Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
askerlikten, atatürkün, istifası

Atatürkün Askerlikten İstifası

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürkün Askerlikten İstifası



(Uzun ama mutlaka sonuna kadar okuyun çok etkileyici)

Nurten ARSLAN'ın Küçük Anılarda büyük Sırlar isimli serisinin 4 Kitabı DÖNEMEÇ'ten alıntı



1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan gece!

Yıldızlar gökyüzünü terk etmiş

Yarım ay bulutların arkasına saklanmış

Gece derinleşirken Erzurum yaylaları sıkıntılı

Mavi Kuş da sıkıntılı; “Padişah seni ordudan atmadan askerlikten çekil paşam, istifa et!” diye ünleyen havadaki kuşlara, yerdeki karıncalara, sudaki balıklara ters ters bakıyor


1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan meş’um gece!

Erzurum geceleri nemli ve soğuk


Bu gece daha soğuk!

Hüseyin Rauf sıkıntılı!

Kâzım Karabekir sıkıntılı!

Subaylar, yaverler sıkıntılı!


Gerçi Rauf teminat veriyor; “Kâzım Karabekir Paşaya güvene-biliriz O sizin zekânıza, tecrübenize hayrandır

Rauf’un söylediği doğrudur Kâzım Karabekir Paşayı Selânik’ten beri tanır Pek çok ölüm-kalım savaşında feleğin çemberinden birlikte geçmişlerdir Azrail’in tırpanından birlikte kurtulmuşlardır


Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’dan hareket etmeden önce kendisini hasta yatağında ziyaret etmiş ve; “Burada yapılacak hiçbir şey kalmadı paşam Ben Erzurum’a gidiyorum Ne yapacaksak orada birlikte yapalım” demiştir


Evet öyle demiş ve onu Anadolu’ya davet etmiştir

Hatta Erzurum’da yapılacak kongreye gelmesi için kendisini telgraf yağmuruna tutmuştur


Fakat!


Kâzım Karabekir Paşa; “III Ordu Müfettişi ve Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyârî Mustafa Kemal Paşayı” çağırmıştır


Askerlikten ayrıldığı takdirde sadece Mustafa Kemal Bey yahut efendi olacaktır Acaba Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Bey veya efendiyi kabul eder mi?


Gerçi Karabekir’e güvenilebilir

O, dostunu düşmanına teslim etmez; fakat en nihayet o da bir askerdir, o da bir emir kuludur


Padişah ona; “Mustafa Kemal Paşayı ordudan attım Rütbelerini, nişanlarını söktüm O, artık asker değildir Sana emrediyorum, kendisini derhâl tevkif et İstanbul’a gönder” derse?


Padişah böyle buyurursa ve Kâzım Karabekir Paşa bu emri yerine getirirse hiç kimse ona kızamaz


Beyni karıncalanıyor!

O bir hesap adamıydı, bugünlerin geleceğini düşünmemiş değildi Henüz Amasya’dayken askerlikten alınabileceğini ve millî davaya başka bir sıfatla hizmete devam edeceğini hesaplamıştı


Fakat hesap başka, uygulama başkaydı


Şimdi iş bu kararı vermeye gelince aklıyla duyguları karışmıştı

Önündeki yollar çatallaşıyor; bazen daralıyor, bazen bulanıyor

Derdini açabildiği tek kişi Rauf; fakat onun da elinden bir şey gelmez O da bir misafir, o da bir sığıntı Çıktıkları bu çetin yolculukta Rauf’un hiçbir resmî sıfatı yok

O eski bir bahriyeli Hamidiye kahramanı olmasından başka hiçbir gücü yok Kaldı ki Rauf, padişaha gönülden bağlı bir adam Padişahlık onun gözünde yüce bir makam


Buna rağmen Rauf’a dert yanmadan edemiyor; “Sivil olursak her şey biter Rauf Makam ve rütbenin önemi büyüktür İstiklâlimizi elde etmek için savaşmak mecburiyetinde kalacağız Bu mücadelede emir vermek için resmî salâhiyet gerekir


Kararsızlık!


1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece!

Karar gecesi!


