Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kararı, kayseri, lisesine, meclisin, meydan, muharebesi, sakarya, taşınma

Meclisin Kayseri Lisesine Taşınma Kararı Ve Sakarya Meydan Muharebesi

Eski 10-28-2007   #1
bukettt
Varsayılan

Meclisin Kayseri Lisesine Taşınma Kararı Ve Sakarya Meydan Muharebesi



Sene 1396 Avrupa içlerine kadar ilerleyen Osmanlı ordusu, Bulgaristan ve Sırbistanı fethederek Tuna boylarına kadar ulaşmış ve Macaristan'ı da tehdid etmeye başlamıştı Kaderin kendisine biçmiş olduğu "tarihe mal olma" anını bekleyen, fakat hâlâ Şarkî - Roma İmparatorluğu şöhretinin tek sahibi olduğunu iddia eden Bizans'ın da tek korkusu Yıldırım Bayezid idi Nitekim Yıldırım'ın İstanbul'u muhasara etmesi, sadece Bizans'ı değil, bütün Garp Hıristiyanlığını heyecana düşürmüştü Osmanlıdan gelebilecek büyük tehlikeyi önlemek için Macar Kralı Sigismond Türk hâkimiyetinin önünü almak istiyor, fakat bu iş için kendi kuvveÂtini kifayetli görmüyordu Ona göre bu akımların önü ancak "mukaddes ittifak"la alınabilirdi Bunun için Sigismond, Bizans İmparatoru Manuil II ile birlikte Avrupa milletlerini, Osmanlıya karşı birleşmeye davet etmişlerdi Ayrıca Batının manevî lideri olan Papa 9Bonifacius da Katolik hükümdarları Haçlı seferi hazırlamaya davet etmişti

Macar Kralı, Bizans İmparatoru ve Papa'nın bu çağrıları Avrupa devletleri tarafından kabule şayan görülmüş ve 1396 senesi Mayıs ayında sefere çıkılacağı ilan edilmişti

Toplanacak olan haçlı ordusunun başta gelen vazifelerinden birisi, İstanbul'u Türklerin istila, ihtimaline karşı korumaktı Bizans İmparatoru'nun bu ittifaka girmesinin asıl sebebi de tahtını korumaktı, ikinci gayeleri de; : Osmanlı akıncılarının Önünü kesmekti

Kurulan bu ittifaka başta Fransızlar olmak üzere Macar, Alman, Belçika, Polonya, Felemenk ve İsviçre Şövalyeleriyle İngiltere haçlıları, İskoçya, Sabua, Lombardiya, Rodos, Eflak ve Venedik Şövalyelerinden müteşekkil büyük bir ehl-i salîb ordusu toplanmıştı Venedik amirali Tommaso Mocenigo komutasındaki Venedik donanması ile Rodos ve Bizans donanması da Karadeniz’den Tuna ağzına kadar ilerlemiş hazır bekliyordu Bütün bu kuvvetlerinin yekûnu çeşitli tarihî kaynaklarda 120 -200 bin civarında gösterilmektedir Bunlar arasında 10 bin Fransız askeri ve başlarında Kral 4 Şarl'ın dayısı Korkusuz Jean bulunuyordu Bundan başka Henri, Philipp de Bar, Fransa Başkomutanı Phüippe d’Artois, Comte de La Marche, Comte d1 Eu, Amiral Jean de Vienne, Sir de Coucy, Mareşal Boucicault ve Guy de La Tremoulle gibi meşhur Fransız asilzadeler ve komutanları seferde görev almıştı

Alman asilzadelerinden G Friedrich, Von Hohanzollern gibi birçokları ile Töton Şövalyeleri de askerleriyle birlikte Fransızlara iltihak etmişlerdi Haçlı ordusuna Boşnak ve Hırvat gönüllülerinin katıldığı da tarihi gerçekler arasındadır Hıristiyan Ordularına Macar Kralı Sigismond komuta ediyordu

