Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
borusu, kanseri, yemek

Yemek Borusu Kanseri

Eski 07-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yemek Borusu Kanseri



Yemek borusu kanserinin belirtileri nelerdir ?

Yemek borusu kanseri tanısı genellikle hastanın şikayetlerinden yola çıkılarak konulur Aşağıdaki belirtilerin bazılarının varlığı yemek borusu kanseri şüphesini uyandırmalıdır ?
1 En sık görülen belirti yutma güçlüğüdür Bu başlangıçta yutulan gıdaların yemek borusundan geçerken takılması şeklindedir Başlangıçta daha çok katı gıdalar yutulamaz iken, zaman içinde hasta su bile içilemez,

2 Kusma veya yutulan gıdaların ağza geri gelmesi,

3 Gıdaların yutulması sırasında ağrı oluşması,

4 Üst karın bölgesinde yanma hissi veya ağrı

5 Tükrük salgısının artması

6 Kilo kaybı, zayıflama

7 Ses kısıklığı, öksürük

Yemek borusu kanseri kimlerde daha sık görülür ?

Yemek borusu kanseri
1 İleri yaşta,

2 Erkeklerde,

3 Şişmanlarda,

4 Sigara içenlerde,

5 Kronik alkol tüketicilerinde,

6 Kronik reflü hastalığına bağlı Barrett özafagusu gelişenlerde,

7 Taze meyve ve sebzeleri az tüketen kişilerde,

8 Yemek borusu hastalıklarından biri olan akalazyada ve

9 Kaza veya intihar amacıyla toksik madde içenlerde daha sık görülür

Yemek borusu kanseri nasıl teşhis edilir ?
Yemek borusu kanserinin teşhisi için yemek borusunun ilaçlı film veya endoskopi ile incelenmesi yeterli olmaktadır Ancak hastalığın yayılımın derecesinin anlaşılmasında veya tedavi sonrası takibi için endoskopik ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, MR ve positrion emission tomografi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır

Yemek borusu kanserinde tedavi yöntemleri nelerdir ?
Yemek borusu kanserinin tedavisinde kullanılan ana tedavi yöntemleri cerrahi, ilaç (kemoterapi) ve şua (radyoterapi) tedavisidir Yemek borusu kanserinde en yöntemi ameliyatetkili tedavi tır

Cerrahi tedavini mantığı nedir ?
Yemek borusu boyundan başlayıp karın içine kadar devam eder Bu konumu ve pek çok hayati organ ve damarlar ile yaptığı yakın komşuluk nedeni ile yemek borusu ameliyatlarının gerçekleştirilmesi diğer birçok ameliyattan daha zordur Ameliyatta kanser, yayılma olasılığı olan bezeleri ( lenf nodlarını) de içerecek şekilde temiz cerrahi sınırlarla birlikte çıkarılmalıdır (Radikal özefajektomi- Lenfadenektomi) Geçmişte ameliyat ile yanlızca yemek borusu çıkarılıyor ve yeterli sayılıyordu Oysa yemek borusu kanserlerinin çoğu tanı konulduğunda lenf bezlerine yayılmış durumdadır Lenf bezlerine yayılma olduğunda yalnız yemek borusunun çıkarılması yetersiz bir tedavi yaklaşımı olur ve başka bir çözüm bulunamaz ise hastalık kısa bir süre içinde tekrarlar Bu nedenle yemek borusu kanserlerinde kanserin yayılma olasılığının olduğu tüm lenf bezlerinin çıkarılması gerekir Bu işlem ameliyatın vazgeçilmez prensiplerinden biridir

Ne tür ameliyatlar yapılır ?
Kanserin yemek borusundaki yerine göre değişik ameliyat şekilleri kullanılır
1 Açık (klasik) yöntem

Yemek borusunun bir bölümünün çıkarılması

Mideye çok yakın olan tümörlerde karından veya göğüs boşluğundan yapılan kesi ile yemek borusunun sadece alt kısmı çıkarılır Çıkarma işlemini takiben mide göğüs boşluğu içinde tekrar yukardaki yemek borusu bölümü ile birleştirilir Bazen bu işlem için hem karnı hem de göğüs boşluğunu açmak gerekir
Yemek borusunun tamamının çıkarılması

