Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
amasya, belgesi, cumhuriyetinin, doğum, tamimi, türkiye

Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğum Belgesi: Amasya Tamimi

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğum Belgesi: Amasya Tamimi



Bir kisim kendini bilmezler kurtulusunu Ataturk'u Gormezden Gelerek Sutcu Imama baglamaktadirNe kadar aymazsiniz okuyun cahiller

1815 Viyana Kongresi’nde “hasta adam” olarak nitelenip mirasının ölmeden paylaşılması gerektiğine karar verilen Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda yenik sayılması üzerine, 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile mağlubiyeti resmen kabul etti Artık “hasta adamın” mirasının paylaşılmasına başlanabilirdi Bu paylaşımı sağlayan iki anlaşma yapıldı: Sykes-Picot ve St Jean de Mavrienne Sevr Antlaşması ise bu anlaşmaların tam olarak uygulanmasını sağlayacaktı Ama Türk milleti bu gidişi farklı bir antlaşmayla noktaladı: Lozan Lozan’a giden yolun başı ise Amasya Tamimiyle alınan kararlara dayandı Bu çalışmada Milli mücadelenin ruhunu ateşleyen bu tamimin ortaya çıkışında yaşanan süreç ve tamimin önemi üzerinde durulacaktır

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından, Anadolu’nun çeşitli yerlerini gezen İtilaf Devletleri temsilcileri mütareke hükümlerine uyulup uyulmadığını kontrol edip, uymayanları uyardılar1 (Özsoy, 1999:131; Öztoprak, 1986: 59) Orta Karadeniz Bölgesi, özellikle Samsun ve Sinop civarı, maden yatakları ve stratejik konumundan dolayı İtilaf Devletleri’nin hassasiyetle takip ettikleri bölgelerden biriydi İngilizler bu bölgedeki olayları örnek göstererek 9 Mart 1919 tarihinde 200 kişilik bir müfrezeyle Samsun’u işgal ettiler İstanbul Hükümeti’nin yaşananlara tepkisi, bürokratik kesime ve tabi ki halka, İngilizlerle iyi geçinilmesi ve herhangi bir taşkınlığa sebebiyet verilmemesi telkininden öteye gidemedi (Özsoy, 1999: 132–133) Buna rağmen, Amiral Calthorpe 21 Nisan 1919 tarihli mektubunda, “…Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Sivas’ta baştanbaşa kurulan şuralarca bilhassa Türk ordusundan itibari müstakil ve fakat askeri kontrol altında devşirme asker toplanmıştır Başkumandanlıktan çıkan talimatlarına aykırı olan bu kaçamak hareketler arzuya şayan olmaktan tamamen uzaktır; eğer bu hal derhal durdurulmayacak olursa işler ciddiyet kesbedebilir…” diyerek bölgede şuraların asker toplamalarının önlenmesini istedi (Jaeschke, 1986: 104) Hariciye Nezareti bu mektuba verdiği yanıtta o güne kadar ciddi herhangi bir asayişsizlik durumunun söz konusu olmadığını; yine de asayişin bozulmaması için Yıldırım ordularının eski kumandanı Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa’yı bu havalide bulunan Osmanlı Kıt’alarına umumi müfettiş tayin ettiğini bildirdi (Jaeschke, 1986: 106) Böylesi bir ortamda Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da 3 Ordu Müfettişi olarak İngilizlerin işgali2 altında bulunan (Tansel, 1991: 240)ve sokaklarında Pontus çeteleri dolaşan Samsun’a geldi (Howard, 2001: 85- 86) Onun gelmesiyle birlikte işgale karşı örgütlenmelerin merkezileştirilmesi hızlandı 25 Mayıs tarihine kadar Samsun’da kalan Mustafa Kemal Paşanın yaptığı görüşmeler3 pek ümit verici olmadığı için (Kısaparmak, 1966: 9; Zeyrek, 1989: 467) o tarihte Havza’ya giderek 12 Haziran’a kadar çalışmalarına burada devam etti Bu süre içinde yurt genelinde ulusal teşkilat kurulması gereğini bir genelge ile bütün komutanlara ve sivil idare amirlerine bildirdikten sonra (Borak, 2004: 283) 8 Haziran 1919 günü Harbiye Nezareti tarafından İstanbul’a dönmesi istenince bu beklenmedik gelişme sonucu Havza’da da güvenlik içinde olamayacağını fark ederek4 (Akşin, 1986: 31) karargâhı ile birlikte Amasya’ya hareket etti(Atatürk, 2006: 16) Hüsrev Gerede anılarında yakında görevinden alınacağının bilincinde olan Mustafa Kemal Paşanın Havza’ya geldiğinde merkez olarak en uygun yerin neresi olacağı konusunda tetkikler yaptırdığını ve şu karara vardığını yazar, “En uygun yer Amasya’dır Burası Türklüğün ön kaynaklarından birisi… Uzun zaman şehzadelerin merkezi olması ile de merkezi idareye intibak itiyadı vardır Şifre ile fikrini sorduğumuz Kazım Karabekir Paşa da Amasya’yı tercih ve tavsiye etti Bunun üzerine biz Ordu Müfettişliği Karargâhı ile yola çıkarken, kendilerini Amasya’da beklediğimizi Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey’e bildirdik” (Kutay, 1986: 24) Bu kararın ardından Haziran ayının ilk haftası Mustafa Kemal Paşanın arkadaşlarından Doktor İbrahim Tali ile karargâh yüzbaşısı Mustafa Beyler Amasya’ya gönderildi Yeşilırmak kıyısındaki Şafak Oteli’ne yerleştikten sonra Kadı Ali Himmet ve Eytam Müdürü Ali Efendi ile görüştüler Bu görüşmede özet olarak: “Yabancı devletler yurda saldırıyorlar Bu saldırılara karşı artık sivil halkın örgütlenerek direnmesi gerekir Bir iki güne kadar Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Amasya’ya geleceklerdir Onu iyi karşılayabilmemiz için şimdiden hazırlanmalıyız Yurdu bu açmazdan ancak Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa kurtarabilir” (Aktaş, 1973: 66-67) dediler ve Amasya halkının durumu ve düşünüşü hakkında bilgi aldılar Birkaç gün sonra, Mustafa Kemal Paşa Havza’dan ayrılmadan Amasya’nın ileri gelenlerini Havza’ya davet ederek bir görüşme yaptı Bu durum, Milli Mücadeleyi halka dayandırmanın başlangıcıydı (Aydemir, 1999: 38; Belen, 1983: 70)

