Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünya, gelişmeler, kıbrıstaki, kıbrısın, savaşından, tarihi

1. Dünya Savaşı'ndan Sonra Kıbrıs'taki Gelişmeler Kıbrıs'ın Tarihi

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

1. Dünya Savaşı'ndan Sonra Kıbrıs'taki Gelişmeler Kıbrıs'ın Tarihi



Kıbrıs'ın Tarihi - Kıbrıs'ın Tarihçesi -1 Dünya Savaşı'ndan Sonra Kıbrıs'taki Gelişmeler - Kıbrıs'ta Osmanlı İdaresi - Kıbrıs Barış Harekatı - İngiliz İdaresinde Kıbrıs - Osmanlı İdaresinde Kımrıs - Kıbrısın Tarihi




Vikipedi, özgür ansiklopedi

Doğu Akdeniz'de çok önemli bir yer işgal eden Kıbrıs, tarih boyunca birçok büyük imparatorluğun ilgisini çekmiş ve işgaline uğramıştır Bunlar arasında Fenikeliler'i, Asurlular'ı, Mısır'ı, Persler'i, Büyük İskender'i, Roma İmparatorluğu'nu ve Bizans İmparatorluğu'nu sayabiliriz

Kıbrıs'ta Osmanlı İdaresi

Kıbrıs, Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma tarafından, 1 Temmuz 1570'de başlayıp 7 Ağustos 1571'de Mağusa'nın Venediklilerden alınması ile sonuçlanan bir seferle Osmanlı idaresine girdi Bu tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı Çünkü Venedikliler Katolik idi ve Ortodoks Kilisesi'ne yaşama hakkı tanımıyordu Osmanlı İmparatorluğu Ortadokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkanı sağladı Böylece adada Ortodoks Kilisesi gelişti ve Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti
Osmanlılar Kıbrıs'ı fethettiği zaman ada nüfusu 150 000 idi Sefere katılan askerlerden 30 000'i adaya yerleşti Ayrıca çıkarılan bir ferman ile Karaman, İçel, Darende, Niğde, Kayseri, Zülkadriye, Bozok, Alaiye, Teke ve Manavgat'tan toplam 5720 hane Kıbrıs'a göç ettirildi ve Kıbrıs Beylerbeyilik yapılarak bu eyalete Baf, Mağusa ve Girne Sancakları ile birlikte Alaiye, Tarsus, İçel, Zülkadriye, Sis ve Trablus, Şam Sancakları bağlandı

1878-1923 Dönemi

1878 yılında Ruslar Kars, Ardahan, Posof ve Artvin'i işgal etti Bunun üzerine İngiltere Osmanlı İmparatorluğu'nu Ruslar'a karşı korumak için Kıbrıs'ın kendisine kiralanmasını istedi Bu isteği kabul etmek zorunda kalan Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs'ı; Ruslar Kars, Ardahan ve Artvin'den çıkarılınca boşaltmak üzere İngiltere'ye kiraladı Osmanlı İmparatorluğu 1914 yılında Almanya'nın yanında savaşa girince İngiltere adayı tek taraflı olarak ilhak etliğini açıkladı Daha sonra Ruslar işgal ettikleri yerlerden çekilmelerine rağmen İngiltere adayı boşaltmadı
Türkiye 1923 yılında Lozan Antlaşması ile (Madde-23) adanın İngiltere'ye bırakılmasını kabul etti Anlaşmada yer alan bir madde ile adanın statüsünde meydana gelecek değişikliklerde söz sahibi oldu Ayrıca 2 yıl süre ile adadaki Türkler'e Türkiye'ye göç etme ve Türk Vatandaşı olma hakkı tanındı Bu sürede çok sayıda Türk Türkiye'ye göç etti Kalanlar ise İngiliz idaresine girdi

1923-1960 Dönemi
Bu dönem Kıbrıslı Türkler için en zor dönemlerden biridir Bir yandan İngilizler'in baskısına bir yandan da Rumlar'ın tedhiş eylemlerine hedef oldular 1923 yılında oluşturulan yasama meclisi 9 Rum, 3 Türk ve 6 da İngiliz Hükümeti tarafından atanan 18 üyeden meydana geliyordu Bu, Türkler'e yapılan bir haksızlıktı Bu yetmiyormuş gibi 1925 yılında meclis 12 Rum, 9 İngiliz ve 3 Türk üyeden oluşturularak haksızlık büyütüldü Buna rağmen Rumlar ENOSİS'i gerçekleştirmek için ilk isyanlarını 1931 yılında gerçekleştirdiler Bunun üzerine meclis fes edildi ve 1933 yılında 4 Rum, l Türk üyeden oluşan Danışma Meclisi kuruldu Bundan sonra da Rumlar'ın ENOSİS için çalışmaları hızlanarak sürdü 1950'li yıllarda Yunanistan'ın öncülüğünde Self-Determinasyon hakkını kullanmak için BM'e başvurdular Bu istekleri adada iki ayrı toplumun yaşadığı hatırlatılarak reddedildi Rumlar ENOSİS'i gerçekleştirmeye hukuken imkan olmadığını anlayınca 1 Nisan 1955'te EOKA terör örgütünü kurdular ve İngilizlerle birlikte Türkler'e karşı kanlı cinayetlerine başladılar Makarios ve Grivas'ın önderliğindeki bu örgütün amacı; İngiltere'yi adadan atmayı müteakip Türkler'i katlederek ENOSİS'i gerçekleştirmekti Buna karşı Türkler de kendilerini koruma ve ENOSİS'e engel olmak maksadıyla önce VOLKAN Teşkilatını, daha sonra da 1 Ağustos 1958 tarihinde TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı)'nı kurdular
EOKA'nın terör faaliyetleri neticesinde binlerce Türk göç etmek zorunda kaldı Bu dönemde NATO ve BM'in girişimleri ile İngiltere-Türkiye ve Yunanistan arasında çeşitli diplomatik temaslar yapıldı ve 11 Şubat 1959 tarihinde 27 maddelik Zürih Anlaşması imzalandı 19 Şubat 1959'da ise Londra'da iki toplum liderinin de katılmasıyla Londra Anlaşması imzalandı Bu Anlaşmaları esas olan Kıbrıs Anayası ile ittifak ve garanti anlaşması da 15/16 Ağustos 1960 tarihinde imzalanarak KIBRIS CUMHURİYETİ kuruldu 16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Alayı ve 950 kişilik Yunan Alayı Mağusa Limanı'ndan adaya çıktı