Diğer bir ameliyat şekli yemek borusunun tamamının çıkarılmasıdır Bu işlem iki veya üç ayrı kesi kullanılarak yapılabilir
Bazı hastalarda karnından ve boynundan yapılan iki ayrı kesi ile yapılır Yemek borusu çıkarıldıktan sonra hastaya midesinden veya kalın barsağından yeni bir yemek borusu yapılır
Bu ameliyatta kanser etrafındaki lenf bezlerinin çıkarılması teknik olarak mümkün değildir
Bu kanserin bu bölgedeki lenf bezlerine sıçradığı hastaların daha sonraki tedavisinde önemli problemler yaratır

Üç kesi yapılan ameliyatlarda lenf bezleri yeterince temizlenebilir Ancak yapılan üç ayrı kesi nedeni ile ameliyat sonrası dönem özellikle ileri yaşta olup ek problemleri olan hastalarda oldukça sıkıntılıdır Bu hastalarda solunum sistemi ile ilgili çok ciddi problemler yaşanabilir

2 Laparoskopik ve torakoskopik yöntem

Yemek borusu tedavisindeki önemli gelişmelerden biri de tüm bu ameliyatların laparoskopik olarak yapılabilmesidir Yemek borusu kanserlerinin laparoskopik yöntemle yeterli onkolojik temizlik sağlanarak güvenli bir şekilde tedavi edilebileceği son yıllardaki çalışmalarda gösterilmiştir Bu yöntemde ameliyat sonrası dönemin çok daha iyi geçmesini sağlamak amacıyla laparoskopik ve torakoskopik yöntemler birlikte kullanılır Bu ameliyatta yapılan işlem üç kesili klasik yöntem ile aynıdır Ameliyat hastanın karnına ve göğüs boşluğuna yapılan çok küçük 4-5 kesiden içeriye sokulan çapları 05-1 cm arasında değişen borucuklar yardımı ile yapılır Yemek borusu ve etraf lenf bezleri birlikte çıkarılır İşlem deneyimli ellerde güvenilir bir işlemdir Ameliyat sonrası solunum problemleri çok daha az görülür Hastalar çok daha az ağrı duyar, hastanede daha kısa süre yatar ve daha kısa bir süre içinde normal yaşantılarına dönerler Kozmetik görüntü mükemmeldir Laparoskopik-torakoskopik yemek borusu kanseri tedavisi bu alanda en yeni ve etkili yöntemdir

Yemek borusunun çıkarılamaması
Bazı durumlarda yemek borusundaki tümör çıkarılamaz Bunun en temel nedenleri;
1 Hastanın genel durumunun büyük bir ameliyata izin vermemesi,

2 Kanserin ameliyatla çıkarılmasının mümkün olmaması ve

3 Kanserin uzak organlara sıçramasıdır

Bu şekilde tümörü olduğu yerde bırakılan hastalarda hastayı beslenmesi amacıyla endoskopik stent, endoskopik gastrostomi ve ameliyatla by-pass gibi değişik tedavi seçeneklerinden yararlanılabilinir

Alıntı Yaparak Cevapla

Yemek Borusu Kanseri

Eski 07-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yemek Borusu Kanseri



Özofagus kanserleri dünya genelinde tüm kanserler arasında 6 sırada yer almaktadır ve sıklığı 64/100000 olarak bildirilmektedir Tüm kanserlerin %15-2’ sini, gastrointestinal sistem kanserlerinin ise %5-7’sini oluşturmaktadır İnsidansın da ülkelere, hatta aynı ülkede yörelere göre coğrafi farklılıklar sergiler İran’da Gonbat ve Hazar Denizi kıyıları, Güney Afrika’da Transkei, Kuzey Çin’de özellikle Linksien eyaletinde, Rodezya, Türkmenistan, Kazakistan, Porto Riko, Hindistan’da Bombay, Singapur, Sri Lanka, Japonya, Kore insidansın belirgin şekilde yüksek olduğu bölgelerdir Bazı kaynaklara göre de Çin’in yüksek riskli bölgelerinde her 3-5 kişiden biri özofagus kanseri nedeni ile ölmektedir İran’da bu sayı 245/100000 gibi yüksek orandadır Avrupa ve ABD’de genel populasyonda insidans 3-10/100000 olarak bildirilmektedir Ülkemizde ise en sık Doğu Anadolu bölgesinde görülmekte insidansı tespit edilmemekle birlikte İran’da ki oranlarla benzerlik göstermektedir