Havza’dan ayrıldıktan sonra yol boyunca halkın yoğun ilgisini gören Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını, 12 Haziran 1919 Perşembe günü Amasya'nın5 Gezirlik bölgesinde büyük halk topluluğu bekliyordu (Aydemir, 1999: s40-41) Havza’dan Amasya’ya geçişinde6 karşılayıcılar arasında bulunan Müftü Hacı Tevfik Efendi’nin: “Paşam, bütün Amasya emrinizdedir”, sözlerine karşılık Mustafa Kemal yaptığı konuşmada: “Memleket elden gidiyor, eğer düşman Samsun’a ayak basacak olursa, çarıklarımızı giyip dağlara çıkmamız, vatan toprağını son parçasına kadar savunmamız gerekecek” dedi (Kutay, 1977: 139) Mustafa Kemal Paşa’yı Amasya’da karşılayanlar arasında Hacı Hafız Tevfik Efendi (Amasya Müftüsü, Meclis-i Umumi Vilayet Azası), Mutasarrıf Vekili Mustafa Bey, Cemil Cahit Bey (V Kafkas Fırkası Kumandanı), Topçuzade Mustafa Bey (Belediye Reisi), Kadı Ali Himmet Efendi, Abdurrahman Kamil Efendi (vaiz), Hoca Bahaeddin Efendi (din adamı), Mevlevi Şeyhi Cemalettin Efendi, Harputizade Hasan Efendi (eşraf), Eytam Müdürü Ali Efendi, Topçuzade Ali Bey (tüccar), Topçuzade Mahmut (fabrikatör), Hacı Mahmutzade Mehmet Efendi, Miralayzade Hamdi Bey, Kofzade Hafız Mustafa Efendi, Şirinzade Mahmut Efendi, Melekzade Süleyman Efendi (belediye üyesi, eşraftan), Kahvecizade Mehmet Efendi, Veysibeyzade Sıtkı Bey (eşraftan, tacir), Seyfizade Ragıp Efendi (müderris, din adamı), Arpacızade Hürrem Bey (eşraftan), Topçuzade Hilmi Bey, Mehmet Ragıp Bey, Yumukzade Hamdi Efendi, Mumcuzade İsmail Hakkı Paşa, Yörgüçzade Rasim Efendi, Şirvani H Mahmutefendizade Mehmet, Şirvanizade Bahaeddin Efendi, Müderris Mehmet Efendi, Muallim Mecdizade Sabri Efendi, Ulemadan İbadizade Mehmet, Mecdizade Ahmet, Gazeteci Mehmet Sırrı Bey, Lütfi Bey, Kurtoğlu Hasan Bey, Ulemadan İbadizade Mehmet, Komiser İsmail Bey, Komiser Muavini Osman Efendi, Polis Cemaleddin Efendi, Mehmet Ali Bey (Posta Müdürü), Abdurrahman Rahmi (Telgrafçı), Jandarma Zabiti Ziya Bey, Eşraftan Topçuzade Münir, Hacı Alizade Ahmet, Payaslızade Yahya, Tüccardan Bicanzade Süleyman, Yumukosmanzade Hüsnü, Eşraftan Ilıcakların Halil, Şurutuzade Tevfik, Tiryakizade Tahsin, Hacı Osmanzade Halil, Çavuşluzade Ahmet, Temiz Alizade Mehmet, Küsuz Taşanzade Ahmet, Bosnalızade Halim ve Yumukzade Ahmet Efendi vardı (Anadolu ve Rumeli’de Gerçekleştirilen Ulusal ve Yerel Kongreler ve Kongre Kentleri Bibliyografyası I, 1993: 19; Menç, 2002: 72; Özdemir, 2004: 32-33)

