Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1961, anayasası, cumhuriyeti, türkiye

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1961

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1961



Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1961 - Yürürlükten Kaldırılmış Anayasalar

1960 hükümet darbesinden sonra hazırlanarak 9 Temmuz 1961'de kabul edilen 1961 Anayasası olarak bilinen anayasa değişikliği, 1924 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır 1961 Anayasası, genç subayların yaptığı 27 Mayıs askeri müdahalesinin ardından, 37 yıllık bir dönemde gelişen politik yaşamın ve özellikle de çok partili siyasi ortamın ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilecek bir anayasaya gerek olduğu düşünülmüştürBu anayasa Soğuk Savaş dönemine aykırı olarak özgürlükleri arttıran bir anayasaydı Türkiye'nin en demokratik anayasasıdır

9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak oylamaya katılanların %604'ü tarafından kabul edilmiştir 1982 Anayasası'na kadar yürürlükte kalmıştır

1961 Anayasası ile, Güçler ayrılığı sağlanmıştır ( Yasama-Yürüme-Yargı )


Yasama gücü: Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi olmak üzere iki meclistir

Yürütmenin dışında bağımsız yargı organları kurulmuştur

Yasamadan çıkan yasaların anayasaya uygunluğunu kontrol eden Anayasa Mahkemesi kurulmuştur


Yürütmenin, yönetimin tüm eylemleri, kararları anayasal bir kuruluş olan Danıştay denetimine verilmiştir Yani TBMM egemenlik hakkını kullanan tek organ olmaktan çıkıp Anayasa'da sözü edilen yetkili organlardan biri olmuştur

Kişinin temel hak ve özgürlükleri Anayasa ile güvenceye alınmıştır


1961 Anayasası ile tam bir parlementer sisteme geçilmiştir Demoratik, sosyal ve hukuk devleti anlayışı gelmiştir:
  • Demokratik devlet anlayışı: Çoğulcu Demokrasi ilkesi benimsenmiştir Yani çoğunluğun yönetim haklarının sınır azınlığın temel haklarıdır
    Bununla birlikte TRT ve üniversiteler özerkleşmiş, siyasi partiler vezgeçilmez olmuştur

    Sosyal-demokratik devlet anlayışı (Sosyal Demokrasi): Ekonomik ve sosyal haklar tanınmıştır İşçilere grev hakkı tanınmış, işci ve memura sendika kurma ve toplu sözleşme hakkı verilmiştir Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur
  • Hukuk devleti anlayışı: Anayasa Mahkemesi kurulmuştur Yasama yorumu kaldırılmıştır Hakimlik teminatı getirilmiştir Kuvvetler ayrılığı vardır ve yargı bağımsızlaşmıştır Danıştay'ın görev alanını daraltan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1961

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1961



Çoğulcu Demokrasi Denemesi - 1961 Anayasısının Getirdikleri - 1961 Anayasısının Çıkarılışı

1 27 Mayıs Rejimi

1960 yılının Nisan ve Mayıs aylarında üniversite öğrencilerinin başını çektiği ve yer

yer güvenlik güçleriyle çatışmalara kadar varan olaylar, DP iktidarının çöküşünü

hızlandırdı 27 Mayıs 1960 günü bir grup subayın öncülüğünde gerçekleştirilen bir

askeri müdahale ile ordu ülkede yönetimi eline geçirdi Bu tarihten 25 Ekim 1961'e,

yani yeni anayasaya göre seçilmiş TBMM'nin ilk toplantısına kadar Türkiye "27 Mayıs

dönemi rejimi" denebilecek olağanüstü bir dönemden geçti Bu, siyasal sistemin

yeni bir anayasa çerçevesinde yeniden yapılandırıldığı ve daha sonraki siyasal yaşamda

etkileri hissedilen bir dönemdir

27 Mayıs Rejimini oluşturan ve sürdüren güç nedir?

27 Mayıs günü iktidara el koyan ve kendini Milli Birlik Komitesi (MBK) olarak adlandıran

38 kişilik askeri komite, yaptığı ilk açıklamada en kısa zamanda seçimlerin

yapılarak iktidarın devredileceğini vaad etmekteydi Komite ilk iş olarak çoğunluğu

sivillerden oluşan bir bakanlar kurulu kurdu Dönemin ünlü hukukçularından

oluşan bir "bilim kurulu"da anayasa konusunda çalışma yapmakla görevlendirilmiştir

MBK 12 Haziran 1960 günü kabul ettiği bir "Geçici Anayasa" ile de fiili yönetimini

hukuksal bir temele oturtmak istedi Bu metin, 1924 Anayasasını temel almakta, ne

var ki TBMM'nin yerine MBK'yı koymaktadır Milli Birlik Komitesinin Başkanı -

OrgCemal Gürsel- aynı zamanda devlet başkanı olmaktadır Bakanlar kurulunun

başkanlığını da yürütecek olan MBK başkanı Cemal Gürsel, Genelkurmay Başkanlığı

görevini de üstlenmektedir

11 Yassıada Mahkemeleri

12 Haziran 1960 tarihli "Geçici Anayasa" düşürülen cumhurbaşkanı, başbakan ve

eski iktidar milletvekilleri ile bunların suçlarına katılanları yargılamak üzere 9 kişilik

bir özel mahkeme -Yüksek Adalet Divanı- kurmaktaydı Ayrıca sanıkların sorumluluklarını

araştırmak üzere bir Yüksek Soruşturma Kurulu da oluşturulmuştu

Yassıada Mahkemelerinin verdiği kararlar nelerdir?