Bu anlaşmaların ve anayasanın esasları özetle şöyledir:

* Kıbrıs bağımsız bir cumhuriyet olacak, Cumhurbaşkanı Rum, cumharbaşkan yardımcısı Türk olacak;
* Resmi dil Türkçe ve Rumca olacak;
* Yasama yetkisi % 70 Rum, % 30 Türk'ten oluşan temsilciler meclisinde olacak;
* Cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkan yardımcısının ayrı ayrı veto hakları bulunacak;
* Yürütme organında 7 Rum, 3 Türk bakan görev alacak;
* Anayasanın temel maddeleri hariç Türk ve Rum üyelerin ayrı ayrı 2/3 çoğunluğu ile tadil edilebilecek;
* İdare % 70 Rum, % 30 Türk nisbetinde olacak;
* Kıbrıs'ın % 60'ı Rum, % 40'ı Türk olmak üzere 2000 kişilik bir ordusu bulunacak;
* Cumhurbaşkanı ve yardımcısı tarafından müştereken tayin edilecek 2 Rum, 1 Türk ve 1 tarafsız üyeden oluşan bir yüksek mahkeme kurulacak;
* Kıbrıs'ın 5 büyük şehrinde Türkler'in ve Rumlar'ın ayrı belediyeleri bulunacak;
* Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında bir garanti ve ittifak anlaşması imzalanacak ve bu anlaşma anayasa hükmünde olacak;
* Kıbrıs'ın herhangi bir devlet ile tamamen veya kısmen birleşmesi veya taksime dönüşmesi, bağımsızlığın kalkması olarak kabul edilecek;
* Her toplum kendi kültür ve dilinde eğitim görecek, bu hususta anavatanlarınca desteklenebilecek;
* Dışişleri, savunma ve maliye bakanlıklarından biri Türklere verilecektir

Garanti anlaşmasında ise Türkiye, İngiltere ve Yunanistan anayasa ile kurulan düzeni garanti ediyor, müştereken veya ayn ayrı müdahale hakkına sahip oluyordu

1960-1963 Dönemi
Bu dönem Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hukuken var olduğu dönem olup, esasen sorunsuz bir dönem olarak anılamaz Rumlar daha başlangıçtan itibaren Cumhuriyet'e inanmamışlar, kurulan düzeni ENOSİS için bir atlama tahtası olarak görmüşlerdir Sonuç şudur ki, Rum Toplumu Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetine haksız bir sahibiyet ile yaklaşması ve akabinde ise Türk Toplumunun azınlık durumuna düşmesi ve haklarının Rumlar tarafından belirlenen; tek taraflı haksızlığı söz konusudur

1963-1974 Dönemi
21 Aralık 1963 tarihinde "AKRİTAS PLANI"nı uygulamaya koyan Rumlar, saldırılarına 25 Aralık 1963 tarihinde Türk savaş uçaklarının ihtar uçuşuna kadar devam ettiler İlk saldırılarda sadece Lefkoşa'da 92 Türk öldürüldü Yaralıların sayısı ise 146 idi Savaş uçaklarının ihtar uçuşundan sonra Lefkoşa'daki saldırılar yavaşladı Fakat köylerde şiddetlendi Rumlar 26 Aralık'ta ilk büyük katliamlarını Ayvasıl'da gerçekleştirdiler 1 Ocak 1964 tarihinde Makarios, Garanti Anlaşmasını tek taraflı olarak iptal ettiğini açıkladı Bu dönemde 103 Türk köyü katliamdan kurtulmak için daha büyük Türk köylerine göç etmek zorunda kaldı 24 Şubat 1964 tarihinde Ruslarla bir anlaşma yapan Makarios, turist taşıma maskesi altında adaya silah taşımaya başladı Bu arada 5000 kişilik bir ordu kurdu
1964'ün Mart ayında Rum saldırıları yeniden şiddetlendi Bunun üzerine TBMM, gerektiğinde Kıbrıs'a müdahale kararı aldı BM Güvenlik Konseyi ise adaya Barış Gücü gönderme kararı aldı ve ilk BG 14 Mart 1964 günü adaya geldi
Bundan sonra Türkiye ve Yunanistan arasında çeşitli diplomatik temaslar yapıldı Türkiye, Federasyon veya taksim istedi Yunanistan ve Makarios her iki görüşe de karşı çıktı Bu arada adada savunmasız Türkler'e saldırılar devam ediyordu Haziran ayında Türkiye'nin adaya müdahalesi A B D Başkanı Johnson'un mektubu ile ertelendi Rumlar 6 Ağustos 1964 tarihinde bir avuç üniversite öğrencisi mücahit ile Erenköylü mücahitlerin savunduğu Erenköy'e Grivas komutasındaki üstün kuvvetlerle taarruza geçtiler
Bu taarruzlar Türk Hava Kuvvetlerinin 9 Ağustos 1964 tarihinde yaptığı müdahale ile püskürtüldü ve Rumlar ateş kesmek zorunda kaldı Bu muharebelerde Yzb Cengiz Topel'in uçağı düştü Cengiz Topel paraşüt ile atladı, ancak Rum bölgesine düştü Daha sonra Cenevre Sözleşmesine aykırı olarak esir muamelesi gösterilmeyen pilot hayatını kaybetti
Müdahaleden sonra Türkler'e yönelik saldırılar azalmakla birlikte bulundukları bölgelerde tecrit edilip her türlü haklarından mahrum bırakılarak yok edilmelerine girişildi Bu durum 15 Kasım 1967 tarihine kadar sürdü 15 Kasım 1967 tarihinde Grivas komutasındaki Rum ve Yunan birlikleri Geçitkale'ye saldırarak katliama giriştiler Lefkoşa-Limasol- Larnaka arasında stratejik bir noktada bulunan Geçitkale'nin Rumlar tarafından işgali ve buradaki katliamları Türkiye'nin Yunanistan'a ültimatom verip adaya müdahale kararı almasına neden oldu Bu müdahale de A B D 'nin girişimleri ve bütün Türk isteklerinin Yunanistan ve Rum yönetimi kabulü neticesinde yapılmadı Soruna görüşmeler yolu ile çözüm aranmaya başlandı Bu dönemde Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu ve çeşitli kesintilerle 1974 yılına kadar sürecek olan toplumlar arası görüşmelere başlandı Türkler'i silahla yok edemeyeceğini anlayan Makarios, 1967-1974 döneminde Türkler'e ekonomik ve sosyal baskılar uygulayarak adadan göçe zorlama ve bu suretle asimile etme politikasını uygulamaya başladı Bu politika çok uzun vadeli olmakla birlikte riski yoktu ve başarı şansı da oldukça fazla idi

