Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlamları, kelimeler, osmanlıca

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları



Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları - Osmanlıca Kelimeler - Osmanlıca Sözler Anlamları - Osmanlıca Kelimelerin Anlamları




NEVREC (Nevâric) Kağnı

NEVRED f Gezen yol alan dolaşan

NEVRES (Nevrese) f Yeni yetişmiş yeni yetişen yeni biten * Genç taze

NEVRES Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar

NEVRESİD f Yeni yetişmiş yeni yetişme

NEVRESİDE f Yeni yetişmiş yeni yetişme * Tâze genç

NEVRESİDEGÂN (Nev-reside C) Yeni olgunlaşmağa başlamış olanlar yeni yetişmeler Gençler tazeler

NEVRESM f Yeni çıkma * Yeni moda

NEVRESTE (C: Nevrestegân) f Yeni yetişmiş yeni bitmiş yeni meydana gelmiş yeni hâsıl olmuş

NEVROZ Fr Tıb: Sinir sistemi bozukluğu Sinirlilik hastalığı

NEVRUZ f Yeni gün İlkbahar Baharın ilk günü sayılan ve güneşin Hamel (Kuzu) burcuna girdiği 22 Marta rastlayan gün Bu tarihte gece ve gündüz müsâvi olur İranlıların yılbaşısıdır

NEVRUZİYE Nevruz gününe âit olan Hususan o gün için yazılan söylenen manzume

NEVRÜSTE f Yeni yetişme

NEVS Tehir etmek sonraya bırakmak * Kaçmak firar etmek * Vahşi hımar yabani eşek

NEVS Asılmış olan bir şeyin hareket etmesi sallanması Hareket etme Deprenme

NEVSALE f Genç Küçük Tâze

NEVSEFER f Yeni yolculuğa çıkan

NEVŞ Bir şeyi el uzatıp almak ve istemek * Yürümek * Sür'atle deprenip kalkmak * Alıp yemek

NEVŞAH f Yeni dal * Yeni bitmiş geyik boynuzu

NEVŞE f Genç hükümdar * Yeni damat

NEVŞÜKÜFTE f Yeni açılmış (çiçek)

NEVT (C: Envât-Niyât) Bir yere asma Kaldırma

NEVTA Göğüste olur bir verem

NEVTÎ Gemici

NEV'UMMA Bir derece bir suretle

NEV'UN MÜNHASIRUN FİŞ-ŞAHS Nev'i şahsına münhasır Başka bir benzeri olmayan

NEVÜR Çivit * Damga için kullanılan içyağı isi

NEVVAB Nâiblik eden Birinin yerine vekil olarak iş gören

NEVVAH(E) Ağlayan çığlık koparan

NEVVAR(E) Nurlu aydın Aydınlık

NEVZ (C: Envâz) Dere vâdi

NEVZAD f Yeni doğmuş * Yeni doğmuş çocuk

NEVZEMİN f Yeni çeşit yeni tarz

NEVZUHUR f Yeni çıkma Yeni zuhur etme

NEY Kamıştan yapılan damaksız düdük * Kamış kalem * Mc: Kâmil insan * Farsçada : Yokluk (Bak: Nay)

NE'Y Uzak olmak

NEY' Susuzluk * Meyletmek eğilmek

NEYB Dişle ısırmak

NEYÇE f Küçük ney

NEYDELAN Kâbus denilen ağırlık ki uyku arasında olur

NEYELAN İsteğe ulaşma Arzulanan şeye vâsıl olma

NEYFAK Tilki derisinden olan kürk

NEYH Vücudun kemikleri taze iken pekişmek

NEYİSTAN f Kamışlık sazlık

NEYK Cima etmek

NEYL Merama erme İsteğe ulaşma * Ulaşılan şey

NEYNÜFER Nilüfer çiçeği

NEYPARE f Kamış parçası

NEYRENC (C: Neyrencât) Tılsım

NEYRENCÂT (Neyrenc C) Tılsımlar

NEYRİB Koğuculuk dedikoduculuk

NEYRUZ Yaz günü

NEYSEB Karıncaların birbirine bitişerek yol almaları

NEYSİTAN f Sazlık kamışlık

NEYŞEKER f Şeker kamışı

NEYT Cenaze * Ölüm * Duâda tazarru etmek * Tıb: Kalbin asılı olduğu damar * Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu

NEYT İnlemek * Şiddetle teneffüs etmek

NEYTAL (C: Neyatîl) Belâ musibet felâket meşakkat * Kova * İçki ölçeği

NEYY Pişmemiş çiğ et vs * Devenin semiz olması * Semiz ve besili deve

NEYYİF Küsur Ziyade Artık Fazla * İhsan * Yakın

NEYYİR (Nur dan) Nurlu parlak ışıklı cisim * Yıldız Cisim halindeki nur * Güneş şems

NEYYİR-İ ASGAR Ay Kamer

NEYYİR-İ A'ZAM Güneş şems

NEYYİRAT (Neyyir C) Nurlular nur saçanlar

NEYYİREYN Cisimlenmiş iki nur yâni: Güneş ile Ay

NEYZ Çok olmak

NEYZAR f Kamışlık sazlık

NEZ' Halkı birbirine düşürmek ifsâd bozmak

NEZ' Çekip koparmak ayırmak * Can çekişmek * Çekip almak Kuyudan kovayı çekip çıkarmak * Saymak * Kaldırmak yok etmek

NEZA' Başta alnın iki yanında saç olmayan açık yer

NEZAFET Temizlik paklık pakizelik

NEZAHET Ahlâk temizliği temizlik * İncelik rikkat

NEZAİR (Nazire C) Nazireler benzerler emsâl olanlar

NEZAKET Naziklik incelik zariflik Kaba olmamak Edeb terbiye

NEZALE Sefillik * Hasislik

NEZARET (T) (Nazar dan) Bakmak seyir bakış * Nâzırlık etmek Göz etmek * Tenezzüh * Reislik * Vekillik nâzırlık bakanlık

NEZARE Azlık Kıllet

NEZARE Korkutmak

NEZARET (Nedâret) Tazelik Parlaklık Letafet

NEZAZA Az olmak kıllet * Her nesnenin bakiyyesi artığı ve âhiri

NEZB Çağırmak * Ses sadâ savt

NEZD f Yan Yakın Karib * Göre nazarında fikrince (Arapçadaki "ind" mânâsındadır)

NEZDİK f Yakın karib

NEZE Hafif deve

NEZEL Menzil mekân

NEZELE Akmak seyelan

NEZEVAN Atlama sıçrama

NEZF Kuyunun suyunu tamamen boşaltma * Aklı gitme sarhoş olma Zevâle gitme

NEZG İfsad etmek halk içine fitne ve fesad bırakmak Vesvese

NEZGA Taan etmek çekiştirmek

NEZH (Nezih) Nezihlik temizlik saflık * Hiçbir kötü hareketi olmamak * Kerim pak pâkize

NEZİA (C: Nezâyı') Aşiretinden başkasına nikâhlanmış olan kadın

NEZİB (NEZÂB) Geyik ve sair hayvanların cima zamanı çıkardıkları ses

NEZİF (Nezf den) Çok kan kaybından kuvvetsiz kalan kimse * Sarhoş kimse

NEZİH (Nezihe) Pâk temiz (Bak: Nezh)

NEZİHÂNE f Temizce iyice güzelce

NEZİL Misafir İnen konan

NEZİL Menzil mekân

NEZİR (Nezr den) Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek İlerdeki hesap için korkutmak ("Beşir" in zıddıdır) * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın bir vasfı olup a (CC) inanıp itaat etmeyenlere cehennemden haber verdiği için "Nezir" denmiştir

NEZİRE Nezredilmiş olan şey adak

NEZK Yaramaz söz * Süngü ile vurmak

NEZK $ Hafiflik * Acele * Sebkat

NEZLE (C: Nevâzil) Burnun akmasını mucib olan hastalık * Vücudun herhangi bir organından cerahat veya başka bir maddenin akması

NEZR Adak adamak * Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır

NEZR Suâlde ısrar etmek * Az miktar azlık

NEZUR Evlâdı az olan kadın

NEZV Sıçramak

NEZZ Hafif zeki kimse * Susuz nadas

NEZZAM Nizâm veren düzenleyen tertipleyen

NEZZARE Seyirci seyreden bakan Nezaret eden müfettiş mürakabe ve kontrol eden Vekillik eden

NIHLE (C: Nihal) Millet * Yol * Diyânet * Bahşiş atâ * Dâva

NIHV (NİHÂ) (C: Enhâ) Tulum Yağ tulumu

NIKBE (C: Nakıb) Zarar ve ayıp verecek derece eziyet

NIKK Kurbağa sesi

NIKMET (Bak: Nikmet)

NIKRİS (Nıkrîs) (C: Nekaris) Ayak ağrısı

NIKY İlik

NI'ME (C: Niam) Mal * Sanat

NISA' Bir cins beyaz elbise

NISAF Bir şeyi tam olarak ikiye bölme

NISF Yarım yarı

NISF-I KUTR Dairenin merkezinden geçen ve onu iki eşit kısma ayıran doğru çizginin yarısı Yarı çap

NISF-ÜL LEYL Gece yarısı

NISF-ÜN NEHAR Öğle vakti gündüzün ortası * Meridyen

NISFET (Bak: Nasfet)

NISFİYET Yarımlık Yarı yarıya bölme

NISH (NISÂH) Terzilik * Bir şeyi temizleyip yaramazını içinden çıkarıp hâlis yapmak

NIT' Ağız tavanının pütür yerleri

NITAB Baş * Boyun damarı

NITAF Ter

NITNIT Uzun boylu adam

NIZAR (C: Nuzarâ-Nizâr) Her nesnenin misli ve benzeri Nazir

NIZV (C: Nuzuv Enzâ') Gitmek * Sebkat etmek * Kesmek kat'etmek * Çekip çıkarmak * Bırakmak * Zayıf deve * Eski elbise

Nİ f Nefy edatıdır (Bak: Na-Ne)

NİAC (Na'ce C) Dişi koyunlar

NİAL (Na'l C) Ayakkabılar pabuçlar * Hayvanların ayaklarına çakılan demirler nallar

NİAM (Ni'met C) İyilikler Yiyecekler Nimetler * Hidayetler

NİAM-I ESASİYE Esas nimetler en lüzumlu maddeler İman din gibi en kıymetli İlâhi ihsanlar

NİBAH Köpek havlaması

NİBAL Küçük tepe * (Nebl C) Oklar

NİBRAS (Süryânice) Lâmba çıra

NİBZ Hurma ağacının dış kabuğu

NİCAD Kılıç bağı

NİCAF Kapının üst eşiği

NİCAR Asıl


NİDA' Seslenmek çağırmak haykırmak bağırmak Ses vermek * Gr: ünlem (!)

NİDAL (Nizâl) Özür beyan ederek bir zararı def etmek

NİDD Aynı eş Benzer denk

NİDRE Et parçası

NİFA' Menfaat fayda

NİFAK Müslüman gibi görünüp kâfir olmak İki yüzlülük * Bozuşukluk ara açılmak * Dinde riyâ etmek * İhtiyaca sarf olunacak şeyler

NİFAKÎ Nifakla alâkalı

NİFAR İntikal etmek göçmek * Dağılıp kaçmak * Ürkme korkma çekinme * Nefret gösterme

NİFAS Yeni doğurmuş kadının hâli Loğusalık Böyle bir kadına "Nüfesâ" da denir Hanefi Mezhebine göre bu hâl kırk gün devam eder

NİFAZ Çocuğa sarılan bez Çocuk bezi

NİGÂH (Nigeh) f Bakmak nazar etmek Bakış

NİGÂH-I GAZAB Öfkeli bakış kızgınlık bakışı

NİGÂH-I HAYRET Hayret bakışı

NİGÂH-I TEDKİK Araştırma bakışı tedkik etme nazarı

NİGÂH-I TEGAFÜL Hâli ve gayeyi anlamazlıktan gelen bakış

NİGÂHBAN Bekçi Gözcü Gözleyen

NİGÂHBANÎ f Bekçilik gözcülük

NİGÂHDAR f Bekçi gözcü * Koruyucu muhafaza eden saklayıcı

NİGÂL f Ateşli kömür parçası

NİGÂR f Güzel yüzlü sevgili * Nakış Resim * Nakşeden * Put sânem * Resmi yapılmış resmedilmiş

NİGÂRENDE f Ressam

NİGÂRHANE f Resim ve heykeller bulunan yer Resim ve heykel sergisi * Ressamların çalıştıkları atölye * Puthâne * Güzelleri çok olan yer

NİGÂRİN f Resim gibi güzel sevgili * Resimlerle ve nakışlarla süslü

NİGÂRİSTAN f Resim ve heykel sergisi * Güzelleri çok olan yer * Puthane

NİGÂRİŞ f Resim yapma Tasvir yapma

NİGÂŞTE f Resmolunmuş Musavver * Yazılmış

NİGEH (Bak: Nigâh)

NİGEHBÂN f Gözcü gözetici bekçi

NİGEHBÂNÎ f Bekçilik gözcülük

NİGEHDÂR f Gözcü bekçi * Saklayıcı koruyucu

NİGEH-ENDÂZ f Bakan bakıcı bakıveren

NİGERAN f Bakıveren bakıcı

NİGİN f Mühür hâtem * Yüzük

NİGİNDÂN f Yüzük mahfazası yüzük kutusu

NİGİNSÂY f Mühür kazıcı Hakkak

NİGU f Güzel iyi hasen

NİGUHÂH f Hayır temenni eden iyilik isteyen

NİGUHİDE f Çekiştirilmiş zemmolunmuş gıybet edilmiş

NİGUHİŞ f Çekiştirme gıybet zemm

NİGUN f Tersine dönmüş altüst olmuş başaşağı * Ters uğursuz aksi

NİGUNBAHT f Tâlihi ters dönmüş tâlihsiz şanssız

NİGUNSÂR f Başaşağı

NİH f (Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy * Memleket şehir belde

NİHA (NİYÂHA) Yas tutmak

NİHAB (Nehb C) Çapullar yağmalar

NİHAD f Huy tabiat hilkat bünye yaratılış

NİHADE f Konmuş konulmuş

NİHADÎ f Yaradılışta olan fıtrî

NİHAF (Nahif C) Cılız zayıf kimseler

NİHAÎ (Nihâiye) Sona ait son ile alâkalı sonuncu

NİHAL f Taze düzgün Fidan sürgün

NİHAL-İ ZARİF İnce güzel dal

NİHALAN (Nihal C) f Taze fidanlar sürgünler

NİHALE f Yeni taze fidan * Avcı korkuluğu * Sahan altlığı * Döşenecek şey Döşeme

NİHALÎ f Sahan altlığı

NİHALİSTAN f Fidanlık

NİHAN f Gizli saklı Bulunmayan Mevcut olmayan * Sır

NİHANHANE f Saklanacak yer Mağara bodrum mahzen

NİHANÎ f Gizlilik saklılık

NİHAS Asıl Tabiat

NİHAS Kağnı tekerleğinin etrafına takılan çenber yuvarlak demir * Kavafların kullandığı nesne

NİHAVEND İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı * Musikide bir makam

NİHAVENDÎ f Nihavend şehrine ait Nihavendli

NİHAYET Son uç son derece * Çok

NİHAYET-İ AZM Kemik ucu

NİHAYET-ÜL EMR İşin nihayetinde işin sonunda Netice

NİHAYET-ÜN NİHAYE En sonunda Akıbet

NİHAYET-PEZİR Son bulan Nihâyet bulur olan

NİHLE Cenab-ı Hakk'ın ihsanı Atıyye * Millet * Yol Tarik * Diyânet Mezheb

NİHRİR (C: Nahârir) Tecrübeli bilgili fâzıl âlim mâhir kimse

NİHVAR f Gururlu kibirli kendini beğenmiş adam

NİHY Gölcük

NİJAD f Nesil soy neseb * Cibilliyet tabiat

NİJM f Bazı kış sabahları inen koyu sis

NİK f İyi güzel hoş

NİK Ü BED İyi ve kötü

NİK (C: Niyâk) Dağın yüksek yeri dağ tepesi * Kızgın hiddetli gadaplı kimse

NİKAB Yüz örtüsü peçe perde

NİKABE (NEKABE) Kâhyalık * Ululuk

NİKÂBET Rüzgârın ters yönlerden esmesi

NİKÂH Evlenme Şeriata uygun şekilde evlenme * Resmi evlenme muâmelesi (Bak: Mücâhede)

NİKÂH-I DÂHİLÎ İçerden evlenme akrabadan kız alma

NİKÂH-I HÂRİCÎ Dışardan evlenme akraba hâricinden kız alma

NİKÂH-I MUT'A Bir zamanlık geçici nikâh olup meşru değildir

NİKÂH-I SAHİH Sıhhat şartlarını cami' olan nikâh

NİKAHTER (Nik - ahter) f Tâlihli şanslı mutlu

NİKÂL f Ateşli kömür parçası

NİKÂL Dizgin demiri

NİKAL Devenin suyu içip gittikten sonra gelip yine içmesi

NİKAM (Nikmet C) İntikamlar öc almalar

NİKAN (Nik C) f İyiler iyi kimseler

NİKAR İnat Kin

NİKAŞE Nakış yapma san'atı Nakışçılık

NİKAT (Nokta C) Noktalar

NİKÂT (Nükte C) Nükteler İnce mânâlar * İnce mânâlı şakalı ve zarif sözler

NİKÂYET Düşmanı kılıçtan geçirme

NİKBAHT (Nîk-baht) f Bahtlı tâlihli şanslı

NİKBAZ (Nîk-bâz) f Davranışları ve işleri iyi olan

NİKBİN (Nîk-bin) f İyi gören iyimser her şeyi iyi tarafından gören

NİKDA Yaş kanbel otu

NİKENDİŞ (Nîk-endiş) f Her vakit iyilik düşünen Herkesin iyiliğini istiyen

NİKFERCAM (Nîk-fercâm) f Sonu âkıbeti hayırlı ve iyi olan

NİKHASLET (Nîk-haslet) f Ahlâkı ve huyu iyi olan

NİKHU f Güzel huylu iyi huylu

NİKÎ f İyilik iyi olma

NİKKİRDAR (Nîk-kirdâr) f Hareket ve davranışları iyi ve beğenilir olan

NİKL (C: Enkâl) Köstek * Kayd * Dizgin demiri

NİKMANZAR (Nîk-manzar) f Görünüşü ve manzarası güzel olan

NİKMET Şiddetli ceza Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat

NİKNAM f İyi nam kazanmış iyi ünlü

NİKNİHAD (Nîk-nihâd) İyi huylu

NİKS Ters doğan çocuk * Zayıf ve cılız adam

NİKS Elbisenin ve örülmüş şeylerin eskilerini bozup gidermek tekrar yine iplik yapmaya kabil olanı ip eğirip yenilemek

NİKTER (Nik-ter) f Çok beğenilmiş çok iyi

NİK-TERİN f Çok iyi hepsinden iyi olan

NİKU Güzel iyi hoş

NİKUBAHT f Bahtı açık

NİKUKÂR f İşleri doğru ve iyi olan iyi işli

NİKUYÎ f Güzellik iyilik

NİKZ (C: Enkaz) Bina yıkıntısı

NİL Vesime adı verilen boya otu * Çivit boyası

NİL Mısır'ın bir nevi hayat menbaı olan en büyük nehrinin ismi(Nil-i mübarek Cebel-i Kamer'den çıktığı gibi Dicle'nin en mühim bir şubesi Van vilâyetinden Müküs nahiyesinden bir kayanın mağarasından çıkıyor Fırat'ın da mühim bir şubesi Diyadin taraflarında bir dağın eteğinden çıkıyor Dağların aslı hilkaten bir madde-i mâyiadan incimad etmiş taşlar olduğu fennen sabittir Tesbihat-ı Nebeviyyeden olan: $ kat'i delâlet ediyor ki: Asl-ı hilkat-i arz şöyledir ki: Su gibi bir madde emr-i İlâhî ile incimad eder taş olur Taş izn-i İlâhî ile toprak olur Tesbihteki arz lâfzı toprak demektir Demek o su çok yumuşaktır; üstünde durulmaz Taş çok serttir ondan istifade edilmez Onun için Hakîm-i Rahîm toprağı taş üstünde serer zevilhayata makarr eder S)

NİLE f Çivit

NİLÎ Mavi çivit rengi

NİLÎ PERDE Gökyüzü sema

NİLU-BERG f Nilüfer

NİLÜFER f Beyaz mavi ve sarı çiçekler açan bir cins su bitkisi * Bursa yakınlarında akan bir akarsu

NİM f Yarım nısf buçuk yarı

NİM Eski kürk * Bir ot cinsi

NİMAL (Neml C) Karıncalar

NİMAR (Nimr C) Kaplanlar

NİMAT (Nemat C) Örtüler ihramlar

NİMBİSMİL f İyice boğazlanmayıp yarı kesilmiş olan

Nİ'ME Ne iyi ne âlâ ne güzel

NİME f Yarım nısf yarı

NİME-İ RUZ Günün ortası Yarım gün

Nİ'ME-L MATLUB Tam aradığımız İsteyip aradığımızın en âlâsı

Nİ'ME-L MEVLA Ne iyi sâhib ve mâlik ne iyi (CC)

Nİ'ME-L VEKİL Ne güzel ne iyi vekil

Nİ'ME-L VESİLE Ne güzel sebeb ne âlâ vesile

NİME NİME f Parça parça yarım yarım

Nİ'ME-R RAKİB Ne iyi gözetici koruyucu

NİME-RUZ (Bak: Nime-i ruz)

Nİ'MET (Nimet) İyilik lütuf ihsan Saadet Hidayet * Giyecek şeyler * Yiyecek faydalı şey rızık(Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti zılliyeti sende ise taahhüd tahaffuz korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın dâima rahatsız olursun Çünkü noksanları tedarik mevcutları telef olmaktan muhafaza ile dâimâ evham korkular meşakkatlere mahal olursun Halbuki o nimetler Mün'im-i Kerim'in taahhüdü altındadır Senin işin O'nun sofra-i ihsanından yeyip içmekle şükretmektir Şükürde bir zahmet yoktur Bilâkis nimetin lezzetini arttırır Çünkü şükür nimette in'amı görmek demektir İn'amı görmek nimetin zevalinden hâsıl olan elemi defeder Zira nimet zâil olduğundan Mün'im-i Hakiki onun yerini boş bırakmaz misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın MN)

Nİ'MET-İ İLÂHİYE 'ın nimeti 'ın verdiği nimet

Nİ'MET-ŞİNAS f Kendisine yapılan iyiliği bilip unutmayan

NİMGERM f Pek sıcak olmayan Ilık

NİMHAB f Yarı uykulu mahmur

NİMHANDE f Gülümseme tebessüm

NİMKÜŞTE f Yarı öldürülmüş yarı kesilmiş olan

NİMLAHZA f Yarım bakış Gözucuyla bakış * Çok kısa zaman

NİMMANZUR f Yarı görülen Bulanık olarak görülen

NİMMEST f Sarhoşça

NİMMUZLİM f Yarı karanlık

NİMMÜRDE f Ölüm derecesinde olan Ölüm hâlinde bulunan

NİMNİGÂH f Yarı bakış Gözucuyla bakma

NİMNİME Birbirlerine yakın çizgiler * Tırnakta olan beyazlık

NİMNİMETEYN Tırnak işareti

NİMPUHTE f Tam pişmemiş yarı pişmiş

NİMR (C: Enmâr - Nümur - Nimâr) Kaplan

NİMRE Dişi kaplan

NİMRES f Yarı ham yarı olgunlaşmış olan

NİMRUZ f Yarı gün öğle

NİMS Bir ot cinsi

NİMS Firavun faresi dedikleri küçük hayvan * Sansar

NİMSÜFTE f Yarım olarak söylenmiş tam denmemiş

NİMŞEB f Geceyarısı

NİMTEN f Mintan

NİMZİNDE Yarı canlı Ölü ile diri arası

NİMZULMET f Yarı karanlık

NİNAN (Nun C) Balıklar semekler

NİR (C: Nirân-Enyâr) Öküz boyunduruğu * Bez damgası * Irgaç

NİRAN (Nur ve Nâr C) Nurlar ziyalar Ateşler nârlar

NİRENC (C: Nirencât) Düzen hile * Resim taslak

NİRENG f Düzen hile aldatmaca * Taslak resim * Büyü efsun

NİRU f Kuvvet güç zor

NİRUMEND f Güçlü kuvvetli zorlu

NİRUMENDÎ f Kuvvetlilik zorluluk güçlülük

NİS' (C: Ensu') Gizlemek * Gitmek * Sarkık olmak * Kuzey rüzgârı

NİSA (C: Nisvân) Kadınlar

NİSA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in dördüncü suresi

NİS'A (C: Nüsu'-Ensu'-Ensâ') Devenin göğsü için yapılan enli kolan

NİSAB Zekât ölçüsü ölçü miktarı * Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı * Asıl esas Sermaye mal Derece had * Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir * Bir mecliste görüşmeye başlanabilmek yahut karar verebilmek için bulunması şart olan âza sayısı * Hisse nasib * İstenilen had derece (Bak: Zekât)

NİSAB-I EKSERİYET Ekseriyet derecesi Çoğunluk derecesi

NİSACET Dokumacılık

NİSAÎ (Nisâiye) Kadınlarla alâkalı kadınlara dâir

NİSAL (Nasl C) Ok ve kargı gibi şeylerin uçlarındaki sivri demirler

NİSAR Saçmak dağıtmak * İ'ta etmek Vermek

NİSARÇİN f Saçılan şeyleri toplayan

NİSAR "Saçan saçıcı" mânasına gelir ve kelimeleri sıfatlandırır Meselâ: Pertev-nisar $ : Işık saçan

NİSBET Münasebet yakınlık bağlılık ölçü * Rağmen İnat olarak İnat olsun diye


NİSBETEN Nisbetle kıyaslanarak Öncekine göre Bir dereceye kadar Şöyle böyle

NİSBÎ (Nisbiye) Kıyaslama ile olan Diğerine öncekine göre Diğerlerine göre kıyaslıyarak olan Nisbete ölçüye göre

NİSEB Nisbetler kıyaslamalar ve ölçüler

NİST f Değildir yoktur

NİSTÎ f Yokluk adem

NİSUN (Nisvan C) Kadınlar

NİSVAN (Nisa C) Kadınlar Nisalar

NİSVAN-I ZELİL Ahlâken ve dinen düşmüş zelil olmuş kadınlar

NİSVÎ Nisa taifesine mensub Kadınlarla alâkalı

NİSYAN Unutmak hatırdan çıkarmak

NİSYAN-İ EBEDÎ Ebedî unutma

NİŞ f (Arı akrep gibi böceklerde olan) İğne * Diken * Ağu zehir

NİŞA f Nişasta

NİŞAD Bir kimseye yemin vermek

NİŞAN(E) f İz Nişan Alâmet İşaret * Yara izi * Hedef vurulması istenen nokta * Hâtıra için dikilen taş * Taltif için verilen madalya * Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim * Tuğra * Ferman

NİŞANE-İ TASDİK Kabul edildiğine dâir işaret tasdik işareti * Mu'cizeler(Kabir ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısı (olduğunu) ihbar eden 124 bin muhbir-i sâdık ellerinde nişane-i tasdik olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyaların haber verdikleri aynı haberleri keşif ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan 124 milyon evliyanın aynı hakikata şehadetleri ve hadd ü hesaba gelmeyen muhakkiklerin kat'i delilleriyle o enbiya ve evliyanın aklen ilmelyakîn derecesinde isbat ettikleri ve yüzde doksandokuz ihtimal-i kat'i ile "idam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek yalnız iman ve itaatledir" diye ittifaken haber veriyorlar S) (Bak: Muhbir-i sâdık)

NİŞANDE Hedef Nişan olarak dikilmiş şey

NİŞANE (Bak: Nişan)

NİŞANGÂH f Hedef yeri Nişan tahtası * Silâh namlusunun üstünde bulunan nişan almağa yarayan kısım

NİŞDE (NİŞDÂN) Talep etmek istemek * Söz vermek and vermek

NİŞDET Araştırıp sorma * Kaybolan bir şeyi arama

NİŞE f Çoban düdüğü Kaval

NİŞEST f Oturan

NİŞESTE (C: Nişeste-gân) f Oturan oturmuş

NİŞESTE-GÂN (Nişeste C) f Oturanlar oturmuş olanlar

NİŞESTGÂH f Oturacak yer

NİŞHAR f Diken batmış iğnelenmiş

NİŞİB f (Yukarıdan aşağıya) iniş

NİŞİBGÂH f Çukur yer

NİŞİB Ü FİRAZ İniş ve yokuş

NİŞİMEN f Oturacak yer

NİŞİMENGÂH f Durak yurt Toplanılacak yer

NİŞİN f "Oturan oturmuş" gibi mânâya gelir ve başka kelimelerle birleşir

NİŞİNENDE f Oturan oturucu

NİŞTER f Hekim bıçağı neşter

NİŞVE Koklamak * Bilmek * Haber vermek

NİTA' (C: Nutu') Deri döşek

NİTAC Yavrulama yavru doğurma

NİTAF (Nutfe C) Saf ve duru sular

NİTAH Tos vurma toslaşma Boynuzla vurma * Vuruşup kavga etme

NİTAK Kemer kuşak * Kuşak yeri * Peştemal

Nİ'TAL Kova

NİTASÎ Anlayışlı tabib doktor

NİVA Düşmanlık * Besili semiz deve

NİVE f İnleme ağlama sızlanma

NİVEND f İdrak anlayış akıl

NİVER f Âlemde meydana gelen hâdiseler haller

NİYA (C: Niyâgân) Dede cedd

NİYABE Nöbet

NİYABET Nâiblik vekillik Kadı vekilliği

NİYAGÂN (Niyâ C) Dedeler ceddler Ecdad

NİYAM (Nâim C) (Nevm den) Uykuda olanlar uyuyanlar

NİYAM f Kılıf kın Kılıç kını

NİYAMGER (C: Niyamgerân) Kın veya kılıf yapan san'atkâr

NİYAR (Nâr C) Ateşler

NİYAT (Niyet C) Niyetler

NİYAT (Niyâta) Bir damar ismi (yürek onunla bağlıdır)

