Prof. Dr. Sinsi
|
İznik Konsili
İmparator Konstantin, Ariusçuluk ile onun muhalifleri arasındaki çatışmayı önce her iki tarafa mektuplar yollatarak ve "birliğin herşeyden daha önemli" olduğunu anlatarak çözmeye çalışmıştı Ancak bu tür girişimlerin fayda etmediğini görünce, Piskopos Hosius'un tavsiyesi üzerine, büyük bir "Dünya Kilise Konsili" ya da diğer adıyla bir "Sinod" toplamaya karar verdi İznik'te toplanan bu konsilde, bugüne dek ulaşacak olan üçleme inancı tanımlandı Bu inancı kabul etmeyenler ise "sapkın" (heretik) olarak ilan edildiler
"Demokratik" bir forum gibi gösterilmeye çalışılan İznik Konsili'nde gerçekte İmparator Konstantin'in büyük bir ağırlığı vardı ve çıkan karar da onun desteklediği tarafın lehinde oldu Konstantin'in tuttuğu taraf ise kendi himayesine girmiş olan Roma Kilisesi'ydi Konsile katılan üç yüzü aşkın rahibin arasında yalnızca yirmi tanesi Arius'a yakın isimlerden oluşuyordu Bunda Konstantin'in ilk başta Ankara'da yapılması planlanan konsili, daha kuzeybatıdaki İznik'e aldırması ve böylece Ariusçuluğun etkin olduğu Doğu Kiliseleri'ne bağlı rahiplerin konsile katılmalarını zorlaştırmasının da rolü vardı 6 İznik'in bir diğer özelliği ise İmparator'un da burada yazlık bir sarayının olması ve Konsil sırasında kentte bulunmasıydı Bu nedenle İmparator, konsilin tüm oturumlarına katıldı ve onun otoritesi de doğal olarak alınan kararlara yansıdı
Hz İsa'nın sözde ilahlaştırılmasının o zamana kadar yapılmış en açık ve en somut ifadesi olan İznik Yemini'nde şöyle deniyordu: (Aşağıda yer alan tüm ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz)
İnanıyoruz ki  Rab İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu'dur, Baba Tanrı'dan südur etmiştir, Baba Tanrı ile aynı özdendir Tanrı'dan Tanrı'dır, Işık'tan Işık'tır Tanrı'yla aynı özden olup Tanrı'dan südur etmiştir, yaratılmamıştır Onun (Hz İsa'nın) aracılığıyla göklerde ve yerde var olan herşey yaratılmıştır O ki biz insanlar için ve kurtuluşumuz için aşağı inmiş ve beden bulmuş ve insana dönüşmüştür Acı çekmiş, üçüncü günde dirilmiş ve göğe yükselmiştir Ve ölüleri ve dirileri yargılamak için yeniden gelecektir Ve inanıyoruz ki Kutsal Ruh (da Tanrı'dandır )

Ve eğer kim "Tanrı'nın Oğlu'nun var olmadığı bir zaman vardı" diyecek olursa, ya da "südur etmeden önce yoktu" diyecek olursa, ya da "önceden var olmayan şeylerden yapıldı" diyecek olursa, ya da "Baba'dan farklı bir özdendir" diyecek olursa, ya da onun bir yaratılmış olduğunu ya da dönüşüme açık olduğunu diyecek olursa, Katolik Kilisesi tüm bu sözleri söyleyenleri lanetler 7

Görüldüğü gibi, ilk paragrafta, Ariusçuların karşı çıktığı öğreti teyit ediliyordu İkinci paragrafta hedef alınan ve kendisine Katolik (Evrensel) Kilise sıfatını veren Roma Kilisesi tarafından lanetlenen kişiler ise, Hz İsa'nın Allah'ın elçisi ve yarattığı bir kul olduğunu söyleyen kişilerdi; yani Ariusçular ve bu düşünceye sahip olan diğerleri
İznik Yemini, yayınlandığı tarihten sonra Hıristiyan inancının temeli haline geldi ve bu yemine bağlı olmayan herkes sapkın sayıldı Roma Katolik Kilisesi "Tanrı'nın iradesinin bu konsilde tecelli ettiğini" ilan etti, dolayısıyla İznik Yemini de adeta bir vahiy gibi kutsal ve hatasız bir metin sayıldı Oysa tecelli eden irade aslında Roma İmparatorluğu'nun iradesiydi
Ariusçular ise konsilden sonra daha büyük bir baskı altına alındılar İznik Konsili'ne imza koymayı reddeden Arius taraftarları aforoz edildiler Ancak yine de yaklaşık yarım yüzyıl boyunca direnmeye devam ettiler Ancak Kilise'nin ısrarlı baskıları karşısında 4 yüzyıl sonlarına doğru yavaş yavaş tarih sahnesinden çekildiler Ancak üçlemenin Kilise tarafından resmen kabulü dahi ihtilafları sona erdirmedi Yeni konsiller toplandı, yeni görüşler ortaya atıldı, tartışmalar yaşandı Ama tüm tartışmalara rağmen "Üçte Bir, Birde Üç" şeklinde ifade edilen batıl inanış her zaman korundu (Bu batıl inanç, Allah'ın üç farklı kişilikte bulunması ve bu üç kişiliğin de eşit, sonsuz ve müşterek değerde olmaları anlamlarını taşıyordu ) Konstantin döneminde hem İznik Yemini gibi inanışlar geliştirildi, hem de bugün elimizde bulunan Yeni Ahit'e son şekli verildi Bugün elimizdeki hiçbir Yeni Ahit nüshası Konstantin devrinden daha eski değildir 8