Ekim 1960'da İstanbul yakınlarındaki Yassıada deniz üssünde çalışmalarına başlayan

Yüksek Adalet Divanı'nda 11 ay süresinde 538 kişi yargılandı Divan 15 tanesi

idam, 31 tanesi müebbed hapis olmak üzere çok sayıda mahkumiyet kararı verdi

Yargılamalar sonucu 135 kişi de beraat etmişti


İdam kararları yurtta ve yurtdışında tepkiyle karşılandı CHP Genel Başkanı İsmet

İnönü dahil olmak üzere pek çok kişi idamların uygulanmaması için çaba harcadı

MBK'da da önceleri böyle bir eğilim vardı Ne var ki ordu içindeki sertlik yanlısı

grupların baskısı sonucu MBK üç kişinin idamını onaylamak zorunda kaldı İdam

cezaları onaylanan eski Başbakan Adnan Menderes, MaliyeBakanı Hasan Polatkan

ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 15 ve 17 Eylül 1961 günlerinde idam edildiler

Yassıada Muhkemelerinde mahkum olanların cezaları nasıl değiştirilmiştir?

Olağanüstü bir mahkeme niteliği taşıyan Yüksek Adalet Divanı tarafından verilen

yargı kararları ve infaz edilen idam cezaları Türkiye'de etkileri uzun yıllar sürecek

bir çatışmanın odak noktasını oluşturmuştur Ağır cezalara mahkum edilen DP önde

gelenleri 1960'lı yılların ortalarından önce çıkarılan af yasaları ile serbest bırakılmış

olmalarına karşın, yeni Anayasada yer alan yasaklayıcı hükümler nedeniyle siyasal

haklarına ancak 1974 yılında yapılan bir anayasa değişikliği sonucu kavuşabilmişler

ve bunlardan ancak çok küçük bir kısmı yeniden aktif politikaya dönebilmiştir

Nihayet 1990'lı yıllara girerken idam edilen üç politikacının naaşları İstanbul'da

hazırlanan bir anıt mezara konmuş ve böylece bir tür "iade-i itibar" amaçlanmıştır

12 MBK'da Bölünme

MBK'da meydana gelen görüş ayrılığının en önemli nedeni nedir?

MBK'yı oluşturan çoğu küçük rütbeli subayların aralarında tam bir düşünce birliği

olduğunu söylemeye olanak yoktur Komitede zamanla iki eğilimin ortaya çıktığı

gözlemlenmektedir Bir grup demokratik düzene geri dönülmesinde aceleci olunmaması

gerektiğini ileri sürüyor ve temel reformları gerçekleştirene kadar iktidarda

kalmayı öngörüyordu Diğer bir grup ise bir an önce yeni bir anayasanın yapılmasını

iktidarın bundan sonra yapılacak seçimleri kazanacak partiye devredilmesini

savunuyordu Birinci grubun MBK'ya verdiği, kamuoyuna da yansıyan "Ülke ve

Kültür Birliği" adlı, yasa tasarısı, MBK içindeki bölünmeyi hızlandırmıştır Komitenin

ılımlı üyeleri, devlet başkanının öncülüğünde MBK'nın "radikal" kanadını tasfiye

etmişlerdir 13 Kasım günü MBK devlet başkanınca feshedilerek 14 üyeyi dışarda

bırakacak biçimde yeniden kurulmuştur Böylece, yeni anayasanın MBK'nın da

içinde yer alacağı bir Kurucu Meclis tarafından hızla hazırlanıp, genel seçimlere gidilmesi

yolundaki önemli bir engel aşılmıştır

2 Yeni Anayasanın Yapılışı

Temsilciler Meclisi'nin genel özellikleri nelerdir?