Yaş
30 yaşın altında seyrek görülmektedir 13523 özofagus kanserli hastanın ancak 22’sinde (%016) 30 yaş altında tespit edildiği bildirilmiş olmasına rağmen son yıllarda genç yaşlara doğru kayma görülmektedir Bu toplanmış seride averaj yaş 60 olarak tespit edilmiştir Genel olarak 5 ve 6 dekadlar en sık görüldüğü yaş gruplarıdır Ülkemizde orta yaşta görülme sıklığı artmaktadır Bizim serimizde ortalama yaş 58 olup 20 yaşın altında ameliyat ettiğimiz 3 hasta vardır

Cins
Literatürde toplanmış 19532 özofagus kanserli hastada %711 erkek, %289 kadın, Duke’nin serisinde %69 erkek, %31 kadın olarak rapor edilmiştir Bizim 1280 vakalık serimizde 829 ( % 6477 ) erkek, 451 ( % 3523 ) hasta kadındı

Yerleşim yeri
Özofagus kanseri tespit edilen 28959 hastayı kapsayan kollektif bir seride %147 üst 1/3, %523 oranında orta 1/3, %33 ise alt 1/3 özofagusta lezyon bulunmuştur

Bizim serimizde özofagus kanserlerinin yerleşim yeri:

% 1897 hipofarenks ve servikal özofagusta,

% 923 üst 1/3 torasik özofagusta,

% 2871 orta 1/3 torasik özofagusta,

% 228 alt 1/3 torasik özofagusta,

% 2068 abdominal özofagus ve kardiada tespit edilmiştir



ETYOLOJİ
Özofagus kanserlerinde risk ve yüksek insidansa eşlik eden faktörler:

I Sigara, alkol kullanımı ve madde bağımlılıkları

II Beslenme ile ilgili faktörler

III Genetik ve çevresel faktörler

IV Predispozan hastalıklar olarak dört başlıkta toplanabilir

I- Sigara, alkol kullanımı ve madde bağımlılıkları:

ABD ve Batı Avrupa’da özofagus kanserinin en önemli sebebi sigara ve alkol kullanımıdır Özofagus kanserinin sık görüldüğü diğer bölgelerde beslenme ile ilgili faktörler sigara ve alkolden daha ön plandadır Hastalar alkol ve tütünü genellikle birlikte kullanmamakla birlikte her ikiside birbirinden bağımsız risk faktörü olarak rol oynamaktadır

Alkolun etkisi tek başına oldukça az olup, sigara ile birlikteliğinde özofagus kanseri riski doz ve süreye bağlı olarak çok yükselmektedir

II- Beslenme ile ilgili faktörler:
Beta karoten, A, B, C, E vitaminleri, folik asit, riboflavin, eser mineral ve metallerden magnezyum, çinko, selenyum, molibden’in antioksidan etkileri, hücre rejenerasyonu ve hücre bölünmesi üzerindeki etkileri bilinmektedir Bu maddelerin yetersiz alımı özellikle buğday, mısır ve pirinçten zengin, taze meyve ve sebzeden fakir diyet sonucu önemli risk oluşturmaktadır Sigara, alkol, taze sebze ve meyvenin yetersiz alımı, özofagus kanseri için risk oluşturan en önemli 3 etken olarak kabul edilmiştir Bu 3 etken özofagus kanserli hastalarda %83 oranında saptanmıştır A ve B vitaminleri özofagus mukozasında proliferasyonun kontrolünde rol oynarlar Bunlardaki eksikliğin prekanseröz lezyonların gelişiminde etkisinin olabileceği düşünülmektedir

