Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
absolutizmmutlakçılık, arası, edebiyat, eserde, herhangi, sözlüğü, terimleri

Edebiyat Terimleri Sözlüğü | A - F Arası, Absolutizm:Mutlakçılık. Herhangi Bir Eserde

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edebiyat Terimleri Sözlüğü | A - F Arası, Absolutizm:Mutlakçılık. Herhangi Bir Eserde



edebiyatta kullanılan terimler - edebiyat terimleri

A

ABSOLUTİZM
Mutlakçılık Herhangi bir eserde ya da ilkede bir ebedinin varlığına ve değişmezliğine inanmak, eseri ya da ilkeyi bu değişmeze göre incelemek

AÇIK HECE
Türkçe sözcüklerde sesli harf ile belirtilen kısa heceler Örneğin a-na-do-lu, a-şı-la-ma gibi Arapça ve Farsça’da ise sözcüklerde sesli harflerle yazılmayıp hareke ile gösterilen kısa hecelere verilen isim Örneğin ka-de-me, ha-se-ne gibi Aruz vezninde bütün açık heceler kısa hece olarak kabul edilir

AÇIKLAMA
Edebi bir eseri geniş okuyucu kitleleri için anlaşılabilir hale getirmek için yapılan yazılı çalışmalar Sanatçılar eserlerinde anlamı herkes tarafından bilinmeyen sözcükler, deyimler, durumlar ve düşüncelerle, sanatlar kullanır Bunların her biri bir olay, bir durum ya da düşünceyi ifade eder Okuyucu bunları çözmeden eserin bütününü anlayamaz Açıklamanın amacı bu anlamayı sağlamaktır


AÇIKLIK
Bir metinde belirtilmek istenen duygu ve düşüncelerin kolay, anlaşılır, herhangi bir ek yoruma açıklamaya gerek kalmadan kavranılabilir olmasıdır

ADAPTE
Herhangi bir dilde yazılmış bir eseri, başka bir dile yer ve kişi adlarını değiştirerek, olayları örf ve adet, duyuş ve düşünüş bakımından aktarıldığı dili konuşanların hayatına uygulamak yöntemli serbest çeviri tarzıdır Türk edebiyatında daha çok tiyatro eserlerinde kullanılır Örneğin Tanzimat edebiyatı yazarlarından Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı adapteler gibi


ADAPTASYON
Farklı türde bir eserin (roman, öykü, anı gibi), sahne veya sinemaya uyarlanması ya da farklı türde bir eserden (roman, destan, öykü gibi) farklı bir edebi eser (örneğin oyun) meydana getirilmesidir

AED
Eski Yunanlılarda şiirlerini lirle söyleyen saz şairlerine verilen ad


AFROZİM
Çeşitli konularda mutlak bilinmesi gereken ana özellikleri kısa, açık ve anlaşılır bir biçimde anlatma sanatı Yazarların derin anlam yüklü vecizelerine de afrozim denir

AĞIZ
Bir anadilin herhangi bir şivesi içinde var olan söyleyiş farkıdır Ağızlarda dilbilgisi ve sözcükler farklı değildir ancak bazı sesler değişik söylenir Rumeli ağzı, Karadeniz ağzı gibi


AHREB ve AHREM
Rubai vezinlerinin ana ölçüsüdür Mef’ulü ile başlayanlara ahreb, mef’ulün ile başlayanlara ahrem denir

AHSENÜ’L KASAS
Kıssaların, hikayelerin en güzeli Bu deyim, Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi’nde geçen Yusuf kıssasını anlatır

AKD Ü HALL
Düğümleme ve çözülme Divan edebiyatında nesir bir eseri nazma çevirmeye akd, nazım bir eseri nesire çevirmeye hall denir

AKICILIK
Sözcük ve cümlelerin dile takılmadan kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen düşüncenin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade edilmesi Akıcılık, düşüncelerin bir düzenleme kapsamında sıralanması, bu düşüncenin herkes tarafından bilinen ve kolay söylenebilen sözcüklerle anlatılması, cümlelerin kısa ve yapı bakımından doğru olması ile sağlanır Akıcılık, içerikten çok bir üslup özelliğidir


AKROSTİŞ
Bir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru sıralandığında anlamlı bir sözcük meydana getirmesi Divan edebiyatında akrostiş’e muvaşşah ya da istihrac denir Eski Yunan ve Latin edebiyatında ise akrostiş "üç dize" anlamına gelir

Örneğin:

Varolan bir sen, bir ben, bir de bu bahar

Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var

Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes

İnan ki bir daha geri gelmez bu günler

Âlemde bu andır bize dost esen rüzgar

Cahit Sıtkı Tarancı

Şiirin dizelerinin ilk sözcükleri alt alta okunduğunda "VEDİA" ismi çıkıyor

AKS, AKİS


Bir cümlede, bir dizede iki sözcüğün ya da sözcük topluluklarının yerleri değiştirilerek yapılan söz sanatı Cümle ya da dizede bir sözcük diğerinin önüne ya da arkasına getirilerek cümle ya da dize tekrarlanır Tard ü aks veya aks ü tebdil de denir Aks-i tam (tam akis) aks-i nakıs (eksik akis) olmak üzere iki türü var