Yeni anayasayı yapmakla görevlendirilen "Kurucu Meclis", MBK ile Temsilciler

Meclisi'nden oluşmaktaydı Temsilciler Meclisi genel oya dayalı bir seçimle kurulmuş

olmamakla birlikte, "temsil" niteliğinin geniş tutulmasına çalışılmış bir organdı

İllerin, siyasi partilerin ve çeşitli kuruluşların (barolar, basın, esnaf ve gençlik kuruluşları,

sendikalar vb) MBK müdahalesi olmaksızın doğrudan seçtiği üyeler bu

meclis içinde çoğunluğu oluşturmaktaydılar Anayasa yapımı süreci içinde Meclisin

her iki kanadı arasında anlaşmazlık çıkması halinde de ağır basacak olan Temsilciler

Meclisi'ydi

Ne var ki, Kurucu Meclis yasasında yer alan bir kural uyarınca mahkeme kararıyla

kapatılmış olan DP üyelerinin bu mecliste temsil edilmeleri engellenmişti Böylece

ülkede önemli bir gücü temsil eden siyasal kadrolar Temsilciler Meclisi'nden dışlanmış

olmaktaydılar Bu durum demokratik anlayış açısından bir sakınca oluşturmakla

birlikte, Temsilciler Meclisi'nin CHP eğilimli bir kentli-aydın üstünlüğüne

sahne olmasına da olanak vermiştir Mecliste CHP dışında temsil edilen öteki parti

ise Osman Bölükbaşı liderliğindeki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ydi

Kurucu Meclis'te anayasanın hazırlanması nasıl gerçekleşmiştir?

Temsil eksikliğinin anayasa bakımından ortaya çıkarabileceği sakıncayı önlemek

için, Kurucu Meclisin kabul edeceği anayasa metninin bir de halkoyuna sunulması

düşünülmüştü Anayasanın belli bir tarihe kadar tamamlanamaması ya da halkoyunda

reddedilmesi halinde ise, bu kez genel seçimle oluşacak bir Temsilciler Meclisi'nin

göreve çağrılması öngörülmekteydi

9 Ocak 1961 günü seçilen Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonunun hazırladığı

tasarı üzerindeki görüşmeler yeni anayasanın 27 Mayıs 1961 günü Kurucu Meclisce

kabul edilmesi ile tamamlandı

Tasarının Temsilciler Meclisindeki görüşmelerinde hayli gergin tartışmalar yaşandı

Aşağı yukarı aynı görüşleri paylaştığı düşünülen bu meclisin üyeleri arasında,

ekonomik ve sosyal konularda önemli görüş ayrılıkları ortaya çıktı Özellikle çiftçinin

topraklandırılması ve ormanların devletleştirilmesi gibi amaçlarla özel mülkiyetin

sınırlanması konusu ateşli tartışmalara konu oldu Bir başka deyişle, 1960 sonrası

Türkiyesinde görülen "sol-sağ kutulaşması"nın, yani toplum yapısını değiştirmek

isteyenlerle istemeyenlerin birbirlerinden ayrılmaya yönelmelerinin ilk ipuçları

Temsilciler Meclisi'nde yaşandı İki meclis, anayasa mahkemesi, yargı bağımsızlığı

gibi kurumsal çözümlerde ise görüşler birbirine çok daha yakındı

Anayasa çalışmaları sırasında Kurucu Meclisin iki kanadı arasında önemli sayılacak

görüş ayrılıkları da ortaya çıkmadı Bir başka deyişle, bir askeri müdahale sonucu

yapılmış olmasına karşın, 1961 anayasasına damgasını vuran "sivil" güçler olmakta,

Kurucu Meclisin "askeri" kanadının da bu güçlerden farklı bir çizgide bulunmadığı

gözlemlenmektedir


9 Temmuz 1961 günü halkoylamasına sunulan yeni anayasa oylamaya katılanların

%615'i tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir Anayasa aleyhine kullanılan

oyların tahmin edilenden yüksek olmasının başlıca nedeni, bu oylamanın bir "plebisit"

niteliği taşıması, yani verilen oyların anayasanın metnini beğenip beğenmemekten

çok, DP'nin askeri bir harekat ile düşürülmesinin ve MBK yönetiminin benimsenip

benimsenmemesine bağlı olarak kullanılmasıydı

3 1961 Anayasasının Getirdikleri

Bir bütün olarak bakıldığında, 1961 anayasasının iki temel amacı bağdaştırmaya çalıştığı

söylenebilir Bu amaçlardan bir tanesi, 1960 öncesi yaşanmış olan demokrasi

ve özgürlük sorunlarının ayrıntılı düzenlemelerle aşılması, diğeri ise ekonomik ve

toplumsal gelişmenin sağlanmasıdır

Yeni Anayasa kişi hak ve özgürlüklerine ne gibi yenilikler getirmiştir?

Anayasanın demokrasi ve özgürlük sorunları konusunda getirdiği çözümlerin başında,

birey-toplum/devlet ilişkilerinde insanı/bireyi yüce değer saymak ve onun

hak ve özgürlüklerini devlete ve topluma karşı anayasal önlemlerle güvenceye kavuşturma

çabası gelmektedir Anayasanın "hukuk devleti" ilkesine, yargı denetimine

ve yargıya/yargıçlara büyük önem vermesi ve bu alanda ayrıntılı hükümler getirmesi

bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir İki meclisli sisteme geçilmesi, Anayasa

Mahkemesinin kurulması ve özerk kuruluşların öngörülmesi de yine aynı bağlamda

ele alınabilir

Yeni Anayasaya göre, devlet, ekonomike ve toplumsal gelişme konusunda neler

yapabilecekti?

