Prof. Dr. Sinsi
|
Allerjik Hastalıkların Ortaya Çıkmasında Yardımcı Faktörler
Allerjik rahatsızlık ortaya çıkması 2 şekilde olabilir 1- Allerjenlerin ortamda artması ile
2- Allerjenler ortamda artmadan stres, üzüntü, gripal enfeksiyon, ani iklim veya hormonel değişiklikler gibi çevresel faktörlerin allerji dengesini bozarak hastalık belirtilerini ortaya çıkarması
Yukarıda bahsettiğimiz allerjenler tek başına allerjik hastalıkların oluşması için yeterli olmamaktadır Bu noktada hepimizin aklına şöyle bir sual gelebilir Bu allerjenleri içeren havayı hepimiz soluduğumuz veya aynı besinleri yediğimiz halde niçin hepimizde allerjik hastalık meydana gelmiyor?
Allerjik hastalıkların oluşmasında rol oynayan birçok başka sebepler de vardır Bunların başında kalıtım faktörü gelmektedir Allerjik hastaların aile fertlerini incelediğimiz zaman ebeveynlerinde veya akrabaları arasında benzer allerjik kimselerin bulunduğu gözlemlenmektedir
Dünyada ve yurdumuzda nüfusun yaklaşık yüzde 15-20 si allerjik bünyeli olarak doğmaktadır Bunların da yüzde 1-2 sinde hayatlarının bir döneminde bronşiel astma şikayetleri başlamaktadır Sonuçta, memleketimizde 600,000 ile 1,200 000 milyon arasında astmalı bulunmaktadır
Ebeyenlerin biri allerjik bünyeli olan ailelerin çocuklarınında allerjik bünyeli olma oranı yüzde 40 iken hem anne ve hem de babasının ailelerinde allerji olan çocuklarda bu oran yüzde 80 civarında bulunmaktadır Kalıtım faktörünün dışında allerjik hastalıkların oluşmasında birçok diğer etkenler de mevcuttur
Bunları bir bardak örneği ile şematik açıklayabiliriz Buna göre, kalıtım faktörü biyolojik bir bardağa benzetilerek, çevresel faktörler şekilde özetlenmiştir Bu bardağın taşması, bir allerjik hastalığın belirtisine işaret etmektedir Bardağın içinde allerjenlere ilave olarak o kimsenin hormonal ve emosyonel (aşırı sevinç veya üzüntü) durumu, enfeksiyon geçirmesi yer alırken bardağın dışında da ailesine ait çevresel faktörler, iklimde ani değişiklikler, havanın içindeki kimyasal koku ve inorganik toz ve irritanlar gösterilmiştir Bunları bir bardak örneği ile şematik açıklayabiliriz Buna göre, kalıtım faktörü biyolojik bir bardağa benzetilerek, çevresel faktörler şekilde özetlenmiştir Bu bardağın taşması, bir allerjik hastalığın belirtisine işaret etmektedir Bardağın içinde allerjenlere ilave olarak o kimsenin hormonal ve emosyonel (aşırı sevinç veya üzüntü) durumu, enfeksiyon geçirmesi yer alırken bardağın dışında da ailesine ait çevresel faktörler, iklimde ani değişiklikler, havanın içindeki kimyasal koku ve inorganik toz ve irritanlar gösterilmiştir
Allerjenler enjeksiyon ile dolaşıma verildiğinde IgG tip koruyucu antikorlar oluşur Allerjenler solunum yolundan girince IgE ile Bazofil hücresi yüzeyinde birleşerek hastalığa neden olurken, IgG ile birleşince vücuttan temizlenir
