ve bir süre sonra ikiye bölünmüşlerdir Kuzey ve Güney Kunları adı ile bölünen Kunlar, daha sonra Çi-çi Yabgu önderliğinde göç etmiş ve bugünkü Aral Gölü bölgesinde Batı Kun Devleti'ni kurmuşlardır Ancak Çin baskını ile bu devlette tarihe karışmıştır

Çinliler


Shang Hanedanı zamanındaki antik çağ Çin'i savaş arabalarından oluşan ordularıyla bir Bronz Çağı uygarlığıydı Anyang yakınlarındaki Shang sitlerindeki arkeolojik çalışmalarda, çok sayıda savaş arabasına ve bronz silahlara rastlanmıştır Shang hanedanının Zhou Hanedanı tarafından devrilmesiyle askerî açıdan soylu savaş arabaları savaşçıları (士) sınıfına dayanan bir feodal sosyal düzen kurulmuştur

İlkbahar ve Sonbahar Döneminde savaşlar önemli derecede artmıştır Zuo zhuan bu dönemde feodal lordlar arasındaki savaşları tanımlar Savaş hem daha şiddetli ve kesin sonuca götüren hale gelmiş hem de törensel ögelere bürünmüştür Askerî hükümran kavramı (霸) ve onun "etkileme tarzı" (霸道) Çin toplumuna egemen olmuştur Ayodhya’yı şu sözlerle tanımlar: "Şehir korkusuz, silah kullanmakta becerikli, dağ inlerindeki aslanlara benzeyen yenilmez savaşçılarla doludur Chakravyuha gibi değişik askerî tekniklerden sözeder

Savaşan Beylikler Dönemi'nde savaş daha da yoğun, acımasız ve kesin hale gelmiştir Büyük sosyal ve siyasi değişikliklere, savaş arabalarından vazgeçilip yoğun piyade gücünün kurulması eşlik etmiştir Elbise giyen Çinli erkekler bir kültürel meydan okuma olsa da kuzey sınırlarının etkisiyle süvariler de ortaya çıkmıştır Askerî strateji artık kandırmaca, haberalma ve Sun Tzu'nun Savaş Sanatı kitabında düzenlendiği üzere savaş hilelerine dönüşmüştü

Hintliler

MÖ 1500-500 yılları arasındaki Vedalar dönemi’nde “Vedalar” da ve diğer bağlantılı yazılarda savaşlardan bahsedilir Belirli bir savaşa ait ilk kayıt Rigveda’nın 7'nci Mandala’sında bahsedilen On Kral Savaşıdır Savaş fillerinin ilk askerî kullanımı da eski Hindistan’da MÖ 1100 yıllarındadır ve birçok Sanskrit Veda ilahisinde bahsi geçer

Hindistan’ın iki büyük destanı Ramayana ve Mahabharata (MÖ 1000-500 yılları) anlaşmazlıklar üzerine kurulmuştur ve askerî düzenlere, savaş teorilerine ve ezoterik silahlara değinir Valmiki'nin Ramayanası Ayodhya'nın ordusunu, saldırgan olmaktan çok savunmaya yönelik betimler, şehrin çok iyi korunduğundan ve derin bir hendek ile çevrelendiğinden bahsederRamayana Ayodhya’yı şu sözlerle tanımlar: Şehir korkusuz, silah kullanmakta becerikli, dağ inlerindeki aslanlara benzeyen yenilmez savaşçılarla doludur Mahabharata Chakravyuha gibi değişik askerî tekniklerden sözeder



Savaş filleri Hindistan’dan Pers İmparatorluğu’na geçti MÖ 331 yılında Büyük İskender’e karşı Gaugamela Savaşı’nda Pers kralı III Darius yaklaşık 50 savaş fili kullanmıştır Hydaspes Nehri Savaşı’nda Pencab’ta hüküm süren Hintli kral Porus 200 savaş fili, 2000 süvari ve 20000 piyadeden oluşan küçük ordusuyla Büyük İskender’in 4000 süvari ve 50000 piyadeden oluşan güçlü ordusuna büyük zorluk yaşatmış olsa da sonunda Porus yenilmiştir Aynı zamanlarda daha kuzey ve doğuda bulunan Magadha İmparatorluğu 6000 savaş fili, 80000 süvari, 200000 piyade ve 4000 silahlı savaş arabası ile muazzam bir orduya sahipti Eğer Büyük İskender Hindistan seferini sürdürmeye karar verseydi bu büyük ordunun güçlü karşı koymasıyla yüz yüze kalacaktı