Amasyalılarla birlikte yaya olarak şehre giren Mustafa Kemal Paşa, Hükümet konağının büyük salonunda halka hitaben yaptığı konuşmada (Aydoğan, 2000: 84) ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin şunları söyledi: “Amasyalılar! Padişah ve hükümet, İtilaf Devletlerinin elinde tutsak bir durumdadır Memleket elden gitmek üzeredir Bu kötü duruma çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim Hep beraber sevgili vatanımızı ve bağımsızlığımızı kurtarmak için bütün gücümüzle çalışacağız Efendiler, İzmir'den sonra Manisa ve Aydın'ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık göstermiştir İşgal ve ilhak gibi olaylar soylu ulusumuzun kalbini parçalıyor Yurdumuzun tamamen korunması için mitingler yaparak ulusal duyguyu çok canlı bir biçimde göstermek gerekir Katlanması olanaksız olan bu acıklı durum karşısında hemen bir örgüt kurmak ve büyük devletlerin temsilcilerine etkili telgraflar çekmek lazımdır Amasyalılar! Burası, Havza'dan ötesi Pontus oluyor Sivas'ın doğusu Ermenistan'a kalıyor Yurdumuz, İngiliz Mandası altına giriyor Tarihi büyük Türk ulusu, böyle bir tutsaklığı kabul edemez Ulusumuzun tarihi onuru vardır Sayın Amasyalılar! Memleketin her tarafında köklü çalışmalar başladı Türk yurtseverlerin çabasıyla Batı memleketlerimizde ulusal cepheler kuruldu Güney'de Fransızlarla işbirliği yapan Ermeniler saldırmaya başladılar Erzurum'da Ermenilere karşı mücadele başlamıştır Amasyalılar, ne duruyorsunuz? Burada da her türlü haklarımızı korumak üzere bir ‘Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ kurmalıyız Amasyalılar, düşmanların Samsun'dan yapacağı bir çıkarma hareketine karşı ayaklarımıza çarıklarımı çekecek, dağlara çekilecek, vatanı en son kayasına kadar savunacağız Tanrı ulusumuza yenilgi gösterirse bütün evlerimizi, mallarımızı ateşe verecek ve vatanı bir harabeye çevirerek boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız Amasyalılar, buna hep beraber yemin edelim… Zaferi kazanacağız, Vatan kurtulacaktır” (Arıburnu, 1997: 27-28; Hürrem Arpacıoğlu İle Yapılan Röportaj, 1962) 13 Haziran Cuma sabahı kalabalık bir Amasya heyetini kabul eden Mustafa Kemal Paşa, memleketin içinde bulunduğu olumlu ve olumsuz koşullar hakkında etraflıca bilgi verdi Bu arada İttihat ve İtilaf fırkalılarca sorulan sorulara; “Ortada İttihatçılık, İtilafçılık yoktur, Memleket meselesi vardır”, dedikten sonra kaçak gezen bazı ittihatçıları da davet ederek Amasyalıların beraber çalışmalarını sağladı (Demiray, 1954: 137) İstanbul’da olduğu gibi Amasya’da da İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Partisi yandaşları arasında çekişmelerin ortaya çıktığı bu dönemde, ayrı partililer birbirlerine selam vermediği gibi, dışarıda da birbirlerini tanımak için sarıklarını ters bağlıyordu(Aktaş, 1973: 64; Semerci, 1985: 121) Hüsrev Gerede, yaşananları şöyle anlatıyor, “…Halk durumu kavradı Sorunun particilikle ilgisinin olmadığını, ulusal birlik, Türklük uğrunda çalışmak gerektiğini herkes anlamış oldu” (Hüsrev Gerede’nin Anıları: Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve Devrimler, 2003: 37) O gün Sultan Beyazıt Camisi’nde vaaz veren Abdurrahman Kamil Efendi de; “Ey ahali, Milletin şeref ve haysiyeti, istiklali hakikaten tehlikeye düşmüştür Bu felaketten kurtulmak için icabederse, vatanın son bir ferdine kadar ölmeği göze almak lazımdır Artık, Padişah olsun, Halife olsun, ismi, unvanı her ne olursa olsun, hiçbir şahsın ve makamın hikmet ve mevcudiyeti kalmamıştır Yegane çare-i halas, halkın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır Hep beraber Mustafa Kemal Paşanın etrafında toplanarak vatanı kurtaracağız” diyerek halkı milli mücadeleye çağırdı (Aktaş, 1973: 72) Sultan Beyazıt Camii’ndeki ateşli ve hararetli vaazdan sonra harekete geçen Amasyalılar, Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (Öztoprak, 1988: 125) kurulması için7 çalışmaya başladılar Müftü Hacı Tevfik Efendi ve ileri gelenler cemiyetin kurulabilmesi için önce kendi aralarında küçük bir toplantı yaptı Nüfuzlu ailelerin isim listesi hazırlanarak her biri evlerinde tek tek ziyaret edildi Bunun sonucunda, 14 Haziran Cumartesi günü Atik-i Ali Mektebi’nde8 toplanılması sağlandı Mustafa Kemal Paşa, toplantı esnasında arkadaşlarıyla okula gelerek cemiyetin ve cemiyette çalışmanın vatanın geleceği için taşıdığı önemden bahsedip Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çalışma şeklini açıkladı Bütün bunların sonucunda Amasya’da fiilen kurulan (Sarıkoyuncu, 2002: 201; Evsile, 1998: 79) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne maddi yönden ilk desteği Abdurrahman Kamil Efendi yıllarca maaşından artırıp bir gün gerekli olur düşüncesiyle biriktirdiği altınları bağışlayarak yaptı (Menç, 2002: 101) Atik-Ali Mektebi’nde toplanan cemiyetin başkanlığına çoğunluğun isteğiyle Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi9 seçildi (Aktaş, 1973: 74; Menç, 2002: 98) Cemiyetin seçilen diğer üyeleri ise şunlardı: Belediye Reisi Topçuzade Mustafa Bey, Sultan Beyazıt Camii Vaizi ve emekli Müftü Abdurrahman Kamil Efendi, Harputizade Hasan Efendi, Hoca Bahaeddin Efendi, Şeyh Cemaleddin Efendi, Topçuzade Ali Bey, Topçuzade Hilmi Bey, Eytam Müdürü Ali Efendi, Hacımahmudzade Mustafa Efendi, Miralayzade Hamdi Bey, Kofzade Mustafa, Şirinzade Mahmut, Melekzade Süleyman, Veysibeyzade Sıtkı Bey, Seyfizade Ragıp, Yamukosmanzade Hamdi Efendi, Arpacızade Hürrem Bey (Aydoğan, 2000: 92-93; Menç, 2002: 98)