Ruhu karar vermek ve kararsızlık arasında yoğruluyor

O yoğrulup dururken korktuğu başına geliyor Yaver Cevat Abbas; “Padişahın kendisini makine başında beklediği,” haberini getiriyor


Erzurum karanlıklar içinde

Yanında Kâzım Karabekir, Rauf, Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım, yaverleri ve emir eriyle postaneye yürüyorlar


Herkes içine kapanmış

Çıktığı uzun yolculuk belki de kaldıkları evle postane arasında bitecek

Belki de bu son yolculuk


İşte postanedeler

Yıldız Sarayı telgrafhanesi karşılarında

Padişah makine başında hazırmış

Kendisiyle padişah adına Harbiye Nazırı Ferit Paşa konuşacakmış

Harbiye nazırı güvenilir bir adam değildir Hatta Kâzım Karabekir’e göre hainin biridir


İlk hareket Yıldız’dan gelir

Harbiye Nazırı Ferit Paşa, bir saray uşağı ağzıyla yazmıştır; “Padişahımız efendimiz hazretlerinin selâm-ı şâhane¬lerini tebliğ ederim Muhabbet ve itimad-ı hümayunlarını bildiririm


Ayrıca kendisi de; “Hürmet ve muhabbet-i biraderaneleriyle gözlerinden öpüyormuş

Tetiktedir

Acaba bu iltifatların arkasında ne vardır?

Bekler; ama çok değil

Yıldız, yayvan bir ağızla konuşur; “İstanbul’da onu nice büyük işler, mevkiler beklemekteymiş

Sonra ağzındaki baklayı çıkarır; “İstanbul’a dön!

“Dönmem!” cevabını alan Yıldız, hemen ağız değiştirir; “Erzurum’dan hastalık raporu al; fakat derhâl oradan ayrıl İstediğin yere git!”


Cevap değişmez; “Hayır burada kalacağım!”

Konuşma büsbütün sertleşir

Yıldız ısrar ettiği hâlde cevap aynıdır; “Katiyen reddediyorum İstanbul’a dönmeyeceğim!”


1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece!

Yıldız’dan gelen son cevap bir balyoz gibidir; “O hâlde resmî vazifeniz sona ermiştir!”


İşte perde kapanmıştır


Yıldız ona; “Askerlik hizmetinden azledildiğini,” tebliğ ederken, o daha çabuk davranır


8/9 Temmuz 1919

Saat 2250’de harbiye nazırına, saat 1100’de de padişaha; “Tüm askerlik görevlerinden çekildiğini,” bildiren istifa dilekçesini yazar ve altını imzalar

Dilekçesinin altına sadece; “Mustafa Kemal” diye yazmıştır


Bütün gemileri yaktığının, geri dönülmez bir yola girdiğinin farkındadır

Rauf ve Kâzım Karabekir onu hararetle kucaklar tebrik ederler; fakat Kurmay Başkanı Albay Kâzım’ın suratı asılmıştır

Çok geçmeden Yıldız’dan gelen telgrafta; “Zât-ı şâhanenin kendisini askerlik mesleğinden ihraç ettiği,” yazılıdır

Telgraf başından ayrılmaz

Türk milletine ve orduya şu mesajı geçer;

“Mübarek vatan ve milleti parçalanma tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan Millî Mücadele uğrunda, milletle hep beraber serbest surette çalışmağa, resmî ve askerî sıfatım engel olmaya başladı Bu kutsal amaç için milletle birlikte nihayete kadar çalışmaya, bütün kutsal inançlarım üzerine söz vermiş olduğumdan dolayı, pek çok sevdiğim yüksek askerlik mesleğinden bugün çekildim Bundan sonra milletimizin kutsal gayesi için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere, milletin içinde savaşan bir kişi olarak bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilân eylerim


1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece, Erzurum postanesinden çıkarken artık o, III Ordu Müfettişi ve Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyârî Mustafa Kemal Paşa değil, sadece Mustafa Kemal’dir

Kâzım Karabekir’le Rauf, onu daha makine başında ve son söz-lerini dikte ederken tebrik etmişlerdir Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım ise öylesine bir selâm vermiştir