NİYAZ f Yalvarma yakarma Dua * Rağbet ve istek * Hâcet ihtiyaç

NİYAZİ-İ MISRÎ (Mi: 1618 - 1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü 1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Hasaneyn Mevâid-ül İrfan ve Avâid-ül İhsan Hidayet-ül İhvan Mektubat gibi eserleri ve bir de şiirlerini cami' divanı vardır

NİYAZKÂR f Yalvarıp yakaran Dua eden İhtiyacı olan

NİYAZKÂRÂNE Yalvararak niyaz ederek * Muhtaç olarak muhtaçlıkla

NİYAZMEND (C: Niyazmendân) f İhtiyacı olan muhtaç * Yalvaran yakaran niyaz eden

NİYERE (Nâr C) Ateşler

NİYET Kasd Kalbin bir şeye yönelmesi * Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir(Niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur Ve keza niyette öyle hâsiyet vardır ki; seyyiâtı hasenâta ve hasenâtı seyyiâta tahvil eder Demek niyet bir ruhtur O ruhun ruhu da ihlâsdır Öyle ise necat halâs ancak ihlâs iledir İşte bu hasiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husule gelir Buna binâendir ki; az bir ömürde Cennet bütün lezâiz ve mehasiniyle kazanılır Ve niyet ile insan dâimî bir şâkir olur Şükür sevabını kazanır MN)

NİYLEC Çivit

NİYY Çiğ olmamış ham

NİYYAT (Niyet C) Niyetler

NİZA' Çekişme kavga (Dünya öyle bir ' değil ki; bir niza'a değsin "Çünki fani ve geçici olduğundan kıymetsizdir" Koca dünya böyle ise dünyanın cüz'î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın M)

NİZA-İ LAFZÎ Boşuna çene yarıştırma Sözle yapılan kavga

NİZA Cima etmek

NİZAL Nişan işaret alâmet

NİZAM Sıra dizi düzen Dizilmiş olan şey sıralanmış * İcaba göre yapılan kanun Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide * Bir işin sebat ve kıyamına medar sebep olan şey ve hâlet

NİZAM-I ÂLEM Kâinatta 'ın koyduğu umumi nizam (Nizam-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor S) (Bak: Delil-i inayet)

NİZAM-I CEDİD Yeni nizam Osmanlı Devletinde III Sultan Selim zamanında yeni nizamla yetiştirilen bir askerî teşkilât

NİZAM-ÜD DİN (Nizameddin) Dinin nizam ve düzeni

NİZAMÂT (Nizam C) Nizamlar muntazam şeyler düzenler

NİZAMÂT-I LÂZİME Lüzumlu gerekli nizamlar

NİZAMEN Nizam dairesinde Nizama ve kanuna tabi olarak

NİZAMÎ Düzenli tertipli usulüne uygun * Kanun ve nizama ait onunla alâkalı

NİZAMİYE İlk askerlik devresi * Bu nevi askerlik işleriyle uğraşan daire * Tanzimat ordusunun asıl silâh altında bulunan kısmı

NİZAR Korkutup uygunsuz şeylerden vazgeçirmek için söylenilen söz

NİZAR Zayıf arık düşkün bitkin

NİZARET f Zayıflık arıklık

NİZE Mızrak

NİZEDÂR f Mızraklı Kargılı Süngülü

NİZEK f Câriye * Küçük mızrak süngü

NİZEZEN f Mızrakla vuran * Mızrakçı

NİZK Küçük süngü

NOBRAN Sert mizaçlı inatçı nâzik olmayan

NOKSAN (Nuksan) Eksik kusurlu nâkıs * Eksiklik azlık Eksilme azalma * Yokluk

NOKSANÎ Eksiklik ve noksanlıkla alâkalı

NOKSANİYET Eksiklik noksanlık

NOKTA (Nukta) Benek * Durak mevki Mahâl * Göze ârız olan leke * Durak işareti * Tek karakol tek nöbetçi * Yazıdaki durak işâreti * Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil

NOKTA-İ BİNİŞ Gözbebeği

NOKTA-İ GALEYÂN Suyun buhara çevrildiği harâret derecesi

NOKTA-İ İSTİMDAD Yardım isteme noktası İnsanın kalbindeki sonsuz emel ve arzuların yerine getirilmesine olan ihtiyaç

NOKTA-İ İSTİNAD Dayanma ve güvenme noktası Kâinatta cereyan eden ve insana dehşet verip âciz bırakan hâdiseler karşısında insanın çok kuvvetli bir yere dayanmaya ve güvenmeye olan fıtri ihtiyacı

NOKTA-İ MİHRAKİYE Yanma noktası Odak noktası * Çok Esmâ-i İlâhiyyenin tecellisinin toplandığı nokta

NOKTA-İ NAZAR Görüş bir nevi fikir (Bak: Rasyonalizm)(Nazar-ı Nübüvvet ve tevhid ve imân; vahdete âhirete Uluhiyete baktığı için hakaikı ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete esbâba tabiata bakar ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usulü'd-din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm'ın makasıdı içinde görünmiyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvallerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmiş fakat hakiki hikmet olan Ulûm-u Aliye-i İlâhiyye ve Uhreviyede o kadar geridirler ki en basit bir mü'minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmiyenler muhakkıkin-i İslâmiyeyi hükemalara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki akılları gözlerine inmiş kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki Veraset-i Nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinlerHem herbir şey iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiçbir hakikat-ı kat'iyyesi Kur'anın hakaik-ı kudsiyesine ilişemez Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederiz:Meselâ Küre-i Arz ehl-i hikmet nazariyle bakılsa hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur'an nazariyle bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki: Semere-i âlem olan insan; en câmi' en bedi' ve en âciz en aziz en zaif en lâtif bir mu'cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin: Semâya nisbeten maddeten küçüklüğüyle ve hakaretiyle beraber mânen ve san'aten bütün kâinatın kalbi merkezi bütün mu'cizat-ı san'atının meşheri sergisi bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı nokta-i mihrakiyesi nihayetsiz faaliyet-i Rabbâniyyenin mahşeri ma'kesi hadsiz Hallâkıyet-i İlâhiyyenin hususan nebatat ve hayvanatın kesretli envâ-i sagiresinden cevvadâne icadın medârı çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür'atle işliyen tezgâhı ve menâzır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besâtin-i dâimenin tohumcuklarına sür'atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte Arzın bu azamet-i mâneviyesinden ve ehemmiyet-i san'aviyesindendir ki Kur'an-ı Hakim; semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan Arzı bütün semâvata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor O'nu bir kefede bütün semâvâtı bir kefede koyuyor mükerreren: $ diyor İşte sair mesâili buna kıyas et ve anla ki: Felsefenin ruhsuz sönük hakikatleri; Kur'an'ın parlak ruhlu hakikatleriyle müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)

NOKTA-İ TEKATU' Kesişme noktası

NOKTA-İ TELÂKİ Karşılaşma noktası Uygun ve karşılıklı nokta Buluşma noktası yeri * Münâsebet Uygunluk

NOKTA-İ TEMAS Değme noktası Temas etme noktası

NOKTA-İ ZERRİN Güneş Altun nokta

NOKTATEYN İki nokta

NORMAL Fr Kanun usul ve âdetlere uygun olan Uygun * Mat: Bir eğri çizgiye teğet olan doğrunun değme noktasından bu doğruya çizilen dik çizgi

NOTA (İtalyancadan) Emir ve istek bildiren yazı * Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret * Resmi ve siyasi mektup muhtıra * Mülâhazat * Hesap pusulası * Müziğe ait yazı

NUAA Yumuşak ot

NUAK (NAİK) Çobanın koyuna haykırıp çağırması

NUAS Uyuklama uyuşukluk (Bak: Nüas)

NUF f Yankı Aks-i sadâ

NUFAHA Su üzerindeki kabarcık

NU'FE Erkeklerin iki yanına sallanan saçı

NUGAŞİ Kısa boylu adam

NUGBE (C: Nugab) Bir içim su

NUGER f Köle kul

NUGERÎ f Kölelik kulluk

NUGNUG (C: Negânig) Boğaz içinde olan et * Kulak içinde fazlalık olan nesne

NUGRE (C: Nugur-Nugrân) Serçe kuşu büyüklüğünde olup kırmızı olan bir kuşun adı

NUGZ (NAGZ) Kürek ucuna bitişik olan kıkırdak

NUH (ALEYHİSSELÂM) Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bir peygamber ismi (Elli yaşında iken kavmini imana dâvete memur edilmiş ve kavmi kendisini dinlemediğinden iman etmeyenlere ceza olarak dünyayı kaplayan su tufanı olmuş ve zâlimler mahvolmuşlar; iman edenler Nuh Peygamber'in (AS) yaptığı gemiye alınarak kurtulmuşlardır)

NUH SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 71 Suredir ve Mekkîdir

NUHA' Boyun kemiği içindeki murdar ilik

NUHAA Tükürmek

NUHAME Balgam

NUHAS Bakır Bakır para * Kızgın mâden * Kıtr Ateş Tunç ve demir döğülürken sıçrayan şerâre * Dumansız alev * Bir şeyin aslı * Tütün

NUHASÎ Bakırlı bakırla alâkalı bakırdan

NUHAT Nahiv (gramer) âlimleri

NUHAT Hıçkırma

NUHBE Herşeyin seçkini iyisi * Seçkin seçilmiş müntehab güzide * Korkak

NUHBE-İ ÂMÂL Mefkure ideal Emellerin en sonu

NUHÎ Nuh (AS) ile ilgili * Pek eski

NUHL Karşılıksız hediye ve hibe

NUHLA Atiyye hediye

NUHRE Kemik dokusunun çürümesi

NUHRE Burun deliği

NUHRUB (C: Nehârib) Kaya yarığı * Arı kovanı * Arı sesi

NUHT Çocukla birlikte karından çıkan su

NUHUL Zayıflık arıklık

NUHUR (Nahr C) Ayların evvelleri * Göğüsler (Bak: Nahr)

NUHUSET Uğursuzluk

NUHUST f Birinci ilk evvel

NUHUSTÎN f Birinci ilk evvel

NUHUSTZÂD f İlk doğmuş olan Evvel doğan

NUK f Okun ucu temren Kuş gagası * Gaga gibi sivri uçlu olan şey

NUK (Naka C) Dişi develer

NUKA Her şeyin kötüsü

NUKAA Birşeyi ıslamada kullanılan su

NUKAT (Nokta C) Noktalar

NUKAVE Temizlik paklık * Her şeyin iyisi seçkini

NUKAYE Her nesnenin iyisi

NUKAZ Küçük serçe kuşu

NUKAZA Binâdan yıkılmış veya örülmüş iplikten sökülmüş nesne

NUKBE (C: Nukab) Yol * Yırtık delik * Paçasız don * Levn renk * Pas

NUKRE Külçe hâlinde gümüş * Ense çukuru

NUKRE-İ KAFA Ense çukuru

NUKSAN Eksilmek noksanlaşmak

NUKTA (C: Nukat-Nukut-Nikât) Nokta

NUKUD (Nakid C) Nakidler paralar akçeler madeni paralar

NUKUD-I MEVKUFE Vakfedilen paralar

NUKUL Nakiller rivâyetler Başkasından anlatılanlar Hikâyeler

NUKUŞ Resimler nakışlar

NUKZ (C: Enkâz) Binâ yıkıntısı

NUL f Kuş gagası

NU'M Sürur neşe sevinç neşat

NU'MAN (Niam C) Dört ayaklı hayvanlar * Kan * İmam-ı Azam Hazretlerinin adı * Şakayık-ı nu'man denen bir lâle çiçeği

NUMİD f (Bak: Nevmid)

NUMRUKA (C: Nemarik) Küçük yastık

NUMUD (Bak: Nümud)

NUMUDE f Gösterilmiş gözükmüş olan Nişan verilmiş (Bak: Nümune)

NUN Kur'an alfabesinde yirmibeşinci harf Ebced hesabına göre değeri ellidir * Divid kalem * Kılıcın ağzı Kılıç * Çene çukuru * Balık semek

NUN-U MÜTEKELLİM-İ MAA-L GAYR Mütekellim-i maalgayrın "nun" harfi Fiildeki cemi' sigasındaki nun (Bak: Mütekellim-i maalgayr)

NUN-U NA'BÜDÜ (Bak:Na'büdü) (Arkadaş! deki un ifade ettiği cem' ve cemaat; fikri ve kalbi ayık olan musallinin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş şarktan garba kadar dizilmiş safları havi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir MN)

NUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 68 sure ve Kur'anda müteşabih ve şifre olan bir harf(Bütün kalemlerin ve tastir ve kitapların aslı esası ezelî me'hazı ve sermedî üstadı Kader'in kalemi ve Nur ve İlm-i Ezelî'nin nuruna işaret eden bir kelimedir Ş)

NU'NU Uzun boylu adam

NU'NUA Devenin boyun eti * Horozun boyun tüyü

NUR Aydınlık Parıltı Parlaklık Her çeşit zulmetin zıddı Işık * Kur'ân-ı Kerim İman İslâmiyet Peygamber * Zulmeti def eden şule ışık (Bazılarınca ziya nurdan daha sağlamdır ve daha hastır Nur; dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki nevidir Dünyevi olanı da iki çeşittir: Biri: Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur Akıl ve Nur-u Kur'an gibi İkincisi: Görmekle hissedilir ki nurlu cisimlerden ibarettir güneş ay ve yıldız gibi Uhrevi nur: $ ilâ âhir âyet-i kerimesinde mensus olan nurdur Nur âlemin mânen aydınlığına sebep olan Hazret-i Peygamber'e de (ASM) denir $ âyetinde beyan olunduğu gibi eşyanın hakikatını olduğu gibi beyan eden şeye de "nur" denir Meşhur bir zata "Nuri" denmiştir; bunun sebebi her ne zaman vaaza ve nasihata başlasa gayb âleminden nurun şimşek gibi parıltısı ona tecelli ederdi LR)

NUR-İ AYN f Göz nuru * Pek sevgili olan

NUR-İ ÇEŞM Göz nuru Gözün iyi görür olması * Mc: Saadet

NUR-İ İMAN İman nuru Kur'an ve kâinat hakikatlarının görünmesine ve bulunmasına vesile olan imanın mânevi nuru

NUR-İ KASD Kasd ve irâdenin nuru Kasd ve iradeden gelen parlaklık Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı

NUR-İ MÜBİN Mübin olan nur Aşikâr ve açıklayıcı olan ve hak ile batılı ayıran nur Bilhassa iman ve Kur'an ilminin mânevi nuru

NUR-İ MÜCESSEM Çok parlak ve güzel olan Canlı kılığına girmiş gibi olan nur

NUR-UL ENVÂR Nurların nuru

NUR SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 24 Suresinin ismi

NURAN Nurlu parlak

NURANÎ Nurlu ışıklı nura yakışır parlak münevver

NURANİYYET Nurlu olanın hali parlaklık nurluluk

NURBAHŞ f Işık saçan aydınlatan parlatan

NURCULUK Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ile Türkiye'de başlayan dinî bir hareket ve faaliyettir Bu hareketin en mühim istinad noktası Risale-i Nur namındaki eserlerdirRisale-i Nur eserleri 1926 - 1949 seneleri arasında yazılmıştır ve Kur'anın bu asra bakan mânevî bir tefsiridir Bilhassa iman ve İslâm esaslarını ve Kur'anın hikmetlerini izah ve isbat ederSiyasî ve dünyevî cem'iyetçilikten mücerred; ve aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlık ile gönüllerde kurulan nur irfan müessesesi mensublarına yani Risale-i Nur eserlerini okuyanlara: "Risale-i Nur Talebesi"; kısaltılmış şekli ile "Nur Talebesi" veya "Nurcu" denilmektedirDaha başka bir tarif ile Nurcu : Risale-i Nur Külliyatı'nı okuyanların meydana getirdiği maddîlikten teşkilâttan cemiyet kademelerinden mücerred aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlıktan ibaret olan ekol mensublarına da Nurcu denmektedirRisale-i Nur ve Talebeleri Âlem-i İslâma hattâ dünyanın her tarafına kadar genişlemiş ve hüsn-ü kabule mazhar olmuşturDiyanet İşleri Başkanlığının 271963 tarih 18746 sayılı yazısına ekli Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu'nun 2961963 tarih 326 sayılı kararında:"Nurculuk: Bir tarikat veya bir mezheb olmayıp Said Nursî adındaki zâtın son zamanlarda yayılma istidadı gösteren dinsizlik cereyanına karşı Kur'an-ı Kerim âyetlerini ele alarak Risale-i Nur namıyla yazdığı eserlere izafe edilen bir cereyandır Adı geçen eserler imanı fikirlerle birleştirmeye çalışmaktadır" şeklinde beyan edilmiştir

NU'RE (C: Near-Nerât) Eşeğin burnuna giren bir cins sinek

NUREFŞAN f Etrafı aydınlatan nur saçan ışık veren

NUR-FEŞAN (Bak: Nurefşan)

NURİ Nura mensub nura ait * Erkek ismidir

NURİYE Nura âit nura mensub * Kadın ismidir

NURPAŞ f Nur saçan nur saçıcı

NURTAL'AT Nur yüzlü

NURUN ALA NUR Daha âlâ daha iyi nur üstüne nur

NUSAHA (Nasih C) Nasihat edenler öğüt verenler

NUSARA (Nasir C) Yardımcılar

NUSB (C: Ensâb) Meşakkat zahmet elem * Zehir ağu * Belâ musibet * Put sanem heykel

NUSH Nasihat ögüt

NUSHA (Bak: Nüsha)

NUSRET (Nusrat) Yardım Cenab-ı Hakkın yardımı hususen ruhani muavenet Zafer galebe fetih üstünlük başarı düşmana gâlib olmak

NUSSA Saç kırpıntısı

NUSSAH (Nâsih C) Nasihat edenler öğüt verenler

NUSSAR (Nâsır C) Yardımcılar

NUSU' Çok beyaz olmak * Hâlis olmak

NUSUL Huruç etmek çıkmak * Dühul etmek girmek (Ezdaddandır) * (Nasl C) Mızrakların uçlarındaki sivri demirler Temrenler

NUSUS (Nass C) Nasslar (Bak: Nass)

NUŞ f İçen içici * Tatlı şerbet gibi içilecek şey * Zevk ve safâ

NUŞADUR f Nişadır

NUŞA NUŞ f İçtikçe içerek tekrar tekrar içerek defalarca içerek içe içe

NUŞDARU f Panzehir * Tiryak * şarap

NUŞE f şâd ve sevinçli Mesrur olan

NUŞENDE (C: Nuşendegân) f İçki içen kimse

NUŞHAND f Tatlı gülüşlü

NUŞİDEN "İçmek" mastarındandır İçen ve içiçi gibi mânâlara gelir

NUŞİN f Lezzetli tatlı

NUŞİRVAN İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur

NUTFE Duru ve sâfi su * Meni Rahimde iki yarım ve ayrı cinsten hücrelerin birleşmişi * Taşmış dökülmüş su * Deniz

NUTFE (C: Nütef) Parmak ile yolunan şey

NUTÎ (C: Nevâti) Gemici

NUTK (Nutuk) Söyleyiş söyleme kabiliyeti konuşma hitabet * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri

NUTK-U İFTİTAHÎ Açış nutku

NUTU' (Nat' C) Meşinden yapılmış döşekler * Sofra bezleri

NUTUF (Nutfe C) Nutfeler dölsuları spermalar

NUTUH Boynuzuyla vuran davar

NUUMET Yumuşaklık

NUUT (Na't C) Vasıflar keyfiyetler umuma şâmil sıfatlar * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm hakkındaki medhiyeler

NUYAN f Şehzâde Pâdişah oğlu

NU'Z Hicaz'da yetişen misvak ağacı

NUZAR Altın * Her nesnenin hâlisi ve iyisi * Necid diyârında yetişen bir ağacın adıdır ondan tas ve kâse yaparlarNUZC $ (Nazc) Yemişin tam olarak yetişmesi olgunlaşması * Etin kemikten dökülür derece pişmesi

NUZERA (Nazir C) Akranlar eşler

NUZUB (NAZAB) Sinmek * Iraklık uzaklık * Suyun toprak tarafından emilmesi

NÜAME Eksen Çark veya çıkrık ortasındaki mihver

NÜAMÎ Güney rüzgârı

NÜANS Fr İnce fark

NÜAS Uyuklama uyku gelip basma * Hislere ârız olan uyuşukluk ve fütur Pineklemek

NÜASÎ Uyuklama ile ilgili

NÜBAH Havlama

NÜBEA (Nebi C) Nebiler peygamberler

NÜBELE (C: Nübel) İstincâ taşı * Kesek parçası

NÜBLE İhsan atiyye Fazl

NÜBTA Atın kolanı veya karnı altında olan beyazlık

NÜBU' Suyun yerden çıkıp akması

NÜBUB Bitmek

NÜBUT Suyun yerden çıkıp akması

NÜBÜVVET (Nebi den) Peygamberlik nebi olmak nebilik 'ın (CC) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak (Bak: Muhammed (ASM) - Resül)( Hem mâdem nev-i beşerde Nübüvvet vardır Ve yüzbinler zât -Nübüvvet dâva edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (ASM) sabittir Çünkü İsa (AS) ve Musa (AS) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risâletlerine medar olan delâil ve evsâf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler Resül-i Ekrem'de (ASM) daha ekmel daha câmi bir surette mevcuddur M)(Enbiya-yı Sâlifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muâmeleleri hakkında yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesnâ olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nâil olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemâle geldiğinde Üstad-ül beşer ünvânını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir O Hazret de (ASM) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak âleme ilân etmiştir O Zat'ın (ASM) ahvâl ve harekâtı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur ederİİ)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır Din-i hak saadetin fihristesidir İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir Madem şu âlemde parlak bir hüsün geniş ve yüksek bir feyiz zâhir bir hak fâik bir kemâl görünüyor Bilbedâhe hak ve hakikat Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir Dalâlet şer ve hasâret onun muhâlifindedir MN)

NÜBÜVVET DA'VA ETMEK Peygamber olduğunu bildirip doğruluğunu isbat için deliller göstermek peygamberliğini ileri sürmek

NÜBÜVVET-PENAH Peygamber nebi Nübüvvet kendisine istinad eden zât

NÜC'A Otlu yer istemek

NÜCEBA (Necib C) Necib kimseler Nesli soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler

NÜCEBE Lütuf ve keremi çok olan Cömert insan

NÜCEYM Yıldızcık Küçük parıltısı olan Küçük yıldız

NÜCH (NECÂH) Zafer bulmak Hâlâs olmak Kurtulmak İhtiyaçlarını giderip zafer bulmak

NÜCME Bir ot cinsi

NÜCU' Yemeğin hazmolup sindirilmesi * Eser yapmak * Duhul etmek girmek

NÜCUM Tulu' etmek doğmak * Görünmek zuhur etmek

NÜCUM (Necm C) Yıldızlar

NÜCUM-U SÂKIBE Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar

NÜCUM-U SEYYARE Seyyar gezici yıldızlar

NÜCUM-PEREST f Yıldıza tapanlar

NÜCUMÎ Yıldızlarla ilgili * Yıldızlarla uğraşan

NÜDA (C: Endâ-Endiye) Yağmur * Boğaz ıslatıcı nesne * Çiy rutubet * Atâ bahşiş * Sesin uzaklara gitmesi

NÜDBE Ölen bir kimsenin iyilikleri mehasini sayılarak ağlamak

NÜD'E Mal çokluğu * Kavs-i kuzeh Gökkuşağı * Et köpüğünün üstü * İç yağı

NÜDEMA (Nedim C) Nedimler

NÜDFE Atılmış az nesne * Sağılmış az süt

NÜDGA Tırnak sonunda olan beyazlık

NÜDHA Genişlik vüs'at

NÜDUB (Nedebe C) Yara izleri nedbeler

NÜFASE Diş arasında kalan yemek parçası

NÜFAZ (NÜFÂZE) Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne

NÜF'E (C: Nifâ) Seyrek ve dağınık olan ot

NÜFESA Loğusa kadın

NÜFFAHA (C: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı

NÜFHA Yüce beyaz tepe

NÜFTURE (C: Nefâtir) Müteferrik dağılmış ot

NÜFUK Helâk olmak

NÜFUR Ürküp kaçma dağılma firar etme * İntikal etme * Hacıların Mina'dan Mekke'ye doğru gitmeleri

NÜFUS (Nefs C) Nefisler canlar şahıslar

NÜFUS-U SEB'A 1- Nefs-i emmare 2- Nefs-i levvame 3- Nefs-i mülhime 4- Nefs-i mutmainne 5- Nefs-i râdiye 6- Nefs-i mardiyye 7- Nefs-i sâfiye (Bak: Nefs)

NÜFUŞ (NEFÂŞ) Yabana yayılmak * Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlamaları

NÜFUZ Sözü geçer olmak sözü dinlenmek * Vücudundan işleyip geçmek İçine alan

NÜFZ Arka ve kürek eti

NÜFZA Bir yere saçılmış veya dökülmüş olan kan

NÜGAK (NAGİK) Çobanın koyuna çağırıp haykırması

NÜH f Dokuz

NÜHA Yüksek olmak * Miktar * Bir kimse hakkında olan yasak ve men

NÜHAB Deve öksürüğü

NÜHAK Eşek anırtısı

NÜHALE Kepek

NÜHAM Bir kuş cinsi

NÜHAME Tükrük

NÜHAS Bakır * Duman (Bak: Nuhâs)

NÜHAT Mağrur ve kibirli kimse Kendini beğenmiş insan

NÜHATE Yonga Talaş

NÜHAZ Yokuş * Güç yer

NÜHAZ Deve öksürüğü * Devenin göğsünde olan bir hastalık

NÜHBE Gadapla ve kahirle cebren alınan mal

NÜHBE (C: Nuheb) Her nesnenin iyisi

NÜHBUR (C: Nehâbir) Kum yığını

NÜHS Kuş ismi

NÜHS Dağ

NÜHU' Kusmak

NÜHUD (Nühuz) Kalkmak kıyam etmek yerinden yükselmek * Şiddetle muharebe etmek

NÜHUD Atın iri gövdeli olması

NÜHUL Arık zayıf olmak * Arılar Bal arıları (Bak: Nuhul)

NÜHUR (Nahr C) Kurbanlar

NÜHUR Akarsular nehirler ırmaklar

NÜHUR f Göz basar ayn

NÜHUR Ayların evvelleri

NÜHUSET Yaramazlık uğursuzluk (Mübârek'in zıddı)

NÜHUST f İlk gelen evvel doğan evvelki olan

NÜHUZ Hareket etme deprenip kalkma

NÜHÜFT f Saklı gizli

NÜHÜFTE f Saklı gizli

NÜHÜFTEGÎ f Gizlilik saklılık

NÜHÜM f Dokuzuncu

NÜHÜVE (Et) çiğ olmak

NÜHYE (C: Nühâ) Akıl * Gayet Son

NÜHZA Devenin göğsünde olan bir hastalık

NÜHZE Fırsat

NÜKAF Deveyi öldüren bir verem

NÜKAH Tatlı soğuk su

NÜKAS Devenin dudağında olan bir hastalık

NÜKAT (Bak: Nikât- Nüket)

NÜKET (Nükte C) Nükteler Herkesin anlayamıyacağı ince mânâlı ve zarif sözler

NÜKHET Râyiha Ağız kokusu * Günahlı sözler Hoş olmayan günah olan söz kelime

NÜKKE Zayıflıktan dolayı sesi çıkmayan deve

NÜKR Anlayışı fikri ferâseti iyi olmak * Zorluk * İnkâr

NÜKRE Bilinmezlik * Zorluk güçlük * Kabile ismi

NÜKS Hastalığın geri dönmesi depreşmesi

NÜKTE İnce mânalı söz idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ dikkatle anlaşılabilen ince mânâ * Yere ağaçla vurup eser bırakmak

NÜKTE-ÂMİZ f Nükte karıştıran

NÜKTEBÎN f İnceliği gören nükteyi anlıyabilen Kavrayışlı anlayışlı zeki

NÜKTEDÂN f Nükte bilen İnce ve zarif kimse

NÜKTEDÂNÎ Nüktecilik nüktedanlık

NÜKTEDÂR f Nükteli söz söyleyen Nükteli konuşan

NÜKTEGU f Nükteli konuşan nükteli söz söyleyen

NÜKTEGUYÎ f Nükteli konuşma Nükteli söz söyleme

NÜKTEPERDAZ (C: Nükteperdâzân) f Nükteli söz söyleyen nükteli konuşan

NÜKTEPİRA f Nükteye süs veren

NÜKTESENC (C: Nüktesencân) f Nükteyi değerlendiren Nükteden anlayan Nükteyi yerinde kullanan

NÜKTEVER f Nükteyi anlamakta mâhir olan nükte bilen

NÜKU' Kısa boylu kadın

NÜKUB Rücu' etmek geri dönmek * Udul etmek ayrılmak * (Nekbet C) Tâlihsizlikler şanssızlıklar Felâketler musibetler düşkünlükler

NÜKUL Vazgeçme geri dönme cayma

NÜKUS Ardına dönmek

NÜLK Alıç adı verilen dağ yemişi

NÜMA f Gösteren veya gözüken mânasında olup birleşik kelimeler yapılır

NÜMAYAN f Görünen aşikâr olan gözükücü olan Parlayan

NÜMAYANTER f Fazla görünen en çok görünen

NÜMAYENDE f Gösterici

NÜMAYİŞ f Görünüş gösteriş dış görünüş Gösteri

NÜMAYİŞGÂH f Gösteri yeri

NÜMAYİŞKÂR f Gösterişli

NÜMRUK (NÜMRUKA) (C: Nemârık-Nemârıka) Yüz yastığı

NÜMUD f Gösteren görünen benzeyen

NÜMUDAR f Görünen * Nümune örnek

NÜMUDE f Görünmüş gösterilmiş gözükmüş

NÜMUN f Gösteren benzer müşabih olan

NÜMUNE f Örnek misâl misal olarak gösterilen Düstur ve misâl olacak şey

NÜMUNE-İ İMTİSAL Örnek tutulacak şey

NÜMUNEHANE f Nümunelik şeylerin konulduğu yer * Müze

NÜMUR (Nimr C) Kaplanlar

NÜMUZEC Enmuzec Örnek nümune misal

NÜMÜVV Bereketlenip artmak * (Canlılarda) büyümek yetişmek gelişmek

NÜMÜVV-Ü TABİÎ Normal şartlar altında büyüyüp gelişme

NÜMY Pul

NÜSAFE Buğdaydan ayrılan saman

NÜSAH Nüshalar sahifeler yazılı şeyler

NÜSAL Hayvandan dökülen tüyler

NÜSARE Saçılan şey * Yemek döküntüsü

NÜSHA (C: Nüsah) Yazılı şey Yazılı bir şeyden çıkarılan suret * Muska duâlı kâğıt * Gazete ve dergilerde (sayı)

