Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fichtebenler, senler

Fichte-Benler,Senler

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fichte-Benler,Senler



XVIII yüzyıldan beri birçok öğretiler Kant temeli üstüne kurulmuştur Nitekim Alman idealizminin kaynağı da Kant öğretisidir

Kant öğretisi çeşitli biçimlerde izlenmiştir: Kimileri Kant'ı gereği gibi anlamaya ve anlatmaya çalışmışlardır Vaihinger, Schmid, Beck, Reinhold, Maimon, Schulze gibi düşünürler bu yoldadırlar
Örneğin Karl Leonhard Reinhold (1758-1823) Kant'ı yaymaya çalışırken Kant öğretisinin kandırıcı olmayan yanlarını gidermeye uğraşmıştır Kimileri Kant'ı eleştirerek yola çıkmakla beraber Kant'ın izinde yürüyerek yeni sistemlere varmışlardır

Fichte, Schelling, Hegel bu yoldadırlar Kimileri de Kant'ı yeni biçimlerde yorumlayarak çağdaş düşünceyle bağdaştırmaya çalışmışlardır (Yeni Kantçılık) O Liebmann, H Cohen, P Natorp, E Cassirer, H Rickert bu yoldadırlar

XIX yüzyıl düşüncesi, Kant'ın açtığı kapıdan akmaktadır Onu eleştiren, ona direnen, onu aşmaya çalışan, ona eklenen; tek sözle, onu büsbütün gerçekleştiren bir düşünce akımıdır bu

İlk direniş, büyük Alman düşünürü Johann Gottlieb Fichte'den (1762-1814) geliyor Fichte'ye göre Kant'ın üç buyruğu, şu tek buyrukta toplanabilir: Vicdanına göre davran Çünkü vicdan, hem genel bir yasayı belirtir, hem insanlığı bir erek sayar, hem de kendi yasasını kendi koyar İnsan özgürdür, vicdan da bu özgürlüğün bilincidir İnsan özgür olmasaydı elbette sızlayan bir vicdanı da bulunmazdı

İyilerle kötüleri birbirinden ayıran bu vicdan, her insanda, insanlığın ortak bir yanı olarak vardır Bir başka deyişle vicdan, insan ölçüsünde değil, insanlık ölçüsündedir Erdem davranmakta, erdemsizlikse davranmamaktadır (işsizlik, tembellik) Çünkü davranmak, başlı başına bir iyiliktir Davranmak, özgürlüğümüzün gerçekleşmesidir


Fichte, görüldüğü gibi, burada da Kant' tan ayrılmaktadır Kant'a göre her davranış iyi değildi, Fichte'ye göre her davranış iyidir, çünkü özgürlüğün gerçekleşmesi olan davranmak başlı başına bir iyiliktir

Fichte, özgürlüğe yepyeni bir anlam kazandırmaktadır:

Özgürlük, kendi kendini sınırlandırır Çünkü özgürlük, insanın en büyük ereğidir Bu ereğe varabilme yolunda insan, başka insanların özgürlükleri karşısında kendi özgürlüğünü sınırlandırır Sınırlandırmazsa özgürlük ereğine ulaşamaz çünkü

İlk bakışta karışık gibi görünen bu tanımlama, gerçek bir anlam taşımaktadır Sorunu biraz deşersek görürüz ki özgürlük, önce istek içgüdüsüyle kımıldar İstek içgüdüsü, sonra, yerini, kendinin etme içgüdüsüne bırakır Kendinin etme içgüdüsü de, gelişerek, yerini, kendindeki ve başkalarındaki insanlığı sayma içgüdüsüne bırakır Kaba içgüdülerden, incelmiş bir içgüdüye geçen özgürlük de böylece sınırlandırır kendini

Fichte'ye göre Kant'ın düşünenle düşünülen ikiliği de bir kuruntudur Her ikisi de tek düşüncenin, aklın işidir çünkü Aklın sınırları olduğu doğrudur ama, bu sınırlar kendiliğinden var olup da boyun eğilen sınırlar değildir Akıl, kendi kendini sınırlandırmaktadır Ben olmasaydı, ben dışı da olamazdı

Ben'i kaldırınız, evren de yok olur Ben'siz (akılsız) hiçbir şey var olamaz Ben dışını yaratarak beni sınırlayan da gene ben'den başkası değildir