Yaverlerse ona daha bir yaklaşmışlardır


1919 Temmuzunun 8’ini 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan gece pek kasvetlidir

Bir an önce yalnız kalmak ister

Bir an önce kendisiyle hesaplaşmak istemektedir

Kendi kendisiyle konuşacaktır

1919 Temmuzunun 8’ini 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan kasvetli gece bir türlü bitmek bilmez

Şafak bir türlü atmak bilmez

Anadolu’ya geçerken başında Çanakkale Zaferinin tacını ve çok geniş müfettişlik yetkilerini taşımaktaydı Oysa Samsun’a çıkışından sadece elli gün sonra rütbelerini, mevkiini, yetkilerini her şeyini kaybetmişti

Sıfırdan başlayacaktı



Uykusuz, yorgun, üzgün, bozgun bir sabah nihayet gelir

O sabah, onun kanlı uykusuz gözlerini görenler, başka biriyle karşılaşmanın şaşkınlığı içindedir

Sararmış ve süzülmüştür

Kasvetli gece bitmiş; fakat buhran bitmemiştir

O artık bir sivildir Hiçbir resmî sıfatı olmayan, hiçbir yetkisi kalmayan, yersiz yurtsuz parasız Mustafa Kemal Bey, yahut Efendi


9 Temmuz 1919 sabahı da büyük bir kasvetle üzerine çökmüştür

O sabah Rauf’a der ki; “Raufçuğum, her şey bitti Böyle buhranlı zamanlarda makam ve rütbenin halk üzerindeki tesiri büyüktür Bunlarsız ne yapılabilir?”

Rauf onu teselli eder; “Bilâkis paşam Asıl şimdi mevki ve itibarınızın bir kat daha arttığı kanaatindeyim Vatanın kurtarılması davasına bir millet ferdi gibi nefsinizi vakfedişiniz üzerine gerek ordu, gerekse halk gözünde eskisinden fazla sevgi itimada mazhar olacağınızdan eminim


Ve Rauf bu kanaatini önce kendisi ispatlamak için bir beyanname yayımlar; “Vatan ve milletin kurtuluş ve bağımsızlığı ve salta-nat makamının ve hilâfetin dokunulmazlığı temin oluncaya kadar, Mustafa Kemal Paşayla çalışacağıma mukaddesatım namına yemin eylediğimi arz ve ilân eylerim


Rauf bu beyannameyle Kemal’e tüm desteğini vermiştir Bu desteğin vatandaş tarafından bilinmesi önemlidir Telgrafçılar, bu telgrafları, yurdun her yanına ulaştırmak için yarış ederler


Çok geçmemiştir ki Kemal’in istifasını duyan Ali Fuat’tan da bir telgraf gelir; “() Askerlikten istifanız, başta bendeniz olmak üzere, kolordu ve mıntıkam dâhilinde bulunan bütün kumandan ve memurları büyük üzüntüye gark etti Bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da emirlerinizdeyim paşam


Aynı gün Binbaşı Hüsrev, Dr Refik, Özel Kalem Müdürü Hayati, Yaverler Cevat Abbas’la Muzaffer de paşalarıyla beraber askerlik mesleğinden istifa ederler

İstifa etmeyi düşünmeyen tek bir kişi var; Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım

Kurmay Başkanı Kâzım ellerinde büyük bir dosyayla karşısına dikilmiştir; “Paşam, siz askerlikten istifa ettiniz Benim bundan sonra emrinizde bu vazifeme devam imkânım kalmadı Evrakı kime teslim edeyim?”


İşte haklı çıkmıştır

Acaba çözülme mi?

Cevabı hazin bir inilti olur; “Yaa! Öyle mi efendim? Peki efendim Lütfen uhdenizdeki dosyaları Hüsrev Beye veriniz

Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım; “Emredersiniz!” diyerek kendine has çalımlı yürüyüşüyle çıkınca Kemal, Rauf’la bakışır

Gözlerinde hüzün, koltuğa yığılmıştır

Yüzü daha çok sararmıştır

Konuşmaya mecali yoktur; fakat konuşmadan edemez; “Rauf, gördün mü? Makam ve mevki önemlidir demiştim


Rauf da üzgündür Teselli için; “O adamın, tabiatını bir an önce açığa vurması bizim için daha iyi olmuştur; fakat diğer arkadaşlarımızın hepsi vefalıdır” der