1961 Anayasasının ekonomik ve toplumsal gelişme/kalkınma ile ilgili yaklaşımı

ise, devlete "kişinin temel hak ve hürriyetlerini fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk

devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün

engelleri" kaldırmak ve "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli

şartları" hazırlamak görevi veren 10 maddede kendini göstermekteydi Bu çerçevede

devletin nitelikleri arasında yer alan "sosyal devlet" ilkesi ve "sosyal adalet" kavramı

önem kazanmaktaydı Gelişmekte olan ülkelerde sosyal devletin öncelikle

paylaşılacak toplumsal zenginliğin arttırılmasını gerekli kıldığı göz önünde tutulunca,

1961 Anayasasının Türkiye için öngördüğü "proje"nin, kalkınmanın bedelini

belli toplumsal kesimlere yüklemeyen, insan haklarına dayalı "Batı tipi" bir çoğulcu

demokrasi projesi olduğunu söylemek mümkün olacaktır Bir başka deyişle, yeni

anayasa kalkınma, demokrasi ve sosyal adaleti birlikte gerçekleştirmeyi hedefleyen

"zor" bir denemeyi temsil ediyordu

Böyle zor bir deneme olmasına karşın, 1961 sistemi ile 1977-78 yıllarına kadar ekonomik

büyüme ve toplumsal refah ile siyasal demokrasi bir ölçüde birlikte götürülebilmiştir

Fakat bu yıllarda keskinleşen dünya ekonomik bunalımının da etkisiyle,


1961 Anayasası, katılmacı-özgürlükçü ve toplumsal yönleriyle bazı çevreler için "tedirginlik"

yaratıcı bir konuma gelmeye başlamış, "kalkınma-refah-demokrasi" üçgeninde

giderek artan "sıkışma" ülkeyi bir askeri darbeye doğru sürüklemiştir

4 1961 Seçimleri ve Anayasal Rejime Geçiş

1961 seçimlerinin sonuçları ne olmuştur?

27 Mayıs rejiminden 1961 sistemine geçiş kolay olmamıştır 15 Ekim 1961 seçimlerinden

sonra TBMM'nin 25 Ekim'de toplanmasıyla birlikte Kurucu Meclisin -ve tabii

MBK'nın- hukuki varlıkları sona ermekle birlikte, ordunun "geçiş" aşamasındaki

rolü hissedilir olmaya devam etmiştir Seçimleri kazanması beklenen CHP 450 üyeli

Millet Meclisinde ancak 173 milletvekili (%367 oy) sokabilmişti Seçimlerde bu partiye

karşı cephe tutmuş partiler ise çok daha fazla milletvekili çıkarmış durumdaydılar

Özellikle "DP'nin devamı" olma yarışında açık farkla birinci gelen (158 milletvekili)

ve anayasaya karşı "hayır" kampanyası yürütmüş olan ve "intikamcı" bir izlenim

veren Adalet Partisi'nin 156 üyelik kazanmış olması ordu içinde tedirginlik yaratmaktaydı

Bu nedenle seçimlerle TBMM'nin toplanmasına kadar geçen süre yeni

bir askeri harekatın açıkça konuşulduğu bir dönem olmaktadır

Nihayet, AP'nin cumhurbaşkanlığı için aday göstermekten vazgeçmesi, eski MBK

başkanı Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanı seçilmesi ve CHP Genel Başkanı İnönü

başkanlığında bir CHP-AP koalisyon hükümetinin kurulmasıyla bu sorunlar aşılabilmiş

ve anayasanın öngördüğü düzene geçilmiştir

Türk siyasi hayatı 1965 yılına kadar nasıl biri gelişme göstermiştir?

1 Haziran 1962 tarihine kadar görevde kalan Türkiye Cumhuriyetinin bu ilk koalisyon

hükümetinin en büyük başarısı bir askeri darbe girişimi atlatılabilmiş olmasıdır

AP'nin hükümetten çekilmesiyle yıkılan bu hükümetin yerine yine İnönü başkanlığında

bir CHP-YTP-CKMP hükümeti kurulmaktadır Bir askeri darbe girişiminin

daha boşa çıkarılmasından sonra dağılan bu hükümetin yerini bu kez CHP ile

TBMM'deki bağımsızlardan oluşan 3 İnönü koalisyonu hükümeti almıştır

Bu dönem içinde yapılan yerel ve Cumhuriyet Senatosu kısmî seçimlerinde, AP oylarında

büyük bir artış da görülmektedir Bundan güç alan AP eski liderinin ölümü

üzerine genel başkanlığa seçilen Süleyman Demirel'in liderliğinde hükümeti düşürme

