Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deneme, felsefesi, tabiat, üzerine

Tabiat Felsefesi Üzerine Bir Deneme

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tabiat Felsefesi Üzerine Bir Deneme



Yaratılış, huy, karakter, damga basıcılığı mânâsına gelen “tabiat” kelimesi, geniş anlamda Allah’ın kâinata koyduğu kanunları ve yaratılmış varlıkları da ifade eder

Tabiat felsefesi ise; fiziğin en kapsamlı kanunlarından tutun, ta biyolojik dünyanın çeşitliliğine kadar, tabiatta cereyan eden hâdiselerin oluş sebeplerini ve onların ortaya çıkmasında müessir olan ilkelerin araştırılmasını ve yorumlanmasını gaye edinmiştir Tabiat felsefesinin, insanın yapısında bulunduğu kabul edilen tabiata katılma ve onunla bütünleşme duygusundan kaynaklandığı söylenir Aslında, tabiatı anlama, idrak etme, ondan istifade etme fikri insanlık tarihi kadar eskidir

Antik çağın dogmatik çemberinden sıyrılmayı başaran Aristo (İÖ 384-322) ilk defa tabiatı, kâinat ve onda var olan birtakım kategorik varlık sahaları anlamında ele almıştır Orta Çağ’da uzun bir dönem, tabiat kavramı zihinlerde mistik bir duygu olarak şekillenmiştir Özellikle kilisenin düşünce hislenmiş ama onunla kucaklaşabilecek sağlam bilgilere sahip olamamıştır

Rönesans ve aydınlanma çağıyla kilisenin koyduğu kısıtlamalar ortadan kalktığında batı insanı, tabiat hakkında sağlam bilgiler edinme fırsatı yakalamıştır Maddî varlıkları esas alan tabiat kavramı Alman filozofu Nicolaus Cusanus (1401-1464) ile batıda gündeme gelmiş; Bemardino Telesio (1509-1588) ile gelişmiş ve Giardano Bruno’nun (1548-1600) materyalist görüşüyle salmıştır Rönesans döneminde tabiat, fizik ilminin konusu olmuş ve yazının girişinde bahsedilen mânâlarından soyutlanarak sadece maddî âlemdeki nesneleri belirleyen bir kavrama dönüşmüştür

Tabiatın varlık yapısı fikri ise, batıda Edmund Husserl (1859-1938) ile başlamış ve Nicolai Hartmann (1882-1938) ile ilerlemiştir Tabiat, birbiri içinde erimiş gitmiş yapıların farklı şekilde derecelendiği bir nizam olarak kendini ortaya çıkarır Günümüzde modem ontoloji, tabiatı dört varlık tabakası şeklinde sınıflandırır: Elektronlar, protonlar, nötronlar, atomlar, moleküller ve makromoleküllerden başlayan gezegenlere, yıldız kümelerine oradan da galaksilere kadar uzanan kâinat, varlık tabakasının birinci kısmıdır Kâinatta geçerli olan fizikokimyevî kanunlara bağlı olarak ortaya çıkan canlılar dünyası ikinci tabakayı oluşturur Bu varlık tabakası Mutlak Hâkimin “Hayy” isminin tecellilerini yansıtır Üçüncü varlık tabakasını oluşturan ruhanî varlıklar hakkında ise fazla bilgi yoktur

Dördüncü varlık tabakası da tarih ve kültür varlıklarıdır

İslâm dünyasındaki filozoflar da tabiatın varlık yapısı hakkında bazı görüşler ileri sürmüşlerdir Meselâ tabiatta determinizmin hâkim oluşunu ortaya atan Fârâbî (870-950), fizikî determinizmi, metafizikî determinizme bağlar İbn-i Sîna (980-1037) ise, yeni Eflatunculuğun, İlâhî feyz teorisinin tesiri ile herşeyi finalizme (önceden hazırlanmış plân-program-gâye) ve mutlak spritüalizme (El-Vahidül-Evvel) dayandırır İbn-i Sina’ya göre el-Vahidü’l-Evvel bütün varlığı yaratmıştır