Mustafa Kemal Paşanın Amasya’ya gelişinin akabininde yaşanan olumlu havanın da etkisiyle daha önce yapılması planlanan mitingin düzenlenmesine karar verildi Miting düzenleme sorumluluğunu üstlenen Amasya Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti, tarihi 20 Haziran 1919 Cuma günü olarak belirledi ve sancağın bütün köylerini mitingden haberdar etti Toplu olarak kılınan Cuma namazından sonra kalabalık grup miting alanına toplandı Amasya halkı, yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı bu mitingle Mustafa Kemal Paşanın liderliğinde “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolasıyla milli mücadeleye her türlü desteği vereceğini gösterdi (Kılıç, 2004: 3) Amasya Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin çalışmaları bunlarla da sınırlı kalmadı Kurulduğu günden itibaren her tür fedakarlıkta bulunarak kendi ilçe ve bucaklarında yeni şubeler açtı (Aydoğan, 2000: 94-95) Cemiyet o günlerde İstanbul Hükümeti’ne, “Biz Amasyalılar, Mustafa Kemal’in etrafında toplanarak vatanımızı, hürriyetimizi, istiklalimizi kurtarmaya yemin ettik”diye bir telgraf çekti (Demiray, 1981: 1, 5) Özellikle cemiyet üyelerinin toplumun değişik kesimlerinden ve bölgenin hatırı sayılır nüfuzlu kişilerinden olması Mustafa Kemal Paşanın güvenli bir ortamda çalışmasına ve Amasya Tamimi’nin oluşmasına katkı sağladı Söz konusu cemiyet aracılığıyla toplumun nabzı tutularak yöre halkının teşkilatlandırılması mümkün oldu Ayrıca cemiyet, topladığı yardımlarla birçok bölgede Milli Mücadeleye destek olup moral verdi (Aydoğan, 2000: 94-95)