çabalarını hızlandırdı Nihayet 1965 yılının Şubat ayında bütçesi reddedilen

3 İnönü hükümetinin istifası sonucu, bir bağımsızın başkanlığında, CHP dışındaki

tüm partilerin katıldığı yeni bir hükümet oluşturuldu Demirel'in de başbakan yardımcısı

olarak görev aldığı bu hükümetin kurulması ile birlikte, sivil yönetime geçiş

sürecinin tamamlandığı söylenebilir


5 1965 Seçimleri ve Tek Başına AP İktidarı

1965-1971

1965 seçimleri AP'nin büyük bir başarı sağlayarak %53 oy ile Millet Meclisinde salt

çoğunluğu (240 üyelik) sağlaması ile sonuçlandı CHP'nin büyük oy düşüşü yaşadığı

(134 üyelik) bu seçimlerde, tüm oyların değerlendirilmesine imkan veren seçim

sistemi sayesinde %22 ile %6 arasında oy alan 4 küçük parti de parlamentoda temsil

hakkı kazanabildi

Adalet Partisi'nin iktidarı döneminde yaşanan gelişmeler nelerdir?

AP iktidarının 1965-69 dönemi, dünyadaki ekonomik konjonktürün de yardımı ile,

düşük enflasyon koşullarında düzenli ve hızlı bir büyümenin sağlandığı yıllar olmuştur

Dış ülkelerdeki Türk işçilerinin gönderdiği dövizlerle desteklenen ve popülist

bölüşüm politikalarının izlenmesine olanak veren bu dönem, tıpkı Menderes'in

ilk yılları gibi, bir "bolluk" dönemi olarak görülmüştür Dayanıklı tüketim

malları üretiminin artışı, tarım ürünleri destekleme fiyatlarının yüksek tutuluşu ve

montaj biçiminde de başlasa "ithal ikamesi" yöntemine dayalı sanayileşme politikası,

özellikle kırsal alanlarda Adalet Partisine, yıllarca sürecek bir seçmen desteğinin

oluşmasında etkili olmuştur

1969 seçimlerinin siyasi sonuçları ne olmuştur?

1969 seçimlerine, AP dışındaki tüm partiler güçsüz olarak girdiler Kendi içinde bölünmeler

yaşayan CHP ve TİP, bir de "Alevi" seçmen oylarına talip olan Birlik Partisi

rekabeti ile karşı karşıya kaldı "Parlamento dışı" muhalefet yaygınlaşmış, parlamento

içi siyasal etkinlikleri küçümseyen radikal gruplar güç kazanmışlardı

1969 seçimleri bu grupların "seçimli" sisteme yönelik güvensizliklerini arttırıcı sonuçlar

verdi Seçim sisteminin değiştirilmesinden yararlanan AP, 1965 seçimlerine

kıyasla 6 puan yitirmesine karşın, TBMM'deki salt çoğunluğunu arttırarak (256 üyelik)

iktidarını korumayı başardı CHP bir puanlık kaybına karşın 143 üyelik kazanmıştı

Seçimlerde parlamentoya giren üç bağımsız üye içinde, AP adaylığı veto edilmiş

olan ve 1970 yılında Milli Nizam Partisini kurarak genel başkanlığına gelecek

olan Necmettin Erbakan da yer almaktaydı

Adalet Partisi'nin 1969 seçimlerinden sonra izlediği politikanın özellikleri nelerdir?

Seçimlerde büyük başarı sağlamış olmasına karşın, AP içinde, Demirel'in genel başkan

seçildiği 1964 Kongresinden beri süren çatışma da sertleşmekte ve sayısı 40'ı

aşan AP milletvekilinin Demirel hükümetinin 1970 bütçesine red oyu vermesi ile

doruğa ulaşmaktadır Sanayicilerle Anadolu tüccarı ve esnafı arasında Adalet Partisi

içinde sağlanmış olan çıkar uzlaşmasının, hiç değilse geçici olarak, çöküşü olarak

yorumlanabilecek olan bu kopuş, hükümetin istifasına yol açmaktadır AP'den ayrılan

milletvekilleri Demokratik Parti adlı yeni bir partide toplanmaktadırlar


Ne var ki, bir koalisyon hükümeti kurmak ya da seçimlerin yenilenmesini isteme gibi

çözümleri bir yana bırakan Demirel, parlamentodaki küçük partilerden yaptığı

milletvekil "transferleri" ile, zayıf bir çoğunluğa da dayansa, kendi başkanlığında

yeni bir AP hükümeti kurmayı başarabilmektedir Ancak, gerek bu hükümetin kuruluş

biçimi, gerek parlamento dışında gelişen radikal işçi ve gençlik hareketleri, gerekse

de ordu içindeki müdahaleci eğilimler, yeni hükümetin olayların peşinden sürüklenen

güçsüz ve prestijsiz bir hükümet olmasına yol açmaktadır 1970 yılının

Ağustos ayında Türk lirasının değerini dolar karşısında 9 liradan 15 liraya düşüren

devalüasyon kararı da, ekonomik bakımdan yanlış olmasa bile, hükümetin desteğini

arttırıcı bir karar sayılamazdı

6 Sol'da İlk Adımlar

27 Mayıs 1960'dan ve özellikle de 1961 anayasasının kabulünden sonra sol düşünce

üzerindeki baskılar hafiflemişti Bu durum soğuk savaş yıllarında ağır baskı altında

tutulmuş olan solun yayın, dernekleşme ve partileşme bakımlarından hızlı bir gelişim

göstermesine olanak verdi

Yön Hareketi'nin genel özellikleri nelerdir?