Beslenme alışkanlıkları, özellikle de çok sıcak içeceklerin fazla miktarda ve sık alınması belirgin risk faktörü olarak kabul edilmektedir Özofagus epitelinin yüzeyinde sigara ve çevresel faktörlerle depolanan kimyasal karsinojen maddeler, sıcak içecek ve alkol gibi irritanlarla epitele penetre olmakta ve bazal tabakaya kadar ulaşabilmektedir

Ülkemizde Doğu Anadolu’da sigara ile birlikte çok sıcak ve fazla miktarda çay içme alışkanlığının olması ve bu bölgeye iklim koşulları nedeniyle taze sebze ve meyva transportundaki güçlükler özofagus kanserinin sık görülmesinin nedenleri olarak düşünülebilir

III- Genetik ve çevresel faktörler:
Özofagus kanserinde hücre ve moleküler biyoloji

Hücre ve tümör gelişimindeki genetik bilgilerimizin şu anda yeterli olmamasına rağmen özofagus kanser hücresinde bazı kesin değişiklikler saptanmıştır Tümör gelişiminde en önemli faktörlerden biri tümör hücrelerinin kendilerinin büyüme faktörü üretmeleridir Bu üretim kendi ürettikleri biyolojik aktivasyona sahip bu faktör ile OTOKRİN LOOP adı verilen bir siklus sonucu proliferasyondur Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR- epidermal growth factor reseptör) tümör gelişiminden sorumlu bir diğer faktördür Fosforilat tirozin kalıntısı olan onkogenler viral enfeksiyonlar sonrasında tümör gelişiminden sorumludur Bu onkogenlerin EGFR değiştirerek hücresel değişiklikler yaptıkları kanıtlanmıştır Özofageal kanser gelişiminde çeşitli büyüme faktörlerinin etkisi vardır

Tümör supressör genler
Özofagus kanseri gelişiminde elimine olduğu veya silindiği düşünülen tümör supressör genler p53 (375 aminoasitli bir fosfoprotein), Rb (retinoblastoma geni), APC (kolonun ailesel adenomatöz polip gelişimindeki gen) ve MCC (sporadik kolon kanseri gelişiminden sorumlu gen)’dir Özofageal malignite gelişimi için bu genlerin her iki kopyasının da elimine edilmiş veya kaybolmuş olması gereklidir Barret özofagusunda epitelyal displazi gösteren ve adenokanser gelişmiş her 8 olgudan 5’inde p53 mutasyonu saptanmıştır Diğer 3 olguda saptanmamış olması mukozanın multiklonal yapılanmasına ve kanserin oluşumundaki diğer faktörlere bağlanmıştır

Çevresel faktörlerden, özellikle sulardaki karsinojen bileşiklerin etkisi üzerinde durulmaktadır Petrol bölgelerinde suyun petrol ile kontaminasyonu, insidansın yüksek olduğu bazı bölgelerde sudaki nitrojen bileşiklerinin, bazı bölgelerde ise riboflavin eksikliğinin gösterilmesi, bazı bölgelerde hayvanlarda özofagus kanseri saptanmış olması, çevresel faktörlerin etkisini desteklemektedir Çevresel faktörler arasında asbest maruziyeti, radyasyon ve viral etkenler, yiyecek ve içeceklerin nitrozo bileşiklikleri karsinojenler, tohumlar ve mikrotoxinler kontaminasyonunun DNA’da spesifik mutasyona neden olabildikleri ve böylece etiyopatogenezde rol oynayabilecekleri öne sürülmektedir, buna bir örnekte sigara dumanındaki karsinojenlerin karakteristik gen mutasyon patternlerine yol açabileceği, bunların arasında p53 tümör supresör gen mutasyonlarının da bulunabileceğine dair ipuçları vardır