Her fırsatta Mustafa Kemal Paşanın çalışmalarını engellemeye çalışan İstanbul Hükümeti’nin başvurduğu tedbirlerden biri de postanede çalışan müdür ve personeli –Mustafa Kemal Paşa’yı Amasya’ya gelişinde karşıladıkları için- görevlerinden azlederek yerlerine Tokat Posta Müdürlüğü’nden eleman takviye etme gayretiydi Ancak Mustafa Kemal Paşa bu duruma karşı çıkarak Tokat’tan gelecek personelin postaneye sokulmaması için: “Telgrafçı arkadaşlarına selamlarımı söyle Ben vazifelerine devamlarını istiyorum! Tokat’tan gelecek olanlar postaneye sokulmayacaklardır” emrini verdi (Erden, 1989: 42-43) Bununla birlikte, hem düzenli haberleşmenin sağlanması hem de telgrafhanenin kullanılmasının engellenme olasılığına karşın Saraydüzü Kışlası’na telgrafhane hazırlandı Telgrafçı olarak Amasya Telgrafhanesi’nde görevli Abdurrahman Rahmi Efendi görevlendirildi (Kılıç, 2004: 51; Erden, 1989: 51)

Çalışmaların bir program dahilinde yürütülmesi için Mustafa Kemal Paşa aralarında kolordu komutanları da bulunan en güvenilir dostlarını düşmana karşı direnme tedbirleri almak ve gerekirse Anadolu’da fiili bir yönetim kurmak amacıyla Amasya’da gizli bir toplantıya çağırdı (Sonyel, 1995: 80) Toplantıya katılan eski Donanma Bakanı Rauf Bey, XX Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve III Kolordu Komutanı Albay Refet Bey10 Mustafa Kemal Paşa tarafından 18 Haziran’da hazırlanan11, hatta Trakya’ya bildirilen metni imzaladılar12 Konya’da bulunan Ordu Müfettişi Cemal Paşa ile Erzurum’da Kazım Karabekir Paşa da telgrafla gönderilen metni onayladılar (Aybars, 2002: 149) Hazırlanan tamim sivil ve askeri makamlara şifreli olarak iletildi İstanbul’da bulunan bazı kişilere bu kararlarla birlikte bizzat Mustafa Kemal Paşanın yazdığı bir de genel mektup yollandı Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta mektup yazdığı kişileri ve mektubun içeriğini, “…Kendilerine mektup yazdığım kimseler şunlardı: Abdurrahman Şeref Bey, Reşit Akif Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Seyit Bey, Halide Edip Hanım, Kara Vasıf Bey, Ferit Bey (Nafia Nazırı idi), Sulh ve Selamet Fırkası Başkanı Ferit Paşa, Cami Bey, Ahmet Rıza Bey Bu mektupta söylediğim noktaları özet olarak tekrar edeceğim: 1 Yalnız mitingler ve gösteriler, büyük gayeleri hiçbir vakit gerçekleştiremez 2 Bunlar ancak milletin bağrında fiilen doğan ortak güce dayanırsa kurtarıcı olur 3 Zaten acı olan durumu tehlikeli şekle sokan en etkili sebep, İstanbul’daki muhalif akımlar ve milli davayı zararlı bir şekilde yüzüstü bırakan siyasi ve gayri milli propagandalardır Bunun cezasını, vatanımız aleyhinde fazlasıyla görmekteyiz 4 Artık İstanbul Anadolu’ya hakim değil bağlı olmak mecburiyetindedir 5 Size düşen fedakarlık pek büyüktür” (Atatürk, 2006: 25) sözleriyle açıkladı Böylece 22 Haziran 1919’da Amasya’da hukuken olmasa bile fiilen milli iradeye geçildi Amasya Tamimi de bunu belgeleyen vesika olarak tarihteki yerini aldı (Kodaman, 1986: 10) Mustafa Kemal Paşa bu durumu Nutuk’ta “18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya’ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulanma zamanı gelmiş bulunuyordu Hatırınızdadır ki, o nokta, Anadolu ve Rumeli’deki milli teşkilatları birleştirerek, bir merkezden temsil ve idare etmek üzere, Sivas’ta genel bir milli kongre toplamaktı Bu gayenin gerçekleştirilmesi için yaverim Cevat Abbas Bey 21/22 Haziran 1919 gecesi, Amasya’da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı” (Atatürk, 2006: 21) diye açıklayarak Belge 26’da maddeleri verir13