1960 sonrası Türkiye'de sol hareket birden fazla çizgi üzerinde gelişti Bunlardan bir

tanesi 1962 yılında yayınlanmaya başlanan "Yön" dergisi etrafında oluştu Yayın hayatına

1000'i aşkın kişinin imzaladığı bir bildiri ile başlayan Yön dergisi, Türkiye'nin

ekonomik ve toplumsal sorunlarının aşılması için köklü reformlar yapılmasını ve

"kapitalist olmayan" bir kalkınma modelinin seçilmesini savunuyordu Bu amaçlara

toplumun ara tabakalarına dayanılarak ulaşılabileceğini belirten "Yöncüler",

"zinde güçler" olarak nitelendirdikleri gençlik ve orduyu ilerici hamlelere öncülük

edebilecek başlıca toplumsal güç olarak görmekteydiler

Yön dergisini 1967 yılının ortalarına kadar çıkaran Doğan Avcıoğlu'nun başını çektiği

grup, daha sonra "Devrim" adlı bir dergi çıkaracak ve 12 Mart 1971 müdahalesine

kadar ordu içindeki reformcu/devrimci gruplarla dirsek temasını sürdürecektir

Sosyalist Kültür Derneği'nin temel amacı nedir?

Yön dergisinin çıkışından bir yıl sonra bir grup aydın tarafından kurulan Sosyalist

Kültür Derneği de Cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimci atılımları yücelten bir anlayışa

dayanmaktaydı Yöncülerin de içinde yer aldığı kurucuları içinde yetkin bilim

adamlarının büyük yer tuttuğu bu dernek, kuruluş amacını "Türkiyenin meselelerini

sosyalist bir dünya görüşünden incelemektartışmakve bu çalışmaların sonuçlarını

yaymak" olarak açıklamaktaydı Dernek sosyalizmi azgelişmiş ülkelerin

sosyal adalet içinde hızlı kalkınmalarını sağlayacak tek yöntem saymakta ve Türkiye'yi

ileri bir uygarlık düzeyine ulaştırmayı amaçlayan Ulusal Kurtuluş Savaş'ının

doğal bir uzantısı olarak görmekteydi


Marksizmden etkilenmiş olmakla birlikte, 1930'lu yılların "Kadro" hareketi gibi

köklerini Atatürk devrimciliği ile kapitalizme alternatif bir devletçilik ve halkçılık

anlayışında bulan bu çizginin dışında "klasik" marksist anlayışı ise 1961 yılında kurulmuş

olan Türkiye İşçi Partisi temsil etmekteydi

Türkiye İşçi Partisi'nin güç kazanması ve etkinliğini yitirmesi nasıl gerçekleşmiştir?

12 sendikacı tarafından kurulan TİP başlangıçta önemli bir gelişme sağlayamamıştı

Parti ancak 1962 yılında Mehmet Ali Aybar'ın genel başkanlığa getirilmesi ve yeni

bir parti tüzüğü ve programının kabulü sonrasında canlılık kazanmıştır Böylece işçi

sınıfının partisi olma iddiasını üstlenen ve "insanın insan tarafından sömürülmesi

sistemine" son vermeyi amaçlayan TİP, sosyalizmi hedefleyen bir parti kimliğine

kavuşmaktadır Parti halk oyu ile iktidara gelmeyi öngörmektedir

İlk defa 1963 belediye seçimlerine katılan TİP, aydınlar arasında olduğu kadar, sendikacılar

ve işçiler arasında da destek bulmuştur 1965 seçimlerine 52 ilde katılan

parti %3 oy almış ve TBMM'ye 15 üye sokmuştur Böylece Cunhuriyet tarihinde ilk

kez TBMM'de sosyalist bir parti ve sosyalist milletvekilleri yer almış olmaktadır

Parti az sayıdaki üyesine karşın, TBMM ve kamuoyunda gündemi belirleme bakımından