Allerjik hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasında bu faktörler tekbaşına veya birlikte rol oynarlar Örneğin, allerjik bir kimse sadece çayır polenlerine allerjik ise ve bu cins çayır poleni ilkbahar mevsiminde yeterli miktarda havada bulunuyorsa hastada allerjik nezle şikayetleri başlıyabilir Bu durumda bardağı taşıran faktör sadece polenlerdir Fakat havada polen miktarı az olduğu halde, diğer faktörler (buluğ çağı, hamilelik, menapoz) gibi hormonal değişikler de eklenerek bardağın taşması ile allerjik belirtiler ortaya çıkabilir Aynı şekilde hastanın emosyonel durumu (aşırı sevinç veya üzüntüsü) enfeksiyon geçirmesi, ailesinin sosyal problemleri de zaman zaman bardağın taşmasında rol oynayarak hastalık şikayetlerini artırır veya yeni bir hastalık belirtisini ortaya çıkarabilir Çoğu zaman sevinç veya üzüntü ile allerjik şikayetlerin ortaya çıktığı görülebilir Aslında bu ek faktörlerin hastalık belirtilerini ortaya çıkarabilmesi için temelde hastanın allerjik bünyeli olması gerekmektedir Zira ruhsal problemi olan fakat allerjik bünyeli olmayan birçok kişide allerjik hastalık görülmemektedir
Allerjik Hastalıkların Oluş MekanizmalarıAllerjenler vücudumuza girdikten sonra kana geçerler orada immunoglobülin E (IgE: allerji yapıcı tip antikor) sentezlenmesine neden olurlar Bu IgE ler bazofil ve mast hücresi adı verilen bağışıklık hücresi yüzeyine yapışırlar IgE ler kana giren ve kendilerini meydana getiren allerjenler ile bazofil yüzeyinde birleştiğinde histamin, lökotrien ve kinin gibi kimyasal maddeler salgılanmasına neden olurlar Kana karışan bu kimyasal maddelerin en belirgin fizyolojik özellikleri damarları genişletmek, bronş salgı bezlerini uyararak sekresyonu artırmak, bronş kaslarında kasılma meydana getirmektir Sonuçta solunum yollarında allerjik nezle, bronşial astma, deride atopik dermatit, ürtiker, sindirim sisteminde gastrointestinal şikayetler başlamaktadır Bazı hallerde allerjik reaksiyon tüm dolaşım sistemini etkileyerek anafilaktik şok oluşabilir Öyleyse allerjik bünyeli kimseler niçin bu hastalık yapıcı IgE proteinlerini sentezliyorlar? Yukarıda bahsettiğimiz kalıtım faktörü yani allerjik bünyeli kimselerin farklı bağışıklık cevabı temel etkendir Normal bünyeli şahıslar IgE antikoru hiç yapmazken allerjik bünyeli şahıslar bu zararlı IgE tipi antikorları meydana getirebilmektedir Burada diğer bir ilginç durum da allerjenler solunum yolu aracılığı ile vücuda girdiğinde bu zararlı IgE antikorunu meydana getirirken aynı allerjenler aşı haline getirilip bu kimselerin deri altına enjekte edildiğinde hastalıktan koruyan farklı bir immunoglobulin IgG tipi antikor yapmaktadır Bu IgG tipi antikorlar IgE nin aksine bazofil hücrelerin yüzeyine bağlanmaz, kan serum sıvısı içinde dolaşarak kana gelen allerjenleri yakalayarak adeta bir bekçi görevi yapmaktadırlar Yakalanan bu allerjenler bazofil hücrelerin yüzeyindeki IgE ler ile birleşemediği için allerjik reaksiyonlar kökten yok edilmektedir
Bu durum allerjik hastalarda uygulanan (aşı tedavisi) immunoterapi tedavisinin temel ilkesini oluşturmaktadır Allerjik hastalıkların oluşmasında rol oynayan IgE sentezi halen araştırma konusudur Son senelerde araştırmacılar IgE sentezine mani olarak allerjik hastalıkların oluşmasını önlemenin üzerinde çalışmaktadır
İmmünoglobulin E