Cemal Kutay Amasya Kararları’nın imzalandığı gece sabaha kadar süren bir toplantının daha yapıldığını ve protokole geçmeyen bir “mahrem madde”nin kabul edildiğini ve maddenin içeriğinin daha sonra sadece Kazım Karabekir Paşaya iletildiğini belirtir (Kutay, 1986: 20; Şakir, 1938: 209-211) Falih Rıfkı Atay da Çankaya adlı eserinde bu görüşe değinir: “Amasya Antlaşmasının hiç açıklanmayan bir gizli maddesi vardır Bu maddeye göre Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Fuat Paşalarla Rauf Bey bir milli hükümetin ilk kadrosu olarak tesbit edilmiştir” (2004: 196) Hikmet Özdemir ise Mustafa Kemal Paşanın kişiliği göz önüne alındığında böylesi bir kararın onun düşünce yapısına uygun düşmeyeceğini, olsa olsa bir yakıştırmadan ibaret kalacağını ileri sürdü (2004: 48)

Amasya Tamimi, Mustafa Kemal Paşanın daha önce askeri kumandanlara ve mülki amirlere gönderdiği tebliğ ve tamimlerle, halka açıkladığı konuların bir program ve karar halinde sunulmasıdır (Eroğlu, 1973: 858) Samsun’a hareket ederken kendisine ordu müfettişi14 görevi nedeniyle verilen yetki ve sınırları tamamen aşan Mustafa Kemal Paşa, bu tamim ile, İstanbul’daki padişaha, onun hükümetine başkaldırarak milli bir devlete gidişin başlangıcını oluşturdu Başka bir deyişle, vatanı kurtarma yanında halk egemenliğine dayalı gelecek rejimin olanaklarını hazırladı (Irmak, 1988: 519; Kili, 2001: 53) Ve milletçe milli mücadelenin lideri olarak tanınmaya başladı (Cebesoy, 1956: 550)

Mondros Mütarekesi’nden sonra, düşman istilasına karşı kurulmuş olan İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye, Edirne Trakya-Paşaeli Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk, Reddi İlhak gibi dernekler15 daha çok mahalli tarzda olmasına rağmen Amasya Tamimi, Anadolu’da kurtuluş hareketlerini tek elden düzenleme yolunda milli bir birliğe yol açarak ulusal bir kongrenin toplanmasını öngördü (Eroğlu, 1973: 119) Amasya’da çağrısı yapılan bu toplantıyı (Sivas Kongresi) kendisinden sonra yapılan kongrelerden ayıran ana özelliği İstanbul Hükümeti’ne doğrudan doğruya bir meydan okumayı içermesidir (Mango, 2004: 277) Bundan dolayı, Amasya Tamimi “siyasî inkılâbın, dolayısıyla inkılâpların” başlangıcıdır (İlhan, 1985: 321)

22 Haziran 1919 tarihli Amasya Tamimi aynı zamanda Anadolu’da yeni bir iktidar odağının ortaya çıkmasıdır İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetlerinin iktidarının yanında oluşan bu yeni iktidar kısa sürede gücünü göstererek hem İstanbul Hükümeti’yle hem de Anadolu’da dolaşan yabancı temsilcilerle ayrı ayrı masaya oturarak varlığını kabul ettirdi (Özdemir, 2004: 117)

Amasya Tamimi’ndeki en önemli maddelerden biri, durum ne olursa olsun askeri ve milli teşkilatın ortadan kaldırılmayacağı kararıydı Bundan dolayı, kumanda hiçbir suretle terk edilmeyecek ve başkasına bırakılmayacaktı Vatanın her hangi bir yerinin düşman istilasına uğraması bütün orduyu ilgilendirdiği için kumandanlar birbirlerini derhal bilgilendirecek, silah ve mühimmat kesinlikle elden çıkarılmayacaktı Böylece ordu Mondros Mütarekesi’nden sonra imzalanması istenecek asıl anlaşmanın ağır şartlarını kabul etmeyeceğini, hükümet emrinden uzaklaşarak bir anlamda ondan bağımsız davranacağını ilan etti

Bu kararların uygulanması içinse Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa ile eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey, XV Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, XIII Kolordu Kumandan Vekili Miralay Cevdet ve III Kolordu Kumandanı Miralay Refet Beyler, Samsun Mutasarrıfı Hamid Bey, II Ordu Müfettişi Ferik Cemal Paşa (Mersinli), XII Kolordu Kumandanı Miralay Selahattin Bey, XX Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa, Bursa’da XVII Kolordu Kumandanı Miralay Bekir Sami Bey, Edirne’de Kolordu Kumandanı Miralay Cafer Tayyar Bey ve diğer bazı mülki ve askeri yetkililer çalışacaktı (Gökbilgin, 1959: 145-146) Amasya Tamimi’nin bu maddesi bir yandan askeri bürokrasiye yönerge niteliği taşırken, öte yandan da merkezi hükümete isyan söz konusudur Çünkü 6 maddede, “Teşkilat-ı askeriye ve milliye hiçbir suretle ilga edilmeyecektir Kumanda hiç bir suretle terk ve ahara tevdi olunmayacaktır” ibaresi yer almaktaydı İstanbul’dan gelen emirlerin dinlenmemesi ise Mondros Mütarekesi’nin 20 maddesine16 karşı gelmek, ona meydan okumak yani isyan demekti (Kuran, 1986: 47) 5 maddedeki Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin telgraflarının postanelerde çekilmemesi hakkındaki karar da aynı nitelikteydi

