Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
güncel, köşesi, makaleler, türkiyeermenistan, üzerine

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi



Güncel Makaleler Türkiye-Ermenistan Üzerine



Bu bölüm de, değerli köşe yazarlarımızın yazılarını paylaşacağım


Sadece Makaleler

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi



Kemal Çiçek


Bu tebliğimizde Ermeni diasporasının Türk-Amerikan ilişkilerinde etkisini ve Emeni sorununa katkısını birkaç örnek olaydan yola çıkarak değerlendirmeye çalışacağız Ermeni Sorunun Türkiye için bir dış tehdit haline gelmesi ve uluslar arası ilişkilerimiz olumsuz olarak etkilemesi 19 yüzyılın sonlarından başlamaktadır Bu sürecin başlamasında kuşkusuz Türkiye�den Amerika�ya göç eden Ermenilerin rolü bugüne Türkiye�de çok üzerinde durulmasam da büyük olmuştur Çünkü henüz 1880 yıllarda sayıları 2000 civarında olmalarına rağmen diaspora Ermenileri Amerika Birleşik Devletlerinde örgütlenmeye, dernekleşmeye ve Türkiye aleyhine yoğun bir kulise başlamışlardır(1) Hınçak ve Taşnak gibi gizli örgütlerinde bilindiği gibi Amerika�da şubeleri kurulmuştur(2) Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki ilk isyancı Ermeniler de bunlar arasından çıkmıştır Dolaysıyla Türkiye�nin dış güvenliğine yönelik faaliyetleri tartıştığımız bu sempozyum da, bu konunun tartışılması uygun olacaktır


Bir tebliğin dar sınırları içerisinde Ermeni diasporasının Türkiye�nin dış dünya ile ilişkilerini bozmaya yönelik faaliyetlerini inceleyecek değiliz Bu nedenle burada özellikle Ermeni diasporasının en etkili olduğu yerlerden olan ABD�de Türkiye aleyhindeki faaliyetleri ve bunların Amerika ile ilişkilerimiz üzerine etkilerini ele almaya çalışacağız Dönem olarak da kısıtlama yapmak mecburiyeti vardır ve biz 1880-1930 yılları arasındaki gelişmelerle yetineceğiz Aslında o dönemde Osmanlı ile başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden sorunlar, günümüze de ışık tutmaktadır, çünkü diaspora Ermenilerinin Osmanlı hükümetinin önüne koyduğu problemler egemenliğinin kullanımı ile ilişkilidir Avrupa Birliğine katılmaya çalıştığımız bu dönemde de insan hakları ve evrensel hukuk kurallarının iç hukuku üstün tutulması gerekliği konusundaki baskılar büyük ölçüde geçmişte yaşanan tecrübelerle örtüşmektedir Bu yüzden Osmanlı hükümetlerinin diaspora Ermenilerinin tutumlarından ve kapitülasyonlar çerçevesinde değerlendirilen eylemleri bugünü anlamak için de iyi izlenmelidir


Bilindiği gibi, 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren, ama özellikle 1900 yıllarda ABD�ye Ermeni göçü artırmış, resmi girişlere göre sadece 1899-1914arasında giriş yapanların sayısı 51,950�ye ulaşmıştır(3) Bu göçlerle beraber Türk-Amerikan ilişkileri de yoğunlaşmıştır Türkiye�den göç edenler ve çoğunluğu Ermeni olan bu insanlar, Türkiye�den tamamen kopmamışlardır, geçimlerini sağladıktan sonra geride kalan birikimlerini memleketlerindeki yakınlarına aktarmayı sorumluluk addetmişlerdir


Sayıları gittikçe artan ve örgütlenen Ermeniler ile Amerika arasında bir köprü kurulmasına yol açmışlardır Yaşadıkları yerlerde Türkiye ve Türkiye�deki sorunlara ilgisini kaybetmeyen diaspora Ermenileri, özellikle 1880-1890�lı yıllarda Osmanlı devletine karşı bağımsızlık savaşı veren akrabalarıyla dirsek temasında kalmışlardır Hatta isyanların başlamasıyla birlikte Türkiye�deki örgütlenmeyi ve direnişi her şekilde desteklemişlerdir Kısa zaman sonra da diaspora Ermenilerinin önderliğinde ve güdümündeki eylemler üzerinden Osmanlı hükümeti ile Ermeniler ve tabii ki Amerika Birleşik Devletleri karşı karşıya gelmişlerdir(4) Çünkü göç eden ve ABD�de milliyetçi derneklerde faaliyetlere başlayan Ermeniler sık sık Türkiye�ye gelerek ( ya da gönderilerek ) eylemlere karışmışlar, hatta Osmanlı elebaşlığını yapmışlardır(5)


Bu Durum Osmanlı yöneticilerinin dikkatlerinden kaçmamıştır Soruna çözüm bulmak ve diaspora Ermenilerini eylemlerden alıkoymak için bazı önlemler alınması yoluna gidilmiştir Öncelikle diaspora Ermenilerinin Türkiye�ye girişi önlemeye çalışılmış, Ermenilerin çıkışı, çıkarsa girişi yasaklanmıştır İşte bu politika ya da iç güvenlik önlemi Türkiye ile ABD�yi tabiiyet sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır(6) Zira Türkiye�den ABD�ye göç eden Ermeniler, burada kolaylıkla vatandaşlık hakkı alıyor ve Türkiye�ye dönüyorlardı Türkiye�de ise genellikle Osmanlı tebaasından kaynaklanan haklarını kaybetmemek için bunu gizliyor ta bir suç işleyinceye kadar ortaya çıkarmıyorlardı Bu öyle ara sıra görülen nadir bir durumda değildi Tahminlere göre 70,000 civarında Amerikan vatandaşlığına geçen Osmanlı Ermenisi 1900-1914 yılları arasında Türkiye�ye giriş yapmıştı(7)


1830 tarihli Osmanlı ABD antlaşmasının 4 maddesine göre-ki bu kapitülasyonlardan Amerika�yı da yararlandıran bir antlaşmadır Amerikan vatandaşlığına geçen bir Ermeni Türkiye�ye döndüğünde Amerikanın himayesinde (protege) konumunda oluyordu Yani Osmanlı kanunlarından muaf oluyordu En azından ABD�nin antlaşmasının ilgili maddesini yorumu bu şekildeydi Çünkü antlaşma metninin Türkçe orijinali ve İngilizce tercümesi arasında önemli farklar bulunmaktaydı Bundan dolayı Osmanlı Devleti maddeyi yorumu çok farklıydı Buna göre, göç eden, Ermeni döndüğünde hala Osmanlı Devletinin maddeyi yorumu çok farklıydı Buna göre, göç eden Ermeni döndüğünde hala Osmanlı vatandaşı statüsündeydi ve mali, idari, hukuki uygulamalara tabiiydi Antlaşmanın 4 maddesi ticari davaların işleyişini belirliyordu Osmanlı Devletinin bu yorumu muhtelif kanun ve mevzuat hükümlerine dayandırılıyordu ama bu hükümlerin hiçbirisi ABD ile bir mutabakat şeklinde ele alınmadığından Amerika tarafından tanınmıyordu(8)


Bu hukuki anlaşmazlık doğrusu Ermeniler tarafından çok iyi kullanılıyordu Amerika da Amerikan vatandaşı, Türkiye�de tebaa gibi yaşıyor, ancak hukukla başları belaya girdiğinde protege statüsünde olduklarını iddia ediyorlardı Hatta Amerikan vatandaşı olmayan Ermeniler bile protege belgesi alabiliyorlardı Osmanlı Devleti adeta isyan başlatan, cinayet işleyen, suikasta katılan Ermenileri yargı önüne çıkartamaz olmuştu Bu duruma son bir son vermek için 1860 yılında Osmanlı Devleti bütün himaye sahiplerinin 3 ay içerisinde ülkeyi terk etmelerini, bunu uymayanların Osmanlı tebaası olarak görüleceğini ilan etti Bu yeni kanun hükmüne göre başka bir ülkenin vatandaşlığına giren bir Osmanlı tebaası hukukuna tabii olmaktan kurtulmuyordu Böylece Osmanlı Devleti protege hakkının beslediği bataklığı kurutmayı ümit ediyordu Halbuki, Osmanlı gayrimüslimleri aleyhlerine olan bu durumdan kurtulmak için başka ülkenin vatandaşlığına geçtiler ve kapitülasyonlardan yararlanarak Osmanlı topraklarında yaşamlarını sürdürdüler Bu yöntem o kadar yaygınlaştı ki, kısa zaman �ülkedeki başka ülkelerin vatandaşları� �gerçek yabancıları� geçti(9) Buna karşı 1869 yılında Osmanlı Devleti irade-i seniye olmadan başka ülkede vatandaşlığa geçmeyi yasakladı İzin almadan vatandaşlıktan çıkanların ülkeye girdikleri zaman Osmanlı vatandaşı olarak muamele göreceklerini açıkladı(10)


Bu durum Osmanlı Ermenilerinin en çok vatandaşlığa geçtikleri ülke olan ABD-Türkiye arasında hukuk anlayışından kaynaklanan sorunlara yol açtı Çünkü ABD hukuku jus soli, Osmanlı hukuku ise juis sanguinin prensibine dayalı bir yoruma olanak veriyordu Üstelik Osmanlı Ermenilerinin büyük bir kısmı ABD�ye vergiden harçtan, suçlardan veya askeri yükümlülüklerden kaçmak için geçiyordu Aslında göç etmek isteyenlere 1890�li yılların sonlarında kadar her türlü kolaylığı sağlayan Osmanlı Devleti, bu tarihten sonra diasporanın yarattığı sorunlar yüzünden çıkışları izne bağladı Özellikle daha önce suç işlemiş olanların çıkışına engel olamaya çalıştı Bir süre sonra Ermeniler kaçak yollardan Amerika�ya göç etmeye başladılar ve irade talep etmediler Böylece göç etseler bile Osmanlı hukukuna göre Osmanlı tebaasıydılar Bu durumda bütün yükümlülükleri devam ediyordu Halbuki Osmanlı Ermenileri aslında bu yükümlülüklerden kaçmak için göç ediyorlardı ve üstelikte iradeye gerek duymadan ABD vatandaşlığına geçebiliyorlardı Çünkü bu uygulama ABD ile bir mutabakat sonucu başlatılmadığı için Amerikan kanunlarına göre geçersizdi Dolaysıyla ABD pasaport dağıtmaya devam etti Kolay vatandaşlık ve güçlü bir ülkeyi aralarına almak Ermenileri adeta celp ediyordu İşte bu Ermeniler Osmanlı topraklarına döndüklerine iki ülkeyi karşı karşıya getiriyorlardı Bir kısmı Taşnak, Hınçak veya adi suçlu olan bazı Ermeniler suç işlediklerinde gizledikleri ABD pasaportlarını gösteriyor ve konsolosların himayesini talep ediyorlardı Osmanlı Devleti göre bunlar Osmanlı Tebaası, Amerika�ya göre Amerikan vatandaşı idiler Amerika onları korumak, Osmanlı geri döndüklerinde yükümlülüklerini hatırlatmak istiyordu Üstelik Ermeniler Amerika kanunlarına göre yakınlarını da ABD vatandaşlık haklarından yararlandırmak istiyorlardı(11)