Bir başka deyişle, bütün bunlar, objeler, özdekler, sınırlar hep aklın yaratılarıdır Tek yaratıcı akıl'dır, ben'dir

Akıl; bütün bu gerçek sanılanları kendisi yaratıyor

Fichte'ye göre gerçek olan tek şey, yapmak'tır Kendimizi bilmek için değil, bir şeyler yapmak için yaşamaktayız Kendisinden geldiğimizi sandığımız, kendisine doğru yöneldiğimiz ilke de varlık değil, ödev'dir Bizler bir ödevden geldik, bir ödeve doğru gitmekteyiz İnsan, kendi özgürlüğünü bu ödevinden ötürü gerçekleştirmek zorundadır Yapmaklığımız gereken en önemli işimiz de budur
Benler, senler karşısındadır Öyleyse özgürlük de bireysel değil, toplumsal bir gerçektir Yukarda da söylediğimiz gibi, benler, senler karşısındaki özgürlüklerini gene benlerinden ötürü, benleri için sınırlandırırlar Öyleyse devletin de zorunluğu gene benlerin senler karşısındaki isteklerinden doğmaktadır Gerçek devlet, benlerin isteklerine uygun olan devlettir

Descartes'in düşünce'si, yerini eylem'e kaptırma yolundadır Felsefe, zamanı gelince küçücük bir tersine çevirmeyle meydana çıkacak olan gerçeğe doğru ilerlemektedir Henüz ruhçu olmak zorunda bulunan sistemler bile düşüncenin öyle sanıldığı kadar güçlü olmadığını sezmeye başlamışlardır Düşünce nedir, nasıl oluşur, insanın kafasına gökten zembille mi indirilmiştir?

Bu soruların karşılıkları her ne kadar kesinlikle verilmemişse de, varolmak için düşünmek'ten çok yapmak gerektiği beliriyor yavaş yavaş Başlangıç eylemdi, diyor Goethe Nitekim Fichte de bunu açıkça ortaya atmaktadır:
Bir şeyler düşünmek için değil, bir şeyler yapmak için yaşıyoruz
Fichte'ye göre, özgürlüğün gerçekleşmesi olduğundan, her eylem iyidir

Hiçbir eylem kötü olamaz Kötü olan, eylem değil, eylemsizliktir Eylemsizlik de, pek açık olarak, işsizlik ve tembelliktir İşsizlik ve tembellikte özgürlük gerçekleşmez, bu yüzden de ödev yerine getirilmemiş olur Öyleyse gerçek devlet, işsizliğe ve tembelliğe [sayfa 257] yer vermeyen bir devlet olmalıdır
Her yurttaş, çalışabilecek, kendi çalışmasıyla rahatça geçinebilecektir Bunu sağlayamayan devlet, gerçek devlet değildir Bunu sağlayabilmek için de, ekonomik alanın tümüyle devletleştirilmesi, devlet eliyle düzenlenmesi gerekir Ama devletin iç ekonomik dengeyi sağlaması yetmez

Dış ekonomi, bunu her an bozabilir çünkü Öyleyse dış ticaret de devletleştirilmeli, devlet bir "kapalı ticaret devleti" olmalıdır
Fichte, böylelikle, derinlemesine girememekle beraber, özgürlüğün ekonomik ortamla ilgisini sezmiş bulunmaktadır Kapalı Ticaret Devleti adlı yapıtında, bu sezi, elle tutulurcasına görülür

Nitekim, diyalektik yöntemi olumlu ve bilimsel bir yolda kullanan ilk düşünür de Fichte'dir
Herakleitos'tan (İÖ 576-480) beri zaman zaman ele alınarak hiçbir yerde gereği gibi yararlanılamamış olan diyalektik yöntemi, Kant bile çıkmaz bir yol saymıştı Fichte, bilgimizin, bir koyma, karşı koyma, birlikte kavrama (thesis, antithesis, synthesis) işi olduğunu yetkiyle ileri sürdü

Bilgi, Fichte'ye göre, böylesine bir karşılaşma, çatışma ve bütünlemeyle oluşur: Ben, ben olmayan, benle ben olmayanın birliği
*
Düşünce Tarihi/Orhan Hançerlioğlu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.