Kıbrıs Barış Harekatı (20 Temmuz 1974)

Yukarıda da izah edildiği gibi Makarios'un göç ettirme ve asimile politikası yavaş da olsa etkili oluyordu Ancak EOKA'cıların beklemeye tahammülü yoktu Yunanistan'da ise "Albaylar Cuntası" denilen cunta yönetimi devam ediyordu Yunan Cuntası da ENOSİS için izlenecek yol konusunda Makarios ile aynı fikirde değildi 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanlı subayların komutasındaki "RMMO", Makarios'a karşı bir darbe gerçekleştirdi ve EOKA'cı NİKOS Sampson'u Cumhurbaşkanlığına getirdi Esas hedefi Türkleri imha ederek kısa sürede ENOSİS'i gerçekleştirmek olan darbe karşısında Türkiye hemen diplomatik girişimlere başladı Darbeyi fiilen destekleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasasını ortadan kaldıran Yunanistan ile görüşmeye gerek duymayan zamanın Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, diğer garantör ülke İngiltere ile müdahale konusunu görüştü İngiltere'nin birlikte müdahaleye yanaşmaması üzerine Türkiye Garanti anlaşmasının kendisine tanıdığı tek başına müdahale hakkını kullanmaya karar verdi
Müdahalenin amacı; Kıbrıs'ta bozulmuş olan barışı tekrar tesis etmek; Kıbrıs Türk Halkının can güvenliğini sağlamak; adaya adil bir düzen getirmek; ENOSİS'e engel olmak ve Türkiye'nin güney emniyetini sağlamak olarak özetlenebilir