Bazı Ermeniler sırf vatandaş olma için özellikle de örgüt mensupları ABD�ye gidiyordu Misyonerler de Osmanlı Ermenilerinin Amerikan vatandaşlığına geçmelerine destek oluyorlardı Çünkü, misyonerlerin sadece eğitim vermek yada Ermenileri kendi mezheplerine geçmeye ikna etmek gibi bir misyonla değil, aynı zamanda �Hıristiyanları Türk yönetiminden kurtaracak kahramanlar� da yetiştiriyordu Bu niyetlerini gizli ve açık olarak defalarca yazdıkları raporlarda dile getirdikleri biliniyordu Ancak teslim etmek gerekir ki, Amerikan hükümeti misyonerlerin bu politikasını açıkça desteklemiyor, hatta Ermenilerin artan oranlarda vatandaşlık elde etmesinden duyduğu rahatsızlığını ifade etmekten kaçınmıyordu(12) Zira, müfettişlerin yaptıkları soruşturmalar ortaya koymaktaydı ki, yakayı ele veren Ermenilerin büyük bir çoğunluğu ABD�ye dönme niyetinde değildi Gerçekte bunlar Amerikan vatandaşlığını sadece araç olarak kullanıyorlardı Pek çoğu Türkiye�de harçsız, vergisiz mülk sahibi olabilmek için Amerikan pasaportu alıyordu Bazıları sırf tüccarlık gayesiyle, ama en tehlikelisi bazıları anarşist olarak işledikleri suçlardan kaçmak için Amerikan vatandaşı oluyordu Durum çetin bir hal aldı Öyle ki daha 1893 yılında başkan Başkan Cleveland yaptığı yıllık konuşmasında Osmanlı hükümetinin bu tip Ermeni vatandaşlarından şikayetini haklı bulduğunu söyledi Çünkü o sıralarda New York�ta yayınlanan bazı Ermeni gazetelerinde açıkça Osmanlı Ermenilerini silahlı mücadeleye çağıran bildiriler yayınlıyordu İşin ilginç yanı Amerika ile Osmanlı Devletinin 1830 antlaşmasının ilgili maddesinin farklı yorumlarından kaynaklanan duruma çağıran bildiriler yayınlıyordu İşin ilginç yanı Amerika ile Osmanlı Devletinin suç işleyenleri mahkeme etme hakkını da saygı duyduğunu ilan ediyordu Bu açıklama Ermenileri tedirgin etti ve yoğun bir propaganda faaliyetine girmelerine sebebiyet verdi 1892 yılında Osmanlı hükümeti ABD elçisini 18 Ocak 1869 yılında çıkarılan Osmanlı Vatandaşlık Kanunu kabul etmeye çağırdı(13) Bu kanunun beşinci maddesi daha önce de ifade ettiğimiz gibi, hiçbir Osmanlı vatandaşının, izinsiz başka bir ülkenin vatandaşlığına geçemeyeceğini hükme bağlıyordu Orta-elçi Hirsch ise vatandaşlığa sahip olanları himaye etmeyi sürdüreceğini bildirdi(14) 1898 yılında bir kez daha taraflar karşı karlıya geldiler ABD, Osmanlı otoritelerinden izin almadan vatandaşlığa geçmenin kendileri açısından bir sakıncası olmadığını iddia etti Hatırlatalım ki, İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya, Almanya, Rusya başta olmak üzere dönemin büyük Avrupa güçleri Osmanlı devletinin 1869 tarihli kanunu tanımışlar ve ona göre hareket etmekteydiler Yani, Ermenilere Türkiye�de suç işledikleri takdirde himaye edilmeyeceklerini bildirdi Bu ülkelerden Fransa, Hollanda, Belçika irade-i seniye olamadan vatandaşlık başvurusu yapanların taleplerini reddettiler Dolaysıyla hukuksal ikilem ABD ile Türkiye arasında sorun olmaya devam etti 1892 yılında Osmanlı hükümeti yeni bir karar aldı ve isteyenlerin bir daha geri dönmemek kaydıyla ülkeden ayrılabileceğini ve başka ülkelerin vatandaşlığına geçebileceğini bildirdi Halbuki bu yanlış bir karardı, çünkü daha öncede belirttiğimiz gibi ABD ile pürüz çözülmemişti Nitekim pek çok Osmanlı Ermenisi bu şartla ülkeden ayrıldı, ama pasaportla gizli ve açık yollardan geri döndü ABD hükümeti, Osmanlı hükümetinin şartını hiçbir zaman tanımadığı için himaye siyasetini sürdürdü Örneğin JJ Arakelyan, 1892 yılında alınan karardan yararlanarak ABD�ye gitmiş ve aldığı vatandaşlıkla Türkiye�ye dönmüştü Osmanlı kanunlarına göre geri döndüğü için hala Osmanlı tebaası idi Bu yüzden Amerika bulunduğu sırada ödemediği vergiler kendisine tahakkuk ettirildi Amerika�nın himaye etmesine ve ısrarla verginin adaletsiz olduğunu yetkililere bildirmesine rağmen vergi tahsil edildi(15)


Daha da önemlisi terörist Ermenilerdi Örneğin Guedjian Ocak 1895 tarihinde Halep�te bir Hınçak mensubu olarak son derece gizli belgelerle ve örgüt dokümanlarıyla ele geçirmişti Mahkeme kendisine 101 yıl ceza verdi ABD konsolosuna başvuran Guedjian kendisinin Amerikan vatandaşı olduğunu iddia ederek himaye talep etti Halep Valisi(16) himayeye izin vermeyince konu merkeze intikal ettirildi ve sonuçta İstanbul�da konsolos huzurunda yargılanması kabul edildi(17) Bu tür durumların iki ülke ilişkilerini kötü etkilemesi üzerine taraflara 1874 yılında aralarında yapılan görüşmeler sonunda kabul edilen fakat senatonun onaylamadığı madde üzerinde görüşmelere tekrar başladılar Ancak 1899 yılında yapılan görüşmelerde bizzat II Abdülhamit �Ermenilere himaye sağlayacak bir maddeyi asla onaylamayacağını� elçi Straus�a bildirince bir sonuç alınamadı(18) 1900 yılında Amerika, Ermenilere ABD vatandaşlığı ile Türkiye�de himaye görmekte sorunlar yaşayabileceklerini bildirdi ve bunu pasaportlarına eklediği bir duyuru ile bildirmek zorunda kaldı 1907 yılında Ermenilere Türkiye�ye döndükleri ve 2 yıldan fazla kaldıkları takdirde vatandaş olarak korunmaya sahip olamayacaklarını duyurdu Eğer ilgili kişiler eskiden Türk tebaası statüsünde idiyse, bu süreni 5 yıl olduğu bildirildi Bu uygulama diaspora Ermenilerinin tepkilerine ve protesto eylemlerine yol açtı Ama ABD-Türkiye ile ilişkilerine önemli bir tehdit olan bir uygulamaya da son vermiş oldu(19) Bu vatandaşlık ve himaye sorunu 1923 yılında Lozan Barış görüşmeleri sırasında da Türk-Amerikan heyetleri arasında görüşüldü ama bir sonuç alınamadı Türk tarafının kapitülasyonları kaldırma konusundaki ısrarı Amerika�nın istediği tarzda bir uzlaşmaya olanak vermiyordu Ama iki ülke arasında Lozan�da yapılan dostluk ve ticaret antlaşmasının imzalanmasına bu madde engel olmadı Bununla birlikte, Ermeni diasporasının faaliyetleri imzalanan antlaşmanın Kongrede onaylanmasının engellemeyi başardı Lozanda�da Ermeni dernekleri Türkiye ile Avrupa ve özellikle Amerika arasında bir anlaşmaya varılmaması için propaganda yürüttüler Lozan�da gözlemci olarak bulunan Amerikan delegasyonu 6 Ağustos 1923 günü Türkiye ile bir dostluk antlaşması imzaladılar Bu antlaşmanın Türkiye�nin yararına olması Amerikan Ermeni derneklerini aleyhte örgütlenmeye yöneltti(20) Yapılan antlaşma 3 Mayıs 1924 tarihine kadar Senatoya sunulmadı Ermeni lobileri antlaşmayı reddeden ve kabulünde yayar görenler olarak ikiye bölündü Genelde misyoner kuruluşları, yardım dernekleri ve Armenia Amerika Society antlaşmasının onanmasından Yana tavırlarını koydular(21) Buna karşılık Gerard-Cardashian ikilisinin başını çektiği Committee for the Independence of Armenia reddi için saldırgan bir propaganda yürüttü(22) Ermenistan kurulmasını tek amaç olarak gören bu grup American Committee Opposed to the Lausanne Treaty adıyla örgütleşti(23) Antlaşmanın imzasından her hangi bir yarar ummadıklarından muhalefeti çok sertti Nihayet senatoyu etkilemek için bu iki grubun mücadelesini maalesef red cephesi kazandı Ama bu mücadele esnasında Türk milletini ve yeni Cumhuriyeti rencide eden sayısız makale, kitap, haber Amerika�da yayınlandı Amerika�da yaygın olan �Korkunç Türk� imajı, aleyhteki derneklerin ekmeklerine yağ sürdü(24) Karşı grubun siyaset ve kamuoyundaki etkisi o kadar büyük oldu ki, 1924 Başkanlık seçimlerine Türkiye ile yapılan antlaşma damgasını vurdu Antlaşmayı onaylamanın Ermenileri satmak, onlara ihanet ile eşit olduğu propagandası zemin kazandı Kiliseler, özellikle the Protestant Episcopal Church 110 bishobun imzaladığı bir bildiri ile Türkiye�yi ve Amerika�daki destekçilerini kınadı Bu çıkışlar senatörleri ikilemede bıraktı 18 Ocak 1927 yılında, Lozan�dan 4 yıl sonra ancak oylanabilen Lozan Antlaşmasının onayı geçerli çoğunluğu elde edemedi Oylamada 34 ret 50 kabul çıktı ama bu yeterli yeterli çoğunluk olmadığı için ret demekti Türk Amerikan ilişkileri Ermeni Diaspora faaliyetleri yüzünden bir yara daha aldı Ama bizzat Başkan Türkiye�yi gücendirmemek için antlaşmasının onaylanmasını dilediğini bildiri ve sanki kabul edilmiş gibi ilişkilerin sürdürülmesini önerdi Dışişleri bakanlığının girişimi sayesinde 17 Şubat 1927 tarihinde Türkiye ile düzenli diplomatik ilişki kuruldu Onaylanmayan Lozan Antlaşması sanki onaylanmış gibi ilişkilerin temeline oturdu (Öte yandan antlaşmaya taraf olan grup, başta Near East Relief olmak üzere savaş sırasında Türkiye�ye yönelik Ermeni propagandalarıyla ilgili çok enteresan gizli bilgileri açığa vurdular Mesela NER, para toplayabilmek için Ermenilerin sürgünü ve katliamı konularında yanlış veya önyargılı raporlar ve haberler yayınladığını, dolayısıyla bu yüzden Türklere karşı cephe alınmasının haksız olduğunu duyurdu)


Bu arada 28 Mayıs 1928 yılında Türkiye�nin çıkardığı vatandaşlık kanunu ki ülke arasında tabiiyet sorununu içinden çıkılmaz hale getirdi Yeni kanun vatandaşlıktan çıkmayı izne bağlamakla kalmıyor, Türkiye�de doğanları şartsız vatandaş kabul ediyordu Bu son uygulamaya karşı yoğun bir tepki ve muhalefet olması üzerine 9 Nisan 1929 yılında kanun değişikliği yapıldı ve Türkiye�de doğanların vatandaşlığı kişilerin isteğine ve meclisin onayına bırakıldı Ancak Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerinde 62 yıl süren sorun çözüme kavuşmadı(25)