IV- Predispozan hastalıklar
Özofagus mukozasındaki bazı lezyonlarda kanser insidansı yükselmektedir, özellikle yüksek riskli bölgelerinde, toplumun %80’lere kadar varan büyük bir kısmında özofajit saptanmıştır Özofajit termal, mekanik, kostik ajanlar ile radyasyon veya gastroözofageal reflü sonucunda gelişebilmektedir Genellikle hayatın erken dönemlerinden itibaren çevresel faktörlerin, diyetteki bazı faktörlerinde eksikliği eşliğinde, kronik mukozal inflamasyona neden olduğu düşünülmektedir Ayrıca yiyeceklerin, çeşitli tohumlar ve silika ile kontaminasyonu sonucunda, mekanik irritasyon ile özofajite neden olabilecekleri ileri sürülmektedir Bu olgular özofagus kanseri yönünden sıkı takip edilmeli, özofagus kanseri riskinin önlenmesi ve mevcut semptomların giderilmesi amacıyla zamanında tıbbi ve cerrahi tedaviye alınmalıdır Sözü edilen bu risk faktörlerinden sırayla daha geniş olarak bahsedelim

Barret özofagusu ve özofageal kanser
Barret özofagus, distal özofagus lümeninin 3 cm’den daha fazla yüksekliğe kadar çevresel olarak kolumnar epitel ile döşenmesidir Önceleri konjenital bir anomali olarak düşünülmüş son zamanlarda ise ciddi derecede kronik reflü özofajiti olanlarda mideden distal özofagusa kolumnar epitelin migrasyonu sonucu meydana geldiği yolundaki görüş ağırlık kazanmıştır Sık görülmeyen bu durum, genellikle reflü özofajitlilerin %10’u civarında görülmektedir Sıklıklada skuamo-kolumnar bileşkede striktür bulunur

Barret özofagusunda kanser gelişme riski normal populasyondan 60-100 kez fazladır Bu hastaların takibi ve erken tanı malignitenin %100 oranında rezeksiyonunu sağlar İyi bir endoskopik takip ile kanserli olguların yaklaşık %75’i evre 0, I veya IIA’da saptanabilir Endoskopik takip ve bu evrelerin dışında saptanarak özofajektomi uygulanan olgularda 5 yıllık sağ kalım oranı %20’lerde iken endoskopik takip ile erken tanı alan olgularda bu oran %60’ın üzerine çıkmaktadır Bu nedenle bu olgularda endoskopik ve sitogenetik markerlarla takip kürabilite ve iyi bir sağ kalım için kesinlikle gereklidir

Akalazya
Akalazya özofagus kanseri gelişimi için predispozan hastalıklardan birisi olarak kabul edilmektedir Bu kişilerde normal populasyona göre 8-33 kat fazla kanser geliştiği bildirilmektedir Disfaji, kilo kaybı ve göğüs ağrısı gibi akalazyaya bağlanabilecek semptomların başlamasından, kanser gelişimine kadar geçen süre ortalama olarak 20 yıl olup, akalazyalı hastalarda kanser gelişme sıklığı yüzbinde 3-4’dür Sekresyonların ve yiyeceklerin stazı ile retansiyon sonucunda, mukozada kronik inflamasyonun karsinoma zemin hazırladığı bildirilmektedir

Tylosis
Tylosis, avuç içleri ve ayak tabanlarının belirgin hiperkeratozu ile karakterli otozomal dominant geçiş gösteren bir hastalıktır En az 28 ayrı formu vardır, özofagus kanseri gelişme riski çok yüksektir Bu hastaların %50’sinde 45 yaşta, %95’inde ise 65 yaşa gelindiğinde özofagus kanseri gelişir

Baş boyun bölgesi kanserleri
Baş boyun bölgesinde özellikle yassı hücreli kanser bulunan hastalarda genellikle ikinci bir odakta da yassı hücreli kanser gelişme riski fazladır Bu nedenle baş boyun bölgesinde kanser olan hastalarda özofagusun belirli aralıklarla endoskopik olarak kontrolü önerilmektedir

