![]() |
Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği1 ![]() KLASİK DÖNEM A-Yunan tarzında felsefe veya saf felsefe gelenegi a ![]() b ![]() 3 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 4 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() e ![]() B-Tanrıbilimsel düşünce (Kelam) gelenegi 1 ![]() 2 ![]() a ![]() b ![]() 3 ![]() a ![]() b ![]() 4 ![]() C-Tasavvuf (mistik düşünce) gelenegi 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() D-Siyasal bilgelik edebiyatı gelenegi 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() a ![]() b ![]() 4 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 5 ![]() 2 ![]() MODERNLiĞE GEÇiŞ DÖNEMi Tanzimat ve meşrutiyetler 1 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 2 ![]() a ![]() b ![]() 3 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 4 ![]() 5 ![]() 3 ![]() CUMHURİYET DÖNEMİ Felsefenin kurumsallaşmasının başlangıçları 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() Kaynak:Felsefe 2002 (Tusiad tarafından hazırlanan ve degerli felsefecilerin katkılarıyla oluşturulmuş bir çalışma) (Devamı var) |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği1 ![]() KLASİK DÖNEM Yunan tarzında felsefe veya saf felsefe gelenegi Bugün dilimizde kullanılan felsefe ve filozof sözcükleri, Yunanca philo-sophia ve philo-sophos sözcüklerinden gelmektedir: Felsefe, philo-sophia sözcügünün arapçalaşmış şeklidir ![]() ![]() ![]() Burada "klasik dönem"le kastettigimiz,İslam kültürünün veya uygarlıgının klasik dönemidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu dönemde İslam dünyasında askeri ve ekonomik alanda, şehircilik, mimari alanında kaydedilen büyük gelişmeler yanında dar anlamda entelektüel alanda, yani bilim, sanat, edebiyat vb ![]() ![]() ![]() MS özellikle IX ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() Sözünü ettigimiz bu klasik dönemdeİslam dünyasında yaptıkları işe, yazdıkları eserlere, bu eserlerde ortaya koydukları düşünce ve sistemlere bakarsak esas olarak üç tür faaliyeti, bu faaliyetlerle meşgul olan üç tür insanı, bu faaliyetleri içine alan üç farklı gelenegi felsefe adı altında toplayabiliriz ![]() a) Farabi,İbni Sina,İbni Rüşt gibi kelimenin asıl anlamında filozofları ve bunların eserlerini, düşüncelerini içine alan Yunan tarzında felsefe gelenegi veya saf felsefe gelenegi, b) Nazzam, Cahiz, Gazali gibi felsefe kelimesinin biraz daha geniş anlamında tanrıbilimci düşünürleri -İslam kültürü içindeki özel adlarıyla Kelamcıları- ve bunların eserlerini, sistemlerini içine alan tanrıbilimsel düşünce gelenegi- yineİslam kültüründeki özel adıyla Kelam’ı-, c) Hallac Mansur, Muhyiddin-i Arabi, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî gibi kişilerin ve bunların eserleri ve düşüncelerinin temsil ettigi mistik veya gizemli düşünce gelenegidir (Bu sonuncu gelenek içinde yer alan düşünürlere İslam kültüründe mutasavvıf veya tasavvufçu, onların yaptıkları işe veya içinde yer aldıkları düşünce ve yaşama hareketine geniş olarak tasavvuf hareketi denir) ![]() Bu üç gelenege bir ölçüde her üçünden de ayrı bazı özellikler taşıyan siyasal bilgelik gelenegi veya hükümdarlara ögütler gelenegi diyebilecegimiz bir dördüncü gelenegi ve bu gelenek içinde yer alan Nizamülmülk, Turtuşi gibi yazarları ekleyebiliriz ![]() Bu bölümde bu gelenekler içinde özel olarak birincisini, yani Yunan tarzında felsefe veya saf felsefe gelenegini, saf