SUNUÇ


Bugün de Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren Ermeni dernek, enstitü ve kurumları bulundukları ülkelerin Türkiye�ye yönelik politikalarının tespitinde önemli rol oynamaktadırlar Önemli bir oy potansiyeline sahip oldukları ülkelerde Türkiye�yi hedef alan politikalar izleyerek adayları desteklemektedirler Bu sayede her yıl gerek Avrupa�da gerekse Amerika�da sözde �soykırımın� tanınmasına yönelik girişimleri ile Türkiye�nin Ortadoğu ve Avrupa politikalarını etkisiz veya bağımlı hale getirmeye çalışmaktadırlar Bugün Amerika�da 24�ün üzerinde eyalet kendi parlamentolarında sözde soykırımı tanımış ve buna müfredatında yer vermiştir Demek ki Ermeni sorununu çözülmesi ve Türkiye için bir dış tehdit olmaktan çıkarılması için diaspora Ermenilerinin faaliyetlerinin de analiz edilmesi gerekir Ancak bazılarının önerdiği gibi diaspora Ermenileri ile diyalog yoluyla çözüm bulmak iddia edildiği gibi kolay değildir Bu bildire taraflar arasında diyalogun asgari şartları tahkik edilmeye çalışılacaktır Öte yandan geçmişe Amerikanın himayesine girenlerin Osmanlı devletine yönelik tehditleri bugün de başka uluslar arası güçlerin himayesinde Türkiye Cumhuriyetine karşı sürmektedir


* Prof Dr Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Trabzon

1 Ermenilerin Amerika�daki ilk faaliyetleri ve örgütlenmeleri hakkında bkz Çağrı Erhan, Türk Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, s306-18

2 Bu örgütlerin kuruluşu hakkında bkz Kamuran Gürün, Armenian File, London, 1983, s120-26

3 Robert Mirak, �Armenian Emigration to the United States to 1915�, Journal of Armenian Studies, I/1 (1975), s5-39, burada özellikle s21 vd

4 Erhan, age, s 313NARA T-815, Jan 16, 1894 ve NARA M-99/96, Apr11, 1894 numaralı fikrofilimler tarafımızdan da incelenmiştir

5 Bu dönem literatürünün ve Ermeni eylemlerinin en son değerlendirilmesi için bkz Jeremy Salt, �The Narrative Gap in Ottoman Armenian History�, Middle Eastern Studies 39/1 (January 2003), s19-36

6 Tabiiyet sorunun ortaya çıkışı ve gelişimi için bkz Leland J Gordon, �The Turkish American Controversy over Nationality�, American Journal of İnternational Law, 25/4 (October 1931), s 658-668 Ayrıca Erhan age, s 226-34

7 Robert Mirak, Tarafından Göçmen ve İstatistik dairesi arşivlerinde yapılan çalışmalara göre bu yıllarda göç eden Ermeni Osmanlı vatandaşların sayısı 44165�dir Bu sayıya sınır dışı edilenler dahil değildir

8 Antlaşma metinlerinin karşılaştırılması için bkz Erhan age, s205-207

9 Erhan, age, s 228�de belirtildiğine göre 1857-58 yıllarında sadece İstanbul�da yedi eski Osmanlı vatandaşına ve 49 Osmanlı veya başka ülke vatandaşına protege belgesi verilmiştir

10 Gordon, agm 660-61

11 Gordon, agm, 662-64 (Correspondance from Consuls General, Letter from Consul General Heap to Minister Cox, dated aug24,1886) Erhan, age, s211-18�de uygulamadan doğan sorunları somut örneklerle ele almaktadır

12 Erhan age s 228

13 Papers Relating to Foreign relations of the United States, 1893, sX ve aynı eser, 1894, s 728 Krş: Gordon, agm, s662

14 Bu tarihten sonra iki ülke arasında yürütülen görüşmelerin detayları için bkz Erhan age,s 229-33,

15 Gordon, agm s663

16 Bu olayda ihtimali sebebiyle vali görevden alınmıştır Belgesi için bkz Foreign Relations, 1895, Vol 3, 2 1259-62

17 Gordon, agm, s663

18 Foreign Relations, 1899, s770

19 Gordon, agm s666

20 Bu konuda detaylı bir değerlendirme için bkz Kemal Çiçek, �Amerikan Ermeni Derneklerinin Lozan Görüşmeleri Esnasındaki Faaliyetleri�, Lozan Sempozyumu Sunulan Bildiri (Basılacak)

21 National Archives an Research Foundation of America (NARA) 8674016/921 8 Şubat 1923

22 NARA 8674016/817

23 Bildilerinin bir kopyası için bkz NARA m365 R 7

24 Bu dönemin ve Ermenilerin izlediği bu politikaların bir değerlendirilmesi için bkz Robert L Daniel, �The Armenian Question and American-Turkish Relations, 1914-1927�, Mississippi Valley Historical Review, 46/2 (September, 1959), s252-275

25 Gordon, agm, 668 vd



Not: Bu makale Elazığ�da Fırat Üniversitesi�nde 16-17 Ekim 2003 tarihinde yapılan IV Türkiye�nin Güvenliği Sempozyumu Bildiriler kitabından alınmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi





Dr Yaşar KALAFAT - Hatem CABBARLI


Dünya tarihinde 30 yıllık, 100 yıllık savaşlar yaşanmış, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları milyonlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olmuştur Karşı cephelerde bulunan halklar veya devletler savaş bittikten sonra tekrar normal ilişkilere dönmek için arayış içinde bulunmuş ve kısa sürede bunu başarmışlardır


Savaş yıllarında yaşanan bütün olumsuzluklar, acılar ve kayıplar unutulmaya çalışılmış, ilişkileri ileriye götürmek için yeni projeler geliştirilmiştir Ancak Ermenilerin Türkiye'ye yönelik görüşleri 20 yüzyılın başlarından itibaren değişmemiş, aksine Türk düşmanlığı görüşleri daha da artmıştır Bu gelişmede Ermeni milli kimliğinin oluşmasında Türk düşmanlığının esas alınmış olması vardır Yüzyıllar boyunca Türk devletlerinin tebaası konumunda bulunan Ermeniler, gayet rahat ve sorunsuz bir hayat yaşamıştır Ancak 19 yüzyılın sonu, 20 yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti için ciddi sorun çıkaran Ermeniler, özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkasya cephesinde Rus ordusu ile işbirliği içinde bulunarak, Osmanlı Devletinin güvenliğini tehdit etmiştir Bu durum karşısında Osmanlı Hükümeti 1915'te Doğu bölgelerinde yaşayan ve Ruslarla işbirliği yapan Ermenileri cephe bölgesinden alarak daha iç bölgelere göç ettirmiştir Yaklaşık 90 yıldır Ermeniler dünya kamuoyunu 1915 tehcirinin kendilerine karşı yapılmış "soykırım" olduğuna inandırmaya çalışmaktadır Öteki merkezli, mistik-oryantalist zihniyetli bu yaklaşım tarzı kin psikolojisini tetiklemektedir


1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Ermenistan, "Bağımsızlık Bildirgesi"nin 11 maddesinde de "soykırım" konusunu gündeme taşımıştır Ermeniler, ulusal Hay Dat Doktrininde öngörülen Tsviç tsov Hayastan (Denizden denize Ermenistan) projesini hayata geçirmek için komşuları olan Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan, İran ve kara bağlantısı olmamasına rağmen, Rusya'ya yönelik toprak iddialarında bulunmaktadır Hay Dat Doktrini çerçevesinde Ermenistan, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmiştir


Bağımsızlık sonrası Türkiye'nin Ermenistan ile ekonomik ve diplomatik ilişkiler kurmaya yönelik bütün iyi niyet girişimlerine rağmen, Ermenistan sözde soykırım propagandasına devam etmiş, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımamış ve Kars Anlaşmasının iptal edilmesi için propaganda faaliyetlerini sürdürmektedir


Ermenistan'ın soykırım propagandasına devam etmesi ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımaması, sınır anlaşması yapmaması üzerine, Türkiye Nisan 1993'te Akyaka Sınır Kapısını kapatmak zorunda kalmıştır Ermeni diasporası olmak üzere, Ermenistan Hükümeti ABD ve Avrupa'daki çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığı ile Türkiye'den sınır kapısını açmayı talep etmektedir Bunu talep ederken de, Ermenistan'ın ekonomik sorunlarından daha çok, "Batı Ermenistan" diye telakki ettikleri Türkiye'nin doğu illerinin ekonomik sorunlarını öne çıkarmakta, sınır kapısının açılması halinde özellikle Kars ve diğer illerin ekonomik açıdan ciddi bir gelişme kaydedeceğini dile getirmektedirler Bu konu zaman zaman Ermenistan ve Türkiye basınında da gündeme taşınmaktadır Bazı Türk basın yayın organları da bu konuda Ermenistan'ın sözcülüğünü yapmaktadır Bu süreçte Türkiye'de yaşayan ve sayılarının 50-70 bin civarında olduğu ifade edilen Ermenilerin ciddi emeği olduğu söylenebilir Sayılarının az olmasına rağmen, Ermeniler ciddi bir örgütlenme yapısına sahiptir Bu örgütlenme sorumluluğunu da Ermeni Patrikliği üstlenmiştir Patriklik sadece Ermenilerin dini ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, Ermeni ulusal kimliği, gelenek ve göreneklerinin korunmasında ve Anavatan olarak tanımladıkları Ermenistan ile ilişkilerin kurulmasında önemli rol oynamaktadır


Ermeniler, Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarında sınır kapısının açılmasının gerekliliği konusunda kendi perspektiflerinden haber ve makaleleri rahatlıkla yayınlatabilmektedir Türkiye'de bazı köşe yazarları da bu konuda Ermenilerin görüşlerini de savunan yazılarla Türk kamuoyunu etkilemeye çalışabilmektedirler Bu arada medya organları bu konuda Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi'nin de görüşlerini de yansıtmaktadır


Mehmet Altan'ın gazetem Internet gazetesinin 13 Temmuz 2004 sayısında yayımlanan "Kars'ta Gazete Satılır mı?" adlı makalesinde yazar, 325 bin nüfusa sahip Kars ilinde 56 bin Karslının Ermenistan ile sınır kapısının açılması için imza topladığını, ancak bunun Türk basını tarafından fazla gündeme taşınmamasından duyduğu endişe ve rahatsızlığını dile getirmeye çalışmış, sınır kapısının açılması gerektiğini kanıtlamak için bazı ekonomik hesaplar bile yapmıştır