Aks-i tam, cümle ya da dizenin anlamlı iki parçası kalıp halinde yer değiştirir, ekleme ve çıkarma yapılmaz Örneğin:


Mümkün değil Hudâyı bilmek de bilmemek de

Mâtem görünür şâdi şâdi görünür mâtem


Aks-i nakıs, Cümle ya da dizelerde anlamlı sözcük topluluklarının yerlerinin bazı ekleme ve çıkarmalar yaparak değiştirilmesi yöntemidir Örneğin:


Hayran oluyor kudretine, sun’una insan

Hayran oluyor kudretine, sun’una hayran

İsmail Safa


Gelse der-gâhına ikrâm görürler küremâ

Kürema dergehine gelse görürler ikrâm

Ziya Paşa

AKSAN
Vurgu demektir Söyleyiş farkını belirtmek için bazı seslerin üzerine konur

AKS-İ MÜFRED
Bir sözcükteki harflerin sondan başa doğru alınması halinde yine anlamlı bir sözcüğün meydana gelmesidir Örneğin ayak-kaya gibi

AKSİYON
Bir edebi eserde olguların akışıdır Örneğin bir romandaki aksiyon, tanımlama, düşünce ve moral bölümlerinin çıkarılmasından sonra kalan olaylardır

ALAKA
İlgi Bir sözcüğü gerçek anlamının dışında bir anlamda (mecazi) kullanmak için düşünülen ilgiye alaka denir Edebi sanatların çoğunda bu durum söz konusudur Bu ilişki ne kadar uygun olursa edebi sanat o derece yerinde ve güzel sayılır


ALEGORİ
Bir düşüncenin canlı bir varlık olarak anlatılması Soyut bir düşünceyi heykel ya da resim ile göstermek gibi Örneğin adalet düşüncesinin gözü bağlı ve elinde terazi bulunan bir kadınla anlatılması gibi

ALİTERASYON
Şiir ya da düzyazıda bir uyum yaratmak amacıyla aynı sesleri taşıyan sözcükleri sık sık ve art arda tekrarlamak Örneğin:

Seherlerde seyre koyuldum semayı, deryayı

Tevfik Fikret


Karşı yatan karlı kara dağlar kayıptır

Dede Korkut


ANA DUYGU
Bir düşünceden çok bir duyguyu dile getirmek, okuyucu ya da dinleyiciye hissettirmek, onların benliğinde yaşatmak amaçlı yazı ya da konuşmaların öne çıkarmak istediği asıl duyguyu anlatır Ana duygu bir metnin özünü oluşturur Metinde bu duyguyu destekler haldeki bütün yardımcı duygu ve düşünceler hep ana duyguya bağlanarak onun daha anlaşır ve duyulur olmasını sağlar Ana duygu konu anlamına gelmez Konu anlatılan şey, ana duygu ise bu anlatılanlardan çıkan sonuçtur

ANA FİKİR
Belirli bir konuda yazılmış eserlerin temelini oluşturan ve okuyucuya verilmek istenen asıl düşünce


ANAGRAM
Bir sözcükteki harfleri kullanarak başka bir sözcük kurmak Örneğin sahip anlamındaki "malik" sözcüğü ile tamamlamak anlamındaki "ikmal" sözcüğü kurulabilir Anagram çoğunlukla özel isimlerde yapılır Gerçek isim yerine o isimdeki harflerle yapılan bir başka isim kullanılır

ANAKRONİZM
Meydana geliş tarihi kesin olarak bilinen bir olayı yaşadığı zaman belli olan bir kişiyi, değişik bir tarihte gerçekleşmiş ya da yaşamış gibi gösterme Örneğin Nasrettin Hoca’nın Timur ile ilgili fıkraları gibi Anakronizm bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir ya da bir amaç için bilinçli olarak yapılabilir


ANALİZ
Bir bütünü parçalarına ayırarak detaylı inceleme Bir edebi eserin analizi, olayların, kişilerin ve üslupların ayrı ayrı incelenmesi yöntemiyle yapılır Analizden çıkarılan sonuç bir tartışma konusu olursa bu duruma eleştiri (tenkit) denir


ANEKDOT
Bir edebi eserde anlatılan bir olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır Kısa hikaye, fıkra, menkıbe anlamlarını da taşır


ANJANBMAN
Şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır Türk şiirine Fransız şiirinden geçti Servet-i Fünun döneminde yaygınlaştı Düzyazıyı şiire yaklaştıran önemli bir üsluptur Örneğin:


Geçen akşam eve geldim Dediler:

Seyfi Baba

Hastalanmış, yatıyormuş

- Nesi varmış acaba?

- Bilmeyiz, oğlu haber verdi

geçerken bu sabah

- Keşke ben evde olaydım Esef

ettim Vah vah!

Bir fener yok mu, verin Nerde

sopam?