Mustafa Kemal Paşa, padişahın güttüğü siyasete bütünüyle aykırı (Kuran, 1988: 16) olan Amasya Tamimi ile bir anlamda Osmanlı ve İtilaf tezlerinden ayrılan Anadolu’nun programını açıkladı: Ülkenin, ulusun ve devletin tam bağımsızlığı Eş deyişle, vatanın bir bütün olarak korunması şartıyla milletin bağımsızlığının feda edilmesi görüşünün peşinen reddi Bu temel amaç, ilk bağımsızlık bildirisi niteliğindeki Amasya Tamimi’nde belgelendikten sonra, bölgesel kapsamlı Erzurum Kongresi’nce de benimsendi Sivas Kongresi kararları ile Misak-ı Milli metninde de “istiklal ve serbesti-i tammeye mahzar olmak üssülesası” şeklinde tanımlandı (Tanör, 2002: 58-59)

Amasya Tamimi, aynı zamanda, işgaller karşısında gösterilen yerel direniş hareketlerinin ulusallaşması/merkezileşmesi yolundaki çalışmalara geçişin başlangıcıdır Çünkü, ulusal önderliğin doğduğu yer burasıdır Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat, Refet, Rauf Beylerle telgraf hattındaki yüksek komutanlardan (Kazım Karabekir Paşa, Mersinli Cemal Paşa) oluşan Amasya grubu, yerel önderlerden farklı olarak sorunları ve çözümleri ulusal ölçekte ele alarak17 millet iradesine bağlı meşruluk anlayışı oluşturdu (Tanör, 2002: 320)

Milli irade kavramı Türk anayasa gelişmelerinde tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ve eylemli olarak ilk kez Amasya Tamimi’nde ortaya atıldı (Kili, 2001: 53) Tamimde bunu sağlayan, “Vatanın tamamiyeti, milletin istiklali tehlikededir Hükümet-i merkeziyemiz İtilaf Devletlerinin tesir ve murakebesi altında mahsur bulunduğundan, deruhte ettiği mesuliyetin icabatını ifa edememektedir Milletin istiklalini gene milletin azmü kararı kurtaracaktır Milletin halü vaz’ını derpiş etmek ve sada-yı hukukunu cihana işittirebilmek için her türlü tesir ve murakabeden azade bir heyet-i milliyenin vücudu elzemdir” (Cebesoy, 2000: 93-94) maddesiydi Bu maddede aynı zamanda bir değerlendirme yapılarak kurtuluşun çareleri millete açıklandı

Amasya Tamimi’ndeki “teşebbüsat ve icraatın…şahsi olmak mahiyetinden çıkarılması” maddesiyle İngiliz ve /veya Amerikan mandasına dayanarak kurtuluşa ulaşma yerine ulusal topraklar üzerinde ulusa dayalı bir mücadeleye karar verildiği, milli iradenin ve buna dayalı siyasal örgütlenmenin egemen kılınmasıyla aynı zamanda gelecekte kurulacak devletin esasları da belirlendi (Tanör, 2002: 388) Bundan da önce mücadelenin strateji ve yöntemi çizildi: Ülkenin çeşitli bölgelerinde kurulan Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri, belediyeler, her mutasarrıflıktan halkın güvenini kazanmış üçer delege, temsilci seçerek Sivas’a gönderecek, orada toplanılacak, ulusal kongre oluşturulacaktı Bu bir genel seçim değildi, ama dolaylı da olsa bir seçime dayanıyordu (Kili, 2001: 54) Türk milletini vatanını korumaya ve bağımsız yaşamaya çağıran bu tamim ile egemenliğin kaynağının değişerek padişah iradesinden millet iradesine geçileceği ilan edilirken aynı zamanda kozmopolit Osmanlı politikaları yerine milli şahsiyet düşüncesi ön plana geçti (Kodaman, 1986: 10; Feyzioğlu,1999: 6-33) Başka bir deyişle, Amasya Tamimi ile devrimin temel prensibi olarak milliyetçilik akımı öne çıkarıldı Bu tamimle birlikte milliyetçilik, milli mücadelenin esası, özü, temel yapısı; milleti harekete getiren, ona milli bilinç ve vicdanının sesini duyuran politik tutumun hedeflerini gösteren prensip oldu (Eroğlu, 1973: 863-864)