Gerçekten de Türkiye'nin bir kısım doğu illeri diğer bölgelere göre ekonomik açıdan daha az gelişmiştir Ancak Ermenistan ile sınırların açılması bu illerin gelişmesi açısından etkili olmayacaktır Eğer doğuda Türkiye'nin sınır komşusu Ermenistan değil de daha gelişmiş bir ülke olsaydı, Kars ili kısa sürede ciddi ekonomik kalkınma sağlayabilirdi Ancak Ermenistan'da asgari aylık ücretin 9 Dolar, emekli maaşının 7,5 Dolar, orta düzey maaşların 38 Dolar, olmasına karşın, bir ailenin aylık tüketim sepetinin yaklaşık 66-70 Dolar olduğu dikkate alınırsa, Ermenistan ekonomisinin Kars ekonomisine katkı yapması imkansız gözükmektedir Ermenistan ekonomisi iyi düzeyde olsaydı nüfusun yaklaşık yüzde 50'si ülkeyi terk etmez, her yıl sayıları 50-60 bin arasında olduğu tahmin edilen Ermeni, mevsimlik işçi olarak Türkiye'ye çalışmaya gelmezdi Karsın sınırı paylaştığı Gümrü ve Talin bölgelerinin de Kars'ta olduğu gibi tarımcılık ve hayvancılık ile uğraştığı göz önünde bulundurulursa, sınır kapısının açılması durumunda Kars ekonomisine ciddi zarar vereceği tahmin edilmektedir


Akyaka Sınır Kapısının açılması konusunda Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Bink'in Birgün gazetesinin 15 Temmuz 2004 tarihli sayısında "Medzamor kapatılsınSınır açılsın" adlı yorumu yayınlanmıştır Dink, Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunları sadece Metsamor Nükleer Santrali ve sınır kapısına endekslemekle çok daha ciddi sorunlar olan "soykırım" propagandasını, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımamasını ve 1921 Kars Anlaşmasının iptal edilmesi için yönünde propaganda çalışmalarını göz ardı ettirmekle, Türk kamuoyunun görüşlerini etkilemeye çalışmaktadır Metsamor güvensizliği tescil edilmiş Ermenistan'ın zayıf karnıdır Mevcudiyeti Ermenistan için bir koz değil, zafiyettir, nakizedir


Sınır kapısının açılması için Türkiye'de lobi çalışmaları yapan çevreler, gruplara, romantik, turistik bazı imkanlar sağlamakta böylece gündeme getiricisi Ermeniler olması halinde diplomatik, Kafkasya dezavantaja yer açabilecek hususları Türk aydınının! Ve halkının talebi imişcesine Türklere yaptırılmış olmaktadır


Türkiye yapacağı açıklamalarla Ermenilerin kabul etmedikleri Türk-Ermeni sınırındaki kapının açılmasını anlatabilmelidir Ermenistan Türkiye'nin bu bölgesini "Batı Ermenistan" olarak nitelendirirken, açılması üzerinde durulan kapının Türk-Ermeni sınır kapısı değil, Ermenistan'ın iki yakası arasındaki işgal edilerek geçit vermesi engellenen Ermenilere ait kapının açılmasını istemektedirler


Dr Yaşar Kalafat, Kafkasya Araştırmaları Masa Başkanı,

Hatem Cabbarlı, Araştırmacı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi



Ermenistan Sözde Soykırım Konusunda 'Kanıtlar Paketi' Hazırlamak Çabasındadır

Hatem CABBARLI

Sözde Ermeni soykırımını meselesini Ermeni halkının milli birlik ve beraberliğinin, dayanışma, işbirliği ve Ermenistan dış politikasının köşe taşı olarak gören hükümet, iddialarının uluslararası kamu oyu tarafından kabul edilmesi için verdiği destekle Ermenistan Milli Bilimler Akademisi ve Dünya Ermenileri Organizasyonu 'Kanıtlar Paketi' hazırlama çalışmalarına başlamıştır

Bu amaçla Dünya Ermenileri Organizasyonu, Ermenistan Milli Bilimler Akademisi salonunda 6-7 Mayıs 2004 tarihinde 'Ermenistan-Türkiye İlişkilerinin Normalleşmesinde Soykırım Faktörü' adlı konferans düzenlemiştir Dünya Ermenileri Organizasyonu Başkanı Ara Abramyan düzenlediği basın toplantısında konferansa Ermenistan, Almanya, Yunanistan, Fransa, İtalya, ABD, Rusya, Avusturya, Kanada ve İsviçre'den "soykırım" konusunda uzman olan kişilerin katılacağını açıklamıştır

Konferansın başlıca amacı Ermenilerin iddiasını uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde tanımlamak ve dünya kamu oyuna duyurmaktır Bu amaçla, konferans sonucunda konunun daha geniş bir şekilde öğrenilmesi için çeşitli ülkelerde bu konuda uzman olan kişilerden oluşan özel bir komisyonun kurulmasına karar verilmiştir Bu komisyon çalışmaları sonucunda elde edilen belgeler ve hukuki değerlendirmeler Ermenistan'ın sözde soykırımın uluslararası alanda tanıtılması için resmi belge ve kaynak teşkil edecektir Bu kaynaklara dayanarak yapılan çalışmalar sonucunda uluslararası alanda ciddi baskılarla karşılaşan Türkiye'ye sözde soykırımın kabul ettirilmesi amaçlanmıştır
Konu ile ilgili görüşlerini açıklayan tarih Profesörü Andranik Migranyan, bu konferansın düzenlenmesinin Ermenistan'a uluslararası alanda destek sağlayacağına inandığını bildirmiştir Ermeni 'soykırımının' uluslararası alanda tanınmasının, Türkiye'nin de 'soykırımı' tanıması yönünde ciddi etkisi olacağını ifade eden Migranyan, Türkiye'den toprak ve tazminat taleb edilmesi gerektiğini de savunmuştur Ancak bu konuda hem Ermeni diasporası hem de Ermenistan devletinin değişik görüşleri olduğunu ve henüz ortak paydaya gelinmediğini dile getiren Migranyan, Devlet Başkanı Robert Koçaryan'ın sözde soykırım konusunda 'Bizim için soykırımın kabul edilmesi önemlidir Toprak ve tazminat talebi ise Ermenistan devletinin değil, diasporanın talebidir' şeklinde yaptığı açıklamayı doğru bulmadığını bildirmiştir

Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin kurulması için Türkiye'nin ön koşulları olduğunu ifade eden Migranyan, Ermenistan'ın ise sözde soykırımın Türkiye tarafından kabul edilmesi politikasının doğru olduğunu bildirmiş, iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapısı açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile Ermenistan hükümetinin 'soykırım' propagandası ve Türkiye'den 'soykırımı' tanıma talebinden bir saniye bile olsun vazgeçmemesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır

Ermenistan hükümeti sözde soykırımın uluslararası alanda ve Türkiye tarafından tanınması için çalışmalarına hız verdiği, toprak ve tazminat taleplerine, 1921 Kars Anlaşmasının feshedilmesi için özellikle Rusya ve Avrupa'da yaptığı propagandaya devam ettiği bir dönemde, Türkiye'de bazı siyasi ve akademik çevrelerin iki ülke arasında sınır kapısının açılması yönünde görüş bildirmeleri Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye sokmaktadır Migranyan'ın yukarıda ifade edilen görüşleri, Ermenistan'ın iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi döneminde bile sözde soykırım propagandasına devam edeceğini göstermektedir Bu durumda Türkiye'nin sınır kapısını açması ve diplomatik ilişkiler kurması Ermenistan devleti ve kamu oyu tarafından zafer olarak tanımlanacak ve mücadelelerinin haklı olduğuna inanacaklardır Ayrıca bugün iç politikada yaşanan sorunlar nedeni ile ciddi zorluklarla karşılaşan Koçaryan rejimi, Türkiye'ye karşı baskılarının sonuç verdiğini ileri sürerek konumunu güçlendirmeye çalışacaktır Her hangi bir nedenle olursa olsun (Sınır kapısının kapalı olması veya Ermenistan ekonomisinde yaşanan yolsuzluklar) Ermenistan hükümetinin ekonomik ve sosyal sorunları halledememesi, Türkiye'ye karşı düşman tavır takınan Koçaryan rejiminin zayıflamasına ve hatta iktidardan gitmesine neden olabilir ki, bu tür bir gelişme Türkiye'nin yararına olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi



"Soykırım, Soykırım, Soykırım"

Hatem CABBARLI

Aşırı milliyetçi görüşleri ile tanınan, Büyük Ermenistan ideolojisinin en büyük savunucusu olan Zori Balayan "Ocak" adlı kitabında Türkleri inanılmaz olaylarla suçlamış, Türklerin Ermenilere karşı "soykırım" yaptığını, ancak Ermeni halkın bunu hiçbir zaman unutmayacağını ifade etmiş, tüm Ermenileri intikam almaya çağırmıştır
Balayan, kitabında ayrıca bir tür Ermeni hastalığından bahsetmektedir: "soykırıma" uğramış Ermenilerin hastalığından, ezilmiş ve mağdur Ermenilerin psikolojik durumundan Bu hastalık bulaşıcıdır ve sadece Ermeniler için geçerlidir Sovyetler Birliği döneminde hastalık gizli evresini tamamlamış, bağımsızlıktan sonra hızlı bir şeklide Ermeniler arasında yayılmıştır Ermeniler, bu hastalığın tedavisinin sadece 1915 olaylarının intikamı alındıktan, Kars, Iğdır, Erzurum, Sivas, ve Trabzon'un Ermenistan sınırları içinde olduktan ve Ağrı Dağı'nda Ermeni bayrağı dalgalandıktan sonra mümkün olacağını bildirmekte ve tedavinin uygulanması için her şeyi yapmaktadır
Bu amaçla Bağımsızlık Bildirgesi'nin 11 maddesinde hastalığın tedavisi için kendilerine göre reçete yazmış, "uluslararası alanda soykırımın tanınması için bütün girişimleri destekleyeceklerini" ifade etmişlerdir Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan döneminde (1991-1998) bu reçete fazla uygulanmasa da Robert Koçaryan iktidara geldikten sonra bu işle bizzat ilgilenmeye başlamış, hem iç hem de dış politikada "Ermeni hastalığının" tedavisi için uğraşmıştır
Ermenistan'da hükümetin desteğiyle Milli Bilimler Akademisi ve Dünya Ermenileri Organizasyonu "soykırımın" uluslararası alanda tanıtılması için "Kanıtlar Paketi" hazırlama çalışmalarına başlamıştır Bu amaçla Dünya Ermenileri Organizasyonu, Ermenistan Milli Bilimler Akademisi salonunda 6-7 Mayıs 2004 tarihlerinde "Ermenistan-Türkiye İlişkilerinin Normalleşmesinde Soykırım Faktörü" adlı bir konferans düzenlemiştir (Bkz: Ermenistan Sözde Soykırım Konusunda 'Kanıtlar Paketi' Hazırlamak Çabasındadır Günlük Yorum, 0705 2004)
Bugün, Ermenistan'da faaliyet gösteren hiçbir siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve akademisyen "soykırımı" inkar edebilecek cesarete sahip değildir Aksi taktirde Ermenistan sınırları içerisinde faaliyet göstermesi kesinlikle olanaksızdır Ermenistan Milli Demokratik Birliği lideri Vazgen Manukyan, 19 Mayıs 2004 tarihinde İA REGNUM Haber Ajansına verdiği demeçte Ermenistan-Türkiye ilişkilerini değerlendirmiştir Manukyan, Türkiye'yi "soykırımla" suçlamış, sınır kapılarının açılmasını talep etmiş, aynı zamanda sözde Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanıtılması için Ermenistan'ın propaganda çalışmalarına devam etmenin önemini vurgulamıştır Ünlü Ermeni tarihçisi Andranik Migranyan da Manukyan ile aynı görüşleri paylaşmaktadır Migranyan, 8 Mayıs 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan'ın, "Bizim için soykırımın kabul edilmesi önemlidir Toprak ve tazminat talebi ise Ermenistan devletinin değil, diasporanın talebidir" şeklinde yaptığı açıklamayı doğru bulmadığını bildirmiş, "iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapısı açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile Ermenistan hükümetinin soykırım propagandası ve Türkiye'den soykırımı tanıma talebinden bir saniye bile olsun vazgeçmemesi gerektiğini" özellikle vurgulamıştır
Ermeniler sözde soykırım propagandasını her geçen gün biraz daha genişletmeye çalışırken, maalesef Türkiye'deki bazı siyasi ve ekonomik çevreler, sınır kapılarının açılması gerektiğini savunmakta ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için bir vesile olacağını vurgulamaktadır Bu çevreler konuyla ilgili görüşlerini açıklarken, Ermenistan'ın Türkiye karşıtı politikasını göz ardı etmekte, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımadığını, "soykırımın" Türkiye tarafından kabul edilmesi isteğini, toprak ve tazminat taleplerini unutmaktadırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi







Araz ASLANLI

Son dönemlerde Türkiye-Ermenistan sınır kapısı meselesine ilişkin bazı olumsuz gelişmeler yaşanacağının ipuçları ortaya konmaktadır Kapıların açılacağına ilişkin haberler Azerbaycan�da hem kamuoyu, hem medya, hem de siyasiler tarafından tepki ile karşılanmakta, devlet yetkilileri ise Türkiye�nin böyle bir adım atmasını beklemediklerini ifade etmektedirler Türkiye�de Kıbrıs meselesinin daha yoğun olarak gündemde olması nedeniyle, bu konu fazla konuşulmamaktadır Fakat, bilindiği üzere, Türkiye�de konuya altyapı oluşturmak amacıyla zaman-zaman konuya ilişkin propaganda bombardımanı yaşanabilmektedir Güncellik ve sürekli çıkarlar açısından önem arz eden bu konuyu bazı boyutlarıyla değerlendirmeye çalışacağız

Teorik olarak, her bir devlet diğer devletler ile, özellikle de komşularıyla iyi ilişkilere sahip olmayı önemsemektedir Çünkü diğer devletlerle, özellikle de komşularıyla ne kadar az/çok sorun yaşanırsa, eldeki kaynaklar o kadar verimli/verimsiz alanlarda kullanılabilir Ama, diğer devletlerle, özellikle de komşularla iyi ilişki tek başına hedef ya da değer değildir Sadece, bir ara amaçtır Devletlerin bunun ötesinde ve öncesinde varlık amaçları ve varlıklarına yönelik tehditler vardır Temel hedef, varlık amaçlarına, buna göre belirlenmiş uzun vadeli stratejilere uygun davranmaktır Bu doğrultuda, mümkün olduğunca daha fazla devlet ile, bu arada komşularla iyi ilişki hedeflenmektedir Ama, ne olursa olsun, tüm komşularla iyi ilişki halinde olunacak diye bir kural da yoktur Bir devletin, varlık amaçları gerektirdiği zaman, ya da uzun veya kısa vadeli stratejilerine uygun olduğu zaman başka bir devlet ile, bu devlet komşusu dahi olsa, iyi ilişkiler içerisinde olmaması, hatta yoğun bir gerginlik yaşaması da mümkündür Devletlerin komşularıyla, hatta çok uzağında bulunan başka devletlerle, çıkarları nedeniyle savaşa girmelerinin yakın tarihimizde çok örneği bulunmaktadır Biz, kuşkusuz ki, savaşı insanlık dramı olarak görmekte ve dış politikada bu tür araçların kullanılmasını savunmamaktayız Ama, �her şeye rağmen hiçbir zaman kimseye karşı tavır koymayız anlayışı� sadece devletlerarası ilişkilerde değil, şirketlerarası ve kişilerarası ilişkilerde de kabul görmeyen �saf� bir anlayıştır

Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve iki ülke arasındaki sınır kapısı meselesi, her nedense yukarıda ifade edilenler bir kenara bırakılarak tek başına bir değermiş gibi sunulmaya çalışılmaktadır Olayın çeşitli boyutları sürekli olarak bir kenara bırakılmakta, sadece �komşuluk�, �ticarî ilişki�, �Batı�nın istekleri� ve benzeri kavramlar ön plana çıkarılarak Türkiye�nin bir an önce Ermenistan ile iyi ilişkiler kurması gerektiği vurgulanmaktadır Bu çalışmada, iki ülke arasındaki ilişkilerin kısa tarihçesine paralel olarak, ilişkilerdeki sorunların boyutları, ikili ticaretin potansiyeli ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceği üzerine değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Sınırın Kapanması Süreci ve Sonrasında Yaşananlar

1980�lerin ikinci yarısında SSCB içerisindeki gelişmeler, onun dağılması sonrasında ortaya çıkan cumhuriyetlerin kaderlerinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır Uzun zamandan beri Ermenistan toplumunda yerleştirilegelen Türkiye ve Türk düşmanlığının yanı sıra, bu süreçte Ermenistan�ın Azerbaycan�a yönelik toprak talepleri paralelinde gelişen bağımsızlık hareketi başarıya ulaşmış, aynı zamanda Azerbaycan�a yönelik işgal faaliyetleri, hem bu ülkenin içerisindeki gelişmelerin, hem de dış politikasının belirleyici etkeni olmuştur Kuşkusuz, Türkiye de bu süreçten nasibini almıştır Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ilk dönemlerine baktığımız zaman, Ermenistan�ın olumsuz tavırlarına rağmen Türkiye�nin ilişkileri geliştirmeye yönelik politikalarını gözlemlemekteyiz Ermenistan Parlamentosu�nun 23 Ağustos 1990�da kabul ettiği Bağımsızlık Bildirgesi�nin 11 maddesinde, Türkiye�nin Doğu Anadolu Bölgesi için �Batı Ermenistan� ifadesine yer verilmiş, aynı zamanda sözde �Ermeni Soykırımı�nın uluslararası alanda tanınması çabaları vurgulanmıştır (1) Ermenistan Anayasası�nın 13 Maddesinin 2 paragrafında, Devlet Arması�nda Ağrı Dağı�nın da bulunduğu kayıtlıdır (2) Ermenistan, çeşitli dönemlerde ortaya attığı, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen 1921 tarihli Kars ve 1920 tarihli Gümrü antlaşmalarının yürürlükte olmadığı iddiasını halen savunmaktadır

Ermenistan�ın, Azerbaycan�a yönelik işgalci politikasının yanı sıra, daha bağımsızlık mücadelesi sırasında Türkiye�ye karşı açıkça saldırgan bir tavır içerisine girmesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti, Eylül 1991�de incelemelerde bulunmak üzere Kafkasya ve Türkistan (Orta Asya) ülkelerine heyetler yollarken, Ermenistan�ı da ihmal etmemiştir (3) 16 Aralık 1991 tarihinde Ermenistan�ın bağımsızlığını tanıyan Türkiye, bağımsızlığının ardından ekonomik güçlüklerle karşılaşan Ermenistan�a insanî yardımda bulunmuştur Türkiye, ayrıca, toprakları üzerinden Ermenistan�a insanî yardım malzemesi gönderilmesine imkan tanımıştır Ermenistan, Türkiye tarafından, 25 Haziran 1992�de kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü�ne kurucu üye olarak davet edilmiştir Ancak, Ermenistan�ın ısrarla sürdürdüğü çatışmacı tutum nedeniyle, Türkiye�nin Ermenistan ile diplomatik ilişki kurması mümkün olamamıştır (4)

Bu dönemlerde zaman zaman sözde �soykırım� iddialarını bir kenara bırakmanın ve Türkiye ile ilişki geliştirmenin gerekliliğinden bahsedenler olmuşsa da, Ermenistan genelde saldırgan siyasetini sürdürmeye devam etmiştir Bardağı taşıran damla ise, Ermenistan�ın Türkiye�den en çok yardım aldığı dönemde (örneğin, işgalin hemen öncesinde Türkiye yetkilileri, yoğun muhalefete rağmen Ermenistan�a 100 bin ton buğday yardımında bulunmuştur) Azerbaycan�ın Kelbecer rayonunu (rayon- ilden küçük, ilçeden büyük yerel idari birim) işgal etmesi olmuştur Türkiye, Nisan 1993 başlarında Azerbaycan�a yönelik işgal girişimlerini sürdüren Ermenistan�ı, saldırılarını durdurması konusunda uyararak, aksi taktirde ilişkilerde doğabilecek olumsuz gelişmelerden sorumlu olmayacağını açıklamıştır (5) 3 Nisan 1993�te Kelbecer�in Ermenistan tarafından tamamen işgal edilmesinden sonra Türkiye yine Ermenistan�a yönelik, işgalden vazgeçme çağrılarını sürdürmüş, bu arada ilişkileri de kademeli olarak sınırlandırmaya başlamıştır Ermenistan�ın işgalci tavrını sürdürmesi üzerine Türkiye, Ermenistan ile olan sınırını kapatmış, 5 Nisan 1993�te dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte Türkistan Cumhuriyetleri gezisine katılan Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, basına yaptığı açıklamada, �Ermenistan�ın Azerbaycan�a son saldırılarından sonra Türkiye üzerinden geçmekte olan tüm insanî yardım uçuşlarının da durdurulduğunu, hiçbir uçuşa izin verilmeyeceğini, buna rağmen geçmek isteyen uçakların gerektiğinde ateş açılarak indirileceğini� bildirmiştir (6) Bu arada, 6 Nisan 1993�te Ermenistan Savunma Bakan Vekili Vazgen Manukyan�ın, TASS ajansına yaptığı açıklamada, Erivan yönetiminin, sınırların değişmezliği ilkesini kabul etmediğini, bu ilkenin iki dünya savaşı sonucunda oluşmuş olan Batı ve özellikle Avrupa sınırları için geçerli olduğunu, �eski Sovyet Cumhuriyetlerinin rastgele kalem darbeleriyle çizilmiş olan sınırlarının ise aynı ilkeler çerçevesinde tanınamayacağını� iddia etmesi, Türkiye yetkilileri tarafından, Ermenistan yönetiminin �Büyük Ermenistan� hayalinin peşinde olduğunun göstergesi olarak kabul edilmiştir (7)

Bu süreçte, Cumhurbaşkanı Özal ve tüm önemli muhalefet partileri, dönemin hükümetini Ermenistan�ın yayılmacı politikaları karşısında pasif kalmakla suçlamış, buna karşın Başbakan Süleyman Demirel 13 Nisan 1993�te yaptığı açıklamada Türkiye�nin soğukkanlı tutumunun dünya tarafından yanlış anlaşılmaması gerektiğini vurgulamıştır (8) Özal�ın cenaze töreni için Ankara�da bulunan Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları Ebulfez Elçibey ve Levon Ter Petrosyan 21 Nisan 1993�te ilk kez bir araya gelmiş, fakat görüşme sonrasında Ermenistan işgalden vazgeçmeye yönelik herhangi bir adım atmamıştır