Kız çabuk ol

Gecikirsem kalırım beklemeyin Zira

yol

Hem uzun, hem de bataktır

Mehmed Âkif

ANLAM
Her sözcüğün anlattığı düşünce Sözcükler birden fazla anlama gelebilir Bu durumda anlamlardan biri öz anlam diğerleri mecaz anlamdır Sözcükler zamanla yeni anlamlar alarak zenginleşebilir Zamanla anlamlarının kaybetmelerine anlam daralması denir Dar anlamı bulunan sözcüklerin anlamlarının genişlemesine de anlam genişlemesi denir

ANLATIM
Duygu ve düşüncelerin sözlü ya da yazılı ifadesi Edebiyatta daha çok yazılı anlatım için kullanılır Anlatımın aracı sözcüklerdir Sözcüklerin dilbilgisi kullarına uygun olarak sıralanmasıyla anlatım ortaya çıkar Edebiyatta anlatım genel olarak iki türde yapılır Biri nesir (düzyazı) diğeri nazım (şiir)

ANTOLOJİ
Gerçek sanat eseri değerindeki örneklerin bir araya getirildiği derleme yapıtlar Yunanca anthos (çiçek) ve legein (toplama) sözcüklerinden türemiştir Batı’da ilk örneklerini Yunanlılar verdi Gadaralı Meleagros ile Makedonyalı Filippos’un Stephanos (Çelenk) isimle derlemeleri ilk antolojidir Türkçe’deki ilk antoloji ise Ömer bin Mezid’in 1436’da yaptığı Mecmuatü’n Nezâir’dir 83 şairin 397 şiirini kapsayan bu antolojiyi Prof Dr Mustafa Canpolat 1978’de Latin harfleriyle yayımladı

ANTONİM
Ters anlamlı sözcükler Sıcak-soğuk, iyi-kötü, acı-tatlı, kısa-uzun, güzel-çirkin gibi

APOSTROF
Kesme işareti Özel isimleri eklerinden ayırmak için (Ali’nin kalemi), sözcükteki düşen bir harfi belirtmek için (n’olur=ne olur), sözcüğün ekiyle karışmaması için (kola’nı içtin mi) kullanılır

ARAÇSIZ ÜSLUP
Bir fikri, bir duyguyu söyleyenlerden doğrudan doğruya aktarmak Monolog ve diyaloglar araçsız üslup örnekleridir

ARKAİZM
Bir dilin eskimiş sözcüklerini ya da cümle kuruluşlarını kullanarak edebi eser yaratma Bu eserlere arkaik denir

ASALET
Edebi eserlerde terbiye dışı, çirkin, bayağı, müstehcen ve galiz sayılan sözcüklerden kaçınmak Edeb-i kelam ya da mümtaziyet de denir Tersi eserlere hasaset adı verilir

ASKI
Halk edebiyatında saz şairleri aralarındaki şiir yarışmalarında kazananlara verilmek üzere duvara tüfek, kılıç, heybe, saz gibi şeyler asardı Bunlara askı, askıyı kazanmaya da askı indirmek denir


ÂYÎNE
Sözcük anlamı aynadır Herhangi bir şeyi veya hali yansıtan, gözönünde canlandıran anlamında kullanılır Tasavvuf edebiyatında dünya, Allah’ın tecelli ettiği bir aynadır

B

BAB

Bir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden en geniş olanı

BÂDE

Üzüm şarabı Ama tasavvuf edebiyatında aşk anlamındadır


BAHR-I TAVÎL

Vezinli, kafiyeli uzun nesir cümlelerden kurulan Divan edebiyatı nazım türü Fe’ilatün, mefa’ilün, müstef’ilün gibi cüzler arka arkaya tekrarlanır Türk edebiyatında çok az kullanılmıştır


BALAD

Üç uzun bir kısa bendden oluşan Batı edebiyatı nazım türü Uzun bendlerin dize sayısı 6-10 arasında değişir Kısa bend ise 4-5 dizedir Bu bend tanrıya, krala, prense ithaf bendidir Her bendin sonundaki mısra bir tür nakarattır Masal ve hikaye niteliğindeki bendleri ele alıp işleyen, kısa ve hikayesi olan şiirlerdir

BASİTNAME

Divan edebiyatında yalın Türkçe ile yazılmış gazeller Bunlara Türkî-i basit gazel de denir Basitnamelerde Arapça ve Farsça sözcüklerle tamlamalar çok azdır Örneğin:


Düşdi bu gönlüm sana hey sevdüğüm

N’ola yakışsan bana hey sevdüğüm


Çün seve geldi seve gider seni

Bu gönül önden sona hey sevdüğüm


Ayruluk derdi bana bir bun durur

Kim döyer imdi buna hey sevdüğüm


Turmadım uçmak diler gönlüm kuşı

Yüce köşkünden yana hey sevdüğüm


Yüzüni gözler güzel bu uyüzden ay

Giceler kalur tana hey sevdüğüm


Ağzını öpmek ana ol kim senün

Söğme yok yire ana hey sevdüğüm


Cânı dahi bir kez ana hey sevdüğüm

Edirneli Nazmi

BEDÎ

Sözü, kulağa hoş gelecek ve ruha heyecan verecek şekilde güzelleştirme yollarını gösteren bilim İlm-i bedî de denir Bu isim altında toplanan sanatlar iki gruba ayrılır:

