Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
açma, çakra, letaif, tasavvufda, yöntemi

Tasavvufda (Letaif) Çakra Açma Yöntemi

Eski 07-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tasavvufda (Letaif) Çakra Açma Yöntemi



TASAVVUFTA (LETAİF) ÇAKRA AÇMA YÖNTEMİ

1 Kalb, sol memenin dört parmak altındadır İlahi huzur ve tecelliyat mahâllidir

2 Ruh, sağ memenin dört parmak altındadır İlahi aşk ve muhabbet mahâllidir

3 Sır, sol memenin iki parmak üstündedir İlahi marifet mahâllidir

4 Hafi, sağ memenin iki parmak üstündedir ilahi tecelli ve nurlar içinde kaybolma mahallidir Buna istiğrak denir

5 Ahfa, göğüs kafesinin üst ucundan yani gırtlak çukurundan iki parmak kadar aşağıdır İlâhî sır mahallidir Gizli ilimler ve tecelliler merkezidir Burada elde edilen duruma izmihlal denir

6 Nefs-i natıka (külli) latifesinin yeri iki kaşın ortasıdır

7 Nefs-i Külli ( Tüm Beden ) : Sultani Zikir Makamı


Kalb bütün latifelerin merkezi olup "Ruh"un sarayıdır Ruh kalbde egemen olunca, bedeni "Ruh"un emirlerine göre yönetir; ruh vasıtasıyla aldığı ilâhi feyiz ve terbiyeyi bedenin bütün işlerine yansıtır Kalbde yakîn nûru parlamaya başlayınca dünya hayatı fâni ve değersiz görünür Çünkü kalb, marifetullah nûrunun parlayacağı yegâne mahaldir ki, iman güneşi o burçtan doğar Bütün ilâhi sırlar orada gizlidir Kalbde o hakiki, lâhutî güneşin doğmasıyla bu yüksek tecellinin nurlu eserleri insanın bütün azalarında zâhir olur O zaman kulluk vazifelerini; derin ve derûni bir zevk ve neş’e içinde seve seve îfa eder Kalbin salahının cesede sirayetini Buhari’deki şu Hadis-i Şerif izah etmektedir: “Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır ki, o et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzalar sağlam olur Eğer o fasid olursa bütün cesedi bozulur O et parçası kalptir

Terbiye olmamış nefs, devamlı kötülüğü emreden sıfatıyla kalbi tamamen hükmü altına aldığı zaman, kalbden Allah için hiç bir hayırlı amel çıkmaz Bu durumda ruh da, nefsin arzularına bağımlı hâle gelir Artık kalb ve ruh asli vazifelerinden uzaklaşmış ve ölmüşçesine gaflete düşmüş olurlar Bu hâl kalbin perdelenmesi ve günahlarla kararmasıdır

İnsanın bu durumdan kurtulması için çok ciddi bir tedaviye ihtiyacı vardır Bu tedavinin en güzel ve en kolay yolu bir mürşid-i kâmilin elinden tövbe alıp, kendisine intisap edip manevi terbiyeden geçmektir

ZİKİR VE LETAİF

Zikrin nuru ilk olarak kalbe, sonraları diğer letaife sirayet eder Zikre devam edildiğinde kalpten Allah’ın sevmediği ve razı olmadığı düşünceler silinip gider Zikir kalbe iyice yerleşince her hâlde zikretme hâline geçer, böylece gaflet yok olur Zikir sayesinde insanın sıfatları değişir, insanda Cenab-ı Hakk’ın razı olduğu ahlak ve sıfatlar oluşur

Vücuttaki su unsurunun nefsin kötü sıfatlarından birisi olan nifak özelliği ile irtibatlıdır Suda, bulunduğu kabın şeklini ve rengini alma özelliği ve bulunduğu şartlara göre değişme sıfatı vardır Bu sıfat, insana münafıklık olarak yansır ve iki yüzlülük meydana gelir Ancak bu sıfat, mürşid-i kâmilin terbiye, himmet ve tasarrufu ile alçakgönüllü olmaya dönüşür Kalbden nifak ve yalancılık gider, yerini samimiyet ve mertlik alır

