Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
heykel or condillac

Heykel../Condillac

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Heykel../Condillac





XVIII yüzyıl Parisinin gün görmez bir sokağında, yağmurlu bir akşam, sıcak bir odada halının üstüne diz çökmüş, gözleri bağlı, kulakları tıkalı, insan denilen bilinmeze biraz daha yaklaşmanın sevinciyle titreyerek, sevgilisinin uzattığı çiçeği derin derin koklayan filozof Condillac'a imrenmez misiniz?

Dışarıda kentin gürültüsü, damlarda şakırdayan yağmur, soğuktan buğulanmış camlar, sıcak bir oda, yumuşak bir halı, yardımcı bir sevgili, çözümlenen insan

Etienne Bonnet de Condillac (1715-1780) böylesine mutludur

Matmazel Ferrand, elindeki çiçeği uzatırken, sevgili filozofuna ne duyduğunu soruyor "Oh, ne güzel" diye karşılık veriyor Condillac, "şimdi ben bir menekşeyim menekşeden başka da hiçbir şey değilim"
Condillac şu anda sadece burundur İleride sadece göz, sadece kulak, sadece damak, sadece el olacaktır Filozofumuz, bütün düşüncelerimizin duyularımızdan geldiğini kanıtlayacak denemeler yapmaktadır

Condillac, duyularımızı incelemek için bir heykel tasarlamıştır

Bu heykel, insanların bütün alışkanlıklarından yoksun, taştan bir heykeldir Heykele önce tek duyu, sadece koku alma duyusunu vererek sonuçlarını incelemeye başlamıştır Sadece koku alma duyusu bulunan heykel neler bilebilir?
Bu heykele bir menekşe uzatırsak o bize göre menekşe koklayan bir heykel, ama kendine göre sadece menekşe kokusu olacaktır Heykelimizde, şimdilik, menekşe kokusundan başka hiçbir bilgi bulunamaz
Heykelimizin, karşılaşabileceği türlü değişmeler hakkında henüz hiçbir düşüncesi yoktur Haz onu, hiç bilmediği acıdan ne kadar korkutamazsa, elem de ona, hiç bilmediği bir tadı arzu ettiremez Ama heykelimizin burnundan menekşeyi çekip yerine bir gül uzatırsak karşılaştırma başlayacaktır
Heykelimiz, biri şimdiki duyumla, öteki artık var olmayıp izlenimi sürüp giden duyumla ilgili iki var olma biçimi içinde bulunacaktır Oysa, artık, eskiden var olmuş bulunduğu durumda bulunmadığını duymaya başlamıştır İşte ilk bilgi budur

Kokuların çoğalması bilgileri de çoğaltacaktır Karşılaştırmalar iyi kokularla kötü kokuları belirtecek, iyi kokuların mutluluğu başlayacak, anılar meydana gelecek, iyi kokuların hazzına yönelerek kötü kokuların eleminden kaçılacak, yargılara varılacaktır

Heykel, sadece koku alma duyusundan yola çıkarak birçok soyut düşüncelere de erişebilmektedir Örneğin bir kokudan başka bir kokuya geçiş heykelimizde geçmiş düşüncesini doğuracaktır Çeşitli zamanlarda sırasıyla aynı durumları duymuş olması, bir değişmeden sonra bir başka değişmenin geleceği duygusu, heykelimizde gelecek düşüncesini doğuracaktır
Koku alma duyusuna, birer birer, öteki duyular da eklenerek deneyler ilerletilince düşüncelerin daha da geliştikleri görülmektedir:
Hele dokunma duyusunun katılması insan aklının gerçekleşmesini tamamlayacaktır Condillac'a göre sadece koku alma duyusunun incelenmesi bile bilgi alanında çok önemli sonuçlar doğurmaktadır Bilgileri çoğaltmak ya da azaltmak için duyuların sayısını çoğaltmak ya da azaltmak yeter, duyuları az olan varlıkların bilgileri de az olur

Bilgi, duyuların gücü ya da sayısıyla orantılıdır

Duyumculuk (sensualisme) alanında Condillac'ın yeniliği, bu alana deneyciliği sokmuş olmasındadır Gerçekte, düşünce bir hayli eskidir

İÖ V yüzyıla kadar uzanmaktadır İlk duyucu sayılması gereken Demokritos (İÖ 420)bilgilerimizin kaynağını duyularımızda bulmuştu
Çağdaşı büyük kuşkucu Protagoras da onun düşüncesine katılmış, felsefesini bu duyumcu temele dayamıştı
Sonra, Aristoteles'ten (İÖ 385-322), Locke'a (1632-1704) kadar birçok düşünürler, bilgi alanına duyular yönünden bakmışlardı Düşünce zincirinde Condillac, halkasını, Locke'un halkasına perçinlemektedir Ancak Condillac, duyularımızla birlikte aklımızı da göz önünde tutan Locke'un bu ikiciliğini elemiş, aklın da duyuların sonucu olduğu düşüncesine vararak sadece duyuları gözlemeye koyulmuştur