Sonraki süreçte Türkiye, defalarca Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek için girişimlerde bulunmuş, ama olumlu sonuç alamamıştır Örneğin, 1995�te Ermenistan�dan olumlu bir cevap gelir umuduyla, İstanbul-Erivan arasında uçak seferlerine imkan veren H-50 hava koridorunun açılmasına izin verilmiştir ve bu hava koridoru hala açıktır (9) Ermenistan�ın buna karşılık attığı adımlar Türkiye�ye yönelik daha sert tepkiler şeklinde olmuştur Ermenistan hem uluslararası kuruluşlar ve yabancı devletler nezdinde Türkiye�yi suçlamaya devam etmiş, hem de PKK terör örgütüne destek vermiştir Örneğin, Türkiye�nin terörle mücadele ile uğraştığı bu dönem, Ermenistan�ın PKK�ya en yoğun askeri destek verdiği dönem olmuştur Nitekim, Mayıs 1997�de Kuzey Irak�ta PKK�nın füzeyle bir Türk helikopterini düşürmesinin ardından 6 Haziran 1997�de Genelkurmay Başkanlığı�nda yapılan basın toplantısında Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Erol Özkasnak tarafından yapılan açıklamada, Ermenistan�ın PKK�ya füze temin eden ve gerekli eğitimi veren devletlerden birisi olduğu kesin istihbarat kaynaklarına dayanılarak ifade edilmiştir (10)

Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan 6-8 Eylül 2000 tarihleri arasında New York'ta gerçekleştirilen BM Binyıl Zirvesi'nde (Milenyum Zirvesi) yaptığı konuşmasını Türkiye�yi sözde �soykırım� yapmakla ve bunu kabul etmemekle suçlamak üzerine kurmuştur (11)

Eylül 2000�de gerçekleşen 55 dönem BM Genel Kurulu�nun genel görüşmelere ayrılan son oturumu, Türkiye ile Ermenistan arasında söz düellosuna sahne olmuştur İlk söz alan Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan�ın Türkiye�yi sözde �soykırımı� inkar etmekle suçlamasına Türkiye adına cevap veren Altay Cengizer, �Ermenistan sorunu tarafsız bir gözle incelemeli Tarih, ülkeler arasında düşmanlık yaratmak amacıyla kullanılmamalı� demiştir Daha sonra söz alarak Cengizer�e cevap vermeye çalışan Oskanyan bilinen Ermeni iddialarını tekrar dile getirerek Hitler ve Lord Curzon'a da atıfta bulunmuştur (12) Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan Gazeteci Mehmet Ali Birand�a verdiği mülakatında �Türkiye ile dolaylı değil, doğrudan görüşme istediği�ni ve sanki az bir şeymiş gibi �sözde Ermeni soykırımının tanınmasının yeterliği olacağı�nı açıklamıştır (13)

Sınırın Açılmasına Yönelik Girişimler Paralelinde Türkiye�de ve Azerbaycan�da Konuya Bakış

Geçen süre içerisinde sınırın açılmasına ve Türkiye�nin Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmesine yönelik çabalar süregelmiştir Bu konuda hem Türkiye içerisinde görüşler ortaya atılmış, hem de ABD ve Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere dış talepler ifade edilmiştir ABD yetkililerinin Türkiye ve Ermenistan yetkilileri ile yaptıkları görüşmelerde, basına yaptıkları değerlendirmelerde, AB�nin çeşitli kurumlarının yayımladıkları raporlarda konuya ilişkin istekler açıkça dile getirilmiş, sınırı kapalı tuttuğu için Türkiye tarafı yer yer eleştirilmiştir Bu görüşü savunanlar, Türkiye�nin atacağı adımların kendisine ekonomik açıdan büyük yarar getireceğini, aynı zamanda Ermenistan�ın siyasî eğilimini değiştireceğini ifade etmektedirler Ama, durumun aslında böyle olmadığı bölgeyi ve Ermenistan�ı iyi bilenler tarafından net olarak bilinmektedir Ekonomik bakımdan bakıldığında, Türkiye şirketlerinin sınırın açılması sonrasında gelirinin 50 milyon doları aşmayacağı görülmektedir Neden mi? Çünkü, Ermenistan�ın toplam dış ticaret hacmi yaklaşık 15 milyar dolardır (14) Ermenistan�da Türkiye�ye karşı olan etnik nefret ve bundan kaynaklanacak olan protestoları, Türkiye�nin potansiyelini, Ermenistan�ın dış ticaretteki alternatiflerini, Ermenistan�ın ihtiyacı olan dış ürünleri de dikkate alırsak, Türkiye�nin Ermenistan�ın dış ticaretinde en iyi ihtimalle %10�luk (150 milyon dolarlık) pay sahibi olacağı söylenebilir Zira, Türkiye ile Gürcistan arasında sınır kapılarının açılmasından günümüze kadar olan sürede en büyük yıllık ticaret hacmi, 2000 yılında 287 milyon Dolar olmuştur (15) Gürcistan açısından; Türkiye dışında ciddi ekonomisi bulunan bir komşusunun olmaması, nüfusunun Ermenistan�dan yaklaşık %60 daha fazla olması, toplam ticaret hacminin yaklaşık 90 milyon dolarının Gürcistan üzerinden Ermenistan ve Azerbaycan ile yapılan ticareti kapsaması gibi faktörler düşünülürse, 150 milyon dolar rakamının çok abartılı olduğu da söylenebilir Bu rakamın yaklaşık %60�ını (90 milyon ABD Doları) Türkiye�nin Ermenistan�a ithalatı oluşturacaktır (Ermenistan dış ticaret dengesinde de % 60�lık pay ithalata aittir ve bu Türkiye ile ticarette de büyük ölçüde devam edecektir) Burada da en iyi ihtimalle yaklaşık % 50�lik kâr elde edileceği düşünülürse, 45 milyon dolar rakamı ortaya çıkmaktadır

Şimdi de Türkiye ve Azerbaycan�ın konuya günümüzdeki bakışına değinelim

Sınırın kapanmasından sonraki dönemde konu gündeme geldiğinde Türkiye, sürekli olarak Ermenistan�ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmediği sürece sınırın açılmasının söz konusu olmayacağını vurgulamıştır Özellikle, 2000 yılından itibaren Türkiye�nin Ermenistan ile ilişkiler konusunda sistematik istekler içerisine girdiği görülmektedir Kars Kent Kurultayı sırasında yaşanan bir gerginlik sonrasında Dışişleri Bakanlığı�ndan üst düzey bir yetkili Türkiye�Ermenistan ilişkilerinin normale dönmesi konusunun üç parametreye dayandığını belirterek, bu parametreleri, �Azerbaycan topraklarının yüzde 20�sinin işgal altında olması, Ermenistan�ın sözde �Ermeni soykırımı� iddialarını sürekli gündemde tutması ve Ermenistan Anayasası�nda yer alan Türkiye�den toprak talebi� olarak sıralamıştır (16)

Daha sonra Başbakan Bülent Ecevit, önce ABD Savunma Bakanı Rumsfeld ile 2001�deki görüşmesi sırasında Ermenistan ile ilişkiler için üç şart ileri sürmüş, ardından Ocak 2002�de ABD ziyareti sırasında Başkan Bush�a Türkiye�nin Ermenistan�la iyi ilişkiye hazır olduğunu, ancak dört önemli şartın kabul edilmesi gerektiğini söylemiştir (17):
1 Soykırım saplantısı kalksın;
2 Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan toprakları geri verilsin;
3 Nahçıvan�a koridor açılsın;
4 Kaçkınlar evlerine dönsün

Bu arada yapılan farklı değerlendirmelerde, dört şart, �kaçkınlar� konusunun yerine �Ermenistan Türkiye�ye yönelik toprak talebinden vazgeçsin� şartı konarak da sıralanmıştır En son olarak bugünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 27 Haziran 2003�te Kars ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye-Ermenistan sınırının açılması için Ermenistan�ın Türkiye�ye yönelik toprak taleplerinden vazgeçmesi ve sözde �soykırım� iddialarını sürdürmemesi gerektiği şeklinde iki şart ileri sürmüştür (18)

Azerbaycan tarafının görüşlerine baktığımızda, konu ne zaman gündeme gelse yapılan açıklama aynıdır: �Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını bırakıncaya kadar Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmeyecektir Biz bundan eminiz� Bazı dönemlerde Azerbaycan�a rağmen Türkiye�nin Ermenistan ile ilişkileri geliştireceği ya da Türkiye�nin Ermenistan ile ilişkileri geliştirmek isteğine Azerbaycan�ın olumlu yanıt verdiği ifade edilmişse de bu, Azerbaycan ve Türkiye yetkilileri tarafından yalanlanmıştır Azerbaycan yetkilileri Türkiye�nin kendisinin de Ermenistan ile sorunları bulunduğunu ifade etmektedirler Örneğin, Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev, Ocak 2000�de BDT Zirve toplantısına katılmak üzere Moskova'ya hareket etmeden önce basına yaptığı açıklamada Türkiye-Ermenistan arasındaki sınırın açılacağı yolundaki haberlerin asılsız dedikodulardan ibaret olduğunu ifade etmiş, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın açılması yolunda şu ana kadar Türk hükümetinin herhangi bir girişiminin olmadığını vurgulayarak, �Başta Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere tüm Türk halkı bu duruma asla izin vermez� demiştir Bu tür iddiaların düzmece bir senaryonun ürünü olduğunu belirten Aliyev, �Ermenistan-Türkiye sınır kapısının anahtarı bizde değil Anahtar Azerbaycan ve Türkiye halklarının elindedir� ifadelerini kullanmıştır (19)

Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Vilayet Guliyev ile 11 Eylül 2003�te Ankara�daki görüşmesi sonrasında basına yaptığı açıklamada, Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan�ın, yakın dönemde Türkiye-Ermenistan sınırının açılacağına ilişkin değerlendirmesinin gerçeklikle alakası olmadığını ifade etmiştir (20)

Türkiye-Ermenistan sınırlarına ilişkin son gelişmeler ise Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev�in Nisan 2004�te gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti öncesinde ve ziyaret sırasında yaşanmıştır Ziyaret öncesinde Azerbaycan basınında Türkiye�nin Ermenistan ile sınırları açabileceği haberleri yer almış, hatta Azerbaycan medya temsilcilerinden oluşan bir heyet bunu protesto etmek amacıyla Türkiye�de gösteri ve görüşmeler gerçekleştirmişlerdir Bu arada bazı Türk gazetelerinde �Azerbaycan�daki Ermenistan paranoyaklığına dayanarak sınırları kapalı tutmanın mantıksızlığı� üzerine değerlendirmeler yapılmıştır İlham Aliyev�in Türkiye ziyareti sırasında kendisine Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali meselesi çözülmedikçe Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılmayacağı konusunda güvence verilmiştir Nitekim, ziyaretin hemen sonrasında konuya ilişkin açıklama yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, aynı görüşü tekrarlamıştır (21)