Sözle ilgili sanatlar (Sanayi-i lafziye): Cinas, iştikak, seci, kalp, tedvir, aks, teddil, tasri, tarsi gibi

Anlamla ilgili sanatlar (Sanayi-i mâneviye): İlhan, tevriye, tenasüp, mübalağa, leff ü neşr, tensik, mügalata-i mâneviye, tecahül-i ârif, hüsn-i ta’lil, tezat, istifham, rücu, tekrir, telmin, insal-i mesel, istidrak, tevcih, iktibas gibi

BELÂGAT

Düzgün ve yerinde söz söyleme sanatı Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilimdir

BERÂAT-I İSTİHSAL

Sözün başında eserde anlatılanları belirten sözcük ya da söyleyişler Berâat üstün gelmek, istihsal yeni ayın görünmesi, yağmurun yağması, çocuğun doğarken çığlık atması anlamlarına gelir Bu edebi sanata hüsn-i ibtida adı da verilir Amaca iki yolla ulaşılır Bir ilişki kurularak ya da ilişki kurulmadan İlişki kurulmasına tahallüs, kurulmamasına iktidab denir Sinan Paşa’nın Tazarru’namesi, Fuzuli’nin Hüsn’ü Aşk’ı, Cevdet Paşa’nın Belagat-ı Osmanniye adlı eserlerinde bu sanatın güzel örnekleri vardır


BERCESTE

Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit Dize için daha çok mısra-ı berceste, beyit için de beyt-i berceste tanımlamaları kullanılır Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir Bazı berceste örnekleri:


Uyduk dil-i divâneye dil uydu hevâya

Ruhi


Su uyur düşmen uyur hasta-i hicrân uyumaz

Şeyh Gâlib


Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da

Şeyh Gâlib


Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

Muhibbî (Kanuni)


Şîrler pençe-i kahrımda olurker lerzân

Beni bir gözleri âhûya zebun etdi felek

II Selim


BERDAR

Asılmış, darağacına çekilmiş Divan ve tasavvuf edebiyatında sevgilinin saçlarına vurulan "âşık"ı tanımlamak için kullanılır Örneğin:


Ayağı yire mi basar zülfine ber-dâr olanun

Zevk ü şevk ile virür cân ü seri döne döne

Necati


Dâr olam gerdâr olam ber-dâr olam mansûr olam

Yunus Emre


BEZM

Sohbet, muhabbet, içki meclisi Daha çok divan edebiyatında kullanılır Tamlamalar halindedir Örneğin bezm-i nûşânûş durmadan içilen meclis demektir Bezm-i vüslat kavuşma meclisidir Bezm-i muhabbet aşk meclisidir Bezm-i mey içki meclisidir Tasavvuf edebiyatında bezm-i elest şekli kullanılır Başlangıcı olmayan zaman demektir

BİLADİYE

Beldeleri konu edinen edebi eserler Sanatçılar gördükleri, gezdikleri, sevdikleri ya da görmek istedikleri beldeleri nazım ya da nesir şeklinde anlatır Divan edebiyatında Ferdi, Derviş Ömer Efendi gibi şairlerin biladiyeleri vardır


BOZLAK

Halk edebiyatımızda bir ezgi türü Konusunu aşiret kavgalarından, kan davalarından, aşk maceralarından alır Çoklukla Güney ve Orta Anadolu bölgelerinde söylenir Afşar bozlağı, Urum bozlağı gibi türleri vardır




C-Ç

CEM’İYYET

Birbirine uygun veya birbirine karşıt anlamlı sözcükleri bir arada bulundurma Böyle sözlere cem’iyyetli adı verilir


CEVAZ-Î EDEBÎ

Sözcüğü vezne uydurmak amacıyla bazı değişikliklerle kullanılması, hecelerin, seslerin ucun ya da kısa okunması şeklinde yapılan yanlışları hoş karşılama Şiirde böyle kullanışlar "kusur" kabul edilir

CEZÂLET

Söyleyişleri kulağa sert gelen sözcükleri tanımlar Uyumu konuya göre ayarlayan önemli bir anlatım şekli Örneğin, sanatçı şiddet, büyüklük, vakar, ölüm, korku, savaş gibi konuları anlatırken ya da işlerken, sözcükleri de anlattığı konuya uygun düşecek kalın sesliler arasından seçer Savaşı anlatırken çekâçâk, gülbank gibi sözcüklerin kullanılması gibi Bu tür kalın seslilere elfâz-ı cezele, taşıdıkları niteliğe de cezâlet denir Örneğin:

Saflar düzüp hücum hücum edilecek hayl-i düşmene

Dehşet âsimân u zemîn pür-figân olur


Evc-i havâda çekâçâk ı tigden

Âvaz-ı ra’d u sâika reh-gümkünân olur

Nef’i

CÖNK

Halk edebiyatı ürünlerinin yazıldığı defterler Bir tür antoloji sayılırlar ve yazarlarının kim olduğu çoğu zaman bilinmez