Striktürler
Özofagusun kronik striktürleri yiyeceklerin birikmesine, özofajite ve epitel hiperplazisine neden olarak kanser gelişmesine yol açabilir Gıdaların retansiyonu diyetteki nitrozaminler ile mukozanın temas süresini uzatır Koroziv maddelere bağlı olarak gelişen darlıklarda özofagus kanseri gelişme riski fazladır Ancak bu striktürlerden sonra kanser gelişmesi için bazı hastalarda 50-60 yıl geçmesi gerekebilir
Parsiyel gastrektomi
Özofagus kanserli hastaların yaklaşık %2-10’unda daha evvelden parsiyel gastrektomi uygulanmış olması parsiyel gastrektomi ile özofagus kanseri arasında bir ilişki kurulmasına yol açmıştır Gastrektomiden sonra gelişen gastroözofageal reflü ve beslenme yetersizlikleri özofagus kanseri gelişiminden sorumlu olabilir

Plummer-Vinson sendromu
Plummer-Vinson sendromunda kaşık tırnak, angular stomatitis ve özofageal web gibi epitelyal lezyonlar sık görülür Hem özofageal weblerde hemde özofagus kanserlerinde demir eksikliği anemisi sık olmakla birlikte her ikisininde demir eksikliğinden kaynaklandığını gösteren yeterli bulgu yoktur

PATOLOJİ
Özofagus kanserleri makroskopik olarak çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir Özofagus duvar ve lümenindeki yerleşimine göre ekzofitik, endofitik veya intramural olabilir Tümörün penetrasyon, infiltrasyon ve orijin noktasına göre de klasifiye edilmiştir Bugünde kullanılan bu klasifikasyona göre iki ana grup ve bunların varyantları olarak ayrılmıştır

a- Mantar benzeri (fungating), ülseratif veya ülsero-vejetatif tip

b- Annular veya skiröz tip

Mikroskopi
Özofagusta gelişen kanserlerin %90-95’i yassı hücreli kanser olarak görülmekle birlikte bu oran her geçen yıl adenokanser lehine değişmektedir Son yapılan çalışmalarda yassı hücreli kanser %76, adenokarsinoma %16, küçük hücreli karsinomayı da içeren diğer tipler %3, metastazlar %77 olarak bildirilmekte ve özellikle ABD’de özofagusta gelişen karsinomların %40’ını adenokarsinomların oluşturduğu kaydedilmektedir Bütün bu yayınlara rağmen Türkiye ve bizim serimizde halen yassı hücreli kanserler, bütün özofagus kanserlerinin yaklaşık %95’ini oluşturmaktadır

Erken özofagus karsinomu
Submukoza invazyonu bulunmayan yüzeyel tümörler ile submukozal invazyonu olup lenf nodülü metastazı bulundurmayan tümörlere denir

EVRELEME
Özofagus karsinomalarında evreleme tüm malignitelerde olduğu gibi en önemli terapotik ve prognostik belirleyicidir Doğru bir evrelendirme hasta için en doğru tedavi veya tedavi kombinasyonun seçimini sağlayacaktır Evreleme; tümör, lenf nodu metastazı ve uzak organ metastazı olmak üzere üç önemli faktöre bağlı olarak yapılır

YAYILMA YOLLARI
Özofagus kanserinin yayılma yolları direkt invazyon, lenfatik metastaz ve uzak organ metastazı olmak üzere 3 ayrı ana grup halinde incelenebilir

Direkt invazyon:
Organın tüm uzunluğu boyunca komşu organlarla olan sıkı ilişkisi ve serozal tabakalardan yoksun olması direkt invazyonu kolaylaştırılan en önemli faktörlerdendir

Lenfatik yayılım: Özofagus zengin bir lenfatik drenaja sahiptir Özofagus duvarı içinde biri mukoza diğeri submukozal tabakada iki ayrı lenfatik plexsus vardır Mukozal lenfatikler yukarıda farinks aşağıda ise midenin lenfatikleri ile birleşecek şekilde tüm özofagus boyunca uzanır Muskuler tabaka kısmen daha bağımsız ve bölgesel drenaja sahiptir

Uzak organ metastazı:
Hematojen yolla bilhassa hipofarenks ve servikal bölge tümörlerinde beyin metastazı, akciğer parankimi, kemik ve karaciğer metastazları görülebilir