Sonuç

Girişte de ifade ettiğimiz üzere, sınırın açık olup olmaması, ikili ilişkiler başlı başına bir değer değildir Sınırın açılıp açılmaması konusundaki kararlar uzun vadeli stratejilerin ve dış politikanın çizgisine göre verilmektedir Türkiye�nin stratejik hedeflerine ve dış politika çizgisine baktığımızda, genelde barış ortamı içerisinde komşularla iyi ilişkilerin sağlanması, ekonomik ve siyasî çıkarların ülke dışında da korunması gibi hedeflerin bulunduğu görülmektedir Bölge özelinde baktığımızda, �Kafkasya, Türkiye�nin Orta Asya�ya açılan doğal kapısı konumundadır Türkiye�nin, ayrıca, Kafkasya bölgesindeki halklarla siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel bağları vardır Bölgede barış, istikrar ve işbirliğinin korunması Türkiye için büyük önem taşımaktadır� (22) Türkiye�nin toprak bütünlüğünü halen tanımayan, sınır anlaşması imzalamayan, olanak bulduğu tüm platformlarda Türkiye aleyhinde kampanyalarını sürdüren ve bu doğrultuda her türlü aracını kullanan bir komşu ile, ayrıca, Kafkasya�daki bölgesel barış ve güvenliği tehdit eden, komşularından birisi olan Azerbaycan�ın % 20�sini işgal altında tutan, diğer tüm komşularına ve hatta doğrudan sınırı olmamasına rağmen Rusya�ya yönelik (Krosnador) bile toprak talepleri bulunan, Türkiye�nin Türkistan�a ulaşımı konusunda en büyük engeli oluşturan bir devlet ile işbirliği için Türkiye�nin her türlü fedakarlığı yapmasının istenmesi kabul edilir bir durum değildir

Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılması noktasında şu iki konu günümüzde özel önem arz etmektedir:

A) Ermenistan�ın Tavırları

Her ne kadar, sonradan Ermenistan�ın darboğazdan kurtulmasının yolunun Türkiye ile iyi ilişkilerden geçtiğini savunmuşsa da, Ter-Petrosyan yönetimi de uzun süre yayılmacı ideolojiye dayanarak, Türkiye�ye karşı saldırgan unsurlar içeren politika izlemiştir (23) 1990�ların başlarında Ermenistan�ın Türkiye�ye karşıtı yürüttüğü politika yeterli değilmiş gibi Koçaryan göreve gelir gelmez, Türkiye ile ilişkileri geliştirmek için Türkiye�nin sözde �soykırım�ı tanımasını şart koşmuş ve Türkiye ile sınır sorunları olduğunu vurgulamıştır (24) Genel kanaate göre, bu şartlar altında Türkiye-Ermenistan sınırının açılması hem Koçaryan yönetimine ekonomik destek sağlayacak, hem diasporadaki sertlik yanlılarının ve Koçaryan yönetiminin Türkiye karşıtı politikalarında başarılı olduklarını düşünmelerini sağlayacak, hem de Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine zarar verecektir (25) Ayrıca, Türkiye tarafı sınırı açmak istese bile Ermenistan�ın aynı kararı almaması ihtimali hiç de düşük değildir (26) Ermenistan�da bazı yetkililerin ve bir çok politikacının sınırları açmak için Türkiye�ye bazı şartlar ileri sürmesi bunun göstergelerindendir Böyle bir durum, Türkiye için önemli prestij kaybı olacaktır Bu arada, sınırların açılmasının daha çok Ermenistan�ı yanına çekme anlamında ABD�ye yarayacağını ve bunu arzulamayacak olan Rusya�nın Ermenistan�daki etkinlik düzeyini de düşünürsek, Türkiye istese bile sınırın açılmasının kolay olmayacağı görülecektir

B) Türkiye�nin Dış Politika Çizgisi

Yukarıda da ifade edildiği üzere, Türkiye, Ermenistan ile ilişkileri geliştirmek için belli talepler ileri sürmüştür Bu taleplere baktığımızda birisi dışındakilerin nitelik itibarıyla �negatif talepler� olduğunu görmekteyiz Yani Türkiye, bu talepleriyle Ermenistan�dan bir şey yapmasını değil, yapmamasını istemektedir Türkiye, Ermenistan�ın yayılmacılıktan, işgalcilikten, dünya genelinde Türkiye�ye karşı politikalar geliştirmekten ve geliştirilmesine yardımcı olmaktan vazgeçmesini istemektedir Türkiye, Ermenistan�dan kendisine yönelik toprak taleplerinden vazgeçmesini istemektedir Türkiye gibi en azından bölgesel açıdan önemli bir devletin, kendisine karşı sürekli saldırgan davranan ve politikalarının uygulanmasına engel teşkil eden küçük bir komşusuna yönelik ileri sürdüğü �negatif talepler�in bile hiçbirisi gerçekleşmeden ve ciddî bir ekonomik çıkarı yokken, bu devletle ilişki geliştirmesi beklenmemelidir Hatta, bu bağlamda, hava koridorunun açılması ve uçak seferlerinin başlatılması bile karşılıksız tavizler olarak değerlendirilebilir Türkiye, zaten ambargosunun üç boyutundan ikisinden taviz vermiştir Türkiye, hava koridorunu açmış, uçak seferlerini başlatmıştır Buna karşın hiçbir olumlu adım atmayan, tam tersine saldırganlığını artıran Ermenistan ile sınır kapılarını açması olanaksızdır

Ayrıca, son dönemlerde de sık-sık görüldüğü üzere, konuyu sürekli olarak Azerbaycan boyutuna indirgeme çabaları, aslında bilimsel temellerden uzak nitelikte olup kamuoyunu yanlış yönlendirmeye hizmet etmektedir Nitekim yukarıda da ifade edildiği gibi, Türkiye�nin Ermenistan ile sınırları açmak için ileri sürdüğü şartlar öncelikle kendisi ile ilgilidir Tüm yukarıda ifade edilenler ışığında, Türkiye�nin mevcut şartlar altında Ermenistan ile sınır kapılarını açması, tamamen mantık ve ihtimal dışı bir durum olarak değerlendirilebilir





Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi

Eski 07-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye-Ermenistan Üzerine Güncel Makaleler Köşesi



DoçDr Yusuf SARINAY
Devlet Arşivleri Genel Müdürü


Bazı ülkelerde tarihçilere bırakılması gereken geçmiş olaylar siyasî alana taşınmakta ve maalesef bilimin objektif sınırları içinde değerlendirilmesi gereken tarihî olaylar, siyasî çıkarların ve ideolojik tutumların katı önyargılarına kurban edilmektedir Örneğin bazı ülkelerde böyle bir yaklaşımla ele alınan Ermeni sorununun, tarihin asıl kaynaklarına inilerek değerlendirilmesi gerekir Bu konuda karar vermeden önce başta Türk arşivleri olmak üzere diğer ülke arşivlerinde mutlaka araştırma yapılarak objektif bir yaklaşım sergilenmelidir Aksi hâlde objektif kaynaklara dayanmayan kanaatler ile sübjektif yaklaşımlar uluslar arasında küllenmiş düşmanlıkları yeniden canlandırmaktan başka bir işe yaramamaktadır Tarihin yanlış yorumlanmasına ve siyasal amaçla kullanılmasına karşı objektif belgeleri sunmak biz arşivcilerin en önemli görevleri olmalıdır


Halbuki Ermeni soy kırım iddiaları bugüne kadar doğruluğu ispatlanmamış olan hatırat türü sübjektif bazı yayınlara dayanmaktadır


Bunların başında, Aram Andonian isimli bir Ermeni tarafından 1920 yılında yazılan "Naim Bey'in Anıları; Ermeni Tehcir ve Katliamına İlişkin Resmî Türk Belgeleri" adlı kitap gelmektedir Bu kitapta yer alan ve Talat Paşaya atfedilen telgrafların, bir soy kırım suçlusu yaratmak amacıyla üretilmiş sahte belgeler olduğu, Osmanlı Arşivi'nde yapılan incelemeler sonucu ispatlanmıştır Bir başka kitap Amerikan Büyükelçisi olarak 1913-1916 yılları arasında 26 ay İstanbul'da görev yapmış olan Henry Morgenthau'nun Hatıratı'dır Heath W Lowry, H Morgenthau'nun bu kitabı yazma amacının savaş karşıtı Amerikan kamuoyunu etkilemeye yönelik olduğunu belirtmekte ve bu kitapta yer alan Ermeni soy kırım iddiasını bilimsel metotlarla çürütmektedir Kitabın hazırlanmasında önemli rol oynayan Morgenthau'nun tercümanı Schmavonian ve katibi Agop S Andonian'ın Avrupa'da bulunan Ermeni örgütleri ile iş birliği içinde Osmanlı Devleti aleyhine casusluk yapan kişiler olduklarına dair Osmanlı Arşivlerinde önemli belgeler bulunmaktadır Diğer bir kitap ise Arnold Toynbee tarafından yazılan "1915-1916 Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere Yapılan Muamele" olarak bilinen ve 1916 yılında yayınlanan "Mavi Kitap"tır İngiliz Hükümeti tarafından hazırlattırılan bu kitap savaş propagandası amacıyla kaleme alınmıştır


Ermeni iddialarına dayanak olan ve sık sık dile getirilen diğer bir kaynak ise I Dünya Savaşı sonrası kurulan Osmanlı Divan-ı Harb Mahkemeleri'dir Bu mahkemeler İstanbul'u ve Osmanlı topraklarını işgal etmiş olan İtilaf devletlerinin ortak düşmanı olan İttihat ve Terakki mensuplarını mahkum etme çabası sonucunda kurulmuşlardır Bu mahkemelerde ispatlanmamış tek taraflı suçlamalar yer almaktadır


Yukarıda bahsedilen sübjektif eserlerin dışında, Ermenilerin asılsız soy kırım iddialarını delillendirebilecekleri kayda değer bir belge bulunmamaktadır Nitekim işgal döneminde İngilizler İstanbul'da ve Malta'da tutuklu bulunan kişiler hakkında suç kanıtlarının bulunabilmesi için Osmanlı arşivlerinde konu ile ilgili araştırma yapmışlardır Araştırma sonucunda tutuklular hakkındaki suçlamaları ispat edebilecek nitelikte hiçbir delili mahkemeye sunamamışlardır


İngiliz hükümeti kendi arşivlerinde ve ABD'nin (Washingtondaki) arşivlerindeki raporlar üzerinde de araştırmalar yapmış, ancak yine hiçbir sonuca ulaşamamıştır


Bu nedenle arşivlere inilme zorunluluğu vardır ve arşivlere dayalı bilimsel çalışmalar önyargı ve yanlı bilgilendirilmeden kaynaklanan taraflı siyasî yaklaşımları ortadan kaldıracaktır


Başta Ermeni sorunu olmak üzere Türk arşivlerinde araştırma yapmadan yazılacak bir bölge ve dünya tarihinin eksik kalacağının bilinciyle, modern arşivciliğin ana ilkesi olan "açıklık prensibini temel dayanak kabul eden Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, araştırmacılara sunulan hizmetlerde çağın gereklerine uygun yeni düzenlemeler yapmıştır Bu çerçevede;


Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü başta Ermeni sorunu olmak üzere birçok konuda tasnif çalışmalarını hızlandırarak, tamamlamış ve araştırma hizmetine sunmuştur


Türkiye'ye yasal yollardan girmiş yabancılar ve bunların vekilleri araştırma yapacakları arşivlere veya arşivlerin bağlı bulunduğu idareye bizzat veya posta ile müracaat edebileceklerdir Müracaat eden kişilere aynı gün araştırma izni verilmektedir Müracaatlar, yurt dışından T C büyükelçilik've başkonsoloslukları aracılığıyla da yapılabilecektir


Tasnif edilmiş ve son işlem tarihi üzerinden otuz (30) yıl geçmiş arşiv malzemesi hiçbir kısıtlama olmadan araştırma ve incelemeye açılmaktadır


Araştırmacılara bir iş günü içerisinde verilen belge, defter veya dosya sayısı artırılmıştır