ÇAPRAZ KAFİYE

Dörder mısralı bendlerle kurulan nazım şekli Her dörtlüğün tek sayılı dizeleri ile çift sayılı dizeleri kendi aralarında kafiyelidir Dörtlük sayısı sınırlı değildir Her tür konuya uygun olduğu için çok kullanılır Çaprazlama da denir Örneğin:

Hâfız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle

Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış

Eski Şîrâz-ı hayâl ettiren âhengiyle

Yahya Kemal Beyatlı (Rindlerin Ölümü)




D

DANDİZM

Yapmacık üslup Bu üslup sanatçıların taklit edilmemek amacıyla kullandıkları üsluptur

DARAYAK

Âşık edebiyatında kafiye olma olasılığı düşük sözcükler Âşıkın karşılaşma ya da atışma sırasında en azından dört ayak kafiye bulması gerekir Diğer âşık da aynı ayakta dört sözcük söylemek zorundadır Darayak bu durumda işe yarar Darkapı olarak da adlandırılır

DARB-I MESEL

Meydana gelen bir durumu, olayı bir örnekle anlatmakta kullanılan kalıplaşmış, anlamlı sözler Durûb-ı emsâl diye de bilinir


DEKANLIK

Edebiyatı soysuzlaştırdıkları öne sürülen sanatçı ya da akımlara verilen isim Örneğin Ahmet Mithat Efendi, Edebiyat-ı Cedide şairlerini gülünç göstermek için onlara dekanlar demiştir

DELÂLET

Söz ile anlam arasındaki bağlantı Bir sözcüğün okunduğu ya da söylendiği zaman beyinde canlandırdığı anlam İki başlıkta incelenir:

Sözle alakalı olmayan delâlet (gayr-i lafzi delâlet): Bu da ikiye ayrılır:

Delâlet-i vaz’iyye: Sözcükle anlamı arasında sözle ilgili olmayan çağrışıma dayalı bir bağlantı vardır Şemsiyenin yağmuru anımsatması gibi

Delâlet-i akliye: Parçanın bütünü, eserin yayıncısını, kainatın Allah’ı anımsatması gibi

Sözle alakalı delâlet (Lafz-ı delâlet): Bu da üçe ayrılır:

Delâlet-i mutabıkiye (Uygunluk): Sözün, ifade ettiği şeyin bütününü ifade etmesi Örneğin ev denince bütün odalarının akla gelmesi gibi

Delâlet-i tazammuniye: Sözün ifade ettiği şeyin bir bölümünü ifade etmesi Musluktan çeşme, evden oda gibi

Delâlet-i iltizamiye: Sözün kendi anlamı için gerekli olan bir başka anlamda kullanılması Eli açık, gönlü geniş, ağzı sıkı gibi


DEVR ya da DEVİR

Tasavvufa göre, yaratılış (madde) ve sona eriş (mead) arasındaki safhaları anlatan sistem Tasavvufçular bu sistemi bir daireye benzettiği için bu ismi aldı


DEVRİYE

Tasavvuf edebiyatında devr konusunu işleyen şiirler


DEYİM

Çoklukla gerçek anlamlarının dışında bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözler En az iki sözcükle kurulur Kısa ve özlü anlatım aracıdır Teşbih, istiare, mecaz ve kinaye unsurlarıyla bir olayı tanımlar ya da ifade eder "Ağır başlı", "Dostlar alışverişte görsün" gibi


DEYİŞ

Türk halk edebiyatında hece vezniyle söylenen şiirler Türkü, destan, koçaklama, güzelleme, taşlama, nefes, koşma, tekerleme türlerinin hepsine deyiş adı verilir "Deme" sözcüğü de kullanılır

DEYİŞME

Halk edebiyatında âşıkların karşılıklı şiir söylemesi Atışma da denir En az iki âşık kendi kendilerine ya da bilirkişiler ve dinleyiciler karşısında belli kurallar çerçevesinde şiir yarışı yaparlar Birbirlerini denerler, ustalıklarıyla öne çıkmaya çalışırlar Deyişme şu sırayla yapılır:

Merhabalaşma, giriş bölümüdür Âşıklar, birbirlerini ve dinleyicileri "Hoşgeldiniz", "Sefa geldiniz", "Merhaba" gibi sözcüklerle rediflerine bağlanan kafiyelerle dörtlükler kurarak selamlar

İkinci bölümde âşıklar kendi ustalarının şiirlerinden örnekler söyler

Tekerleme bölümü denilen üçüncü bölüm asıl deyişme bölümüdür Ev sahibi ya da yaşlı bir kişi düz ya da geniş ayakla deyişmeyi açar Âşıklar konu ve bend sınırlaması olmaksızın verilen oyun üzerinden deyişmeye başlar Âşıklar asıl ustalıklarını ve sanatçılıklarını burada göstermeye çalışır İlk ayak bitince diğer âşık yeni bir ayak açar Deyişme sürdükçe ayaklar darayak halini alır Deyişme karşılıklı soru-yanıt şekline döner Âşıklar böylece birbirlerinin bilgi ve sanatlarını ölçer Bir şekilde karşısındakini söz söylemez haline getiren âşık deyişmeyi kazanır