İmmünoglobülin E, allerjik bünyeli kimselerde allerjenlerin uyarmaları ile meydana gelmektedir Normal kişilerde serum IgE seviyesi 0 01 ila 350 IU/ml arasında bulunmaktadır IgE seviyesi allerjik hastalıkların şiddeti ile orantılı değildir
Örneğin normal bir şahsın IgE si 250 olurken bronşiel astmalı bir hastanın 110 olabilmektedir Bu nedenle, sadece hastanın serum IgE seviyesini ölçerek allerjik hastalıkların teşhisini koymak mümkün değildir Bununla beraber atopik dermatit, allerjik bronkopulmoner asperjillosis gibi allerjik hastalıklarda, bazı immun yetmezlik hastalıklarında, birtakım tümörlerde, paraziter hastalıklarda ve virutik enfeksiyonlarda da IgE seviyeleri genellikle yüksek bulunabilir
Allerjik Nezle (RİNİT)
Allerjik nezle sık tekrarlayan burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve aksırık nöbetleri ile kendini gösterir Belirli mevsimlere bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi tüm yıl boyunca da devam edebilir Değişik ülkelerde yapılan araştırmalarda nüfüsun yüzde 10-15 inin allerjik nezleli olduğu tesbit edilmiştir Aksırıklar arka arkaya10-20 atak halinde, burun akıntısı ise su gibi olup çok bol miktarda ve devamlıdır Akıntı olmadığı durumlarda hasta burun tıkanıklığından şikayet eder Burun tıkanıklığı burun içini kaplayan mukozanın şişmesinden olur Bu durum çok şiddetlenir ve uzun süre devam ederse burun boşluğuna açılan yüz sinüslerinin kanalları tıkanarak kulak ve baş ağrılarına ve sinuzite sebep olur Burun kaşıntısı da oldukça tipikdir Hastanın çeşitli mimiklerle burnunu açmaya çalışması ve kaşıması allerjik selam olarak isimlendirilir Allerjik nezle göz sulanması ve kaşıntısı gibi göz allerjileri ile birlikte görülebilir Bazen damakta ve genizde akıntı veya kaşıntı hissedilebilir Allerjik nezle sonucu oluşan tıkanıklık burun görevlerini engeller
Burun Yapısı ve GörevleriBurun, boğazda farenks duvarına kadar 10-12 santimetre kadar bir boyuttadır Burun görevleri şöyle sıralanabilir
1) Akciğerlere girecek havanın ısıtılması, nemlendirilmesi ve filtre edilerek süzülmesi,
2) Koku hissi ile yediklerimiz ve içtiklerimiz tadını almamıza yardım edici,
3) Nefes verirken dışarıya atılan havanın nem ve ısı kaybını engellemesi
Buruna dışarıdan gelen havanın akciğerlere alınmadan önce süzülmesi, ısıtılması ve nemlendirilmesi sayesinde solunum sistemimizin alt bölümleri zarar görmekten kurtulmaktadırlar
10 mikrondan (milimetrenin binde biri) büyük toz taneleri burunda yakalanırken iki mikrondan küçük olanlar aşağı solunum yollarına geçebilmektedir Burunda toplanan maddeler mukosilier sistem sayesinde temizlenirler Burnumuz adeta bir gaz maskesi gibi de fonksiyon görerek hava içindeki gazların yüzde 99 unu tutmaktadır Bunlara rağmen kuvvetli irritan olan sülfür dioksit, formaldehit ve ozon gibi gazlar bazen aşağı solunum yollarına kadar gidebilmektedir
Burun bir kilima cihazı gibi de görev yapmaktadır Dışardan alınan hava burun genişliği 2-4 milimetre olan dar ve geniş mukozalı kanallarından geçerken kan ile ısı alışverişi yapmaktadır Akciğerlere giren oda ısısındaki hava burun ucundan farenkse erişinceye kadar 37 °C dereceye ısıtılıp nemlendirilmektedir Burun mukozası sahip olduğu 100 000 den fazla salgı bezleri ile bol miktarda salgı yapabilir Keza burun boşluğu gerekli hallerde sinir sistemi sayesinde daralıp genişliyebilme özelliğindedir