Araştırmacılar, araştırma ve incelemeleri esnasında arşiv yönetiminin uygun göreceği mahallerde portatif yazı makinesi veya bilgisayar kullanabilecektir


Yine dünya bilim çevrelerine ve bilim adamlarına kolaylık sağlamak, bilginin paylaşılmasını ve öğrenmenin önündeki engelleri azaltmak maksadıyla internette bir web sayfası açılmış ve bilgisayar ortamında belge kataloglarımız yayınlanmıştır Bu konudaki talep, istek vb "http://wwwdevletarsivlerigovtr" adresinden temin edilebilir


Osmanlı dönemi arşiv belgelerinin mikrofilme alınması ve elektronik ortama aktarılması çalışmaları 2001 yılında başlatılmış olup, araştırma hizmetlerinin elektronik ortamda verilmesi hedeflenmiştir


Bu düzenlemelerle, Türk arşivlerini çağın gereklerine uymasını sağlayarak kolay ulaşılabilir bir arşiv haline getirmek amaçlanmıştır f


Türk arşivlerinin temel ilke olarak kabul ettiği "açıklık prensibi" doğrultusunda Ermenistan, Rusya ve Ermeni Patrikhanesi ve bağlı kiliselerdeki arşivlerinde bulunan konuyla ilgili belgelerin de açılması ve meydana gelen olayların tarihçiler tarafından objektif bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir


Osmanlı Arşivlerinde genel olarak Ermeni sorunu ve tehcir uygulaması ile ilgili Sadaret Evrakı, Zaptiye Nezareti, Yıldız Sarayı Evrakı, Meclis-i Vükela Mazbataları, Şurayı Devlet, Dahiliye Nezareti ve bağlı kuruluşları (Emniyet-i Umumiye ve Şifre Kalemi vb) ile Hariciye Nezareti'ne ait fonlarda yüzbinlerce belge , bulunmaktadır


Nitekim Osmanlı arşiv belgeleri objektif bir şekilde değerlendirildiğinde, Osmanlı Devleti'nin son elli yılına damgasını vuran Ermeni sorununda dönemin büyük devletlerin desteği ile Ermeni Komitacılarının 1890'lı yıllarda başlattıkları terör olaylarının Birind Dünya Savaşı içinde silâhlı isyana kadar vardığı görülecektir


Osmanlı hükümeti sevk ve iskân uygulamasını o günün şartlarında bir kanuna dayandırmış, keyfî bir uygulamaya gitmemiştir Öncelikle İçişleri Bakanlığı 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komite merkezlerini kapatarak, komite ele başlarının tutuklanması için emir vermiş, İstanbul'da 2345 Ermeni komitacı tutuklanmıştır Ancak olayların giderek tırmanması ve Van olayları üzerine, 27 Mayıs 1915 tarihinde "Vakt-i Seferde İcraat-ı hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyyece ittihaz olunacak tedbir hakkında kanun" kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur Osmanlı hükümeti bu yasayı çıkararak halkın güvenliği ve cephe gerisinin emniyeti bakımından gerekli görülen yerlerdeki halkı, savaş alanından uzaklaştırma ve güvenlikli bölgelere sevk etme kararı almıştır


Bu kanunla askerî yetkililere; asayişi bozan silâhlı saldırgan ve direnişçileri, casusluk ve vatana ihanet eden köy ve kasaba halkını tek tek veya toplu hâlde başka yerlere sevk ve iskân etme yetkisi veriliyordu Dört maddelik olan bu kanun tamamen devleti ve kamu düzenini korumaya yönelik, şiddete karşı yetki kanunudur En önemli özelliği ise, kanun metninde herhangi bir etnik veya dinî grubun belirtilmemiş olmasıdır Ayrıca kanunda tehcir kelimesi geçmemekte sadece "diğer mahallere sevk ve iskân" ibaresi kullanılmaktadır


Diğer taraftan çıkarılan sevk ve iskân kanununun uygulanması, idarecilerin yorum ve kabiliyetlerine bırakılmamış, uygulamada idarecilerin neyi nasıl yapacaklarına dair kararlar alınmıştır' Bu amaçla çıkarılan kanun ve talimatnamelerle sevk ve iskânın nasıl yapılacağı ayrıntılarıyla hükme bağlanmıştır Buna göre: göçe tâbi tutulan ahali, kendilerine tahsis edilen bölgelere rahat bir şekilde, can ve mal emniyetleri sağlanarak nakledilecektir Yeni evlerine yerleşene kadar iaşeleri göçmenler ödeneğinden karşılanacaktır Eski malî ve iktisadî durumları göz önünde tutularak kendilerine emlâk ve arazi verilecek, muhtaç olanlara hükümetçe mesken inşa edilecek, çiftçi ve zenaat erbabına tohumluk ve alet temin edilecektir Geride bıraktıkları taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine uygun şekilde ulaştırılacaktır Ermenilerin boşalttıkları şehir ve köylerdeki gayrimenkulleri tespit ve kıymetleri takdir edildikten sonra bu köylere yerleştirilecek muhacirlere tevzi edilecektir Muhacirlerin zeytinlik, dutluk, bağ, dükkân, fabrika, depo gibi gelir getiren yerleri müzayede ile satılacak veya kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir


Ayrıca Osmanlı hükümeti göçün düzenli ve güvenli bir şekilde uygulanması ve sevk edilen Ermenilerin can ve mallarının korunması amacıyla mümkün olan önlemleri almak için büyük çaba harcamıştır Ermenilerin sevki esnasında meydana gelen suistimalleri incelemek üzere, Temyiz Mahkemesi ile Şuray-ı Devlet üyelerinden ve ceza mahkemeleri başkanlarından Eylül 1915 tarihinde soruşturma komisyonları oluşturup Anadolu'ya gönderilmiştirHükümet özellikle can ve mal emniyetinin üzerinde önemle durmuş ve gerekli tedbirlerin alınması için devamlı talimatlar vermiştirBu konularda suç işleyenler veya ihmali görülenler sıkıyönetim mahkemelerine sevk edilmişlerdir Suçlu bulunarak mahkemeye verilen 1397 kişi çeşitli cezalara çarptırılmıştır


Tehcir sırasında İstanbul'dan Dahiliye Nazırı Talat Paşa tarafından taşra yöneticilerine gönderilen talimatlar ve hükümet tarafından alınan kararlar oldukça dikkat çekicidir Bu talimatlarda;


1- Sevk edilen Ermenilerin canlarının korunması ve iaşelerinin sağlanması, suistimali görülen görevlilerin görevlerinden alınmaları ve Divanı Harbe teslim edilmeleri,


2- Katolik, Protestan ve hasta Ermenilerin sevk edilmemesi,


3- Devlete ihanet etmeyen ve Komitelerle ilişkisi olmayan Ermenilerin sevk edilmemesi,


4- Kimsesiz ve muhtaç Ermenilerin iaşesinin temin edilmesi,


5- Sevk edilen Ermenilerin mallarının muhafaza edilmesi ve geri dönüşlerinde mallarının kendilerine nasıl iade edileceğine dair nizamname (1915),


6- Ermenilerin sevkleri sırasında iaşelerinin temini ve güvenlikleri için muhacirin tahsisatından para tahsisi yapılması,


7- Kullanılmakta olan emlâkin Ermeniler geldikçe boşaltılarak sahiplerine iadesi,


8- Ermenilerin geri dönüşlerinde kolaylık gösterilmesi ve ihtiyaçlarının sağlanması,


9- Gayrimüslim çocukların akrabalarına veya cemaatlerine teslim edilmesi,


10- Ermenilerin geri dönüşlerinde uygulanacak esaslarla ilgili nizamname ve talimatlar konularında binlerce belge bulunmaktadır


Belgelerden de anlaşılacağı gibi yapılan sevk ve iskân plânlı ve siyasî amaçlı değil, askerî ve güvenlik nedeniyledir Zaten Mayıs 1915 yılında başlatılan tehcir, 25 Kasım 1915 tarihinde geçici olarak, 24 Ekim 1916 tarihinde de tamamen durdurulmuştur Osmanlı Devleti'nin aldığı kararlara baktığımızda bu tedbiri geçici olarak aldığını görmekteyiz Katliam yapmak amacında olan bir yönetimin iaşe, can güvenliği, malların muhafazası ve iadesi, ihmali görülen ve suç işleyen görevlilerin görevlerinden alınmaları, cezalandırılmaları vb konularda bu kadar hassas davranması mümkün müdür?


Ayrıca, Ermeni olaylarının arttığı ve tehcirin yapıldığı dönemlerde dahi Ermenilerden Osmanlı merkezi yönetiminde üst düzey görevlerde bulunan pek çok kişi bulunmaktadır


Katliâm uygulama niyeti ve kararlılığında olan bir devletin merkez yönetiminde bu kadar görevliyi çalıştırması mümkün müdür?


Böyle bir anlayış ve hareket tarzı içinde bulunan bir devletin 1500000 Ermeniyi soy kırıma tâbi tuttuğu gibi bir iddia, bilimsel dayanaktan ve tarihî gerçeklerden uzaktır Zira Osmanlı Devleti'nin resmî nüfus sayımlarında 1500000 Ermeninin yaşamadığı bilinmektedir Nitekim 1893 yılında yapılan nüfus sayımında Osmanlı devletinde 10014139 1914 nüfus istatistiklerinde ise 11161169 Ermeni yaşamaktadır 1897 yılında Fransız hükümeti tarafından yayınlanan sarı kitapta Osmanlı devletinde yaşayan Ermenilerin miktarı 1475000 olarak gösterilmektedir


Ayrıca Osmanlı Hükümeti Ermeni iddialarının araştırılması için Birinci Dünya Savaşı'nda taraf olmayan İspanya, Hollanda Danimarka ve İsveç'e gönderdiği notalarla bu ülkelerden ikişer hukukçu gönderilmesini istemiştir Bu notalarda tarafsız hukukçuların oluşturacağı komisyonun Ermeni iddialarını tahkik etmesi istenmiştir


Sadrazam Salih Paşa da 17 Mart 1920 tarihinde Fransa, İtalya ve İngiltere Yüksek Komiserliklerine verdiği notada, bu olaylar hakkında karma bir komisyon oluşturularak, soruşturma açılması teklifini tekrarlamıştır


Ne yazık ki bu girişimler İngilizlerin müdahalesi üzerine sonuçsuz kalmış, ilgili ülkeler temsilci göndermeyi reddetmiş, dolayısıyla konunun soruşturulması engellenmiştir Osmanlı devletinin bu girişimi, gerçekleştirmiş olduğu sevk ve iskan işlemlerinde, uluslar arası hukuk çerçevesinde yanlış bir şeyin bulunmadığını ortaya koyan, kendisine olan özgüvenin önemli bir göstergesidir Eğer bu komisyon kurulsa idi günümüzde Türk ulusuna yönetilen asılsız ithamlar gerçek muhatabını bulacak, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bu gerçek dışı iddialar da o zaman tarihin derinliklerine gömülebilecekti


Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan "Ermeniler Tarafından Yapılan Katliâm Belgeleri (1914-1921) adlı iki ciltlik kitap Ermeni komitelerinin 518105 Türk'ü öldürdüklerini belgelerle ortaya koymaktadır


Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün özdeyişiyle "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Tarih yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, maalesef, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet almaktadır"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.