Kemal’i, 1909’dan beri tanıyan Rauf, onun nice zor anlarına şahit olmuştur; fakat o gün, kurmay başkanının, evrakını toplayıp karşısında dikildiği ve bu sözleri söylediği zamandaki acısını hiçbir zaman görmemiştir


Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım, akıllara ziyan çalımlı yürüyüşüyle çıkıp gitmiştir; fakat asıl XV Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşanın nasıl bir tavır alacağı önemlidir

Kendileri bütün gemileri yakmışlardır; fakat Kâzım Karabekir Paşadan aynı şekilde rütbe ve nişanlarını feda etmesi ne beklenebilir, ne de istenebilir Kaldı ki Karabekir Paşa ordu kumandanlığından istifa edecek olursa nihayet hepsi hepsi on-on beş sivil adam olarak orta yerde kalakalırlar

Ayrıca, Kâzım Karabekir Paşa, bundan böyle nasıl davranacaktır? Padişah ona, görevden aldığı, askerlikten el çektirdiği adam için; “Onu tutukla, İstanbul’a gönder” diyecek olursa, ne yapacaktır?


Galiba, gerçekten her şey bitmiştir

Rauf’a döner Kendi kendine söylenir gibidir; “İkimizin yapacağı tek şey kaldı Rauf Emin bir yere çekilerek, ayakaltında ezilmemek


Ümitsizliğin getirdiği çöküntü!

Ve Yaver Cevat Abbas içeri girerek; “Kumandan Paşa geliyorlar Arkalarında bir bölük süvari askeri var!” der


Kâzım Karabekir ve ardında bir bölük süvari hayra alâmet sayılabilir mi?

Rauf’un kulağına eğilerek boğuk bir sesle mırıldanır; “Gördün mü Rauf? Dediklerim doğru değil miymiş?”


Koltuktan kalkar, pencereye yürür

Süvariler binanın etrafına dizilmiştir

Bir süvarilere, bir Rauf’a bakarken tümden sararır

Pencereden ayrılır, odanın ortasına doğru bir iki adım atar

Kulakları giderek yaklaşan postal seslerindeyken gözleri kapıya kilitlenmiştir

Kâzım Karabekir Paşanın cebinde, İstanbul Hükûmeti’nin bir tevkif emri de olabilir

Gel gitler

Mavi Kuş pencerede telâşlı

Yoksa bir dönemeç mi?


Ve kapıdan bütün ciddiyetini kuşanmış Kâzım Karabekir Paşa arkasında sekiz on subayla görünür

Yüzünden bir şey anlamak mümkün değildir

Üç, belki de beş sert adımdan sonra, bütün binadan duyulan bir topuk sesi ve arkasından sert bir selâm vaziyeti


İki kumandan göz göze

Ve Kâzım Karabekir Paşanın gürleyen sesi:

– Emrinizdeyiz paşam! Siz, bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da bizim kumandanımızsınız Ben, subaylarım, erlerim, kolordum, hepimiz emrinizdeyiz!


Havadaki kuşların, yerdeki karıncaların, sudaki balıkların sevinçleri, Mavi Kuşun Erzurum semalarını yırtan çığlığı!


Dönemeç?

Yol dönülmüş!

Doruk aşılmış!

Buhran çözülmüştür!

Mustafa Kemal Paşayla, vefalı, cesur, dürüst Kâzım Karabekir Paşanın sarılıp; kucaklaşması

Sadece iki paşanın değil, onları seyredenlerin gözlerinde de yaş

Kader!

Bir milletin kaderi

Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşaya; “Emrinizdeyim!” derken, İstanbul gazetelerinde şu resmî tebliğ yayımlanır;


“III Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşanın memuriyetine son verilmiştir

Bu da kader!


***

Küçük Anılarda Büyük Sırlar, Atatürk'ü hiç bilinmeyen yönleriyle ve farklı bir bakışla anlatıyor Ayrıca yakın tarihle ilgili çok ilginç bilgileri de veriyor Okumanızı tavsiye ederim

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürkün Askerlikten İstifası

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürkün Askerlikten İstifası



çok merak ettim ilk fırsatta okuyacağım,


bizleri bilgilendirdiğin için teşekkürler cazz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.