İmam-ı Gazalî’ye (1058-1111) göre ise, kâinatta ard arda sıralandığı görülen varlıklar ve hâdiseler, birbirine bağlı olmayıp, ayrı ayrı şekillenen olaylardır Sebep-sonuç arasındaki bağlantı ise zihnî alışkanlıktan ibaret olup, mecburi bir bağlantı değildir Kâinatı sürekli olarak var eden ve ondaki tabiî olayların gerçek sebebi ve etkileyicisi yalnız Allah (cc)’dır O vardı, hiçbir şey yoktu O var etti ve hâlâ var etmeye devam eder Tabiatı ve kanunlarını Yaratıcı’nın iradesine bağlayan Gazalî’nin yaklaşımı en tutarlı açıklamalardan birini oluşturur Aristo’dan beri tabiat kavramının mâruz kaldığı anlam kaymaları (diyalektik, metafizikî ve pozitivist boyutlarda) yüzünden, tabiat bir türlü gerçek ve doğru anlam yörüngesine yerleştirilememiştir Çağdaş varoluşçuluk akımı ise; varlığın mahiyetini izah edemediği gibi, varlığın ahiret safhasını da anlayamadığı bir gerçektir Bu sebeple insanlığı teselli edeceğine, onun kolektif tasavvurlarını dejenere ederek bunalımlara sebep olmuştur Ancak, insan varlığında mevcut olan potansiyel asalet ve şuurun sesini dinleyen batı insanı, topyekün ruhî bir ihtilâlin oluşmasını geçici olarak durdurmayı da başarabilmiştir

Tabiatın bir varlık sahası olarak nasıl bir yapıya sahip olduğu, tabiatta geçerli olan kanunların mahiyeti, tabiat varlığı ile ruhî ve ruhanî varlıklar arasında nasıl bir münasebetin olduğu konularında, kapsamlı çalışma ve araştırmaların sayısı ise oldukça sınırlıdır Bu noktadan, tabiat felsefesiyle uğraşanlar kolaylıkla hakikatten uzaklaşabilmektedirler

Hâlbuki kâinata bakıldığında apaçık görülen şey, tabiat kanunlarının mükemmelliği ve baş döndürücü ahenk ve nizamdır Baş döndürücü bu nizamı ve ahengi anlamayı gaye edinen modern kimyanın kurucularından Robert Böyle (1627-1691) birkaç asır önce şöyle diyordu: “İnsan bedeni kadar mükemmel bir yaratılış misalinin (tabiatın) içinde yaşarken, onun yapısının inceliklerini bilmemek veya öğrenmemek, akl-ı selim sahibi bir insan için yüz kızartıcı bir durumdur

20 asrın bilim adamlarından Einstein (1879-1955) ise düşüncelerini şöyle özetlemekteydi:

“Kâinatta tecelli etmekte olan sonsuz zekânın milyonda birini mütecavizce anlamaya uğraşmak, işte benim işim “Bu itiraflar, semavî fermanın “O yedi göğü birbirine uygun yarattı Yaratmasında bir düzensizlik göremezsin Gözünü oraya çevir de bak, bir çatlak görebilir misin! Sonra yine çevir iki kez daha! Göz kusur bulmaktan âciz; ve yorgun sana dönecektir” (Mülk süresi, 67/3-4} hakikatini bir kez daha perçinlemektedir

İşte mükemmel yaratılış ve ahenk karşısında insana düşen vazife tabiatı anlama ve Sanatkârının karşısında iki büklüm olma halidir İnsan, tabiatı okuyacak, anlayacak, yükselecektir Bunun içindir ki, şanı yüce Nebi’ye ilk hitap “Oku!”emridir Gerçekte bu bir kitabı okuma emri değildir Çünkü henüz Kur’ân yoktu ve Nebi de ümmî idi Öyleyse bu emir, kâinat kitabını anlamak, (okumak) tabiattaki kanun ve varlıkların mükemmelliğini idrakedip Yaratıcı’nın yüce kudretini bilmektir

Kaynaklar;

- Barnett, Lincoln; Evren ve Einstein

- Cisir, Nedim; İlim Felsefe ve Kur’an Işığında imana Dönüş

- İmam-ı Gazali, Filozofların Tutarsızlığı

- Russel, Bertrand, Balı Felsefe Tarihi

- Sunar, Prof Dr Cahit, İslâm’da Felsefe ve Farabi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.