07-20-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Zikir İle İlgili Şahsi Müşahade Ve Tavsiyelerim.
Çeşitli kaynaklardan edindiğiniz kadarıyla "zikir" adı verilen birtakım dualar öğrenmiş oldunuz ve şiddetli bir şekilde sizde bu konuda da merakla birlikte cahil cesareti de baskın halde ise siz de bu konunun adayları arasındasınız demektir
kelime anlamına ve terimsel durumuna değinmeye gerek yok zira çağımızda zikrin ve terimsel olarak ne manaya geldiğini bilmeyen neredeyse yoktur
Zikir işlevinin veya amelinin gayesi nedir neden yapılmalıdır,ne gibi kazanımları
olur,nelere zikir denir,nelere denmez?
Temel manada inceleyeceğimiz konular bunlar olmakla birlikte günümüz aksanıyla meseleyi ehl-i mana nın da izah buyurduğu temeller üzerinde inşaallah izah etmeye çalışacağız
Öncelikle zikir adı verilen çalışmalar çok geniş bir alanı işgal etmektedir İslam inancının temelinde de Zikir adı altında farklı türevlere ayrılmış ve vasıflandırılmış çeşitli ibadet adı verilen çalışmalar da bu gurubda yer almaktadır
Arz içinde "ALLAH(c c) ilmini takdiri üzre kavrayabilme ve bunun gereğini tatbik edebilme" yetkisi anlamına da gelen halifelik misyonu yanlızca insana hastır Seyr-i enfüsi adı verilen öze yönelik seyr de özellikle insanın başarabileceği ve arzda idrak edebileceği özelliktedir Bununla beraber bu ilmi gelişim ise belirli açılımlara indirgenmiş ve bu açılımlar da belirli vesilelere bağlanmıştır Nasıl ki insan karnının açlığını gidermek için mutfaktan veya yiyecek olan bir yerden bunu temin etmek üzere hareket ediyorsa bilinç de ilimsel ihtiyacını ve bu halifelik yetisini de zikirle elde edebilmektedir İster Esma-ül Hüsna zikri diyin,ister İbadetleri yerine getirin(ister derken keyfinize kalmış demiyorum),isterseniz de birtakım Ayetleri Kur'an dan okuyun her yol toplamda aynı kapıya çıkacaktır Farz adı verilmesi de işin emr boyutunun insan yaratılmazdan evvel hükme bağlanması sebebiyledir Bir başka deyişle bu yapılan çalışmalar zaten "imtihanla mükellef varlıkların" yapısında "tanımlanmış " haldedir Tıpkı şifreli bir yayını seyretmek veya geçici süreli programa şifre girmek gibi düşünebilirsiniz Bu süreçsellik de temel ve tümel manada zikir adıyla işaretlenmiştir ki o birime hakikatini hatırlatabilsin
Arzda bir dağ için hakikatini biliş söz konusu değildir her ne kadar bilinç sahibi olursa olsun bunu kullanabilecek işlevsel bir özelliği yoktur Dağa tekme atarsanız dönüp size söylenemez yahut karşıt bir fiille cevap veremez Ağaç kestiğiniz için ardından kütükleriyle kafanıza vuramaz İşte bundan ayrı bir de tepki verebilen varlıklar söz konusudur ki bunlar da kedi,köpek gibi varoluş misyonları tamamen hikmetsel ve kulluğa dayalı varlıklardır Lakin bu gruptaki varlıklar da kendi Rablerini bilme ve aradaki bağlantıları kavrayabilme yetisine sahip değillerdir Kedi için zikir söz konusu değildir ve cennet gibi ahiretsel kavramlar da onda geçersizdir Cin grubu için ise tıpkı insan misali mükellefiyet sözkonusu ve gereğinin yapılması zaruri kılınmıştır Yani her ne kadar hilafet Ademoğlu'nda olsa dahi evvelinde yaratılmış olan cin taifesi de imtihanla mükellefiyet sahibi olmuştur Konumuzdan çok ayrılmadan zikrin ne gibi kazanımları olur ve türleri hakkında birkaç şahsi fikrimizi paylaşalım inşaallah 
Tümel manada zikrin ibadet,Esma-ül Hüsna ve Kur'an ve Rasulullah(s a v) uygulamaları temelli olduğunu söylemiştik Şimdi bunu biraz açalım inşaallah