Chanakya (MÖ 350-275 yılları) Takshashila Universitesi’nde bir siyasal bilgiler profesörüydü ve sonraları Maurya İmparatorluğu’nun kurucusu imparator Chandragupta Maurya’nın başbakanlığını da yapmıştır Chanakya Arthashastra adlı, eski Hint savaş tekniklerini ve savaş stratejilerini detaylı anlatan bir kitap yazmıştır Arasında casusluk ve suikastin ilk örnekleri de bulunan bu teknikler Chanakya’nın öğrencisi olan Chandragupta Maurya ve sonraları da Büyük Aşoka (MÖ 304-232) tarafından uygulanmıştır

Chandragupta Maurya Magadha İmparatorluğu’nu fethetti, sınırları Arap Denizi’nden Bengal Körfezi’ne kadar uzanan ve tüm kuzey Hindistan’ı içine alan Maurya İmparatorluğu’nu kurdu MÖ 305 yılında Seleucid İmparatorluğu’nu yöneten Seleucus I Nicator’u yenen Chandragupta, Büyük İskender'in fethettiği ülkelerin büyük kısmını idaresi altına almıştır Seleucus sonunda güney Afganistan dahil olmak üzere Güney Asya’daki topraklarının tamamını Chandragupta'ya kaptırmıştır Seleucus İndus nehrinin batısındaki toprağı 500 savaş filiyle değişmiş ve kızını da Chandragupta ile evlenmek üzere sunmuştur Bu evlilik ile oluşan ittifak sonucu düşmanlık dostluğa dönüşmüş ve Seleucus, Pataliputra’da ki Mauryan tahtına Megasthenes’i elçi olarak göndermiştir Bu antlaşmanın sonucunda Maurya İmparatorluğu Eski Yunan Dünyası tarafından büyük bir güç olarak tanınmış ve Mısır ile Suriye kralları da kendi elçilerini göndermiştir Megasthenes’e göre Chandragupta Maurya 30000 süvari, 9000 savaş fili ve 600000 piyadeden oluşan ve Antik Çağ’da bilinen en büyük orduyu kurmuştur Büyük Aşoka, Maurya İmparatorluğunu genişletmiş, Afganistan ve İran’ın büyük kesimiyle tüm Güney Asya’yı idaresi altına almıştır Aşoka Budizmi seçtikten sonra savaşmayı bırakmıştır

Persler

Eski Persler ilk defa Büyük Keyhüsrev zamanında önemli askerî güç olarak ortaya çıkmışlardır Savaş tarzları, hafif zırhlı piyadenin yoğun saldırısıyla düşmanı hareketsiz kılıp süvarinin ölümcül darbeyi indirmesini sağlamak şeklindeydi Ağır zırhla donatılmış süvariler muazzam sayıdaydı İlk dönemlerde kullanılan savaş arabalarının yerini Pers İmparatorluğu’nun son zamanlarında atlılar almıştır Pers İmparatorluğu’nun zirvede olduğu zamanlarda Kuzey Afrika ve Hindistan’dan gelen savaş filleri de kullanılmıştır Pers ordusunun seçkin kuvvetleri mızrak, kılıç ve yay ile donatılmış 10000 profesyonel askerden oluşan ünlü Pers Ölümsüzleridir Okçular da Pers ordusunun önemli bölümünü oluşturur

Taktikleri oldukça basitti Geriden düşman üzerine yoğun ok atışından sonra muazzam sayıda piyade ve süvariyle saldırılırdı Pers okçularının güneşi kapatacak kadar çok ok attığı söylenir Bu kadar çok asker kullanılmasının nedeni korku uyandırmaktı Yüzbinlerce askeri gören düşmanın cesaretini yitirip teslim olması kaçınılmazdı Eğer düşman teslim olmazsa Pers komutanı herhangi bir gücü yenebilecek sayıda askerden oluşan ilk dalgayı düşman üstüne sürer, eğer bu başarılı olmazsa ikinci dalgada daha kaliteli birlikleri gönderir, bunun da başarısız olması durumunda önderliğini şöhretli Ölümsüzlerin yaptığı üçüncü dalgayı gönderirdi Bu taktikler Orta Doğu’da genellikle başarılı oluyordu ancak Persler batıya doğru ilerledikçe karşılarına çıkan Eski Yunanlıların daha iyi eğitilmiş ve daha ağır zırhla donatılmış ‘’Hoplite’’leri tarafından katledildiler

