Prof. Dr. Sinsi
|
İnsanın Kökenleri Bulmacası
İnsanın Kökenleri Bulmacası Tarihi Gizemler
Zaman: 5-0 1 milyon yıl önce
Mekân: Afrika
Bizler diğer türlerin çok yakın akrabalarıyız Ama yine de onlardan ışık yılları kadar uzağız RICHARD DAWKINS, 1992
Etiyopya'nın ve Kenya'nın kurak topraklarında, bilinen en eski atalarımız olan australopithecus'ların fosilleri bulunmaktadır Eski çağların tortuları arasından 4,5 milyon yıl öncesine ait dişler, kafatası parçaları ve zaman zaman da bacak ve kol kemikleri çıkmaktadır
Titizlikle kazılıp birleştirildiklerinde bunlardan, yaklaşık bir metre boyunda, şempanze boyutunda 450 santimetre küp beyinleriyle maymunu andıran atalarımızın görüntüsü çıkmaktadır Bunlar kısmen iki ayak üstünde yürürlerdi, büyük ölçüde vejetaryenlerdi ve kuru tohumlar ile kökleri ezmek için çok iri azıdişleri vardı Modern insanın atası değillerse de, akrabası oldukları genellikle kabul edilir ve australopithecus sözcüğü, zaman zaman ilk insangiller için kullanılır
Etiyopya'da Omo Havzası'nda yalnızca 130 binyıl öncesine ait bir kafatası fosili bulunmuştur Beyni 1400 santimetre küp kadardır ve bu da günümüz insanının boyutları içinde kalmaktadır Bu örnek ilk çağdaş insan, Homo sapiens, olarak kabul edilmektedir ve bu gün kullandığımız sembolik ifadelere ve bir derece konuşma yeteneğine sahip olduğuna inanılmaktadır Yine onunla ilgili birkaç kemikten, bu insanın dik yürüdüğü anlaşılmıştır 4,5 milyon yıl öncesinin o maymunsu atalarımızdan bugünkü boyumuza, anatomimize, zekâ ve kültürümüze nasıl eriştiğimiz insan kökeninin bilmecesidir
Bu bilmecenin cevabı bir bakıma inanılmayacak kadar kadar basittir: Biyolojik evrim Doğal ayıklamanın yöneltici gücü altında evrim geçiren bütün diğer türler gibi bizim türümüz de aynı evrimden geçmiştir Alet yapmakta daha usta olmak, yiyecek bulma ya da iki ayak üstünde yürüme sorunlarını çözmek gibi o tesadüfi genetik değişimler nüfus içinde sabitleşmiş ve anatomimizi, davranışlarımızı ve zekâmızı bugünkü düzeyine getirmiştir
Ancak, biyolojik evrim insanın kökenleri bilmecesine bir cevap sağlamışsa da -Charles Darwin;in özgün olarak açıkladığı gibi- bu, çoğumuzun arzuladığı bir cevap değildir Biz bu bilmecenin daha ayrıntılı bir çözümünü isteriz, anatomide, davranışta ve zekâdaki bu belirli değişikliklerin ne zaman ve neden gerçekleştiğinin çözümünü bekleriz
(Solda) Etiyopya'da Omo Kibish'de bulunmuş kafatasının tamamlanmış hali 130 binyıl öncesine ait bu kafatası şu anda Homo sapiens'in en yaşlı fosilidir (Ortada) Güneybatı Etiyopya'daki Omo Nehri havzasında Pliyosen ve Pleyistosen dönemi tortulları vardır Burada bulunan fosiller arasında insanın üç milyon yıl önceki ataları bulunmuştur (Sağda) Australopithecus'ların bu 3,5 milyon yıllık ayak izleri Mary Leakey tarafından Tanzanya'daki Laetoli'de bulunmuştur Ayak izleri ilk iki ayaklılık konusunda çok önemli kanıtlar sağlamıştır
ÇOKDİSİPLİNLİ BİR YAKLAŞIM
Bu tür bir çözümün bulunması çok daha güçtür ve eldeki pek az fosil parçalarının çok farklı bilimadamları tarafından incelenmesini gerektirir Aslında fosiller pek çok kanıt kaynağından yalnızca biridir Anatomi geçmişteki davranış konusunda bazı ipuçları sağlarsa da, diğer kanıtlar taş aletlerden, yiyecek kalıntılarından, ocaklardan ve atalarımızın bıraktıkları diğer maddi kalıntılardan gelir ve bunlar da arkeologların çalışma alanına girer
Yine atalarımızın hangi ortamda yaşadıklarını bilmemiz gerekir ki, bu da jeologların ve çevrebilimcilerin çalışmalarını gerektirir Kalıntılardan, olabilecek en çok bilgiyi çıkarmak ve tarih belirlemek için, çok çeşitli bilimsel teknikler gerekir ve bu nedenle fizikçiler ve kimyacılar insanın kökenlerinin incelenmesinde çok önemli rol oynarlar