Kaderin kendisine biçmiş olduğu "tarihe mal olma" anını bekleyen, fakat hâlâ Şarkî - Roma İmparatorluğu şöhretinin tek sahibi olduğunu iddia eden Bizans'ın da tek korkusu Osmanlı ordusunun aşılmaz gücü idi
Macar Kralı Sigismond 1396 baharında Yıldırım Bayezid'i memleketinde bekliyordu İstanbul muhasarasını sürdüren Osmanlı Sultanı görünmeyince, haçlı ordusu Macaristan’dan itibaren İki kola ayrılarak birisi Sırbistan ve Eflak üzerinden, diğeri de yani Sigismond'un komutasında bulunan ikinci kol, Belgrad, Demirkapı ve Orsova yoluyla yürüyerek - batılı tarihçilerin ifadesine göre - uğradıkları yerler de Ortodoks mezhebi mensupları arasında çok çirkin hadiseler meydana getirmişler di Yağmalama hareketi, yakıp yıkma ve katliamlar bunlar arasında sayılabilir Nihayet her iki kol Tuna'nın sağ sahilinde bulunan Niğbolu kalesi önünde birleştiler Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Bulgar Kralı Stratişimir'i muhasara eden haçlılar, kralın kaleyi teslim etmesiyle Hıristiyanları serbest bırakmış ve kale muhafızı Türkleri kılıçtan geçirerek Vidin kalesini zapt etmişlerdi Daha önce yerli Hıristiyanların Türk halkını şehir dışana zorla çıkarması neticesi Orsova'nın da haçlıların eline geçmesi, ümitlerini artırmıştı Vidin ve Rahova'da esir aldıkları masum ve silahsız Türkleri de kılıçtan geçirmişlerdi

Haçlılar Niğbolu önlerine geldikleri zaman Yıldırım'ın yaklaştığını duyunca, ikinci büyük cinayetlerini irtikap etmeden geri durmadılar Ellerinde bulunan bin kadar Türk esirini hiç bir sebep olmaksızın öldürdüler Batı kaynakları bile bu iki hadiseyi yüz karası olarak naklederler

Haçlı orduları karadan ve Tuna nehri yatağıyla şehre yaklaşan donanma vasıtasıyla nehirden Doğan Bey’in müdafaa ettiği Niğbolu kalesini muhasara etmişlerdi Az bir askerle kale muhafızı Doğan Bey, düşmanın çokluğuna aldırmadan kaleyi 15 gün kahramanca müdafaa etmiş ve Osmanlı ordusunun Niğbolu’ya gelişine kadar düşmanı oyalamıştı

Düşman kuvvetleri İstanbul muhasarasıyla meşgul olan Yıldırım Bayezid'i henüz Anadolu'da zannediyorlardı Fakat Yıldırım Bayezid bu şurada İstanbul muhasarasını kısmen kaldırıp kuvvetlerini Edirne'de toplayarak düşman üzerine yürümeye başlamıştı Sultan Bayezid, Akına güçlerin komutanı olan Evrenos Bey'i öncü küvet olarak vazifelendirmişti Maiyetinde Sırp Despotu Lazareviç de vardı Sultan, Turnova’ya geldiğinde düşman müfrezeleri de erzak tedariki için etrafa dağılmıştı Yolda-rastlanılan müfreze kuvvetleri esir edilmiş onlardan kaçanlar da Sigismond'a Osmanlıların büyük bir ordu ileride ise Niğbolu'yu bastıklarım haber vermişlerdi Fakat bu habere düşman tarafından pek inanılmamıştı Yapılan tahkik neticesi durumun doğruluğu anlaşılmıştı Tarihi tesbitlere göre kahraman sultan tek başına atı üstün de kale dibine kadar sokulup, kale muhafızı Doğan Beyi surun ^zerine çağırarak, askerî bilgi edinmiş; tekrar yıldırım süratiyle karargâhına dönmüştü

Kaynaklar Osmanlı ordusunun mevcudunu 40 – 60 bin civarında kaydederler

Düşman tarafında harp vaziyeti üze rinde uzun uzadıya tartışmalar oluyor, Türklerin harp tekniği hususunda az çok malumat sahibi olan Macar Kralı bir çok fikirler ileri sürüyorsa da, Türklere karşı tarihi düşmanlıklarıyla bilinen Fransızlar, onun fikirlerini kabul etmiyorlardı Osman lıları yenme şerefinin kendilerine ait olması için ilk safta kendilerinin olmalarını ve ilk saldırıyı da kendilerinin yapması gerektiği fikrinde ısrar ediyorlardı

Çarpışma başlayınca Osmanlı kuvvetleri ustaca manevralarla, düşman kuvvetlerini içeriye doğru çekiyor ve her taraftan onları çembere alma taktiği kullanıyorlardı