KLİNİK TABLO
Özofagus kanserinde klinik semptomlar, tümörün oluşturduğu özofageal bozukluklara, tümörün lokal yayılımına veya uzak metastazlarına bağlı olabilir İlerlemiş özofagus kanserli bir olguda iyi bir sorgulama ile ortalama 10 –12 ayrı semptom saptanır Kısa bir süre önce başladığı belirtilen semptomlara karşın bu tür olguların bir kısmının inoperabl olması semptomların hasta ve hekimler tarafından yeterli incelenmemesi ve analiz edilmemesi sonucudur

Semptom Oran (% )

Disfaji (yutma güçlüğü ) 87

Kilo kaybı 70

Substernal/epigastrik yanma ve ağrı 46

Regurjitasyon veya kusma 28

Aspirasyon pnömonisi 14

Palpabl servikal LAP 14

İştahsızlık 8

Ses kısıklığı 7

Hemoptizi 4

Öksürük ve boğulma hissi 3

Hematemez 3

Özofagus kanserinde semptom ve bulgular

TANI YÖNTEMLERİ
Anemnez bir önceki bölümde anlattığımız gibi semptomların erken ve dikkatli değerlendirilmesi için son derece önemlidir Özofagografiler, özofagus kanserinin tanısında endoskopiden sonra ikinci derecede önem taşır

Özofagusun Full Kontraslı Pasaj Grafisi:
Bu teknik ile, özofagusun konturunu etkileyebilen striktürler, Webler, sirkumferensiyel karsinomlar, büyük ülserler ve ekstrensek kitleler gibi hastalıklar ortaya çıkabilir

Hava Kontraslı Özofagografi:
Hava kontrast tekniğinin değeri, küçük özofageal tümörler ve özofajit ile ilgili gizli mukozal düzensizlikleri gösterebilme yeteneğidir

Bilgisayarlı Tomografi (BT):
Ekstraözofageal yayılım ve metastazlarını tesbitinde en yararlı teknik BT’dir

Özofagoskopi:
Özofagus kanseri şüphesi olan tüm hastalarda endoskopik incelemeye gerek vardır Özofagoskopinin önemi sadece teşhis konulmasında değil cerraha lezyonun üst sınırı ile fiksasyonun tesbit imkanını da sağlamasıdır Endoskopik tanıda en büyük zorluk kardiada lokalize kanserlerdir Eger konstriksiyon nedeniyle biopsi yapılamazsa büyük bir buji ile pasajın sağlanması faydalı olabilir Özellikle akalazya da buji kolayca geçerken kansere bağlı obstrüksiyonda geçemez Çok küçük lezyonu olan hastalarda görüntüleme zor olduğundan mukozal boyanma önem taşır

Kromoskopi (%1-2 lik lugol, %1-2 lik toluidin mavisi veya metilen mavisi) kanseröz lezyonları ve lezyonların yaygınlığının tesbitini kolaylaştırır Erken özofagus kanserlerinde konvansiyonel endoskopik tetkiklerle yakalama şansı %80 iken lugol solüsyonu kullanıldığında bu oran %100 çıkmaktadır

Endoskopik Ultrosonografi:
Endoskopik USG’nin yüksek rezolüsyon gücü sayesinde malign lezyonların penetrasyon derinliği, komşu organ ve yapılara infiltrasyonları ve regional lenf nodlarına metastatik yayılımı tespit edebilir Böylece tümörün evrelendirilmesi ve uygun tedavi yöntemi seçilmiş olur

TEDAVİNİN SEÇİMİ
Özofagus kanserlerinde tedavinin seçimi öncelikle tümörün evresi ve lokalizasyonu olmak üzere birçok faktöre bağlıdır Sadece cerrahi tedavinin veya radyoterapinin kür temin edemeyeceği bazı vakalarda kombine tedaviler düşünülebilir Tümörün lokalizasyonuna göre bazı vakalarda hastanın yutma restorasyonu ve konforu alternatiflerin olmadığı durumlarda tedavinin sürecini etkileyebilir ve bu gibi vakalarda palyasyon, kürden daha önemli olabilir