Condillac'ın bu heykel tasarımını, Diderot'nun sağırlar ve dilsizler hakkındaki mektubundan aldığı söylenmiştir Condillac da Traité des Sensations adlı kitabının sonuna eklediği karşılıkta, tersine, Diderot'nun bu düşünceyi kendisinden aldığını ileri sürmektedir İngiliz filozofu John Locke'un bu iki çağdaş Fransızı iyice etkilediği açıktır

Condillac'ın heykeli, tek duyuyla bile, aşık olabilir, kin güdebilir, umuda kapılabilir, korkabilir İnsanı harekete getiren ilke, haz-elem ilkesidir
Gerçekten de bizim ilk düşüncelerimiz sadece hazdan ya da elemden ibarettir
Haz duymasaydı, heykelimiz, hareket etmesini hiçbir zaman istemezdi Elem duymasaydı, bu hareketini gerektiği yerde durduramaz, yok olup giderdi
Demek oluyor ki, onun hoş ya da hoş olmayan duygularla her zaman karşılaşması gerekir Onun bütün hareketlerinin ilkesi ve kuralı bundan ibarettir Şu halde sadece koku alma duyusu bulunan heykel en çok haz duyduğu kokuya, sadece işitme duyusu bulunan heykel en çok haz duyduğu sese aşık olacaktır
Kendisine acı veren hoş olmayan kokudan, hoş olmayan sesten de tiksinecektir Bunu anlayabilmek için aşık olmanın, bir nesne karşısında hazlanmak ya da arzulamakla birlikte olduğunu, tiksinmenin de hoşnutsuzlukla birlikte bulunduğunu göz önünde tutmak yeter

Umutla korku da, aşkla tiksinmenin doğduğu aynı ilkeden doğarlar

Heykelimizin hoş ya da hoş olmayan duyumları duymasını sağlayan alışkanlık, kendisine, bu duyumlardan daha da duyabileceğini düşündürür
Düşünülen bu duyum hoşa giden bir duyumsa umuda, hoşa gitmeyen bir duyumsa; korkuya yol açar

Heykelimiz sadece bunlarla da yetinmez, uyur, düş görür, hastalanır, sarhoş olur Heykelimizi hiçbir duyumla uyarmayalım, bu durum uyku durumudur Böyle bir durumda heykelin daha önce edindiği duyumları anması, düş görmesidir
Sadece koku alma duyusu bulunan heykel eğer kendisine çok acı veren bir kokuyla karşılaşmışsa artık başka hazları düşünemez, tek düşündüğü bu acıdan bir an önce kurtulabilmektir İşte bu, heykelin hastalığıdır

Nasıl ki bizler de önceleri büyük isteklerle aradığımız hazları ağır hastalıklarımızda istemez oluruz, artık sadece yeniden sağlığa kavuşmayı düşünürüz Heykeldeki uğraşının büsbütün duracağı durumlar da vardır Duymak gücünü bütünüyle uyuşturacak kadar güçlü bir duyum heykeli sarhoş eder

Heykelimiz erdemlidir
Condillac'a göre iyilik ve güzellik sözleri, eşyanın hazlarımıza ne suretle yol açtıklarını anlatırlar
Duygulu her yaratığın güzellik ve iyilik üstüne kendine göre bir düşüncesi vardır
Gerçekten de koku alma ya da tat alma duyusuna hoş gelen her şeye iyi; görme duyusuna, işitme duyusuna ya da dokunma duyusuna hoş gelen her şeye de güzel denir Ayrıca, iyilik ve güzellik tutkularla ve zihinle de ilgilidir
Tutkuları okşayan şey iyi, zihnin tat aldığı şey güzeldir, hem tutkuların hem de zihnin hoşuna giden şeyse hem iyi hem de güzeldir Heykelimiz hoş kokuları, hoş tatları, kendi tutkularını okşayan hoşlukları bilmektedir Demek oluyor ki, onun iyilik üstüne bir düşüncesi vardır
Gördüğü, işittiği, dokunduğu, zihninin de haz duyarak bildiği nesneleri de bilmektedir
Öyleyse onun güzellik üstüne de bir düşüncesi vardır Bundan çıkan bir sonuç da, güzelle iyinin hiç de salt (mutlak) olmayışlarıdır
Bunlar, kendilerini yargılayan kişinin huyuna, suyuna, yapısına bağlıdırlar

Orhan Hançerlioğlu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.