Osmanlı ordusunda ön safta Azaplar ve Yeniçeriler bulunuyordu Sol cenahta Şehzade Mustafa'nın komuta ettiği Anadolu askerleri vardı Biraz ileride de bizzat Sultan Bayezid'in komutasında bulunan kuvvetler sağlı sollu yarım hilâl seklinde pusuya yatırılmış bekliyorlardı Çarpışma başlayınca Osmanlı kuvvetleri ustaca manevralarla, düşman kuvvetlerini içeriye doğru çekiyor ve her taraftan onları çembere alma taktiği kullanıyorlardı Düşündükleri hayalî zaferi Macarlara kaptırmak istemeyen Fransız asilzadeleri sahte ric'at hareketi yapan Osmanlı kuvvetlerinin peşini takip edip Yıldırım'ın pususuna düşerek, ekserisi öldürülmüş, Korkusuz Jean ve beraberindeki diğer komutanlar da esir edilmişlerdi Bu durum Macar ordusunun sağ cenahına komuta eden Lazkovitz ile Eflak Prensi Mirçe'nin askerleriyle beraber kaçıp Macar ordusunu bozguna uğratmasına sebep olmuştu

Muharebenin birinci safhası Osman lılar lehine sonuçlanınca küvetlerimiz, Macarların merkezine ani bir taarruz düzenlemişlerdi Macar Kralı ihtiyat kuvvetlerini de kullanmak zorunda kal mış, fakat hiç bir netice elde edememiş ti Düşmanın bu durumunu gören Sultan derhal kendi ihtiyat kuvvetlerini de taarruza dahil ederek haçlı ordusunu bozguna uğratmıştı Niğbolu savasında Avrupa asilzâdeleriyle birçok kumandan öldürülmüş ve "Gökyüzü yere düşecek olsa Hıristiyan ordularının süngülerine takılıp kalır" diyen mağrur Macar Kralı Sigismond, bir balıkçı teknesiyle Venedik donanmasına sığınmışdı

Böylece 25 Eylül 1396 yılında Sultan Bayezid Niğbolu'da parlak bir zafer elde etmişti Kazanılan bu zafer bütün İslam dünyasına zafernâmelerle duyurulmuş ve Niğbolu zaferinden dolayı Yıldırım Bayezid'e Abbasi halifesi tarafından "Sultan-Rum" ünvanı verilmişti

Gerçek muvaffakiyet hüküm ve hikmetin bir yerde inzimam edeceği ve sancak tutan ellerin saflaşıp özüne ereceği gün tahakkuk edecektir

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ VE ZAFERİ (12 EYLÜL 1921)
Sene 1921 İç ve dış düşmanların baskısıyla memleket kara günlerini yaşıyordu 13 Temmuz 1921’de Yunan, Altıntaş Savaşı ile Afyon'u, 17 Temmuz’da Kütahya'yı ve 19 Temmuz’da da Eskişehir'i işgal etmişti Bu başarı Yunanlıları bir hayli cüretkâr yapmıştı Çünkü Afyon işgalinden sonra Konya ve Güneyden Haymana üzerinden Ankara’yı işgal etmeyi plânlıyorlar, Ankara'da 19 Temmuz günü Büyük Millet Meclisi gizli bir oturum tertipliyor ve resmi arşivin Kayseri'ye taşınması kararlaştırılıyor Polatlı ve Haymana'ya doğru ilerleyen Yunan birliklerinin yakında Ankara'yı alacağı düşünülerek BM Meclisinin de Kayseri'ye taşınması bazı milletvekilleri tarafından teklif ediliyor, Fakat Erzurum Mebusu Mustafa Durak Sakarya Bey’in mecliste yaptığı sert konuşması neticesi bu karardan vazgeçilerek, Meclisin Ankara'da çalışmalarına karar veriliyor Aynı oturumda mebuslardan seçilen bir heyet de Batı cephemizdeki birliklerimizi teftişle vazifelendiriliyor, 25 Temmuzda ordumuz Sakarya Irmağı arka sına çekilerek kendisini toparlamaya muÂvaffak oluyor Yunan ordusu ise kuvvetini dağıttığı için gün geçtikçe zayıflıyordu Bu arada Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak paşa Batı cephesi için Erzurum'dan bir tümen daha getirtti Aynı günlerde bir kısım milletvekilleri de Yozgat ve Kayseri’ye çoluk çocuklarını nakletmeyi de ihmal etmiyorlardı 4 Ağustos 1921 günü yapılan gizli bir toplantıda Mustafa Kemal Paşa şu hususları anlatıyordu

a) Kütahya ve Eskişehirde ordumuzun yenilmesiyle neticelenen savaşta Batı cepÂhesi komutanı İnönü'nün hatalarını birer birer saydı döktü

b) 91 gün için Başkomutanlık yetkisinin kendisine verilmesini istedi

c) Savaşta geri çekilmenin yenilme manasına gelmediğini tarihi misalleriyle
anlattı