İznik Konsili'nden sonraki yarım yüzyıl boyunca Athanasius, İznik formülünü savundu ve giderek daha da geliştirdi Çünkü İznik Konsili'nde henüz üçleme inancı son şeklini almamış, sadece alt yapısı oluşturulmuştu Üçlemenin üçüncü unsuru olan Kutsal Ruh konusu belirsiz bırakılmıştı 4 yüzyılda İstanbul Patriği olan Makedonius başkanlığında ikinci genel konsil İstanbul'da toplandı ve "Kutsal Ruh'un üçleme inancının üçüncü parçası olduğu, üçünün de uluhiyet bakımından aynı seviyede olduğu" ilan edildi 9 (Allah'ı tenzih ederiz ) Böylece üçleme inancı Hz İsa'nın Allah Katı'na alınışından yaklaşık 4 yüzyıl sonra son şeklini almış oldu Bu konsilde Kitab-ı Mukaddes'te olmayan bir inanış daha ortaya atıldı: Homoousios Bu kelime ile, üçlemeyi oluşturan üç kişiliğin de aynı cevhere ve eşit yetkilere sahip oldukları ifade ediliyordu (Allah'ı tenzih ederiz )
Bu aşamada vurgulanması gereken bir diğer önemli konu ise üçleme inancının insanlara sunuluş şeklidir Hıristiyanlar arasında üçleme inancı genelde "anlaşılması zor, kavranması mümkün olmayan, ancak mutlaka kabul edilmesi gereken" bir inanç olarak görülür Bunun nedeni üçlemeyi savunanların bir yandan da tevhid inancını kabul ettiklerini söylemeleridir Oysa üçleme inancı ile tevhid inancının birlikte var olamayacakları açıktır İnsanlarda oluşan soru işaretleri hiçbir zaman makul ve anlaşılır bir şekilde cevaplanamamıştır Bunu yapabilmeleri de mümkün değildir Bu nedenle de üçlemenin bir iman konusu olduğunu, üzerinde düşünmek ya da anlamak gerekmediğini, sadece olduğu gibi inanılması gereken bir inanış olduğunu savunmaktadırlar 10 Bu durum yüzyıllardır üçleme inanışının yanlışlığı ve çelişkileri üzerinde konuşulmasını engellemektedir Özetlemek gerekirse üçleme inancı; üzerinde konuşmanın ve tartışmanın yasaklandığı bir inanıştır
Hz İsa'nın Allah Katı'na alınışıyla, Kadıköy Konsili'nde üçleme inancının bugünkü haliyle ortaya çıkışı arasındaki süreç günümüzde bir çok araştırmacı tarafından "Allah'ın elçisi olan Hz İsa'nın ilahlaştırılması" süreci olarak tanımlanır Bu süreç belli aşamalardan geçmiş, en sonunda da Hz İsa'nın kendisinin de bir ilah olduğu yönündeki yanlış bir inanç şeklini almıştır (Allah'ı tenzih ederiz ) İlerleyen bölümlerde bu konu detaylı olarak incelenecektir
---------------------------------------------------------------------
2 The New Catholic Encyclopedia, cilt XIV, s 295, http://www triumphpro com/trinity_di  d_2(word6) htm
3 Muhammed Ata'ur Rahim and Ahmad Thomson, Jesus Prophet of Islam, Revised Edition, Ta-Ha Publishers Ltd, Kasım 1996, Londra, s 93
4 Fazal Ahmad, "Arius: The Trinity Controversy in the Church", The Review of Religions, Londra, Eylül 1996
5 Athanas , Hist Tr ; P Johnson History of Christianity, Pelican Books 1976, s 89
6 Fazal Ahmad, "Arius: The Trinity Controversy in the Church", The Review of Religions
7 "The First Council of Nicaea", The Catholic Encyclopedia, copyright © 1913 by the Encyclopedia Press, Inc Electronic version copyright © 1996 by New Advent, Inc http://www newadvent org/cathen/11044a htm
8 Michael Baigent, Richard Leigh, Henry Lincoln, The Messianic Legacy, Corgi Books, London, 1991 s 66
9 Prof Dr Mehmet Aydın, Müslümanların Hristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1998, s 96
10 Mahmut Aydın, İsa Tanrı mı İnsan mı?, Dinler Arası Diyalog Bağlamında İsa-Mesih'in Konumu Sorunu, İz Yayıncılık, s 47
dır
|