filozoflar hareketini ele alacagız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Ve Türk Felsefe GeleneğiFelsefe kavramının tarih içindeki degişimi "Felsefe Nedir?" başlıgını taşıyan ikinci bölümünde, felsefenin ne oldugu, ana özelliklerinin neler oldugu konusunda bazı bilgiler verilmiş, bazı belirlemeler getirilmiştir ![]() ![]() ![]() Birinci noktayla ilgili olarak, felsefenin bugün bir bilgi olmaktan çok bilgi üzerine bir düşünme, bilginin bilgisi veya ikinci dereceden bir bilgi olarak kabul edildigini gördük ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine XIX ![]() ![]() İkinci noktayla ilgili olarak, insanlara davranış kuralları teklif eden felsefi sistemlerin, dünyayı açıklama iddiasında olan felsefi sistemler kadar farklı ve çeşitli oldugunu, felsefede bir teorem veya bir fizik yasasıyla aynı planda "dogrular" olmadıgını, her filozofun kendisinden önce gelen filozofları reddettigi ve kendi payına da kendisinden sonra gelenler tarafından reddedildigini, dolayısıyla insanlara dogru yaşama kuralları teklif etme iddiasında olan felsefelerin de inandırıcılıklarını büyük ölçüde kaybetme durumunda olduklarını tespit ettik ![]() Bununla birlikte ögrenci, felsefenin yaratıcısı olan eski Yunanlıların felsefeyi hiç de böyle bir şey olarak anlamadıklarını da görmüş olmalıdır ![]() ![]() Felsefe bizi kurtuluşa götürecek olan bilgi idi ve Sokrates’e göre ahlak bakımından yanlış davranışta bulunan bir kişinin böyle davranmasının nedeni sadece ve sadece bilgisiz olmasıydı ![]() O halde felsefenin konusu ve amacıyla ilgili olarak, en azından son birkaç yüzyıldan bu yana önemli bir anlayış farklılıgının ortaya çıkmış oldugu bir gerçektir ![]() Bilimlerin felsefeden ayrılması, bagımsız varlıklarını ortaya koymaları, gerçekten felsefenin alanını çok büyük ölçüde daraltmıştır ![]() ![]() ![]() Şimdi bunun bir nedeni, daha önce işaret edilmiş oldugu gibi, felsefenin kendisine yeni birtakım konular bulması veya kendisini yeni bir biçimde tanımlaması ise -örnegin o artık evren hakkında, varlık hakkında bir bilgi degildir, birinci dereceden bir bilgi degildir; ancak bilginin bilgisi, bilimler tarafından insanlara saglanan bilgi üzerinde bir düşünme, bu bilginin sorguya çekilmesi, aydınlıga kavuşturulmasıdır-, bir başka nedeni de bilimin yetki alanı içinde olmayan bazı soruların, metafizik denen soruların varlıgını hala korumaya devam etmesidir -örnegin yine bu kitapta çeşitli yerlerde kendisine işaret edildigi üzere "Neden hiçbir şey yok degildir de bir şey vardır?" sorusu- ![]() Öte yandan "Felsefe Nedir?" bölümünde hatırlatıldıgı üzere teknigin, insana eylem araçları vermesine karşılık insan davranışına kılavuzluk etmesi gereken erekler üzerinde tamamen sessiz kaldıgını görmekteyiz ![]() Başka deyişle bilim olguları açıklamasına ve onlara hükmetmemize imkan vermesine karşılık degerler, idealler, erekler alanıyla ilgili olarak bize herhangi bir şey söylememektedir ![]() ![]() ![]() Tek cümleyle degerler, idealler, erekler alanı, iyi ve kötünün, dogru ve yanlışın, haklı ve haksızın, adil olan veya olmayanın alanı, bilimin ve teknigin ilgi ve yetki alanı dışında bulunmaktadır ![]() Böylece felsefe günümüzde bir de degerler, erekler alanında makul insani konuşmayı mümkün kılan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Ve Türk Felsefe Geleneği2 ![]() Klasik dönemde Farabi,İbni Sina ve İbni Rüşt gibi müslüman filozofları gerek