Ateş unsurundan kaynaklanan zulüm ve hiddet sıfatı, İslam’ın emir ve hükümleri karşısında gayret, ince davranma ve rahmani taraftarlığa dönüşür

Hava unsurundan ileri gelen kibir ve üstünlük taslama sıfat, izzet, vakar ve heybete dönüşür

Toprak unsurundan kaynaklanan tembellik, uyuşukluk gibi durumlar, sabır ve itidal sıfatına dönüşür

Letaif Zikri

Nakşbendî tarikatında silsileyle gelen zikir hafî (gizli-sessiz) zikir, yani kalb ile yapılan zikirdir Bu da Zat ismi olan ism-i Celâli "Allah" "Allah" diye kalble zikretmektir

Hadîka'da der ki: "Zikrin birçok âdabı vardır Fakat biz onların en önemli olanlarını ve mürid için herhalde lâzım olanları söyleyeceğiz: "Önce beden temizliği geliyor Allah'ın emrettiği şekilde temizlen Sonra kalbini heva, hırs, şehvetlere düşkünlük ve mâsivâya eğilim göstermekten istiğfar ile temizle Sonra güzelce abdest al, halvethanene gir İki rek'at abdest-şükür namazı kıl Dua et ve namaz kılarken yaptığın gibi kıbleye doğru otur Dilinle istiğfar ederken kalbin de istiğfar etsin (Verilen sayı kadar)

Sonra alabildiğine bir mahviyet, inkisar ve huşu ile kusurlarını ve günahlarını hatırla Sonra çok yakında muhakkak gelecek olan ölümünü gözün önüne getir Şu anda alıp verdiğin nefeslerini dünya hayatındaki son nefeslerin olarak kabul et Kabre yalnız başına konulduğunu ve orada bırakılıp gidildiğini bütün safhalarıyla düşün

Sonra bir defa Fatiha-i şerifeyi ve üç defa İhlâs-ı şerifi okuyup sevabını Hazret-i Nakşbend kuddise sirruh'un rûhâniyetine hediye et Sonra mürşid-i kâmilin simasını kendi nâsiyene bağlı olarak düşün Gözlerini kapa, dilini damağına yapıştır, dişlerini dişlerine , dudaklarını dudaklarına yapıştır Nefesini kendi haline bırak Sol memenin altında bir et parçası olan kalbine yönel Zikrinin mânâsını derinden derine düşünerek Hak Teâlâ hazretlerinin Zât ismini zikret Zikrin başlangıcında kalb diliyle zikreder

Eğer bir ihtiyaç için konuşmaya mecbur olursan zikrini kesmeden birkaç kelime konuş ve devam et Hiçbir an kesilmemesi gereken bu zikre Nakşbendî büyükleri "vukûf-i kalbi" derler Eğer bu layıkıyla yapılırsa kalb zikrettiğini müşahede ederek rüsuh peyda eder"

KALB ZİKRİ

Zikir dersi isteyen müride ilk olarak kalp zikri verilir Kalbin üzerinde Lafza-i Celal (Allah) zikri çekilir Bu zikrin sayısı mürşid tarafından bildirilir Bu sayının altına düşülmez; üzerine de çıkılmamalıdır Hafi zikrin nasıl çekileceğini bizzat mürşid veya görevlendirdiği vekili tarif eder Bu zikir şu şekilde yapılır:

Mürid, abdestli olarak kıbleye karşı adab üzere oturur Zikre başlarken, günahların kalbi sardığı, bu hâlle gerçek zikrin çekilemeyeceği, ilahi yardıma muhtaç olduğunu düşünerek 25 defa estağfirullah der Peşinden Fatiha okuyup bağışlar

Kalbin uyanması, toplanması ve zikre hazırlanması için biraz (beş dakika kadar veya daha kısa) mürşid rabıtası yapar, mürşidden manevi destek ve feyz bekler Sonra, sağ elindeki tespihini elinin başparmağı ile orta parmağını birleştirip sol memenin dört parmak aşağısındaki insani kalbinin üzerine kor Dilini damağına yapıştırıp şehadet parmağı ile tespihi çevirirken kalbiyle "Allah", "Allah" ,"Allah" diye zikreder