İlliryalılar

İllirya askerî taktikleri hakkında çok az şey bilinmektedir İllirya kralı Bardyllis MÖ 4'üncü yüzyılda İllirya'yı zorlu bir yerel güç haline getirmiştir İllirya krallığının başlıca şehirleri Lissus ve Epidamnus'tu Şiddetli rekabet ve kıskançlık nedeniyle güçleri zamanla yokolmuştur

Genel olarak hiçbir zaman birleşmeyen ve herhangi bir işbirliğine girmeden dövüşen savaşçı kabileler olarak tanınırlar Dövüş teknikleri örgütlü bir birlikten çok kişisel başarıya dayanıyordu MÖ 359 yılında Makedon Kralı III Perdiccas İlliryalılara saldırırken öldürülmüştür MÖ 358 yılındaysa Büyük İskender'in babası II Philip İlliryalıları yenmiş ve Ohri Gölü'ne kadar olan toprakları yönetimi altına almıştır

İllirya uygarlığı Romalılar, Makedonyalılar ve daha sonraları Osmanlılar (artık bu bölge halkına Arnavut deniyordu) tarafından fethedilmiştir

Eski Yunanlar

Eski Yunan askerî teknolojisi ve taktikleri, tarlalarda ihtiyaç duyulmadığı zaman savaşa gidebilecek olan çiftçi yurttaşlara dayanarak oluşturulmuştur Bu askerler zırh ve mızrak taşıyarak, birbirine geçen kalkanlarla korunan sık bir düzende savaşmaktaydılar Bu düzenin adı falankstır

Çoğu Yunan şehri çok iyi tahkim edilmiş olsa da, Yunan teknolojisi bu korumayı aşmaya yetmediğinden savaşların çoğu açık alanda yapılırdı Bunun bir diğer nedeni Yunanlı askerlerin tarlalarına dönmeden önce ancak sınırlı süre için askerlik yapabilmeleriydi Bir şehri savunanları dışarıya çıkarabilmek için tarlaları yakıp yıkma tehdidi yapılırdı Kışı kıtlık içinde geçirmek istemeyen savunmacılar teslim olmak ile savaşmayı kabullenmek arasında seçim yapmak zorunda kalırlardı

Bu tarz Peloponnez Savaşı sırasında işe yaramamıştır Tarlaları yakıp yıkmakla tehdit eden Spartalılara karşı Atinalılar, deniz hâkimiyetine sahip olduklarından, gemilerle Kırım'dan tahıl getirmişlerdir Bu, anlaşmaya varmaksızın her iki tarafın tekrar eden baskınlarla birbirine saldırmak zorunda kaldığı bir tarza dönüşmüştür Aynı zamanda deniz savaşını da önemli bir noktaya taşımıştır Yunan deniz şavaşları triremeler arasında geçerdi Bunlar uzun ve hızlı gemilerdi ve birbirlerine saldırarak bordalama ile savaşırlardı

Makedonyalılar


Eski Makedonyalılar o zamanlar dünyanın en düzenli ve örgütlü askerî kuvvetine sahipti Büyük İskender'in zaferleriyle tanınsalar da, bu mükemmel dövüş gücünü tasarlayan ve hayata geçiren babası II Philip (Makedonya)'tir Eğer bu ordu daha önce hazırlanmış olmasaydı, Büyük İskender'in fetihlerinin hiçbiri gerçekleşmeyebilirdi

Philip Falanks düzenindeki askerlerine 6 metre uzunluğundaki sarissa denen mızrağı verdi Sarissa, falanksın arka sırasındakiler tarafından (genelde sekiz sıra olurdu) dik bir şekilde yukarıya doğru tutulduğunda gerideki manevralar düşman tarafından görülmezdi Ön sıradakiler tarafından ileri doğru uzatıldığında ise, uzaktan düşmanı delip geçecek acımasız bir silah oluyordu