Söz söyleyememe durumuna "lebdeğmez" denir Deyişmenin sonunda da âşıklar birbirlerini rahatlatmak, gönül almak için karşılıklı koşmalar söyler Birbirlerini överek hoşgörü örneğiyle deyişmeyi bitirirler Örneğin âşık Şenlik ile âşık Feryadî’nin deyişmesi:


Şenlik:

Şöhretin vezir payında

Rütbesiyle şana layık

Oturuşun o duruşun

Hem sultana hana layık


Feryadî:

Sefa geldin gözüm üzre

Olsam mihmana layık

Şeyhülislam, sadrazam

Doğru Al’Osman’a layık


Şenlik:

Seninle oldum taaşşuk

Gözlerime geldi ışık

Duymadım sen kime aşık

Dillerin Kur’an’a layık


Feryadî:

Bu düşkün gönlüm açarsın

Selim Sırat’ı geçersin

Kevser ırmaktan içersin

Olasan cihana layık


Şenlik:

Kul şenliği eder hürmet

Rikabın kıldım ziyaret

Sana nasip olsun cennet

Huriye gılmana layık


Feryadî:

Sefil Feryadî göresen

Meram maksûda eresen

Sancak altında durusan

Habîb-i Rahman’a layık


DİBÂCE

Çoklukla mensur, bazen de mazmun eserlerin başında yer alan ve eserin yazılış nedeni ile içeriğini açıklayan başlangıç kısmı Önsöz, mukaddime, medhal, sözbaşı, başlarken, birkaç söz gibi sözcükler de dibâce karşılığıdır

DİPNOT

Yazarın yararlandığı kaynakları ve alıntıları metnin geçtiği yerlerde belirtmesi

DİYALOG

İki kişinin karşılıklı konuşmasını tanımlayan Yunanca sözcük Roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde kahramanların karşılıklı konuşmalarının olduğu gibi yazılmasını ifade eder En çok dram türünde görülür ve üsluba canlılık katar Devrik cümleler kullanmaya elverişlidir Örneğin Eflatun’un diyalogları ünlüdür

DÖRTLEME

Halk edebiyatımızda dört dizelik kıtalardan meydana gelen nazım şekillerinin genel adı


DÖŞEME

Türk halk hikayelerinin başında geçen seçili sözler Ayaklı saya da denir Arapça mukkaddime ve medhal, Farsça dibâce’nin karşılığıdır Döşeme başlama adlı girişle başlar Sonra duruma göre yalan veya tanrı, yaratılış üzerine bir destan, bir yurt veya savaş destanı söylenir Ardından asıl esere ya da anlatıma geçilir

DRAMATİK

Sahnede canlandırılmak üzere yazılmış eserlerin ortak adı

DURAK

Hece vezniyle yazılmış şiirlerde dizelerin belli bölümlere ayrıldığı yerler Durakta sözcükler bölünmez, kulağa uyumlu gelen söz öbekleri oluşturulur

DÜBEYT

İki beyit anlamındadır Divan edebiyatındaki rubai türünü belirtmek için kullanılır

E

EDA

Söz ve yazıdaki ifade şekli, uslup tarzı, anlatış yolu Belagatçılar bunun hakikat, mecaz, kinaye olmak üzere üç türlü olduğunu söylerler

EDEB-İ KELÂM

Acı, hoş olmayan, ayıp, çirkin, kaba veya uğursuz sayılan şeyleri kendi adlarını söylemeden başka sözle ifade etmek Buna asâlet ve mümtaziyet adları da verilir Edeb-i Kelâm, bir düşünceyi, bir olayı incelik, asâlet ve nezaketle ifade etmek için anlam, kendine ait olmayan kelimeyle karşılanır Genellikle şu üç durumda bu yola başvurulur:
1 Sözü kabalıktan kurtarmak için

Ölen birisi hakkında "ölüm" yerine "Rahmet-i Ralman’a kavuştu", "sizlere ömür", işi elinden alındığını bildirmek üzere "Affedildiniz" denmesi gibi
2 Ta’zim veya ifadeyi süslemek için Şeyh Galib’in aşağıdaki iki beyitten ilki ta’zim, ikincisi tezyine (süslemeye) örnektir:


Bir şeb ki Sarâ-yı Ümmehânî

Olmuşdu o mâhın âsumânî

Giydikleri âftâb-ı temmûz

İçtikleri şûle-i cihan-sûz


3 İfadeyi fesahat yönünden bozacak ses, kelime ve terkiplerin tekrarından kaçınmak için


EDİSYON KRİTİK

Eleştirel basım Farklı nüshaları bulunan yazma veya matbu eserlerin aralarındaki ayrılıklar tespit edilerek aslına en uygun şekilde yayınlanır Farklar dip notlar halinde gösterildiği gibi açıklayıcı bilgiler de verilebilir