NÜSHA-İ KÜBRA Büyük sahife Kâinat dünya çok manayı ifade eden âlem

NÜSHA-İ SUĞRA Küçük sahife küçük nüsha Küçük mâna ifade eden küçük mahluk âlemin küçük bir nüshası mânasında insan

NÜSHATEYN İki nüsha

NÜSU' Diş etlerinin sıyrılarak dişlerin meydana çıkması

NÜSUL Tüy dökme

NÜSUR (Nesr C) Nesirler manzum olmayan yazılar Dağıtmalar * Çok çocuk doğuran kadın

NÜSUR (Nesr C) Kartallar Akbabalar (kuş)

NÜSÜK (Nüsk) için ibadet etmek

NÜSÜSE Kurumak

NÜŞAB (Nüşabe C) Oklar Temrenli oklar

NÜŞABE (C: Nüşab) Ok Temrenli ok

NÜŞAFE Sütü sağdıklarında üzerine gelen köpük

NÜŞARE Kesilen ağaçtan dökülen talaş yonga

NÜŞBE Sırnaşık Ciddi olmayan adam

NÜŞHAR f Geviş

NÜŞK Buruna birşey koymak * Koklamak

NÜŞKA Davarın boynuna takılan ip

NÜŞRE Sihir efsun

NÜŞU' İlâç içirmek

NÜŞUB Dühul etmek girmek dâhil olmak * İlgilendirmek alâkalandırmak taalluk etmek

NÜŞUH Az miktar su

NÜŞUK Buruna çekilen ilâç toz enfiye vs * Buruna çekme

NÜŞUR Neşirler * Yaymalar dağıtmalar * Öldükten sonraki dirilmeler(Nüşur neşir gibi bâzan müteaddi bâzan lâzım olur Müteaddi olursa bir şeyi açıp yaymak mânasına gelir ki lisanımızda neşr ve neşriyat ve menşur bu mânadandır Bunun lâzımına intişar denilir lâzım oldukları zaman ise ölmüş bir şeyin dirilip kalkması mânasınadır ki Kur'anda nüşur ekseriyetle bu mânayadır (ET)

NÜŞUS (NEŞS) Yüksek olmak yücelmek * Nefret etmek

NÜŞUT Tohumun baş vermesi uç göstermesi

NÜŞUTA Devenin ayağındaki ilmikli düğüm (İcabına göre çekip uzatılarak çözülür)

NÜŞUZ Yüksek olmak yücelmek * Kadının erkeğinden kaçıp nefret etmesi

NÜŞUZE Kadının kocasından nefret edip kaçması * Fık: Kocasına karşı üstünlük iddia eden kadın

NÜTAC Doğurmak * Gebe devenin karnındaki yükü

NÜTU Yumru çıkıntı * Yumruluk

NÜTUC Doğurucu hayvan * Doğurması yakın olan

NÜUB Seri seyir

NÜUME Yumuşaklık

NÜUT (Bak: Nuut)

NÜÜTÎ (C: Nevat) Gemi reisi kaptan

NÜV' Açlık

NÜVAH Ölü için sesle ağlama

NÜVAHT f Çalgı çalma

NÜVAT (Nüve C) Nüveler çekirdekler

NÜVATÎ (C: Nüvâta) Gemici mellah

NÜVAZ f "Okşayıcı taltif edici iyi edici" mânâsına kelimenin sonuna gelebilir

NÜVB Bir siyahi kabile adı * Bal arısı sürüsü

NÜVBE Yetişmek * Siyahi bir kabile

NÜVE Çekirdek asıl menba (Sayısız hatemlerden canlı mahlukata vaz' edilen hayat hâtemine bakınız Evet canlı bir mahluk câmiiyeti itibariyle kâinata küçük bir misaldir Şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir Kevn ve vücuda bir nüvedir ki; Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir Sanki o zihayat gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır Bu itibarla bir zihayatı halketmek bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak'tan maada hiçbir şeye isnad edilemez MN)

NÜVEYT Çekirdekçik

NÜVİD f Müjde beşaret Hayırlı haberlerle tebşir

NÜVİD-İ VASL (Nevid-i vasl) Kavuşma müjdesi

NÜVİS f Yazan yazıcı

NÜVİSENDE f Yazıcı kâtib

NÜVİŞT f Yazılı yazılmış * Mektub

NÜVNE Çene çukuru

NÜVRE Alçı taşı * Kireçten yapılan

NÜVVAR (C: Nevâre) Ağaç çiçeği

NÜY'E Ham ve çiğ olmak

NÜYUB (Nâb C) Azı dişleri

NÜZ' Erkek ister kösnek davar

NÜZA Koyunda olan öldürücü bir hastalık

NÜZERA (Nezir C) Doğru yola getirmek için korkutmalar

NÜZFE (C: Nüzüf) Az miktar cüz'î

NÜZHET f İç açıklığı safa eğlenme gönül ferahlığı * Temizlik paklık * Karışık bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak Buud

NÜZHET-EFZÂ f Eğlenceli ve gönül açacak yer

NÜZHET-FEZÂ (Bak: Nüzhet-efza)

NÜZHET-GÂH Seyir yeri gezinti eğlence yeri

NÜZHET-PEZİR f Safa ve neşe bulmuş olan

NÜZL (C: Enzâl) Konak yeri * Misafir için hazırlanan yemek

NÜZU' Çekilmiş * Su çeken deve

NÜZUL İniş inmek aşağı inmek konaklamak * Nüzül felç hastalığı * Hacıların Mina'ya gelip konaklamaları

NÜZUL-İ SEFİNE Geminin denize inişi

NÜZUR (NezirC) Nezirler adaklar (Bak: Nezr)

NÜZUR Korkutmak

NÜZÜ' (NEZ') İfsad etmek bozmak aldatmak yaramaz nesneye kandırmak

NÜZZAR (Nâzır C) Bakanlar Nâzırlar


NEFFAH Hayır sâhibi ve iyiliksever kimse * Kokusu çok

NEFFAS Sihir yapan üfüren üfürükçü

NEFFASÂT (Neffâse C) Neffâseler büyücü kadınlar

NEFFASE (C: Neffâsât) Büyücü kadın

NEFFATA Neft yağı çıkan pınar

NEFH Rüzgâr esmek * Güzel kokunun yayılması Kokmak * Vurmak * Def'etmek kovmak * Vuruşmak kat'etmek

NEFH Üflemek şişmek üfürük * Kaba kuşluk vaktine varmak

NEFH-İ SUR İsrafil Aleyhisselâm'ın Kıyamet gününde "Sur' denilen boruyu üflemesi * Kıyamet kopması (Bak: Acbüzzeneb)

NEFHA Üfürmek Üfürük * Şişmek * Kabarık olan

NEFHA Koku Rüzgârın hafif esişi Azıcık koku

NEFİ (Bak: Nefy)

NEF'Î Menfaat ile alâkalı faydacı * Sihâm-ı Kaza nâmındaki hicivli şiirleri ile meşhur Erzurum - Hasankale'li olup İstanbul'da yaşamış bir şâirin adıdır 1634'de 4 Murad devrinde bir hicviyesinden dolayı boğdurulup denize atılmıştır

NEFİF Hevâ

NEFİR Cemaat topluluk * Harp için seferber olan cemaat

NEFİS(E) Pek beğenilen pek güzel pek iyi

NEFİS (Bak: Nefs)

NEFİS-PEREST Şeriat kanunlarına aykırı olarak ahlâk kaidesini tanımadan nefsinin isteklerine uyan Nefsine taparcasına düşkün olan

NEFİS-PERVER f Nefsini çok sevip besleyen nefsi isteklerine çok düşkün

NEFİT Kaynamak galeyan

NEFİTE Unu suya koyup kaynatıp koyulaşıncaya kadar karıştırmak

NEFİY (Bak: Nefy)

NEF'İYYET (Nef'î) Fls: Faydacı faydacılık

NEFİZ (NEFEZE) Okun geçmesi gibi içe geçmek işlemek * Sözü geçer olmak

NEFK Helâk olmak

NEFL Sevab için yapılan ibâdet Emredilmemiş farz veya vâcib olmadan yapılan ibadet Nâfile * Birisine ganimet malı veya atiyye ihsan vermek * Yemin etmek

NEFR Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr" düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "nefir" herbirine de "nefer" denilirİmamın halkı cihada dâvet ve tahrik etmesine de "istinfar" tâbir olunur ki lisanımızın şimdiki ıstılâhında "seferberlik emri" frenklerde de "mobilizasyon" yâni halkı yerinden oynatma tâbir edilir (ET)

NEFRET Tiksinmek ürküp kaçmak * Birisinin yakını ve akrabası

NEFRETBAHŞ f İnsana nefret veren iğrendiren tiksindiren

NEFRİN Lânet beddua * Söğüp saymak(Hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıylae o gaflet perdesi parçalanıyor Ecnebilerin tağutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba' edenlere binler nefrin ve teessüfler L)


NEFRİN-HÂN f Sövüp sayan

NEFRİN-KÜNÂN f Lânet okuyan sövüp sayan

NEFS Üfürmek üflemek

NEFS (Nefis) Can kişi kendi öz varlık Bir şeyin zatı olan kendisi * Göz * Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye Fıtri meyil bedenin hissi istekleri * Ruh hayat asıl * Maya * Hamiyet(Evet nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır M)

NEFS-İ AMEL Amelin ta kendisi

NEFS-İ EMMARE İnsanın çirkin ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tâbi olması hâli(Nefs-i emmârenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz İslâmiyete istinad iledir O habl-ül metine temessük iledir Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek imandan istimdat iledir H)(Bir zaman evliya-yı azimeden; nefs-i emmaresinden kurtulanlardan birkaç zattan şiddetli mücahede-i nefsiyeler ve nefs-i emmareden şekvalarını gördüm Çok hayret ediyordum Hayli zaman sonra nefs-i emmarenin kendi desaisinden başka daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden ve heves ve damar ve âsab tabiat ve hissiyat halitasından çıkan ve nefs-i emmarenin son tahassüngâhı bulunan ve nefs-i emmareyi tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören; ve mücahedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevi nefs-i emmareyi gördüm Ve anladım ki o mübârek zatlar hakiki nefs-i emmareden değil; belki mecazi bir nefs-i emmareden şekva etmişler Sonra gördüm ki İmam-ı Rabbani dahi bu mecazi nefs-i emmareden haber veriyorBu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslâh olsun ve kusurunu anlasın Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip veya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin KL)

NEFS-İ HAYVANÎ Hayvanî istekler Canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri

NEFS-İ İHBAR Tam haber Haberin tam esası

NEFS-İ LEVVAME Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı * İnsanın kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi

NEFS-İ MARDİYE (MARZİYYE) Kusurlarını bilen kendisinden râzı olunan nefis Rabbinin indinde makbul olan nefis

NEFS-İ MUTMAİNNE İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl İnsanı 'a yaklaştıran hâl Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi Nefsin 'ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli

NEFS-İ MÜLHEME Tas: Lüzumu hâlinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatlar ilham edilen tasaffi ve tekâmül etmiş nefis

NEFS-İ MÜTEKELLİM Gr: Birinci şahıs (Bak: Mütekellim-i vahde)

NEFS-İ NÂTIKA Akli ve nakli mes'elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası Zâtında maddeden mücerred fiilinde maddeye mukarin olan cevher İnsan ruhu

NEFS-İ RÂDİYE f Rabbinden râzı ve hoşnud olanın nefsi

NEFS Gülme hususunda ifrata gitmek * Çok fazla gülmek

NEFSA (C: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın Loğusa

NEFSANÎ Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait Kendine ait ve mensub

NEFSANİYET Nefsini çok beğenmişlik * Gizli düşmanlık garez kin

NEFSÎ Nefis ile kendisi ile alâkalı Şahsa ait nefse dair

NEFSÎ NEFSÎ "Benim nefsim" "nefsim nefsim" mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir

NEFS-ÜL EMİR Hakikatın kendisi İşin hakikatı

NEFŞ Açmak * Yapmak * Yün ve pamuk atmak * Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlaması

NEFŞELE Yürüken toprağı ayağıyla tozutmak

NEFT Neft yağı Çam gibi bazı ağaçlardan çıkarılan tutuşabilen bir yağdır ve boyacılıkta vesair sanayide kullanılır

NEFT (NEFİT) Çömleğin kaynayıp taşması ve içinde yemeğin kuruması * Galeyan

NEFTA (Nifta) (C: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık

NEFTÎ f Neft yağı renginde olan siyaha yakın koyu yeşil

NEFUH Sütü sağılmadan çıkıp akan deve

NEFUR Ürken ürküp kaçan * Herkese iyiliği dokunan kimse

NEFUZ Çocuk düşüren kadın

NEF U ZARAR Kâr ve zarar

NEFY Sürgün etmek Birisini kendi rızası olmadan bir yerden başka bir yere nakletmek sürmek * Gr: Bir şeyin olmadığını ifade eden (olumsuzluk) edatı Müsbetin zıddı menfi olan Bir şeyin yokluğunu veya olmadığını iddia (Bak: İnkâr)(İşte küffarın ve ehl-i dalâletin bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr ve nefyetmelerinde kuvvet yoktur Çünkü nefiy sırrıyla ittifakları kuvvetsizdir Bin nefyediciler bir tek hükmündedir Meselâ: Bütün İstanbul ahalisi Ramazanın başında Ayı görmediğinden nefyetse iki şâhidin isbâtiyle o cemm-i gafirin nefiy ve ittifakı sukut eder L)(Nefiy dahi iki kısımdırBirisi: "Has bir mevkide ve hususi bir cihette yoktur" der Bu kısım ise isbat edilebilir Bu kısım da bahsimizden hariçtirİkinci kısım ise: Dünyaya ve kâinata ve âhirete ve asırlara bakan imani ve kudsi ve âmm ve muhit olan mes'eleleri nefiy ve inkâr etmektir Bu nefiy ise hiçbir cihetle isbat edilmez Belki kâinatı ihata edecek ve âhireti görecek ve hadsiz zamanın her tarafını temâşâ edecek bir nazar lâzımdır; tâ o gibi nefiyler isbat edilebilsin Ş)

NEFY-İ EBED Bir daha dönmemek üzere nefyedip sürme

NEFY-İ MÜLK Bir malın başkasına ait olduğunu söyleme

NEFY EDÂTI Arabçada "Lâ" Farsçada "Nâ" gibi olumsuzluk bildiren edât

NEFYAN Vurma ânında yara ve cerahatten akan kan

NEFZ Saçma yayma Neşretme * Silkmek * Nazar etme bakma

NEGATİF Fr Mat: Sıfırdan küçük önünde eksi işareti bulunan sayı Menfi * Gerçekteki karanlık ve aydınlık kısımları tersine gösteren fotoğraf camı veya filmi ( Bak: Menfi)

NEGÜHİDE f Çirkin kötü

NEHA Pek akıllı adam * İhtiyacı terkeylemek (Güya kendi nefsi cihetinden menedilmiş demektir)

NEHABİK Bildikleriyle amel etmeyip halka da öğretmeyen

NEHABİR (Nühbur C) Kum yığınları kum tepeleri

NEHAFE Tıksırmak aksırmak * Nefes verip almak

NEHAFE Zayıflık

NEHAK Eşek anırtısı

NEHAKE(T) Bahadırlık kahramanlık şecaat * Keskinlik

NEHAMÎ Demirci

NEHAR (C: Enhür) Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık * Toy kuşunun yavrusu * Altın

NEHAR-I EBYAZ Gündüzün beyazlığı gündüze benzeyen beyazlık Beyazlığın parlaklığı

NEHAR-I ÖRFÎ Güneşin tuluundan gurubuna - doğuşundan batışına - kadar olan zaman

NEHAR-I ŞER'Î Fecr-i sadıktan güneşin batışına kadar olan müddet

NEHAREN Gündüzün Gündüz vakti

NEHARÎ Gündüzlü gündüz ile alâkalı * Yatılı olmayan mekteb veya talebe

NEHAVE (Et) çiğ olmak

NEHB Yağma yağmacılık çapul * At oynatmak koşturmak * Kahr ile bir kişinin malını elinden almak

NEHBE Kapmak

NEHBER Helâk olacak yer

NEHC Yol usul * Doğru yol

NEHD İri gövdeli ve karınlı at

NEHDA' İyi otlar yetişen kumlu arâzi

NEHDAN Dolu dolmuş

NEHEC (C: Menâhic) Yol tarik * İstikâmet

NEHEL Susuz olmak * İçmenin evveli * Yaşlı ihtiyar * Semiz etli deve

NEHEM (Nehim - Menhum) Aç gözlü oluş şikemperver olmak Doymak bilmemek Bir şeye çok düşkün şehvetli haris

NEHENG (C: Nehengân) f Timsah

NEHENGÂN (Neheng C) f Timsahlar

NEHER Genişlik bolluk * Nehir ırmak

NEHHAB (Nehb den) Yağmacı çapulcu

NEHHAC (Nehc den) Kılavuz rehber mürşid Doğru yolu gösterici

NEHHAL Toprak kazan kazıcı

NEHHAM Yüksek ve gür sesli kimse * Arslan

NEHHAS Nehs'in mübalağası * Bir kişinin lakabı

NEHHAS Esirci

NEHHAT Yüce avazlı gür sesli kişi

NEHHAT (NÜHHAT) Çalıştırılan sığır * İnce * Hımar eşek * Sadaka toplamaya memur olan kişinin işini bitirdikten sonra ücretini alması

NEHİB (Nehb den) Korku dehşet ürküntü * Yağmacı çapulcu

NEHİB İnlemekle ve ses ile olan ağıt

NEHİDE Kalın kaymak

NEHİF Zayıf

NEHİH Boğaz içinden gelen ses

NEHİK Bahâdır kahraman * Arslan * Keskin kılıç * İyi huylu kimse

NEHİK Anırtı eşek anırtısı

NEHİM Aç gözlü doymaz * Yırtıcı * Arslan kükremesi

NEHİR Burun içinden çıkan ses hırıltı

NEHİRE Çürümüş ufalanmış rüzgârla savrulur Delik deşik göz göz olmuş * Rüzgâr estikçe ses verir kemik çürümüş kemik (Nâhir de denir)

NEHİRE Ayın evveli

NEHİT İnlemek * Şiddetle teneffüs etmek nefes alıp vermek

NEHİT Eşek anırtısı Hımar avazı

NEHİTE (C: Nehâyet) Tabiat

NEHİY Yasak etmek Menetmek * Gr: Emrin menfi şekli

NEHİZET Tabiat * At kulağına benzer dokunmuş nesne

NEHK Eşek bağırışı

NEHK Zayıf etmek zayıflatmak * Eskitmek * Mübâlağa etmek

NEHME Hastaların ve çocukların yiyeceğe karşı olan hırsı oburluğu

NEHMET Himmet maksat yüksek himmet Harislik şehvet

NEHNEHE Dar kaftan dar elbise

NEHR Çay ırmak * Vüs'at bolluk Genişlik

NEHR-ÜS SEMA Samanyolu Kehkeşan

NEHR Boğazlamak kesmek * Namazda sağ elini sol eli üzerine koymak * Sadr göğüs

NEHREN Nehirden Nehir yoluyla

NEHREYN İki nehir

NEHRÎ (Nehriye) Nehirle ilgili nehre ait

NEHS Çok yaramaz nesne

NEHS Kabzetmek almak * Yılan sokması * Eti ön dişiyle almak

NEHSEK Yaban havucu

NEHŞ Yılan sokmak * Almak kabzetmek * Ön dişiyle bir nesneyi ısırır gibi tutmak * Et almak

NEHŞEL Kurt zi'b * Çakır * Erkek ismi

NEHT Yontmak Oymak

NEHT Çağırmak * Ses avaz * Men'etmek engel olmak

NEHUD f Nohut

NEHUR Burnuna vurmayınca veya burnuna parmak sokmayınca sütünü salıvermeyen deve

NEHUS (C: Nehâyıs) Gebe eşek

NEHUSET (Bak: Nühuset)

NEHVA Bir şey kasdetmek Bir şey söylemeği istemek * Bir şey yapmağa evvelden hazırlanmak

NEHY (Bak: Nehiy)

NEHYİ AN-İL MÜNKER 'ın haram kıldığı şeyleri işlemekten men'etmek haram işleri yaptırmamak ve buna çalışmak

NEHZ Ayağa kalkmak deprenip kalkmak hareket

NEHZ Durmak kıyam * Def'etmek kovmak * Yakın olmak * Berkitmek için devenin memesine eliyle vurmak * Dolması için kovayı suya vurmak

NEHZ Süngü demirini inceltmek * Kemik üstündeki eti soyup gidermek * Çok et

NEHZ Vurmak Dövmek * Haykırmak

NEHZAT Hareket davranma kalkışma Yola çıkma

NEİB Karga sesi * Ağaçtan yemiş indirmek * Süt sağmak

NEK' Dizine ayağın arkasıyla vurmak * Def'etmek kovmak

NEKÂ' Yarayı kaşımak * Soymak * Çok azap etmek acı çektirmek

NEK'A Kalkan dikeni üstündeki kızıl kap * Her kırmızı olan şey

NEKAB Devenin tabanı aşınmak

NEKÂBET Dönme vazgeçme cayma

NEKABET Muayyen zümrelerin başları * Bir topluluğun vaziyetlerine nezâret etmek kontrol

NEKABET-İ ULEMÂ Âlimlerin başı olma

NEKAD (C: Nukyud-Nikâd) Ayakları kısa yüzü çirkin koyun * Büyümesi geç olan çocuk * Ağızda dişler çürüyüp ufanmak * Davarın tırnağı soyulup yüzülmek

NEKAHET Hastalıktan yeni kalkıp henüz iyileşmiş iyiliğe yüz tutmuş olmak hâli Hastalıkla sıhhat arasındaki hâl * Fehmetmek anlamak bilmek * Seri intikal etmek Çok çabuk anlayış

NEKAİS (Nakise C) Nakiseler Noksanlar

NEKAİZ (Nakize C) Nakizeler Birbirine zıd şeyler

NEKÂL Şiddetli azab İşkence ve ukubet * İbret

NEKAM (A uzun okunur) Bir kimseyi kötü bir fiilinden dolayı şiddetle cezalandırmak İntikam almak

NEKÂRE Güçlük zorluk * Belirsizlik

NEKAVE(T) Her şeyin iyisi seçkini * Temizlik paklık

NEKAVET-İ VİCDÂN Vicdan temizliği

NEKÂYAT Çarklar * Vakitler

NEKAYİ' (Nakia C) Ziyâfetler

NEKAZ (C: Enkâz) Her nesnenin kötüsü kıymetsizi

NEKB Musibet ve kedere uğrama * Meyletmek eğilmek * Udul etmek vazgeçmek haktan dönmek

NEKBA Esince adamı eğip düşüren rüzgâr Fırtına

NEKBE (C: Nekebât) şiddet meşakkat * Bir şeyin kesilmesiyle olan cerahat

NEKBET (C: Nekebât - Nükub) Talihsizlik şanssızlık bahtsızlık * Musibet felâket * Düşkünlük

NEKBETHANE f Tâlihsizlik yuvası * Mc: Dünya

NEKBETÎ f Tâlihsiz bahtsız şanssız uğursuz

NEKBETZEDE f Felâket görmüş musibete uğramış

NEKD (Nekâde) (C: Enkâd) Hayırsız olmak

NEKDA' Sütü olmayan deve

NEKEB Hastanın iyileşmesi * Devenin omuzlarında olan bir hastalık

NEKED Sıkıntı dert keder Belâ musibet

NEKEFE (C: Nüküf-Nükfân) Çene altında olan küçük bez

NEKEL Kuvvetli kişi

NEKES (Nâ-kes) Cimri tamahkâr hasis

NEKESAN Ardına dönmek

NEKF Göz yaşını yanağından parmağıyla silip gidermek * Kuyudan su çekmek * Arlanmak

NEKH (Nikâh) (C: Enkihe) Tezevvüc evlenme cimâ etme * Akit

NEKHET (Bak: Nükhet)

NEKİB (C: Nukabâ) Halkın iyisi * Kâhya * Kefil * Müfettiş kontrolcü

NEKİB Deve at ve eşek ayaklarının dâiresi

NEKİBE Nefsi mübârek

NEKİR Bilinmemiş olan Muayyen olmayan * Mezarda iki sual meleğinden birisinin adı (Diğerininki; münkerdir)

NEKİRE (C: Nekerât) Belirsiz

NEKİSE Hilâf ters * Nefs

NEKKAD Bir şeyin iyisini kötüsünü seçen kimse * Paranın sağlamını kalpından ayıran * İmam hatib ve kayyum gibi hizmet sahiblerinin vazifelerine devam edip etmediklerini murakabe ve devam etmiyenlere tenbihat icra ve devamsızlıkları tesbit eden vazifeli kişi

NEKKAR Ağaçkakan kuşu * Değirmenci * Çok hayırlı * Çok kokulu

NEKL Yular At gemi * Ezâ cefâ etmeğe ve işkence yapmağa yarayan şey

NEKMET (Bak: Nikmet)

NEKR Zeki akıllı kimse Pek zeyrek olan * Dehâ fetânet

NEKRE Belirsiz olan * Çıban ve yaradan çıkan kan ve irin * Garip ve gülünç fıkralar * Hoş sohbet ve hazır cevap kimse * Gr: Belirtilmemiş isim neye delâlet ettiği belli olmayan (harf-i tarifsiz) isim

NEKRE-İ MEVSULE İki kelime veya mânâyı birbirine bağlayan kelime

NEKRE-İ TÂMME Mübhem mânâ ifade eden kelime

NEKRE-GÛ f Tuhaf hikâyeler fıkralar anlatan Gülünç sözler söyleyen

NEKS Sözünden dönmek * Bozmak Çözmek * Üzmek * Dağıtmak * Münhal ve muhtel olmak

NEKS Çok çekinmek kaçınmak

NEKS (NÜKÜS) Başaşağı etmek ters döndürmek * Aynı hastalığın geri gelmesi (Bak: Nüks)

NEKŞ Kuyunun çamurunu temizlemek * Bir şeyi bitirmek Bir işden fâriğ olmak * Bir şey üzerine gelip toplanmak

NEKT (C: Nikât) Süngüyü yere vurmak * Taan etmek çekiştirmek

NEKÜS (Nekis - Neküs) Baş aşağı etmek

NEKZ Vurmak * Kovmak def'etmek * Yılan sokmak * Azalmak * Suyun yer tarafından emilmesi

NEKZ Gayret etme uğraşma çok çabalama

NELL Yüz üstüne bırakmak

NEM f Rutubet az yaşlık Hafif ıslaklık

NEM-İ DİDE Göz yaşı

NEMA Gelişme büyüme * Uzamak artmak çoğalmak üremek * Faiz

NEMADÂR f Çoğalan ziyadeleşen Artan büyüyen

NEMAİK (Nemika C) Mektuplar

NEMAİM (Nemime C) Dedikoducular çekiştiriciler

NEMARIK (Nemraka C) Yastıklar

NEMAS Kılın ince olması

NEMAT (C: Enmut-Nimât) Usul tarz * Yol tarik * Örtü ihram * Topluluk insan cemaati * Döşek yüzü yatak yüzü

NEMAT-I TAKRİR Söyleme tarzı

NEMÇE Tar: Osmanlılar tarafından Avusturya ve Avusturyalı mânasında kullanılan bir tâbir idi

NEMDAR f Nemli ıslak yaş rutubetli

NE'ME Nağme ses

NEMED f Keçe

NEMEDÎN f Keçeden yapılma

NEMED-PÂRE f Keçe parçası

NEMED-PUŞ f Keçe giyen Derviş

NEMED-ZÎN f At eğeri altına konulan keçe

NEMEK f Tuz Milh * Lezzet tat * Bağlılık hak

NEMEK-ÇEŞ f Tadına bakma tatma

NEMEK-DÂN f Tuzluk tuz kabı

NEMEK-EFŞAN f Tat veren Lezzetlendiren * Tuz serpen

NEMEK-HARAM f Tuz haini * Mc: Nankör

NEMEK-HELÂL f Tuz hakkı tanıyan Bağlı sâdık kimse

NEMEKÎN f Tuzlu lezzetli tadı yerinde * Tuzlu gözyaşı

NEMEK-PERVER f Sâdık ve bağlı kimse

NEMEK-SUD f Tuzlanmış tuza bastırılmış tuzlu şey * Pastırma

NEMEK-ŞİNÂS f Tuz tanıyan * Mc: İyilik bilen

NEMEŞ Dağınık parçalanmış şeyleri toplamak * Nakış hatları * Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar

NEMF Küçük kurt (böcek)

NEMGA Çocukların beyni deprendiği yer * Dağ üstü

NEMİDANEM Bilmiyorum

NEMİDİDEM Görmüyorum

NEMİKA (C: Nemâik) Mektub Name

NEMİME Söz götürme Lâf taşıma Bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirme

NEMİMEKÂR f Koğucu fitneci dedikoducu münafık

NEMİN Fısıltı * Koğucu

NEMİR Tatlı su

NEMİR (C: Nümur) Kaplan

NEMİRE Dişi kaplan * Yün kaftan

NEMİS Bittikten sonra yine biten ot

NEMK Yazmak * Düzeltmek

NEMKEŞİDE f Islak nemli yaş rutubetli

NEML Karınca

NEML SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 27 Sure olup Süleyman Suresi de denir Mekkîdir

NEMLE Bir tek karınca * Vücutta olan karıncalanma

NEMM Birinin sözünü başkasına götürüp ikisinin arasını bozma Koğuculuk

NEMMAL Koğucu dedikoducu münafık

NEMMAM (Nemmas) : Koğuculuk ve nemimecilik eden Dedikoducu

NEMNAK f Nemli yaş ıslak

NEMNAKÎ f Nemlilik ıslaklık yaşlık rutubet


NEMREKA (C: Nemârık) Yastık

NEMRUD Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve a karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir (Bak: Enaniyet)