önemli bir rol oynamıştır 1967 yılında TİP kurucusu olan sendikacıların

Türk-İş'ten ayrılarak Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunu kurmaları ile

birlikte partinin işçi hareketi içindeki etkisinin kurumlaştığı da görülmektedir

DİSK kısa zamanda büyük gelişme gösterecek ve Türk-İş'e rakip olabilecek ve mücadeleci

bir sendika kimliği kazanacaktır

Ne var ki aynı süreç içinde TİP içinde hiç eksilmemiş olan görüş ayrılıkları da keskinleşmekte

ve parti özellikle SSCB'nin Çekoslovakya müdahalesinden sonra sert iç

çatışmalara sahne olmaktadır 1968-69 yıllarında güç ve yaygınlık kazanan sol gençlik

hareketi içindeki nüfuzunu da yitiren TİP, 1966 ara seçimlerinin aksine, 1969 genel

seçimlerinde yalnızca iki milletvekilliği kazanabilmiştir Bunda iç çelişkilerin

yanısıra seçim sisteminin değiştirilmiş olmasının da etkisi vardı

TİP 12 Mart döneminde siyasi partiler yasasına aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesince

kapatılmış, yöneticileri de sıkıyönetim mahkemeleri tarafndan ağır hapis

cezalarına mahkum edilmiştir 12 Mart döneminin sona ermesinden sonra bir

grup yönetici tarafından yeniden kurulan TİP, bundan sonraki yıllarda kayda değer

bir güç oluşturamamıştır

7 CHP'de Yenilenme: "Ortanın Solu" Hareketi

CHP'nin yeni bir siyasal kimlik üretmesinin nedeni nedir?

1960'lı yılların başında Türk siyasal yaşamında toplumsal ve ekonomik sorunların

giderek gündeme egemen olması ve sosyalist düşüncenin özellikle aydınlar arasın-


da giderek yaygınlık kazanması CHP'de yeni bir kimlik arayışına yol açmıştır 1965

seçimleri öncesinde bizzat İnönü, devletçi bir parti olduğundan hareketle, CHP'nin

siyasal yelpazedeki yerinin "ortanın solu" olduğunu ilan etmiştir Ne var ki, seçime

bu yeni yaklaşımla giren CHP, özellikle AP tarafından kullanılan "ortanın solu,

Moskova'nın yolu" sloganının da etkisiyle, 1965 seçimlerine oranla 10 puandan fazla

oy kaybederek büyük bir yenilgiye uğramıştır

CHP'nin "ortanın solu" politikasını izlemesinin sonuçları ne olmuştur?

Seçim yenilgisi, parti içinde "ortanın solu" çizgisine yönelik farklı bakış açıları arasında

çatışmaya yol açmaktadır Bu yaklaşımı, "taktik" bir silah ve partinin sola kaçabilecek

oylarını muhafaza etmek için bir araç olarak gören grup, uğranılan yenilgiye

neden olarak gördükleri "ortanın solu" çizgisinden vazgeçilmesi gerektiğini savunmaktadırlar

Bülent Ecevit'in liderliğini yaptığı diğer grup ise, "halk ile bütünleşmeyi"

mümkün kılacağına inandıkları bu yaklaşımı bir tür sosyal demokrat siyaset

çizgiye dönüştürmeyi amaçlamaktaydılar

İnönü'nün de desteği ile Ecevit'in 1966'da CHP Genel Sekreterliğine seçilmesi çatışmayı

keskinleştirmekte ve "merkezde" kalmayı savunmaları nedeniyle giderek "göbekçi"

diye adlandırılan grubun bir bölümü, Turhan Feyzioğlu öncülüğünde 47 milletvekili

ile birlikte partiyi terketmektedir 1960 öncesinin pek çok ünlü politikacısını

içeren bu grup, Güven Partisi adıyla yeni bir parti örgütlenmesine yönelmektedir

Böylece CHP'ye ağırlığını koyan "ortanın solu" ekibi, 1972 yılında Bülent Ecevit'in

genel başkan seçilmesiyle birlikte CHP'ye tümüyle egemen olacaktır

8 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden (CKMP)

Milliyetçi Hareket Partisine (MHP)

Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarının 1962 yılında ayrılıp Millet Partisini kurması ile

küçülen parti, MBK'dan tasfiye edilen "14'ler"in lideri Alpaslan Türkeş ve arkadaşlarının

partiye katılması ile birlikte, yeni bir canlılık kazanmaktadır

Partide müfettişlik görevi verilen Türkeş, doğrudan ilişkiye girdiği parti örgütlerini

yanına çekmeyi başarmakta ve kısa sürede genel başkanlığı eline geçirmektedir Eski

parti kadrosunun önemli bir bölümünün terkettiği ve 1965 seçimlerinde oyların

%22'sini alarak 11 üyelik kazanan CKMP, genel başkanın "dokuz ışık" adı verilen ve

"ülkücülük" ile özetlenen yaklaşımına uygun olarak yenilenmektedir Nihayet 1969

kurultayında Milliyetçi Hareket Partisi adını alan parti, sağ yelpazenin en ucunda

yer tutan, militan özellikleri ağır basan bir lider/başbuğ partisi kimliğine bürünmektedir