Tarihi Gelişim İçinde KIBRIS

Çeşitli uygarlıkların doğup kaynaştığı Akdeniz'in doğusunda çok önemli geçiş yolları üzerinde ve bunlara hakim bir mevkide bulunan Kıbrıs adasının tarihi, taş devrine kadar uzanmaktadır Stratejik değeri büyük bir ada olması nedeniyle tarih boyunca her devirde hakimiyet mücadeleleri içinde yer almış ve istilalara maruz kalmıştır
Kıbrıs'ta MÖ 450 senelerine ait mezar kazılarında altından mamul eşyaların bulunması Adaya hakim olan halkın o devirlerden beri zengin olduğunu göstermiştir Bu zenginlik Adanın eski devirlerden beri dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır Adaya hakim olan devlet Doğu Akdeniz ticaretine hakim olmuş ve halkını müreffeh bir hayata kavuşturmuştur Adanın ilk defa MÖ1450'de Mısır kralı III’üncü Tutmosis tarafından işgal edildiği bilinmektedir Ada, MÖ 1000 yıllarına kadar Mısır'ın egemenliğinde kalmıştır MÖ 1000 senesinde Fenikeliler Kıbrıs'ı ele geçirmiştir MÖ 568 yılında Kıbrıs yeniden Mısırlılar tarafından ele geçirilmiştir MÖ 525 yılında Perslerin Mısır'ı hakimiyetleri altına almalarından sonra Kıbrıs adası Pers hakimiyetine girmiştir MÖ 336 senelerinde Makedonya kralı Büyük İskender'in Pers'lere karşı kazandığı zaferlerden sonra Kıbrıs kralları İskender'in hükümdarlığını tanımışlardır MÖ 295 senesinde Mısır'a hakim olan Ptolome İskenderiye limanının ileri bir kapısı olarak gördüğü Kıbrıs'ı istila etmiştir MÖ 59 yılında Romalıların istilasına kadar ada Ptolome'lerin idaresinde kalmıştır MÖ 59 yılında Roma'nın genişleme zamanında Romalıların eline geçen Kıbrıs; Roma İmparatorluğunun MS 395 yılında doğu ve batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı Romalılar devrinde Kıbrıs'ta Hıristiyanlık yayılmıştır Bu devirde Doğu Roma İmparatorluğu içinde Rumca resmi lisan haline getirildiğinden pek çok kavimin karışımından meydana gelen Kıbrıslılar da aslen Rum olmadıkları halde Rumca konuşmaya başlamıştır Kilise ile devlet arasında yakın bir ilişki öngören Bizans siyasi düzeni Kıbrıs'ın Hıristiyan halkının kilise önderliğinde birleşmesi ve kilise tarafından yönetilmesi yolunu açmıştır Kıbrıs'ta Ortodoks kilisesi ilk defa Bizans devrinde kurulmuştur Müslümanlık ise adaya, doğuşundan sonra ancak 649 yıllarında girebilmiştir Kıbrıs adası Bizans idaresinde bulunduğu sırada 7’nci yüzyıl ortalarından 10’uncu yüzyıl ortalarına kadar 24 kez Müslüman seferlerine maruz kalmıştır 1191 yılına kadar Bizans İmparatorluğu içinde bir ülke durumuna giren Kıbrıs adası 1191 tarihinde İngiliz haçlılarından kral I’inci Richard (Aslan yürekli Richard) tarafından fethedilmiş ve böylece ada tarihte ilk defa olarak İngiliz'lerin hükümranlığı altına girmiştir Adadaki İngiliz hükümranlığı çok kısa sürdü Kudüs'ü ele geçirebilmek için paraya ihtiyacı olan Richard, adayı sırasıyla Templer şövalyelerine ve eski Kudüs kralı Guyde Lusignan'a sattı[6] Selahattin Eyyübi tarafından Kudüs'ten kovulan Katolikler, Lusignan tarafından toplanarak Kıbrıs'a yerleştirildi 1426 senesinde Mısır’ın Memlûk sultanlarından Baybars Kıbrıs'a asker sevk ederek Luzinyan kralı Janus'u mağlup ve esir etmiş, Kıbrıs adası Mısır'a vergi vermek zorunda kalmıştır Son Luzinyan hükümdarı Katerin Kornaro zamanında Venedikliler Kıbrıs işlerine müdahale etmeye başlamış ve 1489'da adaya tamamen el koyarak Venedik idaresine almıştır Venediklilerin bir askeri işgal şeklinde devam eden idaresi 1571 yılında Türklerin adayı ele geçirmesine kadar devam etmiştir I’inci Selim zamanında Osmanlı İmparatorluğu Kıbrıs üzerine 1570 yılında sefer düzenledi 15 Mayıs 1570 tarihinde 400 parçadan ibaret olan Osmanlı Donanması üç koldan Kıbrıs'a hareket etti Lala Mustafa Paşa komutasında olarak Limasol'a ilerledi 1 Temmuz'da Limasol kalesi sarılarak düşürüldü Daha sonra Larnaka ve Lefkoşa alındı Lefkoşa'nın alınması Girne ve Baf'ın savaşsız düşmesine sebep olmuşsa da, Magosa kalesi mukavemet etmiştir Bir yıl süren, deniz ve karadan yapılan çetin muharebeler sonucu, Magosa 1 Ağustos 1571'de teslim oldu Böylece 13 ay sonra, 60,000 şehide mal olan Kıbrıs'ın fethi tamamlanmış oldu Kıbrıs adasının Osmanlıların eline geçinceye kadar olan tarihinden şu sonuçların çıkarılması mümkündür Tarihte hiçbir zaman Kıbrıs Yunanistan'ın egemenliğine girmemiş ve hiçbir zaman Yunanistan'dan Kıbrıs'a büyük çapta bir göç de olmamıştır Bu nedenle adadaki Rumların Yunan sayılması mümkün değildir Bizans döneminde Bizans'ın resmi dilinin Yunanca, resmi dininin de Ortodoks Hıristiyanlık olması ve bunu zorla Kıbrıs'taki yerli halka da kabul ettirmesi, adadaki bu halkın kendisini zamanla Yunanlı olarak görmesi sonucunu doğurmuştur Gerçekte Kıbrıs'taki halkın büyük bir kısmı Anadolu, Mezopotamya ve Suriye menşelidir Ayrıca Adada deniz ticareti ile uğraşan Cenevizliler ile bir kısmı korsan olan batılı denizcilerin de varlığını kabul etmeliyiz Kıbrıs'ın fethinden sonra adanın gelişmesi için üretici nüfusa ve sanatkara gereksinim olduğunu gören padişah I’inci Selim, adada kalan 20,000 civarında askerin yanı sıra 10,000 civarında sanatkar ailenin de Kıbrıs'a gönderilmesini kararlaştırmıştır 21 Eylül 1571 tarihini taşıyan sürgün hükmü ile Kıbrıs'a Anadolu'dan 572 hanenin göç ettirilmesi öngörülmekteydi 300 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Adada Türk varlığı etkili olmuştur 1878 yılına kadar süren Osmanlı hakimiyeti sırasında Yunanistan daha Osmanlı egemenliği altında olduğundan, "Megalo İdea" fikri ortaya atılana kadar iki halk Osmanlı'ların adil yönetimi altında barış içinde bir arada yaşamıştır Ada iddiaların aksine asla bir Yunan Devletine karşı yürütülen fetih hareketi ile Türk hakimiyetine geçmemiştir Tam tersi Ortodoks Hıristiyan olan ve Katolik Hıristiyanlar tarafından kontrol edilen despot Venedik idaresi altında ezilen ada halkının özgürlüğe kavuşturulmasını ve Adada üs kuran korsanların talan ettiği Doğu Akdeniz ticaret yolunun güvenliğini sağlayan bir fetih hareketi olmuştur 1878 yılına gelinceye kadar İngiltere, Akdeniz'in iki çıkış kapısı olan belitarık ve Süveyş'i elinde bulundurmakla birlikte, Akdeniz politikasında esas amacı olan kesin hakimiyeti sağlayamıyordu Akdeniz'de İngiliz güvenliği için yeni savaş limanları ve üslerin kurulmasıyla, 19’uncu yüzyılın sonlarına yaklaşıldığında Akdeniz çevresinde kurulan yeni siyasi güçlerin tepkisi ile de karşılaşılabilirdi Bu sebeple 1878 yıllarına gelindiğinde İngiltere, sömürge imparatorluğunun yollarını emniyete almak için, Akdeniz'de Geçici Üsler formülüne kuvvet vermeye başladı Bunları da kendisine güçlük çıkarmayacak yarımadalar ve adalar olarak seçmeye özen gösterdi İşte bu Geçici Üs formülünün Akdeniz'deki bir uygulaması da Kıbrıs üzerinde oldu 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında İngiltere başlangıçta tarafsız kalmıştı Ancak Osmanlı imparatorluğunun uğradığı hezimet üzerine kendi çıkarlarının tehlikeye girdiğini görerek, bölgede artan Rus gelişme ve baskısına aktif olarak karşı çıkmak üzere harekete geçmiştir İşte bunun sonucu olarak da Kıbrıs'a yerleşmek istemiştir İngiltere Osmanlı Devletine Rusların ilerlemesini durdurmak üzere yardım vaadinde bulunmuş, Kıbrıs'ın Osmanlı Devletine ait olmaya devam etmesini, vermekte olduğu vergileri Osmanlı hazinesine ödemesini, sadece askeri ve stratejik düşüncelerle İngiltere tarafından kullanılmasını, Rusya son savaşta Doğu Anadolu'da ele geçirdiği yerleri Osmanlı Devletine iade ederse İngiltere’nin de Kıbrıs'ı boşaltmasını teklif etmiştir Zor durumda kalan Osmanlı Hükümeti, İngiltere'nin bu isteklerini kabul ederek 4 Haziran 1878 günü iki ülke arasında anlaşma imzaladı İngiltere'nin Kıbrıs'taki egemenliği 1914 yılına kadar 1878 anlaşmasına dayanarak devam etmiştir 1914'de Osmanlı Devleti Almanya yanında 1’inci Dünya Savaşına katılınca, İngiltere tek taraflı olarak 1878 anlaşmasını hükümsüz ilan etmiş ve Kıbrıs'ı ilhak ettiğini açıklamıştır Türkiye Lozan anlaşması ile adayı hukuken İngiltere'ye devretmek zorunda kalmıştır Bu anlaşma ile Kıbrıslı Türklerin Türk veya İngiliz vatandaşlığı arasında tercih yapmaları istenmiş, bunun üzerine İngiliz vatandaşlığını kabul etmeyen 30000 Türk'ün Türkiye'ye göçü önlenememiştir Adadaki göçler Türklerin nüfusunun Rumlara nazaran azalmasına neden olmuştur İkinci Dünya Savaşından sonra dünya egemenliğini Amerika ve Sovyetler Birliği'ne kaptıran İngiliz İmparatorluğu, sömürgelerini teker teker kaybetmiş, 1948'de Filistin'den çekildikten sonra Doğu Akdeniz'de tutunabileceği en son kale olan Kıbrıs'ı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır İkinci Dünya Savaşında Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştiremeyen Yunanistan, Megalo İdea'sının başka bir hedefi olan Enosis'e ağırlık vermiş, 2’nci Dünya Savaşı'ndan sonra meydana çıkan dengeleri kullanmaya çalışmıştır Bölgede gücünü kaybeden İngiltere yerine 1947 yılında İngiltere'nin Ortadoğu'daki sorumluluklarını devralan ABD'ye dayanarak, Kıbrıs konusunda bu devletin desteğine güvenmeye başlamıştır Yunanistan ilk kez 1954 yılında Kıbrıs konusunu BM gündemine getirmiştir Adada tedhiş hareketlerinin yoğunlaştığı ve Süveyş bunalımı nedeniyle İngiltere'nin bölgedeki rolünün belirginleştiği 1956 yılında, İngiltere'de Kıbrıs'a Self-determinasyon hakkı tanınması eğilimleri ortaya çıkmış, bu maksatla ortaya atılan plan Yunanistan tarafından yetersiz görülmüş, Türkiye'de ise taksim fikri ağırlık kazanmaya başladığından sonuçsuz kalmıştır Bu arada Yunanistan, 1957 yılındaki Self-determinasyon talebi ile BM'ye başvurusundan da istediği sonucu alamamış, genel kurul çözümün Kıbrıs'taki taraflar arasında müzakerelerle mümkün olacağını kabul eden bir karar tasarısını onaylamıştır Sonuç olarak; İngiltere Kıbrıs'ı elinde tutamamış, Yunanistan topraklarına katamamış, Türkiye ise geri alamamıştır Bu amaç-ların hiçbiri gerçekleşemediği, kimse kendini amaca götürecek yeterli güce sahip olmadığı için sonunda taraflar adaya bağımsızlık vermeye razı olmuşlardır Türkiye-Yunanistan, İngiltere ile Türk ve Rum toplumları liderleri tarafından 23 Şubat 1959'da üç temel antlaşma imzalanmıştır Bu antlaşmalar: İngiltere'nin Kıbrıs üzerindeki egemenliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne devrine dair Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşması, Kıbrıs'ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini güvenlik altına alan Garanti Antlaşması ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs arasında yapılacak İttifak Antlaşması'dır Kıbrıs Adası 1571 tarihinde Seksen bin şehit verilerek Osmanlı Devleti tarafından fethedildiği dönemde, dini baskı ve zulümlere eğmiş Rum halkının bu durumdan kurtulması sağlanmıştır 1571’den başlayarak yaklaşık üç yüz sene Osmanlı hakimiyetine Kıbrıs Adası ve üzerinde yaşayan halk en mutlu devirlerinden birini yaşamıştır