NEMS Süt ve yağın ekşimesi * Ekşimek ve kokmak * Sırrı ketmetmek gizlemek

NEMŞ f Hile oyun dalavere desise

NEMY Kaldırmak * Yetiştirmek

NE'NEE Zayıflık

NE'NEHAVA Anason kimyon

NENG f Ayıp utanma hayâ etme * Ün şöhret nam

NER f Erkek er

NERBDAN f Merdiven (Neverdi bâm'dan alınmıştır Neverd; kıvrım büküm; neverdiden; tayyetmek dürmek; bam ban; tavan mânalarına gelirler Üst kata merdivenle çıkıldığından neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir)

NERE f Dalga * Erkek

NERE-İ ÂB Su dalgası

NERGİS (Nerges - Nercis) İri papatya biçiminde ortası yeşil veya sarı yaprakları gri ve sarı bir çiçek Suyu uyuşturucudur Mahmur bakışı andırır

NERGİS-DÂN f Nergis saksısı

NERGİSÎ f Nergis biçiminde kesilip yapılan bir çeşit hamur işi

NERİMAN f Pehlivan yiğit kahraman

NERİMANÎ f Nerimanlık kahramanlık yiğitlik

NERM (Nermi - Nermin) f Yumuşak

NERM-ÂHEN f Gevşek şey

NERMDİL f Yüreği yumuşak Merhametli

NERMGÛ f Yumuşak sözlü

NERMÎ f Gevşeklik yumuşaklık

NERMİN f Yumuşak

NERMİYET Yumuşaklık gevşeklik

NERMLİGAM (Nerm-ligâm) f İtaatli muti söz dinler * Başı sert olmayan at

NERM NERM f Yavaş yavaş âheste âheste

NERMSAZ f Yumuşak adam

NERRE-ŞİR f Erkek arslan

NESA (C: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar * Te'hir etmek sonraya bırakmak

NESAİ (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye)

NESAİC (Nesice C) Dokumalar Dokunmuş kumaşlar Ette ve deride olan nescler dokular (Bak: Nesc)

NESAİH (Nesâyih) (Nasihat C) Nasihatler öğütler

NESAİK (Nesike C) Kesilen kurbanlar

NESAİM (Nesim C) Hafif ve lâtif rüzgârlar

NESAİS (Nesise C) Fesatlık için yapılan fısıltılar

NESAK Tarz usul yol şekil üslub

NESAK-I VÂHİD Tek şekilde tek tarzda tek biçimde

NESAKSÂZ f Tertib eden düzenliyen tanzim eden düzen veren

NESAR (C: Nüsür - Ensür) Bir kuş adı Gerges de denir

NESC (Nesic) Dokunuş dokuma * Canlı mahluklardaki hücrelerin 'ın (CC) kudretiyle ve kanunu dâiresinde yanyana gelip birleşerek uzuvların yapılışı (Meselâ: Hayvanlarda deri kemik et vesâir kısımların yapılışı gibi)

NESCÎ Nesc ile alâkalı

NESCOLMAK Dokunmak örülmek örülü hâle gelmek Kumaş dokunması bez dokunması (Canlıların vücudundaki nescolunmak gibi)

NES'E Veresiye alma Vade ile alma * Tehir etmek

NESEB Sülâle hısımlık karabet soy Baba soyu atalar zinciri * Vuslat

NESEBEN Soyca sülâlece soy bakımından

NESEBÎ Neseb ve soya âit Sülâle ile alâkalı

NESEL Davar sağıldıktan sonra meme başlarında arta kalan sütü * İki tarafı saf saf ağaçlar olan yol

NESEM Soluk ruh nefes Rahatı mucib hâlet * Rüzgârın lâtif hoş esmesi

NESEME (Nesme) : (C: Nüsüm) Nefs İnsanın ve her nesnenin başlangıcı

NESEVÎ (Neseviye) Kadına mensub kadınla alâkalı kadınlık

NESEVİYYET Kadınlık

NESF Bir yapıyı temelinden yıkma

NESFE Dökülmüş ve saçılmış un

NESG Gitmek * Almak * Ağaç kesildiğinde çıkan su * Vurmak * Dürtmek

NESH Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır (İtikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz bunlar sabit birer hakikattırlar) * Bir şeyin aynını kopya etmek aynını çoğaltmak * İbtal etmek hükümsüz bırakmak değiştirmek * Nakletmek kaldırmak bir şeyi zâil kılmak (Güneşin gölgeyi giderdiği gibi)

NESHÎ Nesihle alâkalı neshe ait * Bir cins yazı

NES'Î Câhiliyet devrinde belirli vakti geciktirilmiş haram aylar

NESİ' (C: Ensâ) Yolcuların ve misafirlerin konakladıkları menzilde düşürdükleri esvap * Unutkan * Unutulan Unutulmuş olmak

NESİ' Te'hir sonraya bırakma

NESİB Asil kadının vasfı * Edb: Kasidenin âşıkâne olan mukaddemesi

NESİC (C: Nüsüc) (Nesc den) Dokunmuş nescolunmuş

NESİCE (C: Nesâyic) Dokunmuş nescolunmuş şey

NESİE Veresiye almak Satın alınan şeyin bedelini vermeyip sonraya bırakmak

NESİF İki kişi arasındaki sır

NESİG Ter

NESİK Düzenli tertibli nizamlı * Süslü bezenmiş donanmış

NESİKE Hak yoluna kesilen kurban * Altın veya gümüş külçesi (Bak: Akika)

NESİL (Bak: Nesl)

NESİL Erimiş mumsuz bal

NESİL Kazıldığında çıkan kuyu toprağı

NESİM Hoşa giden hafif ve lâtif esen rüzgâr

NESİM-İ NEVBAHÂR İlkbahar rüzgârı tan yeli

NESİM-İ SEHER Lâtif sabah rüzgârları

NESİM-İ SUBH Sabah rüzgârı

NESİM-İ SUBH-DEM Sabah vakti esen rüzgâr sabah rüzgârı

NESİMÎ Hafif hafif ve lâtif bir tarzda esen rüzgârla ilgili

NESİR Hayvan aksırması

NESİRE Kuyu toprağı

NESİS Aşırı derecedeki açlık * İnsan gücünün sonu İnsanın en son tâkati * Son nefes

NESİS Bir sıvının sızıp kabından dışarı çıkması

NESİSE (C: Nesâis) Fesatlık için yapılan fısıltı

NESK Bir kelâmı başka kelâma atfetmek

NESL Soy sop Zürriyet döl kuşak * Halk * Çocuk hâsıl etmek * Kıl yolmak * Mumsuz süzme bal

NESL Kuyudan toprak çıkarmak * Sadaktan ok çıkarmak

NESLAN Çok yelmek Evmek

NESLE Geniş gömlek

NESNAS Koğuculuk eden kişi * Maymun

NESME Fık: Satın alınan köle

NESNE şey herhangi bir şey

NESR (Nesir) Çoğaltmak saçmak yaymak * Manzum olmayan söz veya yazı

NESR Hamele-i Arş'tan olan bir melek * Akbaba kartal * Nuh kavminin putlarından birisinin ismi * Yarayı deşmek * Kuşun eti didiklemesi * Birinin aleyhinde konuşmak * Güneyde bir parlak yıldız Buna Nesr-ül vâki' denir Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair denir * Atın tırnağının içi veya tırnağın üstündeki et

NESRE Büyük geniş gömlek * Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması * Menazil-i kamerden iki yıldız

NESREN Nesir olarak manzum olmadan yazılan yazı * Çoğaltmak suretiyle

NESRİN Yabani gül

NESS Sürmek sevk * Kurumak

NESS İfşa etmek açıklamak * Gayret ve hamiyyet etmek

NESSABE Nesepleri iyi bilen kimse

NESSAC Dokuyucu dokuyan çuhacı

NESSAF Gagası büyük bir kuş

NESSAR Dağıtan saçan neşreden * Parlatan

NEST Sâkin olmak

NESTEİNU "Biz senden yardım inayet dileriz istiane ederiz" meâlinde duâ

NESTER (Nesteren-Nesterin-Nesterun) f Ağustos gülü yaban gülü

NESTERİNZAR f Gül bahçesi Güllük

NESUC Üstünde yük doğru durmayan deve

NESV İzhar etmek göstermek açıklamak

NESY Unutma nisyan * Unutulmuş

NESYEN MENSİYYEN Tamamıyla unutulmuş tamamen hatırdan çıkmış

NEŞ' Bir nesneyi zorla çekmek

NEŞ' (NÜŞU') Yiğit olmak * Yüksek olmak * Rüzgâr esmek * İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak

NE'Ş şiddetle ve kahirle almak Zorla almak

NEŞA Nişasta

NEŞABET Okçuluk san'atı

NEŞAİD (Neşide C) Meşhur kaside ve beyitler mısralar

NEŞAK Burna su ve sâire çekme Burunla çekme

NEŞAME Yüksek beyaz bulut

NEŞASA Beyaz yüksek bulut

NEŞASTEC Nişasta

NEŞAT Sevin Şen şâd ve hoşdil olmak Sürur keyf * Bir iş işlemek Çalışmak

NEŞAT-ÂVER f Sevinç ve sürur getiren

NEŞAT-BAHŞ f Sevinç ve neşe bağışlayan

NEŞAT-EFZA f Neşe ve sevinç artıran

NEŞÂT-ENGİZ f Sevinç uyandıran

NEŞB (İğne ve diken) batma girme

NEŞC (NEŞİC) (C: Enşâc) Sesli sesli ağlamak * Ses

NEŞD Talep etmek istemek * Yüksek yerde düz yer olmak * Kaybolan şeyi aramak * Bir şeyi gereği gibi bilmek

NEŞ'E Gönül açıklığı sevinç * Yeniden meydana gelmek Yeniden olan şey * Yiğit olmak * Yüksek olmak

NEŞ'E-İ UHRÂ Ölümden sonra mahşerde yeniden dirilmek Buna "Neş'e-i sâniye" de denir

NEŞ'E-İ ULÂ İlk hayat Ruhun bedene girmesi Dünyaya gelmek(Peygamber'in (ASM) emrettiği gibi " Neş'e-i ulâyı gören adam neş'e-i uhrâyı inkâr edebilir mi?" Çünkü ikinci teşekkül yâni ikinci yapılış birinci teşekkülden daha kolaydır İİ) (Bak: Taaccüb)

NEŞ'E-İ ULYÂ Ahiretteki yüksek dereceli hayat âhiret hayatı

NEŞEB Mal mülk

NE-ŞEBEM f Ben karanlık gece gibi nursuz değilim (meâlinde)

NE-ŞEBPERESTEM Karanlık ve zulümatı seven ve isteyen değilim

NEŞEF İçmek * Sinmek * İçine girmek dühul etmek

NEŞEFE (C: Nüşüf) Ayağın kirini temizlemede kullanılan taş

NEŞ'E-NİSAR f Neşe dağıtan

NEŞER Dağılmış intişar etmiş münteşir

NEŞ'ET Meydana gelmek vücuda gelmek Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak Yetişmek ileri gelmek * Çıkmak Kaynak olmak

NEŞ'ET-İ UHRÂ (Bak: Neş'e-i uhrâ)

NEŞ'ET-İ ULÂ (Bak: Neş'e-i ulâ)

NEŞ'E-YAB f Keyifli neşeli sevinçli

NEŞF İçmek suyu emerek içmek * Sızmak Sünger gibi sızmak * Suyu çekmek

NEŞG Aşk galebe edip haykırıp çağırmak * Tâlim etmek

NEŞİDE Manzume Şiir * Yüksek sesle okunan şiir * Darb-ı mesel (atasözü) derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısrâ

NEŞİDEHÂN f Neşide okuyan

NEŞİL Çömlekte pişmiş et

NEŞİR Dağıtma yayma herkese duyurma

NEŞİŞ Kaynayan şeyden çıkan ses

NEŞİT Neş'eli sevinçli şenlikli Faal

NEŞİTA Bir şeyin aramaksızın bulunması * Ansızın bulunan nesne * Gâzilerin kastettikleri yere varamadan yolda buldukları ganimet

NEŞK Burna çekme

NEŞL Taan etmek * Cezbetmek kendine çekmek

NEŞM Zerdali ağacı gibi bir ağaç * Bir çiçek cinsi

NEŞNEŞE Koyun derisini yüzmek * Zırh sesi * Su kaynarken ötüp ses çıkmak

NEŞR Neşretmek yaymak bir haberi fâşetmek herkese duyurmak şâyi kılmak * Başıboş cemaat * Bulutlu günde yel esmek * İzhar etmek * Katetmek * Mecnun veya hastaya duâ yazmak veya okumak

NEŞR-İ SUHUF Sahifelerin neşri * Haşirde insanların hesab görülmek için dirildiklerinde amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin amelinin belli oluşu( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz Fakat surenin işaret ettiği gibi haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir Çünki: Her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var fiilleri var vazifeleri var Esmâ-i İlâhiyyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlariyle beraber umum çekirdeklerinde tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda başka bir zeminde çıkar Gösterdiği şekil ve suret lisaniyle gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal budak yaprak çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder İşte gözümüzün önünde bu Hakimâne Hafizâne Müdebbirâne Mürebbiyâne Lâtifâne şu işi yapan O'dur ki der: $Başka noktaları buna kıyas eyle Kuvvetin varsa istinbat et S)

NEŞREN Yayılmak suretiyle neşir yoluyla Yazarak dağıtarak

NEŞRÎ Neşir ile alâkalı

NEŞRİYÂT Gazete kitap radyo ve sâir vasıtalarla neşrolunmuş yayılmış şeyler

NEŞRİYÂT-I KÂZİBE Yalandan uydurma sözler

NEŞŞ Kaynamak galeyan * Her nesnenin yarısı * Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak * Yirmi dirhem * Karıştırmak

NEŞŞAB Okçu ot atan

NEŞŞABE Ok yapıcılık ok yapma sanatı

NEŞŞAF Bir şeyi kendine çeken * Emen

NEŞŞAL Pişmemiş yemeğe saldıran

NEŞT Yılan sokmak ve ısırmak * Bir yerden bir yere gitmek * Çözmek * Çıkarmak * İpi bağlamak

NEŞTER Ameliyat bıçağı Hekim bıçağı

NEŞUR Ziyadesiyle neşreden Fazla yayan Dağıtan

NEŞUT Bir balık cinsi * Kovası katı çekilmeyince su çıkmayan kuyu

NE-ŞÜKÜFTE f Açılmamış

NEŞV f Canlıların büyümesi yetişmesi boy atması * Yeniden hayata gelmek

NEŞVAN Sarhoş

NEŞVAR Davar gevişi

NEŞVAT (Neşvet C) Keşifler neş'eler sevinçler

NEŞVE (Nişve - Nüşve) Sevinç keyif * Büyümek ve yetişmek * Koklamak * Rayiha * Bir şeyi tekrarlamak * Mest ve sarhoş olmak * İyice duyup vâkıf olmak

NEŞVEBAHŞ f Keyif ve neşe veren Neşelendiren

NEŞVEDÂR f Keyifli neşeli

NEŞVEGÂH f Neşe ve keyif yeri

NEŞVEMEND f Keyifli neşeli

NEŞVERÜBA f Neş'e verici

NEŞVET Keyif neşe Sevinç sarhoşluğu

NEŞVEYAB f Neşeli keyifli

NEŞV Ü NEMA Büyümek ve gelişmek

NEŞZ (C: Enşâz-Nişâz) Yüksek yer

NETA (Nütü') Yaranın şişmesi * Yüksek olmak

NETAİC (Netayic) (Netice C) Neticeler

NETANE Çirkin kokmak pis kokmak

NETB (NÜTÜB) Büyük olmak gövdeli olmak

NETC Doğurmak

NETF Kıl yolma

NETG Alayla gülmek * Bir kimseyi ayıplamak

NETH Terlemek sızmak

NETH Koparmak * Çıkarmak

NETİCE (C: Netâic) Son gaye Semere hülâsa * Döl evlâd

NETİCE-İ HAYAT Hayatın neticesi ve gayesi

NETİCE-İ HİLKAT Yaratılışın sonu gayesi Yaratılmanın neticesi

NETİCE-İ KELÂM Sözün kısası

NETİCE-İ MA'KÛSE Aksi netice ters netice

NETİCEBAHŞ f Neticelendiren sonuçlandıran Netice veren

NETİCEPEZİR f Son bulmuş neticelenmiş

NETK Bir şeyi şiddetle çekmek ve cezbetmek

NETK Atmak * Yüzmek * Kendine çekmek cezbetmek * Depretmek silkmek harekete geçirmek * Oğlu ve kızı çok olmak

NETL (NETEL) Önüne çekmek * Deve kuşu yumurtasının içini su ile doldurup bir yere gömmek

NETN Fena kokmak Kötü kerih koku

NETNUN Bir ağaç cinsi

NETR Cezbetmek kendine çekmek * Taan etmek çekiştirmek * Bozulmak fâsid ve zâyi olmak

NETS Deri yüzmek * Bir şeyin yerinden ayrılması

NETŞ Çıkarmak * Yolmak

NETUC Çıkma *Ağaç posası

NEUR Çivit

NEUZÜ "Sığınırız" meâlinde fiil

NEUZÜ-BİLLÂH 'a sığınırız korusun

NEV' Çeşit sınıf cins * Taleb etmek Meyletmek eğilmek İki yana sallanmak

NEV'-İ BEŞER İnsanlar beşer nev'i

NEV f Yeni tâze cedid Son zamanda çıkmış

NEVA Bir yerden bir yere nakletmek * Hıfzetmek korumak * Sohbet etmek

NEVA f Ahenk ses güzel sadâ nağme avaz * Musikide bir makam ismi * İntizamlı hâl * Azık zahire rızık

NEVA-Yİ NEY Ney sesi

NEVABIZ (Nâbıza C) Nabız damarları

NEVABİG (Nâbiga C) Şerefli ve ulu kimseler * Sonradan şâir olan kişiler

NEVABİT (Nabite C) Nebatlar Bitkiler * İmar ve ihdas * Dünya ahvâlinden habersiz * Taze genç kimse

NEVACİZ (Nâciz C) Azı dişlerinin arkasındaki altlı üstlü bulunan dişler

NEVAD f Zarar ziyan hasar * Mahzen * Dil

NEVADE Torun

NEVADİ (Nâdi C) Toplantılar meclisler

NEVADİR Az olanlar nâdirler

NEVAFİL (Nâfile C) Farz ve vâcib olandan başka ibadetler Nâfile (yani sevab için kılınan) namaz veya tutulan oruçlar

NEVAFİS (Nefsâ C) Loğusalar Yeni doğum yapmış kadınlar

NEVAGER f Okuyucu hânende

NEVAH Kül renkli beyaza benzer kumru gibi bir kuş cinsidir ve sesi gayet lâtiftir

NEVAHİ (Nahiye C) Taraflar yanlar nahiyeler

NEVAHİ-İ KAZA bir kazâya bağlı olan nahiyeler

NEVAHİ-İ MEKKE Mekke civarı Mekke'nin yakınları nahiyeleri

NEVAHİ (Nehy den) Yasak edilmiş şeyler * (CC)tarafından menedilmiş olanlar

NEVAHT f Okşama * Saz çalma

NEVAHTE f Okşanmış * Saz çalmış

NEVAHTEN f Çalgı veya saz çaldırmak

NEVAÎ f Ahenkle makamla ilgili

NEVAİB (Naibe C) Musibetler kazalar belâlar

NEVAİB-İ EYYAM Günlerin belâları

NEVAİR (Naire C) Ateşler alevler

NEVAİR (Naure C) Bostan dolapları

NEVAKET Hamakat ahmaklık

NEVAKIS (Noksan C) Eksiklikler noksanlar

NEVAKIS (Nâkis C) Başlarını devamlı olarak önlerine eğen adamlar

NEVAKİS (Nakus C) Çanlar İbadet vakitlerinde kiliselerde çalınan çanlar

NEVAL(E) Bahşiş Kısmet tâli' nasib * Yiyecek içecek * Bir tek porsiyon

NEVALE-ÇİN f Yiyecek toplayan kısmetini alan

NEVAMİS (Namus C) Namuslar kanunlar şeriatlar (Bak: Desâtir)

NEVAMİS-İ İLÂHİYE İlâhî kanunlar (Bak: Şeriat-ı fıtriye)

NEV-AMUZ f Acemi Yeni alışan

NEV'AN Cins bakımından çeşitçe * Biraz

NEV-A-NEV f Yeni yeni

NEV'AN-MA Bir dereceye kadar bir bakıma göre bir suretle

NEVAR (C: Niver) Ürkmek korkmak

NEV-ARUS (C: Nev-arusân) f Yeni gelin

NEVA-SAZ f Çalgıcı okuyucu

NEVASİ (Nâsiye C) Alınlar * Bir topluluğun ileri gelenleri Ulular

NEVASİ İyi cins bir beyaz üzüm

NEVAT Çekirdek hurma çekirdeği * Yirmi veya on adet * Bir veya on okka altın Beş dirhem altın * Düşman

NEVATIH şiddetler

NEVATIR Kirişi kesik olan yay

NEVATİ (Nevtî C) Gemiciler

NEVATİR (Nâtur C) Hamam hademeleri * Bostan bekçileri

NEVAYE Devenin semiz olması

NEV-AYİN f Yeni tarz yeni üslub * Yeni üslub çıkaran

NEVAZ f Okşayıcı taltif edici iyi edici (Bak: Nüvaz)

NEVAZENDE f Okşayan okşayıcı

NEVAZIC (Nâzıc C) Kıvama gelmişler olgunlaşmışlar

NEVAZİL Nezleler * Hâdiseler Belâlar

NEVAZİŞ (Nüvaziş) f Okşayış iltifat

NEVAZİŞGÂR f Gönül alan okşayan İltifat eden

NEVAZİŞGÂRANE f Gönül alarak okşayarak iltifat ederek

NEVB Yakınlık * İsabet

NEVBAHAR f İlkbahar

NEVBAHAR-I ÖMR Ömrün ilkbaharı

NEVBAHARÎ f İlkbaharla ilgili

NEVBAVE f Yeni yeşillik * Turfanda yemiş * Hediye armağan

NEVBE (C: Nüveb) Nöbet

NEVBENEV f Tâzeden tâzeye Yeniden yeniye

NEVBER f Turfanda meyve * Memeleri yeni belirmeye başlamış kız

NEVBET Nöbet sıra Sıra ile görülen iş

NEVBETÎ f Mehter başı

NEVBET-ZEN f Belirli vaktin geldiğini bildiren nöbet çalan

NEVBÜNYAN f Yeni yapılı yeni yapılmış

NEVBÜRİDE f Yeni koparılmış yeni kesilmiş

NEVCAH f Bir makama veya memuriyete yeni geçmiş olan * Tahta yeni oturmuş (padişah)

NEVCET Fırtına

NEVCİVAN f Genç delikanlı

NEVCİVANÎ Gençlik delikanlılık

NEVDEL Sarkık ve sülpük olmak

NEVE Torun

NEVED f Doksan 90

NEVEND (Nevende) f Postacı Atlı postacı * Hızlı giden at

NEVERD f Dönen gezen dolaşan

NEVESAN Kımıldama hareket etme

NEVEY (Nevât C) Çekirdekler

NEVEYAT (Nevâ) Nüveler çekirdekler

NEVF (C: Envâf) Hörgüç * Uzun ve yüksek olmak

NEVFEL Deniz derya bahr * Atâsı çok olan kişi Çok bahşiş dağıtan

NEVFELE Tuzluk

NEVFER Nilüfer çiçeği

NEVGÜŞADE f Yeni açılmış

NEVH Yükseltmek yüceltmek * Kuvvetli ve kavi olmak

NEVH (NEVHA) Ağıt etmek * Bağırıp çağırarak sesle ağlamak

NEVHA Ölüye sesli ağlamak * Nağme ile güvercin ötmesi

NEVHAST Taze ve genç hayvan

NEVHAT Sakalı yeni çıkmış genç

NEVHEVES (C: Nevhevesân) f Bir işe yeni olarak ve büyük bir hevesle başlayan * Sık sık iş değiştiren Hevesi çabuk geçen

NEVHİZ f Genç taze * Yeni çıkmış yeni yetişmiş

NEV'Î Nev'e ait çeşit ile alâkalı

NEVİ f Yenilik

NEV-İ BEŞER (Bak: Nev')

NEV-İCAD f Evvelce yok iken sonradan yapılmış Yeniden meydana getirilmiş

NEVİD f Müjde beşaret iyi ve sevinçli haber

NEVİN f Yeni yepyeni yeni şey

NEV-İNAN f Acemi at bineğe yeni alıştırılan at

NEVİS Kuvvet

NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR Sadece şahsına benzer çeşit başka benzeri olmayan Eşi bulunmaz olan

NEVK f Sivri uç

NEVK-İ MÜJGÂN Kirpiklerin ucu

NEVKA Ahmak akılsız kimse

NEVKAR f Acemi İşe yeni başlamış

NEVL Yolcuların verdiği vapur parası Gemi kirâsı * Bahşiş atiyye

NEVM Uyku Uyumak Rüya * Sönmek Sükun (Bak: Kaylule)

NEVM-ÂLUD Uykulu uykuya bulaşmış uyumuş

NEVMÎ Uyku ile alâkalı uykuya âit

NEVMİD f Ümidsiz me'yus mükedder cesareti kırılmış

NEVMİDÂNE f Ümitsizce kederli ve ümidsiz olarak

NEVMİDÎ Ümidsizlik cesaret kırıklığı

NEVNİHAL f Taze fidan yeni filiz

NEVNİYAZ f İşe yeni başlayan

NEVPEYDA f Yeni çıkma

NEVR (C: Envâr) Parlaklık * Ağaç çiçeği Tomurcuk

NEVRAH f İlk olarak seyahata çıkan Yeni yolcu * Yeni yol


NAMZED (Nâm-zed) f İsteyen veya istenilen kimse * Sözlü Nişanlı * Bir vazifeye tayin edilmesini isteyen veya istenilen kişi Aday

NAN f Ekmek

NA'NA (C: Neâni-Ne'nâ') Nâne * Uzun boylu adam

NA'NAA Irak etmek uzaklaştırmak * Hızlı konuşmak tez tez söylemek * Katı deprenmek * Yemeğe nane koymak

NANCU (Nâncuy) f Ekmek arayan Dilenci

NANE MOLLA Mc: Beceriksiz işe yaramaz ağır hareketli mânalarında kullanılan bir tâbirdir

NANHAH Ekmek isteyen Dilenci

NANHOR f Dilenci

NANKÖR f Gördüğü iyiliği unutan nimeti inkâr eden Nimetin şükrünü eda etmeyen gafil

NANPARE f Ekmek parçası Bir lokma ekmek * Geçime yarayan iş

NANPÜZ f Ekmekçi ekmek pişiren

NANÜ f Ninni

NA-PÂK f Temiz olmayan pis kirli

NA-PÂKÂN (Nâpâk C) Murdarlar pisler

NÂ-PÂKÎ f Pislik murdarlık

NA-PAYDAR f Süreksiz geçici Sebatsız kararsız durmaz

NA-PERVA f Pervasız korkusuz aldırışsız çekinmez * Sersem

NA-PESEND f Beğenilmez

NA-PEYDA f Görünmeyen açıkta değil belirsiz

NA-PEZİR f Olmaz olamaz kabul etmez

NA-PUHTE f Ham çiğ pişmemiş * Mc: Acemi tecrübesiz toy

NAR (C: Niran envar niyere niyâr) Ateş Cehennem * Bir meyve adı * Mc: ın gadabı * Yakıcı azab verici her şey Şer Dalâlet Sefâhet

NAR-I BEYZA "Akkor beyaz ateş" mânâsında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir * Bir meyve adı(Hikmet-i tabiiyede nâr-ı beyza hâlinde ateşin bir derecesi var ki; harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celbettiği için şu tarz bürudetle etrafındaki su gibi mâyi şeyleri incimad ettirip mânen bürudetiyle ihrak eder İşte zemherir bürudetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir Öyle ise ateşin bütün derecâtına ve umum envâına câmi olan Cehennem içinde elbette zemherir'in bulunması zaruridir S)

NAR-I HAYAT Canlıya lüzumlu bulunan sıcaklık Vücudun harareti (Bak: Hararet-i gariziye)

NA'R Çağırmak * Haykırmak * Burun içinden çıkan ses * Gitmek * Firar kaçmak * Galeyan

NA'RA (C: Na'rât) Yüksek sesle uzun uzun bağırma * Tar: Eskiden yangına giderken ve dönerken kalabalık caddelerde geçitlerde dönemeçlerde meydanlarda tulumbacıların içlerinden "naracı" adı verilen birinin bağırması yerinde kullanılır bir tâbirdir Nâra atmakla yangın münasebetiyle sokağa fırlayan halkı çiğnenmekten kurtarmak için insanî bir maksad tâkib edilmekle beraber daha ziyade caka satılırdı (OTDS)

NA-RAST f Eğri Doğru olmayan

NA'RAT (Bak: Na'ra)

NARBAC Nar aşı

NARBÜN f Nar ağacı

NARCİL Hindistan cevizi

NARCİS Nergis

NARCİSTAN Nergislik

NARÇİL f Hindistan cevizi Ceviz-i Hindî

NARDA f Lâyık değil

NARDAN f Gözyaşı damlaları * Nar tâneleri * Mangal

NARDENK f Erik nar elma kızılcık gibi meyvelerden çıkarılan ekşimsi pekmez

NARDEŞİR Tavla oyunu

NA'RE Nâra Yüksek sesle uzun uzun bağırma Çağırma Haykırma * Burun içinden çıkan ses

NA'RE-ENDÂZ f Nâra atan Yüksek sesle uzun uzun bağıran

NA-REFTE f Gidilmemiş geçilmemiş Kimsenin gidip geçmediği yer

NARENC f Portakal * Turunç

NARENCÎ Turunç renginde

NARENCİYE Turunçgiller (Mandalina portakal limon gibi meyveler)

NARENEC (Nârnic) Hindistan'da yetişen ve turunç ağacına benzeyen bir ağaç

NA-RESA f Yetişmemiş ham * Uygun ve münasib olmayan

NA-RESAYÎ f Uygunsuzluk münasebetsizlik * Hamlık

NA-RESİDE Yetişmemiş körpe * Büluğa ermemiş

NA-REŞİD f Kemâle ermemiş olgunlaşmamış

NA-REVA Yakışıksız reva olmayan Münâsib ve lâyık olmayan

NA'REZEN f Nâra atan Yüksek sesle uzun uzun bağıran

NARGİL f Hindistan cevizi

NARH (Aslı "Nirh" dir) Yiyecek maddelerine belediyenin koyduğu fiat

NARÎ (Bak: Nariyye)