1)İbadet=Zikri yapının amel ve bilinç algı sistemi üzerinde muazzam etkisinin gözlendiği ibadetler ile kişinin dünyevi meyli dizginlenmeye çalışılır Bu konuda detaya girmeyi lüzumlu görmüyorum zira hangisinin ne şekilde kazanım getirdiğini az çok herkes bilir
2)Esma-ül Hüsna=Ehlinin tespitlerine göre işin sırrını ihtiva eden ALLAH(c c) a ait isimler topluluğudur ve bu isimleri zikretmek kişiye sevap kazandırır
İşin ilmi boyutuna göre ise ;
Her isim belirli bir mana ihtiva eder ve bu manaların o birimde muhakeme gücü üzerinde tasarrufu söz konusu olur Misal Batın ismini zikreden bir zakir zaman içerisinde muhakeme gücünde değişimler gözlemler Birtakım meselelerin gizli sırani yorumları ve bu meselelerin birbiriyle ilişkileri hakkında ilim sahibi olabilir Basir ismini zikreden bir zakir ise yine takdiri süreç içerisinde basiret adı verilen işe ilmi pencereden bakış konusunda mesafe kateder müşahademize göre
Bu isimlerin rastgele zikredilişlerinde ciddi bir sorun olmamakla birlikte "500 ve fazlası" nın aynı gün içerisinde zikri o birimde ciddi açılımlara sebep olabilir Her ismin tecellilendiği birtakım yeryüzünde de varlıklar sözkonusudur eğer o birim hakikatte "ALLAh(c c)ı bilmiyorsa" (Nefsin en azında Mülheme seviyesindeki tevhidlemeler grubunda)
bu sefer her ne kadar dili ALLAH(c c) zaman ve mekandan münezzeh dese de O'nu gökyüzünde var sayan bağımsızlık ideallisi bir bilince sahip olması sebebiyle frekans aralıkları içselleşmez ve dışsallaşır İşte bu nedenle o birimden zikirle meydana gelecek açılımlar etrafında ve yakınındaki varlıklar tarafından "farkedilebilir" Bunu bir ampülün ışığını yavaş yavaş artırıp uzaktan seyredermiş gibi düşünün Karanlık içerisinde bunu uygularsanız yakınlarda birşeyler olduğunu en azından sanırım düşünürsünüz
Genelde bu tür istemdışı iletişimlerin de temel kaynağını maalesef bu bakış hatası oluşturmaktadır Tüm İsimler ve ibadetlerin gayesi kişiyi "varsaydığı " bağımsız ve hesap vermekle mükellef olduğunu sanmayan bilincin ıslahı ile alakalıdır O kişinin bilinci ise dışarıdan değil tamamen özünden ıslahiyyete kavuşacaktır Zira bu konuyla ilgili çokça eser yazılmış ve bilincin ıslahı konusunda da ehli hakikat in çok ciddi tespit ve uyarıları sözkonusudur dileyen ve merak eden araştırsın Biz işin ilmi yorumuna devam edelim inşaallah
İşte bu İsimlerin tamamiyle bilinçsiz zikri neticesinde o birim kendisinde birtakım açılımlar ümid ederken(bu ilim olur,işte takva olur v s) bilincinin seviyesinin düşük olması sebebiyle(ekseri levvame ve emmare)kandırılması muhtemeldir Çeşitli kimselerin tavsiyye niteliğinde 1000 Alim çek birşey olmaz demeleri de bu kimseleri böyle bir uçuruma itmelerinden başka birşey değildir Zikir nedeniyle beyinde birtakım manasal açılımlar sözkonusu olur ki bu alan mutlaka ve mutlaka ilimle alakadar edilmelidir Kur'an ezberlenebilir yahut dua öğrenilebilir veya bilincin ıslahı ile ilgili makaleler okunabilir
Akabinde konu ile ilgili birtakım zikirsel çalışmalar yapılabilir
Her ismin belirli bir mana ve frekans aralığında nursal(ilimsel) açılım yaptığını söyledikten sonra bunun dışsallığının tehlikeli olduğunu ve kazanımlarının zor olduğunu belirtelim Elbette bu zikirler sadece Esma zikri olmayabilir daha uzun ve dua şeklinde olanları da sözkonusudur ki bu da tümel zikir kapsamına girmektedir Örneğin hergün yapılan zikirler vardır ki bunlara vird denir bunların belirli zamanları ve günleri de olabilenleri sözkonusudur Kişi bir kere bunlara başladığı zaman son nefesini verene kadar devam etmesi edeptendir derler bazıları Bazıları ise vird ahiddir bu nedenle ahdin bozulması felakete yol açar demektedirler Konuyu dallandırıp budaklandırmadan genele doğru dönelim ki kafalar karışmasın