MÖ 358 yılında tekrar örgütlenen Makedonyalı phalanxlarla İlliryalılarla karşılaşan II Philip, onları yenilgiye uğratmıştır İlliryalılar, savaş alanında 7000 ölü (kuvvetlerinin dörtte üçünü) bırakarak kaçtılar Dolayısıyla, bir gecede sayısal olarak büyümüş gibi görünen Makedonya ordusu tüm İllirya’yı fethetti ve Makedonya’nın sınırları Adriyatik Denizi’ne kadar ilerledi


İlliryalıların yenilmesinden sonra Makedonya daha da saldırgan davranmaya başladı Paeonia Philip zamanında zorla Makedonya yönetimi altına girmişti MÖ 357 yılında Philip Atinalılarla olan antlaşmayı bozarak iktidara geldikten sonra Yunanlılara teslim etmek zorunda kaldığı Amphipolis’e saldırdı Yoğun bir kuşatmanın ardından şehir tekrar Makedonyalıların eline geçti Bundan sonra, gelecekteki savaşları finanse edecek olan hemen yakındaki Pangaeus Dağı altın madenlerini de güvence altına aldı

MÖ 356 yılında daha da doğuya ilerleyen Makedonya ordusu günümüzdeki Drama şehrinin yakınlarında Traklar’ın elinde bulunan Crenides şehrini ele geçirdi ve Philip kendi ismini şehre vererek adını Philippi olarak değiştirdi Makedonya’nın Trakya ile olan sınırı artık Nestus nehriydi

Philip daha sonra kuzey Yunanistan’a doğru yürüdü Thessaly’de düşmanlarını yendi ve MÖ 352 yılında tüm kuzey Yunan bölgesini kontrolü altına aldı Makedonya ordusu Yunanistan’ı ikiye ayıran Termofil geçidine kadar ilerledi Ancak burayı ele geçirmeye çalışmadı çünkü, Atinalılar, Spartalılar ve Akalardan oluşan ortak bir güçle çok sıkı olarak korunmaktaydı

Makedonya’nın sınır bölgelerini güvence altına aldıktan sonra büyük bir ordu toparlayan Philip uzun sürecek bir fetih seferi için Trakya’ya girdi Bir dizi savaşta Trakları yenilgiye uğrattıktan sonra MÖ 339 yılında en doğudaki Byzantium ve Perinthus kıyı şehirleri haricinde Trakya’nın tamamı Makedonya’nın kontrolü altına girmişti Eğer bu iki şehir değişik Yunan şehirlerinden ve Pers İmparatorluğu’ndan destek görmeseydi kesinlikle düşeceklerdi Pers kralı Makedonların yükselişini ve doğuya doğru yayılışını endişeyle izliyordu En az bir yüzyıldır Yunanistan’da en nefret edilen halk Persler olmasına rağmen, Yunanlılar Makedonya’ya karşı savaşmak üzere Persleri davet edip ittifak teklif etmiştir Yaklaşık 150 yıl kadar önce Persler tarafından işgal edilmiş olmalarına rağmen Yunanlıların Makedonlara karşı nefreti bunu unutturmuştur

Daha sonraları oğlu Büyük İskender Yunan savaş tarzını geliştirerek bir süvari savaş tarzı yaratacak ve fetihler yapacaktı Büyük İskender, bu tarzla uzun süre askerlik yapacak insanları toplayarak Perslere karşı seferlerde kullanmıştır Özellikle elit Yoldaşlar (süvariler) Büyük İskender’in savaş tarzında önemli yer tutmaktadır

Romalılar

Roma ordusu dünyanın ilk profesyonel ordusudur Bu ordunun temelinde, Roma için zorunlu hizmet yapan yurttaşların oluşturduğu Roma Cumhuriyeti ordusu yatmaktadır Gaius Marius'un MÖ 100 yılındaki reformları orduyu profesyonel bir yapıya oturttu Askerler hâlâ yurttaşlardan oluşuyordu ama ordudan ayrılmadan önce 25 sene hizmet ediyorlardı