Sonuç

Almanya ve müttefikleri safında I Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı Devleti, çeşitli cephelerde, özellikle Çanakkale’de zaferler kazanmasına rağmen yenildi ve devletin varlığı, 1918 yılında emperyalist devletlerle imzalanan Mondros Mütarekesi ile fiilen sona erdirildi Çözüm olarak hükümet ve padişah İtilaf Devletleriyle anlaşma ya da devletin geleceğini onların insafına bırakmayı uygun bulurken, aydınların kurtuluş çaresi olarak düşündüğü diğer iki seçenek İngiliz veya Amerikan mandasıydı Anadolu insanının hedefi ise Türk vatanının bütünlüğünün ve bağımsızlığının korunmasıydı

Osmanlı Devleti adına Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Rauf (Orbay) Bey, anlaşmanın kendisi ve Osmanlı Devleti için bir başarı olduğunu: “Bu mütareke ile devletimizin istiklali, saltanatımızın hukuku tümüyle kurtarılmıştır Bu mütareke, galip ile mağlup arasında yapılmış bir mütareke değil; savaş halinden çıkmak isteyen denk iki devletin aralarındaki düşmanlığı durdurmaları durumu gibi bir şeydir”sözleriyle dile getirirken, Sadrazam İzzet Paşa’da valiliklere çektiği telde mütarekeyi başarı olarak değerlendirdi (Aybars, 2002: 80) Mondros Mütarekesi’nin Türkiye’nin felaketi olduğunu görerek Doğu Sorunu karşısında resmi Osmanlı tezinden farklı bir çözüm öneren ve bunun için savaşmayı göze alan -tek kişi değilse de- ilk kişi Mustafa Kemal Paşa’dır (Tunaya, 201986: 11)

Türk milleti, Anadolu ve İstanbul arasındaki farkı gören Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları aracılığıyla, yeni çözüm yolunu ülke geneline ve tüm dünyaya Amasya şehrinde ilan edilen Amasya Tamimi ile duyurdu: ekonomik ve siyasal açıdan tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ümmet düşüncesinden millet düşüncesine geçişle birlikte vatanının kurtuluşu da ulusal güçlere dayandırıldı Sivas Kongresi’ne davetiye niteliği taşıyan Amasya Tamimi ile Ulusal birlik ve beraberlik sağlanırsa tüm zorlukların üstesinden gelineceği düşüncesi hayata geçti Ulusu harekete geçiren bir uyarı ve uyanış olan Amasya Tamimi, ulusal birlikteliği sağlayarak Türk milletinin kurtuluş mücadelesinin başladığını müjdeledi

Amasya Tamimi’nin yayınlanmasından sonra, 26 Haziran 1919 günü Amasya’dan ayrılarak Tokat, Sivas, Erzincan yoluyla 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a giden Mustafa Kemal Paşa,18 8-9 Temmuz 1919’da askerlik mesleğinden istifa etti (Aydınel, 1993: 308-309) Devam eden süreçte kongreler dönemi yaşandı Erzurum Kongresi’ni Sivas Kongresi izledi Bu kongreden sonra seçilen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi, Damat Ferit Paşa hükümetini İstanbul’da meşru ve milletin arzularını benimseyen ve bunların yerine getirilmesine çalışan bir kabine kuruluncaya kadar tanımayarak saray ve Babıali’ye karşı varlığını kanıtladı Çalışmaların da etkisiyle 2 Ekim 1919’da Ferit Paşa kabinesi düştü Kurulan Ali Rıza Paşa hükümeti, Heyeti Temsiliye ile görüşmek üzere Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı görevlendirdi Salih Paşa, maiyetinde padişah yaverlerinden Albay Naci Bey olduğu halde 15 Ekim 1919 tarihinde İstanbul’dan ayrılarak deniz yoluyla Samsun’a ve 18 Ekim 1919 tarihinde de görüşme yeri olarak kararlaştırılan Amasya’ya geldi (Unat, 1961: 359) İmzalanan protokolle Milli Mücadele hareketini -İtilaf devletlerinin de baskısıyla- engellemeye çalışan İstanbul hükümeti, bir bakanını asi ve maceraperest olarak kabul ettiği Mustafa Kemal Paşanın ayağına göndererek, Amasya Tamimi’nden dört ay sonra onun varlığını yine aynı şehirde onayladı (Zeyrek, 1989: 473) Ve Amasya şehri Cumhuriyet döneminde de, Türkiye’nin bağımsızlık belgesi olan Amasya Tamimi’nde alınan kararların uygulanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasında tarihi bir rol üstlendi

Amasya Tamimi’nde “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözleriyle ifade edilen tam bağımsız Türkiye ideali, Cumhuriyet döneminde yapılan anayasaların temel felsefesi olarak kabul edildi 1982 Anayasası’nın 6 maddesinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözleriyle günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’nin temel felsefesini taşımaya devam etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.