O döneme kadar diğer yönetimlerin baskıları altında ezilen Rum halkı, Osmanlı yönetimi altında en rahat ve baskısız hayatı yaşamışlardır Rumların fırsatı bulduğunda bu rahat hayatı yüzlerce sene kendilerine yaşatan Türklere karşı, yok etme planı uygulayabilecekleri tahmin bile edilemezdi

Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs hakkında yapmış olduğu yanlış bir politika sorunun doğmasında etkili olmuştur Güçlü devletler, fethettikleri yerlere kendi milletini yerleştirip orada nüfus olarak üstün olma politikası uygulamışlardır

Osmanlı devleti ise Kıbrıs Adası üzerindeki Rum nüfusu üzerinde herhangi bir baskı uygulamamış ve onların asimile edilmesi için de herhangi bir uygulamaya gitmemiştir Buraya yerleşen Türk nüfusu Rumlara oranla çoğunluğu elde edememiştir Osmanlı Devleti bir gün gelip hesapların nüfus sayısına göre çözüm yoluna gidebileceğini tahmin etmemiştir

Osmanlı Devleti’nin zayıflamaya başlamasıyla birlikte Kıbrıs Adası için de uzun süren bir çıkmazı da ortaya çıkarmıştır Osmanlı Devleti, Rusya ile girdiği savaşta mağlup olup Ayastefanos anlaşmasını imzalamasıyla Ada’nın İngilizlere kiralanması aynı döneme denk gelmektedir