Bu malumatdan sonra 5 Ağustos'da Meclis, 91 gün süre ile istediği yetkiyi Mustafa Kemal Paşa’ya verdi

12 Ağustosta Başkomutan, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak ile birlikte cepheye gittiler Gayeleri Yunan işgalinde bulunan vatanımızı düşman istilasından kurtarmaktı Artık o anda toprak kazanacak, kale fethedecek durumumuz yoktu Sadece gayretimiz kazanılmış ve bize teslim edilmiş topraklarımızı evimizin içine kadar girmiş olan Yunan kuvvetlerinden temizlemekti Yunan orduları Başkomutanı Kral Konstantin Kütahya'ya kadar ilerlemiş ve orada bir askeri şura toplayıp 15 Ağustos günü Yunan ordularına "hedefiniz Ankara" emrini vermişti Emri alan yunanlılar, 23 Ağustosta Haymanadan hücuma geç mişlerdi Biz ise ani harekatın müdafaasiyle meşguldük Bütün Türk milleti canını dişine takmış ölüm kalım mücadelesi veriyordu Yunan'ın bu taarruzu, geceli gündüzlü mücadele neticesinde ancak 11 gün durdurulabildi Türk müdafaa hattının bir kaç yerinden açıldığını duyan Mustafa Kemal Paşa şöyle demişti : "Müdafaa hattı yoktur, müdafaa sathı vardır!"

Ölümü hiçe sayan fedakâr Türk kumandanlarından Yusuf İzzet Paşa, Sincanköy'de ihtiyad kuvvetlerinin Selahaddin Adil Bey Haymana İstikametinÂde ilerlemekteydi 5 Süvari grubu komutanı Fahrettin Paşa da Türk asli hattının sol cenahı ilerisinde bulunuyordu Bu komutanlardan başka Kazım, Şükrü, Naili, Kemalettin Sami, Devviş ve emsali gibi birçok zabit de idare ettikleri birliklerin başında yılmadan düşmana karşı saldırıda bulunuyorlardı

Her iki taraf kuvvetleri arasında, bu saÂvaşta da yine dengesizlik vardı Yunanlılar 88 bin tüfek, 7 bin makinelı tüfek, 300 top, 1300 kılıç ve 20 uçak; biz, 40 tüfek, 700 makinalı tüfek, 177 top, 2750 kılıç ve 2 uçakla harbediyorduk Ancak aramızda şu fark vardı: Yunanistan Büyük Yunanistan'ı kurmak için, biz ise yurdumuzu kurtarmak için savaşıyorduk Nihayet 10 Ey lül günü ordumuz Umumi bir taarruz ile Yunan ordusunu Sakarya'nın batısına çekilmeye mecbur bıraktı 11 Eylülde Yunan Başkumandan vekili General Papulos geri dönme emrini verdi Afyon ile Dinar mıntıkasındaki kuvvetlerimiz Uşak hattına taarruz ederek orada bulunan köprüleri havaya uçurdu ve Yunanlıların rahatça geri çekilmelerine mani oldu 12 Eylül günü Sakarya'dan düşman birlikleri tamamen çekilmiş ve kesin zafer elde edil mişti Millete zaferin duyurulması gerekiyordu Başkomutanlıkça 12 Eylül günü yayınlanan mesajda şöyle deniyordu: "21 gün süren Sakarya Meydan Savaşı, tam bir Zafer ile neticelenmiştir!"

Yıl 1980 Eylül zaferinin en sonunÂcusu olarak 12 Eylül harekâtını kaydetmede de fayda var Vakıa 12 Eylül harekâtı dış düşmanlara karşı kazanılmış bir zafer değildir Ama bir yönüyle ondan daha ehemmiyetlidir; zira toplumumuz o dönemde iç kargaşa, anarşi ve dış kaynaklı entrikalarla yokolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyordu 12 Eylül harekâtıyla esbap plânında bu tehlikelerin bir kısmının bertaraf edildiğinde kuşku yoktur, ancak gerçek muvaffakiyet hüküm ve hikmetin bir yerde inzimam edeceği ve sancak tutan ellerin saflaşıp özüne ereceği gün tahakkuk edecektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.