NARİN f İnce zayıf nazik * İç oda

NARİS f Ham meyva

NARİYYE Nar ile alâkalı nara mensub Ateşten yanıp tutuşur patlar olan şey

NARKOTİK yun Afyon morfin gibi uyuşturucu maddelerin genel adı

NAS f İnsanlar

NAS SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 114 Sure (Bak: Muavvezetân)

NA'S Uykusu gelmek Uyku bastırmak

NAS Iraklık uzaklık

NASA Kaldırmak * Engel olmak men'etmek

NASAB Dert * Zahmet meşakkat

NA-SAF f Saf ve hâlis olmayan Saf olmayıp karışık olan

NASAF Hizmetçi uşak

NASAFE Hizmet etmek

NASAHA Öğüt vermek nasihat etmek

NASAİB (Nasibe C) Dikili taşlar

NASAL Temrenci

NA'SAN Uykusu gelmiş olan adam

NASARA Hristiyanlar Nasraniler Hz İsa'ya (AS) ilk önceleri Nâsıra Karyesindeki ahali yardım ettiklerinden onlara "Nasara" ismi verilmiştir

NA-SAVAB f Doğru olmayan yanlış

NASAYİH (Nasihat C) Nasihatlar Öğütler

NA-SAZ f Münasebetsiz uygunsuz uymaz

NA-SAZÎ f Uygunsuzluk münasebetsizlik uymazlık

NA-SAZKÂR f Uygun görmeyen muhâlif * Beklenmemiş işitilmemiş * Münâsebetsiz işle uğraşan

NA-SAZKÂRÎ f Uygunsuz iş yapma münâsebetsiz iş görme * Zıtlık uygunsuzluk

NASB Dikme Bir rütbe alma Bir memurluğa tayin edilme * Gr: Arapçada kelimenin i'rabının mensub ( üstün) olması yani; (e a) diye okunuşu

NASB-ÜL AYN Göz dikilmesi Bir şeye hırsla ve şiddetli arzu ile bakmak göz dikmek

NASBA Doğru boynuzlu koyun ve keçi

NASBETMEK Kelimenin son harfinin harekesini (E) diye okutmak * Tâyin etmek

NA'SEL Erkek sırtlan * Uzun sakallı bir kimsenin adı

NA'SELE Yaşlıların yürüyüşü

NA-SENCİDE f Ölçülmemiş tartılmamış * İyi düşünülmemiş * Değerlenmemiş

NASERE f Ayarı bozuk para

NA-SEZA f Münasib olmayan lâyık olmayan

NASFET (Nasafet) İnsaf Haklılık Bir şeyin yarısını almak Hakkaniyet İnsanları kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi

NASI' Her nesnenin hâlisi * şiddetli beyaz olan

NASIBE (Bk: Nasibe)

NASIF Geo: Açıyı iki eşit parçaya bölen doğru Açı ortayı

NASIFE (C: Nevâsıf) Su mecrası su yolu

NASIH (Bak: Nâsih)

NASIR Yardımcı yardım eden nusret veren Resül-i Ekrem'in (ASM) bir ismi

NASIRÎN (Nâsır C) Yardım edenler yardımcılar

NASİ Unutan nisyan eden

NASİB Nasbeden bir şeyi bir şeye diken * Gr: Harfi (e) diye üstün okutan

NASİB Pay hisse kısmet * Bir kimsenin elde edebildiği şey

NASİBDAR f Nasibi olan Hissedar

NASİBDAŞ f Hissede beraber nasipte eş olan

NASİBE Müfrit Haricîlerden ve Emevîlerden ve Hz Ali'ye (RA) çok muhalif olan zümrenin adı

NASİBE (C: Nesâib) Yollara dikilen işaret taşı Bir yere dikilen taş

NASİC (Nesc den) Dokuyan nesceden * Düzenleyen tertib eden sıralayan

NASİF Baş örtüsü

NASİH (Nesh den) Battal eden hükümsüz bırakan * Kitabın kopyasını çıkaran

NASİH Nasihat eden öğüt veren * İçi temiz adam

NASİH (Nâsiha) (Nush dan) Öğüt veren nasihat eden(Hastalık ise birden gözünü açtırır Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin başıboş değilsin bir vazifen var Gururu bırak seni yaradanı düşün Kabre gireceğini bil öyle hazırlan" İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir Ondan şekva değil belki bu cihette ona teşekkür etmek; eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir L)


NASİHÂNE f Öğüt vererek nasihat ederek

NASİHAT İbret verici ders tavsiye ihtar öğüt

NASİHAT-ÂMİZ f İçinden öğüt alınacak söz

NASİHATGER f Nasihat eden öğüt veren

NASİHATKÂR f Nasihat eden öğüt veren

NASİHAT-NÂPEZİR f Nasihat dinlemez öğüt tutmaz

NASİHATPEZİR f Nasihat tutar öğüt tutar öğüt dinler

NASİK (Nesak dan) Düzenleyen tertib eden

NASİK yolunda ibâdet eden dine bağlı zâhid

NASİL Çenelerin altından boyun ile başın kavuştuğu yerde olan mafsal

NASİL Kıl dökücü ilâç

NA-SİPAS f Nankör Şükretmeyen

NASİR Nesir yazan * Saçan yayan

NASİR Nusret eden zafer veren Yardımcı Muin

NASİYE Çehrenin gösterişi alın yüz

NASİYE-PİRA f Alnı süsleyen

NASİYESÂ f Alnını yere süren

NASİYE-SÂZÎ f Alnını yere sürme

NASİYY Yaş ot

NASİYYE Nass oluş Kat'ilik şüphesizlik kesinlik (Bak: Nass)

NASL Okun ucundaki sivri demir okun uçmasına yardım eden kanatlar

NASNAA Depretmek * Devenin kalkarken dizi üstünde çok eğlenmesi

NASR Yardım üstünlük yenme galip kılma * Yağmurun her yeri sulaması

NASR SURESİ Kur'an-ı Kerim'deki 110 Sure İza-câe veya Tevdi' Suresi de denir

NASRANİ Hristiyanlıkla alâkalı ve ona mensub olan Hristiyanlardan olan (Bak: Nasara)

NASRANİYET Hristiyanlık(Nasraniyet ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir Nasraniyet bir kaç defa yırtıldı protestanlığa geldi Protestanlık da yırtıldı tevhide yaklaştı Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor ya intifa bulup sönecek veya hakiki Nasraniyetin esasını câmi' olan Hakaik-ı İslâmiyeyi karşısında görecek teslim olacaktırİşte bu sırr-ı azime Hz Peygamber (ASM) işaret etmiştir ki; "Hz İsa nâzil olup gelecek ümmetimden olacak şeriatımla amel edecektir" M)

NASREDDİN (Nasr-üd din) Dine yardımı dokunan

NASREDDİN HOCA (Mi: 1208 -1284) Mizahlı güldürücü sözleri ile meşhur bir zâttır Akşehir Sivrihisar Medreselerinde okumuş Selçuklular zamanında yaşamıştır

NASRULLAH 'ın yardımı

NASS Kat'ilik kesinlik açıklık Te'vile ihtimali olmayan söz veya delil * Kur'ân-ı Kerim veya Hadis-i Şerifde bir iş ve mes'ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet Akide * Bir haberi kimden aldığını söyleyerek en nihayet o haberi ilk söyleyene kadar nakledilişi isbat etmekBazılarınca istihraç ve izhar mânâlarından me'huzdur Bir şeyin belâğ ve nihayetine denir Bundan başka: Delil haber seyr-i şedid ref' hüccet bürhan zuhur mânalarına da gelir

NASS-I HADİS Hadisin açık gerçek ifadesi Muhtemeli olmayan sağlam mânaya delâlet eden lâfız Delil mânâsına olan "Nass-ül fukaha" bundan alınmıştır

NASS-I KATI' Mânâsı açık olan Kur'an âyetlerinden delil olarak gösterilen âyet

NASSAH Terzi hayyat

NASSÎ Nass'a ait Her türlü şübhe ve tereddüdün ve tenkidin üstünde tutulacak şekilde olan kesinlik kat'ilik açıklık Bedahet * Âyet ve hadisle doğruluğu sâbit olan

NASSİYE (yun: Dogmatizm) Fls: Bir görüşün doğruluğuna peşin olarak inanan ve bu inanışlarını tenkide tabi tutmayanların düşünüş tarzı Son heceleri izm ile biten görüşler taraftarlarınca peşin olarak kabul edildiklerinden birer dogmatik görüş örneğidir Meselâ; komünizm materyalizm darvinizim birer dogmatizm mâhiyetindedirler İslâmda zorlama yoktur inanç için bilgi ve tefekkür esastır Hakiki düşünce hürriyeti İslâmda vardır İslâm dışında izmle biten görüşler önderlerini tartışılmaz otorite olarak kabul eder ve karşı görüşte olanlara her türlü baskı ve zulmü reva görürler

NAST Sükut Konuşurken dinlemek için susmak

NA-SUDE f Dinlenmemiş istirahat etmemiş

NASUH Hâlis Temiz Kesin kat'i * Çok nasihat eden

NASUHÎ (Nasuhiyye) Bozulmaz şekilde tövbe eden

NASUR Göz pınarında mak'at havâlisinde ve diş etlerinde olur bir hastalık

NASUS (Bak: Nass)

NASUT İnsanlık İnsanlar ve onlarla alâkalı şeyler

NASUTÎ Dünya ile ilgili insanlığa ait insanlıkla ilgili

NASUTİYÂN İnsanlar

NA-SÜFTE f Delinmemiş deliksiz

NASYE Her nesnenin iyisi

NA'Ş Kefene sarılıp tabuta konmuş ölü * Cansız vücud

NA-ŞAD f Sevinçli olmayan mahzun tasalı kederli

NA-ŞADÎ f Hüzünlü ve kederli oluş gamlılık

NA-ŞAYESTE f Lâyık olmayan Lâyık değil

NAŞIT Büyük yoldan ayrılan küçük yol * Vahşi sığır Bir burçtan başka burca varan yıldız * Neşeli ve şen adam

NAŞİ Neş'et eden yeniden vücuda gelen yetişen yetişmiş * Delil dolayı ötürü sebebiyle * Geceleyin meydana gelip zâhir olan şey * Yetişmiş oğlan veya kız

NAŞİB Hâfız * Ok sahibi İçine girip yapışan nesne

NAŞİD(E) (Neşide den) Şiir söyleyen şiir okuyan şiir yazan

NAŞİE Delil Zuhur * Gündüz veya gecenin evvelki saati * Uykudan sonra kalkmak hali ve uyanık olduğumuz hal

NA-ŞİKİB f Sabırsız

NA-ŞİKİBÂNE f Sabırsızlıkla

NA-ŞİKİBÂNÎ f Sabırsızlık

NA-ŞİKİBÎ f Sabırsızlık

NAŞİLE Eti az olan

NA-ŞİNAS f Bilmez câhil * Tanımaz olan tanımayan

NA-ŞİNİDE f Duyulmamış işitilmemiş

NAŞİR Neşreden yayan * Bir müellifin eserini bastırıp çıkartan Editör

NAŞİRE (C: Nevâşir) Kolu açan adale * Kuruyup yağmurdan yeşeren ot

NA-ŞİTA f Sabahtan beri hiç bir şey yememiş olma

NAŞİTAT Meleklerden bir tâife

NAŞİZ Karısına karşı çok zâlim olan koca * (Kalb) heyecanla coşma * Kalkmış kabarmış atan (damar)

NAŞİZE Kocasının hanesinden izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men'eden kadın Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi hükmen de olabilir * Kabarmış şişmiş

NA-ŞÜKÜFTE f Açılmamış taze

NA-ŞÜSTE f Yıkanmamış

NAT' (NATA'-NIT') (C: Nütu'-Entâ') Sahtiyan döşek * Zahir olmak âşikâre olmak görünmek

NAT'-I ZEMİN Yer yüzü Sath-ı Arz

NA'T Medih ve senâ ederek vasıflarını göstererek bir şeyi anlatmak * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmı medhederek yazılan kaside

NATAFAN Suyun seyelân etmesi akması

NATAFE (C: Nutuf) Küpe

NATAKTE Söyledin (mânasına karşısındakine hitabdır)

VE Bİ-L HAKKI NATAKTE Hak ile söyledin hakkı söyledin Haksın sâdıksın(Zira o Lâ ilahe illallah der dâva eder Bütün sağ ve sol yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler aynı kelimeyi tekrar ederek icma ederek mânen "Sadakte ve bi-l hakkı natakte" derler Hangi vehmin haddi var ki böyle hesapsız imzalarla te'yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın M)

NA-TAMAM f Tamamlanmamış bitmemiş yarı kalmış

NA-TAMAMÎ f Eksiklik noksanlık

NATEF Bulaşmak * Fâsid olmak bozulmak

NA-TERAŞ Mc: Terbiye görmemiş kaba saba Yontulmamış

NATES (C: Entâs) Üstad âlim

NA-TEVAN f (Bak: Na-tuvan)

NATFE (Nıtfe) : Kabarcık * Ufacık sivilce

NATH Süsmek Hayvanın başı ile saldırması

NATIF Beyaz kaba helva

NATIH (C: Nevâtıh) Boynuzuyla vuran süsen hayvan * Keder sıkıntı elem mihnet

NATIK Konuşan Söz eden söyleyen beyan eden İdrak eden Bildiren Fikir ederek düşünen * Altın ve gümüş gibi olan mal

NATIKA (Nutk dan) Düşünüp söylemek hassası Fesahat ve belâgatta söyleme kuvveti Talâkat-ı lisan güzel konuşabilme kabiliyeti

NATIKA-İ CEMİYET Cemiyetin nâtıkası yâni: Söz söyleme kudreti

NATIKAPERDAZ f Düzgün ve te'sirli söz söyleyen

NATIKIYYET Konuşmaklık söz söylemeklik

NATIR (Nâtur) Bekçi Bağ ve bostan bekçisi

NA-TIRAŞ f Yontulmamış tıraş olmamış terbiye görmemiş Ham kaba

NATIS Bilgili faziletli adam

NATİH (Nâtıh) : (C: Nevâtıh) Sana karşı gelen hayvan * Şiddetli emir

NATİHA (C: Netâyıh) Başka davar tarafından boynuzlanıp öldürülmüş olan davar

NATİŞ Kuvvet ve hareket

NATM Ulaştırmak vardırmak

NATNAT (C: Netânıt) Çok konuşan uzun boylu akılsız kimse

NATNATA Çok söylemek çok konuşmak * Çekmek

NATS Nadas

NATŞ şiddet Kuvvet

NATŞAN Susuz kalmış kişi

NATUH Çok süsen hayvan

NATUK (Nutk dan) Güzel ve düzgün söz söyliyen

NATUL İlaçlarla kaynatıp mâlül kişinin az az başına dökülen su

NATURA Lât Her canlının yapılış hususiyeti bünye yaratılış hali

NA-TUVAN (Nâtüvân) f İktidarsız zayıf halsiz kudretsiz çâresiz

NA-TUVANÎ f Güçsüzlük zayıflık kuvvetsizlik

NATÜRALİZM (Osm: Tabiiye) Fls: Kâinatta hâdiselerin ve varlıkların meydana gelişinde tabiat kuvvetleri dışında hiçbir sebep ve müessir kuvvet ve yaratıcı kabul etmeyen inkârcı maddeci görüş

NATV Iraklık uzaklık bu'd

NAUR Kanı durmayan damar * Değirmen kanadı * Döndükçe gıcırdayan dolap

NAURE (C: Nevâir) Bostan dolabı

NAUS f Manastır kilise

NAUS Yüksek yer

NA-ÜMİD f Ümidsiz Ümidi kırılmış

NA-ÜMİDÎ f Ümit kırıklığı ümitsizlik me'yusiyet

NA-ÜSTÜVAR f Dayanıksız sağlam olmıyan * Münasebetsiz

NAV f Küçük gemi Sandal kayık * İçi oyuk şey

NAVDÂN f Oluk

NAVE f Hamur teknesi

NAVEK f Ok

NAVEK-İ KALBÎ İçten kalbden çekilen âh

NAVEK-ENDAZ f Okçu Ok atıcı

NAVER f (C: Naverân) Olabilir mümkün kabil

NAVERÂN (Naver C) Olabilir şeyler mümkün olan şeyler

NAVERD f Savaş harb dövüş ceng

NAVERDGÂH f Savaş alanı harb sahası muharebe meydanı

NAVERDHÂH f Savaş isteyen muharebe arzulayan

NAVİ f Üç direkli gemi * İçi oyuk olan şey

NAVİCE f Murdar pis habis mülevves

NAVUS (C: Nevâyis) Kâfirlerin ve Mecusilerin mevtalarını koydukları yer

NA'Y Ölüm haberi getirmek

NAY Ney Kamış düdük (Bak: Ney)

NA-YAB f Bulunmaz * Benzeri olmaz Nâdir Ender

NAYBAN f Ney çalan

NAY-ÇE f Küçük ney

NA'YE Birisinin öldüğünü bildiren söz * Bir adamın zünub ve kabahatini izhar ve işaa eden söz

NA-YESTE f Lâyık olmıyan

NAYİ' Susuz * Mâil eğik

NAYÎ Uzak

NAYÎ f Ney çalan

NAYİBE (C: Nâibat-Nevâib) Musibet belâ * Zahmet meşakkat * Şiddet

NAYİHA Yas tutan kadın

NAYİL Atâ bahşiş hediye

NAYİN f Kamıştan yapılmış sazdan yapılmış

NAYVEŞ f Ney gibi

NAYZEN f Ney çalan

NAZ f Bir şeyi beğenmeyiş şımarıklık * Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak * Celb-i muhabbet için edilen nezâket letâfet ve zarafet * Yalvarma rica(İşte ubudiyetin esası olan acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Uluhiyete karşı secde etmeğe bedel naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini arşa müsavi tutar katre gibi makamını deniz gibi evliyanın makamatı ile iltibas eder; kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için tasannuata tekellüfata mânâsız hodfüruşluğa ve birçok müşkülâta düşer L)

NA'Z Münteşir olmak yayılmak * Kıvama gelmek

NA-ZAD (Na-zade) f Doğmamış * Olmayacak

NAZAD (C: Enzâd) şeref * Üzerine herhangi bir şey konulan yüksekçe yer

NAZAFET Pâklık temizlik

NAZAH (C: Enzâh) Havuz

NAZAİF (Nazif C) Nazifler Nazafetli temiz kimseler

NAZAİR Nazire Nazireler Benzerler örnekler

NAZAN f Nazlı Nazdar

NAZAR (Nazaret) Altın * Tazelik

NAZAR Göz atmak Mülahaza düşünmek bakmak imrenerek bakmak düşünce Yan bakış kötü bakış Bir türlü kabul etmek * Gözdeğmesi * İltifat * İtibar

NAZAR-I HARAM Haram nazar Nâmahremlere bakmak (Bir genç hâfız pek çok adamların dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor ne yapayım?" Dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme Çünki rivayet var İmam-ı Şafii'nin (RA) dediği gibi: Haram nazar nisyan verir Evet ehl-i İslâmda nazar-ı haram ziyadeleştikçe hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip vücudunda su'-i istimalât ile israfa girer Haftada bir kaç def'a gusle mecbur olur Ondan tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelirEvet bu asırda açık saçıklık yüzünden hususan bu memalik-i harrede o su'-i nazardan su'-i istimalât umumi bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor Herkes cüz'î küllî o şekvadadır İşte bu umumî hastalığın tezayüdiyle hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin te'vili ucunda görünüyor Ferman etmiş ki: "Âhirzamanda hâfızların göğsünden Kur'an nez'ediliyor çıkıyor unutuluyor" Demek bu hastalık dehşetlenecek bazılarda o su'-i nazarla hıfz-ı Kur'an'a sed çekilecek; o hadisin te'vilini gösterecek $ KL)

NAZAR-I SAN'AT-PERVERANE San'atkârane bakış

NAZAR-I ŞÂRİ' İlâhi nazar

NAZAR-I ŞUHUD Şâhidlerin şehâdet edenlerin görmesi ve tetkikleri

NAZAR-I TAKDİR Kıymet biçme bakışı takdir bakışı

NAZARAN Nisbeten nisbetle kıyaslıyarak * Bakarak görerek

NAZAR-BÂZ f Neşe ile bakan

NAZAR-ENDAZ f Göz atmak Göz atan bakan nazar eden

NAZAR-FİRİB f Göz aldatan

NAZAR-GÂH f Bakılan yer Nazar edilen yer

NAZARÎ (NAZARİYE) Nazara ve düşünceye ait Yalnız görüş ve düşünce hâlinde bulunan ve tatbik edilmemiş hâlde olan bilgi

NAZARİYYÂT (Nazariye C) Görüşler Düşünceler Doğruluğu isbat edilmemiş ilmi görüşler

NAZAR-RÜBÂ f Göz çeken

NAZBALİN f Yastık

NAZBALİŞ f Yastık

NAZC Olgunluk olma pişme kıvam bulma Yetişme * Büluğa erme Bâliğ olma

NAZC-I KABL-EL VAKT Zamanından önce büluğa erme

NAZD Her şeyi yerli yerine koymak

NAZDAR f Nazlı Naz yapan Şımarık * Meşhur bir cins lâle

NAZEKÎ Nâziklik incelik

NAZENDE f Nazlı naz edici naz yapan

NAZENİN f İnce nazlı zayıf lâtif hoş eda olan nazlı yetişmiş şımarık Oynak Nazik endamlı

NAZH Su çekme Herhangi bir yer çukur veya kuyudan bir şeyler çıkarma

NAZH Su serpmek su saçmak * Suyun çok olması * Suyun pınarından çıkıp akması * Defetmek kovmak

NAZH Bulaşmak

NAZHA Yağmur

NAZIC Olgun pişmiş kıvama gelmiş yetişmiş

NAZIH (C: Nevâzıh) Deve ile su çekilen kuyu

NAZIM Nizamlayan nazmeden Manzume yazan düzenleyen

NAZIMÂNE f Nazım olana yakışır surette

NAZIMÎN (Nâzım C) Tanzim edenler düzenleyenler nizama koyanlar

NAZIR (C: Nüzzâr) Nazar eden bakan * Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur Bir işin idaresine memur reis * Kabine azalarından herbiri Nâzır Vekil Bakan * Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayin olunan zat (Ist Fık K)(Bir noktayı tam yerinde icad etmek için bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin bâhusus zihayat herbir harfinin herbir cümlesine müteveccih birer yüzü nâzır birer gözü vardır M)

NAZIR Taze tazeleşen

NAZIRA Nazar eden nezaret eden bakan * Göz

NAZIRA-HÂN f Bakarak taklid eden

NAZIYY (C: Enzâ) Boğaz

NAZİ' Çekici kimse * Husumet eden düşmanlık eden

NAZİAT Hz Azrâil'in (AS) avenesi olan bir taife melâike ki; şerli ve kötü ruhlu insanların canlarını şiddetle alırlar * Nez'edenler Çekip koparanlar

NAZİAT SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 79 Suresidir Sâhire ve Tâmme Suresi de denir

NAZİC Pişmiş yetişmiş olgunlaşmış kıvamına ermiş

NAZİD (Nazide) Tertibli nizamlı yerli yerinde * Minder yastık vs gibi ev eşyası

NAZİF(E) Temiz pâk nazik

NÂZİK f Nezaketli Terbiyeli Zarif İnce dayanıksız * Ehemmiyet verilmesi icab eden * Tehlikeli husus

NÂZİKÂNE f Nazik kimseye yakışır şekilde kibarlıkla terbiyelice

NÂZİK-BEDEN f Vücudu bedeni nâzik olan

NÂZİK-EDÂ f Nâzik tavırlı kibar

NÂZİK-ENDÂM f Lâtif ve güzel vücutlu Nâzik endamlı

NÂZİK-GÜZİN f Çok nâzik Seçkin nâzik

NÂZİK-HULK Yaradılışı ve tabiatı nâzik olan

NÂZİKÎ f Nâziklik Nezaket

NÂZİK-TEN f Nâzik vücudlu

NÂZİK-TER f Çok nâzik

NÂZİK-TERİN f En nâzik daha nâzik

NÂZİL (Nüzul dan) Nüzul eden inen yukardan aşağıya inen bir yere konan Bir yerde konaklayan

NÂZİLE Belâ sıkıntı * İnme nüzul * Nezle hastalığı

NAZİM Sıra sıra dizi dizi olan şey

NAZİR Tâze * Altın

NAZİR(E) Bir şeye benzemek üzere yapılan şey Denk eş örnek Benzeyen * Edb: Bir şairin manzumesine başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak üzere yapılan benzer

NAZİRE Mühlet vermek tehir etmek

NAZİREGÛ f Nazire söyliyen

NAZİYE Kenarı az olan çanak

NAZİZ (C: Nizâz-Nezâyız) Az miktar su * Az yağmur * Az az akmak

NAZL Ok atmak

NAZM Sıra tertib * Kafiyeli vezinli söz şiir * Dizili olan şey * Kur'an âyetleri

NAZM-I CELİL Pek büyük kıymetli nazm edilmiş güzel söz * Kur'an-ı Kerim'in bir vasfı * Celil olan Cenab-ı Hakk'ın nazmı

NAZM-I LAFZ Kelâmın lâfız esas alınarak düzenlenmesi

NAZMEN Nazım olarak manzume halinde Sıralı ve tertibli olarak

NAZMİYYAT (Nazm C) Manzum yazılar

NAZNAZA Yılanın dilini çıkarıp hareket ettirmesi

NAZ-PERDAR f Birinin nazını çeken

NAZ-PERDARÎ f Naz çekme

NAZPERVER f Naz eden naz yapan

NAZ-PERVERD (Nâzperverde) f Naz içinde büyümüş nazlı

NAZR (Nazir) : (C: Enzur) Altın

NAZRA (Bir tek) bakış

NAZRAGÂH f Gözle bakılan yer bakış yeri Göz önü

NAZRAKÜNÂN f Seyrederek bakarak

NAZRE Cin gözü * Nazarı değen adam

NAZRET Tazelik tarâvet

NAZUME Bir cins renkli kumaş

NAZUR (C: Nevâzır) Gece bekçisi

NAZÜKÎ f Nâziklik incelik

NAZZ (Nâzz) : Dirhemler ve dinarlar

NAZZAM En çok nazmedici en güzel nazmedici en güzel tanzim eden

NAZZARE Bir şeye bakan kavim

NE f "Değil yok" mânasına nefy edâtıdır

NEAB Karga yavrusu * Horoz veya karga gibi ötme

NEAİM (Neâme C) Deve kuşları

NE'AL Nalbant

NEAM "Evet olur" mânâsında cevap edâtıdır * Pek iyi âferin mânâlarında tasdik ve tahsin kelimesidir * At deve sığır koyun gibi dört ayaklı hayvana da denir

NEAMA' Nimetler İhsan atiyye * Rahatlık Refah-ı hâle sebep olan şey

NEAMAT (Neâme C) Deve kuşları

NEAME (C: Neâm-Neamât) Deve kuşu * Cemaat * Gölgelik gölgelenecek yer

NEAM-LA Evet hayır " Doğru fakat mes'elenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var" mânâsınadır

NE'AR Baş kaldıran âsi kafa tutan serkeş

NEAYİM Menazil-i kamerden dört nurlu yıldızın adı

NE'B (C: Niyeb) Sâfi nesne * Yaşlı dişi deve

NEB' Gizli ses

NEB' Suyun çıkıp akması * Bir ağaç cinsidir ve yay yaparlar budaklarından da ok yapılır

NEBA' Kaynak olmak pınardan su çıkarmak su akması * Akçaağaç

NEB'A Yay yapacak yer

NEBAA Oturacak yer kıç mak'at

NEBAC Sesi yüksek olan

NEBAGAT Meydana çıkma

NEBAH (Nibâh-Nübâh) Köpek havlaması * Yılan seslenişi * Keçi ve geyik inleyişi

NEBAHE(T) (Nebahat) şeref şan onur itibar * şan şeref ve itibar sâhibi

NEBAİL (Nebile C) Yüceler ulular yüksekler

NEBAİR (Nebire C) Torunlar

NEBALE(T) Zekâ fazilet ve neciblik sâhibi olmak * Büyüklük azamet * İyi olmak * Cömertlik elaçıklık * Okçu ok yapıp satan Okçuluk

NEBAT Acem fellahlarından bir kabile

NEBAT (C: Nebatât) Topraktan yetişen biten her çeşit şey Bitki * Yemen diyarında bir kabile adı

NEBATÂT (Nebât C) Nebâtlar bitkiler

NEBATÎ Nebat cinsinden nebata mensup ve nebata ait yerden biten cinsinden olan

NEBATİYYUN Botanik bilginleri botanik âlimleri

NEBBAC Sesi sert olan

NEBBAH Havlayıcı

NEBBAL Ok yapıp satan kimse Okçu

NEBBAR Fasih dilli güzel konuşan adam

NEBBAŞ Mezar soyucu kefen soyucu

NE'BE (C: Nâibat) Musibet belâ

NEBE' Haber (Peygam)

NEBE' SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 78 Suredir Amme Suresi de denir

NEBEAN Kaynayıp yerden çıkmak Pınar suyunun çıkışı Fışkırmak(Demek ki şu enharın nebeanları âdi ve tabiî ve tesadüfî bir iş değildir Belki pek hârika bir surette Fâtır-ı Zülcelâl onları sırf hazine-i gaybdan akıttırıyor S)

NEBE'-AVER f Haber getiren

NEBEHRECE Geçmez bakırlı para Sahte akçe * Her nesnenin kötüsü

NEBEKE (C: Nübük-Nebâk) Tepe

NEBERD f Muhârebe savaş harb ceng

NEBERD-AZMÂ f Çok muhârebelerde bulunmuş tecrübeli kimse

NEBERDE f Savaşçı muhârib

NEBERDGÂH f Savaş yeri muharebe sahası

NEBERD-PİŞE f Harb etmeyi sanat edinmiş kimse Savaşçı

NEBEVÎ Nebiye ait Peygambere dâir Peygamberle alâkalı

NEBEZ (C: Enbâz) Lâkab

NEBG Un öğütülürken tozan un * Görünmek zâhir olmak


NEBH (C: Nevâbih) Kabarcık * Toprak

NEBH Köpeğin ürüyüp uluması

NEBH Bir şeyi tenbih etmek unuttuğunu hatırlatmak * Ansızın bulunan Yitik * Ansızın yitirmek * Uykudan uyanmak * Şerefli olmak * Meşhur olmak ün salmak