EFSANE

Tabiatüstü özellikler gösteren kişilerin hayatlarının ve olayların anlatıldığı hikayeler Efsane halkın hayalgücüyle yarattığı "ideal insan tipi"ni verir ve nesilden nesile anlatılır Efsane ile masallar arasında uygunluk vardır İki türde de olağanüstü olaylar işlenir Yalnız efsane daha inandırıcıdır Bu yönüyle hikaye ve destana yaklaşır

Efsaneler şöyle ayrılır:
1 Yaradılış efsanesi (Dünyanın yaradılışı, tabiat varlıklarının meydana gelişi, kıyamet günleri)
2 Tarihi efsaneler
3 Olağanüstü kişiler, varlıklar ve güçleri konu alan efsaneler
4 Dini efsaneler

Türk efsanelerinde kahramanlık, fedakarlık, cesaret, ahlaki davranışlar, sosyal düzene bağlılık, Ahlah’ın kudretine iman, doğruluk, cömertlik, samimiyet gibi konular yer alır Genç Osman, Boş Beşik, Çakıcı EFe, Çoban Çeşmesi, Gelin Kaya, Cennet Dağı, Kan Kuyusu, Yusufçuk Kuşu gibi efsaneler halk arasında söylenegelmektedir


EGLOG

Çoban şiiri Birkaç çobanın aşk, kır hayatının güzellikleri üzerine karşılıklı konuşmaları bçiminde yazılır Latin edebiyatında gelişen bu şiir türü genellikle Batı edebiyatında görülür Bir olaya dayandığı ve karşılıklı kişileri konu aldığı için küçük bir piyesi andırır Eglog, Türk edebiyatında kullanılmayan bir türdür


EKLEKTİZM

Felsefede uyuşabilir tezleri toplayıp uyuşamayanlarını bir yana bırakma eğilimini, edebiyatta ise birbirine aykırı çeşitleri bağdaştıran geniş sınırlı zevki ifade eder

ELFİYE

Binlik karşılığıdır Bin mısradan meydana gelen manzum eserler için kullanılır Elfiyeler edebiyatla ilgili olduğu gibi, hadis, fıkıh, feraiz, nahiv ilimleriyle de ilgili olabilir


ELGAZ

Bilmece anlamına gelen lügaz kelimesinin çoğulu

ELİFNÂME

Genellikle mısra başlarındaki kelimelerin ilkharflerinin alt alta elif’den ye’ye kadar alfabetik tarzda devam etmesi ile meydana gelen şiir Divan ve halk edebiyatımızın ortak mahsulleri arasında yer alırlar Dini-tasavvufi ve din dışı konularda örneklerine rastlanır


EMOSYANALİZM

Sanat ve edebiyat eserlerinde duyguya önem veren estetik anlayış

EMPRESYONİZM

Nesneyi doğrudan doğruya tasvir ve analiz etme yerine, onun uyandırdığı duyguları anlatma yolu XIX yüzyılın sonlarında Fransa’da doğdu Önce resimde, sonra diğer sanatlarda tesiri görüldü

Empresyonistler dış dünyanın kendi içlerinde bıraktığı izlenimi dile getirirler Bu âlem, sanatçıya sadece heyecan ve duygusal dalgalanmalar veren bir uyarıcıdır Önemli olan sanatçının kendi algılamaları ve bunları anlatma yöntemidir Edebiyatın bir amaca hizmet edemeyeceğini savunur Empresyonist edebiyatçılar şiir, kısa hikaye, tek perdelik manzum piyes gibi kısa çalışmaları tercih etmişlerdir

ENTİMİZM

İçtencilik İnsan ruhunun mahrem ve gizli sırlarını içtenlikle anlatma eğilimi Bu sanat anlayışına sahip edebiyatçılara entimist denir

ENTONASYON

Cümlede heceler, kelimeler ve daha büyük anlamlı gruplar üzerindeki seslerin alçalıp yükselmesi Konuşmacının anlatmak istediği anlama yardımcı olur Dinleyicileri duygulandıran, heyecanlandıran, coşturan özellikler taşır Cümlenin yapısına göre değişiklikler gösterir Bazen cümlelerin anlamını da belirler


EPİFONEM

Bir sözlü ya da yazılı eserde anlatılanların hikmetli bir sözle son bulması


EPİGRAF

Bir yapının özelliklerini belirten ve genellikle bir plaka üzerine binanın ön yüzüne iliştirilen yazıya (kitabe) bir kitabın, bir kitabı meydana getiren bölümlerin başına konan, o kitapta veya bölümdeki yazılanları özetler mahiyette sözler, şiir parçaları, atasözleri, vecizeler

EPİGRAM

Eski Yunan’da mezar taşlarına yazılan kısa ve epik nazım şekli Romalılar’da çok kısa hiciv manzumesi

EPİZOT

Hikaye, roman veya şiirde ana konuya bağlı ikinci derecede olay; müzikte temaları birbirinden ayıran serbest yazılmış bölümler; tiyatroda bir aksiyona (harekete) katılmış ikinci derecede bir aksiyon; Yunan trajedisinin unsurlarını meydana getiren diyaloglu bölümlerin her biri Bu bölümler modern tiyatroda perde adıyla bilinir