Preoperatif değerlendirme ve fizik muayene tedavinin seçiminde yol göstericidir Çok dikkatli muayene ve araştırmada bazı hastalarda tümörün invazyonu ve metastatik yayılım hastanın inoperabl olduğunu gösterebilir Özellikle ülkemizde vakaların çoğunun III ve IV evrelerde tedaviye müracaatı inoperabl ve unrezektabl vakaların ilk planda değerlendirilmesi açısından önemlidir Ses kısıklığı ile nlarengeus inferior’un invazyonu, axiller ve supraclavicular lenf bezleri invazyonu, retrotrakeal fıksasyon ile tiroid ve larinks invazyonu tesbit edilebilir Trakea ve bronş invazyonlarında karakteristik öksürük ve nefes darlığı vardır, fistül mevcudiyeti endoskopi ile belirlenebilir Akciğer veya kemik metastazı radyografide görülebilir Karaciğer, kemik ve beyin metastazlarının tesbitinde isotopla taramalar yararlı olur Yemekten hemen sonra gelen ve lezyonun alt kısımları seviyesinde hissedilen derinden gelen ağrı tümörün komşu organlara yayıldığını düşündürebilir Ateş mediastinal tululumda görülebilirse de özellikle tümörün mediastane veya akciğer içine lokal perforasyonu için belirleyici bir semptomdur Epigastriumda palpabl nodüler kitle ve LAP, nodüler karaciğer, asit veya rektal shelf tümörün iyice yayıldığının belirtisidir

Lezyonun yerleşim lokalizasyonu da tedavinin seçiminde önemlidir Genelde özofagusun 1/3 alt bölümündeki tümörler rezektabl, servikal bölümdeki tümörlerin ise rezektabilite şansı daha azdır Erken lezyonlar cerrahi için uygunken invazyon ve metastazlar cerrahi dışı yöntemlerin aranması gerektiren sebeplerdir Lezyonun boyu, derinliği ve kitlenin total büyüklüğü tedavi seçimini yönlendirebilir çünkü 7-8 cm den uzun tümörlerin komşu dokulara invaze olma ihtimali fazladır Diğer taraftan semptomların süresi de hastalığın evresi açısından önemlidir

Hastanın fizyolojik yaşı, operatif risk ve tedavinin seçiminde rol oynar Senil ve kaşektik hastalar da hem cerrahi hem de radyoterapide morbidite ve mortalite yüksek seyreder, ilave olarak akciğer hastalığı, kardiak lezyonlar, karaciğer hasarı, böbrek fonksiyonlarındaki bozukluk operatif riski artırıcı faktörlerdir Yapılan araştırmalarda operatif riskte teknik nedenlerden daha fazla olarak kardiak ve pulmoner ek lezyonlar rol oynar

Tümörün cerrahi rezeksiyonundan önce kemoterapi ile birlikte veya yalnız radyoterapi ve rezeksiyondan sonra yalnız radyoterapi veya kemoterapi ile birlikte radyoterapi düşünülüyorsa 1980’li yıllarda varılan konsensusa göre 1/3 alt bölüm tümörlerinde cerrahi rezeksiyonun öncelikle düşünülmesi, servikal lezyonlarda radyoterapinin rekonstrüksiyonda problemler çıkartabileceği için cerrahiden sonra uygulanması, supraaortik karsinomlarda torasik inlette sıklıkla lokal invazyonlar olabileceği için öncelikle radyoterapinin düşünülmesi gerektiği bildirilmiştir

Genelde tümörün özofagusun 1/3 orta bölümünde lokalize olduğu vakalarda, belirgin kontrendikasyon yoksa cerrahi eksplorasyon mutlaka yapılmalıdır, unrezektabl tümörlerde mide ile torax içinde internal derivasyon da yapılabilir

Preoperatif kemoterapi tedavinin seçiminde bir diğer alternatiftir Bu konuda kapsamlı bir çalışma ilk kez 1982 yılında Cisplatin, Vindesin, Bleomisin kombinasyonu ile Bains ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır Bu seride %82 rezeksiyon oranı ve %65 objektif yanıt bildirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.