Ayrıca yalnızca geçmişten gelen kanıtların incelenmesi de yeterli değildir İnsan evriminin ilk aşamasının nerede ve ne zaman gerçekleştiğini -soyumuzun şempanzeye giden yoldan ayrılmasını- saptamak için de bugün yaşayan insanların genetik çeşitliliklerini anlamak önemlidir
İnsan evriminin çağdaş türlerin çeşitliliğini gösteren şeması Belirli bir çağda kaç tür olduğu antropologlar arasında hâlâ tartışmalıdır ama yeni keşifler yapıldıkça, özellikle 2 milyon yıl önce giderek artan bir sayı olduğu görülmektedir
MERDİVEN DEĞİL, ÇALILIK
Son birkaç on yılda fosillerin ve arkeolojik kanıtların keşifleri bir bakıma insanın kökenleri bulmacasının çözümünü güçleştirmiş ama aynı zamanda çok da ilginçleştirmiştir İnsan evriminin bir merdiven gibi olduğu, bir türün evrim geçirerek bir diğerine yükseldiği ve sonunda giderek bize benzediği düşünülürdü
Ancak yeni keşifler bunun böyle olmadığını göstermiştir: İnsanın evrimi daha çok, pek çok değişik dalı olan bir çalı gibidir, bunlardan her biri atalarımızı ve akrabalarımızı hafif farklı bir yöne götürmüşlerdir Bunlardan biri dışındaki hepsi evrim çıkmazları olmuştur Sonuçta hangi türün atasının kim olduğunu teşhis etmek ve elimizdeki fosil örneklerinin kaç türü temsil ettiğini söylemek güçleşmiştir
Çağdaş insanların sahip oldukları davranış ve anatomik özellikler paketleri unsurlarının da ille birlikte olmaları gerekmediğini anlamışızdır Bunlardan çoğu şimdi soyları tükenmiş olan başka türler tarafından paylaşılmış olabilir Örneğin iki bacak üzerinde yürümek australopithecus'ların pek çok türü tarafından benimsenmişti Bunların şimdiye kadar yalnızca Homo'ların özelliği olduğu sanılan taş aletler yapmış olmaları da mümkündür
İnsan evriminin daha sonraki aşamalarında Neanderthaller'in bizim kadar beyinleri vardı, bunlar da büyük hayvanlar avlarlardı ve herhalde karmaşık bir de dilleri vardı ama onlar da yine evrimsel çıkmazdaydılar
HOMO ERGASTER
Böylece fosil keşifleri bize evrim merdiveni gibi basitçi fikirlerden kurtulmamızı ve insanın atalarının ve akrabalarının davranış ekolojisine ve gerçekleşen değişim için ayıklamacı baskılara daha fazla dikkat etmemizi sağlamıştır Bu baskılar çoğunlukla son birkaç milyon yılın dramatik çevre değişikliklerinden kaynaklanmıştır Örneğin iki bacak üzerinde yürümeye dönüşü, et yemenin artışını, 900 santimetre küp kadar beyinleri ve taş yontmadaki teknik becerinin artmasını düşünün Bunların hepsi Homo ergaster olarak bilinen bir türde 1,8 milyon yıl önce mevcuttu
Tam olarak iki ayak üzerinde yürümenin 2 milyon yıl kadar önce başladığı ve Ekvator Afrikası'nda yağmurdaki şiddetli düşüş nedeniyle bozkır ortamına geçmeyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır Atalarımız dik durarak gövdelerinin aldığı güneş radyasyonunu azaltmışlar, beden ısılarını düşürmüşler ve başka hayvanlar gölgede dinlendiği zamanlar avlanmaya devam edebilmişlerdir Daha açık çevrelerde yaşamak da atalarımıza etoburlardan korunmak için daha büyük toplumsal gruplar halinde yaşama baskısını getirmiş olacaktır
Çok sayıda toplumsal ilişkiyle baş edebilmek entelektüel bakımdan güç olan işlerin başında geldiğinden, bu durumun beyinleri büyütme baskısı yaptığı sanılmaktadır Bu ise yalnızca içinde et yemeği de olan yüksek kaliteli bir diyetle mümkün olabilirdi: Bu diyetle bağırsak boyu kısalacak ve daha büyük bir beyni besleyecek metabolik enerji açığa çıkabilecekti