Astmalılarda burun tıkanıklığı nedeniyle ağızdan yapılan solunum, zaten aşırı hassas (hiperreaktif) solunum yolu olan bu hastalarda zararlı olabilmektedir Burun tıkanıklığında ağızdan soluma ve hiperventilasyon, bronşlarda ısı kaybına neden olarak bronkospazm meydana getirmektedir Burun hava ısı regülasyonu, burun tıkanıklığı durumlarında veya bazı cerrahi müdahalelerle bozulabilmektedir Astmalılarda burun tıkanıklığı nedeniyle ağızdan yapılan solunum, zaten aşırı hassas (hiperreaktif) solunum yolu olan bu hastalarda zararlı olabilmektedir Burun tıkanıklığında ağızdan soluma ve hiperventilasyon, bronşlarda ısı kaybına neden olarak bronkospazm meydana getirmektedir Burun hava ısı regülasyonu, burun tıkanıklığı durumlarında veya bazı cerrahi müdahalelerle bozulabilmektedir Allerjik nezlede burun içi damarların genişlemesi sonucu burun mukozasında şişme ve solunum yollarında tıkanma olur Burunu tıkalı kişi ağızdan nefes almak zorunda kalır ve havanın ısıtılmadan ve nemlendirilmeden direk akciğerlere ulaşması buralarda da bazı rahatsızlıklara neden olur
Kronik nezlesi olan şahıslarda farenjit ve buna bağlı boğaz ağrıları sık görülür Tad alma duyusu ile ilgisi dolayısıyla burun tıkanıklığı sonucu yiyeceklerin lezzeti de alınamaz Allerjik nezleden sorumlu allerjen çeşitleri kişiden kişiye farklıdır Polen allerjisi olanlarda ağaç ot veya çayır türünün havaya polen yayma zamanına uygun olarak sadece ilk veya sonbaharda nezle belirtileri olur Bu tip allerjik nezleye saman nezlesi adı verilir Ev tozu, küf mantar sporları, toz akarları veya evcil hayvanlara karşı olan nezle şikayetleri yıl boyunca devam etmektedir
Adi nezle olarak adlandırılan gripal enfeksiyonlar ateşli olması ve kişinin bütün organlarını ilgilendirmesi çok defa senede bir defa ve belirli süre devam etmesi nedeniyle kolaylıkla allerjik nezleden ayırt edilebilir Kışın özellikle kapalı ve havalandırmanın az olduğu yerlerde kişiden kişiye yayılabilirken allerjik nezle bulaşıcı değildir Allerjik nezle bazen sinüzit şikayetleri ile birlikte görülebilir Sinüziti olan şahıslarda sıklıkla burun tıkanıklığı ve akıntı olur Bu akıntının genellikle iltihabi bir görünümü vardır Rinoskop ve rontgen ile sinüzit teşhisi kolayca yapılabilir Buruna ait bazı anatomik bozukluklar, tümöral oluşumlar, polipler, eğrilikler, adenoid büyümeleri de nezleye benzer şikayetlere sebep olabilir Özellikle burun tıkanmasının hakim olduğu bu kişilerde akıntı ve aksırık nöbetleri de olabilir ve allerjik nezleyi andırabilir Bu bakımdan rinoskopik muayene önemlidir Uzun süre burun-açıcı damlaları kullanan kişilerde ilaca bağlı (rinitis medikamentoza) adı verilen bir nezle türü gelişir Bu durumda burun mukozası bir daha tamiri imkansız ölçüde zedelenir ve bunun tedavisi yoktur Bu nedenle, bu tür burun damlalarını hekim tavsiyesi olmadan uzun süre kullanmamak gerekir
Kaynak: cocukkbb
|