İngiltere, Rusya’nın Osmanlı topraklarının üzerindeki emellerini bahane ederek, Osmanlı Devleti’ni korumak için Kıbrıs’ı istemiş ve Osmanlının bu durumu kabul etmekten başka bir şansı da ne yazık ki kalmamıştı İngiltere’nin asıl amacı Osmanlı’yı korumak değil, kendi çıkarlarını Rusya’ya karşı korumaktı

Sözde Osmanlı-Rusya arsında bir barış sağlandığına ve Rusya’nın güneye inme teşebbüsü son bulduğunda Kıbrıs, Osmanlıya geri bırakılacaktı

Ama İngiltere’nin Kıbrıs Ada’sını bir daha Osmanlıya geri vermemesi kendi çıkarlarını göz önünde tuttuğunun bir göstergesidir İngiltere, bütün sömürgelerini kaybettiği dönemde bile stratejik önemi olan Kıbrıs’tan ancak üs bırakarak yönetimi devretmiştir

Kıbrıs Ada’sı Osmanlı Devleti’nin elinden çıkarak emperyalist bir toplum olan İngilizlerin eline geçmesiyle, Kıbrıs Sorunu karmaşık bir durum haline gelmiş ve bu Ada üzerinde oynanan oyunlarla beraber içinden çıkılmaz bir durum haline gelmiştir

İngiltere ve Osmanlı Devleti 1 Dünya Savaşında farklı kutuplarda yer almasıyla Kıbrıs Ada’sının İngilizlerce ilhakı sonucunu doğurmuştur

Ada yönetiminin tamamen İngiltere’ye geçmesiyle burada yaşamakta olan ve yüzlerce yıl Türklerle aynı kaderi paylaşan Rumlar, Adanın kendilerine ait olduğunu öne sürerek burayı Yunanistan’a ilhak için megalo-idea hayallerini gerçekleştirmek için İngilizlere ve Türklere karşı faaliyete başlamışlardır Tarihin hiçbir döneminde Yunanistan veya Rumların idaresi altında bulunmayan Kıbrıs Adası bu tarihten itibaren Yunanistan’a bağlanmak istemesi düşündürücü bir olaydır

Rumların Birinci Dünya Savaşında İngiltere’yle beraber aynı safta yer alarak Osmanlı devletine karşı savaşmalarında böyle bir düşüncenin ortaya çıkmasında etkili olmuştur Rumlar adayı Yunanistan’a bağlamak için İngiltere’ye verdikleri desteğin bir karşılığı olarak görmekteydiler

Hiçbir tarihi dayanağı ve haklı bir yönü olmayan düşüncenin ortaya çıkmasıyla adada yaşayan Türkler için var olma mücadelesinin de başlamasına yol açmıştır

Ada üzerinde yüzlerce yıl iki ayrı millet yaşamış olmasını göz önünde bulundurmayan büyük devletler Kıbrıs Sorununun çözümündeki en büyük yanlış politikalarıdır

Kıbrıs Rumları İngiliz idaresindeki Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak için birinci dünya savaşından sonra silahlı mücadeleye başlamıştır Bu mücadelede en büyük payı kilise ve piskoposlar almıştır Dini görevleri olan bu insanların zamanı geldiğinde en büyük katliamlara girmekten çekinmedikleri görülmüştür

1931 isyanı kilisenin düzenlemiş olduğu en büyük isyandır Bu isyan İngilizlerce bertaraf edilmesi Rumların hayallerinden vazgeçmesinde yeterli olmamıştır Rumların Türklere ve İngilizlere karşı faaliyetlerinde en büyük destekçileri Yunanistan olmuş ve Yunanistan Kıbrıs konusunda sürekli girişimde bulunarak Ada’nın ilhakı için çalışmıştır


Siyasi yollardan Kıbrıs’ın Yunanistan'a ilhakının mümkün olmayacağını anlayan Yunanistan ve Rumlar 1950’li yıllardan itibaren silahlı tedhiş uygulamalarına gitmiş ve Enosis hayallerini gerçekleştirmeye çalışmaya başlamaları ile birlikte Kıbrıs konusu Türkiye Cumhuriyeti’nin gündemine ancak girebilmiştir

Kıbrıs Adasında ki karışıklıkları bitirmek ve sorunun çözümü için Türkiye Yunanistan ve İngiltere’nin devreye girmesiyle 1960 yılında Rumların pek içlerine sinmese de ortak bir cumhuriyetin kurulması sağlanmıştır Kıbrıs Cumhuriyeti ancak üç sene dayanabilmiş ve Rumların yönetimi ele geçirmeye başlamasıyla Türkleri yönetimden uzaklaştırarak onları esaret altına alarak Ada’da bir azınlık durumuna getirmeye çalışmıştır


Ortaklıkla kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Rumları tarafından ele geçirilmiş Kıbrıs Türkleri baskı altına alınarak her türlü baskı ve zulümden nasiplerini almaları ve dünya kamuoyunun bu durum karşısında gözünü kapayarak seyirci kalmaları Rumları daha da cesaretlendirmiştir

Bu durum karşısında Türkiye’nin müdahale etme isteğine de dönemin süper gücü ABD set çekerek baskıların devamını sağlamıştır Rumlar da Türkleri yönetimden uzaklaştırarak Kıbrıs’ı tek başına temsil etmekle kalmamış, Türkleri azınlık olarak görmüş, Adanın Yunanistan’a ilhakı için mücadeleye devam ederek yapılan müzakerelerde de Kıbrıs’ta iki toplum gerçeğine yanaşmamışlardır


Eski Devirlerde Kıbrıs:

Mısır'ın on sekizinci sülalesine mensup III Tutmez, Doğu Akdeniz'e hakim olan Kıbrıs Adası'nı MÖ yaklaşık 1450 tarihinde zabetti 450 sene Kıbrıs'a hakim olan Mısırlılar, Ada'nın medeniyeti üzerinde hiç bir etki yapamadılar

450 sene Mısır hakimiyetinde bulunduktan sonra Kıbrıs, Akdeniz sömürgeci devletlerinden Fenike'nin eline geçti MÖ yaklaşık 1000 tarihinde Fenike Kralı Hiram Kıbrıs'ı zaptetti Kıbrıs'ta Fenike hakimiyeti MÖ709 tarihinde sona erdi