konuları, gerek amaçları, gerekse yöntemleri bakımından antik felsefenin ve filozofların bir devamıdırlar ![]() ![]() Bu problemler, bilginin mümkün olup olmadıgı, bilgide aklın mı yoksa duyuların mı önemli oldugu, varlıgın neden ve nasıl meydana geldigi, şeylerin belirlenmiş olup olmadıgı, dogru bir siyasi rejimin ilkelerinin neler olması gerektigi, insan davranışlarının ereginin haz mı, mutluluk mu oldugu, Tanrı’nın ne tür bir varlık oldugu, O’nun varlıgının akılsal olarak kanıtlanıp kanıtlanamayacagı türünden bugün de felsefenin bilgi kuramı, varlık felsefesi, siyaset felsefesi, ahlak felsefesi, din felsefesi gibi alanlarına ait olan problemlerdir ![]() Onların bu problemleri ele alış tarzları da yine eski Yunan filozoflarının yöntemlerinin benzeridir ![]() ![]() ![]() Tanrıbilimci düşünürler veya Kelamcılar bazı bakımlardan bunlardan farklıdırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna karşılık tanrıbilimci düşünce hareketinin kaynagı İslam’ın dışında degildir, İslam’ın bizzat kendisidir ![]() ![]() Bu problemler genel olarak İslam vahyinin, İslam ögretisinin dogmalarıyla, yani inanç unsurlarıyla ilgili problemlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() İlk Müslümanlar, bu görüşleri veya dogmaları oldukları gibi kabul etmişler ve onlarda herhangi bir sorun görmemişlerdir ![]() ![]() Hıristiyanlık, Mazdeizm, Yahudilik gibi bu farklı dinlerin mensupları dogal olarak bu tür inanç unsurları üzerinde şüpheler göstermişler, onlarda bazı problemler görmüşler, onlara itirazlarda bulunmuşlar ve onlarla ilgili akılsal açıklamalar, temellendirmeler istemişlerdir ![]() Öte yandan zamanla Müslümanların kendi aralarında da siyasi ve fikri görüş ayrılıkları sonucu bazı mezhepler ortaya çıkmış ve bu mezhepler de söz konusu inanç unsurlarıyla ilgili farklı yorumlar geliştirmişlerdir ![]() ![]() ![]() O halde Kelam bu iki özelligiyle, yani konusunun spesifik olarak İslam’a ait kuramsal problemler olması ve amacının İslam ögretisi içinde yer alan bu kuramsal görüşleri savunmak, onları rakip ögretilere karşı muzaffer kılmak olması özelligiyle saf felsefe hareketinden ayrılmakla birlikte yöntemi bakımından onunla birleşmektedir ![]() ![]() Nasıl Aziz Anselmus’u ontolojik tanrı kanıtını ortaya atmış olmasından dolayı bir filozof olarak kabul ediyorsak, aynı şekilde Tanrı’nın salt bir irade oldugu, evreni herhangi bir tercih ettirici neden olmaksızın zaman içinde yoktan var ettigi görüşünü ileri sürmesinden dolayı Gazali’yi de bir felsefeci olarak kabul etmek durumundayız ![]() Tasavvuf hareketinde durum biraz daha karmaşıktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi ilk bakışta tasavvufçuların bu akla karşı çıkışlarının, akıl yürütmeyi, kanıtlamaları küçümsemelerinin, hatta açık olarak gerek Yunan tarzında felsefeyi, gerekse spekülatif tanrıbilimini reddetmelerinin onları felsefe-dışı bir hareket olarak nitelemek için yeterli olacagını düşünebiliriz ![]() ![]() ![]() Onların da akla, akıl yürütmelere, kanıtlamalara karşı çıkışları, onun yerine aşk diye, sezgi diye, gerçegin araçsız algısı diye adlandırdıkları bir şeyi geçirmeye çalışmaları kendisini akılsallık planında haklı çıkarmaya çalışan bir düşünceler dizisinden hareketle oluşturulan bir karşı çıkıştır ![]() Bundan dolayı onların felsefe düşmanlıgı felsefi bir düşmanlık, akla muhalefetleri akılsal bir muhalefettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|