Her duanın içerisinde belirli gayelere yönelik ya ayetlerden yahut Esma'lardan alınmış lar sözkonusudur Bunların belirli süreç boyunca zikri ise o mananın o birimde belirli bir açılım yapmasına yol açar ki bu ya ilmi bir frekans aralığıdır veya rızka yöneliktir yahut korunmaya yöneliktir Açılan ilmi frekans aralığı ile bilincin algı yönü değişkenlik göstererek muhakeme kuvvesinde artık o manaya da danışır Bahsettiğimiz süreç çok kısa anlık bir haldir ki kişi bunu o an kavrayamaz Lakin alınan ilim ile artık o birim hakikatini mevcut frekans aralığından alınan bilgiyle yeniden düzenler ki bu gruba "mukarrebun" derler
Yeryüzünde fazla yoktur denir ama en doğrusunu ALLAH(c c) bilir Bu grubun ötesinde Marifet adı verilen işin hakikatini kavramaya yönelik sırlar da o akla muhakeme etmesi için verilir ki bunun dahi zikirleri vardır Kişi ilerleme usulüyle bu ders benzeri etapları geçtikçe bilincin dalga boyu genişler ve adeta yeni bir deryada yüzmeye başlar Bilincin ıslahı aşamalarında da marifete ait sırlar ilmi ve ilhami şekilde akla böylece emanet edilir Bu süreç kiminde 1saat sürer kiminde 1gece kiminde 1sene yahut 1ömrün son demlerine kadar ALLAH(c c) bilir Normalde sistem genelde bu şekilde yürümez ben size ender olanını izah etmeye çalıştım Genelde yaşanan ise o birimin bir ehile tabi olup O'nun gözetimi ve direktifi ile ilmi gözlemi altında bu çalışmaların yapılması halidir ki ilk yola göre daha kolay ve daha kısa sürebilir Tarikatlerde verilen zikirler "o birimin yapısına veya grubunun yapısına yöneliktir" Şeyh veya modern ismiyle Öğretici o kimseyi irdeler ve birtakım sualler sorar yahut daha ilk oturduğunda o kimse ile ilgili sinyalleri okuyup onun bilinçsel grubunu farkedebilir Basirete ait olan bu hadise neticesinde ekseri ya emmarenin son demleridir veya levvamenin başlarıdır ki bu bilinç seviyelerine uygun sayıda o müride zikirler emanet edilir Yapması gereken sayılar ve adetler tespit edildikten sonra o kimse bunları hergün belirli sayıda ve saatte zikreder Atıyorum bir hafta veya ay veya yıl sonra durum tespiti yapılır ve o kişi ile ilgili kontroller yapılır Eğer gelişim sözkonusu ise (seviye değişmeye yaklaşmış ise) yeni seviyeyle ilgili zikirler verilir Yok değil ise bu sefer o bilincin daha fazla zikirle muhattap olması gerekir diyip hastalığı iyileştirmek gayesiyle sayı artırılır
Eğer kişi zaten kafir değilse ve kendisini şartlandırmamış ise(bu dahi çok nadirdir) muhakkak bu zikirler onda da tesirini belirli bir dönemde gösterecektir tıpkı doktorun 1 haftada tedavi olayı gibi Tarikatlerdeki sistem genelde bu şekilde işler tabii usül ve tatbikat Öğreticinden Öğreticiye fark edebilir
Normal şartlarda bu öğreticiler bilinci hakikati konusunda tatmin olması hasebiyle en az 4 cü seviyede irşada mamur kılınmış kimselerdir Misal Hacı Bektaş-ı Veli   
Bu aşamadan sonra da zaten altsınıfın dertlerini ve hastalığın şifa reçetesini ehlinin de tecrübelerini aktardığı eserlerden istifade ederek bilirler
Çok kafa karıştıran mesele hakkında da şahsi kanaatimizi beyan edelim