NEBHA Yüksek beyaz yer

NEBİ Haber getiren Peygamber Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren Peygamber (Bak: Resül)

NEBİ-Yİ EFHAM En büyük en kıymetli olan Hz Peygamber (ASM)

NEBİYYÜ-L HARAM Mescid-i Haram Nebisi meâlinde Resül-i Ekremin (ASM) bir ismi

NEBİYYÜ-R RAHMET Bütün âlemler için Rahmete vesile olduğundan peygamber Efendimiz için söylenmiş bir isimdir

NEBİYYÜ-T TEVBE Resül-i Ekremin (ASM) bir ismi (Ümmetinin tevbelerinin kabul edileceğine işâreten bu isim verilmiştir)

NEBİB (C: Enbüb) Boğum kamış boğumu

NEBİH (Nebihe) Namlı şanlı şerefli

NEBİH İt avazı köpek uluması

NEBİK (C: Nebâyık) Sedir ağacının yemişi

NEBİL (Nebile) Akıllı anlayışlı zekâ sahibi * Yüksek meziyet sahibi Güzel huylu * Bilgili ve faziletli kimse

NEBİLE Büyük iri (Bak: Nebil)

NEBİR (Nebire) Torun

NEBİSE Kız torun

NEBİSE Kuyu toprağı Irmak toprağı

NEBİT Muhkem sağlam katı

NEBİYY Yükseklik * Yol

NEBİZ (C: Enbize) Hurma şarabı * Yola bırakılıp atılan çocuk

NEBK Yazmak * Husumet etmek düşmanlık yapmak * Düz etmek düzleştirmek

NEBL Ok Ok hazırlamak

NEBR (Nibr) : (C: Enbâr - Nibâr) Keneye benzer bir küçük böcek * Yukarı kaldırmak yükseltmek

NEBRAS (Nibrâs) (C: Nebâris) (Süryânice) Kandil Çıra Lâmba * Mc: Nur merkezi

NEBRE Demir parçası

NEBS Yeri kazma toprağı kazma * Eser nişan

NEBS Söylemek

NEBŞ Gömülü bir şeyi yerden çıkarma * Bir şeyi diğer bir şey vasıtasıyla meydana çıkarma

NEBT Bitme yerden çıkma Meydana gelme * Ot

NEBT Suyun yerden çıkıp akması

NEBTA Yanları beyaz olan dişi koyun

NEBV Sakız

NEBVE Uzaklaşmak * Ok hedefe varamamak * Bir yerin havasının mizaca uygun olmaması * Kılıncın vurulan şeye saplanmayıp geri sıçraması * Pek çirkin ve kötü suretten gözün kaçması

NEBVE (Nebâve) Yüksek yer * Yükseklik

NEBZ Bırakmak * Az miktar cüz'i

NEBZ-İ AHD Muâhedeyi feshetme

NEBZ Bir kimseyi ayıplamak Kötü lâkabı takmak istihzâ etmek * İhtiyarlık işareti belirmek

NEBZ (Nebezân) : Damarın hareket etmesi

NEBZE Az miktar cüz'i bir şeyin artığı

NECA Göz değmek

NECA Evmek Acele etmek * Halâs olmak kurtulmak

NECABET Neciblik temiz soyluluk Huy temizliği

NECADET Kahramanlık efelik yiğitlik

NECAH Zafer bulmak murâda ermek ihtiyaçlarını te'mine muvaffak olmak

NECAH Ses sadâ

NECAİB (Necib C) Şerefli necib asil temiz kimseler

NECARE Dülgerlik neccarlık

NECASET Pislik kazurat murdarlık (Bak: Habes)

NECASET-İ GALİZA Pisliği hakkında şer'î bir delil mevcut olup hilâfına başka bir delil bulunmayan necasettir ( Lâşe gibi)

NECASET-İ GAYR-İ MER'İYE Câmid bir hacmi olmayan veya bulaştığı yerde görülmeyen herhangi bir pis maddedir Görünmez halde olan pisliktir (İdrar gibi)

NECASET-İ HAFİFE Hanefî mezhebine göre pis olduğuna dair şer'î bir delil mevcud olan şeydir Diğer bir tabire göre murdar olmadığı rivayet edilen şeydir (Eti yenen hayvanların bevilleri gibi) Bedenin veya elbisenin dörtte birinden az miktarı namaza mani olmaz

NECASET-İ KALİLE Katı şeylerden ise miskalden; sıvı ise el ayası sahasından geniş olan necaset namaza mânidir Bu miktardan fazlası necaset-i galizadır

NECASET-İ MER'İYE Hacmi olan veya kuruduktan sonra görünen herhangi bir pis maddedir (Akmış kan gibi)

NECASETTEN TAHARET Pislikten temizlenmek (Bak: Taharet)

NECAŞE Süratle yürümek hızlı yürümek

NECAŞİ (NİCÂŞİ) Habeş Meliki olan "Eshame" nin lâkabıdır Kamus Şârihinin dediğine göre mutlaka bu isim Habeş Meliklerinin has isimleridir

NECAT Kurtuluş selâmet * Hırs ve hased * Yüksek mekân * Ağaç budağı * Mantar

NECATÎ Kurtulmaya ait kurtulmakla ilgili

NECB Ağaç kabuğunu soymak

NECCAD Yorgancı Yatak yastık yorgan gibi şeyler yapan

NECCAH Yorgancı

NECCAR Doğramacı Marangoz * Dülger

NECCAŞ Hayvan sürücüsü

NECCİNA Bizi kurtar bize selâmet ver bizi hıfzeyle (meâlinde dua)

NECD Açık ve işlek yol * Yüksek yer * Minder döşeme gibi oturacak şeyler * Ağaçsız mekân * Hâzık ve mâhir kılavuz * Yiğitlik hâli Gamlılık gussa * Hasma galip gelmek * Çok terlemek * Meme * Suudi Arabistan'ın doğu mıntıkası

NECDET Yiğitlik şecaat kahramanlık * Harp ve kıtal *Yeis korku

NEC'E Şiddetli nazar Şiddetli bakış

NECEB Ağaç kabuğu

NECEF (Necefe) : (C: Nicâf-Encâf) Üzerine su çıkmayan yer Tümsek yer yüksek tepe sırt * Irakta bir şehrin adı

NECEFE Büyük askı kandil

NECEL Büyük gözlülük İri gözü olmak

NECER Koyun ve devenin suyu içip kanmaması

NECES Murdarlık pislik necâset

NECEŞ Değeri artırmak için almak * Bir kumaşın pahasını artırmak * Dağılmış şeyleri bir yere toplamak * Örtmek setretmek

NECH Men' ve reddetmek

NECİB Cömert kerim kişi

NECİB Soyu ve nesli temiz aslı kerim olan Cömert Asilzâde Güzel huylu ve ahlâklı

NECİBE Soyu sopu temiz kimse Cömert Asilzâde

NECİD Kahraman bahadır * Arabistan'da bir memleket ismi * Münbit yer Fitne ve nifak yeri olan memleket * Arslan

NECİF (C: Nicef) Geniş temrenli olan ok

NECİH Galip ve muzaffer * Sabırlı * Sağlam rey

NECİH Su sesi

NECİL (Necile) Soyu temiz Soylu * Ağaç yaprağından bir cins

NECİRE Bulamaç aşı* Kızgın taş ile kızdırılmış su * Kârgir duvar * Tahtadan veya ağaçtan olan sofa * Çulhaların beze sürdükleri haşil

NECİS Temiz olmayan Pis

NECİS Pis necasetli murdar * Şifa bulmaz dert (Bak: Habes)

NECİS-ÜL AYN Pisliğin ta kendisi

NECİS Yavaş hareketli insan veya hayvan * Gizli olan şeyi halk içinde ifşa etmek * Gizlenen sır nişan * Bir nevi yeşillik

NECİSE Kuyudan çıkardıkları toprak

NECİY Sırdaş sır saklayan

NECİYYA (Münâcât dan) Gizli yalvararak gizli söyleyerek

NECİYYULLAH Resül-i Ekrem'in (ASM) bir ismi (Devamlı Cenab-ı Hakk'a karşı teveccühle meşgul ve münacatla İlâhî feyizlerle inşirah bulan meâlindedir)

NECL (C: Encâl) Oğul evlât çocuk * Kuşak nesil sülâle * Atmak * Ayak ucuyla vurmak * İstihrac etmek meydana çıkarmak * Yerden çıkan su

NECL-İ NECİB Soyu temiz çocuk

NECM (Necim) Yıldız ahter kevkeb Ülker yıldızına da denir Ülker onbir yıldızdır Altısı görünür gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir (Peygamberimiz (ASM) hepsini de görür idi) * Belirli olan vakit (Araplar vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi) * Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat* Belirli vakitte yapılan vazife * Kur'an-ı Kerim * Ceste ceste kısım kısım oluş * Kur'an-ı Kerim'in her defa inzal edildiği kısım * Huk: Bir borcun taksitlerini ödemek için hulül eden muayyen borç

NECM-İ DIRAHŞAN Parlayan yıldız

NECM-İ SÂKIB Karanlığı delerek geçen parlak yıldız

NECM SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 53 Suresidir Vennecmi Suresi de denir Mekkîdir

NECM Ü HİLÂL Yıldız ve ay

NECMEDDİN (Bak: Necm-üd din)

NECMEDDİN-İ KÜBRA (Mi: 540 - 618) İran Mutasavvıflarının en mühim şahsiyetlerindendir Kübreviyye veya Zehebiyye ismi ile anılan tarikatın kurucusu sayılır İsmi: Ahmed bin Ömer Eb-ul Cenab Necmeddin Kübra el-Hivakî el-HarzemîMünazara ve mübaheseyi çok sevdiği ve her münazarada hasımlarını yendiği için kendisine "Ettâmmet-ül Kübra" lâkabı verilmiş sonradan sadece "Kübra" denilmiştir Moğolların Harzem'i istilâsında şehri terk etmeyerek onlara karşı kahramanca çarpışarak şehid düşmüştür (KS)

NECMÎ Yıldıza dair yıldızlarla alâkalı

NECM-ÜD DİN (Bizde daha çok Necmeddin şeklinde telâffuz olunur) Dinin necmi yıldızı meâlindedir

NECNECE Geriye döndürmek * Engel olmak men'etmek Bir nesneyi aşağı getirmek * Zayıf etmek zayıflatmak

NECR Ağaç yonmak * Şiddetli sevk * Asıl * Renk * Halâs kurtuluş

NECRAN Susuz * Kapı ökçesi ("süve" denir) * Yemen diyarında bir yerin adı

NECS (Neces) Pis ve murdar olan habes şer'an pis olup gözle görülen şey

NECS Yerden define çıkarmak * Kuyuyu ayıklamak

NECŞ Avı yatağından çıkarma * Dağılmış parçaları toplamak

NECV (C: Nicâ) Yüzmek * İki kişi arasında olan sır * Karından çıkan necis

NECVA Gizli fısıltı İki kişi arasında fısıldamak * Ağız koklamak * İki kişi arasındaki sır

NECVE Tümsek yüksek yer

NECZ Bitip tükenmek * İhtiyaç bitirmek * Vâdeyi yerine getirmek

NED' Dikkat etmek

NEDA Rutubet çiğ nem

NEDAİD (Nedid ve Nedide C) Emsâller akranlar eşler

NEDALET Kir pislik * Çalma sirkat etme aşırma

NEDAMET (Nedm den) Pişmanlık nedâmet etmek

NEDAMETGÂH f Pişmanlık yeri

NEDAMETKÂR f Nedamet eden Pişman olan

NEDAMETKÂRÎ f Pişmanlık nâdim oluş

NEDAN f Bilmeyen bilmez

NEDARET Tazelik parlaklık letafet taravet

NEDAVET Yaşlık ıslaklık nemlik rutubet

NEDB Dua etmek

NEDBE (Bak: Nedebe)

NEDD Gitmek * Kaçmak

NEDDAF Hallâç Pamuk atan kimse

NEDEBE Yara izi

NEDEM Pişman olma nedamet pişmanlık

NEDF Pamuk ditme pamuk atma

NEDG Kılıçla veya sözle taan etmek çekiştirmek

NEDH Geniş yer

NEDH Men'etmek engel olmak

NEDHE (Nüdhe) : Çokluk fazlalık

NEDİ' Ateş veya kül içinde pişmiş olan

NEDİB Yara izi kalan âzâ

NEDİD(E) (C: Nedâid) Emsâl akran eş

NEDİF Atılmış hallaçlanmış pamuk Yün

NEDİM (C: Nedmân - Nüdemâ) Sohbet arkadaşı meclis arkadaşı * Tatlı konuşan Güzel hikâye anlatan * Büyük kişileri hikâye ve fıkralarıyla eğlendiren

NEDİME Kadın nedim * Zengin veya şerefli itibarlı bir kadının arkadaşı

NEDİS Akıllı kişi

NEDL Kir * Hırsızlık

NEDM Pişman olmak

NEDMAN Pişmanlık nedâmet Pişman olma Pişmanlık duyma

NEDRET Azlık seyreklik az bulunmak

NEDS Akıllılık * Taan etmek çekiştirmek

NEDS Huruç etmek çıkmak

NEDŞ Her nesneyi eritip sormak * Pamuk atmak

NEDVE Yaşlık nemlilik * Meşveret etmek Bir işi hakkında görüşmek * Konuşmak

NEEC Yel esmek rüzgâr esmek * Yalvarmak tazarru etmek

NEED Belâ musibet Zahmet meşakkat

NEF' Fayda yararlılık * Fls: Faydacılık Yani: Bir şeyin doğru olup olmadığını o şeyin faidesine göre değerlendiren yanlış bir nazariyedir Kudsi dinimiz olan İslâmiyette ise: Bir şeyin doğru veya yanlış; iyi ve kötü olması ın emir ve nehyine tâbidir

NEFAD (Nefed) Bitip tükenmek yok olmak

NEFAİS (Nefise C) Değerli güzel ve beğenilir şeyler

NEFAİS-PEREST f Nefis şeyleri beğenenen güzel şeyleri seven

NEFAK (C: Enfâk) İki kapılı ev

NEFASET Beğenilir olmak kıymetlilik değerlilik çok güzellik pek iyilik Nefis ve mergub olmak

NEFAZ Ağaçtan kendi düşen yemiş ve yaprak

NEFAZ Geçme işleyip öte tarafa geçme * Sözü geçme sözü dinlenme

NEFC Çıkmak huruc etmek

NEFD Tükenmek bitmek * Geçici ve fâni olmak

NEFEAN Faydalı olarak

NEFEAN Lİ-L-UMUM Herkes için faydalı oluş

NEFED Bitirme tükenme bitirilme

NEFEHAT (Nefha C) Esintiler Üfürmeler

NEFEL Düşmandan alınan mal ganimet * Ulü-l emrden müsaade almadan düşmana karşı çıkan az sayıda bir cemaat

NEFER Bir kişi tek kişi * Asker er (Bazılarınca insan cemaati Ona kadar olan adam topluluğuna denir Üçten ona kadar olan kişilere "Reht" denir)

NEFERÂT (Nefer C) Neferler askerler erler

NEFES Soluk üfürülen hava Soluma soluk verip alma * Uzun söz * Bolluk * Hased etmek *Edb: Bektaşi tekkelerinde okunan manzum söz

NEFEZA (NEFZA) (C: Nefâyız) Düşmanın ahvâlini bilmek için dolaşan kavim

NEFEZAN Sıçramak

NEFFA' (Nef' den) Çıkarı çok olan kimse

NEFFAC Mütekebbir Kendini beğenen Mağrur * Şişkin


NA Arabçada "Biz" mânasına gelen zamirdir Meselâ: Kitabünâ $ : "Kitabımız" misalinde olduğu gibi kelimenin veya fiilin sonuna eklenen bitişik zamirdir

NA Farsçada nefy edatıdır Müsbet mânâyı menfi yapar Kelimenin başına getirilir Meselâ: Nâ-ehil $ : Ehliyetsiz ehil olmayan

NA'AB Aceleci Hızlı yürüyen tez giden kişi

NA'AL Nalbant Nalin yapan

NAAM (Bak: Neam)

NA'AR Fesad ve fitneye çalışan * Kanı kaçmış olup sâbit olmayan damar

NA-AŞNA f Bilinmeyen yabancı

NAAT (Bak: Na't)

NAB (C: Enyâb) Azı dişi * Yaşlı deve

NAB f Katıksız hâlis saf * Oluk * Berrak

NA'B Karga veya horoz ibiği

NA-BALİG f Henüz büluğa ermemiş daha bâliğ olmamış * Erişmemiş yetişmemiş

NABAZAN Nabız atması damar vurması

NA-BAYESTE f Lüzumsuz gereksiz Uygun ve münasib olmıyan

NA-BECA f Yersiz uygunsuz münasebetsiz

NA-BEDİD (Bak: Nâ-bercâ)

NA-BEHENCAR f Usulsüz kuralsız yolsuz kaidesiz

NA-BEHENGÂM f Vakitsiz mevsimsiz zamansız

NA-BEHRE f Azim ulu * Karışık * Soysuz

NA-BEKAİDE f Kural ve kaideye uymayan Kaidesiz kuralsız nizamsız

NA-BEKÂR İşsiz işe yaramaz


NA-BEMAHAL f Yerinde olmadan Mahallinde olmayan * Münasebetsiz Yersiz

NA-BERCA (Nâ-bedid) Belirsiz görünmez olan

NA-BESÎ f Yokluk adem

NA-BESUD f El dokunulmamış el değmemiş yeni şey

NÂBIZ Hareket eden

NABIZ Atar damarın vuruşu Şah damarının atması Kırmızı kan damarının oynaması hali

NÂBIZA (C: Nevâbız) Nabız damarı

NABIZ-ÂŞNÂ f Nabızdan anlayan Mizaç bilen Karşısındakinin zayıf taraflarını bilen

NABIZ-GİR f Her mizaç ve tabiata göre davranıp muamele etmesini bilen

NABİ' (Nâbia) (Nebean dan) Yerden fışkıran kaynayan akan

NABİ Haber veren haberci * Urfa'lı kıymetli bir şâirin ismi (Mi: 1626- 1712)

NABİ Yüksek yüce

NABİGA (C: Nevabig) Şanı şöhreti büyük adam ulu şerefli kimse * Sonradan şâir olan * Üstün zekâlı hârika ve çok fasih kimse

NABİGAT-ÜL CA'DÎ Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın duasına mazhar olmuş mühim bir Arab şâiridir İran'ın fethinde bulundu Rivayete göre Mi: 684'de İsfehan'da Rahmet-i Rahman'a kavuştu

NABİGAT-ÜZ ZÜBYANÎ Câhiliyet devrinde meşhur ve Suk-ı Ukaz'da hakemlik yapmış Arab şâirlerindendir Tahminen Mi: 535-604'de yaşamıştır

NABİL Ok yapan * Üstad hâzık kimse * Irgaç

NA-BİNA (C: Na-binayan) Kör a'mâ gözleri görmez Anadan doğma kör

NA-BİNAYAN (Na-bina C) Gözü görmeyenler a'mâlar körler

NA-BİNAYÎ f Körlük a'mâlık

NABİT Ağaç ve nebat gibi yerden bitip büyüyen

NABİTE Bir kabilede yeni çıkan küçük çocuk

NABİZ Savaşçı muharip savaşan

NABUD (Nâ-bud) f Mâdum yok olan bulunmayan * İflas etmiş Perişan olmuş * Sonradan yok olan

NA-BUDMEND f Yoksul fakir

NA'BÜDÜ "Biz ibadet ederiz" mânâsında fiil ( Bak: Nun-u na'büdü)

NABZ (Bak: Nabız)

NABZA Damarın bir defa atması

NABZ-AŞNA f Nabızdan anlayan mizac bilen

NABZ-GİR f Mizaca göre hareket etmesinden anlıyan nabza göre davranmasını bilen

NABZÎ Damarın atmasıyla ilgili

NA'C (C: Niâc-Neacât) Koyun

NA-CAİZ f Yapılmaz câiz değil

NACAK Bir ağaç sapa geçirilen ağzı keskin genişçe demir âlet Balta

NA'CAT (Na'ce C) Dişi koyunlar

NA'CE (C: Niâc-Na'cât) Dişi koyun * Dişi sülün * Kadına da istiare ile söylenir

NACİ Kurtulan Necat bulan * (Mi: 1849-1892) Muallim Naci diye meşhur olan bir İstanbul'lu şâir Lügat-ı Naci'yi "Fetva" kelimesine kadar hazırlamıştır

NACİ' Hazmı kolay olan yiyecek

NACİ(YE) Kurtulmuş necat bulmuş Cennetlik olan

NACİL Nesli kerim şerefli olan soyu temiz

NACİLEYN Ana ve baba ecdad ve evlâd dedeler ve babalar

NA-CİNS f Aynı cinsten olmayan * Cinsi bozuk

NACİR Ağaçlarda yaprak saplarının dibindeki filiz

NACİS İyileşmez hastalık

NACİŞ Avı ürküterek avcının tarafına kovalayan adam

NACİYE (C: Nâciyât) Sür'atli deve

NACİZ Azı dişi

NACİZ Hâzır

NACU f Çam ağacı

NACUD f Büyük kadeh

NACUR Sırça tabak

NA-CUNBAN f Kımıldamaz Yerinde durur Sağlam

NACÜV f Çam ağacı

NA-ÇAR f Çaresiz elinden iş gelmeyen Mecbur kalmış olan

NA-ÇARÎ f Çaresizlik

NA'ÇE f Yumuşak yer

NA-ÇESPAN f Uygun ve yakışık olmıyan

NAÇİZ (Nâ-çiz) f Çok küçük ehemmiyetsiz şey değersiz hükümsüz

NAÇİZANE f Çok ehemmiyetsiz olarak Pek ufak olarak

NA-ÇİZÎ f Naçizlik ehemmiyetsizlik kıymetsizlik değersizlik

NA-DAN f Cahil bilmez haddini bilmez

NÂ-DANÎ f Terbiyesizlik haddini bilmezlik * Cahillik

NÂ-DANİST (Nâ-dâniste) f Câhil bilmez

NADAR (Nadâret) Altun

NA-DARÎ f Olmamazlık bulunmayış

NADAS Tarlayı temizleyip otlarını kurutmak için önceden sürüp hazırlama

NA-DAŞT f Hayâsız utanmaz

NADC Kıvam Büluğa erme Pişme

NADD Azık rızık

NADDAHATAN Püsküren çifte pınarlar

NA-DEMSAZ f Uymayan uygun olmayan âhenksiz

NA-DERİDE f Delinmemiş delik açılmamış

NADH Su serpmek sulamak Su içip kanmak * Musallat olanı defetmek * Suyun feveran etmesi püskürmesi

NADIC (C: Nevadıc) Olgunlaşmış olmuş kıvama gelmiş

NADİ Nidâ eden haykıran çağıran * Halkın meşveret gibi birşey konuşmak üzere bir yere toplanmaları Nitekim İslâmdan evvel Mekke'de Kureyş'in toplandığı meclis binasına "Darünnedve" denilirdi Nâdi; orada ve o gibi yerlerde toplanan heyettir ki; bezm meclis mahfil kongre tâbirleri gibidir (ET)

NADİB Geçmiş * Hafif adam * Yas tutan

NADİC Olgun meyve * İyi pişmiş et

NADİD Salkımları sık olan üzüm veya muz * İçi doldurulmuş yastık minder şilte gibi şeyler

NA-DİDE f Az bulunur çok değerli Az görülen görülmemiş

NADİM Nedamet etmiş pişman

NADİMÂNE f Pişmanlıkla pişman olarak nedamet duyarak

NADİMİYET Pişmanlık nedamet

NADİR(E) Az bulunan Seyrek

NADİRÂT Az bulunan şeyler

NADİREDÂN f Zarif âlim

NADİREKÂR f Nâdir işler ve san'atlar yapan

NADİREN Nâdir ve az olarak Çok aralıklı Pek az bulunur

NADİRE-PERDÂZ f Güzel söz söyleyen

NADİRE-SENC f Nükteli konuşan güzel fıkralar anlatan zarif kimse

NADİRET Güzellik parlaklık tazelik * Hoş ve lâtif

NADİYE Sudan uzak olan hurma ağacı

NA-DÜRÜST f Doğru olmayan Eğri * Sağlam dürüst ve gerçek olmayan * Yanlış haksız

NA-DÜRÜSTÎ f Gerçek olmama doğru olmama

NA-EHİL f Ehliyetsiz beceriksiz Ehil olmayan

NA-ENDAM f Muntazam olmıyan Biçimsiz gayr-ı muntazam

NA-ENDİŞ f Uzun uzadıya düşünmeğe değmez Açık muhakkak

NA-ENDİŞÎDE f Düşünülmemiş

NÂ-EVS f Manastır kilise

NÂF f Göbek * Mc: Orta

NÂF-I ÂLEM Mekke-i Mükerreme

NÂF-I ŞEB Gece yarısı

NÂF-I ZEMİN Zeminin ortası Mekke-i Mükerreme

NA'F Sütü çok olan deve

NAFAKA Yiyecek parası Geçim için lüzumlu olan şey * Geçindirmeğe mecbur olduğu kimselere veya çocuklarına mahkeme karariyle verilen iaşe parası

NAFAKA-İ İDDET Fık: Kadının iddeti içinde muhtaç olduğu nafaka Koca boşadığı karısını iddeti bitinceye kadar infakla mükellef olduğu için bu müddet zarfındaki nafaka hakkında bu tâbir meydana gelmiştir

NAFAKA-İ MAKZİYYE Fık: Hâkim tarafından takdir olunan nafaka

NAFAKAT (Nafaka C) Nafakalar

NAFATA Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık

NAFE f Derisi kürk yapımında kullanılan hayvanların postlarının karnı altındaki deri kısmı

NA-FERCAM f Asıl ve esastan âri olan akibetsiz olan Faydasız

NAFE-RİZ f Koku saçan * Göbek düşüren

NAFIA Bayındırlık işleri

NAFIK Geçer para Geçer akçe

NAFIKA (C: Nevâfık- Nüfeka) Arab tavşanının (diğer adı; tarla fâresi dedikleri hayvanın) iki yuvasından gizli olanın adıdır Bu hayvan bunun tavanını yeryüzüne çok yakın yapar Belirli olan kasia dedikleri yuvasında tehlike hissederse hemen nâfıkanın tavanını delerek kaçar Münafıklar buna benzediği için nifak münafık kelimeleri bu kelimeden gelmiştir (Kamus)

NAFIZ Çok titreten Sıtma

NAFİ (Nefiy den) Giderici yok eden nefyeden menfi yapan

NAFİ' Menfaatli Faydalı Yarar Şifalı * Esma-i Hüsnâdan bir isim


NAFİA İnşaat işleri * Faydalı işler Menfaatli olanlar

NAFİC (C: Nevâfic) Kaburga kemiklerinin sonu

NAFİCE (C: Enfice) Misk göbeği

NAFİH (Nefh den) Üfürücü üfleyici

NAFİKA (Nüfeka) (C: Nevâfık) Keler yuvalarından biri

NAFİLE Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet Fazladan yapılan iş * Menfaatli olmayan Ziyâdeden olan * Torun * Ganimet malı Bahşiş Atiyye

NAFİR Nefret eden Ürken korkan Sevmeyen * Galip olan * Öksürüp burnundan sümüğü saçılan koyun

NAFİS (Nefs den) Gözü nazar değer olan kimse * Açan ve ferahlandıran

NAFİS-ÜL KERB Sıkıntı ve belâlara göz değmesine nazara te'sir edip kaldıran

NAFİS Okuyup üfüren

NAFİZ İçe işleyen Delip geçen İçeri giren * Sözü geçen kendine itaat edilen Te'sirli nüfuzlu

NAFİZ-ÜL EMR Emri geçip sözü dinlenilen * Kendisine itaat edip boyun eğilen

NAFİZ-ÜL KELİM Sözü geçen

NAFİZ Çok fazla titreten sıtma

NAFİZE Karından vurulup arkaya çıkmış olan yara

NAFİZİYET Sözü geçerlik nâfizlik

NAFUR (Nâfure) Fıskıye fevvâre

NAGÂH f Birdenbire ansızın hemen (Nâgeh nâgehan nagehâne nagehânî)

NAGAM (Nağme C) Nağmeler âhenkler türküler

NAGAMÂT Nağmeler âhenkler güzel sesler

NAGAM-KÂR f Nağmeler söyleyen ezgici

NAGAM-PERVER (C: Nagamperverân) f Türkü söyleyen nağmeci Nağme seven

NAGAŞAN Iztırab acı

NA-GEHAN f Birdenbire ansızın âniden

NAGFA Ceviz ağacına benzer bir ağacın adıdır ve Beyrut dağlarında olur; dut gibi yemiş verir

NAGIZ Şaşırdığında başını sallayan kimse * Kürek başında olan kıkırdak

NAGK (C: Nuguk) Karga çağırmak

NA-GÜŞADE f Kapalı açılmamış

NA-GÜVAR (Nâ-güvâre) f Midede zor hazmolunan şey Sindirimi zor * Yenilmesi veya içilmesi acı olan şey

NAGZ f Güzel iyi Göze hoş ve güzel görünen

NAGL Çürük sahtiyan

NAGM Gizli kelâm gizli söz

NAĞME (C: Nağamât) Ahenk güzel ses âvaz ezgi teganni

NAĞME-GER f Türkü söyleyen öten

NAĞME-HÂN f Türkü söyleyen şarkı söyleyen

NAĞME-HÂNÎ f Türkü söyleyicilik nağme söyleyicilik

NAĞME-HİZ f Nağme uyandıran Türkü şarkı söyleyen

NAĞME-KEŞ f Türkü söyleyen şarkı söyleyen

NAĞME-PERDAZ f Türkü söyleyen şarkı söyleyen

NAĞME-SAZ f Ahenkle söyleyen terennüm eden

NAĞME-SERA f Türkü okuyan şarkı söyleyen

NAĞME-ZEN f Türkü söyleyen şarkı söyleyen

NAGR Gadap etmek hiddetlenmek kızmak * Kin tutmak * Çömlek kaynamak

NAGS Kederli gamlı olmak

NAGZ Devekuşunun erkeği *Başını sallayıp depretmek * Bulutun koyu ve kesif olması