Romalılar aynı zamanda destek kuvvetlerini kullanan ilk ordudur Bunlar Romalı olmayanlardan oluşan ve geleneksel Roma ordusunun dolduramadığı boşlukları dolduran hafif çarpışma birlikleri ile ağır süvari gibi birliklerdir İmparatorluğun sonraki dönemlerinde, yabancı paralı askerlerle bu destek birlikleri Roma ordusunun belkemiğini oluşturmuştur İmparatorluğun son dönemlerinde ise Vizigotlar gibi kavimler paralı asker olarak dövüşmek için ayartılmıştır

Roma donanması geleneksel olarak pek önemli değildi Ancak birliklerin ve erzakların taşınmasında önemli rol oynuyordu MÖ 1'inci yüzyılda Büyük Pompey tarafından Akdeniz'in korsanlardan arındırılmasında önemli rol oynamıştır Roma savaşlarının çoğu karada geçiyordu İmparatorluk zirvede iken Akdeniz bir Roma gölü haline gelmişti, çünkü çevreleyen toprakların hepsine Roma İmparatorluğu hâkimdi

Dikkate değer istisnalar da vardır MÖ üçüncü yüzyılda Roma ile Kartaca arasındaki önemli bir çatışma olan I Pön Savaşı genel olarak bir deniz savaşıdır Actium Savaşı da Roma'yı Augustus'un idaresine sokmuştur

Cermenler

Ren nehrinin doğusu ve Tuna nehrinin batısındaki Cermen kabileleri hakkındaki tarihsel kayıtlar antik dönemin sonlarına doğru başlamıştır ve ancak MÖ 100 yılından sonraki dönem incelenebilmektedir Açık olan, Cermen savaş tekniklerinin Roma ve Yunan savaş tekniklerinden çok farklı olduğudur Cermenler daha çok küçük ya da büyük baskın gruplarıyla savaşmayı tercih ediyorlardı

Bu tarz savaşmanın amacı toprak kazanmak değil kaynakları ele geçirmek ve prestij sağlamaktı Bu baskınlar 10 kişilik aile gruplarından 1000 kişilik köy gruplarına kadar düzensiz gruplarla gerçekleştirilirdi Olağanüstü kişisel güçleriyle uzun süreler etrafında asker toplayabilen liderler vardı, ama ne asker toplamanın ne de eğitmenin sistematik bir yöntemi olmadığı için karizmatik bir liderin ölümü o ordunun yokolması demekti Ordular sıklıkla yüzde 50 çarpışmaya girmeyenlerden oluşuyordu Yerlerinden olan yaşlı, kadın ve çocuklar askerlerle birlikte yolculuk ediyorlardı

Tarih kitaplarında sözü edilen büyük askerî birlikler antik savaş tarzının genel kuralı değil, istisnasıydı Dolayısıyla tipik bir Cermen kuvveti 100 kişiden oluşurdu ve hedefleri komşu Cermen ya da başka halka ait bir köyü yağmalamaktı Eski Roma kaynaklarına göre Cermen kabileleri savaşmak zorunda kaldığında, piyadeler genellikle kama düzeninde hareket eder, her kamanın başını bir klan lideri çekerdi

Romalılar tarafından sıklıkla yenilmiş olsalar da, Cermen kabileleri Roma kayıtlarında vahşi ve acımasız savaşçılar olarak gösterilmiştir Cermen halkının başarısızlığının sebebi tek komuta altında birleşmiş tek kuvvet oluşturamamış olmalarıdır Halefleri en sonunda antik dünyayı yenecek ve fethedecek, böylece modern Avrupa'nın ve ortaçağ savaş tarzının doğmasına önayak olacaklardı

Japonlar

Yamato döneminin başlarından itibaren Kore yarımadasında sürekli savaşan Japonya sonunda Baekje Krallığı'nın geride kalan kuvvetlerini de alarak çekilmiştir Bu devirde, İmparatorluğu elde etmek önem kazandıkça birçok savaş olmuştur Nara dönemi'nde Honshu adası tamamen Yamato klanının kontrolü altına girmişti Heian döneminin sonlarına doğru samuraylar önemli bir siyasî güç oldular ve böylece feodal dönem başladı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.