Kıbrıs, Fenike hakimiyetinden sonra MÖ 669 senesine kadar Asur idaresinde kaldı Mısır'ın son Firavunlarından Amasis II, MÖ 525 tarihine kadar Kıbrıs, Mısırlılara bağlı olarak Salamis Kralı Evalton tarafından idare edildi

MÖ 332'den itibaren Kıbrıs, Büyük İskender'e bağlandı İskender'in ölümünden sonra Ada'da Ptolemeler egemenliği başladı (MÖ294)

Kıbrıs iki buçuk asır Ptolemeler'in idaresinde kaldı Romalı Kartacalılar arasında yer alan ve tarihi "PÖN SAVAŞLARI" olarak geçen savaşlardan galip çıkan Romalılar egemenlik alanlarını Anadolu ve Suriye'ye kadar genişlettikten sonra, Ptolemeler'i ortadan kaldırıp Kıbrıs'ı ele geçirdiler

İmparator Büyük Theodosius'un ölümünden sonra coğrafi olarak merkezi İstanbul olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun sınırları içinde kalan Kıbrıs, 395 tarihinden başlayarak, Bizans egemenliği altına girdi

Kıbrıs, 1192 yılından sonra, üç yüzyıl Guy de Lussingan'in soyundan gelen Katolik Krallar tarafından yönetilmiştir Bu devirde Türk-Kıbrıs ilişkileri Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Türklerin Antalya'yı ele geçirmeleriyle başlar

Lussingan Kralı I Hugh ve Anadolu Selçuklu Sultanları İzzettin Keykavus ve Gıyasettin Keyhüsrev arasında karşılıklı "altın mühürle" gönderilmiş mektuplar, Kıbrıs'la Anadolu arasında eski iyi ilişkilerin devam ettiğini göstermektedir Kıbrıs, 1489'da Lussingan'lardan sonra Venedikliler'in yönetimine geçti

1453 yılında İstanbul'un Türklerin eline geçmesi ve Bizans İmparatorluğu'nun sona ermesi, Doğu Akdeniz'in kontrolü için Venedik ile Osmanlı İmparatorluğu arasında rekabeti artırdı

Venedikliler, Doğu Akdeniz'de önemli imtiyazlar elde etmişlerdi Ancak Venedik, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul fethinden sonra birçok imtiyazlarını kaybetti

Fatih Sultan Mehmet, Kıbrıs'a karşı hemen ciddi bir harekete girişme konusunda tereddütteydi Çünkü Kıbrıs, 1426'dan beri Mısır Memlükleri'ne vergi veriyordu

Dolayısıyla Ada, Osmanlılarca bir İslam devletinin yüksek hakimiyeti altındaydı

İkinci Bayezıt devrinde, 1485 yılında Türklerle Memlükler arasında savaş başlayınca durum değişti Türkler, Kıbrıs'ı ele geçirmek için planlar yapmaya başladılar



Osmanlı İdaresinde Kıbrıs :

Kıbrıs, oldukça hareketli Mısır-İstanbul deniz ticaret yolu üzerinde önemli bir engeldi Burası Venedikliler'in elinde bulunuyor, Ada'da yuvalanan Venedik desteğindeki Hıristiyan korsanlar sık sık ticaret ve haç gemilerini vuruyorlardı

Kıbrıs'ın Ortadoks olan yerli halkı Venedik yönetimince Katolik almaya zorlanıyor, ağır vergiler altında eziliyor ve Venedikliler'in topraklarında angarya usulüyle çalışmak zorunda bırakılıyordu Osmanlı Devleti'nin adaletli yönetimini bilen halk, fırsat buldukça İstanbul'a heyetler göndererek kendilerinin bu zulümden kurtarılmasını istiyorlardı

Osmanlı Devleti'nin Girit ve Kıbrıs Adaları'na olan ilgisini gören ve bu iki ada elinden gittikten sonra büyük devlet olma vasfını kaybedeceğini bilen Venedik Yönetimi, bir taraftan Osmanlılar'la iyi geçinmeye çalışıyor, diğer taraftan da Avrupa'da Osmanlılar'a karşı girişilen hareketleri el altından destekleyerek iki yüzlü bir politika takip ediyordu

16asır sonlarında Akdeniz bir "Türk Gölü" haline gelmişti Fakat Doğu Akdeniz'de Türk Ülkesi'nin siyasi ve ekonomik güvenliğini tehdit eder bir durumu da Kıbrıs Ada'sı Venedik hakimiyetinde idi Padişah II Selim bu tehdidi ortadan kaldırmak için Lala Mustafa Paşa'yı görevlendirmiş ve Mustafa Paşa da Donanmayı-ı Humayun ile hareket edip 1570 yılının sonlarına doğru Kıbrıs Adasını fethetmiştir

Fethi müteakip kısa bir sürede Anadolu'dan sevk edilen Türk nüfus ile Kıbrıs'ın her alanda Türk-İslam memleketi haline gelmesi sağlanmıştır Tüklerin müsaamması sayesinde Rumlar ve diğer etnik unsurlar yüzyıllar boyu varlıklarını devam ettirmişlerdir 19asır boyunca Osmanlı Devleti doğu, batı ve kuzeyde, oldukça geniş topraklarını kaybetmiştir Ruslarla yüz yıl boyunca kronik bir seyir yakıp eden harpler Türk Milletinde „Moskof Düşmanlığı“killi bir kin haline getirmiştir 1877-1878’de Rusların Balkanlar ve Kafkaslar üzerinden Osmanlı topraklarına girmesi ile İngilizler Kıbrıs’ta bir üs verilmesi karşılığında Osmanlı Devleti’ne yardım edeceğini bildirmiştir Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu olumsuz şartlar bu teklifin kabul etmesinde en büyük etken olmuştur