NAH f Göbek

NAH' Kesme boğazlama

NAH f İp ince ip * Tel * Halı kilim

NAHA' Boyun kemiğindeki beyaz iliğe varana kadar kesmek * Yemen taifesinden bir kavim * Hâlis etmek * Uzaklık ıraklık

NAHABE (C: Nuhab) Geçit ağzı * Çokluk asker * Her nesnenin iyisi

NAHAFET Zayıflık arıklık cılızlık

NAHAFET Aksırma

NA-HAH f İstemeyerek râzı olmayarak Zoraki

NA-HAK f Haksız beyhude boş

NA-HANDE f Câhil ümmi okumamış

NAHARİR (Nihrir C) Bilgili akıllı ve âlim kimseler Fâzıl ve mâhir kişiler

NAHASET Esircilik * Canbazlık

NA-HAST f Kötürüm

NA-HAST f İsteksiz İstenilmemiş İstemeden

NAHB Çekip çıkarma

NAHB Yüksek sesle ağlama * Önemli iş mühim iş Nezretmek adamak * Seri seyr * Vakit müddet Ecel ölüm mevt

NAHÇİR f Av hayvanı Sayd * Av yeri * Yaban keçisi

NAHÇİR-GÂH f Av yeri

NAHÇİR-GİR f Avcı sayyad

NAHÇİR-VÂN f Avcı

NA-HEMTA f Denk ve eşit olmayan Müsavi olmayan

NA-HEMVAR f Eğri düz olmayan * Uymayan mutabık gelmeyen * Uygunsuz

NA-HENCAR f Doğru olmayan

NAHF Aksırmak Nefes almak

NAHH Davar sürmek * İplik * Zeyli denilen döşek * Güç seyr * Deve çökertmek için söylenen söz

NAHHAM Tamahkâr cimri hasis pinti * Boğazını temizlemek için fazlaca soluyup balgam çıkaran adam

NAHHAS Esirci esir ticareti yapan kimse * Hayvan alıp satan kişi

NAHHAS Bakırcı

NAHHAT Marangoz Doğramacı Ağaç oymacısı Taş yontucusu

NAHHAT Gururlu kibirli

NAHI' Âlim

NAHİ (Nehy den) Nehyeden yasak eden önleyen

NAHİB (Nehb den) Yağma eden talan eden önleyen

NAHİB Korkak cebin

NAHİB Avaz avaz ağlamak feryad ile ağlamak

NAHİDE Yeni yetişmiş kız * Zühre (Venüs) yıldızı

NAHİF Sümkürdüğünde genizden gelen ses

NAHİF Çelimsiz zayıf ince Arık

NAHİK (Nehak dan) Eşek gibi anıran eşek sesli

NAHİKA (C: Nevâhik) Dudaklı hayvanların göz pınarı

NAHİL (Nâhile) Zayıf arık ince

NAHİL Hurma ağaçları hurmalık * Hurma ağacı * Balmumundan yapılan ağaç yapraklı dal ve yemiş taklidi işlere denir ki sathı altın ve gümüş yapraklarla süslenerek eskiden gelin giderken önünde alayla götürülür ve gelin odalarına süs olarak konurdu (OTDS)

NAHİL Kalburcu

NAHİL Susayan kimse * Suya kanmış kimse

NAHİLE Huy tabiat mizac

NAHİR (Nahr dan) Kesilmiş boğazlanmış

NAHİR Burundan hırıltı çıkarma

NAHİR Çürümüş kemik * İçine rüzgâr girip çıkmakla öten kemik

NAHİRAN Atın göğsünde olan iki damar

NAHİRE Ufalanmış * Çürümüş * Rüzgârla savrulur yel estikçe ses verir delik deşik olmuş kemik

NAHİRE Ayın birinci günü * Ayın son gecesi

NAHİS Kıtlık yılı

NAHİS Kıtlık * Yümünsüz uğursuz

NAHİS Dönmekten dolayı genişlemiş olan makara deliği

NAHİS Vuran vurucu * Devenin kuyruğunda veya göğsünde olan uyuz

NAHİSE Koyun sütüyle karışık keçi sütü

NAHİT (Nahite) İnilti

NAHİYE Yan taraf kenar civar çevre * Küçük yer bölge İdari taksimatta kazadan küçük köyden büyük olan yerleşme merkezi

NAHİZ Eti çok olan

NAHİZ f Pusu

NAHİZGÂH f Pusu yeri

NAHİZ Uçmaya hazırlanmış ve kanatları bitmiş olan kuş * Tavşancıl yavrusu

NAHL Hurma ağacı * Gelinler için yapılan süs ağacı * Un elemek

NAHL Bal arısı * Bedelsiz bir şey vermek veya bedelsiz verilen şey * Sövmek iftira etmek

NAHL SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 16 Suredir Mekkîdir

NAHL-BEND f Ağaçları budayıp tanzim eden kişi * Balmumundan taklid süs ağacı yapan balmumcu

NAHLE Tek hurma fidanı * Bir fidan

NAHLE Bir tek arı

NAHLİYE Hurmalar

NAHLİSTAN f Hurma fidanlığı hurmalık * Ağaçlık fidanlık

NAHME Göğüsten çıkan ses

NAHNAHA Hırıltı ile soluma * Öksürük

NAHNAHA Deveyi çökertmek

NAHNU Biz

NA-HOŞ f Hoş olmayan hoşa gitmeyen

NA-HOŞÎ f Nahoşluk fenalık iğrençlik Hoşa gitmemeklik

NA-HOŞ-GÜVAR f Hazmı zor sindirimi güç Tatsız

NA-HOŞNUD f Razı ve hoşnud olmayan Gayr-i memnun

NAHR Boğazlamak Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek * İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması * Boyun Boğaz çukuru * Sadır * Gündüzün evveli * Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak

NAHR-ÜN NEHAR Gündüzün evveli

NAHR-ÜŞ ŞEHR Ayın evveli

NAHR Eskimek * Çürümek * Parçalamak

NAHS Uğursuzluk yümünsüzlük * Bahtsız uğursuz

NAHS Vurmak

NAHŞ Zayıflamak

NAHT Ağacı yontmak suretiyle kabartma şekiller yapma san'atı * Yontma oyma

NAHT Sümkürmek

NAHU (Kürdçe) Öyle ise şöyle ki işte

NA-HUDA f 'tan korkmaz * Gemi kaptanı

NÂHUN f Tırnak

NÂHUN-BE-DENDÂN f Hayretten veya kederden dolayı parmağını ısırmış olan

NÂHUNBÜR f Tırnak makası

NÂHUN-BÜRÂ(Y) f Tırnak makası tırnak çakısı

NÂHUN-TIRAŞ f Tırnak makası tırnak çakısı

NAHV (Nahiv) Yol cihet Etraf yön * Misâl * Miktar * Kasd ve azmeylemek * Gr: Kelimelerin birbirine rabt izafet ve amel eylemeleriyle ilgili olan kaideleri içine alan ilim Nahiv ilmi ile Arapça kelimelerin yeri ve usulü bilinir yani cümle tahlili yapılır

NAHVE Çörek otu

NAHVET Kibir gurur Kibirlenme büyüklenme böbürlenme

NAHVETFÜRUŞ f Böbürlenen gururlanan

NAHVÎ Nahiv ilmine ait Arapça gramere ait Nahiv ilmini iyice bilen

NAHVÎ LİSAN Kaidelere bağlı olan çok tertibli ince ve geniş mânâlı lisan

NAHVİYYUN Kelime dizimi ve nahiv ilminin ehli olan âlimler Arapça dil âlimleri gramerciler

NAHZ Bir şeyle dürtme

NAHZ Kemiğin etini ayıklama

NAHZA Et parçası

NAIT Dağ * Hemeden kabilelerinden bir kabile

NAÎ Kötü haber veren

NAİB(E) (Nevb den) Vekil birinin yerine geçen * Şeriat hâkimi olan kadı vekili * Nöbet bekleyen

NAİB-ÜL ÂM Cumhuriyet müddei-i umumisi Cumhuriyet savcısı

NAİB-İ FÂİL Meçhul fiilin mevzuu olan kelime ki harekesi merfu olur (Küsirel kalemü: "Kalem kırıldı" cümlesinde " kalem" "Naib-i fâil" olmuş ve fâilin yerine geçmiştir)

NAİB Karga gibi çirkin sesli kuşların ötüşü

NAİCE Yumuşak yer

NAİF Zayıf cılız

NAİK Karga ötüşü veya horoz sesi * Çobanın koyuna bağırması

NAİKAN Cevzâ burcundan iki yıldız

NAİL(E) Muradına eren nâil olan ele geçiren Erişmiş

NAİLİYET Ele geçirmek murada ermek elde etmek

NAİM Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış Nizam-ü hal ve mal * Cennet'in sekiz kısmından dördüncü tabakası

NAİM Taze körpe * Kılçıksız yumuşak kemiksiz * Etli sebze

NAİM Uyuyan uykuda olan

NAİMÂNE f Uyur gibi uyuklayarak uyurcasına

NAİME Rahatlık içinde nazlı büyütülmüş kadın * Yumuşak yapılı hayvancıklar

NAİMÎN (Nâim C) Uyuyanlar uykuda bulunanlar

NA-İNSAF f İnsafsız İnsafı bulunmayan

NAİR Haykıran nâra atan * Uzak Irak baid

NAİR Parlak parlayan * Düşmanlık adavet

NAİRE (C: Nevâir) Alev ateş * Hararet sıcaklık

NAİYE Ölüm haberi götüren kötü haber veren

NAİZ Kuvvetlendiren Kaldıran

NAK f Nisbet edatı olarak kelimelere eklenir sıfat meydana getirilir Meselâ: Gam-nâk $ : Gamlı kederli

NAK' (C: Nuk'-Enku) Su saklayacak yer * Kuyu içinde olan su * Deve kuşu avazı * Feryâd etmek bağırıp çağırmak * Susuzluğu teskin etmek susuzluğu gidermek * Sıcak suda haşlama * İlâç olarak çıkarılan su * Suda ıslanma * Toz

NA'K Karga avazı * Çobanın koyuna haykırıp çağırması

NÂKA Dişi deve * Bir yıldızın ismi * Sivilce

NÂKA-İ SÂLİH Salih Peygamber'in (AS) bir mu'cizesi olarak kayadan çıkan devesi (Bak: Sâlih AS)

NAKA' Temiz olma

NAKA (C: Enkâ) Kumdan meydana gelmiş tepe

NA-KABİL f Mümkün olmayan Kabil olmayan * Câhil kabiliyetsiz

NA-KABUL f Kabiliyetsiz istidatsız

NA-KÂFİ f Kâfi olmayan Yetersiz kâfi değil

NAKAİS (Noksan C) Eksiklikler Noksanlar

NAKAKA Kurbağaların çağrışıp ötmeleri * Tavuğun yumurtladığında ötüp gıdaklaması

NAKAL Bir yerden naklolunduğunda bâki kalan ufak taşlar * Devenin tabanına ârız olur bir hastalık

NAKALE (Nâkıl C) Haberciler nakledenler

NA-KÂM f Muradına eremeyen tali'siz Arzusuna kavuşamayan

NÂ-KÂMÎ f Mahrumiyet bahtsızlık isteğine kavuşamama

NAKARAT (Nakra C) Durmadan tekrarlanan usandırıcı şeyler * Edb: Şarkının belli yerlerinde tekrarlanan bestesi değişmeyen parça

NAKARE f Davul kös Dümbelek

NA-KÂRE f Bir işe yaramaz olan

NA-KA'RYAB f Dibi bulunmayan dipsiz

NA-KASTE f Eksiksiz noksansız Tamam

NAKAVE Temizlik

NAKB (C: Enkâb) Delmek delik açmak * Girmek * Dağ içindeki yol

NAKBA Tabanı aşınmış deve

NAKD (C?: Nukûd) Madeni para akçe * Bir şeyin bedelini peşinen ödemek * Para olarak bulunan servet * Vezin ve ayarı tamam olan para * Bir şeye hırsızlamasına bakma * Seçmek * Saymak

NAKD-İ CÂN En kıymetli olan şey

NAKD-İ MEVCUD Mevcud olan para elde bulunan para

NAKDEN Para olarak peşin elden

NAKDÎ Paraca peşin para ile Para ile alâkalı ve paraya müteallik

NAKDİNE Hazır ve peşin para * Kıymetli ve değerli mal

NAKDİNE-İ HAYAT Hayatın kıymeti

NA-KERDE f Yapılmamış olmamış

NA-KES f Hasis olan * Zelil insaniyetsiz alçak deni

NA-KESAN (Nâ-kes C) Alçaklar âdi insanlar insaniyetsiz kimseler * Cimriler tamahkârlar pintiler hasis kişiler

NA-KESÂNE f Alçakçasına * Cimrilik ve tamahkârlıkla

NAKF (C: Nuküf-Enkâf) Başı dimağından yarmak * Bakış nazar

NAKH Başı dimağından yarmak

NAKH Teftiş etmek kontrol etmek

NAKİ' Tâze * Şifâlı devâ

NAKIBE (C: Nukab) Kişinin yan tarafında çıkan çıban

NAKID Bir şeyin iyisini kötüsünden veya bozuğundan ayıran * Tenkidci ayarcı Paranın kalbını anlayan * Dinar dirhem

NAKIF Kırıcı kıran * Bakan nâzır

NAKIH (C: Nukuh) Tam olarak iyileşip hastalıktan kurtulmayan

NAKIL İleten taşıyan aktaran nakleden * Tercüme eden * İşittiğini anlatan

NAKIL-I AHBAR Haberler nakleden

NAKILE Nakleden * Cereyan geçiren

NAKILMECLİS Söz taşıyan Dedikoduculuk yapan Gammaz

NAKIR Nişana isabet eden ok

NAKIS Noksan eksik Tamam olmayan Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime $ gibi * Mat: Eksi Negatif (Bak: Kâmil)

NAKIS-UL İYAR Ayarı bozuk

NAKIS Ekşi şarap

NAKISAT (Nâkıs C) Nâkıslar Noksanı olanlar Eksiği bulunanlar

NAKISAT-ÜL AKL Aklı kısa * Mc: Kadın

NAKIYY Pak temiz nazif

NAKIZ (Nakz dan) Bozan bozucu

NAKİ (Nakiye) Temiz pâk * Çok takvalı temiz insan * Has undan yapılmış beyaz ekmek

NAKİ' (C: Enkia) Kuru üzümü su içinde ıslatarak yapılan şarap * İçinde hurma ıslatılan havuz * Suyu çok olan kuyu * Kandıran kandırıcı

NAKİA (C: Nekâyi') Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek * Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun * Damat için hazırlanan yemek * Ziyafet

NAKİB Vekil Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili Halkın hayırlısı * En eski derviş veya dede * Müfettiş

NAKİBE Akıl Nefs * İnsan ruhu

NAKİD (Bak: Nakd)

NAKİH (Nekahet den) Hastalıktan yeni kurtulmuş olup henüz zayıf olan kimse

NAKİHE Nikâhlı kadın eş

NAKİK Kurbağa akrep ve tavuk sesleri

NAKİL Vazgeçen cayan dönen * Çekinen kaçınan

NAKİL Nakleden işittiğini anlatan

NAKİL Yol tarik * Bir yürüme çeşidi

NAKİLE (C: Nekâyil) Ayakkabıya yapılan yama

NAKİME Asıl cevher Kendi nefis * Nefsi mübarek olan

NAKİR Bir insanın hem cins ve aslı * Gayet fakir * Bir nevi kara sinek * Ağzı dar olan küçük kab * Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur * Kıymetsiz şey

NAKİR Gadaplı kızgın

NAKİS Bayağı alçak * Başını daima öne eğen adam

NAKİS (Noksan dan) Eksik Tamam olmayan

NAKİS Bozan çözen üzen veya dağıtan * Rücu eden Dönen

NAKİSE Kusur ayıb eksiklik kabahat noksanlık * Gıybet

NAKİSEDÂR f Eksiği bulunan Kusuru olan Kusurlu

NAKİŞ Parça parça ve dağınık olan eşyaların bir yerde veya bir çuval içinde toplanması * Benzer misil

NAKİT Dişi keklik

NAKİZ(E) (Nakz dan) Zıt karşı Birbirine karşı zıt olan şey veya iş * Man: Bir şeyin bir kaziyenin hükmüne mânasına muhalif olan veya ondan başka kaziye Bir şeyi ref'eden şey (Meselâ: "Her insan hayvandır Bazı insan hayvan değildir" kaziyeleri birbirinin nakizidir Nakiz ile zıd beyninde fark vardır Nakizeyn; ne cem' olurlar ne de ma'dum Zıddeyn; cem' olmazlar ikisi de bir arada olmazlar ma'dum olurlar * Eyer ve semerden çıkan ses

NAKİZA Dağ içindeki yol

NAKİZEYN Karşılıklı iki zıt şey

NAKKA' Yanında olmayan şey için mübalağa yapan kimse

NAKKAB (Nakb dan) Delici delik açıcı

NAKKAD (Bak: Nekkad) Nakd eden Paranın kalbını sağlamını ayıran * Tenkidci bir şeyin iyisini kötüsünü ayıran * İmam hatib

NAKKAF Temkinli kimse iyi niyet sâhibi olan kişi

NAKKAL (Nakl dan) Nakledici * Hikâyeci Hikâye anlatan

NAKKAR Müzik çalgı * Gagalıyan * Ağaç taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar

NAKKARE (Bak: Nakare)

NAKKAŞ Nakış yapan Duvar nakışları yapan usta Süsleme san'atkârı

NAKKAŞ-I EZELÎ Ezeli Nakkaş Ezeli olup her şeyin nakşını yapan (CC)

NAKKAŞE Nakış yapan kadın Nakışçı

NAKL Bir şeyi başka bir yere götürmek taşımak yer değiştirmek * Anlatmak duyduğu bir şeyi başkasına hikâye etmek rivâyet etmek * Bir dilden başka dile çevirmek terceme etmek * Eski mest ve çizme * Yırtık elbiseyi yamamak

NAKL-İ HADİS Hadis-i şeriflerin nakledilmesi

NAKL-İ SAHİH Doğru şüphesiz gelen haber nakli

NAKL-ÜD DEM Kan aktarma

NAKL-BEND f Hikâyeci Masal uyduran

NAKLEN Nakil yoluyla Anlatmak veya hikâye etmek suretiyle

NAKLÎ Nakliye ile taşıma ile ilgili * Akla değil de nakle dayanan yani söylenen hakikat

NAKLÎ DELİL Şer'î hükümler için naklî delil esastır Yalnız akıl ile din namına hüküm getirilmez ve böyle bir hükmün dinle alâkası olmaz Dinî meselelerde aklın ve ilmin vazifesi; dinî hükümlerdeki hikmetleri ve hakkaniyet delillerini görüp izhar etmektir Kur'anın bazı âyetlerinde yapılan akla havaleler ve Kur'andan herkesin istifade etmesine ait hususlar ise: Tefekkür faziletler ve havf ü rica ve bilhassa ahkâm-ı diniyenin hikmetlerini ve hakkaniyet delillerini görmek gibi ibret derslerine ait olup ahkâm-ı şer'iyeye ait değildir (Bak: Edille-i erbaa Fetva)

NAKLİYAT Nakil işleri taşıma işleri * Anlatılanlardan öğrenilenler * Nakiller

NAKLİYAT-I ASKERİYE Askerî kıt'aların; top tüfek cephane teçhizat ve levazımatı ve her türlü seferî ihtiyaçlarıyla birlikte bir yerden kaldırıp başka bir yere gönderilmesi nakledilmesi Askerî nakliyat

NAKLİYE (C: Nakliyat) Eşya taşıma işi * Taşıma parası

NAKM (Nakmet) İntikam öç alma Eza vererek cezalandırma

NAKNAKA (C: Nekanık) Kurbağanın ötmesi Tavuğun gıdaklaması * Ses

NAKR Oymak kazmak Taş oymak * Kuşun yem toplaması * Vurmak * Sıklık vermek * Ağaç üstüne nakşetmek * Tanbur çalmak * Üflemek * Dille ıslık çalmak * Parmak çıtlatmak

NAKRA Hususi dâvet özel dâvet

NAKREŞE Gizli his

NAKS Eksiklik noksan kusur * Azaltma eksiltme (Bak: Nâkıs)

NAKS Nakletmek * İfsad etmek bozmak * Evmek Acele etmek * Kimseye lâkap takmak * Ayıplamak * Kilise çanını çalmak Çan çalmak çana vurmak

NAKŞ Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak * Resim * Tezyin etmek * Bedene batmış dikeni çıkarmak * Bir şeyin esasını araştırmak * Yaymak * Suda ıslanmış hurma * İpekle sırma ile işleme * Mc: Hile

NAKŞ-I DİL-FİRİB Gönül aldatıcı suret

NAKŞ-I KADEM Ayak izi

NAKŞ-I KİLKÎ Kalemle yapılan nakış

NAKŞ-BEND f Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan Nakış işleyen * Ressam

NAKŞ-BENDÎ f Kalbde zikir yoluyla tefekkür ile İlâhî sevgiyi uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan(Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (RA) Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-ı imaniyeden bir mes'elenin inkişafını binler ezvak ve mevaâcid ve keramata tercih ederim"Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehası hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdırHem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır: Biri velâyet-i suğra ki meşhur velâyettir Biri velâyet-i vusta biri velâyet-i kübradır Velâyet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla tasavvuf berzahına girmeden doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır"Hem demiş ki: "Tarik-ı Nakşîde iki kanad ile sülûk edilir" Yâni: Hakaik-ı imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez

NAKŞ-PERDAZ f Nakış yapan ressam

NAKŞ-PERDAZÎ f Ressamlık

NAKŞ-TIRAZ f Süslü işlemeler

NAKT Çıkarmak

NAKUR Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir Nakr; vurmak ve didiklemek mânalarına geldiği gibi boru çalmak mânasına da gelir Çünkü boru çalındığı zaman içinden hava tazyiki ile didiklenmiş olacağı gibi dışından da o ses çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya "minkar" mânasıyla alâkadar olarak "nâkur" denilmiştir Boru çalınmak askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi borusu ötmek de emir ve kumandasının nüfuzundan kinaye olur ET)

NAKUS Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan Kilisenin büyük çanı

NAKVET Bir şeyin seçkiniNAKZ : Bozmak Çözmek Kırmak * Bir sözleşmeyi yok saymak * Kalın bir şeridi çözüp dağıtmak * Parmaklarda veya âzâda oynak yerler * Kiriş * Palan Deri

NAKZ-I AHD Anlaşmayı bozma muâhede hükümlerini bozma Verilen sözde durmama (Nebz-i ahd da denir)

NAKZ (Nakazân) (C: Nevâkız) Sıçramak * Talep etmek istemek

NAKZ Halâs olmak kurtulmak

NAKZAN (Nakzen) Bozarak hükmü bozulmuş olarak

NAKZEYN İki zıt zıtlar Birbirine muhalif iki şey

NAL(E) f İnilti figân * Kamış kalem * Kamış düdük * Şeker kamışı

NA'L Nal Ayağa giyilen tahta ayakkabı veya hayvanların ayağına çakılan demir * Oturulacak yerlerin en aşağısı

NALAN f İnleyen sızlayan figân eden

NA-LAYIK f Lâyık olmayan

NALBANT (Na'l-bend) f Nal takan

NA'L-BUR f Nal çivi vs satan veya yapan kimse Nalbur

NALÇE Küçük nal * Yemeni çizme gibi ayakkabılara vurulan hafif demir parçaları (OTDS)

NALE (Bak: Nâl)

NALEKÂR f İnleyen figân eden feryad eden

NALEKÜNAN (Nâle-künân) f Feryad ederek inleyerek

NALENDE f İnleyen feryad eden inleyici

NALESENC f İnleyen inildiyen

NALESENCÎ f İnleyicilik feryad edicilik

NA'LEYN Bir çift ayakkabı * Bir çift nalın

NALEZEN (Nâle-zen) f İnleyen İnildeyen

NALEZENAN f İnildiyerek inleyerek

NA'LÎ Nal biçiminde olan

NALİŞ f İnleme inilti inleyiş

NALİŞKÂR (Nâlişker) f İnleyen inildiyen

NALİŞZEN f İnleyen

NA'L-TIRAŞ f Ağaç ayakkabı yapan kimse * Nalıncı

NAM f İsim ad Lâkab Ün Şan * Vekillik * Adres

NAM-I MÜSTEAR Takma isim

NAM-I ŞERİF Mübarek isim şerefli ad

NA'MA Rahatlık nimet Minnet ihsan ve atiyye İyi halde bulunmak

NA-MA'DUD f Sayılmaz çok Sayısız

NA-MAĞLUB f Yenilmez mağlub edilmez

NA-MAHDUD f Hudutsuz sınırsız sonsuz

NA-MAHREM f Aralarında evlenmeğe mâni olacak kadar yakınlık bulunmayan Şer'an evlenmeğe mâni akrabalığı olmayan erkek veya kadın * Yabancı

NA-MAHREMİYET f Namahremlik

NA-MAHSUR f Sonu olmayan sınırlanmamış sonsuz

NA-MAKBUL f Makbule geçmez kabul olmayan Kabul edilmeyen

NA-MA'KUL f Akla uygun gelmeyen Akıl almayan Mâkul olmıyan

NA-MA'LUM f Bilinmiyen bilinmemiş ma'lum olmayan

NAMAN (Nam C) f İsimler adlar

NA'MAN Tâif yolunda Arafata çıkar bir derenin adı

NA-MA'RUF f Tanınmayan bilinmeyen ma'ruf olmayan

NA-MARZİ f Beğenilmeyen arzu ve isteğe uygun olmayan

NA-MATBU f Basılmamış tab edilmemiş yazı

NAM-AVER (C: Nam-âverân) f Ünlü meşhur ad salmış

NAM-ÂVERÂN (Nam-âver C) Namlı kişiler ad salmış kimseler ünlüler meşhurlar

NAMAZ f İslâmın beş şartından birisidir * Duâ * Zikir * Kur'an * Kunut * Rüku * Salât * Şükür * Tesbih * Secde * Hamd (Bak: Salât - Târik-üs salât)(Arkadaş! Namaz kul ile arasında yüksek bir nisbet ve ulvi bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe'nindendir Namazın erkânı "Fütühat-ı Mekkiye"nin şerhettiği gibi öyle esrarı hâvidir ki her vicdanın muhabbetini celbetmek namazın şe'nindendir Namaz Hâlik-ı Zülcelâl tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde mânevi huzuruna yapılan bir davettir Bu davetin şe'nindendir ki her kalb kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin Ve mi'racvari olan o yüksek münâcâta mazhar olsunNamaz; kalblerde azamet-i İlâhiyyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbâniye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir Zaten insan medeni olduğu cihetle şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için o kanun-u İlâhîye muhtaçtır O vesileye müracaat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen; ne kadar câhil ne derece hâsir ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar ama iş işten geçer İİ)

NAMAZGÂH Namaz kılınan yer İbadetgâh Eskiden şehir dışında kırda ve sed üzerinde mihrab konulmak suretiyle namaz kılınmak için yapılan yere verilen addır * Bir kasabanın bütün halkını bir arada bulunduran geniş sahaya da bu ad verilirdi Bayramlarda ve fevkalâde günlerde kasaba ve civar köyler halkı hep birden orada toplanırlardı

NAMAZGÜZAR f Namazlarını kılan namazlarını eda eden

NAMBERDAR f Şanlı ünlü ad salmış meşhur

NAMCU(Y) (C: Namcuyân) f Nam arayan * Yiğit

NAMCUYÂN (Namcu C) f Ün arayanlar nam arayanlar * Yiğitler kahramanlar

NAMDAR f Ünlü şöhretli meşhur

NAMDARÂN (Namdar C) Ünlüler namlılar meşhurlar

NAMDARÎ f Namdarlık ünlülük meşhur olma

NAME f Mektub Risale Kitap

NAME-İ HİCRAN Hicrân mektubu Ayrılık mektubu

NAME-İ HÜMAYUN Tar: Osmanlı Padişahları tarafından İslâm ve Hristiyan Hükümdarlarla Osmanlı Devletine tâbi imtiyazlı olar Mekke Şerifine Kırım Hanına Eflâk ve Boğdan Voyvodalarına Erdel Kralına Gürcü ve Dağıstan Hanlarına gönderilen mektublara verilen addır

NAME-İ NUR Nurun mektubu Saadet verici mânâlar yazılı kâğıt

NA'ME Derinin nazik olması * Hoş dirlikli olmak

NAMEAVER (Name-âver) f Mektup götüren

NAMEBER f Mektup götüren nameâver

NA-MEFHUM f Anlamsız mânasız anlaşılmaz

NA-ME'MUL f Umulmadık beklenmedik anda

NA-MERBUT f Rabıtasız mânâsız anlamsız saçma sapan

NA-MERD f Korkak * İnsaniyetsiz sözünde durmayan Alçak insanlık hislerinden habersiz

NÂ-MERDÂNE f Namerdcesine alçakçasına

NÂ-MERDÎ f Namerdlik alçaklık zillet * Korkaklık

NAME-RES f Mektup ulaştıran mektup eriştiren

NA-MERGUB f Beğenilmeyen rağbet olunmayan

NA-MER'Î f Görülmez Mer'î olmayan

NA-MESBUK f Benzeri hiç olmamış geçmemiş

NA-MESMU' f İşitilmeğe değmez * İşitilmemiş duyulmamış

NA-MESTUR f Açık meydanda âşikâr * Örtülmemiş

NA-MES'UD f Mes'ud ve mübârek olmayan Uğursuz

NA-MEŞHUD f Gözle görülmemiş şâhit olunmamış

NA-MEŞRU f Meşru olmayan şeriat harici * Kanunsuz uygunsuz * Günah olan şeyler

NA-MEVZUN f Ahenksiz ölçüsüz vezinsiz orantısız * Edb: Vezni bozuk veya hiç olmayan manzume