9 İşçi ve Öğrenci Hareketleri

Türkiye'de 1961 Anayasası ile açılan "çoğulcu demokrasi" döneminin önemli bir

özelliği de siyasal hayatın çeşitlenmesi olmuştur Basın-yayın, dernek, toplantı ve

gösteri, sendika ve siyasal parti etkinlikleri büyük bir gelişme göstermiştir Bu ortam

içinde iki dinamik güç siyasal yaşamda önem kazanmıştır: 27 Mayıs öncesi DP

iktidarına karşı mücadele deneyimine de sahip olan üniversite gençliği ve sendikal

haklarını elde etmek ve korumak için etkili bir baskı grubu oluşturan işçiler

Öğrenci Hareketlerinin siyasal rejimi nasıl etkilediğini tartışınız

Gençlik hareketlerinin sürükleyici gücü 1965 yılında sol görüşlü öğrenciler tarafından

kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) olmuştur Önceleri sosyalist TİP'e

yakın bir çizgide bulunan FKF, 1967 yılında Milli Demokratik Devrim stratejisini savunanların

denetimine girdi Henüz feodal ilişkilerini kıramamış ve emperyalizmin

etkisi altındaki bir ülkede devrimci sürecin ilk aşamasının, tüm "milli güçler"in

birlikteliği ile "tam demokratik ve gerçekten bağımsız" bir Türkiye yaratmak olduğunu

savunan bu görüş, üniversite gençliği arasında büyük destek buldu 1969 yılında

örgütün Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç) olarak değiştirildi

Önce FKF ve sonra Dev-Genç, 1968 yılından başlayarak pek çok kitlesel öğrenci

hareketine öncülük ettiği gibi, işçi ve köylü eylemlerine destek sağlamayı da kendi

görevi içinde gördü Böylece adeta "parlamento dışı" bir muhalefet odağı haline gelen

Dev-Genç hükümet başta gelmek üzere, tüm sistem içi siyasal güçlerde "tedirginlik"

yarattı Dev-Genç'e karşı örgütlenen "ülkücü"lerin de ortaya çıkması ile birlikte,

öğrenci hareketleri "öğrenci çatışmaları"na dönüşmeye başladı

1970 yılının sonlarına gelindiğinde, Dev-Genç içindeki bazı gruplar silahlı eylem

yapmak üzere örgütlenme çabası içine girdiler Böylece 12 Mart askeri müdahalesine

giden süreç içinde, kitlesel gençlik hareketi, yerini silahlı küçük eylem grupları ile

devlet gücü arasındaki bir mücadeleye bıraktı

İşçi hareketi ise, bu dönemde, Türk-İş'e alternatif olarak 1967 yılında kurulmuş olan

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu aracılığıyla etkili oldu Türk-İş'in kamu

işyerlerinde örgütlü olmasına karşın, DİSK İstanbul başta gelmek üzere özel sektöre

ait büyük sanayi kuruluşlarında güç kazandı Örgütlenme süreci içinde pek çok mücadeleye

önderlik eden DİSK Türkiye tarihinin en büyük işçi eylemi olan 15-16 Haziran

olaylarına da damgasını vurdu DİSK'i hedef alan bir yasa değişikliğine karşı

İstanbul ve Kocaeli'nde çok sayıda fabrika işçisinin katılımı ile gelişen olaylarda üç

kişi de yaşamını yitirdi İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Zonguldak illerinde sıkıyönetim

ilanına neden olan 15-16 Haziran olayları ordunun 12 Mart'ta siyasal yaşama

"müdahil" olmasının gerekçelerinden birini oluşturacaktır


Özet

Türkiye'de 27 Mayıs 1960'da ordunun yönetime el koymasıyla yeni bir dönem başlamıştır

Bu tarihten sonra, ordu adına hareket eden Milli Birlik Komitesi, bir yandan ülkeyi yeniden

seçimlere götürme ve yeni bir anayasanın oluşturulmasıyla uğraşırken, diğer yandan ise siyasi

tıkanıklığa neden olarak gösterilen Demokrat Parti yöneticilerinin yargılanmasını sağlamıştır

Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi'nden oluşan Kurucu Meclis, yeni anayasayı

yapmıştır 9 Temmuz 1961 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilen bu anayasa;

Türk toplumuna yeni siyasal, sosyal ve ekonomik haklar getirmiştir Özgürlükçü bir siyasal

yapının oluşumunu sağlamıştır Bu nedenle, toplumun değişik kesimleri örgütlenmişler ve

hükümetten çeşitli taleplerde bulunmuşlardır Ancak, buna paralel olarak tolumda farklı siyasal

kamplar da oluşmuştur Sol düşüncenin çeşitli öğrenci ve işçi hareketleriyle kendisini

ifade etmesinden sonra, kendilerini "ülkücü" olarak adlandıran başka bir grup da ortaya çıkmıştır

Bu "an" dan itibaren iki grup arasında zaman zaman çatışmalar meydana gelmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.