İngiliz İdaresinde Kıbrıs

Adaya yerleşen İngilizler, harpler olmuş bitmiş lakin onlar yardim hususunda yerlerinden bile kıpırdamamışlardır İngilizler Mısır'ı işgalleri altına almış, Süveyş Kanalını açmışlar ve Hindistan'ı egemenliklerine altına almış ve buna bağlı olarak tarihi Baharat Yolları'na sahip olmuştur

Kıbrıs'a hileli bir yolla ayak basan İngilizlerin asıl amacı Doğu Akdeniz hakimiyetiyle; Hindistan'daki hakimiyetini pekiştirmekti Osmanlı ve Osmanlı-Rus savaşları İngiltere'yi pek fazla ilgilendirmiyordu
Kıbrıs'a misafir olarak çıkan İngiltere daha sonraki dönemlerde Kıbrıs'a "milletlerarası hukuku çiğneyerek " vali tayin edip, sömürge yönetiminin bir benzerini de burada da oluşturmaya başlamıştır

Osmanlı Devleti'nde İngiltere'ye kafa tutacak bir irade mevcut olmadığı için bu oldu bittiye maalesef çok fazla itiraz edememiştir 19 asır başlarında başta, Rusya, İngiltere ve Fransa'nın himayelerinde ayaklanan Rumlar, Mora Yarımadasında 1829 yılında Yunanistan Devletini kurarak çıkmışlardır

İngiliz'lerin adaya çıkması ile birlikte Kıbrıslı Rumların hamisi kesilen "Yunanistan" bununla da yetinmeyip, adayı Yunanistan'a bağlama projesi geliştirmişti: "ENOSİS"
Osmanlı Devleti girmiş olduğu 1Cihan Harbi'nden maalesef yenik çıkmış, Muhteşem Osmanlı İmparatorluğu Emperyalist İngiltere, Fransa, Rusya ve diğerleri tarafından paramparça edilmişti

Bununla da yetinmeyen Emperyalist devletler 30 Ekim 1918 yılında imzalattıkları Mondros Mütarekesi ile kalan Anadolu topraklarını da işgale başlayıp Türk Milleti'ne "İSTİKLAL" mücadelesi verdirtmişlerdir İngiliz'lerin evlad-ı manevisi Rumlar (Yunanlılar) Batı Anadolu'da Türk'ün "Osmanlı Tokadını" yemişti Son yüzyılın en büyük komutanı ve tartışmasız en büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinde Türk Milleti "Türkiye Cumhuriyeti" ile yoluna devam etmiştir

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun dünya devletlerince kabul ve tasdik edildiği Lozan Antlaşması'nda Kıbrıs Türklerinin de durumu tartışılmıştır

Maalesef Lozan Antlaşması'nın 16, 20 ve 21 maddelerindeki Kıbrıs'ın İngiltere'ye ait olduğu kabul edildiği gibi, İngiliz dayatması ile Kıbrıs Türklerinin adayı terke zorlanmaları da söz konusu ediliyordu

19 asrın başlarında nüfusun ekseriyetini teşkil eden adanın sahib-i ekseriyesi Türklerin adadan kovulma süreçleri de başlamıştı Aksine Türkiye'den kovulan Rumlar adaya yerleştiriliyor ve Türk nüfusunun azınlıkta kalmaya mahkum ediliyordu 1940'lı yılların başına kadar Kıbrıs'ta azalarak mevcudiyetini sürdüren Kıbrıs Türkleri, Rumların ENOSİS heveslerini frenlemek ve kendi varlıklarını sürdürmek için 18 Nisan 1943 yılında Kıbrıs Türklerinin ilk siyasi partisini kurarak, Dr Fazıl Küçük liderliğinde yeni bir döneme doğru yol almıştı

Daha sonra kurulan, İşçiler Birliği, Çiftçiler Birliği , Milli Parti birleşerek "Kıbrıs Türk Birliği”ni oluşturarak varlık mücadelelerini tüm dünyaya ilan ederler 1950'li yılların başına kadar Türkiye Kıbrıs Meselesinde Maalesef iyi bir imtihan verememiştir 1950'lerde Yunan Generali Grivas'ın adaya gelip ENOSİS'i gerçekleştirmek için EOKA terör Örgütü'nü kurup, Türk'lere karşı katliamlara girişmesi ile Türkiye tavrını değiştirme durumunda kalmıştır

Büyük İngiltere İmparatorluğu'nun II Dünya Savaşı sonucunda çözülme sürecine giren İngiltere'nin Kıbrıs'ı terk edeceğini anlayan Kıbrıslı Rumlar Yunanistan'ında açık desteğiyle "Halk Oylaması" yapıp Kıbrıs'ta önce bir Kıbrıs Rum Devleti kurmak, sonrada adayı Yunanistan'a bağlamak niyetlerini aşikarane ilan edince, Türkiye ve Türk Halkından tepki görmekte gecikmemişlerdir

Rumların bu hareketine Türkiye-Adada Taksim tezini ortaya atmıştır 1949'da Malatya Kültür Derneğinin Kıbrıslı Türklere sahip çıkan ilk mitingi, 1950'li yıllarda bütün Türkiye'ye yayılmış ve Türk Milleti Kıbrıslı kardeşlerine sahip çıkmıştır

Türkiye bundan sonra "Kıbrıs Meselesi"ni milli bir dava olarak benimseyecek ve Kıbrıs Türk'ünün hep yanında olacaktır 1955'lerden itibaren,Türkiye'ye dalga dalga yayılacak olan " Kıbrıs Mitingleri" ile Türk Halkı “Milli Mücadele” den sonra en büyük milli heyecan dalgası ile ayağa kalkacak ve Kıbrıslı kardeşlerinin en büyük teminatı olacaktır

1959 yılında Londra ve Zürich’e Türkiye-İngiltere ve Yunanistan arasında yapılan konferanslar, Türk ve Rum ortaklığı "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin kurulmasıyla neticelenecektir 15-16 Ağustos 1960 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanı Rumlardan (Baş Piskopos Makaryos), yardımcısı Türklerden (Dr Fazıl Küçük) oluşmaktaydı % 70 - % 30 ortaklıkla oluşan Cumhuriyetin teminatı, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye olacaktır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.