NA-MEYSUR f Ele geçirememiş Elde edememiş * İşi kolaylaştırılmış

NAMIK Kâtib yazıcı

NAMIK KEMAL (Mi: 1840 - 1888) Tekirdağ'lı olup İslâm mücahidlerindendir Yeni Osmanlılık hareketine vatan mefhumunu sokmuş "Firâki hapsi nefyi kadr-i nâmusumla gördüm hep" diye haklı olduğunu dâima müdâfaa etmiştir Ehl-i kemâl bir zat olduğu davasının istikameti ve samimiyetinden anlaşılırHayatının sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğunun ve İslâm dünyasının kurtuluşunu "ittihad-ı İslâm" da görmüş ve bu uğurda gayret göstermiştir Bu emelini yazdığı " Celâleddin-i Harzemşah Salahaddin-i Eyyubi Yavuz Sultan Selim ve Fâtih Sultan Mehmed" isimli eserlerinde ortaya koymuştur Mezarı Bolayır'dadır

NAMİ(YE) Büyüyen artan ürmee kuvveti olan Nebat ve hayvandaki büyüyüp gelişme kuvveti * Farsçada: Namlı şöhretli ünlü

NA-MİHR-BAN f Vefasız sevgisiz muhabbetsiz

NA-MİHR-BANÎ f Vefasızlık sevgisizlik muhabbetsizlik

NAMİSA (C: Namisât) Kadınları süsleyip yüzlerinin kılını yolan kadın

NAMİYE (Bak: Nami)

NAMİYEBER f Hayat verici

NA-MİZAC f Keyifsiz rahatsız hasta

NA-MİZACÎ f Keyifsizlik rahatsızlık hastalık

NA-MURAD f Mahrum kalan muradına eremeyen

NAMUS Irz iffet edeb hayâ * Şeriat * Melâike * İrade-i İlâhiyenin tecellisi * Nizam * Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet * Bir kimsenin mahrem gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir * Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm'a ıtlak olunur Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiştir * Hâzık * Mahir * Av ve tuzak * Nemmam mânâsiyle fitneci ve koğucu * Birisinin hilesine siper ettiği şeye ve arslan yatağına da bu mâna verilmiştir * Temizlik doğruluk ( Bak: Desâtir)

NAMUS-U MÜCESSEM Çok namuslu olan

NAMUSİYYE Yatan kimselerin başkaları tarafından görülmemeleri için yatağın etrafına çekilen perde

NAMUSKÂR f Namuslu * Doğru adam

NAMUSPERVER f Namuslu

NA-MUTASAVVER f Hatır ve hayale gelmez

NA-MUVAFIK f Muvafık gelmeyen uygun olmayan

NA-MÜBAREK f Uğursuz meymenetsiz

NA-MÜHEZZEB f Terbiye görmemiş ıslah edilmemiş

NA-MÜLAYİM f Uygun olmayan * Çetin sert

NA-MÜNASİB f Münâsebetsiz yakışıksız uygunsuz uygun olmayan

NA-MÜSAİD f Elverişsiz Müsaid olmayan

NA-MÜSTAİD f Müstaid olmayan Olgunlaşma kabiliyeti olmayan İstidatsız

NA-MÜTENAHİ f Sonsuz ucu bucağı olmayan Nihâyetsiz

NA-MÜVECCEH f Yöneltilmemiş tevcih edilmemiş

NA-MÜYESSER f Elden gelmeyen müyesser olmayan

NAMVER (C: Namverân) Namlı adlı meşhur ünlü

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları



ŞİRA Satın alma satın alınma

ŞİRA' Yelken Gemi yelkeni

ŞİR'A (Şeria-Meşrea) Lügat mânası bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir Bunda insanların hayat-ı ebediye ve saadet-i hakikiyeye vusulü için 'ın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiare ıtlak edilmiştir ki din demektir Ya kapalı bir şeyi yarıp açmak ve beyan etmek mânasına şer' mastarından veya birşeye duhul manasına şurû'dan alınmıştır (ET) (Bak: Şeriat)

Şİ'RA Koz: İki yıldızın adı

Şİ'RA-ÜL YEMANÎ Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı (Sirius)

Şİ'RA-ÜŞ ŞAMÎ "Kelb-i Asgar" denilen burcun en parlak yıldızı

ŞİRAD (ŞÜRUD) Dağılmak * Kaçmak

ŞİRAK (C: Şürük) Nalbant kayışı

ŞİRAN f (Şir C) Aslanlar

ŞİRANE f Aslanca gazanferâne

ŞİRAR Ateş kıvılcımları * Şerirler Şerli kimseler

ŞİRAT Neşter

ŞİRAZ Süzülmüş yoğurt

ŞİRAZE f Kitap ciltlerinin iki ucuna konulan ve yaprakları muntazam tutan ibrişimden örülmüş ince şerit * Pehlivan kispetinin paçası * Mc: Düzen nizam esas

ŞİRAZE-BEND f Şiraze bağlayan * Düzenleyen tanzim eden düzen veren

ŞİRB (Şürb) İçme veya içirme nöbeti İçmek

ŞİRCENG f Arslan gibi savaşan

ŞİRDAH Büyük ayaklı

ŞİRDİL (C: Şirdilân) f Aslan yürekli Cesaretli Cesur

ŞİRE f Süt * Şıra

ŞİREC Şırılgan yağı * Üzüm suyu Şira

Şİ'REN Şiir tarzında şiir olarak

ŞİRHAR f Tar: Acemiliğe alınmayan veya sayısı beşten az olan esirlerden bir kısmı Pencik kanuni hükümlerine göre esirler: Şirhâr beççe gulamçe gulâm sakallı ve pir olmak üzere sınıflara ayrılır ve bu tertibe göre vergiye tâbi tutulurdu Üç yaşına kadar olan çocuklara süt emen mânâsına gelen şirhâr; üç yaşından sekiz yaşına kadar olanlara yavru demek olan beççe; sekizle oniki yaşındakilere gülâmçe; büluğa erenlere gulâm; epeyce traşı gelenlere sakallı; yaşlılara da pir denilirdi (OTDS)

ŞİRİN f Tatlı Sevimli Cana yakın

ŞİRİN-CEMAL f Sevimli yüzlü

ŞİRİN-EDÂ f Lâtif ve şirin edâlı

ŞİRİNÎ f Tatlılık cana yakınlık sevimlilik

ŞİRİNKÂM f Tadı damağında kalmış

ŞİRİNKÂR f Hoş ve tatlı muamele eden

ŞİRİNZEBAN f Tatlı dilli

ŞİRK En büyük günah olan 'a (CC) ortak kabul etmek 'tan (CC) ümidini keserek başkasından meded beklemek (Şirkin mânası mutlak küfürdür) (Politeizm)(Evet küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder $ şu mânâyı ifade eder S)(Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır elbette şirkin hakikatı olamaz Çünki $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar karıştırırlar Bir memlekette iki padişah hattâ bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur Halbuki sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz Ş)

ŞİRK-İ HAFÎ İhlâssızlık riyakârlık rızası için değil de başkalarının rızâsı için ibâdet etmek

ŞİRK-ÂLUD f Şirk karışık sapıtmış Şirk bulaşmış Cenâb-ı Hak'tan gaflet edip başkasından meded bekler surette

ŞİRKET Ortaklık iş ortaklığı * Huk: İki veya daha fazla şahsın emek ve malları ile müştereken iktisadî bir gayeye erişmek için bir akidle birleşmeleri (Bak: Cem'iyyet)

ŞİRKET-İ A'MÂL Çalışmayı sermaye olarak kabul eden şirket

ŞİRMERD f Arslan yürekli cesur

ŞİRPENÇE (Şir-pençe) f (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban

ŞİRRET Terbiyesizlik hayasızlık edebsizlik * Geçimsiz huysuz ve kavgacı

ŞİRRİB Şaraba karşı hırsı olan

ŞİRRİR (C: Eşrâr-Eşirrâ) Çok şer işleyen pek çok şerir

ŞİRVAZ Yoğun kalın ve büyük

ŞİRYAN (Şeryân) Kırmızı kan damarı Atar damar

ŞİRZİME Küçük ehemmiyetsiz cemaat Bir miktar insan grubu

ŞİS (ŞİSÂ') Çekirdeği katılaşmış olmayan hurma (Hurma aşılanmasa çekirdeği katılaşmaz)

ŞİS' (C: Şüsu') Nâline tasma vurmak * Nâlin tasması

ŞİSI' Büyük ve çok mal * Dar yer Bir yerin uç tarafı * Nalın kayışı * Bir malı dikkatle bekleyip koruyan

ŞİŞE Camdan yapılmış ağzı dar uzunca kap Lâmbaya geçirilen camdan küçük baca * Çeşitli maksatlarla çakılan çıta

ŞİŞEHANE Şişe yapılan yer

ŞİŞHANE (Aslı: Şeşhane) Eskiden kullanılan namlusu altı yivli tüfek * İstanbul'da bir semt adı

ŞİT Hz Âdem'in (AS) oğullarından ve ondan sonra peygamber olan zât olup kendisine 50 sayfalık kitab nâzil olmuştur Kâbe-i Mükerreme'yi ilk önce taştan bina eden zât olduğu Kısas-ı Enbiya'da mezkûrdur

ŞİTA Kış Senenin soğuk mevsimi

ŞİTAB f (Şitâften: Koşmak fiilinin kökü) Seğirtmek koşmak Çabukluk acele etmek

ŞİTAÎ (Şitâiye) Kışa ait Kışlık Kışa dair

ŞİTEVÎ (Şiteviyye) Kışa ait Kış mevsimiyle ilgili * Kış sebzesi kışlık sebze

ŞİVA' Kebap

ŞİVAL Az şey

ŞİVAR Meşveret etmek konuşmak istişâre etmek danışmak

ŞİVAZ Dumansız ateş * Susamak (Bak: Şuvaz)

ŞİVE Söyleyiş Tarz Ağız Üslub * Eda Naz

ŞİVEBÂZ f Cilveli şive ve naz eden

ŞİVEKÂR f İşveli şiveli cilveli

ŞİVEN f İnleme sızlanma * Mâtem yas

ŞİYA' Zahir olmak görünmek * Çobanın kavalından çıkan ses * Odun takıltısı


ŞİYAM Yerden kazılan toprak

ŞİYAT Yanmış yün ve pamuk kokusu

ŞİYEM (Şime C) Huylar tabiatlar

ŞİZ Abnus ağacı

ŞİZAF Katılık sertlik


ŞÖHRE Ünlü şöhretli meşhur

ŞÖHRET Ad yapma Ün Şân * Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır(Ey şân ve şerefi nam ve şöhreti isteyen adam! Gel o dersi benden al Şöhret ayn-i riyâdır Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır Ve insanı insanlara abd ve köle yapar O belâ ve musibete düşersen $ de o belâdan kurtul MN)

ŞÖHRET-İ KÂZİBE Geçici şöhret Yalancı dünyalık fâni şöhret Aldatıcı nâm

ŞÖHRETGİR f şöhretli ünlü Meşhur

ŞÖHRETŞİÂR f şöhretli şöhret sahibi

ŞÖHRETŞİÂR-I ÂLEM Âlemde şöhret ona nişan olmuş olan Çok meşhur olan

ŞUA' Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri

ŞUAAT Işıklar parıltılar nurlar

ŞUA (C: Şu') Sorgun ağacı

ŞUAB (şu'be C) şubeler Kollar bir cisimden ayrılan çatallar (Bak: Şiâb)

ŞUABAT (Şu'be C) Şubeler kısımlar takımlar bölükler Dallar

ŞUAL (şu'le C) Alevler şu'leler Ateş alevleri

ŞUARA (Şâir C) Şâirler * Kur'an-ı Kerim'in 26 suresinin ismidir Mekkîdir

ŞUAYB (AS) Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi Şuayb Aleyhisselâm kendisine inananlarla Mekke'ye gitti ve orada yerleşti Musâ Aleyhisselâm'ın kayınpederi idi (Bak: Ashab-ı Eyke)

ŞUBAN f Çoban

ŞU'BE Bölük bölüm * Dal budak * İkinci derecedeki kollar Kol

ŞU'BUB (Bak: şü'bub)

ŞUGL İş meşgul olunacak şey gaile

ŞUGMUM Uzun tavil

ŞUGUL (Şugl C) İşler uğraşacak şeyler gaileler

ŞUH f Şen ve hareketlerinde serbest olan * Nazlı işveli * Açık saçık hayasız Oynak

ŞUH (Şıh) Bahil cimri hasis kimse

ŞUHA Karın ağrısı

ŞUHH (ŞIHH) Bahillik

ŞUH-MEŞREB f Açık meşrebli şen ve neşeli

ŞUHUD (Bak: şühud)

ŞUHUM (Şahm C) Yağlar içyağlar

ŞUHUR (Bak: şühur)

ŞUKAK Bir çeşit hayvan hastalığı

ŞUKKA Parça Kâğıt veya kumaş parçası * Küçük tezkere

ŞUKRE Sâfi kızıllık tam ve koyu kırmızılık

ŞUKUK (Şakk C) Çatlaklar yarıklar

ŞUKUNE Azlık

ŞU'LE Alev ateş alevi Alevlenmiş odun

ŞU'LE-İ BERKIYYE Yıldırım ışığı Şimşek parıltısı

ŞU'LE-İ CEVVAL Daim hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı

ŞU'LEBÂR f Işıklı

ŞU'LEDÂR f Alevlenmiş alevli Işıklı

ŞU'LEFEŞÂN f Işık saçan parlatan

ŞU'LEGİR f Tutuşan alevlenen alev alan

ŞU'LENÜMÂ f Alev gösteren alevli

ŞU'LEPÂŞ f Işık saçan

ŞU'LEPERVER f Işıklandıran Alevlendirici

ŞU'LEPUŞ f Alev içinde kalmış alevle örtülü

ŞU'LERİZ f Işıldayan alev saçan

ŞU'M (Şum) f Uğursuzluk Meş'um olma Uğursuz

ŞUM Hayırsız kişi

ŞUMA f Siz (Bak: Şahıs zamiri)

ŞUR f Tuzlu kekremsi * şamata gürültü

ŞURA Konuşma yeri istişare meclisi Büyüklerin istişare için toplanma yeri * Meşveret için toplantı * Meşveret etme(Eski zamanda değiliz Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi Şimdi ise zaman cemaat zamanıdır Hâkim ruh-u cemaattan çıkmış az mütehassis sağırca metin bir şahs-ı manevîdir ki şurâlar o ruhu temsil eder Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup bir şurâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir Tâ ki sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan sırat-ı müstakime sevkedebilsin) Sünühat'tan(Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyyedir $ Ayet-i Kerimesi şurayı esas olarak emrediyor Evet nasılki nev'-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasiyle birbiriyle meşvereti bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi o şurâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdırAsya Kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şura'dır Yâni nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler kıt'alar dahi o şurayı yapmaları lazımdır ki üçyüz belki dörtyüz milyon İslâm'ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını zincirlerini açacak dağıtacak meşveret-i şer'iyye ile şehamet ve şefkat-i imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyyedir ki o hürriyet-i şer'iyye âdâb-ı şer'iyye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır İmândan gelen hürriyet-i şer'iyye iki esası emreder: $ $Yani: İman bunu iktiza ediyor ki tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zâlimlere tezellül etmemek 'a hakiki abd olan başkalara abd olamaz Birbirinizi -'tan başka- kendinize Rab yapmayınız Yani 'ı tanımayan herşeye herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder başına musallat eder Evet hürriyet-i şer'iyye Cenab-ı Hakk'ın Rahman Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdırEğer denilse: Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin hususan Asya'nın hususan İslâmiyet'in hayatı ve terakkisi nasıl o şura ile olabilir?Elcevab: Nur'un Yirmibirinci Lem'a-i İhlâs'ında izah edildiği gibi; haklı şura ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden üç elif yüzonbir olduğu gibi ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir Ve on adamın hakiki ihlâs ve tesânüd ve meşveretin sırrı ile bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor Madem beşerin ihtiyacâtı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış tahribatçı muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikından gelen şura-yı şer'î ile yaşayabilir O düşmanları durdurur o hâcetlerin teminine yol açar H)

ŞURA-YI DEVLET İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire Danıştay

ŞURA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 42 suresi olup "Hâ mim ayn sin kaf" Suresi de denir

ŞURAB (ŞURÂBE) f Kirli ve acı su * Mc: Gözyaşı

ŞUR-BAHT f Bahtsız talihsiz

ŞURE f Çorak tuzlu verimsiz toprak

ŞURE Heyet

ŞUR-EFGEN f Karma karışık yapan kargaşalık çıkaran

ŞUR-ENGİZ f Gürültü çıkaran şamata yapan

ŞUREZAR Çorak yerler verimsiz araziler

ŞURİDE f Perişan karışık * Tutkun âşık meftun

ŞURİDEGÎ f Karışıklık perişanlık * Tutkunluk düşkünlük

ŞURİSTAN Çorak yerler

ŞURİŞ f Karışıklık kargaşalık

ŞURTA (Yelkenliye) uygun rüzgâr * Önde gidip düşmanla savaşan asker * Polis jandarma

ŞURU' Başlama Mübaşeret etme

ŞURUT (Şart C) Şartlar Bir şeyde bulunması lâzım gelen esaslar temeller

ŞURUT-U SALÂT Namazın şartları

ŞUS Pak etmek temizlemek

ŞUSY Ölünün şişip el ve ayağının sertleşmesi

ŞUTBE (C: Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol

ŞUTTAR Pazu hareketi

ŞUTUR Irak uzak baid

ŞUTUR Irak uzak baid * Bir memesi birisinden uzun olan koyun * İki emziği kurumuş olan deve

ŞUTUT (şatt C) Büyük nehirler

ŞUUB (şa'b C) Cemaatler Taifeler Kabileler

ŞUUBAT (şu'be C) Şubeler kısımlar bölümler

ŞUUN (Şe'n C) İşler fiiller Havadis

ŞUUN-U SEYYALE Akıcı bir halde durmayan işler

ŞUUNAT Şuunlar Keyfiyetler haller * Emirler Kasıtlar Talepler

ŞUUR Anlayış idrak Vicdan Hiss-i zâhirle duymak * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir (ET) * Kendi varlığından haberi olma * Bir şeyi hoşça tanıma * İnceliklerini iyice idrak etme * (Şa'r C) Kıllar

ŞUURDÂRÂNE f Haberli ve iyice tanıyarak Kendinden haberi olarak Bilerek bilir gibi(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz Hayat ruhun ziyasıdır Şuur hayatın nurudur Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem bir insicâm-ı ahkem görünüyor Madem şu biçâre perişan küremiz sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat zişuur sekeneleri vardır Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi o nurani sekeneler bulunur Nar nuru yakmaz Belki ateş ışığa meded verir S) (Bak: Vicdan)

ŞUVAZ Kızgın ateşli maden Kızgın ateş * Susama

ŞUVEYY Yavaş

ŞUY f Koca eş zevc

ŞUYİDE f Yıkanmış

ŞÜBAN Çoban

ŞÜBANÎ Kırmızı yüzlü

ŞÜBBAN Gençler delikanlılar

ŞÜBBAN-I VATAN Vatanın gençleri

ŞÜBBUT Kalkan balığı

ŞÜBEH (şübhe C) şübheler şekler şübhe edilenler

ŞÜBHE (C: Şübeh - Şübühât) Tereddüd Bir şeyin doğru olup olmadığına veya var olup olmadığına dair kat'i kanaat ve bilgi sahibi olmamak hâli

ŞÜBHE-İ TÂRIK Zulmetten gelen şüphe belâsı

ŞÜBKE (C: Şübük) Yakınlık Akrabalık hısımlık

ŞÜBRÜM Kısa boylu kimse

ŞÜ'BUB Birden yağan sağanaklı yağmur * Hiddetli ve şiddetli olan * Şiddetli güneş harareti

ŞÜCA' (Şec'a - Şica') Yiğit cesur bahadır Şecaatli

ŞÜCEA' (Şeci' C) Yiğitler cesurlar

ŞÜCEYRE Çalı ufak ağaç

ŞÜCNE Sıklığından birbirine girmiş ağaçların damarları

ŞÜCUB Ev içinde olan direk

ŞÜCUN Ağaç dalları * Füruât teferruat

ŞÜCUR Muhtelif ve çeşitli olmak

ŞÜD f Geçti gitti; gidiş gitme Oldu olma Amed şüd $ : Geldi gitti

ŞÜDUN Kavi ve kuvvetli olmak * Terbiyeden müstağni olmak

ŞÜF'A Bir malı müşteriye mal olduğu fiata satmak * Huk: Satılmakta olan bir yerde hissesi bulunan veya oraya bitişik komşu olanın satılan şeyi almakta birinci derecede hakkı olması Şüf'a sahibi kendinden habersiz satılan şeyi dava ederse bedelini ödeyerek müşteriden geri alabilir (HL)

ŞÜFAFE Kap dibinde kalan su

ŞÜFEA' (Şefi' C) Şefaatçiler Şefaat edenler bir suçun bağışlanması için aracılık yapanlar

ŞÜFR (C: Eşfâr) Kirpiğin bittiği yer * Her şeyin kenarı

ŞÜFRE (ŞEFRE) (C: Eşfâr) Yassı büyük bıçak * Gön ve sahtiyan kestikleri bıçkı * Kılıç ağızı * Kirpik biten yer

ŞÜFUF Zayıf olmak

ŞÜFUN Göz ucuyla bakmak

ŞÜGUR Yükseltmek * Hâli etmek boşaltmak

ŞÜGÜL (C: Eşgâl) Meşgul ve gafil olmak Gaflette bulunmak

ŞÜHBE Siyaha galip olan beyazlık

ŞÜHEDA (şâhid ve şehid C) şâhidler * şehidler (Bak: şehid)

ŞÜHRE Zahir ve vâzıh olmak Görünmek Açık olmak

ŞÜHUB Mütegayyer olmak değişmek

ŞÜHUD şâhidler * Görme şahid olma * Müşahede etme * Görünecek halde şekillenme

ŞÜHUDÎ Keşfe ve görmeğe dair Görünebilir olana ait ve mensub (Ehl-i şuhud dediğimizden maksad Evliyâullahtır Zira velâyet sâhibi avâmın itikad ettiği şeyleri gözle müşahede ediyor MN)

ŞÜHUR (şehr C) Aylar 30 günlük müddetler

ŞÜHUR-U SELÂSE Arabî üç aylar Receb Şaban ve Ramazan ayları

ŞÜHUS Yüksek olmak * Bir yerden bir yere gitmek * Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak * Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak

ŞÜHÜB (Şihâb C) Kıvılcımlar

ŞÜKAF (Bak: şikâf)

ŞÜKARA Sütlü deve * Sütlü koyun

ŞÜKAT (şâki C) şikâyet edenler şikâyetçiler

ŞÜKLE Gözün ağındaki kırmızılık

ŞÜKM Ücret ivaz Cezâ Karşılık Amelin ücreti

ŞÜKR (Şükür) 'ın (C C) nimetlerine karşı memnunluk göstermek 'a teşekkür (Bak: Ni'met)(Kalb ile dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir Şükür eden her nimeti ın râzı olduğu yere sarfeder Şükür; 'ın kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir Taalluk cihetinden hususidir Hamd taalluk cihetinden daha umumi esbab cihetinden daha hususidir)(Kur'an-ı Hakîm nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor şükrü gösteriyor Çünkü rızka iştiha ve iştiyak bir nevi şükr-ü fıtrîdir Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor şükürden şirke gidiyor Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır hürmetsizliktir Haram helâl demeyip rast geleni yemektir Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir hem vasıta-i zillettir Hem şükrün envaı var O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır M)

ŞÜKR-Ü KÜLLÎ Umumi nimetler için yapılan şükür(Eğer desen: "Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"Elcevab: Küllî bir niyetle hadsiz bir itikad ile Meselâ nasılki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki herbiri milyonlara değer hediyeler makbul adamlardan gelmiş orada dizilmiş Onun kalbine gelir: "Benim hediyem hiçtir ne yapayım " Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum Çünki: Sen onlara lâyıksın Eğer benim iktidarım olsaydı bunların bir mislini sana hediye ederdim " İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını en büyük bir hediye gibi kabul eder Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini ben kendi hesabıma umumunu sana takdim ediyorum Eğer elimden gelseydi onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim Hem sen onlara hem daha fazlasına lâyıksın İşte şu niyyet ve itikad pek geniş bir şükr-ü küllidir Nebatatın tohumları ve çekirdekleri onların niyyetleridir S)

ŞÜKR-Ü ÖRFÎ (Bak: Hamd)

ŞÜKRAN İyilik bilmek Minnettarlık Şükretme hâli

ŞÜKRANİYET Şükranlık

ŞÜKRGÜZAR f İyilik bilen teşekkür eden

ŞÜKUF(E) f Çiçek Zühre Tomurcuk

ŞÜKUFEZAR f Çiçek bahçesi

ŞÜKUF-MİSAL Gonca gibi tomurcuk gibi

ŞÜKUH f Azamet ululuk celal

ŞÜKUK (şekk C) şekler şüpheler

ŞÜKUR Hacet ihtiyaç * Mühim işler umûr-u mühimme

ŞÜKÜFTE f "Açılmış" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nev-şüküfte $ : Yeni açılmış

ŞÜLLE Niyyet * Uzak emir

ŞÜMAR f Hesap sayı * Sevgi muhabbet

ŞÜMAR f Sayan sayıcı Eden edici

ŞÜMARENDE f Sayan hesab eden

ŞÜMARİDE f Sayılmış hesab edilmiş

ŞÜMHUT Uzun tavil

ŞÜMRUH Hurma budağı

ŞÜMS (C: Şümus) Vahşi erkek davar * Bir nevi gerdanlık

ŞÜMU' (Şem' C) Mumlar * Balmumları

ŞÜMUH Pek yüksek olmak * Sedid Sağlam sed

ŞÜMUL Kaplamak İhtivâ etmek İçine almak * Hükmü altına almak

ŞÜMUS (şems C) şemsler güneşler

ŞÜMÜRDE f Hesap edilmiş hesaplanmış sayılmış

ŞÜNAN Perâkende dağılmış

ŞÜNHUB(E) (C: Şenâhıb) Dağbaşı

ŞÜNŞÜN Zeyrek ve akıllı genç yiğit

ŞÜNTÜR (C: şenâtir) Parmak

ŞÜNUE Uzak olmak Irak olmak

ŞÜNZUVE (C: Şenazi) Dağ kenarı

ŞÜPÜŞ f Bit

ŞÜRABİYE f Bir şeye bakmak için boyun uzatmak

ŞÜRB İçme İçilme

ŞÜREBE Çok içen Çok içici olan

ŞÜREF (şerefe ve şürfe C) şerefeler

ŞÜREFA (Şerif C) Şerifler Hazret-i Hüseyin Radıyallahü Anh vasıtasiyle Peygamberimiz (ASM) soyundan gelenler * Şerefliler (CC) yolunda sabır ve sebat ile devam eden temiz insanlar

ŞÜREKA (şerik C) şerikler ortaklar

ŞÜRR Ayıp * Yayıp döşemek * Kurutmak için güneşe sermek

ŞÜRRUF Ters ve balçık taşımada kullanılan ve tezkere denilen âlet

ŞÜRSE Papuç Nâlin Ayakkabı

ŞÜRSUF (C: Şerasif) İyeği kemiğinin yumuşak kısmı

ŞÜRŞUR Yund kuşu dedikleri kuş

ŞÜRTA (C: Şurat-Şuratâ) Malı mülkü ile tanınan meşhur bir kimse * Askerin önünde yürüyüp düşman ile evvel cenk eden taife Öncü kuvvet

ŞÜRU' Başlamak (Bak: şuru')

ŞÜRUH (Şerh C) Şerhler açıklamalar

ŞÜRUK Tulu' etmek doğmak

ŞÜRUR (şerr C) şerler Kötülükler

ŞÜRUT (Bak: şurut)

ŞÜS f Akciğer

ŞÜST f Yıkama

ŞÜSTE f Yıkanmış

ŞÜSU' Uzak olma * Ayakkabıya kayış tasma takma

ŞÜSUB Atın ince ve zayıf olması * Şiddet

ŞÜŞ f Karaciğer

ŞÜTUM (şetm C) Küfürler sövmeler

ŞÜTUM-İ GALİZA Galiz ve kaba küfürler

ŞÜTÜR f Deve

ŞÜTÜRBÂN f Deveci Deve çobanı

ŞÜTÜRBÂR f Bir deve yükü kadar olan ağırlık

ŞÜTÜRDİL f Deve huylu kinci inatçı

ŞÜTÜRGÂV f Zürafa

ŞÜTÜR GÜRBE f "Deve ile kedi" : İyilik fenalık; münasebetsiz karışık; iyi ile kötü

ŞÜTÜRLEB f Deve dudaklı Dudağı deve dudağı gibi sarkık olan kimse

ŞÜTÜRMÜRG f Devekuşu

ŞÜTÜRPÂ f Deve ayaklı * Kekik otu

ŞÜUBİYYE Arabiyi acemden faziletli saymayan bir taife

ŞÜUN (Bak: şuun)

ŞÜUNÂT (Bak: şuunât)

ŞÜVAYE Büyük nesnelerin küçüğü * Kıt'a

ŞÜVAZ (Bak: şuvaz)

ŞÜYU' Herkes tarafından duyulmuş öğrenilmiş * Yayılma şayi' olma

ŞÜYUH (Şeyh C) Şeyhler İhtiyarlar

ŞÜZAM Tuz * Akrep ve arı dikeni

ŞÜZUB Davarın ince belli olması

ŞÜZUR (Şezre C) Süs eşyası olarak kullanılan altun veya inci gibi şeyler * İşlenmemiş madenin içinden toplanan altın parçaları

ŞÜZUZ (Şâzz dan) Kaide ve kanun dışı kalmak Yalnız kalmak * Karşı olmak muhalif olmak

ŞÜZZAZ Müteferrik perâkende parçalanmış dağılmış * Az olan cemaat Kabilenin haricinde kalan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları

Eski 07-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları



anaam çok uzun öğrenmesi zor olur dateşekkür ederim paylaşım için
Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları

Eski 07-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları



c) Kağnı
NEVRED f Gezen yol alan dolaşan
NEVRES (Nevrese) f Yeni yetişmiş yeni yetişen yeni biten * Genç taze
NEVRES Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar
NEVRESİD f Yeni yetişmiş yeni yetişme
NEVRESİDE f Yeni yetişmiş yeni yetişme * Tâze genç
NEVRESİDEGÂ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.