Yüzlük tespihi sonuna kadar çevirince, diliyle kendi duyacağı bir sesle: “ilahi ente maksûdî ve rızâke matlubî” der Bunun anlamı şudur: ‘Allahım! Benim maksadım sensin, aradığım ise senin rızandır’ Bu duayı her yüz zikirden sonra söyler Bunu söylerken, aynı anda bu sözünde sadık olmadığını, nefsinin yalancı olduğunu düşünür Tekrar azimle zikrine devam eder

Virdin sonunda, "dersimi hakkıyla yapamadım" diye üzülür, Allah’ın rahmetine güvenir, zikir esnasındaki kusurları için 25 defa estağfirullah der ve gözlerini açar

Vird esnasında rabıta yapılmaz, bu tehlikelidir Virdde kalb sadece zikre bağlanır; alemlerin Rabbini zikrettiğini düşünür, bütün dikkatini kalbindeki zikirde toplar

Kalb zikrinin sayısı ancak salikin mürşidi tarafından arttırılabilir Alınan bir zikrin vücuda yerleşmesi ve vücudun zikre alışması için en az kırk günden dört aya kadar çekilmesi güzel olur Ancak özel durumlar ve gelişmeler olursa bu süreden önce de mürşide veya vekiline danışılır Bundan sonra gerekirse salikin mürşidi tarafından zikrin sayısı arttırılır

Kalb zikrinden sonrası diğer Letâif virdlerine geçer ve bu geçiş zamanını mürşid belirler

Sonra zikrini Ruh'a nakleder Latîfe-i ruh, göğüste sağ memenin altındadır

Sonra zikrini Sırr'a nakleder Latîfe-i sırr, göğüsün sol tarafındadır

Sonra Hafî'ye nakleder Latîfe-i hafî, göğüsün sağ tarafındadır

Sonra Ahfâ'ya nakleder Latîfe-i ahfâ, göğüsün tam ortasındadır

Muhammed Ma'sum kuddise sirruh hazretleri el yazısıyla şunları yazmıştır: "Bu letâiflerin nurlarına gelince: Latîfe-i kalbin nuru sarı, Latîfe-i ruhun nuru kırmızı, Latîfe-i sırrın nuru beyaz, Latîfe-i hafînin nuru siyah, Latîfe-i ahfânın nuru yeşildir

Bu beş letaif (letâif-i hamse), Cenab-ı Hakk'ın "kün" yani "ol" emriyle yarattığı âlem-i emirdendir ki maddeden yaratılmamıştır Cenab-ı Hak, bunları maddeden yarattığı halk âleminin beş latifesiyle terkib etmiştir

Sonra zikrini beyindeki nefs-i natıkaya nakleder Sonraki letaif de nefs-i natıka ve bağlı olduğu maddi bedendeki dört unsur olan toprak, su, hava, ateşdir Bu dört unsurun tümü nefs-i natıkada dürülüdür



SULTANİ ZİKİR:

Bu yerlerden her birisi, yukarıda zikredilen tertib üzere zikir mahallidir Zikir, latife-i nefs-i natıkada yerleşince latîfe-i cesede intikal eder Bu da zikri, bedenin tamamıyla yapmaktır Artık o hale gelir ki bedenindeki bütün zerreleriyle zikreder Zikretmeyen hiçbir uzvu kalmaz Bundan sonra sultân-ı zikr, yani zikrin bütün varlığına hakim olması gerçekleşir İnsanın her tarafında artık zikrullah hakimdir Bundan sonra çevresindeki herşeyin de Allah'ı zikrettiğini müşahede eder ve varlıkların zikirlerini duyar: "Kâinatta hiçbir şey yoktur ki O'nu hamdiyle tesbih etmesin" (İsrâ suresi/44) hakikatini anlar

Mürid Hazret-i Rasulullah'ın (sav) : "Sanki sen O'nu görüyormuşsun gibi ibadet et" emrine bundan sonra lâyıkıyla riayet etmeğe başlar Buna sabırla ve dikkatle devam eder

ALINTI

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.