Diğer yandan et yemek, hayvan leşlerini açmak için keskin taş aletlerin kullanılmasıyla ve bunların aranıp bulunmalarıyla mümkün olmuştu ve bu da aslanlar ve çakallar gölgede dinlenirlerken avlanma yeteneğini gerektirirdi
Beyin genişledikçe daha etkili taş aletler yapma, avlanma seferleri planlama ve daha büyük gruplar halinde yaşamak için entelektüel güç sağlanmış oldu işte Homo ergaster'in ortaya çıkmasında mutlak surette önemli olan, bu farklı gelişmeler arasındaki ilişkiydi Ve Homo ergaster, insan evriminde yalnızca bizim değil, herhalde Neanderthaller'in de atalarının merkezi türü olmuştur
(Solda) Etiyopya'daki Hadar'da bulunmuş, 3,5 milyon yıl öncesine ait Australopithecus afarensis'in (Lucy) fosilleşmiş kalıntıları İskeletin yüzde ellisi günümüze kadar kalmış ve bu türün iki ayak üzerinde yürüdüğü, ancak ağaçlara tırmanmak için anatomik uyarlamaları koruduğu anlaşılmıştır (Sağda) 1,6 milyon öncesinden kaldığı belirlenen WT-1500 ya da Nariokotome Çocuğu, evrimsel geçmişimizden kalmış en mükemmel iskelettir Homo ergostertürü olarak çağdaş duruş ile iki ayaklılığın geliştiğini göstermiştir Ancak 100 cc'lik beyin, çağdaş insanınkinden hâlâ küçüktür
ÇAĞDAŞ İNSANIN YÜKSELİŞİ
İki milyon yıl önceki bu evrim gelişmeleri örneği, insanın kökeni bilmecesinin yalnızca bütün doğru parçaları bulmak ve bunları doğru sırasına göre dizmek değil, bunların birbirleriyle ilişkilerini de anlamak olduğunu göstermektedir Aynı şey bilmecenin sonu, yani anatomik açıdan çağdaş insanların ortaya çıkışları için de geçerlidir
Burada elimizdeki parçalar, Omo kafatası gibi fosil örnekleri ve bütün insanların genetik olarak birbirlerine benzemesi ve başka insan türü olmaması gibi olgulardır Bu sonuncu gerçek, 28 binyıl öncesine kadar insan evriminin tümüyle bir farklılık göstermektedir, çünkü o zamana kadar yeryüzünde aynı anda çok çeşitli insan türleri bulunmaktaydı
Bilmecenin bu kısmının çözülmesi, özellikle çağdaş insanın Afrika'da nasıl gelişip yayıldığı soruları çok çekişmelidir 20 yüzyılın büyük bir bölümünde pek çok antropolog, Afrika'dan dağılmanın 2 milyon yıl önce başladığına inanıyordu Ondan sonra eski dünyada ortaya çıkan farklı ata türlerinden -Avrupa'da Neanderthaller'den ve Asya'da Homo erectus'tan bir tek Homo sapiens türü çıkmıştı Buna "Bölgesel Süreklilik" modeli adı veriliyordu Ancak bu kuramın günümüzde pek az taraftan kalmıştır
Bugün pek çok antropolog, genetikçi ve arkeolog, çağdaş insanların, 130 binyıl önce Doğu Afrika'da evrim geçirip, özellikle çok sert çevre koşullarının anatomik değişiklikler için ayıklayıcı baskı sağlaması üzerine ortaya çıktığını kabul etmektedirler
O dönemde insan nüfusunun 10 bine kadar düştüğü sanılmaktadır Böylece soyumuz tükenebilir ve dünya Avrupa'nın Neanderthaller'i ile Asya'nın Homo erectus'una kalabilirdi Ama hayatta kalmayı başardık ve 100 ile 50 binyıl önce Afrika'dan bir dizi göç sonunda bütün dünyaya yayıldık ve sonra da bütün diğer insan türlerini yok olmaya ittik Bunu nasıl yapabildiğimiz Taş Devri'nin bir başka gizemidir
GENEL OLARAK İNSANGİLLER
Primates takımının Anthropoidea alt t akımından günümüzde yalnızca tek bir insan türüyle yani Homo sapiens'le temsil edilen familyaya insangiller diyoruz Genel olarak bakacak olursak, bu familyanın fosilleri bulunabilen örnekleri arasında, Homo erectus, Homo habilis ve evrim tarihinin daha eski dönemlerinde, günümüzden yaklaşık 3,5 milyon yıl önce insansı maymunlarla insanlar arasında bir geçiş aşaması oluşturan Australopithecus cinsinin çeşitli türleri, insangillerin en iyi bilinen örnekleri olarak sayılabilir
|