Tarikatler eğer ilmi ve şifai bir gaye güdüyor ve bu amaca hizmet edip manevi şifa dağıtıyorlarsa bu konuda böyle kıymetli bir vesilliyata sanırız kimse karşı çıkmaz ALLAH(c c) ın velisi olmuş kimseler elbette ALLAH(c c) ın kubbesi altındadırlar ve Onlar mahzun olmaz veya darda kalmaz zira benlik kavramları Onlar'da zaten yok olmuştur
Böyle kimselerle oturmak dahi ufkunun açılmasında kişiye ciddi yarar sağlar Lakin dikkat buyurulsun bu kimselerin mahareti değildir bu Rab'lerinin dileği ve tasarrufudur
Nasıl ki evde oturup "Beni ALLAh(c c) iyileştirsin " diye doktora gitmemezlik etmiyor iseniz ,manevi sorunlarla ilgili de eğer ihtiyaç hasıl olmuş ise "bir doktora gitmekte" sakınca değil muhakkak faide vardır Şifayı veren nasıl ALLAH(c c) ise manevi şifayı da veren O dur
Her ne hikmetse işin bu kısmını görmeyenler meseleyi tek gözlü değerlendirip sanki ALLAH(c c) ile aralarına birileri giriyormuş veya meyilliymiş gibi düşünebiliyorlar Çalışmak ,evlenmek,yemek içmek,gezmek dahi hep böyledir Bu dünya hikmetler alemidir ve her şeyin bir şeyde sırrı vardır Baş ağrısının devası atıyorum X otta,ona ait bilgi X kitapta,onu okuyan X hekim adayında ,O da hastanedeki odasında işte bu silsilenin nasiblisini beklemektedir ki şifaya vesile olsun sanılmasın ki bunların hepsi kendinden marifetli  
Ne otun marifeti var ne kitabın ne de hekimin hepsinin Sahibi Marifet Sahibi ki O böyle dilemiş böyle bu işler yürüyor
Gemiye binmeden denizden geçiliyor mu? muhakkak hayır ALLAh(c c) beni geçirsin ben gemiye muhtaç mıyım denebilir mi denemez
Neyse konu çok dallanıp budaklanmasın biz zikir mevzusuna geri dönelim inşaallah İşte bu tarikatlerdeki sistem ve şifa müessesesi de şifaya muhtaç kimselere vesilelerini vermek üzre taliplerini beklemektedir Ordaki hadise ile ilgili birkaç bilgi daha verelim biiznillah
Çeşitli kardeşlerin tamamen iyi niyetli lakin konu hakkında bilgisi olmaması nedeniyle bilgisizce paylaşımları söz konusu Yukarıda değindiğimiz "hertürlü zikri" paylaşıyorlar
Bu derece sık ve karmaşık zikir ağlarından bilgi edinilebilir mi diye sormak lazım?
Zikir ile büyü arasında da ince bir çizgi söz konusudur İnsanın kendi iradesi üzerinde ıslahiyyet çalışmalarının tümüne zikir denebilir fakat 
Bir başkasının iradesi üzerinde "ben böyle istiyorum" temelli ve hatta "ama sevgilimdi,kocamdı,arkadaşımdı,çok seviyorum" bahaneli hallerin konusu zikri oluşturmaz
Birbaşka deyişle bu konuların temeli zikrin haram olan kısmı büyü ile alakalıdır
Hoşunuza gider yahut gitmez sevgilinizle aranız bozulur X yıl süren ilişkiniz atıyorum nişan arifesinde sona erebilir İşin hikmetini kavramayı bir yana bırakıp orda burda "geri gelsin yeter ki mantığıyla" her türlü büyüsel yolları denemek hatta bunu da "evleneceğim canım ne var" şeklinde değerlendirmek bir müslümanın yapmaması gerekenler arasındadır Türkçe konuşalım ve şöyle diyelim ; Bunu yapan inancını sorgulasın   
ALLAH(c c) her yaşanacak hadiseye bir hikmet ihsan buyurmuştur ki bakanlar İzzet-i Kibriyyasını idrak edebilsin diye Adını ne şekilde değiştirirseniz değiştirin iradenin elinden alınması olayı ve olmadık bir sebeple o kimseye o işin yaptırılması olayına ben ters zikir derim Bu tıpkı "içki haramdır" konusna benzer Biz "viski içiyoruz abisi" İçki denmiştir yani ana teması beynin muhakeme kuvvesini zayıflatıp karar merciini düşüren hale sürükleyen bir vesiledir içki Adına ne derseniz diyin sizi bu hale düşürmesi asıldır yoksa üzerinde içki yazmasını beklemeyin
Eşimden ayrılacağım ama ne yapayım?