EPOPE

Kahramanlık konusunu işleyen uzun şiirler Kelimenin aslı "konuşma, nutuk, sohbet" anlamına gelen Yunanca epospoien’e dayanır

ESREM

Aruzdaki fe’ülün cüzünden fe ve n’yi kaldırıp ûlu yerine getiren fa’lü cüzü

EŞHAS

Şahıs kelimesinin çokluğu Eskiden tiyatro eserlerinde ve romanlarındaki kahramanlara veya kadroya bu ad verilirdi

EŞTER

Aruzdaki mefa’ilün cüzünden m ve y harflerinin kaldırılıp yerine getirilen fâ’ilün cüzü


F

FABL

Hayvanlar, bitkiler ve cansız nesneler arasında geçtiği hayal edilen öğretici masallar Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulur Olaydaki kişilere insan karakteri ve davranışı verilir Asıl masallardan kısadır

FALNAME

Fal ile ilgili kitap Falın her bir çeşidine göre düzenlenen eserler Yıldızname, tefe’ülname, hurşîdname, ihtilacname, kıyafetname, kehanetname adlarıyla da bilinirler

Falnameler çokluk manzum yazılırlar Nesir halinde yazılanlarına genellikle yıldızname denir Falnameler Kur’ân falı, kur’â falı gibi dallara da ayrılırlar

Kur’a taşları veya bir kağıt üzerine çizilmiş noktalar ve noktaların meydana getirdiği şekilleri konu edinen kur’a falları daha çok Hz Ali’ye nispet edilir Edebiyatımızda Cem Sultan’ın Divan’ında yer alan Faly-ı Reyhan-ı Sultan Cem adlı kur’a falı meşhurdur

FASIL

Ayırma, bölme Bir kitabın bölümlerinin her biri

Mevsim mânâsına da gelir Fasl-ı zayf (yaz mevsimi), fasl-ı şitâ (kış mevsimi), fasl-ı hazan (sonbahar mevsimi)

Tiyatro oyunlarında perde anlamında kullanılır

Türk sanat musikisinde bir defada çalınan aynı makamdan parçaların tamamına denir

FASİH

Dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve âhenk bakımından kusursuz olması


FESÂD-I TELİF

Söz veya yazıda anlamın anlaşılmayacak kadar karışık olması


FESAHAT

Sözün ses ve anlam kusurlarından kurtarılması yolları İfadenin kusurlardan uzak bulunması hali fasîh’tir Sözün söylenişi ve işitilişi tatlı olmalı, anlaşılmasında güçlük çekilmemelidir Divan edebiyatında fesahat, kelimede fesahat, kelâmda fesahat diye ikiye ayrılır:
1 Kelimede fesahat: Aynı veya yakın mahreçten çıkan harflerin bir kelimede toplanmamasına (tenâfür-I hurûf), (er kalkılınca); kelimeleri meydana getiren harflerin kaynaşmasında telaffuz zorluğu olmamasına (mütenâfir) (ör tartırttı); anlamı herkes tarafından bilinmeyen kelimelere yer vermemeye (garâbet), kelimeyi vezne uydurmak için şeklini değiştirmemeye, çok anlamlı bir kelimeyi meşhur olmayan anlâmında kullanmamaya gramer hatası yapmamaya (kıyasa muhalefet) dikkat edilir
2 Kelâmda fesahat: Telaffuzu güçleştiren kelimelerin yan yana getirilmemesi (tenafur-I kelimât) (Örneğin: Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi), zincirleme tamlama (tetâbu-I izâfât) yapmamaya (Örneğin: Ali’nin ceketinin cebinin içi); Cümle kuruluşunun sağlam olmasına, önce söylenecek sözü sona, sonra söylenecek sözü öne almamaya, sözün düğümlenmemesine dikkat edilir

FİKSİYON

Bir sanat eserinde uydurularak bulunmuş şey Günümüzde, roman, kısa hikaye gibi nesir halindeki edebi eserler kastedilir Romanla eş anlamlı kullanıldığı da görülür Açık bir şekilde bir olaya bağlı bulunmasından dolayı edebi şekiller içindeki birçok şahıs hakkında kullanılmasına imkan verir


FİKTİF

İtibari, gerçek olmayan, var sayılan demektir Roman, hikaye, masal, halk hikayesi, destan gibi edebi eserler için kullanılır Yazar, dış dünyaya zihninde bir şekil verir ve bunu eserine aktarır Bu tür eserler, tasvir esasına dayandığı için olaylar ve kahramanlar fiktiftir

FRAGMATİZM

Parçacık diye adlandırılabileceğimiz bir edebiyat akımıdır İlk defa XX Yüzyılın başlarından İtalyan yazarı A Soffici’nin başlattığı bu akımda, gerçekten alınmış kısa kısa parçalar, küçük tablolar ve hayattan görüntüler (enstanteneler) en belirgin özelliği oluşturur


FUAYE

Tiyatro salonlarında, perde arasında oyuncuların ve seyircilerin dinlenmesi için ayrılan yer

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.