Eğer eşinizden ayrılmanız sizin için hayırlı ise(siz biz bilemeyiz ALLAH(c c) bilir) bunun vukua gelmesinden neden rahatsızsınız anlamak zor Mühim olan ALLAH(c c) ın rızası mı yoksa bizim nefsi rızamız mı acaba? Önce bunun kararını verelim 
300 kere şunu söyle sevgilin gelsin,bin kere şunu de bilmemnen gelsin benzeri hertürlü uygulamanın kökeninde büyü vardır ki illa büyü otla saçla olmaz Neticede o kimsenin karar verip irade gösterdiği bir meseleyle ilgili aksi yönde karar vermesini sağlıyorsunuz bu X dua vesilesiyle(ters zikir yani büyü)
Dünyalığı istemeniz sebebiyle bu size verilebilir lakin ahiretten nasibinizi kesersiniz
Dikkatle zaten irdelenirse bu tür ters zikirlerde de ya bir cin veya belirli bir varlığın ismi geçmektedir Kur'an ın belirli ayetleriyle yapılan da büyüler sözkonusudur da konumuz büyü olmadığı için detaylarına girmeyeceğim
Bu tür zikirler kişiye dünya ve nefs kazancı getirirken ahiret kaybı ve nefs zulmü de getirmektedir Önemli olan şu kısa dünya aleminde zikrin hayırlısıyla ALLAH(c c) a yönelip geride kalan tüm meyl ve sevgileri kalpten silebilmektir Eğer bunu yapabilirseniz ALLAH(c c) a vasıl olabilirsiniz Yok işi sadece şekli boyuta indirgerseniz kimseyi kandırmaz ancak kendinizi kandırırsınız ki ehli bu konuda ciddi uyarılarda bulunmuştur
Zikrin bir diğer usülü de Kur'an ve Rasulullah(s a v) ın ilmi akabinde bizlere tavsiyye buyurduklarıdır Elbette O'nun varislerinin de tavsiyyeleri vardır da konu çok uzamasın diye daha detaya girmeyi uygun bulmuyoruz
Kur'an-ı Kerim şahsi müşahademize göre -kendi türümüzden bahsedelim- insana adeta armağandır ki Hakikatini bulabilsin diye
İkram olunmuş bu nadide armağan arz üzerindeki hükmü boyutu detaylarıyla bildirip insana ve imtihanla mükellef tüm varlıklara yürünmesi gereken Sırat-ı Mustakim yolunu tekrar tekrar hatırlatıp tarif etmektedir Bununla birlikte misaller vermekte ve bu misallerde insanın azılı düşmanı vehmi yenebilmenin yollarını da mecaz/teşbih şeklinde aradan asırlar geçmesine rağmen aynı güzellik ve incelikte talipleriyle paylaşmaktadır Kur'an ile ilgili şahsi müşahadelerimiz daha da uzar ama konumuz zikir ile alakasına biz dönelim inşaallah Her ayet söylediğimiz üzre hükmü boyutun hükümlerini ifade etmektedir ki Kurulmuş sistem tamamiyle bu hükümlerle devamlılığını sürdürmektedir Rasulullah(s a v) ise bu nadide ikramı en ciddi ilmi seviyede okumuş beşer olarak bizlere çok ciddi tavsiyelerde bulunmuştur Birtakım zikir önerileri ve türleri de bunlar arasında söylenebilir
"La ilahe illallah" ,"dinin direği namaz" v s gibi örnekler arttırılabilir Ayrıca konunun ehli de bunları müşahade etmiş ve bu tavsiyelerden yola çıkarak yine nasibi olanlara önerilerde bulunmuşlardır
Zikir yapılmazsa ne olur?
Zikrin yapılmaması kişiyi dünyaya sürükler ve aklın nefs-i vehmani üzerinde tasarruf sahibi olmasını engeller Böyle tüm fiiller tamamiyle oluşageldiği gibi zahire çıkar ki bu sefer kişi zina,içki,kumar etraflı fiillerle ömrünü tüketir Oysa bu filleri işlemesi ona ahirette hiçbir faide sağlamayacaktır zira bu fiiller sadece nefsin vehimsel(varsayımsal) tatmini için mevcuttur En güzel hanımla/beyle yaşayın(nikahsız) bir süre sonra bıkarsınız,en iyi arabaya sahip olun bir süre sonra yenisini isteyip sahip olduğunuzda o garajınızda çürüyecektir Milyar dolar servetiniz olsun azalsın istemezsiniz fakat bir yandan da nefsinizi tatmin etmek gayeli sürekli harcarsınız Hep olsun ve artsın temelli bir yapı hiçbir zaman tatmin olmayacaktır Zira ne güzelin ne de yeninin sonu gelecektir Her güzelin daha güzeli ve her yeninin de yenisi sürekli karşınıza çıkacaktır imtihan aleminde O halde bu bilincin tatmini için yeterli değilse ne yapılmalı?
İşte hakiki sır ve sual burda gizlidir bizlerin müşahadesine göre Eğer bilinç hakikatini kavramaya yönelik çalışmalar yapar ise bu sefer bu hadiselerin hakikatini göreceğinden adeta haddini ve hiçliğini farkedebilecektir Aksi takdirde ise sürekli bir sahip olma güdüsü ve kaybediş ile yüzyüze gelecektir
|
|
|